MÜSLÜM GÜNDÜZ FADİME ŞAHİN - 28 ŞUBAT ve TUNCAY GÜNEY’İN 28 ŞUBAT’TAKİ ROLÜ
Tuncay Güney ve Ümit Oğuztan , MİT elemanı Müslüm Gündüz ile Fadime Şahin “tertibinde” baş roldeydi. Fadime Şahin tertibini hazırlayanlar ve televizyonda kanal kanal dolaştıranlar o dönemde gazetecilik yapan Tuncay Güney, Ümit Oğuztan ve travesti Sisi idi. Bunların her ikisi homoseksüeldi; hatta Ümit Oğuztan’ın “Kraliçe Sisi” isimli bir kitabı bile mevcuttur.
Güney’in görevi, Küçük ile irtibatı sağlamak ve medyaya yapılacak servislerde kurye olarak çalışmaktı. Ümit Oğuztan Ergenekon operasyonundan dolayı tutukludur. “Sisi” lakaplı Seyhan Soylu’nun gözaltına alınması, dikkatleri 28 Şubat sürecinde, irtica karşıtı yayınlar yapan, Strateji dergisine yöneltti. 28 Şubat döneminde irtica karşıtı yayınlar yapan Strateji dergisinin, imtiyaz sahibi Büyükdağ ile yayın yönetmeni Oğuztan tutuklu, kamuoyunun ’haham’ olarak tanıdığı haber koordinatörü Tuncay Güney de itirafçı olarak anılacaktı. Asıl finans ise, Veli Küçük’ten geldi. Dergi için çalışıp Fadime Şahin olayını ortaya çıkardığını söyleyen Sisi ise, en son gözaltına alınan isimlerdendi. Turgut Büyükdağ, 1997-98 yılları arasında çıkan derginin, imtiyaz sahibi; Ümit Oğuztan ise genel yayın yönetmeniydi. Ergenekon davasının gizli tanıklarından birinin ifadesine göre, Turgut Büyükdağ, 28 Şubat sürecinin finansörü ve Turgut Gıda Sanayi isimli sıvı yağ fabrikasının eski sahibi bir işadamı olarak tutuklandı. Derginin genel yayın yönetmeni Ümit Oğuztan, Ergenekon operasyonuna, 28 Şubat sürecinde ünlü travesti Sisi (Seyhan Soylu) ile birlikte Ali Kalkancı dosyasını hazırlayıp, Emine Kalkancı’yı televizyona çıkmaya ikna eden ekibin içinde yer aldığı iddiasıyla, Ergenekon kapsamında cezaevine giren ikinci isim oldu. Haber koordinatörü olan Tuncay Güney, kimilerine göre “itirafçı”, kimilerine göre “iftiracı”, televizyonlara çıkıp böyle bir örgütün var olduğunu dile getiren isim oldu. 1990’lı yıllar boyunca “Travestiler Kraliçesi” olarak anılan Sisi ise, Zaman gazetesinden Nuriye Akman’a verdiği röportajda, Strateji dergisi için istihbarat çalışmaları yaptığını söylemiş ve “28 Şubat’ın gizli kahramanıyım” demişti: “JİTEM’in yayın organı olan Strateji dergisi bünyesinde, 8 ay boyunca istihbarat çalışmaları yaptım. Ali Kalkancı tarikatı için tesettüre girdim. O tarihte Refah Partisi’nin oyu yüzde 38’di. Ali Kalkancı ve Emire Kalkancı olayını yakaladık. Aczimendi liderinin yakalanmasını, Fadime Şahin ile Emire Kalkancı’nın ekrana çıkarılmasını sağladık. Tarikat içerisinde yaşanan çarpık ilişkileri deşifre etmek, dini insanları sömürme aracı olarak kullananların maskelerini düşürmek için böyle bir şey hazırladık” şeklinde bir mantık örgüsü sunacaktı kamuoyuna. Yeni Şafak gazetesine konuşan,
Ergenekon davasının gizli tanıklarından biri, 28 Şubat döneminde patlak veren Fadime Şahin ve Ali Kalkancı skandallarının, inançlı insanları rencide etmek için hazırlanan senaryolar olduğunu anlatacaktı. Gizli tanığın iddiasına göre, şeyh olarak lanse edilen Ali Kalkancı da alkolikti. Gizli tanık şu bilgileri vermişti:
“Skandalların talimatı Veli Küçük'ten geldi. Organizasyonu, Turgut Büyükdağ'ın sahibi olduğu Strateji dergisinin genel yayın yönetmeni Ümit Oğuztan ve Sisi yaptı. Sisi, Aksaray'da bir müzikholde çalışan Fadime Şahin'i, tesettür kıyafetleri giydirerek Çarşamba'da cemaatlerin içine sokup staj yaptırdı. Ali Kalkancı da umreye gönderildi. Aczmendi şeyhi Müslüm Gündüz'ün etrafına, sahte müritler ayarlandı”. Taraf gazetesine 13 Ekim’de konuşan Büyükdağ’ın anlattıklarını Güney’de doğruluyor. Büyükdağ’ın şu açıklaması dudak uçuklattı:
‘’Ben gözaltına alındıktan sonra plana göre İstanbul'a getirilip cezaevine konulacaktım ve burada işimi bitireceklerdi. Tuncay Güney'e benim bir minnet borcum var. Oradan çıkma şansım yoktu. Tuncay hakikaten Genelkurmay'dan bir binbaşıya emniyeti arattırdı ve beni bıraktılar. Şimdi diyorlar ki Veli Küçük bu işlerde. Gerçekten kafam allak bulak oldu. Anladım ki bunların hepsi tezgahmış. Tuncay Güney bana dedi ki 'Veli Paşa senin durumu
Çevik Bir ile konuştu. Çevik Bir fabrikayı bu sefer geriye verelim hesabı kapatalım' dedi. 'Borcu da üzerine alsın' dedi. Bunun üzerine Veli Paşa demiş ki 'ben onun muhasebecisi değilim ne işiniz varsa halledin.' Ümit Oğuztan bana, 'bu işlerden çok zarar gördün ama biz bu paraları kazanabiliriz' dedi. Ben dergi çıkarırım dedi. O arada Ümit Oğuztan, Tuncay Güney'i getirdi haber müdürü olarak. Ondan sonra üzerimize mafya geldi. TYT Bank battı ben borcumu ödediğim halde senetler mafyanın eline geçmiş bunlar da benden parayı istiyorlar. Tucay Güney devreye girdi, Veli Küçük'ü arayalım dedi. Tuncay Güney, 'sizin başınızda bu kadar olay, Veli Küçük Paşa'yla sizi tanıştırayım yardım etsin' dedi. Paşa'yla tanıştım. Mafya Çevik Bir'in adını kullanarak üstümüze geliyor. Mehmet Ağar'ın adı kullanılıyor. İstanbul Emniyet Müdürü sıkıştırıyor. Gözaltındayken bırakılması için Genelkurmay'dan telefon gelmesini sağlayan Güney ve Küçük ikilisi’’. Güney’e teşekkür eden Büyükdağ, Güney ile Küçük arasındaki ilişkinin ne kadar derin olduğunu şöyle vurguluyor: ‘’Tuncay, Genelkurmay'dan haberleri getiriyor, Ümit Oğuztan'la beraber basıyorlar. Para ve kağıt bitince dergiyi bıraktılar. 28 Şubat sürecinin aktörlerinden Ali Kalkancı'ya da iki fabrika satan Turgut Büyükdağ, Kalkancı'nın tutuklanmasından sonra eşi Emire Ersoy'u gazeteci Uğur Dündar'ın Arena Programı'na çıkarttı. 28 Şubat sürecinde fabrikaları gaspedilen ve tehditle mal varlığı elinden alınan Büyükdağ, hukuk savaşı başlattı ama Cumhuriyet Gazetesi'nin yayımladığı bir manşet yüzünden bu savaşı kaybetti ve gözaltına alındı. Dört gün gözaltında kalan ve ölüme götürüldüğünü söyleyen Büyükdağ, Genelkurmay'dan gelen bir telefonla serbest bırakıldı. Veli Küçük'ün kendisini kurtardığını söyleyen Büyükdağ, Korkut Eken'in fabrikasını gaspettiğini ve bir yıl çalıştırdığını anlatarak o gün yapılan bu işlerin arkasında Çevik Bir, Mehmet Ağar gibi isimlerin olduğunu ama bir şey yapamadığını ileri sürdü. Büyükdağ, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Zekeriya Öz'e giderek ifade verdi. İfadesinde Çevik Bir (Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı), Korkut Eken, Mehmet Ağar (Dönemin İçişleri ve Adalet Bakanı), Hasan Özdemir (Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü) ve İsmail Özmen'den şikayetçi olduğunu söyledi. Ergenekon için resmi devlet mafyası nitelendirmesinde bulunan Caferi kökenli işadamı bir çok tehdit aldığını buna karşın konuşmaktan korkmadığını belirterek, "Olanları aklım almıyor" diyor. Salat marka yağlarıyla tekrar piyasaya dönen Büyükdağ, Ergenekon'dan 16 yılın hesabını soruyor...
Güney’in bu olaydaki rolü, Küçük’ün verdiği Güney’i ‘tanımam, bir kaç defa görüşmüşüzdür’ ifadesini yalanlıyor. Güney’in ‘yüzlerce defa’ beyanı daha gerçekçi.
Polise verdiği ifadelerde, Güney’in STV’deki gazeteci konumundan yararlanarak, cemaatin bazı önemli isimlerini de tanıma imkânını elde ettiğine de işaret ediliyor. Daha sonra Güney, ifadesinde Veli Küçük’ün Kuzey Irak’ta okul açılması için yardım ettiğini de söyleyecekti.
Güney’in ifadelerine göre, Erbil’de açılacak Özel Erbil Işık Koleji’nin kurulması aşamasında
Kuzey Irak’a giderken Diyarbakır’a uğradılar. Burada kendilerini Veli Küçük’ün telefonla arayarak haber verdiği, Jandarma Alay Komutanı Eşref Hatipoğlu karşıladı. Hatipoğlu, Güney ve yanındakileri askeri helikopterle Silopi’ye gönderdi. Grup, buradan da Kuzey Irak’a geçerek Nehciban (Neçirvan demek istiyor) Barzani ve Talabani ile görüştü. Güney, Veli Küçük’ün hocası, Albay Necabettin Ergenekon hakkında da açıklamalarda bulunacaktı. Güney’in iddialarına göre, Necabettin Ergenekon, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la, Refah Partisi İstanbul İl Başkanı olduğu dönemde görüşüyordu. Ergenekon bu görüşmelerden birinde Erdoğan’ın yakasından tutarak silkeledi. Güney’in ifadelerine göre, Erdoğan, Tepebaşı’ndaki RP İl Başkanlığı binasında, Necabettin Ergenekon’la “ümmetçilik” tartışmasına girdi. Bunun üzerine sinirlenen Ergenekon, Erdoğan’ın yakasından tutarak,
“Bırak Tayyip bu işleri, Türkçülük olmazsa Ümmetçilik olmaz” diyecekti. Güney, kendisini Küçük’le tanıştıran kişinin de Ergenekon olduğunu söyleyerek, “İzmit’teki Albay (Veli Küçük) benim öğrencimdi, seni ona götüreceğim, tanıştıracağım” dediğini anlattı. Küçük’ün Ergenekon örgütünün adını, hocasının soyadından etkilenerek koyduğu iddia edilmişti.
Güney ifadesinde, cemaat içindeyken, MİT yöneticisi Mehmet Eymür’ün gönderdiği adamlara düzenli olarak cemaatle ilgili bilgiler verdiğini de söylüyordu. Güney, “Bu bilgileri ben o dönem orda çalışırken periyodik olarak Mehmet Eymür’ün adamları gelir alırdı (...) Böyle bilgileri cemaaat içinden başka sorular da sıcağı sıcağına o dönem sıcak olan bazı şeyleri sorarlardı zaten” dedi. (Milliyet, 2008)
Güney’in sadece bana söylediği gerçek ise, Küçük’ün Gülen’in vaaz kasetlerini temin etmesini kendisinden istediğidir. İddialara göre 1999 Haziran’ı kaset fırtınası hazırlayanlar Küçük’ün ekibiydi.
FARUK ASLAN ( KARA KUTU TUNCAY GÜNEY KİTABINDAN ALINTI)
***