ırak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ırak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mart 2019 Çarşamba

ABDULLAH GÜL, COLİN POWEL GİZLİ ANLAŞMASI,


ABDULLAH GÜL, COLİN POWEL GİZLİ ANLAŞMASI,


GÜL POWELL GİZLİ ANLAŞMASI, 10 Yıldır Tartışılan Belge, 
12 EYLÜL 2013




Meclis'te Red edilen., 1 Mart tezkeresinin ardından 2003 yılında Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan anlaşmanın içeriği çok tartışılmıştı. 

Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile ABD'li mevkidaşı Colin Pawel arasında imzalanan o anlaşmanın ayrıntıları basında yer aldı. 
Lojistik ve sağlık desteği içerikli anlaşmada; Türkiye'nin, askeri hastanelerini yaralı ABD askerlerinin tedavisi için kullandırması ile Amerikan güçleri için gerekli lojistik malzemelerin Türkiye'den, Irak'a teslimatının yapılması öngörüldü. İkili arasındaki görüşme tutanaklarında ise Pawel, tezkerenin meclis'ten geçmemesinin derin hayal kırıklığı yarattığını belirtirken, Gül "her iki tarafından bu başarısızlıkta hatalı olduğunu düşünüyorum" dedi 
ve bunun demokrasinin sonucu olarak görülmesi gerektiğini söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak'a düzenleyeceği askeri harekat öncesi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde reddedilen 1 Mart tezkeresinin ardından yapılan 
bir anlaşma çok tartışılmıştı. Anlaşma dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel arasında imzalanmıştı. 

"Gizli kayıtlı" o anlaşmanın içeriği basında yer buldu. Milliyet'in haberine göre; 3 maddeden oluşan anlaşma, 2 Nisan 2003 tarihinde imzalandı. 

Lojistik ve sağlık desteği içerikli anlaşma metninde, Türkiye'nin; Irak'daki askeri harekat sırasında yaralanacak ABD'li askerlerin tedavisi için İncirlik'teki hastane ile diğer askeri sağlık kuruluşlarının kullanılmasına izin verileceği belirtildi.. Bir başka madde ile; Kuzey Gözetleme Arama ve Kurtarma Operasyonu kapsamında Türkiye'de olan ABD varlıklarının Irak'a intikali sağlanması öngörüldü.. 

Anlaşmanın 3. Maddesi ise, ABD güçleri için gerekli malzemelerin, Türkiye'den, Irak'a teslimatını içerdi. 

1 Mart tezkeresinin Meclis'te reddedilmesi de çok tartışılmıştı. 3 maddelik anlaşmanın imzalandığı tarihte, ABD Dışişleri Bakanı Powel'ın mevkidaşı 
Gül'e tezkerenin reddedilmesiyle ilgili dile getirdiği görüşleri de dikkat çekici.. Powel, tezkerenin reddedilmesinin, Amerikan kongresinde derin hayal 
kırıklığı yarattığını belirtiyor. 



"Bu nedenle ABD, Irak'ta tehlikeli bir döneme maruz kalmıştır. ABD askerlerinin, Irak'ın kuzeyine, Türkiye'den girmesine ilişkin seçeneği değiştirmek 
zorunda kaldık. Kuzey Irak'ta konuşlandırmayı öngördüğümüz 4. piyade tümeni, kuzey yerine güney'den savaşa katıldı. Bu ırak liderliği için savaşı 
daha da zor kılacak. "

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Powel'e yanıtı ise tutunaklarda şöyle yer aldı. 

"İkili ilişkilerimizin önemine gerek 58, gerek 59. hükümet programlarında değinmiş ve kaydetmiş durumdayız. Irak sorununda başından itibaren 
karşılıklı olarak samimi ve açık olduk. Tezkere öncesinde hükümetin kolay bir durumda olmadığını takdir edersiniz. Bir oydaşmanın bulunmadığı bir 
atmosferde tezkereyi geçirmeyi denedik. Ancak başarılı olamadık. Bu başarısızlıkta iki tarafın da hatalı olduğunu düşünüyorum. Tezkerenin geri 
çevrilmesini her hal ve karda Türkiye'deki demokrasinin sonucu olarak görmek gerekir. "

Abdullah Gül, Colin Powel'a; tezkerenin reddedilmesi sonrasında ABD basınında yer alan, Türkiye'ye yönelik yayınlar konusunda duyulan rahatsızlığı da iletti..

"ABD basınının, Türkiye'yi küçük düşürücü hareketlerinden, Türk halkı büyük rahatsızlık duymaktadır. Türkiye'nin başkalarının toprağında gözü yoktur. 

Kerkük ve musul konusunda kamuoyu hassastır..Türkiye'nin müdahalesini gerektirecek bir ihtiyacın doğmamasını temenni ederim. Peşmergelerin 
girişebilicekleri eylemler demografik yapıda değişikliğe yol açabilir, bu konuda dikkatle olunması gerekir. "

http://www.kanalb.com.tr/haber.php?HaberNo=51427


***

12 Ekim 2016 Çarşamba

ABD konusunda iki farklı görüş




ABD konusunda iki farklı görüş,



ABD konusunda iki farklı görüş


Fikret Bila
Milliyet Gazetesi 09 Ağustos 2011
12 08 2011
Şükrü Elekdağ’ın bir önceki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’la yaptığı söyleşide ABD’nin PKK’ya bakışı konusu da önemli yer tutuyor. ABD’nin tutumu ve rolü konusunda Başbuğ ile Elekdağ farklı düşünüyorlar.

Elekdağ, “ ABD’nin, PKK’yı hâlâ Ortadoğu stratejisi çerçevesinde kullanacağı bir araç olarak gördüğünü ” düşünüyor ve “ Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi’nin PKK’ya güvenli bölge sağlarken ABD’ye güvendiğini ” vurguluyor. Elekdağ, “ Türkiye’de sokaktaki insan da bu gerçeği kavramış durumda, ‘ ABD isterse bu iş bugün sona erer’ diyor sokaktaki insan ” diyerek, bu görüşünü dile getiriyor.

Başbuğ ise Elekdağ’ın bu sözlerine karşılık, “ Ben o kanaatte değilim ” diyor.
2008’deki sınır ötesi harekât,

Elekdağ, sözlerine dayanak olarak şöyle devam ediyor: “2008 yılı başında Türkiye, Kuzey Irak’a başarılı bir kara harekâtı yaptı. Fakat daha sonuna gelmeden Amerikan Savunma Bakanı Gates, Türkiye’ye ‘artık bunu kesin’ demeye başladı. O harekâttan birkaç gün sonra 4 Mart 2008’de Pentagon’da yapılan basın toplantısında gazeteciler, Korgeneral Odierno’ya sordu: ‘Türklere Kuzey Irak’a kara harekâtı yaptırmıyordunuz. Bu sefer neden izin verdiniz?’ Odierno’nun cevabı mealen şöyle oldu: ‘Biz istiyoruz ki Türkiye bu işi barış yoluyla, PKK ile görüşerek halletsin. Türkiye ile görüşmelere ikna olması için ara sıra PKK’nın burnunun sürtünmesi gerekiyor. Kara operasyonuna izin vermemizin nedeni budur’. Bundan bir gün sonra Merkezi Kuvvetler Komutanı Oramiral Fallen, ABD Temsilciler Meclisi Silahlı Kuvvetler Komisyonu’nda yaptığı açıklamada aynı şeyleri söyledi. Bu söylediklerim bizdeki siyasi iktidar tarafından kabul edilmedi ama bunlar ABD’de kayıt altına alınmış hususlar. Amerika’nın Ortadoğu stratejisi perspektifinde Türkiye’ye belli şeyleri kabul ettirmek için PKK’yı kullanmak istediği inancı var bende . Siz uzun seneler çok önemli makamlarda bulundunuz, Amerika’nın Ortadoğu stratejilerini yakından biliyorsunuz. Ben de Amerika ile Türkiye’nin ilişkilerinin iyi olması için yıllarını harcamış bir insanım. Fakat belirttiğim bu gerekçeleri gözden kaçırmamak lazım. Siz biraz önce şunu söylediniz: Amerika, Irak’tan çekildiği zaman arkasında bölünmemiş, istikrar içinde bir ülke bırakmak istiyor; ülkenin bir Kürt-Arap savaşının pençesine düşmesini istemiyor. Sizin, bu ortamda Türkiye’nin ağırlığını koyacağı ve böylece barış ve istikrarın sağlanmasında etkili olacağı beklentiniz var. Söylediklerinizden şu sonucu çıkarıyorum: Mademki Amerika, Irak’ın istikrar ve huzuru için Türkiye’ye muhtaç, bu noktada bir al-ver çerçevesinde bu PKK sorunu da bitirilecek. Esasında hepimizin arzusu bu.”
Başbuğ, Elekdağ’a, “Özellikle 2008’den itibaren ABD’nin Ortadoğu ve Irak’taki ulusal menfaatleri çerçevesinde rasyonel olarak bu bölgeye baktığımız zaman, ABD’nin artık bölgede PKK’nın fazla rolü kalmadığını düşündüğünü söyleyebiliriz” yanıtı verdikten sonra 2008 yılındaki kara harekâtında bir iletişim felaketi yaşandığını söyleyerek, şu detayları veriyor:

28 Şubat günü Türkiye’de bulunan ABD Milli Savunma Bakanı bana, TSK’nın kısa sürede Irak’tan geri çekilmesinin beklendiğini söyledi. Aslında kitabımın 91. sayfasında da belirttiğim gibi operasyonu icra eden birliklerin plan dahilinde geri çekilmesine 27 Şubat Çarşamba akşamı başlanmıştı. Yani Gates basına o konuşmayı yaparken bizim komando tugayının unsurları Türkiye’ye girmişti. İlk çekilmeyi gerçekleştiren 3. Komando Tugayı’nın ilk unsurları 28 Şubat Perşembe günü saat 7’den itibaren esasen Türkiye’ye dönmüştü. Gates, 28 Şubat öğle vakti yaptığı basın toplantısındaki açıklamasını yaparken operasyona katılan ana unsurlar Türkiye’ye dönmüştü.”
1 Mart tezkeresi
Başbuğ ile Elekdağ’ın farklı görüşte oldukları bir diğer konu da ünlü 1 Mart tezkeresi. Elekdağ, 2003’te Türkiye’nin ABD ile birlikte Irak’a girmesinin yol açacağı olumsuz sonuçlara vurgu yapıyor, Başbuğ ise Türkiye’nin bu tezkereyi reddederek, PKK’yı marjinalize etmek açısından önemli bir fırsat kaçırdığı görüşünü dile getiriyor.
Elekdağ, şöyle soruyor:
“Benim işaret etmek istediğim husus, Türkiye, ABD Hava Kuvvetleri’ne havaalanları tahsis ediyordu. Bu havaalanlarına anlaşmaya göre 250 ABD uçağı konuşlanacak ve bunlar geceli gündüzlü Irak’ı bombardıman edecekti. Sivil zayiat hakkında Amerikan kaynaklarının verdikleri rakamlar korkunç. Türkiye bu katliama ortak olacaktı. Bunun bölge halkının hafızasından silinmeyecek siyasi sonuçlarını düşünebiliyor musunuz?”
Başbuğ, şu yanıtı veriyor:
“Ama özellikle ABD kuvvetlerine lojistik destek Türkiye üzerinden sağlandı. Hangi hareket tarzı ulusal menfaatlerimize uygundu? ABD ile birlikte hareket etseydik, bugün PKK olayı acaba nerede olurdu? Bugün ‘PKK sorunu en önemli sorunumuz’ diyoruz. Bakınız Bush’un Karar Noktaları adlı kitabını okudunuz mu? Kitabın 250. sayfasında şöyle bir konuşma var: (Nisan 2003’te Milli Güvenlik Konseyi toplantısında, Bağdat’ta neler oluyor, niçin bu bölgedeki yağmalama faaliyetleri durdurulamıyor, diye sorduğumda, cevap şu oldu: Bağdat’ta kuvvet yetersizliği var, Türkiye’nin kararından dolayı, Bağdat’ı kurtaran birliklerin bir kısmı kuzeydoğuya, Irak’ın kuzeyine gönderildi. Yetersizliğin nedenlerinden biri budur.) ”

..