29 Ağustos 2018 Çarşamba

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ (ABD) Dost mu ? Düşman mı ?


AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ (ABD) 
Dost mu ? Düşman mı ?


BAKIŞ AÇISI ABD VE MÜTTEFİKLERİNİN KONUMU


Özer Balkaş
Ankara · 
26 Ekim 2017, Perşembe


Yıl 1786 idi.

İlk defa, ABD bandıralı bir gemi Osmanlı limanlarından birine yanaştı.
Adı “Grand Türk” idi…

İçine taşıdığı yolcular ise, Anadolu’ya ekilmek üzere gönderilen ilk nifak tohumları olan misyonerlerdi.
İlk önce İzmir ve çevresine yuvalandılar.
Türk devletinin geniş hoşgörüsünden (aslında gafletinden) yararlandılar!
Anadolu’da birçok misyoner okulu açtılar. Okullarına öğrenci olarak da daha çok Bulgarları, Ermenileri, Rumları, İngilizleri, Yahudileri ve Kürtleri aldılar!
Yeni kiliseler kurdular etrafında cemaatler oluşturdular, Matbaalar kurdular ve maalesef bu milletin aleyhinde binlerce kitap, dergi vb. basmak suretiyle kararlı bir şekilde faaliyetlerine devam ettiler!

1863 yılına gelindiğinde bu matbaalarda Ermenice, Rumca, Bulgarca, İbranice, Kürtçe ve Türkçe olmak üzere basılan kitap sayısı 160.000’i aşmaktaydı. 1900 yılına gelindiğinde ise sadece Anadolu’da (İstanbul dâhil) 400’ü aşkın okulda 17.500 civarında öğrenci okutmaktaydılar.

Daha doğrusu, nifak tohumlarını bu öğrencileri zehirlemek suretiyle ekmekteydiler!
Bir karşılaştırma yapabilmek açısından aynı dönemdeki Türk okullarının sayılarını da vermek gerekmektedir. 1913-1914 yıllarında sadece Anadolu değil, bütün İmparatorluk dâhilindeki Sultaniye ve İdadilerin sayısı 63 ve buralarda okutulan öğrenci sayısı ise sadece 6.800 civarında idi.
Osmanlı devleti, 1869’dan itibaren her türlü yabancı okulu yakından izlemeye başlayınca, gözdağı vermek için Osmanlı karasularına ABD savaş gemilerinin gönderilmesini dahi gündeme getirdiler!
Çünkü dönemin ABD Başkanı Theodore Roosevelt’e göre dünyada herkesten önce ezilmesi gereken bir Türk gücü vardı.
Zaten misyonerlere verilmiş olan talimatta da öz olarak başka bir şey denilmiyordu. Misyonerleri Anadolu’ya gönderen güç, onlara verdiği talimatta: “Bir fetih savaşına girmiş askerler olduğunuzu unutmayın. Ve her ne kadar mücadele manevi alanda, kafanın kafayla, kalbin kalple mücadelesi ise de ve sizin silahınız Tanrı’nın inayeti ile güçlendirilmiş manevi bir silahsa da Napolyon’un askeri girişimleri kadar araştırma, bilgi ve düşünmeye ihtiyaç gösterir. Bu mukaddes ve vaat edilmiş topraklar silahsız bir Haçlı Seferi’yle geri alınacaktır” denilmekte idi.

Yani, “Grand Türk”’ün yolcuları aslında; “Büyük Türk”ü “Küçük Türk” yapabilmek için gelmişlerdi…
Bulgaristan'ı kuranlar, başta Robert Koleji olmak üzere bu okullarda yetiştirildiler.
Sonunda bağımsız Bulgaristan kuruldu!
Sonra, sonra ne mi oldu?

Neler olmadı ki?

Bir yandan misyonerler aracılığı ile Anadolu’da nifak tohumları ekilmeye, Anadolu’da yaşayan halklar birbirinden soğutularak düşman edilmeye çalışılırken, bir yandan da Anadolu’da can vermek üzere olan Hıristiyanlığa can suyu verilerek Anadolu yeniden Hıristiyanlaştırılmaya çalışılıyordu!

Yeter mi? Tabi ki yetmez…

1948’den başlayarak, etkileri 1970’li yıllara kadar devam eden Marşal Yardımı kapsamında; o dönemde Anadolu’da her evde koyun, keçi veya sığır (süt hayvanı) bulunduğu halde, içine ne katıldığı bilinmeyen süt tozları bütün Türk çocuklarına (okullarda) dağıtılıp içirilerek geri zekâlı bir nesil oluşturulmaya çalışıldı!
Buna rağmen Menderes döneminde Kore'ye gittik ve onlar için savaştık. Kan döktük can verdik.
Hatta şarkılar bile besteledik. Yaşı 60’ın üzerinde olanlar bu şarkıyı çok iyi hatırlarlar:

“Amerika Amerika,
Türkler dünya durdukça,
Beraberdir seninle,
Hürriyet savaşında.
Bu bir dostluk şarkısıdır,
Kardeşliğin yankısıdır.
Kore'de olduk kan kardeşi,
Sönmez bu yangının ateşi…”

Ama Kazın ayağı hiç de öyle değildi.

1960 yılına geldiğimizde ise yeni bir tezgâh daha sahneye konulmuştu.
O yıl ABD büyükelçiliğinde bir albay başkanlığında 18 kişiden oluşan bir Kürt İşleri Bürosu kuruldu ve bu büro aracılığı ile, özellikle doğu illerimizde ABD adına görev yapacak çok iyi Kürtçe konuşabilen ve bölge hakkında çok geniş bilgilerle donatılan yeni ajanlar yetiştirilmeye, hiç vakit kaybetmeden Anadolu’ya yollanmaya başlandı!
Bu ajanlara, şeytanın silah arkadaşı olan Fransa Paris’te Kürtçe öğretildi.
Ajanların çok büyük bir bölümü çok zeki, çok genç ve çok güzel kızlardan oluşuyordu. Bu güzel kızları, o yolu yolağı olmayan Kürt köylerinde gören Kürt ve Türk gençlerinin ise içleri gidiyordu. Ne kadar da güzellerdi…
O zamanlar, Türkiye’de devam eden bir savaş olmamasına rağmen, bölgede görevlendirilen bu ajanlara “Amerikan Barış Gönüllüleri” deniliyordu…
1969 yılı itibariyle 69 ilimizde toplam 232 barış gönüllüsü bulunmaktaydı.
Bu sözünü ettiğimiz “Barış Gönüllüleri (Peace Corps) projesi”, ABD tarafından 1961 yılında dönemin ABD Başkanı olan Jonn F.Kenedy tarafından, parlamento kararı ile başlatılan bir projeydi.
Proje kapsamında ülkemize gelen gönüllü (pardon ajan) sayısı resmi rakamlara göre 1201 idi, ancak gerçek sayının ne kadar olduğu hiçbir zaman tespit edilemedi!
Sonrası?
Doğu’daki PKK hareketinin başlangıcı bir 10 yıl sonraya rast gelir!
Yani bu barış gönüllülerinin icraatları bu topraklara saçılan kin tohumlarına mükemmel birer gübre olmuştu!
Bizler ise Amerikan barış gönüllülerinin saçtığı zehri unuttuk. Bu zehre karşı panzehir üretmeyi ve kullanmayı maalesef yeterince akıl edemedik.

Ne mi Yaptık?

Sadece zehirlenmiş kardeşlerimize düşman olduk!
Bu Amerikan ajanlarının yıllar önce insanlarımız arasına yavaş yavaş ektikleri nifak tohumlarının zehirli meyvelerini son 20/30 yıldır sık sık yemek zorunda kaldık.
Bu zehirli meyveleri hala yemeye devam etmiyor muyuz?
Biz her şeye rağmen saf saf Amerika’yı dost ve müttefik olarak görmeye devam ederken, 1974 yılında gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Türk Barış Harekatı'na karşı çıkan, bu harekatı durdurmak için Akdeniz'e deniz filosu gönderen ve Harekattan sonra da uzun yıllar ülkemize silah, mühimmat ve askeri malzeme ambargosu uygulayan da bu dost Amerika idi!
Yine aynı yıllarda, ABD'nin Nihat Erim Hükümetine baskı yaparak Türkiye'de afyon ekimini yasaklattığını ve Ecevit'in iktidara gelmesiyle ABD'ye meydan okuyarak afyon ekiminin 1973 yılında yeniden başlatıldığını, Amerikan ambargosunun sebeplerinden birinin de bu afyon (haşhaş) ekimi krizi olduğunu unutmayalım.
Zaman ilerledi, 1992 yılına geldiğimizde başka bir Amerikan ihaneti ile karşı karşıya gelmiştik. 10 Aralık 1992'de ABD’ye ait Çekiç Güç helikopteri Cudi Dağı’ndaki PKK’lara silah, mühimmat ve malzeme attılar!
Yani ABD’nin PKK, PYD gibi Türk düşmanlarına yardım yapması hiç de yeni değildir.
Bu olayın Türk Jandarma ve İstihbarat Timleri tarafından fotoğraflanıp tespit edilmesi üzerine, Eşref Bitlis Paşa tarafından konu Genelkurmay Başkanlığı’na intikal ettirdi.
Bunun üzerine, 17 Aralık 1992’de Çekiç Güce bağlı ABD helikopterleri, Irak’ın Selahaddin Kenti’ne gitmekte olan Eşref Bitlis’in helikopterine ateş açtılar! Ama Paşa şimdilik kaydıyla kurtulmuştu.
Ve takvimler 01 Ekim 1992’yi gösterirken, ABD tarafından bir muhribimiz resmen (yanlışlıkla) vuruldu! Adı Muavenet idi.
Adını Çanakkale Savaşı’nda İngilizlerin Goliath Zırhlısı’nı batıran ünlü “Muavenet-i Milliye Muhribi”nden alan “Muavenet” adlı muhribimiz; dost ve stratejik ortak olarak bildiğimiz Amerika tarafından; Ege Denizi’nde gerçekleştirilen NATO Kararlılık Gösterisi-92 Tatbikatı sırasında, USS Saratoga (CV-60) uçak gemisinden üst üste ateşlenen füzeler tarafından, kaptan köşkü ve savaş harekât merkezinden vuruldu!
Bu elim olayda, yaşamlarının henüz baharında olan beş denizcimiz kalleşçe şehit edildi, 22 denizcimiz de yaralandı!
“Muavenet Muhribi 1 Ekim’de vuruldu, 4 Ekim’de ise Irak’ta Kürt Federe Devleti’nin ilan edildi!
Oysa Türkiye Irak’ta kurulacak bir Kürt devletini asla istemiyor ve hatta bunu savaş nedeni sayıyordu.
Diğer bir gelişme ise; Muavenet vurulduğunda Eşref Bitlis Paşa tarafından; Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı büyük bir harekât başlatılmıştı, ancak ABD bu harekâtın yapılmasını istemiyordu.
Artık bu Eşref Paşa Amerika için çok olmaya başlamıştı…
Nitekim üzeninden çok zaman geçmeyecek ve Eşref Bitlis Paşa; 1993 yılında uçağı düşürülerek (ABD parmağı olduğu düşünülen şaibeli bir uçak kazasında) şehit edilecekti!
1991 Yılındaki 1. Körfez Savaşı’nın ardından, 1996 yılında Saddam Hüseyin bölgedeki gücünü arttırınca, Kuzey Irak’ta barınamayacakları anlaşılan tam 7.500 CIA peşmergesi Kürt, ABD tarafından 1996 yazında bölgeden kaçırılmak zorunda kalındı.
Aynı yıl ABD tarafından Washington’da bir Kürt Enstitüsü kuruldu, başına da Mike Amitay adlı bir Yahudi getirildi…
İşte Irak’taki bugünkü sözde Kürt Devleti Projesi’nin taslak planları, daha önce Güneydoğu Anadolu’da defalarda inceleme gezisi süsü verilen istihbarat faaliyetlerinde yöneticilik görevi yapmış olan bu Yahudi ABD ajanı tarafından hazırlandı.
ABD’nin Kuzey Irak’tan kaçırdığı bu Kürtler ile Avrupa, Türkiye, Suriye ve İran gibi ülkelerden seçilen yetenekli Kürtler; bu Enstitü tarafından, ileride düşünülen işgal sonrası yapılacak operasyonlar için özel olarak yetiştirildiler!

Neler mi Öğretildi?

Bir bölgenin demografik yapısı nasıl değiştirilir, nüfus ve tapu kayıtları nasıl sabote edilir, oylar nasıl değiştirilir ve Kerkük gibi kentlere göçmenler nasıl kaydırılır gibi “ince işler” öğretildi.
Aynı Enstitüde başka bir grup ise kurulacak Kürt Devletinin ihtiyaç duyacağı bürokrasiyi oluşturmak üzere yetiştirildi.
2002 yılına gelindiğinde ise 24 Temmuz – 15 Ağustos tarihleri arasında Kaliforniya’daki Nevada Çölü’nde, ABD tarihinin en büyük tatbikatı düzenlendi. Tatbikatın adı “Millennium Challenge-2002”, yani Türkçesi “Bin Yılın Meydan Okuması-2002” idi. Binlerce askerin katıldığı bu tatbikatta; ABD askerlerine, Türkiye'yi işgal eğitimi yaptırılıyordu.
Tatbikatın senaryosu ve başlangıç tarihi ise çok manidardı. Yani ABD, hedef tahtasına Türkiye’yi koyduğu tatbikatın başlangıç tarihi olarak, Lozan Anlaşması’nın imzalandığı 24 Temmuz’u seçiyor ve Türkiye’ye karşı bin yılın meydan okumasını yapıyordu!
Takvimler 20 Mart 2003’ü gösterirken “Özgürleştirme Operasyonu” adı altında ve naklen verilen dehşet dolu görüntülerle beklenen işgal hareketi başlatıldı!
ABD özel kuvvetleri ve ABD’de yetiştirilen Kürt gruplar 09 Nisan’da Kerkük’e, 10 Nisan’da da Musul’a girdiler ve buraları işgal ettiler.

Türk şehirlerine giren CIA Kürtleri 1. Körfez Savaşında olduğu gibi yine Tapu ve Nüfus Dairelerini yağmadılar!
Türk şehirlerindeki Tapu ve Nüfus kayıtlarının yok edilmesinin asıl sebebi ise, bölgedeki Türk kimliğini yok etmekti. Neden mi? Çünkü mevcut belgeler buraların Türklere ait olduğunu gösteriyordu. Öyleyse önce bunlar yok edilmeliydi.
Asıl amaç bölgede bir Kürt Devleti kurmaktı ve bu nedenle bölge Türksüz ve Arapsız hale getirilmeliydi! Öyle de yapıldı!
2’nci Körfez Savaşı ile Irak’ta gücünü ve etkinliğini arttıran ABD artık Irak’ta hiçbir Türk’ü istemiyordu.
Tarihler 04 Temmuz 2003’ü gösterirken ABD askerleri, Kuzey Irak’ta görev yapan Türk Özel Kuvvetlerine baskın yaptılar 11 askerimizi derdest ederek tutukladılar ve başlarına da ÇUVAL geçirdiler.
Bu çuval bütün Türk milletinin başına geçirilmiş bir çuval idi.
ABD tarafından bu baskında hırsızlık da yapılmıştır.
Türk Timi’nin karargâhı darmadağın edildi, odalardaki her şey kırıldı, döküldü, parçalandı. Türk bayrakları ve Atatürk tabloları yerlere atıldı. Karargâhtaki askeri uydu sistemi tahrip edildi, 30 tüfek, bilgisayar, harita, uydu fotoğrafları, çelik kasada bulunan 106.000 dolar para, telsizler, bir adet jeep, iki kamyonet ve bir otomobil çalındı.
Çok daha önemlisi, bu baskında çok önemli bir MİLLİ KRİPTO CİHAZI’mıza da el konuldu.
Daha sonraki yıllarda da Amerika’nın Türkiye aleyhindeki faaliyetleri ve Türk düşmanlarına yardımları hiç hız kesmeden devam etti.
2016 yılında ABD güdümündeki Irak’taki kukla hükümete gaz verilerek Musul’daki, Başika’daki askeri varlığımız tehdit edildi, tehlikeye sokuldu ve Irak’tan çıkmaya zorlandı.
Aslında geçmişe yönelik anlatılacak çok şey var ama isterseniz kısa keselim ve gelelim bu güne…
Ney yazık ki, Türk milletine zararlı Amerikan faaliyetleri azalmadığı gibi artarak devam etti ve halen de artarak devam etmektedir.
Artık gün; dün değil, bugün…

Gelen haberlere göre;

ABD tarafından, Suriye'nin Afrin bölgesinde bölücü örgüt PKK adına bir ‘TERÖR AKADEMİSİ' kuruldu!
Şu anda birçok ülkeden gelen kürtçü teröristler bu kampta Türk milletine karşı eğitilmektedir!
Türk istihbarat birimleri tarafından Başbakan Binali Yıldırım'a sunulan rapora göre; sadece 2016 yılında PKK'ya verilen silahlarla ‘modern bir ordu' kurulması mümkündür!
Son günlerde PKK/PYD'nin, önemli miktarda cephaneyi Münbiç-El Bab-Afrin hattına naklettiği bilgisi de gelen bilgiler arasındadır!
PKK'ya verilen silahlar arasında uçaksavarlar, roketatarlar, Dockalar, Kaleşnikof, Zagros, Dragunov ve G- 3 otomatik piyade tüfekleri de yer almaktadır!
Bu şu demektir: ABD tarafından PKK/PYD/YPG, şimdiye kadar hiç olmadığı ölçüde Türkiye’ye karşı güçlendirilmekte, eğitilmekte, donatılmakta ve silahlandırılmaktadır.

Burada verdiğimiz fotoğraf da zaten her şeyi açıkça ortaya koymaya yetmektedir. Afrin'de yeni çekilen bu fotoğraf, Türkçe Konuşan Ülkeler Uluslararası Gazeteciler Derneği (TKÜUGD) Suriye Medya Ofisi tarafından yayınlanmıştır.

Ne diyelim?

Böyle dost, böyle ortak... Düşman başına…
Aslında en güzelini, yıllar önce Aşık Mahzuni Şerif söylemiştir:

“Devleti devlete çatar,
İt gibi pusuda yatar,
Kan döktürür silah satar,
Su diye yutturur buzu,
Gafil düştük kuzu kuzu!
Bunca milletlere yazık,
Sömürülmüş bağrı ezik,
Seni sevenin fikri bozuk,

Ulkemizi parcalamaya calisan dIs guclere karsi, Türk milleti ve bu topraklarda yaşayan herkes din, dil, ırk, cinsiyet, milliyet, etnik köken farkı gozetmeksizin el ele, omuz omuza tek vücut olmalı, birlik, beraberlik icinde birbirimize kardesce, dostca, sevgi ve saygıyla davranarak bu cennet vatanımızı korumalıyız.

Sevgiyle, akılla, bilinçle ve mutlulukla kalın...

Orhan KARAKOÇ

http://avrupabirligigazetesi.com.tr/…/turkiyenin-en-buyuk-…/


https://tpao-arastirmamerkezi3b.blogspot.com/2017/10/ozer-balkas-tpao-genel-mudurluk-arama.html

26 Ağustos 2018 Pazar

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI, ANALİZİ, BÖLÜM 5

 24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI, ANALİZİ, BÖLÜM 5 


TABLO 10. 

KÜRT NÜFUSUN YOĞUNLUKTA OLDUĞU 16 İLDE MİLLET VEKİLİ DAĞILIMI İLLER 
HAZİRAN 2011 
HAZİRAN 2015 
KASIM 2015 
HAZİRAN 2018 
AK PARTİ BAĞIMSIZ DİĞER AK PARTİ HDP DİĞER AK PARTİ HDP DİĞER AK PARTİ HDP DİĞER 


HDP’nin batıdaki bazı büyükşehir ve illerde yaşadığı oy artışı da CHP’den bu partiye oy geçişlerinin bir yansımasıdır. Bu minvalde özellikle İstanbul, İzmir, Ankara ve Antalya gibi illerde HDP 1 Kasım’a kıyasla ciddi bir oy artışı yaşamıştır. HDP’nin barajı aşmasıyla AK Parti’nin Mecliste çoğunluğu sağlamasının önüne geçilmesi adına sergilenen bu taktiksel oy verme davranışı partinin doğal oy oranının üzerine çıkmasına sebep olmuştur. Ayrıca partinin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın oy oranında 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine göre düşüş olmasına rağmen HDP’nin oylarının artması da bu durumu doğrulamaktadır. 

Demirtaş bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oy oranının 1 puan gerisinde kalırken partisiyle arasında da 3 puanlık bir fark ortaya çıkmıştır. 
Bu farkın seçim öncesinde kamuoyundaki değerlendirmelerde de sıkça dile getirildiği üzere CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye aktarıldığı muhtemel görünmektedir. 

Sonuç itibarıyla HDP’ye olan destek Kürt seçmenlerin yaşadıkları illerde azalsa da parti bu düşüşü batıda CHP seçmenlerinden gelen oylarla takviye etmiştir. CHP’nin Cumhur İttifakı’nın Parlamentoda azınlığa düşmesini sağlamak için yürüttüğü bu strateji HDP’nin CHP’nin emanet oylarıyla barajı geçmesiyle sonuçlanmıştır. Dolayısıyla HDP’nin barajı aşması muhalefetin stratejik oy verme davranışı üzerinden AK Parti’nin Mecliste gücünü sınırlandırmaya dönük stratejisinin bir sonucudur.22 

Kürtlerin HDP’nin PKK ile aynı doğrultuda politikalar uygulamasından duyduğu rahatsızlığın boyutlarını ise seçim sonuçları net bir şekilde göstermektedir. Kayyum belediyeciliğinin başarısı da HDP’ye olan teveccühü azaltan nedenlerden biri olarak görülebilir. 


TABLO 11. 
HDP NIN OY ORANINI ARTIRDIĞI BAZI ILLER İLLER 



KASIM 2015 HAZİRAN 2018 OY ORANI 


TABLO 12. 



İYİ PARTİ NİN MİLLETVEKİLİ ÇIKARDIĞI İLLER VE OY ORANI İLLER OY ORANI (YÜZDE) MİLLETVEKİLİ SAYISI 


İYİ Parti 

Ekim 2017’de kurulan İYİ Parti seçimlere Millet İttifakı çatısı altında girdi. Seçim kampanyası boyunca İYİ Parti’nin MHP seçmeninin büyük ölçüde  desteğini alacağı ve AK Parti seçmeninden de bu partiye oy geçişleri olacağı dolaşıma sokuldu. Fakat partinin kampanya sürecinde kimliksiz ve kaygan bir siyaset izlemesi halihazırda bu partiye yönelmiş seçmenin dahi desteğini çekmesine yol açtı. Dolayısıyla 24 Haziran’da seçmenlerinin  beklentilerini karşılayamayan partilerden birisi de İYİ Parti oldu. 

İYİ Parti genel seçimlerde 4 milyon 993 bin oy ile yüzde 9,96 oranında oya ulaşırken partinin cumhurbaşkanı adayı Akşener 3 milyon 649 bin oy ile yalnızca yüzde 7,2 oranında oy alabildi. Akşener ve İYİ Parti’nin oy sayıları arasındaki yaklaşık 1 milyon 340 binlik farkın CHP adayı Muharrem İnce’ye gittiği ifade edildi. Türkiye genelinde İstanbul’dan sekiz, Ankara’dan beş, Antalya’dan üç, İzmir, Adana, Bursa ve Mersin’den ikişer vekil çıkaran parti toplamda 43 milletvekili elde etti. 

İYİ Parti ağırlıklı olarak Ege ve Akdeniz’den yüksek oranda oy almıştır. En düşük oy oranını ise Doğu ve Güneydoğu’dan edinmiştir. Oy oranının en yüksek olduğu illere bakıldığında Burdur, Isparta, Antalya, Çanakkale ve Muğla’nın başı çektiği görülmektedir. İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener’in en yüksek oy oranına ulaştığı iller de partiyle benzerlik göstermektedir. İYİ Parti lideri Meral Akşener oran olarak en yüksek oya Burdur (15,8), Isparta (14,8), Antalya (13,5), Denizli (13,8) ve Bilecik’te (13,2) ulaşmıştır. 

İYİ Parti’nin bazı kesimlerin abartılı tahminlerinin aksine beklenen bir sonuç aldığı söylenebilir. Yüzde 10’a oldukça yaklaşan İYİ Parti’nin oylarının çok büyük bir kısmını MHP ve CHP seçmeninden alması ayrıca önemlidir. Bu durum AK Parti alternatifi “merkez sağ” bir parti olma iddiasındaki partinin ideolojik konumlanma olarak durduğu yeri tam belirleyememesinin de bir sonucudur. Ayrıca Meral Akşener’in İYİ Parti’ye kıyasla yüzde 25 daha az oy alması partinin lider eksenli ve iktidar adayı bir parti olmaktan ziyade kendi partilerine tepkili seçmenlerin buluştuğu bir parti hüviyetine büründüğünü göstermektedir. 


TABLO 13. 

İYİ PARTİ NİN EN YÜKSEK OY ORANINA SAHİP OLDUĞU ON İL 
İLLER OY ORANI (YÜZDE) OY SAYISI MİLLETVEKİLİ SAYISI 



Kamuoyunda İYİ Parti’nin gerek AK Parti’den çok oy alacağı gerekse de MHP’yi tamamen eriteceğine dair yürütülen bilinçli propaganda sonucunda oluşan hayal kırıklığı partinin yüzde 10’a yakın oy almasına rağmen başarısız olarak görülmesine yol açmıştır. Özellikle partinin genel başkanı Meral Akşener’in Parlamento dışında kalması partinin önümüzdeki dönemde güçlü bir siyaset izleyip izleyemeyeceğine yönelik soru işaretleri oluşturmaktadır. Her ne kadar parti Ege ve Akdeniz bölgelerinde görüldüğü gibi MHP’den belirli bir oranda oy alsa da bu oyların konsolide olup olmayacağı belirsizdir. 

İYİ Parti’nin seçim sonrasında ciddi bir arayış içerisine girdiği görülmektedir. Bu sebeple partide bundan sonraki stratejisiyle ilgili farklı arayışlar mevcuttur. Son olarak İYİ Parti’nin Millet İttifakı’nda daha fazla yer almayacağı ve bu ittifakın sona erdiğinin duyurulması bu arayışın bir tezahürüdür. 

Saadet Partisi 

Saadet Partisi 24 Haziran seçimlerine Millet İttifakı çatısı altında girdi. Saadet Partisi ile İYİ Parti arasında Aralık 2017’den itibaren başlayan görüşmeler erken seçim kararının ardından hızlandı ve CHP’nin de bu iş birliğine katılmasıyla sonuçlandı. Bu üçlü ittifakta Saadet Partisi’nin AK Parti seçmenlerinin bir bölümünün desteğini alacağı iddia ediliyordu. Fakat Saadet Partisi’nin CHP ile aynı ittifak çatısı altında bulunması kendi tabanının bir bölümü tarafından tepkiyle karşılandı. 

Saadet Partisi 24 Haziran genel seçimlerinde aldığı 672 bin 139 oy ile yüzde 1,34 oy oranına ulaşmıştır. 1 Kasım seçimlerinde 326 bin oy ile yüzde 0,7’de kalan Saadet Partisi 24 Haziran seçimlerinde oyunu artırmıştır. Ancak Saadet Partisi BBP ile ortak girdiği 7 Haziran seçimlerinde aldığı 1 milyon oyun dahi gerisinde kalmıştır. 24 Haziran genel seçimlerinde Bayburt (3,2), Batman (3,1), Trabzon (2,5), Konya (2,3) ve Kocaeli (2,2) Saadet Partisi’nin en yüksek oy oranına ulaştığı iller olmuştur. 

Saadet Partisi hiçbir seçim bölgesinde milletvekili çıkaracak yeterli sayıya ulaşamadığı için elde ettiği oylar ittifakın diğer üyelerine eklemlenmiştir. 
CHP bu sayede Adıyaman, Elazığ, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya, Nevşehir, Şanlıurfa ve Yozgat’ta Saadet Partisi ve İYİ Parti’nin ittifak oylarıyla birer milletvekili çıkarmıştır. Buna karşın Saadet Partisi CHP’nin kendisine ayırdığı kontenjandan altı milletvekili adayı göstermiş ve bunların ikisi 24 Haziran’da seçilmiştir. Saadet Partisi’ne ayrılan üçüncü bölge dokuzuncu sıra ve Konya ikinci sıradan gösterilen adaylar CHP listesinden milletvekili olmuştur. 

Saadet Partisi seçimler sonrasında CHP’ye verdiği katkı nedeniyle eleştirilerin odağında yer almıştır. Bir yandan CHP tabanı Saadet Partisi’ni ittifaka yeterince katkıda bulunmadığı sebebiyle eleştirmiştir. Öte yandan muhafazakar kesimden gelen eleştiriler Saadet Partisi sayesinde CHP’nin 
önemli sayıda milletvekili elde etmesiyle ilgilidir. 


Bu eleştirilere karşı Saadet Partisi’nden net bir açıklama yapılmasa da Millet İttifakı’nın dağılma-sıyla beraber Saadet Partisi önümüzdeki dönemde 
siyasette tekrar geri planda kalacaktır. Zira Saadet Partisi aktör haline gelme çabasına karşın seçim sürecinde etkili bir siyaset ortaya koyamamıştır. 

SONUÇ 

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri Türkiye için tarihi bir dönüm noktasına işaret etmekteydi. 16 Nisan referandumuyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı sistemine fiilen geçildi. Partilerin yasal bir zeminde ittifak yapabilmelerini sağlayan seçim ittifakı düzenlemesi de ilk kez tecrübe edildi. Partilerin seçmen tabanları arasında taktiksel denebilecek oy geçişkenlikleri ortaya çıktı. 

Bu seçimlerde muhalefetin kampanyasının özü Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı üzerine inşa edilmişti. İttifak yapmalarının dinamiğini de bu motivasyon oluşturdu. Buna ek olarak muhalefet partileri 1990’ların vaat siyasetine yönelerek siyasal popülizmin tüm unsurlarını devreye soktu. 
Önce Erdoğan karşıtlığında bir “çatı aday” üzerinde ittifak sağlanmaya çalışıldı. Özellikle AK Parti’de siyaset yapmış eski siyasetçiler ve sağ siyasetin 
içinde bulunmuş aktörler üzerinde epeyce tartışma yürütüldü. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimleri için “çatı aday” üzerinde ittifak sağlanamayınca 
Parlamento seçimleri için CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve DP Millet İttifakı adıyla seçimlere gitti. HDP ise AK Parti’ye karşı taktiksel olarak Parlamento seçimlerinde desteklenerek barajı geçmesi sağlandı. 

İktidarın seçimlere dönük büyük hikayesi on altı yıllık icraat ve hizmet siyasetini yeni siyasal sistemle birlikte taçlandırma üzerineydi. 
Bu anlamda “Yaparsa Yine AK Parti Yapar” sloganıyla kendisine bugüne kadar en az bir kez oy vermiş seçmenin diğer partilere yönelmesi engellenmeye  çalışıldı. AK Parti seçimlere yönelik yeni dönemde büyük projelere devam etmekle birlikte mikro projelere de ağırlık verileceği temasını öne çıkardı. 

Seçimler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın mutlak zaferiyle ilk turda sonuçlandı. MHP ile birlikte Cumhur İttifakı çatısında seçimlere giren AK Parti oyların yüzde 42,6’sını alarak en yakın rakibinden neredeyse iki kat fazla oy elde etti. Böylece AK Parti on altı yıllık iktidarını sürdürecek bir sonuca ulaşarak 2002’den bu yana girdiği on dördüncü seçimi de kazandı. AK Parti 1950 demokratik seçimlerinden bu yana kesintisiz en uzun iktidarda kalan parti olma özelliğini korumaktadır. Yeni bir erken seçim yaşanmadığı takdirde beş sene daha iktidarda kalacaktır. Bu açıdan bakıldığında AK Parti siyaset bilimi literatüründe 20 yıl arka arkaya seçimleri kazanarak iktidarda yer alan partileri tanımlamak için kullanılan “ Hakim Parti ” sınıfına girmiş bulunmaktadır. 

Seçimlere Millet İttifakı çatısı altında giren CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi ise beklediği sonucu elde edemedi. Her ne kadar seçimleri kazanamasa da CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce partisinin yaklaşık 8 puan üzerinde bir oy aldı. CHP’nin yüzde 22’de kalması ise parti lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile partinin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce arasında liderlik krizinin derinleşmesine sebep oldu. Ayrıca bu ittifakın bir diğer ortağı İYİ Parti’de ise yeni dönemde partinin yasama süreçlerindeki pozisyonuyla ilgili bir uyuşmazlık baş gösterdi. Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin bir ideolojik uyum çerçevesinde değil Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığında birleşmeleri ise seçimlerin akabinde Millet İttifakı’nın dağılmasıyla sonuçlandı. 

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri Türkiye için tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu seçimde 16 Nisan referandumuyla kabul edilen Cumhurbaşkanlığı sistemine fiilen geçilmiş, seçimlerde partilerin yasal bir zeminde ittifak yapabilmelerini sağlayan seçim ittifakı düzenlemesi de ilk kez 
tecrübe edilmiştir. Seçimler ilk turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mutlak zaferiyle sonuçlanırken MHP ile birlikte Cumhur İttifakı çatısında seçimlere giren AK Parti oyların yüzde 42,6’sını alarak Türkiye partisi kimliğini taşıyan tek siyasal aktör olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur. 24 Haziran seçimlerinin en önemli sonucu ise 26 milyondan fazla seçmenin oyunu alarak tekrar cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın liderliğinin tartışmasız bir şekilde konsolidasyonu olmuştur. 

Seçimlere Millet İttifakı çatısı altında giren CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi ise kampanya sürecindeki tüm iddialarına rağmen herhangi bir başarı elde edemedi. 
Her ne kadar seçimleri kazanamasa da CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin partisinin yaklaşık 8 puan üzerinde oy alması CHP’de liderlik krizini bir kere daha başlattı. Ayrıca bu ittifakın bir diğer ortağı olan İYİ Parti’de yeni dönemde partinin yasama süreçlerindeki pozisyonuyla ilgili bir uyuşmazlık baş gösterdi. Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin bir ideolojik uyum çerçevesinde değil Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığında birleşmeleri ise seçimlerin akabinde Millet İttifakı’nın dağılmasıyla sonuçlandı. 

Tüm bu bilgiler ışığında analiz 24 Haziran seçimlerinin sonuçlarını partiler açı sından ele almakta ve sonuçların ampirik bir değerlendirmesini yapmaktadır. 
Bu amaç doğrultusunda ilk olarak 24 Haziran seçimlerinin Türkiye siyaseti açısından önemine değinilmekte ve seçimlere yön veren temel dinamikler ele 
alınmaktadır. 
Daha sonrasında AK Parti, CHP, MHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisi açısından seçim sonuçları analiz edilmekte, geçmiş seçimlerin sayısal verilerine kıyasla partilerin performansları değerlendirilmektedir. Analizin sonuç bölümünde ise seçim sonrasında ön plana çıkan temel dinamiklere değinilmektedir. 

DİPNOTLAR:

1. Serdar Gülener ve Nebi Miş, “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”, SETA Analiz, Sayı: 190, (Şubat 2017), s. 7. 
2. Ali Aslan, “24 Haziran ve Milli İradenin Zaferi”, Sabah, 30 Haziran 2018. 
3. Seçim ittifaklarının seçmen davranışı üzerine etkisi için bkz. Nebi Miş ve Hazal Duran, “Seçim İttifakları”, SETA Analiz, Sayı: 232, (Şubat 2018), s. 11-14. 
4. Erik R. Tillman, “Pre-Electoral Coalitions and Voter Turnout”, Party Politics, Cilt: 21, Sayı: 5, (2015), s. 1. 
5. M. Zahid Sobacı, “Her Zaman Kaybettiren Strateji: Erdoğan Karşıtlığı”, Star Açık Görüş, 5 Mayıs 2018. 
6. Nebi Miş, “Hakim Partili İki Siyasi Blok”, Türkiye, 6 Şubat 2018. 
7. Burhanettin Duran, “Seçmenden Stratejik Dersler”, Sabah, 26 Haziran 2018. 
8. Fadime Özkan, “SETA Siyaset Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Nebi Miş: Muhalefet Hazırlandı ama Sonuç Alamadı”, Star, 24 Nisan 2018. 
9. Fahrettin Altun, “24 Haziran Seçimlerinden Neler Öğrendik?”, Sabah, 25 Haziran 2018. 
10. Burhanettin Duran, “Erdoğan’ın Manifestosunun Kodları”, Sabah, 8 Mayıs 2018. 
11. Nebi Miş ve Baki Laleoğlu, “24 Haziran Seçimlerinde AK Parti”, SETA Analiz, Sayı: 242, (Haziran 2018). 
12. Hazal Duran, “The Victory of Turkish Democracy”, The New Turkey, 25 Haziran 2018. 
13. Burhanettin Duran, “Yeni Dönemde Siyasetin Gidişatı”, Sabah, 29 Haziran 2018. 
14. Nebi Miş, “AK Parti’nin Seçim Performansı”, Türkiye, 28 Haziran 2018. 
15. Hüseyin Alptekin, “Who will Turkey’s Kurds Vote for?”, The New Turkey, 28 Nisan 2018. 
16. M. Erkut Ayvaz, “24 Haziran Seçimlerinde CHP”, SETA Analiz, Sayı: 243,
17. Burhanettin Duran, “Muhalefetin Bütün Seçenekleri Masada”,  (Haziran 2018), s. 7. Sabah, 24 Nisan 2018. 
18. Fahrettin Altun, “Başlasın Koltuk Kavgaları”, Sabah, 28 Haziran 2018. 
19. Nebi Miş, “Kurtarıcı Arayışı ve CHP’nin Seçim Performansı”, Türkiye, 30 Haziran 2018. MHP 
20. MHP’nin bölünmesi sonucunda kurulan İYİ Parti’nin Türk siyasetine muhtemel etkileri üzerine bkz. Hazal Duran, “Meral Akşener’in Siyasal Anlamı 
ve İYİ Parti”, SETA Analiz, Sayı: 223, (Kasım 2017). 
21. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri sürecinde HDP’nin barajı geçmek için araçsallaştırdığı Türkiye partisi olma stratejisini ve bu stratejinin 24 Haziran seçimlerindeki değişimini daha detaylı anlamak için bkz. Serdar Gülener ve Ahmet Baykal, “24 Haziran Seçimlerine Doğru HDP”, SETA Analiz, Sayı: 245, (Haziran 2018). 
22. Nebi Miş, “Seçim Sonuçlarının Genel Siyasi Anlamı”, Türkiye, 26 Haziran 2018. 

ANKARA • ISTANBUL • WASHINGTON D.C. • KAHIRE 

www.setav.org 




***

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 4

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 4


TABLO 8. 
CHP NİN EN YÜKSEK VE EN DÜŞÜK OY ALDIĞI BEŞ İL 
EN YÜKSEK OY ALDIĞI İLLER OY ORANI (YÜZDE) 
EN DÜŞÜK OY ALDIĞI İLLER OY ORANI (YÜZDE) 





CHP’nin hem Cumhurbaşkanlığı hem de Parlamento seçimlerinde yaşadığı başarısızlık partiyi seçim sonrasında derin bir liderlik krizinin içerisine sokmuştur. Üstelik her seçimde yaşandığı gibi CHP kendi seçim performansını değerlendirmek yerine asıl başarısız olanın AK Parti olduğunu iddia ederek başarısızlığını örtmeye çalışmıştır. Kemal Kılıçdaroğlu’nun her iki kişiden birinin oyunu alan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tebrik etmemesi de bu başarısızlığı örtme çabasının yansımasıdır.19 

Kılıçdaroğlu’nun seçim sonrasında Muharrem İnce ile parti liderliği için yeniden mücadeleye girmekten kaçınmak adına kullandığı en temel yöntem CHP’nin seçimlerde başarısız olduğunu reddetmek ve görmezden gelmektir. 

24 Haziran seçimlerinde en büyük sürprizi yapan parti olan MHP seçimlere AK Parti ile birlikte Cumhur İttifakı çatısı altında girmiştir. 
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Yenikapı ruhu ve devletin bekası temelinde AK Parti ile birlikte hareket eden MHP seçim kampanyasını 
da bu zemin üzerine kurmuştur. MHP seçim sürecinde Türkiye’nin kritik bir eşikten geçtiğini ve devletin bekası için yerli ve milli politikaların  uygulanmasının elzem olduğunu vurgulamış ayrıca AK Parti’nin cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ı desteklemiştir. 

Parti tüm kamuoyu araştırmaları sonuçlarının aksine yüzde 11,1 oranında oy elde ederek Kasım 2015 seçimlerinde kazandığı milletvekili sayısını 40’tan 49’a yükseltmiştir. MHP hiçbir ilde birinci parti olamasa da 45 ilde oy oranını artırmış, 12 ilde de yeni milletvekili kazanmıştır. 

Partinin milletvekilliği elde ettiği yeni seçim çevrelerindeki artan oy oranları dikkat çekicidir. 

MHP’nin seçim öncesinde oy oranlarında belirsizliğe sebep olan en temel husus partiden ayrılanların kurduğu İYİ Parti’nin seçimlere girmesi ve bu durumun MHP’nin oy oranlarında herhangi bir düşüşe yol açıp açmayacağı idi.20 


TABLO 9. 



CHP' NİN GÜÇLÜ OLDUĞU BAZI SEÇİM ÇEVRELERİNDE HDP NIN OY SAYILARI VE ORANLARININ DEĞİŞİMİ 7 HAZİRAN 2015 1 KASIM 2015 


24 HAZİRAN 2018 OY ORANI 




Her ne kadar kamuoyunda Meral Akşener Öncülüğünde kurulan İYİ Parti’nin MHP’nin oy oranlarında ciddi bir düşüşe neden olacağı tahminleri yapılsa da sonuç farklı şekillendi. Buna rağmen Ege ve Akdeniz’de MHP’nin oylarında ciddi bir düşüş yaşandığı görülmektedir. Milliyetçi seçmen kitlesinin de olduğu Aydın, Denizli, Manisa, Afyon, Burdur, Isparta, Uşak, Antalya, Mersin, Karaman, Adana ve Osmaniye’de MHP’nin oy oranları düşmüştür. Bu düşüşün nedeni söz konusu bölgelerde MHP tabanının İYİ Parti’ye yönelmesidir. Grafik 7’deki veriler de bu durumu ortaya koymaktadır. 

GRAFIK 7. 
EGE VE AKDENİZ BÖLGELERİNDE MHP VE İYİ PARTİ OYLARI (YÜZDE) 


4 Kasım 2015 MHP Haziran 2018 MHP Haziran 2018 İYİ Parti


MHP Ege ve Akdeniz’de yaşadığı bu oy kaybını Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki oy artışıyla telafi etmiştir. Bu seçimlerde MHP’nin Kürt seçmenin yoğun olarak yaşadığı Batman, Bitlis, Hakkari, Iğdır, Mardin, Muş, Siirt, Şırnak, Tunceli, Van, Ağrı ve Şanlıurfa olmak üzere on iki ilde oylarını artırması dikkatleri çekmiştir. 
Bu illerin sekizinde ise MHP hem 7 Haziran hem de 1 Kasım seçimlerindeki oy oranlarının üzerine çıkmıştır. Oy oranlarındaki artış göz önüne alındığında bu bölgelerde oy oranını en çok artıran parti MHP olmuştur. 

GRAFİK 8. 
MHP NİN DOĞU VE GÜNEYDOĞU BÖLGESİNDEKİ OY ORANLARINDAKİ DEĞİŞİM (YÜZDE) 


1Haziran 2015  Kasım 2015 Haziran 2018


GRAFİK 9. 
MHP NİN OY ORANINI ARTIRDIĞI BAZI İLLER (YÜZDE) 


Kasım 2015 Haziran 2018

Partinin oy oranındaki beklenmedik artışın iki temel sebebi MHP ile AK Parti arasında gidip gelen geçişken milliyetçi oyların önemli bir bölümünün MHP’ye yönelmesi ve bir kısım AK Parti seçmeninin bu seçimlerde MHP’ye oy vermesidir. Seçmen tercihindeki bu değişimin birkaç sebebi bulunmaktadır: Öncelikle her iki partinin Cumhur İttifakı çatısı altında seçimlere girmesi milliyetçi seçmenin AK Parti’den MHP’ye geçişini kolaylaştırmıştır. Zira ittifak düzenlemesi sayesinde ittifaka dahil bir partinin kazancı aynı ittifak içerisindeki diğer bir partinin de yararına olmaktadır. İkinci olarak MHP’nin devlet bekasını önceleyerek AK Parti ile birlikte hareket etmesinin seçmenin bu yönelimini belirginleştirdiği söylenebilir. Bu sonucu oluşturan üçüncü bir sebep ise İYİ Parti’nin yaşadığı ideolojik savrulmalar sonucu ilk etapta bu partiye yönelen milliyetçi seçmenin MHP’ye geri dönmesidir. Dolayısıyla İYİ Parti MHP’den gelen milliyetçi oyları konsolide etmeyi başaramamıştır. Bunların haricinde bu sonucu belirleyen bir diğer değişken MHP’den ayrılarak İYİ Parti’ye geçen seçmenlere tepki göstermek isteyen milliyetçi seçmenlerin MHP’de konsolide olmasıdır. 

Bu argümanı destekleyen bir diğer veri AK Parti’nin oyunun düştüğü Erzincan, Erzurum, Konya, Iğdır ve Yozgat gibi illerde MHP’nin oyunun ciddi oranlarda artmasıdır. Bu illerde ağırlıklı olarak MHP’nin oyu 1 Kasım’daki oy oranlarının üzerine çıkmıştır. Ayrıca İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde MHP’nin artan oyuna karşın AK Parti’nin oy oranının çok az miktarlarda artması veya azalması seçmenin MHP’ye yöneldiğini göstermektedir. Özetle MHP’den İYİ Parti’ye oy geçişi yaşanırken aynı zamanda AK Parti’den de MHP’ye oy geçişi olmuş ve bu sayede MHP son seçimlerdeki oyunu korumuştur. 

HDP 

HDP’nin 24 Haziran seçim kampanyasının ana ekseni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçilmesini engellemek ve AK Parti’nin Parlamentoda azınlığa düşmesini sağlamaktı. Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin ana amacının bu olması her ne kadar yasal olarak Millet İttifakı’nda yer almasa da HDP’yi bu ittifakın fiili bir parçası haline getirdi. Öyle ki bu ittifakın seçim sonrasına yönelik hazırladığı her senaryoda HDP de bu karşıt cephenin bir parçası olarak bulunuyordu. Hatta Millet İttifakı Cumhur İttifakı’nın başarısız olmasının ana şartının HDP’nin barajı geçmesi olduğunu sıkça ifade etti. Bu sebeple başta CHP olmak üzere Millet İttifakı’nı oluşturan partilerden HDP’ye oy geçişi yaşandı. 

Seçim öncesi dönemde baraj tartışmalarıyla gündemde olan HDP 24 Haziran genel seçimlerinde barajı geçerek Parlamentoda yer alan partilerden birisi olmuştur. 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde milliyetçi Kürt siyasi geleneği içerisinde seçim barajını aşarak Mecliste temsil fırsatı elde eden ilk parti olan HDP21 24 Haziran seçimlerinde de yüzde 11,7 oranın-da oy alarak 67 sandalye kazanmıştır. Buna karşın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş için aynı başarıdan söz etmek mümkün değildir. Öyle ki Demirtaş 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı yüzde 9,76’lık oy oranının altına düşmüş ve yalnızca yüzde 8,4 oranında oy toplayabilmiştir. 

GRAFIK 10. 
24 HAZIRAN GENEL SEÇIMLERINDE HDP NIN OY ORANININ DÜŞTÜĞÜ 16 ŞEHIR (YÜZDE) 



HDP 2015 Kasım genel seçimlerinde birinci parti olarak çıktığı on iki şehirden yalnızca Bitlis’te ikinci sıraya gerilemiş ve diğer on bir şehirde yine birinci parti olmayı başarmıştır. Ancak birinci olduğu on bir şehirde de ciddi oranda oy kaybetmiştir. Bu on bir şehirde oy oranlarındaki düşüş hesaplandığında HDP’nin ortalama yüzde 8 oranında oy kaybettiği görülmektedir. 

Tam da bu noktada 2015 genel seçimleri dönemindeki taktiksel/emanet oy tartışmalarına değinmekte yarar vardır. Güçlü olduğu şehirlerde ciddi kayıplar yaşayan HDP’nin –İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirler de dahil olmak üzere CHP’nin güçlü olduğu yerlerde (Çankaya, Kadıköy, Şişli, Beşiktaş vb.) oylarını önemli oranda artırdığı görülmektedir. Söz konusu şehir ve ilçelerdeki seçmen sayıları da dikkate alındığında HDP’nin Doğu ve Güneydoğu şehirlerindeki oy kaybını buralardan tolere ettiğini söylemek mümkündür. Dolayısıyla CHP’den HDP’ye ciddi bir oy geçişinin olması HDP’nin barajı geçmesinde en etkili faktörlerden birisidir. 

Her ne kadar oy oranlarında bir değişiklik yaşansa da Doğu ve Güneydoğu’da Kürt nüfusun yoğun olduğu illerde milletvekili sayısında çok az bir düşüş görülmüştür. Oy oranlarındaki düşüşe rağmen milletvekili sayısında ciddi bir değişikli-ğin olmamasının birkaç nedeni bulunmaktadır: 


Öncelikle milletvekili sayısının 550’den 600’e çıkması bölgedeki milletvekili sayısında da artışa yol açmıştır. Ayrıca bölgedeki en etkili siyasi aktörlerin 
AK Parti ve HDP olmaya devam etmesi ve diğer partilerin bölgede bir varlık gösterememesi milletvekili dağılımlarında büyük bir değişiklik görülmemesine sebebiyet vermiştir. 


5 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..



***

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 3

24 HAZİRAN 2018 SEÇİM SONUÇLARI ANALİZİ BÖLÜM 3




TABLO 4. 
KASIM 2015 SEÇIMLERINE KIYASLA AK PARTI NIN OY ORANININ EN ÇOK DÜŞTÜĞÜ VE YÜKSELDIĞI ILLER (YÜZDE) 

KASIM 2015 SEÇİMLERİNE GÖRE AK PARTİ NİN OY ORANININ EN ÇOK DÜŞTÜĞÜ İLLER (YÜZDE) 





TABLO 5. 
AK PARTI NIN KASIM 2015 SEÇIMLERINE GÖRE DOĞU VE GÜNEYDOĞU DA BAZI ILLERDEKI OY ORANLARINDA DEĞIŞIM (YÜZDE)  

Özellikle bazı Büyük Şehirlerde AK Parti’nin oy kaybı yaşaması elde ettiği oy sayısı üzerinde de etki yaratmıştır. Bu bağlamda Bursa, Konya, Kayseri, Rize ve Trabzon gibi AK Parti’nin geleneksel olarak güçlü olduğu Büyük Şehirlerdeki oy oranlarındaki düşüş dikkatleri çekmiştir. Bu illerdeki düşüşün sebeplerini anlamak AK Parti açısından önem arz edecektir. Zira yerel problemlerin de doğrudan seçmen tarafından bir cezalandırma motivasyonuna dönüşebileceğine işaret eden bu durumun sebeplerinin anlaşılması partinin 2019’daki performansına olumlu katkıda bulunacaktır.14 

AK Parti’nin Kürt seçmenlerin yoğun yaşadığı illerde gösterdiği performansa bakıldığında ise toplamda 1 Kasım’a kıyasla çok büyük bir düşüş ya da yükseliş görülmemiştir. Bir diğer ifadeyle AK Parti çok küçük farklarla Kürt seçmenlerin yoğunlukta olduğu illerde 1 Kasım’a benzer oy oranları elde etmiştir. Bu noktada yalnızca Şanlıurfa’da AK Parti açısından ciddi bir düşüş dikkatleri çekmekte dir.15 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Kürt seçmenlerin yoğun yaşadığı illerde 2014 cumhurbaşkanı seçiminde kendisinin ve Kasım 2015’te AK Parti’nin aldığı oy oranlarına yakın bir oranda oy almıştır. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan Doğu ve Güneydoğu bölgesindeki illerde AK Parti’nin 1 Kasım oylarını aşmıştır. Buna ek olarak Hakkari ve Şırnak’ta belirgin bir oy artışının gerçekleşmesi dikkat çekmektedir. Bu sonuçlara bakıldığında Doğu ve Güneydoğu’daki Kürt seçmenin AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy vermeyeceği argümanlarının boşa çıktığı görülmektedir. Dolayısıyla bölgedeki en etkili siyasi aktörlerin başında AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan gelmektedir. 

AK Parti’nin Kürt seçmenlerin yaşadıkları illerde oylarını artırmasının arkasında seçim güvenliğiyle ilgili alınan tedbirlerin ve kayyumlar sayesinde bölgeye daha iyi hizmet götürülmesinin etkisi olduğu söylenebilir. Seçim güvenliğiyle ilgili alınan tedbirler PKK’nın bölgedeki Kürt seçmenler üzerindeki baskısını azaltmış tır. Yine de seçimlerin hemen akabinde PKK’nın bölgedeki bazı AK Parti’li seçmenlere düzenlediği saldırıların bölge halkının AK Parti’ye teveccühünü cezalandırmak ve halka gözdağı vermek olduğu akılda bulundurulmalıdır. Dolayısıyla AK Parti’nin bölgedeki yükselişini PKK kendi varlığına yönelik bir tehdit olarak görmektedir. 


GRAFIK 4. 
DOĞU VE GÜNEYDOĞU BÖLGESINDE CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN IN 2014 VE 2018 

Cumhurbaşkanlığı 2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyük bir uzlaşıyla seçilmesi seçim sonrası dönemde AK Parti’nin etkin ve icracı bir hükümet anlayışıyla hareket etmesini sağladı. Gerek yeni kabinenin belirlenmesi gerekse yeni sistemin ana kurumlarının oluşturulması bu anlayışla gerçekleştirildi. 
Öte yandan AK Parti’nin her seçimin akabinde gelecek seçimin hazırlıklarına başlama geleneği 24 Haziran sonrasında da yaşandı. Muhalefet partileri derin bir yönetim ve liderlik kriziyle karşı karşıya kalırken AK Parti’de sonuçların muhasebesi ve Mart 2019’da gerçekleştirilmesi planlanan seçimlerin hazırlığı şimdiden başladı. 

CHP 

CHP 24 Haziran seçimlerinin açık ara en başarısız partisi oldu. CHP’nin bu seçimlerde geçmişe kıyasla büyük bir oy kaybı yaşaması tabanda parti 
yönetimine karşı ciddi sorgulamalara yol açarken partinin geleceğine dair bir belirsizlik yarattı. Partinin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin 
izlediği popülist stratejiyle seçimlerde CHP’ye kıyasla çok daha fazla oy alması –seçim süreci boyunca da sürekli gündeme geldiği gibi– parti içi muhalefetin harekete geçmesine ve CHP’de yeni bir liderlik mücadelesi başlamasına yol açtı.16 

CHP 24 Haziran seçimlerinde temel taktiğini Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı bir cephe oluşturmak ve bu cephe aracılığıyla hem Cumhurbaşkanlığı  seçimlerinde Erdoğan’ın seçilmesini önlemek hem de Parlamentoda Cumhur İttifakı’nı azınlığa düşürmek üzerine kurdu.17 Bu taktiğin bir gereği olarak Yüksek Seçim Kurulunun kararı dahi beklenmeden CHP’den 15 milletvekili İYİ Parti’ye grup kurdurmak için geçti ve Abdullah Gül’ün çatı adaylığı için CHP-Saadet Partisi İYİ  Parti hattında görüşmeler gerçekleştirildi. 

Çatı aday projesinin başarısız olmasının ardından ise Parlamento seçimlerinde Cumhur İttifakı’nı başarısızlığa uğratma amacı ağırlık kazandı. 
Bu strateji doğrultusunda CHP ülkenin yapısal sorunlarına değinen ve çözüm önerileri sunan politikalar yerine bütün seçim kampanyasını Erdoğan karşıtlığı üzerine kurdu ve nihayetinde başarısız oldu. 

1 Kasım’daki oy oranına kıyasla 2,6 puan kaybeden CHP 24 Haziran parlamento seçiminde yüzde 22,6 oranında bir oy elde etti. Fakat seçim sisteminin, seçim ittifakları düzenlemesi ve milletvekili sayısının 550’den 600’e çıkmasının bir sonucu olarak HDP 1 Kasım’da 134 olan vekil sayısını 146’ya çıkardı. 

Oy oranındaki azalmaya rağmen milletvekili sayısındaki artışın asıl kaynağı ise Saadet Partisi ve İYİ Parti ile yapılan ittifak oldu. 

TABLO 6. İTTİFAK SİSTEMİ DOLAYISIYLA CHP NİN MİLLETVEKİLİ SAYISININ DEĞIŞTİĞİ İLLERDEKİ  OY ORANLARI (YÜZDE) VE MİLLETVEKİLİ SAYILARI* 


* İlgili tabloda oy oranlarının yanında parantez içinde verilen sayılar elde edilen milletvekili sayısını belirtmektedir. 

Seçim ittifakları düzenlemesinin bir gereği olarak milletvekillerinin önce ittifaklara dağıtılması, sonrasında ise ittifak içerisindeki partilere oy oranlarına uygun bir şekilde paylaştırılması kuralı Saadet Partisi’ne verilen oyların bu partinin tek başına vekil çıkaramadığı durumlarda CHP’ye avantaj sağlamasına neden oldu. Seçim sonuçlarında da Saadet Partisi’nin oyları pek çok yerde CHP’ye yaradı. CHP Saadet Partisi ve İYİ Parti’den gelen artık oylar sayesinde uzun zamandır milletvekili çıkaramadığı Adıyaman, Karabük, Karaman, Kars, Kastamonu, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya, Nevşehir, Şanlıurfa, Elazığ ve 
Yozgat’tan milletvekili kazandı. 

Her ne kadar milletvekili sayısında bir düşüş olmasa da CHP’nin özellikle –partinin kalesi olarak bilinen bazı büyük şehirlerdeki oy düşüşleri CHP’den HDP’ye belirgin bir oy geçişi yaşanmasının bir sonucu olarak görülmektedir. 
Örneğin İzmir’de CHP’nin oyları Kasım 2015’e kıyasla yaklaşık 4,5 puanlık bir düşüş gösterirken HDP’nin oyları ise yaklaşık 3 puan artmıştır. Yine İzmir’de İYİ Parti’nin yüzde 10,8 oranında oy alması dikkatleri çekmiştir. 

GRAFIK 5. CHP NİN OY KAYBI YAŞADIĞI BAŞLICA İLLER (YÜZDE) 


İL KASIM 2015 SEÇİMİ 24 HAZİRAN 2018 

TABLO 7. 

KASIM 2015 SEÇİMLERİNE KIYASLA BAZI İLLERDE CHP NİN OY ORANINDAKİ DEĞİŞİM (YÜZDE) İL KASIM 2015 SEÇİMİ 24 HAZİRAN 2018 SEÇİMİ 

Bu durum CHP’den  HDP ve İYİ Parti’ye oy geçişlerinin olduğunu göstermekte dir.18 

CHP’deki bu düşüş Millet İttifakı’nda partiler arasındaki oy geçişkenliğinin çok daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Üstelik CHP yalnızca ittifaka dahil partilerle değil resmi olarak ittifakta bulunmayan HDP’ye de oy kaybetmiştir. 
Dolayısıyla partinin oy oranlarındaki dramatik düşüş bu durumla ilişkilidir. 
Bu sebeple partinin en fazla oy kaybı yaşadığı iller de geleneksel olarak 
en güçlü olduğu yerlerdir. Bu durum seçimlerde stratejik oy verme davranışından en çok etkilenen partinin CHP olduğunu göstermektedir. 

Seçimlerin CHP açısından bir diğer önemli sonucu partinin 25 ilde milletvekili çıkaramaması olmuştur. Bu illerin neredeyse tamamının Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde yer alması dikkat çekmektedir. CHP bu bölgelerde AK Parti, 
HDP ve MHP’den sonra dördüncü partidir. Dolayısıyla CHP’nin seçim kampanyası sürecinde Kürt seçmenin desteğini almak için yürüttüğü popülist ve pragmatist söylemin bu kesim üzerinde herhangi bir etki yaratmadığı da anlaşılmıştır. 
CHP’nin bölgede hala varlık gösterememesi bir Türkiye partisi olmasının önündeki en büyük engellerden birisidir. 

CHP’nin Parlamentodaki oyları düşmüş, cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin iddia ettiği gibi seçimler ikinci tura kalmamış ve ilk turda Cumhurbaşkanı Erdoğan tartışmasız bir zafer elde etmiştir. Fakat İnce’nin CHP’nin kalesi olarak görülen yerlerde dahi yüksek bir oy artışı yaşaması İYİ Parti ve HDP’li seçmenlerin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Muharrem İnce’ye oy verdiğini ortaya koymaktadır. 

Bu durum da CHP - İYİ Parti-Saadet ve HDP Seçmenleri arasında Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki oy geçişkenliginin bir diğer yansımasıdır. 


4 CÜ BÖLÜMLE DEVAM EDECEKTİR

***