28 Temmuz 2017 Cuma

ALBAY TALAT AYDEMİR’İN DARBE GİRİŞİMLERİ BÖLÜM 2



ALBAY TALAT AYDEMİR’İN DARBE GİRİŞİMLERİ  BÖLÜM 2

Talat Aydemir’e göre 22 Şubat’ı doğuran gerçek sebepler şunlardı: 
1- 27 Mayıs ihtilalinin hedefine ulaşmamış olması, 
2- 27 Mayıs 1960’tan önceki durumda olduğu gibi halkın 2 gruba ayrılmış olması ve “Milli Birlik” ruhunun yaratılamamış olması, 
3- Parlamento içinde bir kısım siyasilerin maksatlı tutumları ile silahlı kuvvetlerin halk ile karşı karşıya getirilmiş olması, 
4- Seçim sonrası, siyasi ortamda istikrarlı ve dinamik bir hükümet kurulmayışı yüzünden ülkenin asıl temel davası olan reformların ele alınmayışı40. 

22 Şubat Darbe Girişimi'nde Ne Olmuştu?
TBMM ve Genelkurmay'ı koruması için Ankara çevresinden çağrılan birliklerin çoğunun Aydemir'in safına geçmesiyle ikinci şok dalgası başladı. Haberciler vasıtasıyla geçen görüşmelerde İnönü; eğer isyancı askerler silah bırakıp kışlasına dönerse ertesi gün kimseye zarar gelmeden hepsini emekliye sevk edeceğinin garantisini verdi.


Talat Aydemir ve arkadaşlarının 20-21 Şubat gecesi harekete geçecekleri söylentisi yayılmaya başlamıştı. Haber, Ankara’daki ordu çevrelerinde yayılmış; 
Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu Birinci Zırhlı Tümen Tank Taburu’nda bazı subaylar birliklerini alarma geçirmişlerdi. 229. Piyade alayı ve muhafız alayı süvari grubuna da havacıların alarmını bildiren tankçılar bunların da harekete geçmesini söylemişlerdi. Böylece, Türkiye’de yeni bir ihtilal hareketi başlamış bulunuyordu. 

Sabaha karşı Talat Aydemir’in olup bitenlerden habersiz olduğunu öğrenen Kurmay Binbaşı Bahtiyar Yalta, tank taburu ile temasa geçmiş “Bir yanlışlık var” 
diyerek alarmı kaldırmıştır. Sabahın erken saatlerinde makamına gelen Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, gece olup bitenleri işitince hiddetlenmiş, Talat Aydemir, Selçuk Atakan ve Necati Ünsalan’ı acele olarak Genelkurmay’a çağırmıştı. Sunay, sert bir ifade ile gece cereyan eden olaylardan albayları sorumlu tutmuş ve sözlerine şöyle devam etmiştir: ‘‘Birliklerinize alarm verdiğiniz için nakiller yapılacaktır. Bu şartlarda sizleri himaye ettiğimi bilmenizi isterim.’’ 

Aydemir, olup bitenlerle hiçbir alakaları bulunmadığını söyleyerek suçu reddetmiş ve “ Yanlış haberler ve dedikodularla bir kuvvet diğer kuvvet karşısında kullanılmak isteniyor” demiştir41. 

21 Şubat gecesi Genelkurmay Başkanlığı’nda toplantı yapılmış ve ordu içinde huzursuzluk yaratan bazı subayların Doğudaki birliklere tayin emirleri verilmişti. 
Bunun üzerine Talat Aydemir, olayları bir rapor halinde Harp Akademileri Kurmay Başkanı Emin Aytekin’e bildirdikten sonra Genelkurmay Başkanlığı’na 3 maddeden oluşan bir muhtıra göndermişti. Muhtıra şöyleydi: 

1- Resmi elbiselerini giyerek harekâta geçen Mucip Ataklı ve Haydar Tunçkanat hakkında kanuni işlem yapılması, 
2- Subaylara silahlı olarak göreve gelme emri veren Genelkurmay 2. Başkanı Memduh Tağmaç’ın durumunun gözden geçirilmesi, 
3- Tayinleri yapılan subayların tayinlerinin durdurulması. 

İstanbul’daki komutanların çoğunun bu hareketi benimsemeyeceklerini ve hükümete bağlı kalacaklarını bildirmeleri üzerine Genelkurmay Başkanı muhtırayı reddetmiş ve tayinler gerçekleşmişti42. 

Aydemir tayin haberini alınca, subay taburuna çıkmış ve yeni mezun olmuş 600 Asteğmen’e hitaben konuşma yaparak saat 15.00’te Harb Okulu’nu alarma 
geçirmişti. Binanın alt katında bulunan cephane açılmış ve mermi dağıtımı başlamıştı. Zaten Hava Kuvvetleri’ne 19 Şubat’ta alarm verilmişti.
   Aydemir yanlısı 229. Piyade Alayı alarma katılmamış, yeni komutan duruma hâkim olmuştu. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’na tayin edilen yeni komutan 
birliğe tam hâkim değildi ve alaydaki subaylar arasında birtakım kıpırdanmalar vardı. 

22 Şubat Darbe Girişimi'nde Ne Olmuştu?
Görüşmeler sürerken Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı da Aydemir'in safına geçmiş ve Köşk'ün etrafını kuşatmıştı. Cuntanın isteği TBMM'nin dağıtılması, hükümetin istifası ve Anayasa'nın askıya alınması yoluyla yönetimin kendilerine geçmesiydi. Devletin bütün askeri ve sivil yetkilileri Köşk'teyken Aydemir'in emriyle hepsi rahatça ablukadan çıktılar ve bu girişimin kırılma noktası oldu.
Akşam olduğunda Hava Kuvvetleri'ne bağlı jetler, Harp Okulu üstünde alçak uçuş yapmaya başladılar.


Ayrıca hükümet tarafından, Çubuk’tan 230. Piyade Alayı, Polatlı’dan Topçu Birlikleri getirilmişti ama bunların komutanları Harb Okulu’na giderek Talat 
Aydemir’in emrine girdiklerini bildirmişlerdi. Aydemir bu duruma güvenerek43 Cumhurbaşkanı’ndan şu şartların gerçekleştirilmesini istemişti: 

1- Kendisi ile birlikte emekliye sevk edilen arkadaşlarının yerlerine dönmesi, 
2- 200 milletvekilinin milletvekilliği düşürülecek, eğer olamazsa Meclis’in feshi, 
3- Anayasanın bazı maddelerinin düzeltilmesi, 

Aksi takdirde alarmı durdurmayacaklardı 44. 

  Olayları izleyen Başbakan, Bakanlar, Parti liderleri, Genelkurmay Başkanı Çankaya’da toplantı halindeydi. Bu arada Fethi Gürcan, Talat Aydemir’i arayarak köşktekileri enterne etmeye hazır olduğunu söylemiş; Aydemir ise, hepsinin serbest bırakılmasını emrederek; “Bırak gitsinler” demiştir. İnönü Köşk’ten çıkarken; “İşte şimdi kaybettiler” diye gülümsemiştir 45. 

Aydemir ve diğer komutanlar görevlerine iade edilmeleri şartıyla harekâta son vereceklerini belirtmişlerdi46. Cumhurbaşkanı, Hükümet ve Genelkurmay Başkanı teklifi kabul etmemiştir. Bu gelişmeler üzerine İnönü, şunları söylemiştir: “Bu milletin haysiyetine, ordunun şerefine tecavüz edilmiştir. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Silahlı çatışmaya yol açmazlarsa affedebiliriz. Aslında cezaları kurşuna dizilmektir. Kendilerini emekliye sevk edeceğim.” Harb Okulu karargâhından, Hükümete gelen son mesaj da, Genelkurmay’a 
“Cezai müeyyideler tatbik edilmediği takdirde teslim olunacağı” bildirilmişti47. 

Sabaha karşı okula dönme emri alan Harb Okulu öğrencilerine Genelkurmay’dan verilen emir üzerine, yarıyıl tatilinin de yaklaşması nedeniyle 20 
günlük tatil verilmişti. Çubuk’tan gelen Piyade Alayı da, Harb Okulu öğrencilerinden boşalan yerlere yerleştirilmişti48. Yine aynı gün akşam saatlerinde Talat Aydemir, Harb Okulu Alay Komutanı Kurmay Albay Turgut Alpagut, Genelkurmay Harekât Dairesi’nden Kurmay Albay Dündar Seyhan ve Kurmay Albay Emin Arat gözaltına alınmıştı 49. 

Başbakan İsmet İnönü’nün, Talat Aydemir’in serbest bırakıldığı 26 Şubat 1962 günü, 22 Şubat Olaylarını değerlendirdiği konuşmasında Harb Okulu öğrencilerinin aldatıldığını belirtmesi sonucunda yeni olaylar çıkmış ve bazı öğrenciler üzerinde ‘‘Harbiyeli Aldanmaz’’ sözleri yazılı bir çelengi Taksim’deki Atatürk Anıtı’na koymuşlardı. Bu sözler, daha sonra 21 Mayıs’ın parolası olarak kullanılmıştır. Bu gelişmeler sonucu Harbiyeli öğrenciler hakkında soruşturma açıldı ve mahkemeye verildi 50. 

Avrupa’daki 14’lerden Orhan Kabibay, 22 Şubat Olayı başarısızlığa uğrayınca şöyle demiştir: “Biz olsaydık, bu ihtilali ısmarlama bir elbise gibi toplumun sırtına geçirirdik !..” 51 

22 Şubat sonrası, Meclis bütçe görüşmelerine devam edilmiş ve bu sırada verilen bir önerge kabul edilerek Meclis’in, orduya şükran ve takdir duyguları 
iletilmişti52. Dört partinin liderleri tarafından devrimlerin korunması amacıyla 9 maddeden oluşan “Milli Huzuru Bozan Fiiller Hakkında Kanun” çıkarılması 
kararlaştırılmıştı53. Ankara’da bulunan gençlik örgütleri de Türk Ordusu’na ve komutanlarına bağlılıklarını bildiren birer bildiri yayınlamışlardı 54. 


22 Şubat Darbe Girişimi'nde Ne Olmuştu?
Gecenin ilerleyen saatlerinde pazarlıklarda son noktaya gelindi. Aydemir; kendisinin Harp Okulu'nun başında kalması ve diğer katılan subayların da istediklere yerlere tayin edilmesi karşılığında harekatı durduracağını söyledi. İsmet İnönü, bu teklifi kat'i suretle kabul edilemez buldu.


22 Şubat Olaylarından sonra, af tartışmaları başlamış; AP, YTP ve CKMP 22 Şubat Olaylarına karışanların affına karşılık Kayseri’dekiler için de kısmi af istiyordu55. 

22 Şubat Olayı’nın bastırılmasının ardından, bir yanda 22 Şubatçıların mevcut siyasi kadro ile demokrasi kurulamayacağı açıklamaları; bir yanda da, AP Grubu’nun siyasi af konusunda aldığı kararı açık bulmayan İsmet İnönü, 30 Mayıs 1962’de istifa etmiştir. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, hükümetin düşmesinin sorumlusu olarak Adalet Partisi’ni görmekteydi. Cumhurbaşkanı, hükümet buhranını çözmek amacıyla yeni hükümeti kurma görevini İsmet İnönü’ye verdi. 18 Haziran 1962’de İnönü’nün, hükümeti kurmaktan vazgeçmesiyle hükümet buhranı giderek artmış ve ordunun tekrar yönetime el koyacağı yönünde söylentiler yayılmaya başlamıştı56. 
Bu gelişmeler sonucu, 24 Haziran 1962’de CHP- CKMP -YTP Koalisyon Hükümeti kuruldu. 

Hükümet kurulduktan sonra, 1 Temmuz 1962’de 14’lerden Orhan Kabibay ve Rıfat Baykal yurda dönmüştü. İnönü, 22 Şubatçıların hareketlerini izliyor, 14’lerle görüşmelerine dikkat ediyordu57. 

İnönü, kurduğu ikinci koalisyon hükümetinin güvenoyu alması ve Meclis’in tatile girmek üzere olması nedeniyle 27 Mayıs sonrasındaki olaylarla ilgili bir konuşma 
yapmıştı. Bu konuşmaya cevap olarak Talat Aydemir’de bir demeç vermiş; demecin gazetelerde yayınlandığı gün Aydemir savcılığa çağrılarak, “ Kanunun suç saydığı bir cürmü övdüğü” iddiasıyla 2. Sulh Ceza Mahkemesi’ne sevk edilmiş ve orada tutuklanıp cezaevine yollanmış58; ancak 18 Temmuz 1962’de kefaletle serbest bırakılmıştı59. 

21 Mayıs’a giden süreç içinde, 22 Şubatçılar kendilerini iki sorunla karşı karşıya bulmuştu: Birincisi, politika alanında işlevleri ne olacaktı; ikincisi ise, kendilerine 
emeklilik hakkı tanınmadan ordudan atılan arkadaşlarına ne şekilde yardım yapacaklardı. 22 Şubatçılar arkadaşlarına yardım konusunu yoluna koyduktan sonra diğer sorunu gidermeye çalışmaktaydılar. Bu sırada, 14’lerden Orhan Kabibay Grubu’nun Atatürkçü Parti kurmak için İstanbul’da yapılacak toplantıya 22 Şubatçıların da bir temsilci göndermesi isteği, 22 Şubatçıların harekete geçmesinde etken olmuş60 ve Albay Talat Aydemir, Albay Emin Arat, Albay Asım Mutludoğan, Albay Necati Ünsalan, Albay Turgut Alpagut, Emekli Binbaşı Fethi Gürcan, Binbaşı Bahtiyar Yalta, Binbaşı Kadir Çıtak, Emekli Yarbay Mustafa Ok ve 22 Şubat’tan önce ordudan ayrılmış olan Deniz Yüksek Mühendis Albay Galip Gültekin’in katıldığı bir toplantı ve görev dağılımı yapılmıştı 61. 22 Şubatçılar bütün amaçlarını gerçekleştirmek için “çengel sistemi” ile özellikle Ankara’daki birlikler arasında teşkilatlanmaya başlamıştı 62. 

22 Şubat Darbe Girişimi'nde Ne Olmuştu?
Köşeye sıkışan Aydemir, son çare olarak emekli edilmeyecekleri ve yargılanmayacakları konusunda yazılı taahhüt istedi.


22 Şubatçılar yapacakları harekâtı “Kemalizm Doktrini” üzerine oturtmak istiyorlardı. Kemalizm, kişisel hâkimiyetin yerine milli hâkimiyetin sağlanması idi. Aydemir’e göre, Türkiye’de şahıs ve şahıslar hâkimiyeti vardı. Atatürk’ün, Türkiye’nin kalkınması için şart koyduğu birlik ve beraberlik prensibinden uzaklaşılmıştı 63. Ayrıca, halkın da intikamcı partiler aracılığı ile bir halk ihtilaline hazırlandığı düşüncesi harekete geçiş gerekçesi olarak kullanılmaktaydı. Kendilerini halkın dışında, halkın isteği doğrultusunda hareket ettiklerini belirtiyorlardı. Bunun için de geçici bir aydın demokrasisinden yana olduklarını söylemekteydiler 64. 

Ülkedeki istikrarsızlık, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın hareketli olduğu ve 14’lerin lideri Alparslan Türkeş’in yurda dönerek, ‘‘Türkiye Huzur ve Kalkınma Derneği’’ kurmaya çalıştığı günlerde, ihtilal hazırlıkları son safhaya getirilmişti65. 22 Şubatçıların oluşturduğu Türk Silahlı Kuvvetler Birliği’nin fikir karargâhı, 1963 yılının Mart ayında düzenlediği toplantıda kuvvetleri gözden geçirmişti. Fethi Gürcan’ın bizzat yönlendirdiği Tank Okulu’ndaki Tank ve Süvari subaylarının kursu, Nisan’ın ilk haftalarında biteceği endişesi ile 20 Mart- 20 Nisan tarihleri arasında bir gün ihtilal yapılması uygun görülmüştü66. Bu ihtilal hareketi, 20 Mart günü Emniyet tarafından öğrenilince bir süre durdurulmuştur. İhtilal girişiminin durmasının diğer nedenleri ise, 

— Celal Bayar’ın Kayseri Cezaevi’nden tahliye edilmesi ve bu olay bahane edilerek girişilen “ Gençlik Hareketi” teşebbüsünün başarısızlığa uğraması, 
— Ankara Belediyesi’nin, 31 Mart’ı 1 Nisan’a bağlayan gece şehir elektriklerinin kesileceğini ilan etmesi. 

İhtilalciler, bu hava içerisinde bir askeri harekâta girişirlerse AP lehine yorumlanacağı endişesi nedeniyle bir süre ertelemişlerdir. Ayrıca hükümetin, ihtilal gününden haberdar olmasıyla Ankara’daki askeri birliklere alarm verilmişti67. 

Birçok kesim, Talat Aydemir’in bu şartlar altında bir harekete girişmeyeceğini sanıyordu. İlgililer de aynı fikirdeydi. Bu nedenle, ihtilal ihbarında olağanüstü tedbirler alınmasına ihtiyaç duyulmamıştı; ama Genelkurmay, birliklere yolladığı gizli bir emirle dikkatli olmalarını istemişti 68. 

22 Şubat Darbe Girişimi'nde Ne Olmuştu?
İsmet İnönü bu isteği kabul etti ve yazılı beyanını talat Aydemir'e aracılar vasıtasıyla ulaştırdı. 

İhtilalden vazgeçildi; ancak bilgi verilmediği için İstanbul’da çengel atılan Deniz Harb Okulu Teğmenleri, 31 Mart- 1 Nisan gecesi harekete geçmişler ve bu sırada tutuklanmışlardı. Bu olay 22 Şubatçıları olumsuz etkilemiş ve çalışmalarına devam etmekten alıkoymuştu 69. 

Bundan sonra 22 Şubatçılar, kendilerine destek sağlamak için yan kuvvetlerle 70, 

Lale Apartmanı, I. ve II. Söğütözü, Dikmen Zirve ve Piyer Loti Oteli toplantıları nı yapmışlardı. Bu toplantılarda birleşme çabaları boşa çıkınca 22 Şubatçılar kendi çabalarıyla hazırlıklara başlamıştı 71. 

İnönü, bu gelişmelerden iyice kuşkulanmıştı. Bu nedenle, Mayıs ayında İstanbul’a giderek askeri birlikleri teftiş etti. Bu sırada 22 Şubatçılar ihtilal gününü tespit etmişlerdi. İnönü’nün, partisinin Meclis Grubu’nda yaptığı konuşma, ‘‘Vaziyet çok vahimdir… Üç gün içinde her şey olabilir. Dikkatli olunuz… Ankara dışına çıkmayınız…’’ ülkede önemli ses getirmişti72. Ömer Gürcan, İnönü’nün üç gün içinde her şey olabilir sözünü şöyle açıklamakta: “Herkes, İnönü’nün Talat Aydemir ve arkadaşlarının hareketlerinden haberdar olduğunu sanıyordu. Oysa ki Paşalar bir harekât yaparak Aydemir ve arkadaşlarını içeri almak istiyordu.”73 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDİLECEKTİR.



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder