19 Mart 2018 Pazartesi

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor! BÖLÜM 10

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor!  BÖLÜM 10


BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım da biraz kendisi anlatsın. O zaman akşama kadar sürer.

DOĞU PERİNÇEK - Aynen bu şekilde, buna Eşref Bitlis karşı koyuyor ve buna karşı koyduğu için katlediliyor.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Yalnız bir şey var burada. Sanıyorum zaman da daralıyor. Sayın Genel Başkanın konuşmasının tabiî ki sınırı yok, akşama kadar da konuşabilir.

DOĞU PERİNÇEK- Efendim, ben, çok konuşma meraklısı değilim.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, ben ondan dolayı söylemiyorum. Bir şey arz edeyim izin verirseniz.

DOĞU PERİNÇEK - Ben size şunu arz ettim; dedim ki, ben 15 dakikada açıklayabilirim. Müsaade edin 10 dakikada bitireyim veyahut 3 dakikada, hatta 2 dakikada bile bitirebilirim bu size kalmış. Eğer, rahatsızsanız bu konuşmamdan...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, rahatsız olmak değil. Anlatılan bahsettiğiniz konular zaten bize verdiğiniz bilgi ve belgeler içerisinde var. Ben, hepsini dikkatle okudum; onun için, birçok anlattığınızı oralardan da biliyorum. Konu, sanıyorum Komisyonun araştırmasıyla ilgili konunun şeyi kayboldu; yani, polis-mafya-siyasetçi üçgeni içerisindeki kısmına öncelik versek de bilahare bunları tekrar anlatmak istiyorsanız anlatsanız; çünkü, mesela, benim programın var gitmek zorundayım. Yani, şimdi, daha henüz oraya gelmedik. O kısmına gelmedik onun için söylüyorum.

DOĞU PERİNÇEK - Oraya gelmeyeceğim zaten.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Onu alalım sizden. Onları alalım da ..

DOĞU PERİNÇEK - Efendim, ben onları size 300 küsur sayfa vermişim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Eğer uygun görürseniz bir yöntem tespit edelim. Sayın Genel Başkan konuşsun, biz sonra soru soralım.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, ben soru sormuyorum, soru değil. Ben diyorum ki, Komisyonun çalışma alanıyla ilgili konuyu evvela alsak da diğerlerini...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bu da alanı Sayın Başkan.

DOĞU PERİNÇEK - Sayın Başkan, ben sizden şunu rica ediyorum; bana deyin ki, 3 dakikada konuşmanı bitir, ben 3 dakikada bitiririm.

BAŞKAN - Hayır, hayır...

DOĞU PERİNÇEK - Ben buraya 20 dakika konuşma düşüncesiyle geldim. Sayın Başkan, ben buraya 20 dakika konuşma planlayarak geldim. Buraya oturduğum zaman benim kafamdaki şuydu...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İşte ben diyorum ki onu öncelikle alsak da ondan sonra kalan zaman içerisinde Sayın Genel Başkan arzu ediyorsa konuşsun.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yalnız tabiî bu tartışmayla da zaman kaybediliyor; bana kalırsa siz devam edin.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTAC) (Gaziantep) - Gerekirse bir oturum daha yapacağız, biz çok önemli bir şey yapıyoruz bunun zamanla sınırlandırması yok yani.

DOĞU PERİNÇEK - Ben size tâbiyim. Ben ne diyorum size, evden çıkarken kafamdaki plan şuydu: Ben 20 dakikada sayın komisyon üyelerine bir analiz sunacağım ve gideceğim. Siz sorular sordunuz yayılıyor. Siz bana dersiniz ki, o analizini 5 dakikada bitir, ben 5 dakikada bitirecek yeteneğe sahibim, bitiririm.

BAŞKAN - Hayır bir süre vermiyoruz da; ama, programımız belli 14.00'a kadar sizi dinleyeceğiz, saat 14'ten sonra başka arkadaşı dinleyeceğiz. Tabiî soru sorma şeyini sona bırakalım. Zamanımız var şöyle bir saat kadar zaman içerisinde bize...

DOĞU PERİNÇEK - Efendim ben bunu söyledim zaten, bu işi Ömer Lütfü Topal falan düzeyinde tutarsanız, bunu bir savcılığa verin, bunu yapsın; Mecliste boş yere komisyon falan kurmayın. Verin savcılığın bir tanesi araştırsın. Ben zaten bir partinin genel başkanı olarak böyle bilmem iki tane mafya birbirini öldürmüş falan buralara fazla dalmam ve buralara fazla emek ve zaman da harcamam. Bu, bir bağımsızlık ve güvenlik sorunu olduğu için biz İşçi Partisi olarak üzerine gidiyoruz ve Çeçenistan falan filan nasıl ilgisi yok, esas onun ilgili var. Azerbaycan darbesini yapıyor onun ilgisi var. Azerbaycan darbesinde Abdullah Çatlılar var. Diğer yerlerde hepsi var; Çiller var. Çiller'in parmağı orada çıkıyor ortaya ve Türkiye içinde niçin tehlikelidir; bir Amerikan tertibi ve kriz bölgelerine müdahale gücü olma tehlikesi yüzünden bence bu olay tehlikelidir yoksa eroinmiş, mafyaymış maalesef, Irak'a ambargonun boşluğunu Türkiye devleti eroin ticaretiyle doldurmuştur. Evet, nedir resmi rakamlar; biz diyor Irak'a ambargo yüzünden 40-50 milyar dolar kaybettik, ben size şimdi vakit kaybetmiyorum bunun hepsinin altını açarım. Bugün tartışılıyor bakın Veysi Seviğ, Güngör Uras bütün ekonomistler diyorlar ki, Türkiye'nin dışa satımıyla, dış alımı arasında 20 milyar dolar fark var. Merkez Bankası kasaları dolu. Tartışmalar yapılıyor; Türkiye, 8 ilâ 15 milyar dolar yılda eroinden giriyor. Yani, Irak'a fasulye, mercimek, buzdolabı satmaktan kazandığımızı kaybetmişiz, onun yerine eroin satarak dolduruyoruz. Türkiye ekonomisi eroine bağımlı hale gelmiş. Bu, son derece önemli, kendi gençliğini zehirliyor bu ülke, bu devlet, bu hükümet, bu hükümetler ve bundan vazgeçecek kolay kolay bir babayiğit yok. Siz, 8-10 milyar dolar yıllık gelir Türkiye'nin temel meselesi budur ve Amerika'ya bağımlılık işte Türkiye'yi bu hale getirmiş, eroine bağımlı bir ekonomi yaratmış; bunlardan konuşmadan bu mesele çözülebilir mi? Çiller'in rolleri de burada önemlidir. Yoksa, ben bunlara vakit harcamam. Şimdi, bu bakımdan Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis... Bakın, Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 günü öldürülüyor, Eşref Bitlis ondan 24 gün sonra 17 Şubat 1993 günü. İkisi de Sevr'in karşısında olan iki insan. Birisi ordunun içinde silahla... Evet, Millî Güvenlik Kuruluna Doğan Güreş hakim, Başbakan Tansu Çiller; ama, önemli bir general ve Kuvayı Milliyeyi ordu içinde temsil eden bir general ve yarının genelkurmay başkanı ve hep Amerikan planlarının önüne taş koyan bir jandarma genel komutanı. 

Doğan Güreş Yalan Beyanda Bulunmuştur

Bu, son derece önemli ve şimdi biz o zaman, yayınlar yapmışız size bir dosya halinde sundum. Bize gelen bilgiler üzerine kafamızda bazı şüpheler doğduğu için arkadaşlarımıza demişiz ki "bu Eşref Bitlis suikastını bütün detayına kadar araştıracaksınız." 7 ay araştırmışlar. Ne yapmışlar; gitmişler Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Uzay ve Havacılık Fakültesi öğretim üyeleri, İTÜ Havacılık Fakültesi öğretim üyeleri, F-16 projesini yapan mühendisler, efendim o zaman Güvercinlik Havaalanında çalışan personel, Amerika'da bu uçağı yapan B-200'ü yapan firma, hepsine gitmişiz ve sonunda şunu saptamışız; bu uçak, buzlanmadan dolayı düşmedi. Ordunun içinden insanlar mesela; emekli korgeneral Arslan Önem, emekli bir hava tümgenerali vesaire. Ordunun içinden de insanlarla konuşmuşuz. Bu uçak buzlanmadan düşmedi; bir. Bu uçak pilot hatasından düşmedi; iki. Bu uçak yapım hatasından düşmedi; üç. Bu üç gerçeği bütün teknik, bilimsel açıklamalarıyla o zaman saptamışız ve demişiz ki -daha doğrusu bize bütün bunlar söylemiş sabotaj dışında bir şey- bu sabotajdır. Sabotaj yapıldığını gösteren bütün parçalar da ortadan kaldırılmıştır. Motor aksamı ortadan yok edilmiştir; dahası son derece anlamlı, uçağın düştüğünün ertesi günü o zamanki Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş alelacele hiçbir ciddî araştırma yaptırmadan ve uzman olmayan Güvercinlikteki 3-5 tane, 7 kişilik; üç astsubay, 4 subaydan oluşan ve uzman olmadığı, uzmanlar tarafından belirtilen personelden bir heyet kurularak onlara bir rapor tanzim ettirmiştir. Kendi silah arkadaşının ortadan kaldırılması hakkında, yalan bir beyanda bulunmuştur; buzlanma oldu diye. Buzlanma yok, buzlanma olduğuna dair en ufak ibare yok. Demek ki, burada bir kasıt vardır. Doğan Güreş'in ertesi günkü beyanatının kasıtlı olduğu çok açıktır. Biliyordu demek. Bakın, ben, bu olayın, tertibin içindeydi hazırladı demiyorum; ama, Doğan Güreş'in bu olay hakkında bilgisi olduğunu, göreceksiniz tarih en sonunda yazacaktır. Kasıt nedeniyle. Niçin bir Genelkurmay başkanı araştırmadan yalan bir tespit yapsın. Yalan bir tespit yapmıştır ve bunu kamuoyunda açıklamıştır. Biz, Eşref Bitlis'in uçağının bir sabotajla düşürüldüğünü o zaman saptadık; fakat, bu sabotajı kim yaptı, arkasında kim var, falan filan bunları aydınlatamadık; ama, bunları size verdiğimiz dosyada gördüğünüz gibi, kampanya halinde yayınladık. Eylül’den Aralık’a kadar süren üç ay içerisinde; fakat, şu sırada bize ek bilgiler gelmektedir. Genelkurmay istihbaratı kaynaklı ek bilgiler gelmektedir. O ek bilgilerde de şunlar vardır: Bu uçak, Amerikan bu günkü Adana Başkonsolosu Elizabeth Shelton'un bulunduğu, Adana'da ve İncirlik'te yapılan iki toplantıda, Genelkurmay istihbaratının izleyerek, bizim bunları izleyebilme kabiliyetimiz yok. Tarihleri de verilmektedir. 8-9-10 Şubat tarihlerinde Çekiç Güç Komutanı General Neab, Elizabeth Shelton, Amerika'dan gelen -onların hepsinin isimleri dosyalarda var, hatta rütbeleri vesaire- subaylar vesaire toplantılar yapmışlardır, Amerikan haberleşmesinden izleniyor, devamlı bir Eşref Bitlis olayı var o sırada Amerikan haberleşmesinde. Sayın Orgeneral Muhittin Füsünoğlu diyor ki "4 kişi biliyordu bu uçağı bineceğini; ben, Doğan Güreş, o zamanki Savunma ve Kara Havacılık Okulu Komutanı Tümgeneral Armağan Kuloğlu ve Eşref Bitlis'in kendisi." Aslında burada tarihe karşı bir konuşma var. Muhittin Füsunoğlu bence mert olmalı ve çıkıp daha açık şeyler söylemelidir ve biz, araştırdık, Armağan Kuloğlu Amerika'yla çok sıkı ilişkileri olan ve ordu içinde de Amerikancı diye bilinen bir general olduğunu tespit ettik; ama, bu işte ne kadar dahli var o kadarını bilmiyoruz; ama, 

Eşref Bitlis'in Abdullah Çatlı'lar Kullanılarak Öldürüldüğü Kesin

Eşref Bitlis'in bir Amerikan planıyla ve bu Abdullah Çatlıların kullanılarak öldürüldüğü kesin. Abdullah Çatlı'nın buradaki rolü şu; onu da söyleyeceğim: Eşref Bitlis, Cem Ersever'e ve Cem Ersever'in çevresinde 20 kadar subayın dahil olduğu bir ekip tarafından ortadan kaldırılıyor. Cem Ersever büyük suçlar işlemiş, büyük açıkları var, üzerine gidilmesi söz konusu ve o sırada ordudan istifa ediyor bu çok önemli ve Aydınlık'a koşarak geliyor haziran ayında. Bakın çok ilginç, binbaşı Cem Ersever kendisini -Aydınlık- teşhir ettiği, açığa çıkardığı, ilk defa onun faili meçhul cinayetlerin başında, eroin kaçakçılığının başındaki adamdır diye çıkardığı halde, haziran ayında Aydınlık'a geliyor ve Aydınlık Gazetesine açıklamalar yapıyor; açıklamaları okuyun hiçbir şey yok; ama, oradan bir mesaj veriyor; yani, ben Aydınlık'a açıklarım ve önemli birtakım sırları bantlara söylüyor, yakınlarına bırakıyor ve o zaman Aydınlık'a şu da söyleniyor: "Eşref Bitlis suikastını açıklarsam, yer yerinden oynar." Yani, kendisine Eşref Bitlis suikastında rol veriliyor ve ondan sonra da kendisini emniyete almak için, yani beni ortadan kaldırırsanız bunlar açıklanır bantlar vesaire bırakılmıştır, Aydınlık gibi bunu açıklayabilecek bir kuvvet de vardır, sizin kumanda edemeyeceğiniz ve açıklanmasını önleyemeyeceğiniz bir kuvvet de vardır şeklinde bir mesajı veriyor. Çok ilginç, bu, haziranda Aydınlık'a geliyor, kasım ayında cesetleri biliyorsunuz yollarda bulundu ekibin 5 kişi. Niye öldürüldü falan, bizde o zaman kafa patlattık; fakat, genelkurmayın bildirdiğine göre Abdullah Çatlılar tarafından Başbakanlık poligonunda sorguya çekiliyor ve Eşref Bitlis suikast indeki rolü nedeniyle ortadan kaldırılıyor.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) -Nerede sorguya çekiliyor efendim?

Başbakanlık Poligonu'nda Sorgu

DOĞU PERİNÇEK; - Başbakanlık poligonunda. Abdullah Çatlı'nın Başbakanlık poligonuna giriş kimlik mi artık izni veyahut elinde bir kartı olduğu da söylenmektedir. Uğur Mumcu da, bu işin basındaki temsilcisi. Yani Kuzey Irakta kurulacak bir Kürt devletine direnen, basında bunun mücadelesini veren bir insandır; o bakımdan, bu iki suikast aydınlatılmalıdır . Uğur Mumcu suikastında bizim elimizde bir MİT bilgi notu var; o bilgi notu, sahte olarak düzenlenmiş, araştırdık içindeki bilgiler doğru. Doğru bilgiyi sahte belgeyle düzenlemişler ve bu bilgi notunda şu tespitler var: Uğur Mumcu'nun öldürülmesinde İran devletinin MOD adlı yeraltı kuruluşunun bir rolü var. Bu MOD, Sivil Savunma Bakanlığına bağlı bir örgüt, eroin işi yapmak, yeraltı faaliyet yapmak için kurulmuş. Nasıl, Türk devleti bu işler için birtakım yeraltı örgütleri kuruyor, İran da kurmuş; fakat gerek İran devletinin saptaması gerek Türk devletinin saptaması, bu MOD, Amerika Birleşik Devletlerinin büyük ölçüde kontrol ettiği bir örgüt. Eroin işine girdiği için bir. İkincisi; eski Şah'dan kalma Savak ajanları içinde çalıştığı için. İşte bu, Lazım İsmaili ve Simitkov diye öldürülen İranlılar da bu örgütteler. Bu yeni MİT raporunda adları geçen Lazım İsmail ve Simitkov var. Bu örgüt, Uğur Mumcu'nun suikastında önemli bir rol oynuyor; fakat, o bilgi notu MİT'e ait bilgi notu iki üç yerde şu vurguyu yapıyor. "Bu örgüt Amerikalıların kontrolü altında." Yani şu demeye getiriliyor, Amerika bu isi kendisine bulaşmayacak şekilde, İran'ın üzerine atacak şekilde, bunlara yaptırmış şeklide bir tespit var. Bizim analizimize bu çok iyi denk düşüyor. Biz bunun .İran devletinin politikası olmadığı kanısındayız. Neden; çünkü, ertesi gün, Uğur Mumcu öldürüldükten sonra, Türkiye'ye İran Dışişleri Bakanı geliyor. Ben, bunu, o zaman Sayın İran Büyükelçisiyle de konuştum biz diyor enayi miyiz diyor, yarın diyor dışişleri bakanımız geliyor, önüne tak diye Uğur Mumcu suikastı konuyor diyor. Basında İran'a yöneltilen kampanyalar açılıyor; yani, İran'ın bunda ne çıkarı var. "Biz, 25 milyar doları -beş yıla yayıldığı zaman- kapsayan bir doğalgaz ve petrol anlaşması yapmak için Türkiye'ye geliyoruz; tam geldiğimizden bir gün önce, böyle bir suikast yapıp, bütün Türkiye ile ilişkilerimizi berhava etmenin hangi mantığa sığdığını açıklamak lazım" diyor ve biz bunun doğru olduğu kanısındayız; yani, burada İran'ın bir çıkarı yok. Ayrıca şunu söyleyeyim, öldürülen kimler; Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, bunlar dikkat ederseniz aslında bir tiptir. Nedir bunlar; Cumhuriyet devrimini, Kurtuluş Savaşını savunan, Kemalizm’in bugünkü temsilcileridir. Amerika Birleşik Devletlerinin raporlarına bakıyoruz Graham Fuller bunu devamlı söylüyor; Kemalizm’in modası geçti, Türkiye'ye ılımlı İslam gerekli, Türkiye'nin kimliği ılımlı İslam olmalı; yani, bizim kültürel kimliğimizi Amerika belirliyor ve bu da ılımlı İslam. Fethullah Hoca buna zaten... Bu işte, Fethullah Hocaya verilmiş. Bu nedenle, Amerika'nın bu Kemalizm’i savunan bunun önde gelen temsilcilerine karşı bir gözdağı, birbiri ardınca bunları öldürerek bir gözdağı operasyonunu yürüttüğü tahlilini biz doğru buluyoruz. Şimdi, sonuca geleyim: 

CIA İstasyon Şefi Kamil Yüceoral

Bütün bu işlerde Başbakanlık müşaviri, galiba şimdi bizim yayınımız üzerine görevden âlınmış. Başbakanlık Bağımsız Türk Toplumlarıyla ilişkilerle görevli Müşavir Kamil Yüceoral. Bunun, özel bir rolü var. Bunun, Çiller bağlantısı da şöyledir: 1993 yılında Temmuz ayında Çiller Başbakan oluyor. Eylül ayında bir genelgesi var; o genelge bizde aynen var fotokopisi. Genelgede diyor ki, -iki ay olmuş daha geleli- dış Türkler arasında Koordinasyonu sağlamak için, Başbakanlığa bağlı bir müşavirlik kurulmuştur. Bu, Dışişleri Bakanlığının işi. Niye Dışişleri Bakanlığının devre dışı bırakılmasıyla, bu işle görevli bir Başbakanlık Müşavirliği kuruluyor; çünkü, siz, Dışişleri Bakanlığını CIA'nın kontrolüne alamazsınız, koskoca bir Bakanlıktır; ama, bir müşavirlik kurarsınız, bütün dış Türkler koordinasyonunu ona verirsiniz, bununda başına kayınpederi CIA ajanı olan, bir sürü o Orta Asyalarda dolaşmış emekli bir kıdemli bir deniz yüzbaşısı Amerika bağlantıları bilinen bir Kamil Yüceoral'ı geçirirsiniz. Bunun eline, muazzam devlet olanakları verirsiniz. 500 milyar liralık örtülü ödeneği de bunun üzerinden kullanırsınız ve daha vahimi, eylülden sonra ekimde bir genelgesi daha var Çiller'in; Bunun da fotokopisi var elimizde. Bunlar tabiî Başbakanlıktan da istenebilir, resmî evraktır -siz isteyin, eğer göndermezlerse ben size sunacağım- orada da diyor ki, bütün devlet kurumları, bütün kamu kurumları bu Başbakanlık Müşavirliğine rapor bilgi vermekle yükümlüdür. Bakınız, bir CIA istasyonu kuruluyor Çiller tarafından ve arkasından bütün Dışişleri Bakanlığı by-pass ediliyor, devre dışı bırakılıyor ve arkasından devlet kurumlarına da bütün ilgi belge ve bilgilerin de oraya aktarılması görevi veriliyor. Bu Kamil Yüceoral hem Azerbaycan darbesinde var, Abdullah Çatlılarla falan ilişkisi de ortaya çıkacaktır önünde sonunda. Belki yan yana gelip fotoğraf çektirmemiştir; ama, beraber bu tertibin içindedirler, artık hangi bağlantılarla, o bizim görevimiz değil. 

Koza Sokak ve Hoşdere Caddesinde Gizli Dinleme İstasyonu

Efendim, bu Raşit Dostum'la 5 tane gizli belge var, üzerinde "gizli" yazıyor. Raşit Dostum'la ilişkiler,-bizim elimize onlar geçti, başka kim bilir daha ne belgeler var- Raşit Dostum'a gönderilen para 3 milyon dolar. 4 milyon doları kayıp. Onunda bir gazete, Enver Altaylı tarafından iç edildiğini yazdı. Enver Altaylı'nın da bir CIA ajanı olduğu herkes tarafından bilinir. Enver Altaylı, CIA'nın Orta Asya şeflerindendir, Liberty Radyosunda çalışmıştır; bunlar, çok iyi bilinir. Bu, Kamil Yüceoral da bir CIA istasyonu olarak çalışıyor. MİT'teki Özer Çiller'in adamı Tolga Atik ile birlikte çalışıyorlar . Bunların Gaziosmanpaşa Koza Sokak'ta bir yerleri var bir de Hoşdere Caddesi'nde yerleri var. Buralarda olağanüstü donatım, dinleme araçları ve bu Sayın Mesut Yılmaz’ın evi dahil , çeşitli yerlerin dinlenmesinin bu istasyon tarafından yürütüldüğünü öğrendik. Bu tür faaliyetlerin içindedirler ve biz bunu yazdıktan sonra da, basında okuduğumuza göre, Kamil Yüceoral Başbakanlık Müşavirliği'nden alındı . Bu da bizim yazdığımızın, açıkladığımızın doğruluğuna işaret eden önemli bir bilgidir; şu bakımdan: Eğer biz iftira atacak olsak herhalde kimse onu görevden almayacaktı. Şunu söyleyeyim; tarih önünde konuşuyoruz; 

Çiller ABD Dışişleri'nin "Çağrılı Personeli"

Çiller Amerika bağlantılıdır. Amerikan vatandaşıdır. Amerikan vatandaşlığının kendisine teklif edildiğini kendisi zaten kamuoyuna açıklamıştır. Sonradan "otomatik vatandaş" olduğundan söz etmiştir. Tarihte otomatik vatandaş görülmemiştir. Geçen gün Almanya'nın Z.Zeitung Gazetesinde 4 Aralık günü Amerikan pasaport numaraları da yayınlanmıştır. Size zaten Çiller'in Amerikan vatandaşlığıyla ilgili bütün bilgi ve belgeleri içeren kitabı da vereceğim; fakat , bugün daha önemli bir şey söylemek istiyorum. Çiller, 1971 yılından itibaren Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nda "çağrılı personel " hizmeti yapmaktadır. Nereden öğrendin diyeceksiniz; biz, bunu belge olarak dosyaya konması için bırakacağım. Dışişleri Bakanlığı istihbaratı adına bize bu bilgi getirilmiştir, yani bizzat Çiller'in başında bulunduğu bakanlığın istihbaratı adına bilgi getirilmiştir. Bilgi şudur: "1971 yılından beri ABD Dışişleri Bakanlığı’nda hizmet veren çağrılı görevlidir. Davet edilen görevliler diye bir statü vardır; bu, sürekli personel değildir ama bakanlığa çağırılır, kendilerinden bilgi alınır. Görev alanı , savunma sanayi projelerinin ekonomik boyutudur". Bu görev, 1971 yılında, Çiller'in Amerika'da bulunduğu sırada kendisine verilmiş oluyor. Sözleşmeli veya kadrolu değil, fakat davet üzerine görev yapmaktadır. "Güvenilir eleman olarak nitelendirildiği için ihtiyaç üzerine görevlendirilmektedir. Bu konumda olarak ABD Dışişleri Bakanlığı'nda üst düzeyde hizmet veren, Türkiye'de üç kişi vardır. Resmi görevi Ortadoğu dairesi savunma sanayinden sorumlu sekreterya görevlisidir. Ücreti Amerika'da örtülü ödenekten verilmektedir" deniliyor. "Son dört ay içinde de Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın Çiller ile özel görüşmeler yapmadığı, soğuk durduğu" gibi bilgiler var .

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel )- Resmî görevini bir daha söyler misiniz?

DOĞU PERİNÇEK- Resmî görevi, Kuzey Afrika ve Ortadoğu Dairesi Savunma Sanayiinden Sorumlu Sekreteryada Davetli Görevli Personel. Bunları, Türkiye Dışişleri Bakanlığı istihbaratı biliyor. Türkiye Dışişleri, eskiden beri biliyor. Çiller'in bağlantısı, Adana - Amerika, Elisabeth Shelton; bunu, Milliyet Gazetesi Washington Muhabiri Sayın Turan Yavuz, Milliyet Gazetesinde 1993 yılında Haziran ayında yazdı; Elizabeth Shelton'u ekonomik istihbarat götürüyor, İstanbul'da, onu yazdı.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- Elizabeth Shelton ile ilişkileri dönemi?

DOĞU PERİNÇEK - İstanbul'da olduğu yıllarda.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- Siyasete girmeden evvel yani ?

DOĞU PERİNÇEK- Evet. Turan Yavuz'un kendisi çağırtılıp dinlenilebilir. Burada, şu ortaya çıkmaktadır: Türkiye'de Başbakanlık görevi yapmış bir insan, Amerikan konsolosluğuyla bilgi alışverişi olan bir insandır. Shelton ile Bucak'ın ilişkisi vardır deniyor. Bucak, GAP Bölgesinde geniş arazileri kapatmaktadır. Öyle bir bilgi veriliyor İsrail adına. Shelton, Bitlis suikastinde rol almıştır. Bunu da Genel kurmay istihbaratı...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- O arazi alma meselesini tam olarak anlayamadım.

DOĞU PERİNÇEK- GAP Bölgesinde İsrail ile ilişkili olarak Bucak'ın araziler aldığı, Elizabeth Shelton'un burada rol oynadığı belirtiliyor. Bunlar, Dışişleri Bakanlığı istihbaratından gelen bilgilerdir. Yurt sever insanlar artık isyan etmektedir; Türkiye'nin bu hallere düşmesine halk tahammül etmeyecek

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ)- Nasıl bir bilgi bu; resmî bir bilgi mi, yoksa ..

ABD Bağlantılı JİTEM Subay Grubu

DOĞU PERİNÇEK- Bize diyorlar ki, Dışişleri Bakanlığı'nda... Biz daha bunu yazmadık; ama, bunu basına vereceğim. Şimdi imzalı olarak size veriyorum. Azerbaycan darbesinde de ben böyle açıklamıştım, 6 ay sonra bunları resmî olarak bir yerden duyar, çıkar; iki ay sonra da çıkar üç ay sonra da çıkar; ama, ben bunları size sunuyorum. Doğru çıkacağını bilerek bunları size veriyorum. Burada, Sayın Komisyonunuzdan, bu uluslararası boyutu üzerinde yoğunlaşmasını arz ediyorum. Yine bizim dosyada, bir atıf yaparak bağlayacağım, bir subay grubu var; Yüzbaşı Pepekal çevresinde ABD ile bağlantılı bir JİTEM subay grubudur bunlar. Bu konuda çok önemli tanıklar var. Biz bunları tanıklardan öğrendik. O iki subayla yakın ilişki de olan, gönül ilişkisi olan ve beraber yaşayan iki bayan kendilerini güvenlik altında hissetmeyince bunların karanlık ilişkileriyle, ellerinde olmadan yüz yüze geliyorlar ve kendi hayatlarından korkmaya başlıyorlar ve bir gazeteciye bunları anlatıyorlar. O gazeteci, kendi gazetesinde bunları bilgisayara yazıyor. O gazeteci ile de bu subaylar tesadüfen tanışıyorlar ve gazetecinin de bazı şeyleri öğrendiğini anlıyorlar. Bunlar kendi güvenlikleri için, bir gün öldürülürsek bunlar bilinsin diye bilgisayara yazıyorlar. Biz onları ikna ettik ve bir yayın yaptık. Hatta onların kanaatine göre bu subayların Sabancı suikastıyla ilişkisi olduğuna dair bazı olaylar anlatıyorlar; ama, bu subaylar, ilginç, şapkanın içinde Emre Adıgüzel yazıyor, kıza, "Hüseyin Pepekal" diyor, gittik. Trafik Müdürlüğü'nden arabasının plakasını saptadık, Adana Trafik Müdürlüğünden araştırdık, buradan başka bir isim bulduk; "Hüseyin Tepekal ". Adresten evini bulduk, oradan, en sonunda bunun gerçek adının Hüseyin Pepekal olduğunu öğrendik; ama, Emre Dinç adını kullanıyor. Düzeltiyorum; Emre Dinç adını kullanıyor. Hüseyin Tepekal adını kullanıyor, Hüseyin Pepekal adını kullanıyor ama nüfus kağıdındaki adı Hüseyin Pepekal. Genelkurmay, bizim yayınlarımızdan sonra bu subay hakkında bir soruşturma açtı, sonuçları açıklanır. Bizim tespitimiz, bu subaylar çok karanlık ilişkiler içindedir; hiçbir zaman subay kıyafetiyle dolaşmıyorlar, bıyıklı geziyorlar, Amerikalılarla ilişkileri var, Şaziye bar adında birtakım tetikçi ülkücülerin de bulunduğu İstanbul'da bir barda, o karargahtan yönetiliyorlar, oralarla ilişkileri var; iki de bir Çeçenistan'a, Azerbaycan'a gidiyorlar. Avrasya Feribotunun kaçırılması işinde bunlar vs. Yani, uluslararası tertiplerde kullanılan subaylardır. Resmini de size verdik. O resmi nereden bulduk; bir seferinde kıza, "Ben Show TV'de gözüktüm" diyor, "Çiller bana şilt verirken" diyor, biz bütün resimleri araştırdık, onları Adana'da o subayı görenlere sorduk, teşhis ettik ve yayınladık. Bu subay grubu ile ilgili herşey basında örtbas ediliyor, bunun üzerine gidilmiyor. Biz şimdi bu iki bayanı ve gazeteciyi ikna etmeye çalışıyoruz. Eğer ikna edebilirsek, gelsinler komisyonunuza açıklamada bulunsunlar. Bugün sabah 9.30'a kadar onlardan bir cevap bekliyordum, aramadılar ama ben ikna edeceğimizi zannediyorum. Size de bunları söyleyecektir. Anlattıkları şeyler son derece canlıdır ve maalesef ordunun içindeki bazı unsurlar da bu işe bulaştırılmıştır. 

HAVAŞ Çiller ve Ağar'ın Eroin Aktarma İstasyonu

Bütün bunlar var, fakat bir de dün çıkan Aydınlık gazetesinde, "Çiller ve Ağar'ın eroin aktarma istasyonu HAVAŞ" diye son derece somut ve önemli bilgiler vardır. Türk Hava Yolları aracılığı ile eroin ticareti yapıyorlar ve HAVAŞ'ı kullanıyorlar.

BAŞKAN- Yakalanan kurye kız bu işle alakalı mı?

DOĞU PERİNÇEK- Büyük bir ihtimalle alakası olabilir.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - HAVAŞ' ı daha önce Topal alıyor ona müdahale ediyorlar, ona vermiyorlar...

DOĞU PERİNÇEK - Bunların hepsi var haberde. Komisyona şunu öneririm; her hafta gönderebiliriz Aydınlık'ı .

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - HAVAŞ'ın şimdiki ortaklarından bir tanesi Mehmet Ağar'ın kardeşi midir?

DOĞU PERİNÇEK- Tabiî. Şunu da söyleyeyim; Yunus Ağar , eroin işinde kilit bir insandır. Turgay veya Tugay Ciner'in yakın ilişkisi vardır Yunus Ağar ile. 

Yunus Ağar Almanya'da Eroin İle Yakalandı

Yunus Ağar Almanya'da eroin ile yakalanmıştır. Bunu ben Almanya'da öğrendim, arkadaşlarım aracılığıyla, Gürgen Roth benimle görüşmeye geldiğinde, ZDF TV'nin kaçakçılıkla ilgili önemli uzmanı , kendisine rica ettim, Yunus Ağar'ın yakalandığını gösteren Alman Devletinin hangi istasyonu ise, belgesini istedim, vereceğini söyledi , bulduğunu söyledi , arkadaşımıza ertesi gün vereceğim dedi, "maalesef alamıyorum" dedi . Böyle bir şey vardır. Bu bilinir. Eroin kaçakçısı Baybaşin, Mehmet Ağar ile birlikte eroin kaçakçılığı yaptığını çok ayrıntılı bir şekilde, ince ayrıntılarına kadar Aydınlık Gazetesine, teybe anlatmıştır... Orada eksik; buraya getirdim ben; daha sonra sizlere sunacağım. 

Özer Çiller Nükleer Madde Kaçakçısı

Başka birtakım belgeleri de elden geçireceğim. Daha iyi düzenlenmesi lazım, onları size sunacağım. Özer Çiller'in eroin işinde olduğunu gösteren belgeler, bilgiler göreceksiniz önümüzdeki dönemde çıkacaktır. Nükleer madde kaçakçılığında Özer Çiller vardır. Almanya'da, Lakoza adında Deguza denen büyük Alman kimya sanayi tekelinin paravan şirketiyle anlaşmalar yapmışlardır; Osmiyum, Uranyum gibi nükleer maddeleri satmışlardır. İran'a da bunu satmışlardır. İran'a satıştaki ilişkileri Lazım İsmail ve Simitkov adında (öldürülen) İran MOD örgüt ajanı üzerinden olmuştur, bu konuda bize bilgiler vermiştir. Bunların önümüzdeki dönem açığa çıkacağını tahmin ediyorum, çünkü bunları ,bu bilgileri gönderen kuvvet devamını gönderecektir; bir amaçla bunların üzerine gitmektedir.

BAŞKAN- Nedir o amaç?
DOĞU PERİNÇEK- O amaç şudur kanımca: Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun üzerine kararlılıkla gitmelidir. Mesele bir siyasi irade meselesidir. Savcılık meselesi değildir. Eğer Türkiye, bu karanlık faaliyetleri yasal yollardan özellikle TBMM'nin meseleye el koymasıyla halledemez ve temizleyemezse o zaman Türkiye'de rejime kast eden kuvvetlere de çok önemli kozlar verilmiş olacaktır. Ben Sayın Cumhurbaşkanının Çankaya toplantısını başka türlü yorumlamıyorum; o toplantıda kanımca şu söylenmiştir: Burada askeriye çok rahatsızdır. Rahatsız olduğu zaten belli ve TBMM bu işi halletmelidir. Siz de TBMM'nde bulunan partilerin liderleri olarak bu konuda artık kökten kararlı tavırlar içinde olmalısınız. Ben o toplantının gündeminin o olduğu kanısındayım. Burada Sayın Komisyonunuza büyük tarihi sorumluluk düşmektedir. Bugün Türkiye'de mesele, vatanseverlerle ABD kuvvetlerinin uzantıları arasında büyük bir çarpışma ve hesaplaşma sorunudur. Bu eksende görüldüğü zaman bu meseleler çözülebilir.

BAŞKAN- Teşekkür ederiz.

DOĞU PERİNÇEK- Size, Çiller'in ABD vatandaşlığı konusundaki yayını ve size sunduğum dosyayı kitap yaptım, ondan da bir tane sunacağım. Ben size devamlı belgeler göndereceğim.

BAŞKAN- Arkadaşlarımızın soruları olacak, onları alalım.

11 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor! BÖLÜM 9

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor!  BÖLÜM 9




DOGU PERINÇEK - Iran'da, Iran Hükümetinin, devletinin PKK'yi himaye ettigi ve kullandigi dogrudur; hiç tartisilmaz bir dogrudur. Suriye'nin, PKK'yi korudugu da bir dogrudur. Irak için bu geçerli degil, onu söyleyeyim; fakat, bunlar nereden geliyor, Türkiye, Iran ve Suriye'den bakildigi zaman, bölgede. Amerika'nin bir uzantisi, Çekiç Güç, efendim, Irak'a ambargoya en sadik ülke. Irak'i ikiye bölmüssünüz, Israil'in en yakin dostu. Buralardan baktiginiz zaman, Suriye ve Iran'dan, Suriye ile Iran'in dar kafali yönetimleri ne diyor, Türkiye'nin basinda bir bela olsun da bu bölgemizdeki...

MAHMUT YILBAS (Van) - Sunun için sormustum, Iran ile Türkive arasindaki iliskilerin sertlesmesinden bir savas ihtimalinin ortaya çikmasinda en fazla rol Iran'la PKK arasindaki iliskiden kaynaklaniyor. Bu konuda bir etüdünüz, bir incelemeniz var mi?

DOGU PERINÇEK - Var efendim Ayrica, ben, bunu 1989 ve 1991 yilinda Abdullah Öcalan'la görüsme yaptigim zaman ona da söyledim ve açiklattim da zaten. "Biz, Iran tarafindan korunuyoruz" diye -benim orada kitabim var size göndereyim- Abdullah Öcalan kendi agziyla söylüyor zaten Iran'in kendilerini korudugunu.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Simdi, burada, sizi teyiden bir ilave yapabilir miyim? Simdi, benim çözemedigim yorumlarinizi büyük bir dikkatle dinliyorum. Yeri geldikçe de yaziyorum. Simdi, diyorsunuz ki, bu Iran'a yapilacak harekât olayindan da benim basindan beri haberim vardi. 

DOGU PERINÇEK - Hayir benim haberim yoktu.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Hayir, benim haberim vardi da nasil önüne geçildi de Tempo Dergisinin anlattigi gibi degil.

DOGU PERINÇEK - Sizin haberiniz var, onu siz düzeltirsiniz.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Önemli olan sizin ifadeniz. Biz burada sizi dinliyoruz. Ben Komisyonun üyesiyim. Sunu söyleyecegim: Dediniz ki, Amerika'nin, PKK'yi, PKK'nin Iran'daki varligini ve Türkiye'ye karsi oradan hasmane eylemlerini düzenledigi...

DOGU PERINÇEK - Düzenledi demedim ben. Ben dedim ki, Iran dar kafali anlayislari yüzünden, Türkiye'yi, burada, Amerika'nin bir uzantisi olarak gördügü için, Israil'in en yakin müttefiki olarak gördügü için ve Amerika'nin Kuzey Irak'taki Kürt devleti planina Türkiye her an girebilecegi için Türkiye'yi asagi dogru balon yapan, sarkma ihtimali olan bir güç olarak degerlendiriliyor. Türkiye, Iran'dan ve Suriye'den baktigimiz zaman.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Benim sözüm o degil. Sayin Valimizin sözüne ilaveten diyorum ki, Iran'daki PKK varligi ve oradaki hasmane hareketler Amerika olayi midir? Siz dediniz.

 DOGU PERINÇEK - Hayir demedim, ben öyle bir sey demedim. Ama. Amerika bundan memnun; yani, Amerika dogrudan dogruya bunu planliyor falan diye bir sey demiyorum; ama, bu, Amerika'nin çok isine geliyor; çünkü neden, Amerika'nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterrane Quarter gibi Disisleri Bakanligi, Savunma Bakanligi, Pentagon ve CIA'ye yakin yari resmî organlarini biz izliyoruz. Size bunlarin Ingilizce nüshalarini takdim edebilirim. Buralardan izledigimiz tespitlerimize göre, sürekli bir Tüirkiye-Iran çatismasi senaryosu var oralarda. Yani "Türkiye ile Iran savasacak." Niye savassin Türkiye ve Iran? "Su savaslari olacak." Niye su savaslari olsun? Aslinda, Türkiye'nin çikarlari ve bölge ülkelerinin çikarlari açisindan bu savaslarin olmasi için hiçbir neden yok. Hatta, Türkiye ile Iran'in çatismasi, bence, olaganüstü bir manipülasyonla, bir kiskirtmayla tamamen yapmacik olarak gerçeklesebilir. Çünkü, Iran ile Türkiye arasinda hiçbir önemli sorun yok. Istikrar kesbetmis bir sinir var, iliskiler var, önemli bir ticaret hacmi var; ama, PKK, burada, dediginiz gibi Iran'in PKK'yi himaye etmesi önemli bir gerçek, Türkiye'nin bundan hakli rahatsizliklari var. Öte yandan, Iran'da diyor ki, "Türkiye'de Halkin Mücahitlerini himaye ediyor." "Van'da Halkin Mücahitlerine üs vermis" diyor. Böyle seyler var. Tabiî, bu iki devlet de yanlis yapiyor; Türkiye de yanlis yapiyor, Iran da yanlis yapiyor. Bu iki devletin sunu yapmasi lazim: Bizim dis ticaret hacmimizi nasil 10 milyar dolara çikartiriz;. ondan sonra nasil isbirligimizi gelistiririz; nasil, bu Kürt meselesinin bölgede Amerika tarafindan kullanilmasini birlikte sirt sirta verir, önleriz, ortadan kaldiririz diye kafa kafaya vermesi lazimken, ikisi de Amerika'dan gelen gütmelerle diyelim ve kiskirtmalarla ve Türkiye'nin Amerika'ya asiri bagimliligi ve Türkiye Devleti içinde Amerikancilarin asiri yerlesmesi ve dügüm noktalarini ele geçirmeleri yüzünden böyle bir cephelesme ortaya çikiyor.

DURMUS FIKRI SAGLAR (Içel) - Izin verir misiniz bir sey sormak istiyorum..."Iran'la Türkiye arasinda ciddî bir sorun yok" dediniz dogru olarak; ama, Iran kaynakli Türkiye'de bazi suikastlar oldugunun dogrultusunda bilgileriniz var. Mesela Çetin Emeç, Ugur Mumcu...

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Biraz sonra konusacagiz.

DURMUS FIKRI SAGLAR (Içel) - Onu anlatacaksiniz, o baska; oraya onu nasil bagliyorsunuz?

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Oraya da gelecegiz. Simdi, onlara biraz sonra konusacagiz. Oralarda Özer Çiller falan var, onlarin çikarlari var; onlari biraz sonra konusacagiz. Ben, isterseniz, kendi analizimi bozmadan devam edeyim.

BASKAN - Bozmadan devam edin; hatta, sorulari sonradan soralim.

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Sorulari buyurun. iyi oluyor, açiliyor. Birinci olay Azerbaycan darbesi; arkasindan Çeçenistan'a asker ve silah yollamak; arkasindan Türkiye ile Iran arasinda çatismalar kiskirtmak; dördüncüsü Çin'in Uygur bölgesine bundan iki üç ay önce sabotaj timleri gönderiliyor. Simdi, diyeceksiniz ki, bu Dogu Perinçek bize gazete kupürleri veriyor; bu gazetede yaziyor. Gazete kupürü; ama dogru. Bunu, biz istihbar ettik; bize bildiren de, açik söylüyorum, Genelkurmay istihbaratidir.

MEHMET BEDRI INCETAHTACI (Gaziantep) - Türk Genelkurmayi?..

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Evet, Türkiye Genelkurmayi istihbarati. Ben, zaten bütün kaynaklarimi her zaman açikliyorum ve ben kimseyle direkt temas halinde degilim; ama, ben arkadaslarima, çok esasli, 25-30 yil içinde yetismis, bu konularda bilgili Türkiye Devletinin bile elinde belki o derece uzman, esasli insanlar yoktur; bir kadromuz var; onlara su talimat verilmistir Isçi Partisi tarafindan "size biri bilgi getirdigi zaman diyeceksiniz ki, kimden geliyor bu bilgi; ben dedikodu, fiskos falan kabul etmem; bana söyleyeceksin ki, ben bunu arastirayim" ve ben bunu açiklarim. Bakin, ben israrla televizyon konusmalarimda, basin toplantilarinida Genelkurmay istihbaratindansa Genelkurmay istihbarati diyorum, bilmem; Disisleri Bakanligi istihbaratindansa Disisleri Bakanligi istihbarati diyorum. Bir dergide okuduysam, Amerika'nin Foreign Reports Dergisinden aldim diyorum veya Rusya'nin bilmem ne dergisinden aldim diyorum; kaynak gösteriyorum ve o kaynaklara da "bilgi alinip yayinlanmasina izin veriyor musunuz bu bilginin" sorulmaktadir. "Evet, veriyoruz." Peki yayinladigimiz zaman bunu yalanlayacak misiniz; yalanlayacaksaniz biz yayinlamayiz. "Yalanlamacagiz." Size soruyorum üç aydir benim Genelkurmay istihbarati kaynakli açikladigim hangi bilgi yalanlanmistir. Gitmis hepsi; basin mensuplari gidiyor, Genelkurmaya soruyor. Tümgeneraller, tuggeneraller onlara sunu söylüyor: "Dogu Perinçek'in bütün söyledikleri yüzde yüz dogrudur." Siz de gidin lütfen sorun. Komisyori olarak Genelkurmay Baskanligina basvurun ve Dogu Perinçek'in size atfen söyledikleri dogru mudur, yanlis midir diye sorun. Ayrica, siz onlardan resmî bilgi isteyin. Ben su çagriyi da yapiyorum Genelkurmaya: Bu bilgileri bu sekilde disari vermek yanlis; bu bilgileri Mecliste kurulan komisyona göndermelidir. Bu bilgileri, Yüce Divan savcilik makami olan Yargitay Cumhuriyet Bassavciligina göndermelidir. Bu bilgileri, Hükümete göndermelidir ve normal süreçler islemelidir. Devlet mekanizmasi çalismalidir. Soruldugu için söylüyorum; Çin'in bu bölgesine bir sabotaj timleri gönderiliyor. Rasit Dostum burada köprü basi rolü oynuyor Afganistan'daki. Rasit Dostum'un çok siki CIA baglantilari var. Amerika'nin oradaki adami. Taliban bir adami, o Kabil'i isgal eden. Amerika'nin diger yedek kuvveti de iste bu Rasit Dostum ve bunlar gönderiliyor. Biz, bunu haber aliyoruz ve ben, Sayin Cumhurbaskanina 18 Ekim tarihinde gittigim zaman bir mektup biraktim; o mektubun bir nüshasini dosyaya koydum; o dosyada, o mektupta sunu söyledim: Bakin, Uygur bölgesine sabotaj timleri gönderiliyor. Gönderen Yarbay Ankara'da bir JITEM Yarbayi, vesaire falan filan, Rasit Dostum iliskileri, orada hepsi yer aliyor. Bunu derhal durdurun. Ben, bunu, o zaman basina açiklamadim. Herhalde, Sayin Cumhurbaskani, bunu Genelkurmaya gönderiyor; bir müddet sonra biz basina da açikladik ve derhal durdurun dedik bu tertibi. Genelkurmay Baskani bizzat topluyor Genelkurmayda ve diyor ki "bu tertibi durduracaksiniz; bu, yasadisi yeralti faaliyetidir. Benim altimi mi
oyuyorsunuz" diyor ve durduruluyor. Simdi, bu da, niye Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye böyle bir sey içine girsin. Türkiye'nin kendi içinde bir ulusal sorun var. Bilmem bir Kürt meselesi var; kendi içinde Alevî-Sünnî sorunlari var; yani, devamli, biz, birilerine sen de benim sorunlarini karistir diye bir malzeme mi yaratmak istiyoruz. Çok açiktir ki, burada Türkiye'nin hiçbir ulusal çikari yoktur, hiçbir. Güvenligi açisindan, bagimsizligi açisindan vahim seylerdir bunlar ve Çeçenlerin bir sorunu varsa, bilmem Türk halklarinin bir sorunu varsa, bunlar, siddet kullanilmadan, oralarda siddet kiskirtilmadan yasal platformlarda ve o ülkenin iç meselesi olarak ele alinarak , çözülebilir. Nasil Türkiye'nin Kürt meselesi iç meselesidir ve bu en temel bir tezdir. Türkiye, bütün dünyaya diyecektir ki, Kürt meselesi benim iç meselemdir; karisamazsiniz; bunu ben çözerim. Yok Avrupalilar gelecek, yok insan haklari gelecek, yok Amerika gelecek, teftis edecek; bu kabul edilemez ve biz, Birlesmis Milletlerin üyesiyiz ve bütün ülkelerin sinirlarini mesru olarak kabul ediyoruz, bunlari degistirmek gibi Türkiye Devletinin bir faaliyeti de olamaz. Buna ragmen, iste Çin'in bilmem Uygur bölgesine sabotaj timleri gönderiliyor ve Genelkurmay bunu durduruyor. Burada da Çiller örgütü ve bu faaliyet vardir. Besinci önemli dis tertip diyelim, Kuzey Irak'taki CIA faaliyetine bu örgütün karismis olmasidir.

MEHMET BEDRI INCETAHTACI (Gaziantep) - Abdullah Çatli örgütü diyorsunuz?..

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Çiller örgütü. Abdullah Çatli, Çiller örgütünün infaz sefi. Kuzey Irak'taki CIA tertiplerine...

BASKAN - Sayin Perinçek, bu bize verdiginiz belgede diyorsunuz bir yerinde: "General Dostum'la Türkiye'nin bu iliskileri ta Özal dönemine uzuyor ve orada JITEM'in dört elemani da su anda Dostum'un karargâhinda" diyorsunuz. Simdi, diyorsunuz ki, Çiller özel örgütü bu...

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Turgut Özal tarafindan kurulan örgütün devami bu efendim; bugün ,Çiller, etrafinda bir özel büroya dönüsmüstür; ama, bunun ilk kurucusu Turgut Özal'dir. Turgut Özal zamaninda bir özel büro kuruluyor. Bu özel büronun basinda Hiram Abas ve Mehmet Eymür var; yani, Abdullah Çatli'yla 1981 yilinda bulusan Hiram Abas var. Bu zaten o zamanlar basina çok yansidi ve hatta Turgut Özal'in bir plani var: MIT'i sivillestirelim. Bu, tabiî, kamuoyuna böyle sempatik sloganlarla sunuluyor, MIT'in sivillestirilmesi gibi; ama, aslinda, bu, MIT'in CIA'lastirilmasi planidir. MIT'in içindeki askerlerin temizlenmesi, askerler temizlenirken yurtsever bilmem ne unsurlarin da temizlenmesi ve MIT'in, tamamen, Hiram Abas'in kisiliginde, CIA'nin yüzde yüz kontrolü altina alinmasi tertibiydi. Bunu basaramadilar.

DURMUS FIKRI SAGLAR (Içel) - Hiram Abas'i niye öldürdüler; bunun için mi öldürdüler?

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Bilemiyorum onu; bilemedigim bir seyi söylemiyorum; ama, bence, o karanlik bir cinayet. Neden; taseron örgüt tarafindan öldürüldügü çok açik. Yani, onu Dev-Sol öldürdü diye çikti; ama, o taseron bir örgüttür. Niye öldürdü falan; bilemiyorum. Bilmedigim konularda bir sey söylemeyecegim; ama, bence, mesela bu soru anlamli bir soru.

HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Yalniz, müsaade ederseniz... Az önce, "bu     Özal tarafindan sivillestirilmesi adina tamamen      CIA kontrolüne verilmesi için MIT'in yapilan bir girisim" dediniz; fakat, 12 Eylülden sonra da -henüz 12 Eylül devam ediyor- generaller basta ve onlarin etkileri devam ediyor diye Amerika'nin "bizim oglanlar" seklinde ifade ediyorsunuz. Hem "bizim oglanlar" Millî Istihbarat Teskilati da ihtilalin olusmasi açisindan kullanilan zemin hazirlayan bir pozisyonda, bu pozisyonun basinda "bizim oglanlar" var ve bu "bizim oglanlar"in sivillesmeye dönük hareketinde, yine CIA'in   kontrolüne tamamen geçmesi gibi ilgili olarak degerlendiriyorsunuz. Ben, burada, kafamda kurguyu saglayamadim.

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Bir çelisme var gibi; degil, Söyle açayim efendim. Ordunun...

HAYRETTIN  DILEKCAN (Karabük)- Çünkü, büyük bir çeliski ortaya çikiyor. Amerika ihtilali yaptiriyor; ihtilalin generaller basinda ve MIT tamamen, ihtilali hazirlamak için altyapi olusturan bir konumda ve bir sivil cumhurbaskani, böyle bir örgütü "sivillestirelim" dedigi zaman,           tamamen CIA'nin kontrolüne girmesiyle ilgili bir hadise olarak degerlendiriyorsunuz. Kusura bakmayin kafamda o kurgu olusmadi.




MEHMET BEDRI INCETAHTACI (Gaziantep) - Özür dilerim, ayni soruyu soracagim. Buradaki "our boys" generaller mi?

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Evet, generaller: ama, 5 general.

MEHMET BEDRI INCETAHTACI (Gaziantep) - Darbe yapan "your boys" generaller.

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - "Our boys". Simdi, efendim, bakin, bu soru bence son derece anlamli ve çok tesekkür ederim böyle bir soru sorduklari için. Su bakimdan anlamli: Bir kere "our boys" dedikleri o 5 general bile -0 5 generalin disinda olan Haydar Saltik disinda- büyük ölçüde kendilerini bu oldubittiler sonucu bu müdahaleyi yapmakla zorunlu gördükleri yapmakla zorunlu gördükleri bir ortamda bulmuslardir. Haydar Saltik, Amerika'da darbecilik okulunda okumus, Türk askerî hiyerarsisinin tepesinde olan tek adamdir ve darbe planlarini 1978'de hazirlamaya basliyor; bir tek onun bilinçli olarak bu isin içinde oldugunu ben saniyorum. O öyle; bilinçli yani; ama, diger 5 general -Kenan Evren ve diger 4 tanesinin basindan, 1977'den itibaren, efendim biz Türkiye'yi istikrarsizlastiralim; Abdi Ipekçi'yi öldürtelim; ondan sonra diyelim ki, müdahale etmemiz lazim diye bir planin içinde olduklarini bilmiyorum. Kesin bilmiyorum. Daha çok benim gördügüm -belki biri daha öyledir falan ama- bir istikrarsizlastirma planiyla bunlar öyle bir ortama getirildiler ki, baska çare yok ortamina. Baska çare yok fikrini ben kendim savunmuyorum; onlarin degerlendirmesi bu. Burada, ama Haydar Saltik'in -ben tarih önünde konusuyorum, saniyorum teybe de alinmaktadir, ileride ortaya da çikacaktir...

Fabrikatör Perinçek TBMM Susurluk Araştırma Komisyonundaki ifadesine devam ediyor. (Önceki bölüm)

Ordudaki "Our Boys" (Bizim Çocuklar)

BAŞKAN - Zabıtlara geçiyor.

DOĞU PERİNÇEK - ... Orgeneral Genelkurmay İkinci Başkanı Haydar Saltık'ın, o zaman, bu işte bilinçli olarak ve tamamen CIA'la da bağlantılı olarak bu işin içinde olduğunu kuvvetle, elimdeki bilgilere dayanarak kuvvetle sanıyorum. Yani, tespit ediyorum diyemeyeceğim. Başka yaptıklarıyla da birleştirdiğim zaman. Ordu, beyefendi komple bir şey değil; yani, ordu, her şeye rağmen, Mustafa Kemal'in kurduğu ordudur ve o dönemden önemli birikimler gelenekler taşır. Ne kadar tahrip edilse, ne kadar NATO'ya gitse, ne kadar Amerika'yla bağlantıları olsa, onun içinde bizim Kurtuluş Savaşımızın bazı kalıntıları, mirası vardır. O, tamamen tasfiye edilememiştir. Bu bütün Türkiye için geçerli, yalnız ordu için değil. Yalnız, ordu için daha da geçerlidir. O bakımdan, ben, 12 Eylül'ün, hiyerarşinin tepesindeki 5 generalden Amerika'nın "our boys" diye söz ettiğini söylerken, bütün ordu için bunu kabul etmiyorum. Öyle olmadığı çok açık; yani ,bir yandan 5 general onları yaparken, bir yandan ordunun kurumları, mekanizmaları içerisinde o İstiklal Savaşı gelenekleri, bağımsızlık gelenekleri falan, belli ölçülerde belli kurumlarda yaşamaktadır.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bedrettin Demirel'in açıklamasını daha sonra buna mı bağlıyorsunuz?

DOĞU PERİNÇEK - Evet, işte Demirel de. Demirel 1960'larda "Morisson Süleyman" falan dedi, affedersiniz...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Ben Bedrettin Demirel'i söylüyorum efendim.

DOĞU PERİNÇEK - Onu bilmiyorum.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Onun bir açıklaması var, sizi teyit eden...

DOĞU PERİNÇEK - Ne diyor efendim?

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - İhtilalin şartlarının hazırlanmasıyla ilgili.

ABD'de Darbecilik Okulu

DOĞU PERİNÇEK - Haydar Saltık hazırlıyor, planları o yapıyor. Haydar Saltık önemli; Türkiye'nin askerî hiyerarşisi içinde Amerika'daki darbecilik okulunda eğitilmiş tek adam. Amerika'da darbecilik okulunda eğitiliyor. Neyse. O ordu burada komple değil, bütünüyle böyle bir şeyin içinde yer almıyor ve hepimiz biliyoruz, MİT'in içinde eskiden beri askeriye de var, sivil kuvvetler de var. Ben sivil kuvvetlerin tamamı CIA'cıdır da demiyorum; o çok yanlış veyahut da oradaki askerlerin tamamı yurtseverdir ve millî kuvvetlerdir de demiyorum; ama, MİT'in sivilleştirilmesi planı aslında bir sivilleştirme planı değildir diyorum. MİT sivilleştirilebilir; ama, yurtsever bir bakış açısıyla ve...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kendi yorumunuzu söylüyorsunuz

Hiram Abas Abdullah Çatlı'larla o işleri yapan adam

DOĞU PERİNÇEK - Evet kendi yorumum. ...ulusal bir teşkilat haline dönüştürülmesi düşüncesiyle de sivilleştirilebilir; ama, bu sivilleştirmenin öyle olmadığı şuradan anlaşılıyor. Başında Hiram Abas var. Hiram Abas kim; Abdullah Çatlılarla o işleri yapan adam. Hiram Abas kim; Amerika'nın MİT içindeki en yakın adamı. Zaten Amerika'nın en yakın adamı; şu kadarı belli: Abdullah Çatlı ile 1981 yılında buluşuyor. Kim buluşur ve onunla birtakım tertiplere girer. Devam edelim. Kuzey Irak: Kuzey Irak'ta da gördük; işte son Irak Hükümetiyle -Irak Kürdistan Demokrat Partisi Barzani'nin liderliğindeki- arasındaki ittifak üzerine orada Amerika darbeler yedi ve birtakım CIA ajanları kaçıştılar çil yavrusu gibi. Guam Adasına götürüldüler. Bu olayları hepimiz yaşadık. CIA peşmergeleri diye yani. Amerikan resmî makamları da bunu kabul etti. Gazeteler de yazdı; çok açık yani. Kuzey Irak'ta bir faaliyet var. Kuzey Irak'taki faaliyetine işte bu Çiller özel örgütü de büyük ölçüde dahil oluyor. Şimdi, bunların toplamına baktığımız zaman Türkiye ile Rusya'yı karşı karşıya getirmek; Türkiye ile İran'ı karşı karşıya getirmek; Türkiye ile Irak'ı; Türkiye ile Azerbaycan'ı karşı karşıya getirmek; Irak üzerinden Türkiye ile bütün Arap dünyasını karşı karşıya getirmek. Türkiye ile hatta hiçbir problemi olmayan ve iyi ilişkiler geliştirmesi Türkiye'nin çıkarları açısından şart olan Çin Halk Cumhuriyetini karşı karşıya getirmek. Bunun bir Amerikan çıkarlarına hizmet eden bir faaliyet olduğu çok apaçıktır ve bu neyle ilgilidir? Deniyor ki -resmî olarak Amerikan kaynaklarında göörüyoruz- "Türkiye kriz bölgelerine müdahale gücü olmalıdır." Bu Foreign Reports, Foreign Affairs, Mediterranean Ouarterly diye demin adlarını verdiğim yarı resmî organların hepsinde bu geçiyor. "Türkiye kriz bölgelerine müdahale gücü olmalıdır." Açınız Çiller'in katıldığı hükümetlerin programlarını; hepsinde bu ibare aynen vardır ve 1994 yılına kadar Doğan Güreş tarafından da bu ibare Savunma ve Havacılık Dergisinde yayımlanmıştır -benim verdiğim dosyalarda var- aynen kullanılmıştır; yani, Amerikan yarı resmî organlarında deniyor ki, "Türkiye'nin misyonu kriz bölgelerine müdahale gücü olmalıdır." Neresidir bu kriz bölgeleri? Kafkaslar, Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya. Bakıyoruz, bizim hükümet programlarımıza giriyor bu; bakıyoruz Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, bu ibareyi aynen kullanıyor. Yani, Türkiye hükümetleri, son Refah Partisi-Doğru Yol Partisi Hükümeti Programında aynen bu ibareye rastlamadım; ama, bunu çağrıştıran ibareler var; ama, evvelki hükümet programlarında, Çiller'in bulunduğu, bütün Başbakanlık yaptığı ve daha sonra Anavatan Partisiyle kurduğu Hükümet Programlarında bu aynen var ve işte, bunu Türkiye'ye kabul ettirmek zor. Türkiye'nin geleneksel bir politikası var: "Yurtta barış, cihanda barış" diye Mustafa Kemal Atatürk tarafından tanımlanmış bir politikası var. Sadabat Paktı, Ortadoğu ülkeleriyle dostluk; Balkan Paktı, Balkan hükümetleriyle dostluk; kuzeyimizdeki kim olursa olsun, Sovyetler Birliği, vesaire, çatışmalara girmemek. Bu politika çizilmiş ve sınırların ötesinde, işte sınırları genişletme falan filan gibi hevesler, hayaller içinde olmamak; fakat, 1980'lerden sonra Amerika şunu Türkiye'nin önüne getiriyor -bu o zamanki MİT Başkanı Fuat Doğu tarafından da söylenmiştir- artık biz bunları terk edelim, cihan Türklüğü politikasına ve işte bütün Rusya'daki, Sovyetler Birliğindeki o zaman İslamlarla birleşme politikasına dönelim diye Fuat Doğu formüle etmiştir. Hatta aynen böyle; bırakalım "yurtta sulh, cihanda sulh"u; bu eskimiştir; bugünkü dünya realitesi tarafında geçersizdir. Biz, cihan Türklüğü politikasına ve İslam politikasına dönelim ve Orta Asya'daki Türklerle, şunlarla, bunlarla ilgilenelim şeklinde formüle edilmiştir. Bu, tamamen Amerika'nın planlarıyla bağlantılıdır ve Türkiye'yi, komşuları aleyhine böyle cereyanların içine sokma amacıyla ilgilidir. Bakın, ben, şunu ayırıyorum: Biz, tabiî Türk Cumhuriyetleriyle özel ilişkiler içinde olacağız. Orta Asya'daki Türk Cumhuriyetleriyle Türkiye Cumhuriyeti kesinlikle -tabiî kültürel bağları, dil bağları, ekonomik çıkarları hepsi mazlum milletlerdir bunlar- ilişki içinde olacak; kardeşlik olacak; onlarla ilişkilerimiz başkalarından farklı da olacak; özel bir yer de verilecek; bunların hepsi doğru politikalardır; ama, bunun, ötesinde buralarla başka, Amerika çıkarları adına ilgilenmek, buralarla komşuları arasında kavgalar çıkarmak. Çünkü, ne Özbekistan ne Kırgızistan ne Türkmenistan ne Kazakistan ne Azerbaycan, Rusya ile veya Çin'le bir çatışma içine girmek istemiyor. "Bizim oralarla sıkı bağlarımız var "diyor. Türkiye, köprü başı olarak Amerika'nın. oralara girip bu tür çatışmaları kışkırttığı zaman benim demin tanımladığım, Türkiye'nin ulusal çıkarlarından farklı bir kanal içine girmektedir. İşte, Çiller özel örgütünün esas, menhus diyeceğim rolü buradadır. Türkiye'yi birtakım oldubittilerle, bütün çevresiyle ve Asya'yla çatışma içine sokmak ve sonunda Amerika'yla kader bağından başka bir alternatif bırakmamak. Çünkü, hatırlayalım, Birinci Dünya Savaşına biz nasıl girdik; Sivastopal'ı gitti, Goben Breslav bombaladı; ondan sonra paldır küldür biz kendimizi savaşın içinde bulduk. Bu sefer Goben Breslav rolünü işte bu örgüt oynamaktadır; Azerbaycan darbesi, falan filan demin saydığım kışkırtmaları ve tertipleri yaparak; Goben Breslav'dır...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Eşref Bitlis?..

DOĞU PERİNÇEK - Evet... Oraya şimdi geleceğim.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Ben, burada bir hususu öğrenebilir miyim, az önce konu geçmeden. Kuzey Irak'ta da özel örgütün Amerika'ya Guam Adasına CIA ajanlarının taşınmasında rol aldığını, birlikte hareket ettiklerini söylediniz; ancak, ben burada yine bir kurgu sağlayamadım. Kamuoyunda kumarhane, eroin ticareti veya benzeri birtakım işlerle, yasadışı işlerle ilgili olarak malum kişilerin, mesela Topal cinayeti, Behçet Cantürk'ün... Yani PKK'ya finansman desteği noktasında veya PKK'ya şantaj yoluyla para vermek mecburiyetinde kalan şahısların özel örgüt tarafından temizlendiğine dair kamuoyunda, basın yayın organlarında iddialar var. Şimdi, Amerika'nın PKK'ya destek verdiği noktasında, en azından lojistik destek verdiği veya müsamaha gösterdiği noktasında genel bir kanaat var kamuoyunda. Şimdi, bakıyoruz, Amerika PKK'ya lojistik destek veriyor; PKK'nın desteklediği şahıslar veya PKK'ya destek veren şahıslar öldürülüyor. Yine Amerika'yla çıkarları tevlit etmiş, birleştirilmiş şahıslar bu işlerin içinde oluyor. Yani, o zaman, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dışında, tamamen, bu şahısların birbirleriyle bir gösteri maçı yapar gibi uğraşmaları kurgusu ortaya çıkıyor; ben, burada bu bağlantının nasıl kurulduğunu mantıken, zihnimde belki bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor; belki anlatım şeklinizdeki bağlantıları dikkatle dinlerken kaçırmış olabilirim diye düşünüyorum; ama, öldürülen şahıslar PKK sempatizanı olacak veya PKK'ya destek veren şahıslar olacak. Bu şahıslar CIA'in güdümünde olan şahıslar tarafından...

DOĞU PERİNÇEK - Yani, iki tarafta CIA, Amerika var, niye birbirlerini öldürüyor diyorsunuz.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Şimdi, Amerika, yani bizi seyretsin diye ringe iki tane boksör çıkarmış; bizler de seyredelim. Amerika, acaba sadece şu mantıkla mı yapmaktadır; işte benim gücümü görün, ben kendi kendimle de kavga edebilirim gibi bir pozisyon mu sergilemek istiyor. Böyle bir ... imajı vermek suretiyle, dünya kamuoyunda güç gösterisinde bulunmak için mi bunları yapıyor? İki tane CIA bağlı örgüt, ikisi de CIA tarafından... Bu mu anlatılmak , isteniyor; yoksa Amerika sırf kukla oynatmak için, dünya sahnesinde siyaset yapma yakından bildiğimiz için bunu da kafam pek algılamıyor. Yani, o bağlantılar birinden birisinin yanlış olması gerekir diye düşünüyorum ben. Kusura bakmayın, eğer yanlış yorumladıysam. Benim, anlattığınız şeylerden ortaya çıkarabildiğim kurgu kopuklukları olarak değerlendiriyorum.

DOĞU PERİNÇEK - Efendim, şimdi, birinci nokta, niye kopukluk olsun. Azerbaycan darbesini Amerika'nın yaptırdığı açık. Burada, karşıda Amerika'nın bir gücü yok.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yok, ben, Azerbaycan'la ilgili demedim. Irak'la bağlantılı olarak...

Sağ-Sol Örgütler ve Mafya Eroin Aracılığıyla Kontrol Altında

DOĞU PERİNÇEK - Şimdi, onu söyleyeceğim. Bakın, efendim, bu çok önemli. Çiller özel örgütü PKK ile aynı çanaktan beslenmektedir. Nasıl; PKK Suriye'den uyuşturucuyu getirmektedir; bunlar almaktadırlar ve Ege güzergâhı denen yol üzerinden Avrupa'ya sevk etmektedirler. Abdullah Çatlı, burada, Hollanda bağlantısıdır. Hüseyin Kocadağ da Fransa bağlantısıdır. Bunların Hollanda'da ve Fransa'da ayakları vardır ve...

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Özür dilerim, bağlantılarla ilgili olarak; Fransa ve Hollanda bağlantısı derken, müşahhas, bizim için ülkemizde olmayan şahıslar olması hasebiyle, bilinen, maruf olarak bilinen isimler verebilir misiniz?

İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI DOĞU PERİNÇEK - Efendim, bu, işte Türk mafyası deniyor, şu deniyor, bu deniyor; hatta birtakım sol maskeli örgütler var Fransa'da. Bunlar birtakım sol maskeli örgütleri de kullanıyor. Eroin işinin içine birtakım, kendisinin sol diye tanımlayan örgütler çekilmiştir. Eroin aracılığıyla tamamen kontrol altına alınmıştır. Çünkü, onlara da eroin ihalesi verdiğiniz ve onları buradan beslediğiniz zaman, her türlü ihaleyi de yaptırabilirsiniz. Yani; diyelim "Sabancı'yı öldürt" veyahut da "Sabancı'nın kardeşini öldürt" dediğin zaman o öldürür.

BAŞKAN - Biraz toparlarsanız...

İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI DOĞU PERİNÇEK - Tabiî, ben sorular üzerine... Yani, sonuç itibariyle burada bunlar siz dediniz ki "Amerika PKK'ya müsamaha gösteriyor." Doğru. Amerika PKK'ya müsamaha gösteriyor. Neden...; çünkü, Amerika Türkiye'ye diyor ki "benim kriz bölgelerinde müdahale gücüm olacaksın." Burada da kritik sorun nedir; Kuzey Irak'ta bir Kürdistan kurulacak, sen de bunu himayen altına alacaksın. Amerika'nın Türkiye'ye dayattığı plan budur ve bütün bu kavgalar bilmem neler en sonunda bu eksende oluşmaktadır buraya dikkatinizi çekeceğim. Çiller, burada, Amerika'nın dayattığı -Turgut Özal'da bunun içindeydi- Turgut Özal-Çiller çizgisi Amerika'nın dayattığı Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulsun, biz de bunu himaye altına alalım, Musul Kerkük petrollerinden de yüzde 5- yüzde 6 hisse alalım, Sayın Turgut Özal'ın o zamanki ifadesiyle "1 koyalım 5 alalım" ve Turgut Özal, Baker geldi, 1991 başında Çankaya'da görüştü, hemen arkasından şunu söyledi; Irak halkları, Körfez Savaşı öncesinde ve Kürtleri himaye altına alalım diye Özal söylemedi mi? Kim getirdi ona, Baker getirdi bu planı. Bunun dosyada var. Genel Kurmay istihbarat belgeleri var. Türkiye ile Peletro arasında Türkiye ile Robert Douch arasında gizli görüşmeleri, genelkurmay istihbaratı saptamış, buralarda Amerikalılar açıkça söylüyor. Dışa açıklarken diyorlar ki "Irak'ın toprak bütünlüğü" içeride diyorlar ki "Irak'ı böleceğiz, ya siz geçin bu Kuzey Irak'taki Kürt devletinin başına, onu koruyun veyahut da biz bu işi İran'a vereceğiz. Siz yapmazsanız İran'a vereceğim ve Türkiye bölünecek." Amerika açıkça Türkiye'ye şunu diyor "ya büyüyeceksin, ya küçüleceksin" bunu Cengiz Çandar gibi, Amerika'nın bir numaralı... Şimdi, burada, Çiller'in Amerika ile birlikte olduğu açık. İki; PKK ile aynı eroin işinden gelir sağlarken de Çiller yine var. Onun için burada bir tutarsızlık yok. Bütün sorun Türkiye açısından, bu ABD'nin kriz bölgelerine, müdahale gücü olacak mıyız, olmayacak mıyız sorunudur. Bütün bölünmeler bu noktada cereyan etmektedir ve burada kritik olan da, Kuzey Irak'ta kurulacak, Amerika'nın kuracağı, Kürt devletini himaye altına alacak mıyız, almayacak mıyız sorunudur; bütün bölünmeler... Çünkü, bunu himaye altına aldığınız zaman İran'la da cephe cepheye geleceksiniz, Arap dünyasıyla da cephe cepheye geleceksiniz, Rusya'yla da cephe cepheye geleceksiniz. Bir tek Amerika ile birleşeceksiniz. Hatta, Avrupa'yla da cephe cepheye geleceksiniz; çünkü, orada Amerika'ya bağlı bir Kürdistan, ikinci bir İsrail oluşmasını Avrupa da iyi karşılamayacaktır. 

Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis'in Katledilme Nedeni:

Türkiye ile Amerika arasındaki kader bağları sıkılaştırılacak, Türkiye'nin Amerika'dan başka hiçbir seçeneği kalmayacak; tabiî, bunun sonuçlarını hepimiz düşünebiliriz. İşte, bu soruşturmanın gelip dayandığı nokta, bu nedenle Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis'in katledilmesidir. Bence, Ömer Lütfü Topal cinayetinden giderek... Tabiî, bunun üzerine gidilmeli, araştırılmalı, açığa çıkarılmalı, çok önemli; ama, esas sorun, Eşref Bitlis'in ve Uğur Mumcu'nun öldürülmesidir ve orayı aydınlattığımız zaman, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı tertipler, dayatmalar aydınlanmış olacaktır ve Türkiye'nin bağımsızlık ve güvenliği açısından önemli mesafeler alınmış olacaktır. Şimdi, Eşref Bitlis Jandarma Genel Komutanımız; bakıyoruz,Genelkurmay Başkanı olacak. Muhittin Füsunoğlu emekliye ayrılacak, 94 Eylülünde Doğan Güreş emekliye ayrıldığı zaman, geleceğin genelkurmay başkanı. İkincisi; Eşref Bitlis, demin söylediğim Amerikan dayatmasına, orduda kahramanca direnen bir orgenaralimiz. Bütün bu Amerikan planlarını ortaya çıkarıyor. Hatta, bizim elimize şimdi, yeni belgeleri geldi; Amerika'nın bölge ilkelerinden, Türkiye'den Irak, İran Suriye'den gizli, bilmem ne bayrak diye gizli birtakım tatbikatları var. Bu gizli tatbikatta işte o CIA peşmergeleri falan diye hepimizin hayret içinde kaldığı 5 bin tane Amerika'nın orada adamları var falan. Bu 5 bin tane peşmerge aslında bir askeri kuvvet. Bunlar CIA ajanı değil Barzani'yi de oradan temizleyecek bir, kuvvet. Hiçbir güç, 5 bin tane iyi eğitilmiş bir kuvvete Kuzey Irak'ta karşı koyamaz ne Barzani, ne Talabani. Hepsini temizleyecek ve Amerikan Kürt devletinin çekirdek gücünü oluşturmuş. Bunu, Eşref Bitlis saptıyor. Hatta, birtakım Amerikan askerî istihbaratının kanallarına vesaire girerek de belgeler saptıyor. Bunu, çeşitli raporlar halinde, aynı zamanda Çekiç Güç'ün faaliyetlerini saptıyor. Çekiç Güç'ün gıda yardımı, insanî yardım adı altında Kuzey Irak'a nasıl birtakım silahlar götürdüğünü. Çekiç Güç'ün oraya tamamen bir Kürt devletinin kurulması amacıyla Kuzey Irak'ta yerleştirildiğini, Irak'ın bölünmesine hizmet ettiğini ve Irak'ın bölündükten sonrada orada bir hançer yerleştireceğini, bu hançerin bazen İran'a bazen Türkiye'ye bazen Irak'a bazen Suriye'ye yani İsrail gibi bütün bölge ülkelerine karşı kullanılacağını da Eşref Bitlis saptıyor. Bu saptamalarını raporlar halinde Genelkurmay Başkanlığına veriyor. Hatta o zamanki Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın "aranızda Doğan Güreş'le ne var; bunu bana bildirir misin demesi" üzerine, bu Doğan Güreş'le ayrılıklarını da Orgeneralimiz Eşref Bitlis -toprağı bol olsun- Özal'a bir rapor halinde, bir mektup halinde sunuyor. O mektup da basında, 93 Eylülünde Aydınlık Gazetesinde özet olarak çıkmıştı. Bu mektubun Semra Özal'da olduğunu duyduk, mutlaka Cumhurbaşkanlığı arşivlerinde vardır; komisyonunuz getirtebilir, son derece önemli.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Farklılaşma nerede?

DOĞU PERİNÇEK - Farklılaşma şurada. Doğan Güreş, Amerika'nın kriz bölgelerine müdahale gücü misyonunu benimsiyor. Bu bir rivayet değil, Savunma ve Havacılık dergisini açarsanız, orada iki defa Doğan Güreş tarafından bunun ifade edildiğini resmî olarak görürsünüz. Savunma ve Havacılık dergisi askeriyenin çıkardığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çıkardığı bir dergidir. Eşref Bitlis ise bunun karşısında. Biz diyor Amerika'nın kriz bölgelerine müdahale gücü olursak parçalanırız. Sayın Orgeneral Eşref Bitlis'te bunun Sevr olduğunu tespit ediyor haklı olarak; bölünme burada. Bu bölünme biliniyor.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, bu Millî Güvenlik Kurulunda konuşulması gerekecek kadar önemli bir konu.

DOĞU PERİNÇEK - Tabiî konuşulmuştur.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, bu fikir ayrılığı bir yerden bir yere tercihte bulunulması gerekir. İki farklı görüş varsa eğer. Bu iki farklı görüş, Millî Güvenlik Kurulunda tercih olarak...

DOĞU PERİNÇEK - Doğan Güreş hakim. Doğan Güreş-Çiller. Bakın, o zaman Türkiye'yi kim yönetiyor. Başbakan Tansu Çiller, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş. Mediterranean Quarterly ve Foreign Reports'ta aynen şöyle yazıyor "1994 Eylülüne kadar, Türkiye'de Doğan Güreş-Tansu Çiller ikilisi hakimdi ve Türk Ordusu tamamen Amerika'nın anlayışlarıyla uyum içindeydi: 1994 Eylülünden sonra bu bozuldu. Türk generalleri hizadan çıktı" aynen bu ifade. Doğan Güreş'in emekliye sevk edilmesinden sonra, Türk generallerinin hizadan çıktığını Amerikan kaynakları yazıyor, biz oralardan öğreniyoruz.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, dediğiniz konuda o zaman Millî Güvenlik Kurulu, Doğan Güreş, Başbakan Tansu Çiller; yani, devleti, tamamen yönlendirecek olan şahısların ve kurumların bu hususta Amerika'nın kriz bölgelerine müdahale noktasındaki politikalarını aynen benimsediklerini ve tabi olacaklarına dair bir...

10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***


Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor! BÖLÜM 8

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor!  BÖLÜM 8



DOGU PERINÇEK - Konuyu açmak için somut bir olguyla girecegim. Geçen gün 32 nci Gün programinda  yer aldi biliyorsunuz, 1981   yilinda Abdullah Çatli ile MIT Müstesar Yardimcisi Hiram Abas bulusuyor. Yilin 1981 olduguna tekrar vurgu yapiyorum. 32 nci Gün programinda yer aldi ve Cumhuriyet Gazetesinin televizyon sayfasinin -9 Aralik tarihinde- kösesinde ufacik olarak bu çikti. Son derece önemli bir bulusma; çünkü, MIT Müstesar Yardimcisi ile 1980 öncesindeki birçok olayda basrolde olan Abdullah Çatli bulusuyor. Hangi olaylarda; Abdi Ipekçi cinayeti, Dogan Öz cinayeti, Bedri Karafakioglu falan, bir dizi Türkiye'nin en degerli aydinlarinin katledilmesinde Abdullah Catli basrolde, reis... Bütün bu tetikçi takiminin reisi durumunda. Bu, devlet tarafindan biliniyor; çünkü, daha 80 öncesinde, Bahçelievler katliaminda, Sayin Abdi Ipekçi cinayetinde Mehmet Ali Agcalarin rolünün ortaya çikmasi, burada arka planda olanin Abdullah Çatli oldugunun bilinmesi; yani, ne demek: MIT Müstesar Yardimcisi, bir katil çetesinin sefiyle 1981 yilinda bulusuyor. Bu, son derece anlamli. Niçin anlamli; biliyorsunuz, Türkiye, 12 Eylüle, bir istikrarsizlastirma operasyonu ile getirildi. Bizi 12 Eylüle götüren olaylari bir hatirlayalim; birçok aydinimiz birbiri pesi sira vuruluyor, önemli tertipler oluyor ve 12 Eylül öncesinde öyle bir 'durum ortaya çikiyor ki, bir ortam hazirlanmis, askerî hiyerarsiye, bir anlamda, olaya müdahale etmek disinda bir çare birakilmamis ve 12 Eylül) günü CIA'nin Ortadogu istasyon sefi Paul Henze biliyorsunuz... 1980, 12 Eylül... Hani 12 Eylül askerî müdahalesi oldu ya... O gün, CIA'nin Ortadogu istasyon sefi Paul Henze Amerika'ya sunu bildiriyor "Our boys have done" Yani, bizim oglanlar bu isi becerdi, yapti. Tirnak içinde bizim oglanlar dedigi, o zamanki Türkiye'nin Genelkurmay Baskani ve kuvvet komutanlari... Yani, CIA sefi, Türkiye'nin en yüksek generallerinden, bizim oglanlar diye bahsediyor. Simdi, bu, ne bakimdan önemli. Demek ki, 12 Eylül, Amerika Birlesik Devletlerinin hazirladigi bir olay. Zaten, daha sonraki gelismelerle de bu kanitlanmistir ve 12 Eylül günü "bizim oglanlar bu isi becerdi" diye Amerika'ya rapor vermesi, onun, 12 Eylül'ün tamamen Amerikan Devleti tarafindan planlandigini göstermektedir. Tabiî, bunun çok kanitlari var. Ben, burada, uzun boylu onlara girmeyecegim; ama, bu son derece somut bir kanittir. Demek ki Türkiye'yi istikrarsizlastiran 12 Eylül öncesindeki o bir dizi olayda, CIA ve Amerikan faaliyetlerini aramak gerekir ve burada, Abdullah Çatli'nin özel bir rolü oldugu gözüküyor. Nedir, Abdullah Çatli; Ülkü Ocaklari Ikinci Baskanidir ve bir anlamda ÜIkücü Ocaklarinin bütün illegal faaliyetinin bir numarali sorumlusudur. Artik bunlar, sikiyönetim mahkemelerinde saptanmis konular; yani, mahkeme ifadeleri, Haluk Kirci'nin Bahçelievler katliamindaki ifadeleri, Dogan Öz dosyasi, diger bütün dosyalar, MHP dosyasi 1980'den sonrasi vesaire Abdullah Çatli'nin özel rolünü görüyoruz. Bir yeralti faaliyetinin basindadir; ama, burada, ne ortaya çikmaktadir; bir kere, bu faaliyetin bir amaci var. Türkiye'yi istikrarsizlastirmak. Bir istikrarsizlastirma operasyonunun aleti olarak bu faaliyete girmistir. 

Peki, Türkiye'yi istikrarsizlastiran kimdir; 12 Eylül darbesini hazirlayan, Türkiye'yi o kosullara iten kuvvet Amerika Birlesik Devletleri. Peki, burada, Amerika Birlesik Devletleri bu Abdullah Çatli'lari nasil kullanmistir; yani, Amerikali bazi sarisin adamlar gelip onlara "sunu sunu yap" mi demistir? Tabiî, öyle olmadigini tahmin ediyoruz. Türkiye'de var olan, devlet içerisindeki bazi kamu görevlilerini kullanarak bunu yapmistir. 1981 Hiram Abas, Abdullah Çatli bulusmasi, Iste, bunun ipucunu vermektedir. Yani, Hiram Abas'lar, eskiden beri zaten bilinir, Hiram Abas. Mehmet Eymür çifti, CIA'nin MIT içerisindeki adamlaridir; bu ispatlanmistir artik. Neden ispatlanmistir, Türkiye'nin istikrarsizlastirma operasyonunda bunlar, Abdullah Çatli'lari kullanmis. Yani, ne olmaktadir; bugün, bütün bu eylemlerden bir devlet isi ve devlet görevi olarak söz edilmektedir. Dikkatinizi çekiyor tabiî bu. En önemli konu çünkü. O zaman, su soru önünüzdedir: Abdi Ipekçiyi katletmek bir devlet isi midir? Dogan Öz'ü katletmek bir devlet isi midir? Nihat Erim'i katletmek bir devlet isi midir? Bakin, her iki taraftan da var. Diyelim, sagcilar, solcular, vesaire, Nihat Erim'in katledilmesi de Türkiye'yi istikrarsizlastirma operasyonunun bir parçasidir. Bunlar birer devlet isi midir? Devlet bir kere burayi açikliga kavusturmak zorundadir; çünkü, bazi kamu görevlileri bu isin içerisine girmistir ve Abdullah Çatli'larin, bugüne kadar Türk Ceza Kanunu ve diger Türkiye'nin hukuk sisteminin disinda, istisna, imtiyazli bir konumda olmalarinin izahi buradadir; yani, bu adamlar bu kadar suç isliyor, öldürüyor, vuruyor, kiriyor, eroin ticareti yapiyor, bu Avrupa tarafindan saptaniyor, Isviçre'de hapse atiliyor vesaire. Ondan sonra Türkiye'ye geliyor, polisle birlikte hareket ediyor,

Milletvekili Sedat Bucak'la ayni otomobilin içerisinden çikiyor, bir sürü iliskiler, sayin bakanlarla, hatta basbakanlik yapan Çiller'le yakin baglari var. Bu baglari, bizzat Çiller tarafindan, Agar tarafindan itiraf ediliyor, bunlarin kahraman oldugu belirtilerek ve bunlar korunarak. Bütün bu iliskiler agi ve Abdullah Çatli'larin korunmasi, bunlarin ayni zamanda bir kamu isi yaptigi, -tabiî, burada tirnak içerisinde kamu isi diyorum- birilerine göre, kamu görevlileriyle baglantisinin çok açik kanitlaridir. Simdi, 1981'deki Hiram Abas bulusmasi, geçmisiyle ilgili bir meseleyi aydinlatmaktadir; çünkü, Hiram Abas kiminle bulustugunu biliyor. Abdullah Çatli'yla bulusuyor. O bulusmada Mehmet Eymür'ün adi geçmiyor; ama, Mehmet Eymür'e sorulmalidir. O bulusmayi onun bilmemesi mümkün degildir. Hiram Abas'in en yakinidir, birlikte hareket etmislerdir, her türlü maceraya, faaliyete, kanunsuzluga birlikte girmislerdir, Mehmet Eymür'ün bilmemesi mümkün degildir; çünkü, Hiram Abas, orada, özel bir ticaret isi, özel bir is, özel bir kiz isteme isi falan için bulusmuyor Abdullah Çatli'yla ya da yarenlik etmek için de bulusmuyor. O zamana kadar ki baglantinin bir parçasi olarak bulusuyor ve ondan sonraki birçok seyi de açikliyor. Ondan sonrasi nedir; ondan sonra su olaylari görüyoruz: Papa suikasti, altindan yine bu Abdullah Çatli çikiyor. Mehmet Sener, Abdullah Çatli, Mehmet Ali Agca, efendim, Yavuz Çaylan, bu ekibin diger adamlari. Papa suikastini bunlar yapiyor. Papa suikastinin tamamen Polonya olayiyla ilgili olarak CIA tarafindan yaptirildigi da biliniyor. Daha önce, 1980 öncesindeki istikrarsizlastirma operasyonunda, bu Abdullah Çatli takimi, belki MIT üzerinden MIT içerisindeki bazi adamlar üzerinden CIA tarafindan kontrol altina alindi ve o operasyonda kullanildi; çünkü, ben, burada, olgulardan bahsediyorum. Bu insanlarimiz öldürüldü, Abdi Ipekçi'ler falan öldürüldü, birileri öldürdü ve bir planin parçasi olarak öldürüldü, kisisel husumet nedeniyle falan degil. Sonra öldürülen bir kisi degil, bunlarin cesetleri yerde duruyor. 1981'e kadar, bunlarin Hiram Abas, Mehmet Eymür'ler tarafindan CIA adina kontrol altina alindigi ve belki, bu tetigi çekenler falan bu iliskiyi biliyor mu, bilmiyor mu, orasini bilemem; ama, onlar üzerinden, Amerika Birlesik Devletlerinin istikrarsizlastirma operasyonunda kullanildiklari apaçik ortadadir. Simdi, 1981 sonrasina geliyorum. 1981 sonrasinda bu olay, dogrudan dogruya bir iliskiye dönüsüyor. Nasil dogrudan dogruya bir iliskiye dönüsüyor? Bir kere, Papa suikastinde CIA ile dogrudan dogruya bunlar iliskiye giriyorlar, ondan sonra, Aktüel Dergisinde çikti, baska dergilerde çikti. Bir Fransiz gazetecisi bunu etrafli olarak somut delilleriyle aydinlatti. Bu takim, Abdullah Çatli takimi, Amerika'ya götürülerek, orada, bir CIA egitiminden geçiriliyorlar ve Italya'daki mafya lideri -CIA'ci oldugu bütün Italya'da açiga çikmis durumda- onunla birlikte götürülüyorlar ve ayrica bir Amerika n egitiminden geçiriliyorlar. Demek ki, bu baglanti, 1981 sonrasinda o baglantida kullanilanlarin da suurlu olarak, bilerek yaptik(ari bir ise dönüsüyor ve bunun bedeli olarak da, iste, Abdullah Çatli, Isviçre'deki Bostadelle Cezaevinden CIA tarafindan çikariliyor. Eroinden mahkûm ediliyor, Almanca dosyalarini biz getirttik size takdim edebiliriz önümüzdeki gelisme içerisinde...

BASKAN - Nereden aldiniz o dosyalari?

DOGU PERINÇEK - Isviçre'den getirttim.

BASKAN - Mahkeme dosyalari degil mi?

DOGU PERINÇEK - Mahkeme dosyalari evet, iddianamesi var ve bu iddianamede Çatli'larin bu eroin isi yaptiklari öyle, yok efendim, posta kutusuna eroin koymuslar, bir komplo yapmislar, komploya kurban gitmisler falan degil, yüzlerce delil...

BASKAN - O dosyayi tabiî...

DOGU PERINÇEK - Size sunacagim tabiî Almanca iddianameyi ve hükümleri. Fakat, peki, yedi yila mahkûm edilen Abdullah Çatli nasil Isviçre'nin Bostadelle Cezaevinden çikartiliyor, bizim Türkiye Devleti içerisindeki kamu görevlilerinden ögrendigimize göre, bu Türkiye Devletinin isi degil. Tabiî. Türkiye Devleti çikardiysa o da bir rezalet; ama, dogrudan dogruya CIA. Amerika . Birlesik Devletleri "bu benim adamimdir" diyerek Isviçre nezdinde girisimde bulunuyor ve Abdullah Çatli'yi cezaevinden daha hüküm infazi bitmeden çikartiyor. Bu da, su bakimdan önemlidir; yani, bunlar Amerika'yla öyle kuvvetli bir baglanti içine girmisler ki, kurtariliyorlar cezaevinden. Eroin kaçakçiligi gibi bir ise dahil olduklari halde kurtariliyorlar. Simdi, burada, Hiram Abas'lara, bazi MIT görevlilerine sormak lazim, siz, 1981'de bu adamlarla bulustunuz, bu adamlari himaye altina aldiniz, bu adamlarin suçlu oldugunu ben biliyorum 1980 yilinda, gazeteler yaziyor, sikiyönetim dosyalari var. Sikiyönetim dosyalarinda bu ekibin kanli isler yaptiklari var. Bunlar, yok, Asala'ya karsi bilmem ne eylemler degil sayin komisyon üyeleri, buna dikkatinizi çekiyorum. Simdi, bu adamlar, söyle kurtarilmak isteniyor, bunlar vatan kahramanidir, Asala'ya karsi eylemler yapmislardir, efendim, PKK'ya karsi eylemler yapmislardir, Abdi Ipekçi'yi öldürmüs, Dogan Öz'ü öldürmüs... Nihat Erim'ler baska bir ekip, o da diyelim sol maskeli bazi örgütler tarafindan -o baglanti içinde olan- öldürülmüs. Bütün bunlari PKK ile mücadeleyle, Asala'yla mücadeleyle falan bir ilgisi yok.

MAHMUT YILBAŞ (Van) - Onlar olmamis mi, Asala'yla mücadele  olmamis mi?

DOGU PERINÇEK - Bizim ögrendigimize göre bunlar Marsilya'da bir anita bir molotof kokteyli atiyorlar, hepsi bu. 1 milyon dolar da para aliyorlar devletten, MIT'ten ve bunun üzerine MIT bu olayi sorguluyor ve (Marsilya olayindan sonra "bunlar ise yaramiyorlar, verilen isleri de yapamiyorlar" diyerek bir süre MIT'ten kopuyorlar. Bizim ögrendigimiz bu ve bunun dogru oldugunu biliyoruz. Simdi, 1981'den sonraki faaliyetlerinde bunlarin dogrudan dogruya Amerika'nin kontrolü altina girdikleri ortaya çikiyor. Bu bence son derece önemlidir. Neden önemlidir; ben, bu grubun -biz, buna Çiller Özel Örgütü diyoruz ve Tansu Çiller ve Özer Çiller'le baglantilarini biraz sonra açacagim- içinde yer aldiklari olaylar, yalniz, Ömer Lütfü Topal cinayeti, kumarhane gelirlerinin paylasilmasi, efendim, birtakim cinayetler, eroin kaçakçilari arasindaki çekismeler, çatismalar, rant kavgalari boyutunda degildir. Burada, Türkiye'nin bir bagimsizlik ve güvenlik sorunu vardir. Ben, Sayin Komisyonunuza sirf bunu anlatmak için geldim. Yani, herkes bunun Ömer Lütfü Topal... Yani, dikkatler o tarafa çekiliyor. Bu Türkiye tarafindan kaldirilabilir. o çete bu çeteyle kavga eder, birbirlerini vururlar falan; ama, burada Türkiye'nin bir bagimsizlik ve güvenlik sorunu var. Bunlar, Türkiye'nin bagimsizlik ve güvenligiyle ilgili büyük tertiplerin içinde yer almislardir. Zaten, 12 Eylül öncesindeki faaliyetleri bize ilk ipuçlarini veriyor; çünkü, Türkiye'nin, 12 Eylül müdahalesiyle karsilasmasi da bir güvenlik ve bagimsizlik sorunudur. Nasil 12 Eylülden sonra Türkiye'nin nerelere sürüklendigini görüyoruz ve ayni zamanda kanunsuz bir hareket. Askerler geliyor Anayasayi çigniyor, kanunlari ihlal ediyor, 146 nci maddede islenen suçu yapiyor, Türkiye Büyük Millet Meclisini cebren ortadan kaldiriyorlar. Buradaki rolleri açik; ama, yakin tarihteki rolleri 1-Azerbaycan darbesi, 1995 yili mart ayinda Azerbaycan'da biz bunu Türkiye'de ilk defa açikladik, 1996 yili 1 Haziraninda; yani, ben, bundan 6 ay önce bir basin toplantisi yaptim ve ilk defa, Türkiye'de, Abdullah Çatli'nin da rol aldigi ve Çiller'in içinde bulundugu Azerbaycan darbesini bütün ayrintilariyla açikladim. Ben açikladigim zaman, basin vesaire buna iltifat etmedi; ama, bir süre sonra ne oldu, ayni, benim bilgilerimle Sayin Cumhurbaskani Süleyman Demirel "evet, Azerbaycan darbesi tesebbüsü olmustur. Ben, bunu Sayin Haydar Aliyev'e bildirdim ve önledim" dedi. Arkasindan, Sayin Haydar Aliyev, geçen de Türk basin mensuplarini davet etti, onlara dedi ki, " evet, Demirel bana Pakistan'dan, Pakistan seyahati sirasinda telefon etti ve 'sana karsi darbe yapiyorlar' diye bildirdi. Bu darbenin içinde de Türkiye'li unsurlarin oldugunu söyledi"          

Biliyoruz. Böylece, bizim  verdigimiz bilgiler bütün  ayrintisiyla... 
Çünkü, o bilgilerin içinde su da vardi, Demirel Aliyev'e bildirdi dedim ben 1 Haziran 1996 günü yaptigim basin toplantisinda. Bu basin toplantisinin metni size sunmus oldugum dosyada aynen mevcuttur; bu dogrulanmis oldu. Azerbaycan darbesi nedir? Türkiye Devletinin yasal, mesru, Azerbaycan'a darbe yapmak diye bir  politikasi var midir ve olabilir mi? Azerbaycan   darbesi            bir yeralti faaliyetidir ve sayin komisyon üyeleri, daha önemlisi, Azerbaycan darbesi, Amerika Birlesik Devletlerinin bir yeralti faaliyetidir. Simdi, bu Azerbaycan darbesi var degil mi, bu bir olgu; yani, yoktur diyemiyoruz artik. Var olduguna göre, bu hangi devletin çikarlari için yapilmistir sorusuna cevap vermemiz lazim. Kardes Türk cumhuriyetlerinden birinde mesru bir cumhurbaskanini devirmekte Türkiye'nin hiçbir çikari yok hele Haydar Aliyev'i    devirmekte Türkiye'nin     hiçbir  çikari  yok. Bunlardan "kardesimiz" diye bahsediyoruz, rastlayinca sariliyoruz, öpüyoruz ve Haydar Aliyev önemli bir denge unsurudur orada ve Haydar Aliyev gibi bir insanin bulunmasi Sayin Cumhurbaskaninin da belirttigi gibi Türkiye için yararlidir. Kim Haydar Aliyev'i    devirmek istiyor, bunu   bütün   dünya  biliyor, Amerika Birlesik Devletleri. Simdi, ispatlandi mi, Amerika Birlesik Devletlerinin Azerbaycan'da darbe planinin içinde Abdullah Çatli'larin ve o darbeyle birlikte ortaya çikanlarin yer aldigi. Burada, önemli olan, Basbakan Yardimcisi ve Disisleri Bakani o zamanki Basbakan Tansu Çiller'in bu darbe faaliyeti içinde yer aldigidir ve bu, ayni zamanda, Abdullah Çatli'larla Tansu Çiller arasindaki baglantinin kanitlarindan biridir. Tek kanit bu degil, biridir. Bu darbe, Çatli'lar vesaire tarafindan yapiliyor, Tansu Çiller bu isin arkasinda var, isin arkasinda esas olan kuvvet Amerika Birlesik Devletleri. Biri bu. 

Ikincisi...

BASKAN - Efendim, simdi, dediniz ki, bu darbeyi Türkiye devleti degil, Amerika Birlesik Devletleri; yani, CIA yaptirdi ve de simdi diyorsunuz ki, Çiller de bu isin içinde diyorsunuz. Yani, Çiller de Amerika adina mi is yapiyor, CIA adina mi is yapiyor? Yoksa baglantiyi nasil kuruyorsunuz?

DOGU PERINÇEK - Evet, onun adina is yapiyor. Basindan beri onun adina is yapiyor.

BASKAN - Amerika adina diyorsunuz.

DOGU PERINÇEK - Evet.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Arada soru sorabiliyor muyuz bir sey sorsam ben?

BASKAN - Tabiî, buyurun.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Ben önemli bir sey soracagim, bana göre çok önemli bir ayrinti söyledi. Dedi ki "bu darbeyi Aliyev'e, Demirel, Pakistan yolculugu sirasinda telefonla haber verdi, Aliyev de bunu açikladi. Yalniz, bunu, ondan evvel basin toplantisinda ben açikladim" Simdi iki kisi arasindaki telefon konusmasini ya Aliyev Sayin Genel Baskana aktarmis olabilir ya Demirel aktarmis olabilir. Bir üçüncü ihtimal, bu telefon dinlenmis olabilir. Bunun hangisi dogru?

DOGU PERINÇEK - Ben, bana, bunu Demirel'in mi yoksa Aliyev'in mi açikladigini...

YASAR TOPÇU (Sinop) - Hayir, siz dediniz ki, onu söylemiyorum, ifadenizde var "bunu ben basin toplantisiyla açikladim; yani, basin toplantisiyla Demirel'in Aliyev'e telefonla haber verdigini açikladim" dediniz Simdi iki kisi arasinda geçen telefon konusmasi...

DOGU PERINÇEK - Ben, bunu ögreniyorum.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Onu soruyorum ben de.

DOGU PERINÇEK - Ama, bunu Sayin Demirel'den mi ögrendim Aliyev'den mi ögrendim bunu açiklamiyorum; ama, sizin suna dikkat etmeniz lazim, benim bu açikladigim bilgi dogru mu yanlis mi?

SEMA PISKINSÜT (Aydin) - Arada üç ay var.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Hayir, ben hukukçuyum, ben, tabiî, bir ülkenin cumhurbaskaninin bir baska ülkenin cumhurbaskanina yaptigi bir özel telefon konusmasini, siz, eger basina duyurabiliyorsaniz, ayni zamanda, bu, arastirma komisyonu üyesi olarak ben, bunun kaynagini da ögrenmek durumundayim, benim cumhurbaskanim ne derece güven içerisinde, ben onu arastiriyorum, ona bakiyorum.

DOGU PERINÇEK - Belki sizin cumhurbaskaniniz yahut da hepimizin cumhurbaskani, tikanikliklar karsisinda normal yasal süreçler islemeyince ve Türkiye'nin basina karanlik bir kuvvet oturunca bunlari bilgi olarak bize veriyor olabilir. Niye vermesin? Bunun hiçbir önemi yok.

DURMUS FIKRI SAGLAR (Içel) - Bakin, iki cumhurbaskani arasindaki konusmayi anlatmiyor, iki cumhurbaskaninin birbirleriyle telefonla konustugunu anlatiyor. Aradan geçen bes ay içerisinde zaten...

YASAR TOPÇU (Sinop) - Darbeyi haber veriyor.

DOGU PERINÇEK - Simdi, efendim, bakin, bir sey söyleyecegim, bunun kaynagi önemli degil.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Çok önemli.

DURMUS FIKRI SAGLAR (Içel) - Bence bilgiler çok önemli.

DOGU PERINÇEK - Bakin, Sayin Cumhurbaskani Demirel Yasar Bey'e demistir ki "bunlar ne yapiyor, sizin baskaniniz, genel baskaniniz ne yapiyor? Kalkiyor Azerbaycan'da darbeler yapiyor, Türkiye'yi felakete sürüklüyorlar" Yasar Bey de bizimle karsilasmamizda bana demistir ki "Demirel bana bunu söyledi." Yani...

BASKAN - Kaynagini açiklamiyorsunuz.

DOGU PERINÇEK - Ben, size baska bilgiler de verecegim. Sunu söyleyecegim.

DURMUS FIKRI SAGLAR (Içel) - Bu anlatilanlarin hepsi çok gizli ve ögrenilmis ve dolayisiyla ayni yerden...

DOGU PERINÇEK - Nereden ögrendigimizin önemi yok. Bakin, sunu söyleyecegim size: Ben Sayin Cumhurbaskani Demirel'i 1995 yilinda davetli olarak ziyaret ettigim zaman oturduk, bana ilk cümle olarak sunu söyledi: "Türkiye'yi Bati böldü" dedi; "bölüyor, bölecek" demedi. Cumhurbaskaninin ilk cümlesi. Cumhurbaskani bana sunu söyledi: "Türkiye'yi  Bati böldü." Hayret içinde kaldim. Harita çikardi, sinirlari gösterdi, haritasini bile yapmislar. burada, size verdigim belgeler içinde var bu. 1995 yili. "Bati Türkiye yi böldü." Ondan sonra haritayi çikardi "haritasini bile yapmislar" dedi. Zaten Cumhurbaskani bunu "Sevres tehdidiyle karsi karsiyayiz" diyerek topluma da söyledi; ama, benimle görüsmede bunu çok daha çiplak söyledi ve ben, o zaman sunu söyledim: Siz, sorumlu mevkilerde, devletin basinda birinci sorumlu durumda olan insansiniz. "Bati böldü" diyorsunuz, topluma bunun anlatilmasi lazim. Bir sinir tehdidinden bahsediliyor, nereden geliyor bu tehdit? Karanliga yumruk sallanabilir mi? Simdi, buradan suraya geçecegim; yani, bu bilgiler su veya bu sekilde gelir. Bir cumhurbaskani, diger bir cumhurbaskanina telefon eder, bu yalniz telefon dinlenerek ögrenilmez. Arkadasina söyler, bu vahim bir olaydir, bunu Sayin Süleyman Demirel'in de bir sir olarak sonuna kadar saklayacagini sanmiyorum; bunlar yakinlara söylenir veyahut da su bile olur: "Dogu Perinçek'e bunu gönderin de Türkiye kamuoyu bilsin, ondan baska bunu açiklayacak babayigit yok." Bu da olur. Bunu da söyleyeyim yani. Sizin partinize bu geldigi zaman sizler partilerinize bunu açiklar miydiniz? Açiklamayacaginiz zaten bugünden belli oluyor. Ben onu açikladigim zaman hiçbir partiyi yanimda görmedim. Sizlerin mensubu oldugunuz partilerden biri çikip da "ne oluyor arkadaslar, nasil Türkiye'nin içinde bazi karanlik kuvvetler, hatta Basbakan Çiller kalkip Azerbaycan'da darbe yapabilir?" diye bunlardan bahsetmedi. Demek ki, oralardan bunun söylenmesi mümkün olmadigi için bunu söyleyecek adam kimdir, Amerika Birlesik Devletlerinin Türkiye'deki faaliyetleriyle mücadele eden Isçi Partisinin Genel Baskanidir. Oraya gelir bilgiler, baska bir yere gelmez. Neyse, burayi geçiyorum. Bu Azerbaycan darbesi. Ikincisi, Çeçenistan'a silah ve adam göndermek. Simdi, mantiginiza sesleniyorum, Türkiye'nin Çeçenistan'da 300-400 bin nüfusu olan bir halki ayaklandirip Çeçen halkinin hakkini, hukukunu savunmak baska bir sey; ama. bunlari silahli bir mücadeleye itip Rusya'yi bölme planlarina dahil olmakta hangi politik,çikari vardir Türkiye'nin? Hiçbir politik çikari yoktur. Arkasindan ne olmustur? Rusya'da, Yeltsin'in Disisleri Bakani, Basbakani çikmistir, demistir ki "siz Çeçenistan'a silah ve adam yolluyorsunuz, biz de Kürt meselesini karistiririz." Bunu dedi degil mi? Resmi olarak söyledi hem de öyle dedikodu falan degil. Çikti, Moskova'da basini topladi "Türkiye Çeçenistan'a silah yolluyor, adam yolluyor ve onlarin da Kürt meselesi var, biz de; yani, onu mu karistiralim" dedi. Onu karistiririm diye Türkiye'yi tehdit etmistir ve PKK gitmis, Moskova'da bürosunu kurmustur. Bütün Rusya içerisinde imtiyazli, ayricalikli bir sekilde çesitli faaliyetlerde bulunmak, para toplamak, örgütlemek, Rusya'daki Kürtleri örgütlemek vesaire gibi imtiyazlari da Rus devletinden almis midir; almistir. Peki, bunlar kime yaramistir? Türkiye Çeçenistan'i karistiracak, Sovyetler, bugünkü Rusya Federal Cumhuriyeti Kürt meselesini karistiracak bir tek bu Amerika'ya yarar. Neden, Amerikalilar Rusya'yi kontrol ediyor, hem Türkiye'yi kontrol ediyor, bunlarin birbirleriyle devamli kavga içinde, çatisma içinde olmasi Amerika'nin bu kontrolünü agirlastirir; çünkü, ikisi de birbirine karsi "aman Amerika benim yanimda olsun" diye Amerika'ya muhtaçtir ve bu neyle ilgilidir; Orta Asya dogalgaz petrol boru hatlariyla ilgilidir. Rusya ile Türkiye devamli birbirleriyle itisecek, kakisacak, o boru hatlari da Amerika'nin tam denetimi altinda olacak. Üçüncüsü, Iran'la savasi kiskirtmak. Tansu Çiller'in, Iran'la savasa kiskirtan birtakim komplolara girdigini Tempo Dergisi ayrintisiyla açikliyor. Resmen, Büyük Millet Meclisinin haberi olmadan, Hükümetin haberi olmadan Iran'la askerî konfrantasyona, cephelesmeye yol açabilecek birtakim askerî girisimleri tahrik ediyor Tansu Çiller. O da, saniyorum, millî güvenlik, bunun Cumhurbaskaninin haberi olmadan yapilamayacaginin kendisine söylenmesi üzerine hatta Cumhurbaskanini bile ikna etmek için birtakim komplolar yapiyor; ama, Cumhurbaskaninin müdahalesiyle bu önleniyor. Bu da Tempo Dergisinde bütün ayrintilariyla sergilendi, biz arastirdik, dogru. Türkiye ile Iran arasinda kim savas ister? Amerikan kaynaklarina bakiyoruz, devamli bir Türkiye Iran savas senaryolari, 1648 Kasr-i Sirin Antlasmasinda Türkiye ile Iran arasinda bir hudut olusmus, hiçbir sorunumuz yok. Iran'da Islamî rejim varmis, Türkiye'de laik rejim varmis bu iki ülkenin kendi iç meselesidir. Biz Iran'in rejimini belirleyemeyiz. Iran'in basina su veya bu rejimi getirmeye bizim hakkimiz yoktur. Iran'in da bizim basimiza su veya bu rejimi getirmeye hakki yoktur. Bu Türkiye halkinin iradesine baglidir. Iran'daki rejim de Iran halkinin iradesine baglidir; ama, bizim bir gerçegimiz vardir; nedir; biz Iran'in basinda kim olursa olsun, Iran'la dost olmaya mecburuz.

MAHMUT YILBAS (Van) - Sayin Perinçek bir soru sorabilir miyim? Malum olan bir konu var. Iran'la PKK arasindaki iliskiler, zaman zaman da tirmanisa geçiyor ve fevkalade rahatsizlik verici boyutlara geliyor. Sizin kanaatinize göre veyahut da bu konuda bir inceleme yaptiniz mi? Bu iliski de Amerikan oyunu mudur?

DOGU PERINÇEK - Bu iliskiler var.

MAHMUT YILBAS (Van) - Yani, Iran'da...

9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,



***