Afganistan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Afganistan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ekim 2018 Cumartesi

Suriye’de Bölgesel ve Küresel Stratejik Hesaplaşma

Suriye’de Bölgesel ve Küresel Stratejik Hesaplaşma,


Suriye’de Bölgesel ve Küresel Stratejik Hesaplaşma
Ali SEMİN 
12 Haziran 2018

Orta Doğu bölgesinin tarihsel arka planına bakıldığında pek çok iç savaşa ve bölgesel-küresel güç mücadeleye sahne olduğu görülmektedir. 
Özellikle İkinci Dünya Savaşı’dan sonra 1948 yılında başlayan Filistin-İsrail veya Arap-İsrail savaşının ardından 1980-1988 Irak-İran savaşı, Irak’ın 1990 yılının 
Ağustos ayında Kuveyt’i işgali ve 11 Eylül hadisesiyle Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin önce Afganistan’ı işgal etmesi, Orta Doğu’nun güç dengelerini değiştirerek bölgemizde yeniden harita ve sınır tartışmalarına yol açmıştır. Bütün bu gelişmelere ilave olarak Orta Doğu’da Aralık 2010’da meydana gelen Arap ülkelerindeki halk gösterileri veya Arap uyanışının bölgede güç boşluğunu ve bölgesel-küresel rekabetlerin de dengesini değiştirmiştir. Arap ülkelerindeki halk gösterileri Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’deki otoriter yönetimlerin değişmesine yol açarken, aynı zamanda Orta Doğu’da baş gösteren devlet dışı silahlı milis güçleri bölgesel istikrarsızlığı ve kaosu ortamına ciddi zemin hazırlamaktadır. Söz konusu kaos ortamının ve iç savaşın en tepesindeki ülke olan Suriye’de yaşanan olaylar, ülkeyi bölgesel istikrarsızlığın ve terör örgütlerinin alan bulmasında önemli bir konum haline getirmiştir.

Bu bağlamda Orta Doğu’da Arap uyanışının yol açtığı kaotik süreçte Suriye iç savaşı günümüz itibarıyla artık uluslararası çapta önemli bir güvenlik sorunudur. 
2011 yılının Mart ayından bu yana halk gösterileriyle başlayarak iç savaşa dönüşen Suriye krizinin çözümü konusunda gerek Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Arap Birliği gerek uluslararası örgütlerin ve küresel güçlerin girişimlerinde atılan adımların çoğundan herhangi bir somut sonuç alınmamıştır. Suriye krizinin iç savaşa evirilmesi bölgesel ve küresel güçlerin dış politikasında ki Orta Doğu stratejileri üzerinde ciddi kırılmalara ve dengesizliklere neden olduğu da ifade edilebilir.


Bu yazı STRATEJİST dergisinin Mayıs 2018 sayısında yayınlanmıştır.

http://www.bilgesam.org/incele/7815/-suriye-de-bolgesel-ve-kuresel-stratejik-hesaplasma/#.W6inqnszYdU


***

10 Şubat 2018 Cumartesi

RUSYANIN SURİYE MÜDAHALESİNDE ÖZEL ASKERÎ ŞİRKETLERİN ROLÜ BÖLÜM 2

RUSYANIN SURİYE MÜDAHALESİNDE ÖZEL ASKERÎ ŞİRKETLERİN ROLÜ BÖLÜM 2







RSB Grup 
Rusya Güvenlik Sistemleri (RSB) Grubu 2011’de kurulmuştur. 

Şirketin başkanlığını eski Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB) görevlisi olan Oleg Krinitsin yapmaktadır.14 

Şirketin kurucuları arasında Rusya Sınır Servisi’nden emekli askerlerin yer aldığı kaydedilmektedir. Şirketin sunduğu hizmetler arasında uzun deniz seferlerinin 
güvenliğinin sağlanması, karada nakliye işlemlerinin güvenliğinin tesisi, eğitim, istihbarat analizi, teknik koruma ve mayın temizleme hizmetlerinin yer 
aldığı belirtilmektedir.15 

Şirket Somali’de 10’dan fazla Rus ve yabancı uyruklu geminin güvenliğini sağlamıştır. Bunun dışında Ürdün, Mısır, Sri Lanka ve Güney Afrika’da da benzer hizmetler sunduğu belirtilmektedir. Şirketin denizlerdeki ticari ve resmî gemilere güvenlik sağlayan personelinin eski Rus özel kuvvetleri çalışanları olduğuna dair bilgi resmî internet sitesinde mevcuttur. 
Gemilerin güvenliğinin sağlanması dışında petrol ve gaz platformlarının güvenliğinin sağlanması da şirketi hizmet alanları içine girmektedir.16 

RSB Grup’un bir başka çalışma alanı ise karada büyük nakliyelerin güvenliğini sağlamaktır. Bu noktada ise Irak’ta çeşitli tır konvoylarına güvenli sağladığı kaydedilmekle birlikte, Bağdat’taki Rus Büyükelçiliği’nin güvenliğinin sağlanması noktasında da faaliyet göstermektedir. 

Suriye özelinde şirketin karada operasyonlara katılan askerî gücü olduğuna dair bir veri bulunmamaktadır. Ancak farklı kaynaklarda Suriye’ye giden 
Rusya bandıralı gemilerin ve Rusya’nın kontrolündeki tesislerin güvenliği noktasında görev aldıklarına dair bilgiler yer almaktadır.17 



Moran Güvenlik Grubu: 

Moran Güvenlik Grubu (MSG), 1999 yılında kurulmuştur. Şirketin başkanlığını Rusya Deniz Kuvvetlerinde uzun yıllar görev yapmış ve 8 başarı madalyasına 
sahip İgor Nikov ve yine Rusya Deniz Kuvvetlerinde çalışmış ve 9 madalyaya sahip Sergey Emelin yürütmektedir. Şirketin sunduğu hizmetler arasında 
denizlerde gemi taşımacılığı güvenliği, karada ise önemli tesisler ve konvoy güvenliğinin sağlanması yer almaktadır. Bununla birlikte kurtarma ve danışmanlık hizmetleri de şirketin görev tanımı içine girmektedir. 

Şirket ilk sınıraşan görevini 1991-2001 yılları arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nde ifa etmiştir. Sudanlı milliyetçi gruplar tarafından kaçırılan bir gemi, sahibinin talebi üzerine kurtarılmıştır. Yine aynı bölgede 20 petrol tankerinin Irak-Birleşik Arap Emirlikleri-Hürmüz Boğazı-Aden Körfezi-Güney Avrupa hattında güvenli ulaşımının 
sağlanması temin edilmiştir. 

Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından Irak’ta çok sayıda görev üslenmiştir. Bu kapsamda Irak’ın farklı bölgelerinde 2004 yılı içinde 6 farklı koruma görevini yerine getirmiştir. 

Bu görevlerden bazıları şunlardır: 

• Zaho’dan Bağdat’taki Ulaştırma Bakanlığı’na gidecek olan 70 tırlık bir konvoyun güvenliğini sağlama. 
• Tikrit yakınlarındaki bir petrol sahasına bazı ekipmanların ulaştırılmasına eşlik ederek olası saldırılara karşı bölgedeki güvenliği tesis etme. 

<  Suriye savaşında öne çıkanlar; 
PMC Wagner, 
Moran Güvenlik Grubu, 
Slavonic Corps, 
Antiterör Güvenlik Şirketi, 
RSB Grup ve 
Redut Özel Birliği’dir. >


• Kara-tepe bölgesine petrol-delme ekipmanlarının ulaştırılması. 
• Basra-Kerbela arasındaki 2. stratejik boru hattı projesinin analizi. 
• Zakha-Kerkük-Bağdat-Basra arasında 90 tırlık bir konvoyun güvenliği.18 

MSG Irak’ın dışında Nijerya, Kenya ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yerel güvenlik güçlerini eğiterek, VIP koruma hizmetinde bulunmuştur. 

MSG, Suriye kapsamında Rusya’dan Tartus’a gelen askerî gemilerin güvenliğini sağlamakla birlikte, üsteki bazı güvenlik noktalarında da görev yapmaktadır.19 



PMC Wagner 

PMC Wagner Suriye’de görev yapan Rus özel askerî şirketler arasında en fazla adı zikredilen şirket olma özelliğine sahiptir. Şirketin kuruluş tarihine dair 
net bir bilgi yoktur. Kurucuları arasında 2013’e kadar Pskov 2. Özel Birlik Tugayı’nda görevli olan Yarbay Dmitriy Utkin bulunmaktadır. Krasnodar 
Kray bölgesi Molkino köyünde kamp merkezi bulunan Wagner ile aynı bölgede Rusya ordusuna ait 10. Askeri Tugayı yer almaktadır. 
Suriye’ye giden Rus savaşçıların bir bölümünün, adı geçen köye 200 km uzaklıktaki Primorsko Havaalanı’ndan götürüldüğü kaydedilmektedir.20 
“Wagner” elemanlarının büyük çoğunluğu Suriye’de savaşmaktadır. Suriye savaşına dair yayın yapan Rusça haber sitelerinde Suriye’den Sivastopol’e 
cesetler geldiği ve bunların Wagner elemanı olduğuna dair geniş bilgiler yer almaktadır. Örneğin 24 Eylül 2015’te 10, 20 Ekim 2015’te ise 26 cesetin 
Sivastopol Limanı’na gemilerle geldiği kaydedilmektedir.21 

Petersburg merkezli Fon-tanka haber sitesinde görevli gazeteci Denis Korotkov’a göre, Wagner’in bünyesinde bine yakın personel görev yapmaktadır. 
Doğu Ukrayna’da da savaşan Wagner elemanlarının, Rusya’nın askerî müdahalesiyle birlikte Suriye’ye kaydırılmaya başlandığına dair bilgiler 
bulunmaktadır. Özellikle Doğu Ukrayna’daki Luhansk’ta bir ağaca asılmış olan ilanlar, durumun daha da somutlaşmasını sağlamaktadır. 



Tablo 3: PMC Wagner Kurucusu Dmitriy Utkin (En Sağda) Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile birlikte 

Söz konusu ilanda “Neden Suriye’de savaşmak daha iyi” sorusu sorulmakta, cevaplarda ise “Donbas’ta savaşan bir kişinin 15 bin ruble kazandığı, 
ancak Suriye’de savaşan birinin 200 bin ruble kazandığı” kıyaslamasına yer verilmektedir.22 

Dikkat çekici diğer bir nokta ise Suriye’de savaşan birinin statü olarak daha yukarıda ve alacağı madalyaların daha üst düzey olduğunun belirtilmesidir. 
Son kıyaslama ise karşılaştırmayı ideolojik bir boyuta taşımaktadır. “Düşmanınız kim” sorusuna Donbass bölgesi için verilen cevapta “ Ortodoks kardeşleriniz ” 
yazarken, Suriye için verilen cevapta ise “ İslamcılar ” ifadesi yer almaktadır.23 

Diğer taraftan Dmitriy Utkin 9 Aralık 2016’da Kremlin’de düzenlenen Anavatan Kahramanları Günü resepsiyonuna katılarak Rusya Devlet Başkanı 
Vladimir Putin tarafından cesaretinden dolayı madalyaya layık görülmesi, Wagner ile Rusya resmî organları arasındaki bağlantı açısından önemli bir 
gösterge olarak kabul edilmektedir.24 



Slav-Corpus: 

SlavCorps Suriye’de 

Wagner ile birlikte aktif faaliyet gösteren özel askerî şirketler arasında öne çıkmaktadır. Şirketin resmî internet sitesi bulunmamaktadır. 
Bu nedenle kuruluş tarihine dair net bilgi yoktur. Çalışanlarının tamamı profesyonellerden oluşurken, Afganistan, Irak, Afrika, Tacikistan, Kuzey Kafkasya ve Sırbistan’da daha önceden görev yapmış kişiler, şirket bünyesine daha kolay katılma imkânına sahiptir. 

Şirketin 2013’ten itibaren Suriye topraklarında faaliyet gösterdiği açık kaynaklarda yer almaktadır. Şirkete bağlı silahlı güçlerin özellikle Palmira ve 
Halep’teki çatışmalara dâhil oldukları belirtilmektedir. DerZor’un doğusundaki petrol kuyularının güvenliği de uzun bir dönem söz konusu şirketin çalışanları 
tarafından sağlanmıştır. 

Burada dikkat çekilmesi gereken önemli bir nokta ise tıpkı Wagner gibi SlavCorps’un da önce Doğu Ukrayna’daki savaşta yer almasıdır. İki şirket çalışanları da buradan Suriye’ye geçerek Rusya’nın çıkarları doğrultusunda görev almışlardır. 

Ancak şirketin sahadaki operasyonlarda ilk yer almaya başladığı dönemde basına da yansıyan bazı sıkıntılar yaşanmıştır. Humus’ta 267 şirket savaşçısı 6 bine yakın muhalif tarafından çevrilince araçlarına binerek kaçmak zorunda kalmıştır. Bu olayın ardından Latakya üzerinden Rusya’ya dönen paralı savaşçılar Moskova’da tutuklanmıştır. Grubun liderleri arasında yer alan Vadim Gusev ve Evgeniy Sidorov da bu kapsamda içeri alınmıştır.25 

Rusya’nın söz konusu şirket çalışanlarını Suriye’de kullanmasına rağmen geri döndüklerinde tutuklaması, iki ihtimali gündeme getirebilir. Birncisi 
sahadaki gruplarla FSB arasında bir uyumsuzluk yaşanmış olmasıdır. İkinci ihtimal ise Rusya uluslararası kamuoyuna, “Devlet olarak bu grupları tanımıyorum ve arkasında değilim” mesajı vermiş olabilir. Bu noktada Rusya Savunma Bakanlığı içinde de özel askerî şirketlere karşı bir direnç olduğunu eklemek faydalı olacaktır. 

3. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

RUSYANIN SURİYE MÜDAHALESİNDE ÖZEL ASKERÎ ŞİRKETLERİN ROLÜ BÖLÜM 1

RUSYANIN SURİYE MÜDAHALESİNDE ÖZEL ASKERÎ ŞİRKETLERİN ROLÜ BÖLÜM 1


ORSAM BÖLGESEL GELİŞMELER DEĞERLENDİRMESİ 
Halit GÜLŞEN,
RAPOR;No.64, TEMMUZ 2017  




    Ankara Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Sırasıyla Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (2008-2009), Avrasya İncelemeleri Merkezi  (20092012) ve Anadolu Ajansı’nda (AA, 2012-2015) çalıştı. Halen TOBB ETÜ Güvenlik Çalışmaları Bölümü’nde yüksek lisans programına devam eden Gülşen, Rusya ve Post-Sovyet coğrafyasına yönelik güvenlik merkezli çalışmalar da bulunmaktadır. 

Gülşen’in Çalışmaları Ermeni Araştırmaları Dergisi, Review of Armenian Studies, Avrasya Dosyası, İnsanlığa Karşı Suçlar ve Tarih, Stratejik 
Analiz ve Ortadoğu Analiz gibi dergilerde yayınlandı. 

      Rusya, Suriye’ye askeri müdahalede bulunarak hem Ortadoğu’daki kalesini muhafaza etti hem de Ukrayna krizi nedeniyle maruz kaldığı siyasi baskıyı hafifletti. 
Suriye müdahalesi ile önemli askeri ve siyasi kazanımlar elde eden Rusya bunu gerçekleştirirken çok az asker kaybı verdi. 
Suriye gibi birçok ulusal ve uluslararası aktörün yani sıra DEAŞ, YPG, El-Kaide gibi terör örgütlerinin de güç mücadelesi verdiği karmaşık bir sahaya dışarıdan askeri  müdahalede bulunarak yaklaşık 2 yılda sadece 28 asker kaybı verilmesi, üzerinde durulması gereken bir konudur. Rusya’nın Suriye’de bu kadar az asker kaybı vermesinin temel nedenlerinin başında Rus özel askeri şirketlerinin Suriye’deki varlığı gelmektedir. Bu çalışmada söz konusu askeri şirketlerin Rusya’nın Suriye müdahalesindeki yeri incelenerek Rusya’ya sağladığı avantajlar ve muhtemel riskler ele alınmıştır. 

Rusya Federasyonu, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında yaşanan kriz döneminden Vladimir Putin’in 2000’de devlet başkanlığı koltuğuna oturmasıyla birlikte hızla çıkmaya başlamıştır. İlk olarak ülke içindeki ekonomik ve siyasi istikrarsızlığı ortadan kaldırmayı hedefleyen Putin yönetimi, bunu başardıktan sonra uluslararası alandaki çıkarlarına odaklanmıştır. Bu kapsamda Putin döneminde kabul edilen ulusal güvenlik strateji belgeleri, dış politika doktrinleri ve askerî güvenlik doktrinlerine bakıldığında temel olarak vurgulanan noktalar tek kutuplu dünya sisteminin kabul edilemezliği ve NATO’nun genişlemesinin ulusal güvenlik tehdidi oluşturduğudur.1 Rusya bu konudaki yaklaşımını en net şekilde 2007 Münih Güvenlik Konferansı’nda ortaya koymuştur. 

Putin’in burada yaptığı konuşmada sarfettiği şu sözler, Rusya’nın uluslararası alandaki mevcut duruma yönelik bir ültimatomu olarak değerlendirilmiştir. 

  “Tek kutuplu dünya nedir? Bunu ne kadar süslerseniz süsleyin, netice itibariyle tek tip durum, tek erk, tek güç merkezi, tek efendi anlamına gelir. Tek egemenin, tek efendinin olduğu bir dünya demektir. 
Sonuç olarak, bu durum sadece sistemin içindekiler için değil, aynı zamanda egemenliği elinde bulunduran için de ölümcüldür, çünkü onu içeriden yıkar.” 2 

Münih Konferansı sonrasın-da Rusya’nın uluslararası alandaki gelişmelere verdiği tepkilere bakıldığında, söylemlerin içinin doldurulduğu görülmektedir. 
NATO’nun genişleme strateji karşısında 2008 Gürcistan müdahalesi, AB’nin Doğu Ortaklığı programı kapsamında Ukrayna ile “fazla” yakınlaşmasının 
ardından gelen Kırım işgali ve Doğu Ukrayna’ya de facto müdahale bu sürecin bir yansımasıdır. Rusya’nın Suriye iç savaşına 2016’da fiilen müdahil 
olması da bu kapsamda ele alınması gereken bir konudur. 

1. Suriye Müdahalesi Rusya Arap Baharı’nın ardından 2011’de patlak veren Suriye iç savaşına 30 Eylül 2015 tarihinde fiili olarak müdahalede bulunmuştur. 
Müdahalenin gerekçesi olarak her ne kadar Beşar Esad rejiminin yardım talebi gösterilmiş olsa da altında yatan çok farklı sebepler bulunmaktadır. 
Bunları kısaca sıralamak gerekirse: Akdeniz’deki tek askerî varlığı olan Tartus’taki üssü kaybetmek istememesi, Libya’da Kaddafi’nin devrilmesi sürecinde Batı tarafından kandırılmışlık hissi, Ukrayna krizi nedeniyle maruz kaldığı Batı merkezli baskıları azaltma düşüncesi, Batı ile girdiği güç savaşında çatışmayı kendi sınırlarının olabildiği kadar ötesinde gerçekleştirmek istemesi, Rus pasaportlu Kafkasya kökenli savaşçıların Suriye’deki varlığı, ABD’nin geri 
çekilmesiyle ortaya çıkan boşluğu doldurma isteği ve İran etkisi gibi nedenler gösterilebilir. 


Söz konusu askerî müdahalenin üzerinden yaklaşık 2 yıl geçtikten sonra gelinen noktaya bakıldığında şu an için Rusya’nın istediğini elde ettiğini söylemek hata olmaz. 
İzlediği politikayla kendisine alan açan ve Suriye rejiminin koltuğunu korumasını sağlayan Rusya, bu ülke içindeki askerî kapasitesini de artırma 
yönünde önemli avantajlar elde etmiştir. Bununla birlikte uluslararası alanda yeniden dikkate alınır bir ülke konumuna gelmiş ve siyasi olarak da güçlenmiştir. 
Bu bağlamda Rusya’nın Suriye müdahalesinin askerî ve siyasi alanda ciddi sonuçları olduğu görülmektedir. 

İlk olarak müdahalenin askerî sonuçları noktasında Rusya’nın Suriye’de elde ettiği askerî üsler dikkat çekmektedir. 
Tartus’ta 1977’den beri kullanılan yarı üs özellikli donanma tesisinin gerçek anlamda kalıcı bir üsse dönüştürülmesi, Rusya’nın Akdeniz’deki askerî varlığı açısından oldukça önemlidir. Bu konuda Suriye yönetimiyle imzalanan anlaşma kapsamında Tartus deniz üssünün genişletilmesi, Rus gemilerinin bölgesel, ulusal sulara ve Suriye’deki limanlara girebilmesinin önü açılmıştır. 

Diğer taraftan Suriye ile imzalanan ve Rus hava güçlerinin Hmeymim Üssü’nde süresiz olarak konuşlandırılmasına izin veren anlaşma sonrasında Rusya, 
çok sayıda savaş uçağını bölgeye konuşlandırma imkânı bulmuştur. Rusya anlaşmanın ardından üsse S-400 ve Pantsir hava savunma sistemlerini yerleştirmiştir.3

Ayrıca söz konusu anlaşmayla üsteki askerî personel ve ailelerine diplomatik dokunulmazlık tanınması ve Rus askerlerine Suriye’ye girerken sınır kontrolünden geçmeme hakkı da sağlanmıştır. Rusya’nın Hmeymim’i kullanması karşılığında Suriye’ye kira ödemeyecek olması da kayda değerdir. 

 <   İzlediği politikayla kendisine alan açan ve Suriye rejiminin koltuğunu korumasını sağlayan Rusya, bu ülke içindeki askerî kapasitesini de artırma yönünde önemli avantajlar elde etmiştir. >

Tartus ve Hmeymim’in ardından Rusya’nın terör örgütü PYD ile birlikte Afrin’de konuşlanması ve ateşkesi izleme merkezi adı altında askerî faaliyetlerde bulunması da müdahalenin askerî sonuçları noktasında önemli bir başlığı oluşturmaktadır. Afrin’deki Kafr Cenne, Deyr Ballut, Gazzaviye’ye, Der Sufan ve Zeytuna köyleri arasındaki vadiye, Bıfanun Dağına, 135. Tugaya ve Tel Acar bölgelerine yerleşen Rusya askerlerinin sayısının yaklaşık 100 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Rus yetkililerin açıklamalarına göre bölgede Hmeymim benzeri bir üs girişimi bulunmamakta, adı geçen bölgelerde kurulan merkezlerin ateşkesi izleyeceği ifade edilmektedir.4 

İkinci olarak askerî müdahalenin siyasi sonuçlarına bakıldığında ise Batı’nın ambargosuna ve müdahalesine rağmen Beşar Esed yönetiminin görevde kalması Rusya’nın uluslararası alanda ve bölgedeki aktörleri üzerindeki gücünü artırmıştır. Diğer taraftan Astana süreci ile bölgenin en önemli iki gücü olan Türkiye ve İran ile aynı masada buluşan Rusya, Cenevre sürecini destekleyici bir platformla inisiyatif almıştır. 

Rusya’nın Suriye müdahalesinin ülke içi güvenlik risklerinin azaltılması açısından da önemli sonuçları olmuştur. Rusya topraklarında faaliyet gösteren Kafkasya Emirliği’ne bağlı çok sayıda savaşçı 2016’da DEAŞ’a biat ederek Rusya’yı terk etmiştir. Rusya ise Suriye’ye askerî müdahalesiyle burada gerek ılımlı muhaliflerin gerekse DEAŞ saflarında savaşan çok sayıda Rusya pasaportlu Kafkasya kökenli savaşçının etkisiz hale getirilmesini sağlamıştır. 

< Böylece Kafkasya kökenli savaşçıları kendi topraklarının dışında etkisiz hale getirerek,  İç güvenliğin tesisi noktasında önemli bir avantaj elde etmiştir.>



Tablo 1: Suriye’de Hayatını kaybeden Rus Askerler 6 
Halep  Aralık/2016 


< Tüm bunların dışında Rusya’nın Suriye müdahalesiyle belki de en önemli askerî ve siyasi kazanımı Ukrayna’da olmuştur. Rusya Suriye’ye askerî 
müdahalede bulunarak Kırım işgali nedeniyle Batı’nın uyguladığı yaptırım politikalarına geri çekilmek yerine karşı hamlede bulunarak cevap 
vermiştir. Adeta “go” tahtasının bir köşesinde sıkışan bir oyuncunun, bu sıkışmışlıktan kurtulmak için tahtanın farklı bir köşesine hamle yapması 
gibi, Ukrayna’da sıkışan Rusya “taşı” Suriye’ye koymuştur. >

2. Suriye’deki Askerî Kayıplar 

Rusya iki yıla yaklaşan Suriye müdahalesinde önemli bir askerî kayıp yaşamamıştır. Resmî açıklamara göre şu ana kadar 28 Rus askeri Suriye’de hayatını kaybetmiştir. Bunun yanı sıra Rusya’nın iki Mi-8, bir Mi-28H ve bir Mi-35 tipi olmak üzere 4 askeri helikopteri operasyonlar sırasında DEAŞ 
tarafından düşürülmüş, Su-24 tipi savaş uçağı ise Türkiye savaş uçakları tarafından sınır ihlali gerekçesiyle vurulmuştur.5 

Listede yer alan 19 askerin dışında, 1 Ağustos 2016’da İdlip’de düşürülen Mİ-8 tipi askerî helikopterde 5 Rus askeri hayatını kaybetmiştir. 
Rus resmî makamları bu saldırıda helikopterde bulunan 5 askerin hayatını kaybettiğini açıklamasına rağmen, askerlerin isimleri 
paylaşılmamıştır. Nisan 2017’ de ise 4 Rus askerinin daha hayatını kaybettiği bildirilmiştir.7 

Genel itibariyle bakıldığında Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ilk defa eski Sovyet sınırları dışında bir ülkeye askerî operasyon düzenleyen 
Rusya’nın söz konusu kayıplarının oldukça düşük olduğu görülmektedir. Hem sahada çok farklı grupların bulunduğu hem de farklı uluslararası aktörlerin 
yer aldığı böylesine bir savaşta Rusya’nın bu kadar az askerî kayıp vermesinin birden çok sebebi bulunmaktadır. Bu nedenler şu şekilde sıralanabilir: 

• Ağırlıklı olarak hava saldırılarına yoğunlaşması, 
• Uzun yıllardır Suriye rejimine askerî danışmanlık yapan Rus uzmanların, ülke şartlarını ve saha koşullarını iyi bilmesi, 
• Bir bölge ya da şehir-de tam güvenlik sağlandıktan sonra Rus resmî askerlerinin yoğun şekilde sahaya inerek kontrolü devralması, 
• Özel güvenlik/askerî şirketlerin kullanılması. 

Bu nedenlerin içinde Rus özel güvenlik/askerî şirketlerinin kullanılmasının ayrı bir yeri bulunmaktadır. Özellikle 2008 Gürcistan savaşı, ardından 
2014’deki Kırım işgali ve Doğu Ukrayna’da devam eden savaşla birlikte Rusya, yurt dışındaki operasyonlarda özel güvenlik şirketlerini daha yoğun bir şekilde 
kullanmaya başlamıştır. 

Suriye’de sadece 28 asker kaybı vermesinin ardında yatan temel nedenlerin başında da Rusya’nın bölgede özel güvenlik şirketlerinin önünü açması 
gelmektedir. Nitekim bu alanda son yıllarda yapılan yasal düzenlemeler de özel güvenlik şirketlerin yurt dışında kullanımına verilen önemi göstermesi 
açısından önemlidir. 

3. Suriye Müdahalesinde Özel Askerî Şirketler 

Rusya’da Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takip eden süreçte, devletin askerî ve istihbarat yetkilileri tarafından resmî olmayan ancak birçoğu profesyonellerden 
oluşan, farklı özel askerî birliklerin kurulduğu bilinmektedir. Bu birlikler ilk yıllarda, Bosna, Karabağ, Moldova, Gürcistan, Çeçenistan gibi ülkelerde kullanılmıştır. 

Özellikle Rusya’nın 2008 Gürcistan, 2014 Ukrayna ve 2015 Suriye müdahalelerini kapsayan son 9 yılda, Rusya’da yeni özel askerî şirketler kurulmaya ve bunlar için yasal düzenlemeler hayata geçirilmeye başlanmıştır. Rusya bu yöntemle doğrudan devlet müdahalesi olmadan ve uluslararası 
hukukun etrafından dolaşarak yabancı ülkelerde askerî müdahale kapasitesini artırmıştır. Bu yöntem olası kayıplar sonrasında Rusya kamuoyunda 
oluşabilecek tepkileri dizginlemesine yardımcı olması açısından da önemli görülmüştür. 


Ancak sahada aktif olarak faaliyet yürüten ve Rusya’nın yurt dışındaki çıkarlarına paralel olarak faaliyet gösteren bu yapıların zaman içinde yasal bir statüye kavuşturulması bir zaruret haline gelmiştir. Bu kapsamda öncelikle yasal düzenlemelere ağırlık verilerek 2008, 2012, 2013 ve 2014’de olmak üzere dört yasal düzenleme kabul edilmiştir. İlk olarak 2008’de “Silah Yasası” olarak adlandırılan yasa çıkarılmış ve Gazprom, Lukoil, Transneft gibi stratejik öneme sahip Rus devlet kurumlarının yurtdışı temsilciliklerinin güvenliklerinin sağlanması için silah kullanma yetkisi verilmiştir.8 

İlk yasadan dört yıl sonra 2012’de iktidardaki Birleşik Rusya Partisi tarafından Duma’da 288-FZ nolu bir yasa tasarısı kabul edilmiştir. Söz konusu yasa, özel askerî şirketlerin yedek askeri unsur olarak bulundurulmasına ilişkin statüye devlet başkanı tarafından yasal düzenleme getirilmesini sağlamıştır.9 

(Özel profesyonel kurumlarda askerî eğitim verilebilmesi vb.) 

Bir yıl sonra ise Duma Başkan Yardımcısı Aleksandr Mit-rofanov tarafından sunulan yeni yasayla, özel askerî şirketlerin askeri ekipmana sahip olmaları 
yasal güvence altına alınmış ve hükümetin söz konusu şirketlerin tüm faaliyetlerini kontrol altında tutacağı vurgulanmıştır. 

2014’de de benzer içerikli bir yasal düzenleme kabul edilmiştir.10

< Rusya’nın 2008 Gürcistan, 2014 Ukrayna ve 2015 Suriye müdahalelerini kapsayan son 9 yılda, Rusya’da yeni özel askerî şirketler kurulmaya ve bunlar için yasal düzenlemeler hayata geçirilmeye başlanmıştır. >

Söz konusu güvenlik şirketlerinin yabancı ülkelerde kullanımı konusunda Rusya’nın resmî yetkililerinin de oldukça açık ifadeler kullanmaktan çekinmediği görülmektedir. Rusya Devlet Başkanı Putin, 2012’de yaptığı bir konuşma-sında özel askerî şirketlerin ülkesi için ne anlama geldiğini şu sözlerle ifade etmiştir: “ Rus özel askerî şirketleri devletin doğrudan müdahalesi olmadan ulusal çıkarlar doğrultusunda yapılması gerekenlerin tatbiki için bir araçtır.”11 

Her ne kadar bir dizi yasal düzenlemeler yapılmış ve Putin dahi konuyu açıkça dillendirmiş olsa da Rusya’da bu alanda hâlâ şöyle bir yasal ikilem bulunmaktadır: 
Rusya yasaları özel güvenlik şirketlerine dair yukarıdaki değişiklikleri yaparken, özel askerî şirketlerin yurt dışındaki operasyonlara katılması mevcut Rusya yasalarına göre illegal görünmektedir. 
Bu durumun da yakın zamanda çıkacak yeni yasalarla değişmesi öngörülmektedir. Fakat bu illegal durum, özel askerî şirketlerin yurtdışında gayriresmî ordu gibi kullanılmasının önüne geç(e)memektedir. 

4. Öne Çıkan Şirketler ve Operasyon Bölgeleri Rusya’da son yıllarda özel askerî şirketlerin uluslararası operasyonlardaki rolü giderek artış göstermektedir. Özellikle 2014’deki Kırım işgali ve ardından Doğu Ukrayna’da meydana gelen çatışma ortamı ve 2015’teki Suriye’ye askerî müdahale, Rusya merkezli özel askerî şirketler konusunu yeniden gündeme getirmiştir. 



Tablo 2: Rusya’daki Özel Askerî Şirketler  12 

  Söz konusu özel askerî şirketlerden bazıları Doğu Ukrayna’daki Rusya yanlısı ve destekli gruplarla birlikte Ukrayna ordusuna karşı savaşta eleman temin ederken, bazıları ise Suriye’de devam eden iç savaşa profesyonel destek sağlamaktadır. Bununla birlikte bazı özel askerî şirketlerin Ukrayna’da savaşan elemanlarını, Suriye’de savaşın şiddetinin artmasıyla birlikte Suriye’ye kaydırdıkları da görülmektedir. 

Ukrayna ve Suriye’de savaşan özel askerî şirketler üzerine çalışmalarıyla öne çıkan ve Rusça yayın yapan Informnapalm haber sitesinin çalışanları tarafından 
hazırlanan raporda, söz konusu şirketlere ayrıntılı bir şekilde yer verilmektedir. 

Bu Şirketler arasında Suriye savaşında öne çıkanlar., 

PMC Wagner, 
Moran Güvenlik Grubu, 
Slavonic Corps, 
Antiterör Güvenlik Şirketi, 
RSB Grup ve 
Redut Özel Birliği’dir.13 

Aşağıda söz konusu şirketlerin temel özellikleri ve görev alanları ayrı ayrı incelenmektedir. Şirketler üzerine yaptığımız araştırmada şirketlerin resmî internet siteleri, bu konuda araştırmalar yapan bağımsız gazetecilerin çalışmaları ve Rus askerlerinin sosyal medya paylaşımlarında yer alan bilgilerden yararlanılmıştır. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***