atin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
atin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mart 2018 Pazartesi

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor! BÖLÜM 13

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor!  BÖLÜM 13


İslamî Cihad, İBDA-C,  TİT Hep Kontrgerilla İlişkili Örgütler

Bakın, bunlar devlete tam hakim olamadılar; ama, devlet, karanlık işlerini, Abdi İpekçi, hangi devletse o, Abdi İpekçi'yi öldürenler, biraz Amerikan Devleti, biraz Türk Devletinin içerisindeki bazı unsurlar, vesaire, bu tür karanlık işlerini bunlara yaptırıyorlar. Bu da, NATO yan örgütler kavrayışıyla ilgili, bütün NATO ülkelerinde bir resmi örgütler var, bir de kirli işler için üretilen yan örgütler var. Efendim, Komünizmle Mücadele Derneği, İslamî Yumruk, İslamî Cihad, İBDA-C İslamî Büyük Doğu Akıncıları Cephesi, bu tür ETKO, TİT bakıyoruz, bunlar, hep kontrgerilla ilişkili örgütler, İslamcılara da zarar veriyor, öbürüne de zarar veriyor, bu tür örgütler kullanılıyor, ülkücü de bunlardan biri olarak rol oynuyor. Ben, bir cümleyle şuraya bağlayayım. Diyorum ki, biz, birbirimiz arasındaki siyasal kapışmaları çok ön plana çıkarmayalım, bu işin üzerine yürümede bir yurtseverler cephesi yaratalım. Benin önerim bu. Biz, size, sürekli elimize gelen bilgileri, belgeleri aktaracağız, göndereceğiz ve Komisyona büyük başarılar diliyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu olayı siyasî bir olay olarak ele almasını, bir savcılık veya mahkeme gibi ele almamasını, siyasî bakmasını talep ediyorum, hem bir parti genel başkanı hem de yurttaş olarak.

BAŞKAN - Geldiğiniz için çok teşekkür ederim Sayın Perinçek.

Uyuşturucudan Susurluk'a 34-1

http://www.geocities.ws/jeostrateji/perincek.htm

**********

Perinçek'e Cevap (1991)

Perinçek'e Cevap (1991)
28/6/1991 - 11:00 - Atin İlgili Bağlantı Yorumlar Bu Yazıyı Bir Tanıdığına Yolla Bu Yazıyı Yazdır   

(1991'de Mehmet Eymür'ün "Analiz" isimli kitabı piyasaya çıkmadan önce, bazı bölümleri Milliyet Gazetesi'nde yayınlanmıştı. Bunun üzerine Doğu Perinçek gazeteye uzunca bir açıklama yolladı. Aşağıdaki yazı, Perinçek'in bu açıklamalarına karşın Eymür'ün verdiği cevaptır.) 

Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne

Gazetenizde 10-11-12 Haziran günü yayınlanan ''Doğu Perinçek'in Yanıtı'na karşı ekte hazırlamış olduğum cevabın yayınlanmasını saygı ile arzederim. 28 .06.1991

Mehmet EYMÜR

Gazetenizde 10,11 ve 12 Haziran tarihinde ''Doğu Perinçek'in Yanıtı '' yayınlanmıştır .

Esasında daha anılarım Milliyet'te yayınlanırken maskelerinin düşmesinden ve kimlere hangi amaçla hizmet ettiklerinin ortaya çıkmasından telaşlanan Fabrikatör Perinçek ve grubu yayın organları 2000'e Doğru mecmuasında bana 14 sayfalarını tahsis ederek kendilerini savunmaya çalışmış, benimle ilgili olarak ''Yavuz hırsız ev sahibini bastırır'' misali, hiç bir mesnede dayanmayan yalan ve iftiralara devam etmişlerdir.

Beni bir hayli eğlendiren bu telaşlı yayınlarına Fabrikatör ' ün kendi mecmuasında cevap vermeyi lüzumsuz saydım. Ancak Perinçek'in Milliyet gibi ciddi bir okuyucusu olan gazetede başkalarına çamur atarak kendini temize çıkarmaya çalışması üzerine bir kereye mahsus olmak üzere gereken cevabı vermeyi zaruri addettim.

Öncelikle Perinçek'e yayında ''Güney Sadık'' takma ismini, yayın hakkını verdiğim Milliyet Gazetesi takmıştır. Bu herhalde gazetenin gösterdiği mesleki nezaket dolayısıyladır. Gerçi, ''Sadık'' ismi Perinçek'e yakışmış, yabancı güçlere sadakatla hizmet etme görevine uygun düşmüştür.

Diğer taraftan Perinçek ve 2000'e Doğru benim anılarımı ellerine geçirmekle öğünüyorlar. Ellerine geçirdikleri nüsha, benim kasıtlı olarak kendilerine ulaşacağını bilerek kendilerine yakın olan kişilere verdiğim nushadır. Telaşlarından gazetedeki tefrikayı ve kitabımı beklemeden ele geçirdikleri nüshaları yayınlayarak kitabımda yer almayan konuları kendi dergilerinde neşretmek ve kendi kendilerini teşhir etmek gafletine erişmişlerdir .

Şimdi Perinçek'in Milliyet'teki yanıtındaki iddiaları tek tek gözden geçirelim :

- '' Biz Aydınlıkçılar Hiram Abas - Mehmet Eymür 'lerle ilk kez işkencehanelerde tanıştık'' diyor. Demegoji yapmasın, nerede, hangi işkencehanede karşılaşmış? Söylesin de biz de öğrenelim.

Ben Perincek'i sadece, eskiden Bahçelievler'de oturan bazı MİT peronelinden duymuştum. şimdi kapatılmış olan bir meyhanede sohbetlerini, onlarla ahbaplık kurma, ve onlara şirin gözükme çabalarını.

-''İkinci karşılaşmamız Lübnan Nahrel Bared'deki FKÖ Kampında

Dokuz arkadaşımız . MOSSAD ile işbirliği sonucu bir İsrail askeri baskınıyla şehit edildiler'' diyor . Kendisi o kampta memleket yararına faydalı işler yaparken biz İsrail askerleri ile kampı bastık ta öylemi karşılaştık acaba? Bunlara bir açıklık getirsin.

- ''1978, 79, 80 yıllarında Aydınlık gazetesinde Kontrgerilla kampanyalarıyla faaliyetlerini sergiledik. Bu üçüncü karşılaşma'' diyor. Yukarıdaki yalanlarına benzer yalanlar dışında neyi sergilemişler? Bunlar işkenceci, CIA, MOSSAD ajanı gibi hiç bir mesnede dayanmayan yuvarlak laflar, adice iddialar dışında bir tek somut olay ortaya koyabilmişler mi?

Perinçek ve hizmetkarlarını arkalarındaki karanlık güçle birlikte bu iddialarını somut örneklerle delillendirmeye, ispata davet ediyorum. İspat edemedikleri taktirde bu iftiraları yayanlar şerefsizdirler, satılıktırlar, sahibinin sesidirler.

- ''Dördüncü karşılaşma 12 Eylüı döneminde . Özellikle Kontrgerillayı açığa çıkardığımız için hapislere atıldık . Bir takım arkadaşlarımız işkence gördüler'' diyor, safsata ve laf salatasına devam ediyor.

- ''Beşinci karşılaşma MİT raporunu açığa çıkarmamız . Abas ve Eymür 'lerin meslek hayatlarına hiç olmazsa resmi planda son verdik'' diyor. Evet, her nedense MİT'in sivilize olmasını hiç istemeyen, her vesile ile emekçilerin menfaatini ön planda tuttuklarını ve haksızlıklara karşı olduklarını ilan eden Fabrikatör Perinçek grubu, Türkiye'de yeraltı dünyasındaki karışık menfaat ilişkilerini konu alan bir raporu açığa çıkarıp, bizleri görevimizden ettiği için böbürleniyor. Ne denli ikilem, ne denli sahtekarlık.

-''Altıncı karşılaşma Körfez krizi iıe başladı ve devam ediyor. Onlar gene ABD'nin Ortadoğu harekatının istihbarat elemanı ve biz gene ABD 'ye direnen yurtsever güçlerin parçasıyız'' diyor. Bir Amerika tutturmuş gidiyor . Sanki Amerika dışındaki bütün Avrupa ülkeleri, komşularımız Türkiye'nin canı, ciğeri. 

Perinçek efendi, ben Türk'üm ve Türklüğüm ile iftahar ediyorum. Senin hoparlörü olduğun güç dahil her türlü yabancı gücün Türkiye üzerindeki oyunlarına karşıyım. Hep Amerika' yı ortaya atıp kendini maskeleyemezsin. ABD'ye direnen yurtsever güç, ezilen halklar teranelerini bırak. Söyleyebiliyorsan Türk olduğunu, Türklüğün ile iftahar ettiğini, bütün yabancı güçlerin, bütün karanlık ilişkilerin karşısında olduğunu söyle.

-"Aydınlık ' ta bizim Savaşman 'ı savunduğumuzu söylüyor Aydınlık bir gerçei ortaya çıkardı. CIA, en sadık, en çok gelecek vaat eden adamları Hiram Abas' ların yolunu açabilmek için Savaşman'ı feda etmiştir. Önemli bir CIA ajanının yükselmesi için ötekinin harcandığı bir CIA operasyonu. Aydınıık bu gerçeği saptadı ve yazdı'' diyor. 

Olayları ters yüz etmek, işine geldiği gibi yorumlamak, gerçekleri saptırmak, önemli bir olayı önemsiz göstermekte ne kadar da başarılı. Kendisini yetiştirenler bayağı iyi eğitmişler. Şu mantığa bakın CIA bir adamını başarılı kılmak için diğerini yakalatıyor. Hatta CIA bu operasyonda o kadar ileri gidiyorki CIA' nın Ankara'daki temsilcisi Amerikalıyı da yakalatıyor . Şu mantığın, şu yorumun güzelliğine bakın.

Şimdi Perinçek' e soruyorum. Hiram Bey'in ''Batum'a, Atina ' ya 30.9.1968 ila 1.12.70 yılları arasında Beyrut'a gönderildiği'' gibi MİT içindeki personelin bile bilemeyeceği operasyonel bilgileri nasıl elde ediyor? Bunlar gizli bilgilerdir. Gizli bilgiler ancak gizli faaliyetlerle elde edilir. Bu işleri de istihbarat teşkilatları yaparlar. Yabancı istihbarat teşkilatları bu tip bilgileri MİT içindeki Savaşman gibi bir ajanından alır, Perinçek gibilerine de vererek kullandırır. Bunun başka şekli yoktur. Bu tamamiyle bir casusuluk faaliyetidir.

- ''Turan Çağlar Kontrgerilla yayını sırasında Aydınıık'a bilgi veren yüzlerce kaynaktan biriydi. Çağlar daha sonra arkasında büyük kuşkular bırakan bir şekilde cezaevinde öldü. Olay tarihi 1983. Aydınıık generaller tarafından kapatılmış. Aydınlıkçılar ya hapiste, ya aranıyor. Aslında bu bile Eymür 'ün iftirasını çürütmeye yeter'' diyor . Perinçek bu konuda kaçamamış ve itirafta bulunmuş. İftiharla, gururla bahsettiği ''Kontrgerilla'' yayınını hazırlayan, bilgi verenlere bakın. Yıllarca İngilizlere ve Amerikalılara hizmet etmiş (dikkat ederseniz Perinçek'in sadece CIA deyip geçiştirdiği gibi değil. O da Savaşman gibi hem İngilizlere, hem Amerikalılara hizmet etmiş), ihtilal hareketleri içinde bulunmuş bir kişi. Nedense Perinçek'lerin yanında hep casuslar gözüküyor. Perinçek acaba kaynakları Turan Çağlar'dan ne gibi bilgiler alıp yayınladıklarını açıklayabilir mi? Hala bir İngiliz/Amerikan ajanından alıp yayınladıkları bilgilerin tarafsız ve doğru olduğunu, bunu yurtsever duygularla yaptıklarını iddia edebilir mi? Perinçek bu. Bunun da bir yolunu bulur elbet.

-''Aydınlık'ın sorumlu müdürü Aydoğan Büyüközden'in 12 Mart 1971 darbesinde ''Robert Kolej 'de görevli bir İngiıiz'e ait lojmanda telsizlerle ve başında perukla yakalandığını söylüyor. Yalan. Bir kez A.Büyüközden o lojmanda yakalanmadı.İkincisi o lıojman İngiliz'e ait değildi. Robert Kolejin'di'' diyor. Perinçek'in karışık ve karanlık hayatı hafızasını da karıştırmış . Aydoğan Büyüközden'in İngiliz'e ait eve geldiğinde başında perukla yakalandığı ve hatta ilk önceleri sağar ve dilsiz numarası yaptığı doğrudur. Lojmanın Robert Koleje ait olması neyi değiştirir ki. Ev öğretim görevlisi olan İngiliz'e tahsis edilmişti ve İngiliz oturuyordu. Aynı evde alıcı verici telsizlerde bulundu.

-''Bir istihbarat örgütüne sempati duymayı şerefsizıik sayan bir ideolojiye ve pratiğe sahibim'' diyor. Diyor ama yaptıkları ve faaliyetleri söylediklerine uymuyor. Herşey açıkça belli. O zaman Perinçek'i ne şekilde adlandırmak lazım?

- ''Ben ve arkadaşlarım, 1970, 1980, ve 1990' larda son üç kuşakla işkencehaneleri ve hapishaneleri paylaşan az sayıda insanlar arasındayız. 25 yılıık çizgisi ve mücadelesi belli bir hayattır bu'' diyor . Herhalde çok öğündüğü bu dönemler, cezaevinde ''Yaşasın Cezaevi'' , ''Yaşasın Türk Silahlı Kuvvetleri'' diye bağırdıktan sonra mahkemede ''Yaşasın TİİKP'' diye nasıl bağrıdıklarını iddia ettikleri, duruşmalarda ''kravat takmama eylemi'' için diğer gruplara baskı yaparken TİİKP duruşmalarında dik yakalı kazakların altına gravat takarak nasıl duruşmalara çıktıkları dönemler olmalı . Onun ve peyklerinin bu şakrabanlıklarını onlarla aynı dönemde cezaevlerinde yatan herkes biliyor ve anlatıyor.

Perinçek şu gözaltına alındığı dönemlerde işkencehanelerde, kahramanca direnerek zor altında verdiği sayfalarca ifadelerini de bir kitap haline getirse veya tefrika halinde kendi dergisinde yayınlasa ne iyi olur. Herkes onun nasıl bir devrimci, ne denli bir kahraman olduğunu bir kez daha anlar.

Perinçek'i eski kader arkadaşlarından, cezaevinde birlikte kaldığı kişilerden, yakın çevresinde bulunanlardan dinledim. Onun, 12 Mart sonrası özel minübüsü ile Söke'ye Beşparmak dağlarına taşıyan Ferit Özcan ile Hikmet ve Mehmet Süleyman Cengiz'in Perinçek'in devrimcilikle bağdaşmayan gayri ahlaki tutumu nedeniyle TIIKP'den ayrılmaları üzerine nasıl hain ilan edildiklerini, partinin ''gümüş bağışlama'' kampanyasını organize ettikten sonra evindeki gümüşleri babasının evine nasıl taşıdığını, 1974'de oy kullanmayı devrimci harekete ihanet sayarken seçim sonrası mahkemeye verilen dilekçede ''halkın serbest bırakılmayı istediğini'' nasıl beyan ettiğini, onun ne denli bir sahtekar olduğunu çok iyi biliyorlardı.

Onu yakından tanıyanların birleştiği nokta Perinçek'in sol faaliyetler içine sızmış bir batı ajanı ve sahte bir devrimci olduğuydu. Çizgilerinin sık sık değişmesi, ahlaki kurallara pek bağlı kalmayışı da bu sebebe bağlanıyordu.

Perinçek'in 25 yıllık değişmeyen çizgisini Başyardakçılarından Hasan Yalçın'la 26 Temmuz 1989'da yaptığım bir görüşmenin teyp bandından pasajlarla incelemek istiyorum. O tarihlerde Hasan Yalçın'a, israrla benimle tanışmak arzusu üzerine randevu vermiş ve karşılıklı teype almak koşuluyla büromda konuşmuştum.

Kendisiyle mülakaat yapmayacağımı bildiği için hiç bir şekilde yayınlamamak şartıyla benimle görüşmek, beni tanımak istediğini belirtmişti. Ben yine de güvenmediğimden ve bunların sahtekarca taktiklerini bildiğimden karşılıklı teype alma şartını koştum. Tahminimde yanılmadım. Bir müddet sonra bu görüşmenin belli pasajlarını birbirine monte edip saptırarak, yorumlar getirerek her zamanki gazetecilik anlayışlarına uygun bir şekilde kullanmaya çalıştılar.

Hasan Yalçın daha sonraki yıllarda da bütün terslememe rağmen benimle diyalog kurma çabalarına devam etti. Bana dergilerine gelen bazı sözde ihbarları fakslayarak, zaman zaman telefonla arayarak ilişkilerini sıklaştırmaya çalıştı. Aklınca beni yönlendirmeye, bir şeyler söyletmeye çalıştı. Hiram Bey'in ölümünden sonra yaptıkları ve hiç bir ahlak kuralına uymayan yayınlarından sonra telefonda hakaret etmeme, aşağılamama rağmen dahi aldırmadan büroma gelip izahat vermeye çalıştı, Hatta daha da ötesi ''MİT'e hizmet etmeyi dünyanın en büyük şerefsizliği ve alçaklığı'' sayan bu zihniyetin Ankara Temsilcisi Hasan Yalçın, MİT'in gazetecilerle toplantılarına kendilerinin çağrılmadığından yakınarak kendilerini MİT'ten arkadaşlarımla tanıştırmamı istedi. şimdi ben bu eski görüşmeden pasajlarla Perinçek'in ''25 yıllık çizgisini ve mücadelesini'' incelemek istiyorum.

M.Eymür- 2000'e doğrunun çizgisi nedir? Amaçları nedir, ideolojik yelpaze içinde yeri nedir? Bunu Aydınlık zamanından alalım. Bundan bazı başka suallere geçmek istiyorum. Nedir yani çizginiz. Bu günki ile başlangıç çizginiz arasında farklılaşma var. Yakın tarihte bir özeleştiriniz filan da oldu. Saçak'ta çıkan. Bir oturmamışlık görüyorum ben çizgilerinizde.

H.Yalçın- Hi hi hi (gülüyor)

M.Eymür- En azından bu günki konum nedir? Bugün ideolojik yelpaze içindeki yeriniz tam nedir, gazetecilik anlayışınız nedir?

H.Yalçın- Şimdi çizgi olarak solcu. En geniş anlamda solculuk. Sırf bir Aydınlıkçılık veya sırf bir Mao düşüncesinin temsili değil genel anlamda Türkiye'nin, Türkiye'de yaşayan bütün insaların menfaatini savunmaya ve özellikle emekçilerin menfaatlerine dayanan bir solculuk.Eski çizgiyi söylüyorsunuz da. 1978'de Sovyetler Birliğinden gelmekte olan bir tehlike gördük Türkiye'de. Buna MİT'den de fazla karşı çıktık, Genel Kurmay'dan da fazla karşı çıktık. Fazla karşı çıktığımız için hata yaptık. Çok fazla. Tehlike o kadar büyük değilmiş.

M.Eymür- Şimdi ben de ona değinmek istiyorum. Hatırlıyorum ilk yıllarınızı. Sokaklarda yazılar görüyordum ''Ne Amerika, ne Rusya'' . Herhalde dedim yeni bir milliyetçi akım doğdu. Sonra bir baktım daha ziyade bir Mao'ist çizgi içinde yeni bir akım başladı. Esasında bizim yapamadığımızı, Batı Devletlerinin yapamadığı bir misyonu üstlendiniz. Yapılan işin niteliği dolayısıyla bunlar acaba bir başka yere angaje olmuş bir grupmu.

H.Yalçın- Amerikancı demek istiyorsunuz.

M.Eymür- Amerikancı da demeyelim. Batı. Çünkü bir anti Sovyet yapınız vardı . Solu bizim başarmadığımız derecede bölmeyi.

H.Yalçın- Siz bizi sola mı şikayet etmek istiyorsunuz.

M.Eymür- Hayır hayır, Gerçekleri konuşuyorum. Söylediklerimde gerçek yoksa. Kendi öz eleştirinizi yaptığınız zaman birtakım hatalar yaptığınızı kabul ediyorsunuz.

H.Yalçın- Tabii.

M.Eymür- Yarın gene bir öz eleştiri yapıp bugünki faaliyetlerimizde hata yaptık diyebilirmisiniz.

H.Yalçın- Hata yapmamak mümkün değil. Hatalar yapılıyor. Meziyet hataları görüp düzeltmek, hata yaptık onu düzeltiyoruz demektir.

İşte Perinçek'in değişmeyen 25 yıllık çizgisi ve mücadelesi. Birgün Marksist, ertesi gün anti-Sovyet, bir başka gün Maoist olacak, dün kızdığı güçlerin, şiddetle saldırdığı PKK gibi örgütlerin bu gün yanında yer alacak, ondan sonra bir ''öz eleştiri'' ile geçiştirip hala utanmadan çizgilerim bellidir diyecek. Ama ona da hak vermek lazım. Ne yapsınki adam. Vazifesi bu.



-''Hiram Abas ve ekibi CIA'nın adamıydılar. Aydınlık ve 2000'e Doğru birçok haberiyle bu gerçeği kanıtladı. Fiıistin Devletinin Ankara Büyükeıçisi Abu Firas, Hiram Abas'ın CIA ve MOSSAD ile ilişkilerini kanıtlarıyla 2000'e DOGRU'ya. Bizzat bana anlatmıştı. Biz o zaman da söyledik, şimdi de söylüyoruz: Casusluktan nefret ederiz. Ezilen halkların yanındayız. Onların mücadelesini desteklemekten şeref duyarız'' diyor. Yine aynı görüşmeden pasajlar sunmak istiyorum.

M.Eymür- Şimdi Sati olayını ele alalım. Bunun Filistin'e karşı bir CIA, Mossad ve MİT ilişkisi olduğunu söylüyorsunuz. Büyük tenakuz burada başlıyor. Sati olayının failleri kimlerdi. Filistinli ama, itham edilenler kimlerdi.

H.Yalçın- Suriye'li

M.Eymür- Faaliyetin hedefi Suriye ve Abu Nidal grubuydu. Abu Nidal ve Suriye o tarihlerde FKÖ ile düşmandı. şimdi nasıl olurda böyle bir yargıya varabilir, FKÖ'nün düşmanına karşı yapılan bir faaliyetin FKÖ' ye karşı olduğunu söyleyebilirsiniz . Ben size mantıksal olarak açıklıyorum. Bu olay bir Suriye ve Abu Nidal faaliyetidir. Bunun bizim daima desteklediğimiz FKÖ ile en ufak ilişkisi yoktur. Türkiye'nin FKÖ ile iyi münasebetleri var.

H.Yalçın- Şimdi burada bizim yaptığımız iş şu. Şunu veya bunu korumak söz konusu değil. Biz Amerikaya karşı Viyetnam halkını, Sovyete karşı Afganistan halkını, İsrail'e karşı da Filistin'i koruruz. Çünkü Filistin mazlum bir ülke, mazlum bir halk. Zaten Türkiye'de Filistin mücadelesi yok.

M.Eymür- Ama ben de zaten Türkiye'nin genel politikasında FKÖ' ye sıcak bakılır diyorum.

H.Yalçın- Tabii, biz onuda bilmiyoruz.

İşte Perinçek'in saptırdığı ve her zamanki yalancı tavrı ile sanki varmış gibi ''kanıtlarıya'' dediği olay. Hep kanıtladık diyor ama nedense bir türlü bu kanıtları açıklayamıyor.

Hasan Yalçın'la görüşmemizdeki bir konuya daha yer vererekten Perinçek ve grubunun vatanseverlik maskesi altında hangi amaca hizmet ettiğini bir kez daha sergilemek istiyorum.

H.Yalçın- Şimdi Asil Nadir olayı var. Sizin hem bilgileriniz var, hem tahlilleriniz var. Biz bu mesleyi şöyle getirdik. Diyoruz ki bu Türkiye'nin güvenlik sorunu, Anglosakson sermayesinin ve Türkiye üzerindeki bazı operasyonların, Kürtler ayrılacak mı, bölünebilecek mi meselelerinin çapraşık bir hal aldığı bu dönemde bir taraftan Abramovits geliyor, bir taraftan da Asil Nadir babasının tarlasına dalar gibi Türkiye'ye dalıyor ve Gürvit'inden bilmem nesine kadar. Şimdi bu olayda biz göğsümüzü siper ediyoruz. Burada vatanseverlik filan tartışıyoruz. Hangisi vatanseverlik. Susuyorsunuz, ben bunu yazıyorum. Yalan yalnış yazıyorum. İstediğinizi söyleyin yazacağım diyorum.

M.Eymür- Esasında eski ünitedeki bazı arkadaşlarımla fikri ayrılıklarım var. Bence istihbarat bir aksiyona yönelik olmalı. Bunda biraz yavaş kalındığı kanısındayım.

H.Yalçın- Asil Nadir olayında.

M.Eymür- Genelde söylüyorum.

H.Yalçın- Bakın onu bile söyleyemiyorsunuz. Sizi biraz tahrik etmek istiyorum.

M.Eymür- Genelde söylüyorum, çünkü Asil Nadir konusunda çok fazla bilgi sahibi değilim.

H.Yalçın- Ama ilginizi çekmemişmidir. Gürvit Cumhurbaşkanlığındaki bilgileri buraya monte edecek bu çok açık değil mi? Yani şurda şu görülüyor. 2000'e Doğru en yurt sever tutumu almış oluyor bu Asil Nadir konusunda.

M.Eymür- Yanlışlıklarınız var.

H.Yalçın- Olabilir. Biz de şunu söylüyoruz. Bu yanlışlıkları buyrun düzeltin. Hem Hiram Abas, hem Mehmet Eymür. Bir zaman savaş yapsakta burada buluşabiliriz. Bizim yayınımızının neresi yanlış size göre.

M.Eymür- Daha iyi incelenebilirdi.

H.Yalçın- Amerikanın İngiltere'nin en büyük kuvveti bu Türkiye'ye soktuğu Asil Nadir.
Vatanperver Perinçek grubunun '' İngiliz'lerin Türkiye'ye soktuğu en büyük kuvvet olarak nitelediği'' Asil Nadir'in sonradan İngiltere'de başına neler geldiği, Kıbrıs konusundaki tutumu ve sermayesini Türkiye'ye kaydırdığı için nasıl tevkif edildiği ve ne hallere düştüğü herkes tarafından bilinmektedir. Acaba vatansever Perinçek grubu yine yanlışlık yapmış, Türkiye yerine başka bir ülkeye mi çalışmışdı...

- ''Eymür ise ''Hiram Bey'in yükselme ihtimali olduğu tüm devrelerde'' diyor. Nefretlerinin kişisel sebebi budur. Eymür anılarında sadece Aydınııkçıları dinmez bir kinle karşısına alıyor'' diyor. Perinçek doğru söylüyor. Bu memleketi seven, bu memlekete hizmet vermiş benim gibilerinin, başkalarının maşası olup bu memleket aleyhine çalışan kişilere sempati ile bakması mümkün mü? Perinçek ve grubu, Hiram Abas'ın, Mahmut Dikler'in, Ilgız Aykutlu'nun, Hulusi Sayın'ın, İsmail Selen'in, askeri, polisi ve sivili ile daha nicelerinin ölümünde tetiği çekenler kadar ve hatta onlardan da daha fazla suçludur. Perinçek ve grubu kandırdıkları insanları cinayete azmettiren, sefil ve karanlık varlıklardır. Hizmet ettikleri yabancı güçlerin talimatıyla yalan haberler üretmiş, insanları teşhir etmiş, resimlerini, adreslerini yayınlamış ve onları tetiği çekenlere hazır bir hedef haline getirmişlerdir . İşte ben Perinçek ve yamaklarını son kez kamuoyu önünde cevaplıyor, yukarıda sunduğum nedenlerle vatana ihanet ve cinayete azmettirmekle suçluyorum.

Perinçek'in Hiram Bey ve benimle ilgili olarak senelerden beri ortaya attığı iddialara gelince. Yani CIA, MOSSAD ajanı, işkenceci iddiaları hukuken ağır cezaları gerektiren önemli iddialardır.

Bu güne kadar sahte devrimci Perinçek ve bilerek veya bilmeden onun izinden yürüyen yardakçıları tarafından ortaya atıldığı için hiç bir makam tarafından ciddiye alınmayan bu iddiaların herşeye rağmen adli makamlarca bir ihbar olarak dikkate alınmasını istiyor, Perinçek ve yardakçılarını da bu iddiaları ispata davet ediyorum.

Haydi bakalım ''Biz bunların ajanlığını, işkenceciliğini, provakasyonlarını ispat ettik'' gibi hiç bir mesnede dayanmayan yuvarlak laflarla geçiştirdiğiniz yalanlarınızı delilleriyle birlikte adalet önünde ispatlayın da görelim.

Mehmet Eymür

http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=109

***


Fabrikatör Perinçek Casusluk ve PKK ile işbirliği konularında yargılanmalı


13/3/2000 - 11:00 -  

Yayınlarına kendi uslüpları ile cevap vermemiz Fabrikatör Perinçek ve ekibinde büyük bir panik yarattı. Perinçek ve ekibi kendilerini savunurken ATİN'de yayınlanan Abdullah Öcalan ile Doğu Perinçek'in el ele fotoğrafına hiç değinmemeye dikkat ettiler. Avrupa'dan-Çin'e birçok karanlık ilişkinin içinde olan PKK işbirlikçisi Perinçek, kendisini ve partisini Türk ordusu ile özdeşleştirmeye çalışarak kışkıtma ve çamur atmaya devam etti.

Perinçek'in yalan haber üretme merkezi Aydınlık, geçtiğimiz günlerde insanlık dışı katliamlarda bulunan Türk Hizbullah örgütünün kurucusu ve yöneticisi olarak MİT Kontr-Terör Merkezi eski Yöneticisi Mehmet Eymür'ü ilan etmişti. Eymür'ün devlet memuru olduğu dönemde cevap verememe boşluğundan yararlanarak iftira atma ve hedef saptırma alışkanlığı edinen Perinçek grubu bu alışkanlığını şimdi de devam ettirebileceğini zannetti. Yayınımızla maskesi bir kez daha düşüp şaşkına dönen Perinçek basın toplantıları ve bildirilerle kendini savunmaya çalıştı.

Ciddiye alınmaması suç işlemeye devamına imkan yaratıyor.

Güvenlik güçlerinin ve adli makamların Periçek'i ciddiye almaması ve "mahallenin delisi" gibi mütalaa etmesi, Perinçek ve ekibinin suçlarını gittikçe artan bir şekilde günümüze kadar devam ettirmesine sebep oldu. Sık sık yalan haberlerle hedef saptıran ve Türkiye'nin gündemini değiştiren Perinçek, artık devletin savcılarınca iddialarını ispata çağrılmalı ve iftira ve kışkırtıcılık suçlarından dolayı mahkum edilmeli.

Perinçek'in casusluğunun delillendirilmemiş olması MİT'in zaafiyetidir.

Perinçek yıllardan beri polis, asker, MİT görevlisi yüzlerce devlet görevlisinin ölümüne neden olmuş, onların resim ve adreslerini teşhir ederek terör ögütlerinin hedefi haline getirmiştir. Perincek ve ekibi bu cinayetlerin azmettiricisidirler. MİT Müsteşar Yardımcısı dahil bir çok kişinin ölümüne neden olan Perinçek'in yabancı istihbarat teşkilatları ile ilişkisi bilinmesine rağmen yıllardır tecrim edilememesi MİT'in ilgili bölümlerinin zaafiyeti ve ayıbıdır. Perinçek halen de adres verme ve hedef gösterme faaliyetine devam etmektedir. Perinçek'in pervasızca faaliyetine devam etmesi halk arasında onun devlet himayesinde olduğu söylentisini yaymaktadır. Perinçek'in maskesi, birdaha takamıyacağı şekilde düşürülmelidir.

Perinçek PKK ile işbirliğinden dolayı yargılanmalıdır.

Perinçek'in ATİN'de yayınlanan Abdullah Öcalan ile el ele resminden daha iyi bir delile ihtiyaç yoktur. Perinçek, Öcalan'ın yanındaki hücrede yerini almalıdır.

http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=154

***

Fabrikatör Perinçek Yakalandı

9/3/2000 - 11:00 - 
Atin İlgili Bağlantı 


Doğu Perinçek ve Yardımcısı Suçüstü yakalandı

Türk Hizbullah terör örgütünü kuranların yayın organlığını yapan Aydınlık grubunun başı Doğu Perinçek ve yardımcısı Hasan Yalçın suçüstü yakalandı. Yalan haber üretmesi sebebi ile "fabrikatör" lakabı ile tanınan Doğu Perinçek grubunun Hizbullah'ın kurucuları ve yöneticileri tarafından kullanıldığı saptandı. Bu ekibin Türkiye devleti içindeki uzantısı Işçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Yardımcısı Hasan Yalçın, Türk polisi tarafından aranıyor.

Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkarak Şeriat devleti kurmak için ayaklanma hazırlığında olduğu açıklanan Hizbullah terör örgütünü kurup yöneten asker orijinli bir ekibin yayın kadrosunu Doğu Perinçek ve Yardımcısı Hasan Yalçın'ın yönettiği açığa çıktı. Aydınlık isimli ekibin Jandarma, MİT ve polis içindeki uzantıları araştırılıyor. Bu ekibin dış güçlerin hizmetinde olduğu ve yalan haber üreterek Türkiyenin gündemini karıştırmak ve istikrarsızlık yaratmakla görevli bulunduğu MİT Kontr Terör eski başkanı Mehmet Eymür tarafından saptanmıştı.

Perinçek grubunun Susurluk sonrasında da olayları saptırarak asıl failleri gizlemeye çalıştığı ve grubun arkasında Türkiye'de istikrarsızlık yaratmaya çalışan bazı yabancı istihbarat teşkilatlarının bulunduğu belirlendi.


http://www.atin.org/detail.asp?cmd=articledetail&articleid=150


***

Mehmet Eymür ve Doğu Perinçek Tartıştı, Salon karıştı! 

Ergenekon Davası'nın 215'inci duruşmasında bugün eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür tanık sıfatıyla dinlendi.

Eklenme: 06 Ağustos 2012 

EYMÜR VE PERİNÇEK'İN SÖZ DÜELLOSU 

Duruşmada, Eymür, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in sorularını yanıtladı. Daha sonra da Eymür'e soru sormak için sanık Doğu Perinçek söz aldı. Ancak, Perinçek ve Eymür arasındaki diyalog söz düellosuna dönüştü. İkili arasında yaşanan söz düellosunda 1970'li yıllara ilişkin konuların ağırlıklı olduğu görüldü. Perinçek'in, Eymür'e "MİT'te çalıştığınız dönem Ergenekon ile ilgili bilgi aldınız mı?" diye sorması üzerine Eymür, "Hayır" cevabını verdi. Bunun üzerine Perinçek, MİT tarafından hazırlanan ve bir sureti de mahkemede bulunan MİT şemasına bir katkıda bulunup bulunmadığı sorulunca, Eymür, bu konuda da bir katkısı olmadığını, bunun Şenkal Atasagun'dan sorulması gerektiğini söyledi. Perinçek, "Susurluk örgütünü kim ortaya çıkardı?" diye sorduğu Eymür'ün, "Herhalde siz değil ben çıkardım" şeklinde cevap vermesi üzerine Perinçek, "Kim kamuoyuna duyurdu?" dedi. Eymür de, "Siz kamuoyuna duyurdunuz" cevabını verdi. Perinçek'in sorusu üzerine İkinci MİT raporunu da kendisinin hazırladığını aktaran Eymür, raporun bir kısmını eski bir emniyet müdürüne verdiğini kaydederek, "Raporu Ecevit'e iletmesi için vermiştim. O bölüm de sizin yayınladığınız bölümdü zaten" dedi. Eymür, Birinci MİT raporunu da kendisinin hazırladığını, ancak Aydınlık grubu tarafından kamuoyuna duyurulduğunu söyleyince, Perinçek, "Peki İkinci MİT raporunda bizim ilave ettiğimiz bir konu ya da tahrifat yaptığımız bir belge var mıdır?" diye sordu. Eymür de, "Sonradan alay mevzuu edecek birşey buldunuz, sulandırdınız. Raporda yer alan mulletin yatak odasını haber yaptınız" dedi. Perinçek de bu açıklama üzerine, "Tabii kimse, yatak odasının dinlenmesini istemez" deyince, Eymür de, "İstihbaratta yatak odaları çok önemlidir. Parti başkanlarını düşürecek bilgiler çıkabilir" açıklamasını yaptı. Bunun üzerine Perinçek'in, "Benim yatak odamı da dinlediniz mi?" sorusu salonda gülüşmelere neden oldu. 

Oda TV Davası'ndan tutukluyken cezaevinde ölen MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu'nun, kendisi döneminde göreve başladığını söyleyen Eymür, Kozinoğlu'nun Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya ile Alaattin Çakıcı konusunda görüştüklerini söylediğini anlattı. Perinçek'in "Özkaya ile bir parti başkanına yapılacak olan bir suikast konusunun konuşulduğu şeklinde açıklama yaptı" demesi üzerine Eymür, suikast konusunun Cumhurbaşkanı'na yönelik olduğu duyumunu aldığını ifade etti. Perinçek de, suikast hedefindeki kişinin kendisi olduğunu söyledi. Doğu Perinçek, kendisi ile dava sanıklarından Veli Küçük arasında bir görüşme saptayıp saptamadığını sorması üzerine Eymür de, "Kızıl Elma projesi size mi aittir?" diye sordu. Perinçek de, "Bütün gençlere ait bir projedir. İçlerinde ülkücüsü de vardır, solcusu da vardır" açıklamasını yaptı. Eymür de, bu cevap üzerine "İşte tamam, Veli paşa da Kızıl elma içinde, siz de onun içindesiniz" dedi. 

ÖCALAN'A YÖNELİK SUİKAST KONUSUNDA DEVLET İÇİNDE BİR İHTİLAF OLDU 

Perinçek'in ardından tanık Mehmet Eymür'e soru sormak için sanıklardan Yalçın Küçük, söz aldı. Yalçın Küçük, Eymür'e, "İfadelerinize göre ben hem burayı (yargılandığı dava konusu Ergenekon örgütünü kastederek) hem PKK'yı yönetiyorum" diyerek sözlerine başlayınca Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese tarafından sadece sorusunu sorması konusunda uyarıldı.Bunun üzerine Eymür, "Ben Amerika'da da ifade verdim. Orada stenoyla moto mot yazıyorlar. Ama burada savcı bey yazdırdığı için birebir değil. Küçük PKK ile iletişimde olduğu için hedefimizdeydi" açıklamasını yaptı. Küçük, "Benim MİT ile herhangi bir ilgim oldu mu?" diye sorunca, Eymür, böyle bir bilgisinin olmadığını belirterek "Bana verilen sizin bilgileriniz doğrultusunda yurt dışındaki faaliyetlerinizi zaman zaman izliyorduk" dedi. Küçük'ün "Benim bu örgüt ile ilgimi teyit edecek deliliniz var mı?" sorusuna Eymür, "Sizin bu örgüt ile ilginizi teyit edecek bir bilgim yok" diye cevap verdi. Eymür, Küçük'ün, "Benim PKK'ya ve liderine taktik strateji verdiğime" diye başladığı sözlerini "Danışmanlık yaptığınız" şeklinde düzeltmesi üzerine Küçük, "Ben nasıl danışman oldum?" diye sordu. Eymür de, "Bu bilgi teşkilatın bana bağlı olan dairesinin değil, başka bir birimin verdiği bilgidir. Sizin bir takım resimleriniz, MED TV'deki programlara katıldığınızı gösteren fotoğraflar" açıklamasını yaptı. Küçük, Abdullah Öcalan'a yönelik suikast konusunda devlet içinde bir ihtilaf olup olmadığını sorması üzerine Eymür de, "Evet, oldu. Benim adamlarım arasında bile suikaste karşı olanlar vardı. Ancak bana detayları gelmedi" dedi. Eski Başbakanlardan Tansu Çiller'in "Apo'yu kafes içinde getirin. Seçimlerden önce istiyorum" dediğini söyleyen Yalçın Küçük, "Abdullah Öcalan'a suikastı Tansu Çiller istiyordu, Mesut Yılmaz da devam ettirdi" dedi. Yalçın Küçük, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal'ın Öcalan'a yönelik suikaste karşı çıktığını anlattı. Bunun üzerine Mehmet Eymür, "Tansu Çiller, Abdullah Öcalan'a suikast konusunu MİT dışında da bazı kişilerle görüşüyordu. Bu nedenle bilgim yok" dedi. 

ALKIŞLI, SLOGANLI PROTESTO 

Bu arada Başkan Hasan Hüseyin Özese, Yalçın Küçük'ü soru sorarken yorum yapmaması konusunda uyardı. Ancak Küçük'ün sorularını aynı şekilde sorunca Özese, Küçük'ün soru sormaya devam etmesine izin vermedi. Küçük de, "Benden niye korkuyorsunuz? Ben burada sanığım, soru soracağım" diye bağırdı. Özese'nin salondan çıkarılmasını istemesi üzerine Yalçın Küçük, kitaplarını ve dokümanlarını toplamak istedi. Küçük, dökümanlarını toplarken bir yandan da bağırmaya devam edince, salondaki izleyicilerin bulunduğu bölümden alkış, yuhalama ve "Kahrolsun Amerikan emperyalizmi" şeklinde sloganlar duyuldu. Bu olay üzerine ise Başkan Özese, protesto edenlerin tespit edilmesini istedi. Bu sırada izleyiciler arasında bulunan CHP Milletvekil Birgül Ayman Güler, protestocu kadına sarılarak, jandarmanın almasını engellemeye çalıştı. Yaşanan arbede üzerine duruşmaya ara verildi.
DHA


http://www.medyafaresi.com/haber/mehmet-eymur-ve-dogu-perincek-tartisti-salon-karisti/89402

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor! BÖLÜM 10

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor!  BÖLÜM 10


BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım da biraz kendisi anlatsın. O zaman akşama kadar sürer.

DOĞU PERİNÇEK - Aynen bu şekilde, buna Eşref Bitlis karşı koyuyor ve buna karşı koyduğu için katlediliyor.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Yalnız bir şey var burada. Sanıyorum zaman da daralıyor. Sayın Genel Başkanın konuşmasının tabiî ki sınırı yok, akşama kadar da konuşabilir.

DOĞU PERİNÇEK- Efendim, ben, çok konuşma meraklısı değilim.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, ben ondan dolayı söylemiyorum. Bir şey arz edeyim izin verirseniz.

DOĞU PERİNÇEK - Ben size şunu arz ettim; dedim ki, ben 15 dakikada açıklayabilirim. Müsaade edin 10 dakikada bitireyim veyahut 3 dakikada, hatta 2 dakikada bile bitirebilirim bu size kalmış. Eğer, rahatsızsanız bu konuşmamdan...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, rahatsız olmak değil. Anlatılan bahsettiğiniz konular zaten bize verdiğiniz bilgi ve belgeler içerisinde var. Ben, hepsini dikkatle okudum; onun için, birçok anlattığınızı oralardan da biliyorum. Konu, sanıyorum Komisyonun araştırmasıyla ilgili konunun şeyi kayboldu; yani, polis-mafya-siyasetçi üçgeni içerisindeki kısmına öncelik versek de bilahare bunları tekrar anlatmak istiyorsanız anlatsanız; çünkü, mesela, benim programın var gitmek zorundayım. Yani, şimdi, daha henüz oraya gelmedik. O kısmına gelmedik onun için söylüyorum.

DOĞU PERİNÇEK - Oraya gelmeyeceğim zaten.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Onu alalım sizden. Onları alalım da ..

DOĞU PERİNÇEK - Efendim, ben onları size 300 küsur sayfa vermişim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Eğer uygun görürseniz bir yöntem tespit edelim. Sayın Genel Başkan konuşsun, biz sonra soru soralım.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, ben soru sormuyorum, soru değil. Ben diyorum ki, Komisyonun çalışma alanıyla ilgili konuyu evvela alsak da diğerlerini...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bu da alanı Sayın Başkan.

DOĞU PERİNÇEK - Sayın Başkan, ben sizden şunu rica ediyorum; bana deyin ki, 3 dakikada konuşmanı bitir, ben 3 dakikada bitiririm.

BAŞKAN - Hayır, hayır...

DOĞU PERİNÇEK - Ben buraya 20 dakika konuşma düşüncesiyle geldim. Sayın Başkan, ben buraya 20 dakika konuşma planlayarak geldim. Buraya oturduğum zaman benim kafamdaki şuydu...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İşte ben diyorum ki onu öncelikle alsak da ondan sonra kalan zaman içerisinde Sayın Genel Başkan arzu ediyorsa konuşsun.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yalnız tabiî bu tartışmayla da zaman kaybediliyor; bana kalırsa siz devam edin.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTAC) (Gaziantep) - Gerekirse bir oturum daha yapacağız, biz çok önemli bir şey yapıyoruz bunun zamanla sınırlandırması yok yani.

DOĞU PERİNÇEK - Ben size tâbiyim. Ben ne diyorum size, evden çıkarken kafamdaki plan şuydu: Ben 20 dakikada sayın komisyon üyelerine bir analiz sunacağım ve gideceğim. Siz sorular sordunuz yayılıyor. Siz bana dersiniz ki, o analizini 5 dakikada bitir, ben 5 dakikada bitirecek yeteneğe sahibim, bitiririm.

BAŞKAN - Hayır bir süre vermiyoruz da; ama, programımız belli 14.00'a kadar sizi dinleyeceğiz, saat 14'ten sonra başka arkadaşı dinleyeceğiz. Tabiî soru sorma şeyini sona bırakalım. Zamanımız var şöyle bir saat kadar zaman içerisinde bize...

DOĞU PERİNÇEK - Efendim ben bunu söyledim zaten, bu işi Ömer Lütfü Topal falan düzeyinde tutarsanız, bunu bir savcılığa verin, bunu yapsın; Mecliste boş yere komisyon falan kurmayın. Verin savcılığın bir tanesi araştırsın. Ben zaten bir partinin genel başkanı olarak böyle bilmem iki tane mafya birbirini öldürmüş falan buralara fazla dalmam ve buralara fazla emek ve zaman da harcamam. Bu, bir bağımsızlık ve güvenlik sorunu olduğu için biz İşçi Partisi olarak üzerine gidiyoruz ve Çeçenistan falan filan nasıl ilgisi yok, esas onun ilgili var. Azerbaycan darbesini yapıyor onun ilgisi var. Azerbaycan darbesinde Abdullah Çatlılar var. Diğer yerlerde hepsi var; Çiller var. Çiller'in parmağı orada çıkıyor ortaya ve Türkiye içinde niçin tehlikelidir; bir Amerikan tertibi ve kriz bölgelerine müdahale gücü olma tehlikesi yüzünden bence bu olay tehlikelidir yoksa eroinmiş, mafyaymış maalesef, Irak'a ambargonun boşluğunu Türkiye devleti eroin ticaretiyle doldurmuştur. Evet, nedir resmi rakamlar; biz diyor Irak'a ambargo yüzünden 40-50 milyar dolar kaybettik, ben size şimdi vakit kaybetmiyorum bunun hepsinin altını açarım. Bugün tartışılıyor bakın Veysi Seviğ, Güngör Uras bütün ekonomistler diyorlar ki, Türkiye'nin dışa satımıyla, dış alımı arasında 20 milyar dolar fark var. Merkez Bankası kasaları dolu. Tartışmalar yapılıyor; Türkiye, 8 ilâ 15 milyar dolar yılda eroinden giriyor. Yani, Irak'a fasulye, mercimek, buzdolabı satmaktan kazandığımızı kaybetmişiz, onun yerine eroin satarak dolduruyoruz. Türkiye ekonomisi eroine bağımlı hale gelmiş. Bu, son derece önemli, kendi gençliğini zehirliyor bu ülke, bu devlet, bu hükümet, bu hükümetler ve bundan vazgeçecek kolay kolay bir babayiğit yok. Siz, 8-10 milyar dolar yıllık gelir Türkiye'nin temel meselesi budur ve Amerika'ya bağımlılık işte Türkiye'yi bu hale getirmiş, eroine bağımlı bir ekonomi yaratmış; bunlardan konuşmadan bu mesele çözülebilir mi? Çiller'in rolleri de burada önemlidir. Yoksa, ben bunlara vakit harcamam. Şimdi, bu bakımdan Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis... Bakın, Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 günü öldürülüyor, Eşref Bitlis ondan 24 gün sonra 17 Şubat 1993 günü. İkisi de Sevr'in karşısında olan iki insan. Birisi ordunun içinde silahla... Evet, Millî Güvenlik Kuruluna Doğan Güreş hakim, Başbakan Tansu Çiller; ama, önemli bir general ve Kuvayı Milliyeyi ordu içinde temsil eden bir general ve yarının genelkurmay başkanı ve hep Amerikan planlarının önüne taş koyan bir jandarma genel komutanı. 

Doğan Güreş Yalan Beyanda Bulunmuştur

Bu, son derece önemli ve şimdi biz o zaman, yayınlar yapmışız size bir dosya halinde sundum. Bize gelen bilgiler üzerine kafamızda bazı şüpheler doğduğu için arkadaşlarımıza demişiz ki "bu Eşref Bitlis suikastını bütün detayına kadar araştıracaksınız." 7 ay araştırmışlar. Ne yapmışlar; gitmişler Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Uzay ve Havacılık Fakültesi öğretim üyeleri, İTÜ Havacılık Fakültesi öğretim üyeleri, F-16 projesini yapan mühendisler, efendim o zaman Güvercinlik Havaalanında çalışan personel, Amerika'da bu uçağı yapan B-200'ü yapan firma, hepsine gitmişiz ve sonunda şunu saptamışız; bu uçak, buzlanmadan dolayı düşmedi. Ordunun içinden insanlar mesela; emekli korgeneral Arslan Önem, emekli bir hava tümgenerali vesaire. Ordunun içinden de insanlarla konuşmuşuz. Bu uçak buzlanmadan düşmedi; bir. Bu uçak pilot hatasından düşmedi; iki. Bu uçak yapım hatasından düşmedi; üç. Bu üç gerçeği bütün teknik, bilimsel açıklamalarıyla o zaman saptamışız ve demişiz ki -daha doğrusu bize bütün bunlar söylemiş sabotaj dışında bir şey- bu sabotajdır. Sabotaj yapıldığını gösteren bütün parçalar da ortadan kaldırılmıştır. Motor aksamı ortadan yok edilmiştir; dahası son derece anlamlı, uçağın düştüğünün ertesi günü o zamanki Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş alelacele hiçbir ciddî araştırma yaptırmadan ve uzman olmayan Güvercinlikteki 3-5 tane, 7 kişilik; üç astsubay, 4 subaydan oluşan ve uzman olmadığı, uzmanlar tarafından belirtilen personelden bir heyet kurularak onlara bir rapor tanzim ettirmiştir. Kendi silah arkadaşının ortadan kaldırılması hakkında, yalan bir beyanda bulunmuştur; buzlanma oldu diye. Buzlanma yok, buzlanma olduğuna dair en ufak ibare yok. Demek ki, burada bir kasıt vardır. Doğan Güreş'in ertesi günkü beyanatının kasıtlı olduğu çok açıktır. Biliyordu demek. Bakın, ben, bu olayın, tertibin içindeydi hazırladı demiyorum; ama, Doğan Güreş'in bu olay hakkında bilgisi olduğunu, göreceksiniz tarih en sonunda yazacaktır. Kasıt nedeniyle. Niçin bir Genelkurmay başkanı araştırmadan yalan bir tespit yapsın. Yalan bir tespit yapmıştır ve bunu kamuoyunda açıklamıştır. Biz, Eşref Bitlis'in uçağının bir sabotajla düşürüldüğünü o zaman saptadık; fakat, bu sabotajı kim yaptı, arkasında kim var, falan filan bunları aydınlatamadık; ama, bunları size verdiğimiz dosyada gördüğünüz gibi, kampanya halinde yayınladık. Eylül’den Aralık’a kadar süren üç ay içerisinde; fakat, şu sırada bize ek bilgiler gelmektedir. Genelkurmay istihbaratı kaynaklı ek bilgiler gelmektedir. O ek bilgilerde de şunlar vardır: Bu uçak, Amerikan bu günkü Adana Başkonsolosu Elizabeth Shelton'un bulunduğu, Adana'da ve İncirlik'te yapılan iki toplantıda, Genelkurmay istihbaratının izleyerek, bizim bunları izleyebilme kabiliyetimiz yok. Tarihleri de verilmektedir. 8-9-10 Şubat tarihlerinde Çekiç Güç Komutanı General Neab, Elizabeth Shelton, Amerika'dan gelen -onların hepsinin isimleri dosyalarda var, hatta rütbeleri vesaire- subaylar vesaire toplantılar yapmışlardır, Amerikan haberleşmesinden izleniyor, devamlı bir Eşref Bitlis olayı var o sırada Amerikan haberleşmesinde. Sayın Orgeneral Muhittin Füsünoğlu diyor ki "4 kişi biliyordu bu uçağı bineceğini; ben, Doğan Güreş, o zamanki Savunma ve Kara Havacılık Okulu Komutanı Tümgeneral Armağan Kuloğlu ve Eşref Bitlis'in kendisi." Aslında burada tarihe karşı bir konuşma var. Muhittin Füsunoğlu bence mert olmalı ve çıkıp daha açık şeyler söylemelidir ve biz, araştırdık, Armağan Kuloğlu Amerika'yla çok sıkı ilişkileri olan ve ordu içinde de Amerikancı diye bilinen bir general olduğunu tespit ettik; ama, bu işte ne kadar dahli var o kadarını bilmiyoruz; ama, 

Eşref Bitlis'in Abdullah Çatlı'lar Kullanılarak Öldürüldüğü Kesin

Eşref Bitlis'in bir Amerikan planıyla ve bu Abdullah Çatlıların kullanılarak öldürüldüğü kesin. Abdullah Çatlı'nın buradaki rolü şu; onu da söyleyeceğim: Eşref Bitlis, Cem Ersever'e ve Cem Ersever'in çevresinde 20 kadar subayın dahil olduğu bir ekip tarafından ortadan kaldırılıyor. Cem Ersever büyük suçlar işlemiş, büyük açıkları var, üzerine gidilmesi söz konusu ve o sırada ordudan istifa ediyor bu çok önemli ve Aydınlık'a koşarak geliyor haziran ayında. Bakın çok ilginç, binbaşı Cem Ersever kendisini -Aydınlık- teşhir ettiği, açığa çıkardığı, ilk defa onun faili meçhul cinayetlerin başında, eroin kaçakçılığının başındaki adamdır diye çıkardığı halde, haziran ayında Aydınlık'a geliyor ve Aydınlık Gazetesine açıklamalar yapıyor; açıklamaları okuyun hiçbir şey yok; ama, oradan bir mesaj veriyor; yani, ben Aydınlık'a açıklarım ve önemli birtakım sırları bantlara söylüyor, yakınlarına bırakıyor ve o zaman Aydınlık'a şu da söyleniyor: "Eşref Bitlis suikastını açıklarsam, yer yerinden oynar." Yani, kendisine Eşref Bitlis suikastında rol veriliyor ve ondan sonra da kendisini emniyete almak için, yani beni ortadan kaldırırsanız bunlar açıklanır bantlar vesaire bırakılmıştır, Aydınlık gibi bunu açıklayabilecek bir kuvvet de vardır, sizin kumanda edemeyeceğiniz ve açıklanmasını önleyemeyeceğiniz bir kuvvet de vardır şeklinde bir mesajı veriyor. Çok ilginç, bu, haziranda Aydınlık'a geliyor, kasım ayında cesetleri biliyorsunuz yollarda bulundu ekibin 5 kişi. Niye öldürüldü falan, bizde o zaman kafa patlattık; fakat, genelkurmayın bildirdiğine göre Abdullah Çatlılar tarafından Başbakanlık poligonunda sorguya çekiliyor ve Eşref Bitlis suikast indeki rolü nedeniyle ortadan kaldırılıyor.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) -Nerede sorguya çekiliyor efendim?

Başbakanlık Poligonu'nda Sorgu

DOĞU PERİNÇEK; - Başbakanlık poligonunda. Abdullah Çatlı'nın Başbakanlık poligonuna giriş kimlik mi artık izni veyahut elinde bir kartı olduğu da söylenmektedir. Uğur Mumcu da, bu işin basındaki temsilcisi. Yani Kuzey Irakta kurulacak bir Kürt devletine direnen, basında bunun mücadelesini veren bir insandır; o bakımdan, bu iki suikast aydınlatılmalıdır . Uğur Mumcu suikastında bizim elimizde bir MİT bilgi notu var; o bilgi notu, sahte olarak düzenlenmiş, araştırdık içindeki bilgiler doğru. Doğru bilgiyi sahte belgeyle düzenlemişler ve bu bilgi notunda şu tespitler var: Uğur Mumcu'nun öldürülmesinde İran devletinin MOD adlı yeraltı kuruluşunun bir rolü var. Bu MOD, Sivil Savunma Bakanlığına bağlı bir örgüt, eroin işi yapmak, yeraltı faaliyet yapmak için kurulmuş. Nasıl, Türk devleti bu işler için birtakım yeraltı örgütleri kuruyor, İran da kurmuş; fakat gerek İran devletinin saptaması gerek Türk devletinin saptaması, bu MOD, Amerika Birleşik Devletlerinin büyük ölçüde kontrol ettiği bir örgüt. Eroin işine girdiği için bir. İkincisi; eski Şah'dan kalma Savak ajanları içinde çalıştığı için. İşte bu, Lazım İsmaili ve Simitkov diye öldürülen İranlılar da bu örgütteler. Bu yeni MİT raporunda adları geçen Lazım İsmail ve Simitkov var. Bu örgüt, Uğur Mumcu'nun suikastında önemli bir rol oynuyor; fakat, o bilgi notu MİT'e ait bilgi notu iki üç yerde şu vurguyu yapıyor. "Bu örgüt Amerikalıların kontrolü altında." Yani şu demeye getiriliyor, Amerika bu isi kendisine bulaşmayacak şekilde, İran'ın üzerine atacak şekilde, bunlara yaptırmış şeklide bir tespit var. Bizim analizimize bu çok iyi denk düşüyor. Biz bunun .İran devletinin politikası olmadığı kanısındayız. Neden; çünkü, ertesi gün, Uğur Mumcu öldürüldükten sonra, Türkiye'ye İran Dışişleri Bakanı geliyor. Ben, bunu, o zaman Sayın İran Büyükelçisiyle de konuştum biz diyor enayi miyiz diyor, yarın diyor dışişleri bakanımız geliyor, önüne tak diye Uğur Mumcu suikastı konuyor diyor. Basında İran'a yöneltilen kampanyalar açılıyor; yani, İran'ın bunda ne çıkarı var. "Biz, 25 milyar doları -beş yıla yayıldığı zaman- kapsayan bir doğalgaz ve petrol anlaşması yapmak için Türkiye'ye geliyoruz; tam geldiğimizden bir gün önce, böyle bir suikast yapıp, bütün Türkiye ile ilişkilerimizi berhava etmenin hangi mantığa sığdığını açıklamak lazım" diyor ve biz bunun doğru olduğu kanısındayız; yani, burada İran'ın bir çıkarı yok. Ayrıca şunu söyleyeyim, öldürülen kimler; Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, bunlar dikkat ederseniz aslında bir tiptir. Nedir bunlar; Cumhuriyet devrimini, Kurtuluş Savaşını savunan, Kemalizm’in bugünkü temsilcileridir. Amerika Birleşik Devletlerinin raporlarına bakıyoruz Graham Fuller bunu devamlı söylüyor; Kemalizm’in modası geçti, Türkiye'ye ılımlı İslam gerekli, Türkiye'nin kimliği ılımlı İslam olmalı; yani, bizim kültürel kimliğimizi Amerika belirliyor ve bu da ılımlı İslam. Fethullah Hoca buna zaten... Bu işte, Fethullah Hocaya verilmiş. Bu nedenle, Amerika'nın bu Kemalizm’i savunan bunun önde gelen temsilcilerine karşı bir gözdağı, birbiri ardınca bunları öldürerek bir gözdağı operasyonunu yürüttüğü tahlilini biz doğru buluyoruz. Şimdi, sonuca geleyim: 

CIA İstasyon Şefi Kamil Yüceoral

Bütün bu işlerde Başbakanlık müşaviri, galiba şimdi bizim yayınımız üzerine görevden âlınmış. Başbakanlık Bağımsız Türk Toplumlarıyla ilişkilerle görevli Müşavir Kamil Yüceoral. Bunun, özel bir rolü var. Bunun, Çiller bağlantısı da şöyledir: 1993 yılında Temmuz ayında Çiller Başbakan oluyor. Eylül ayında bir genelgesi var; o genelge bizde aynen var fotokopisi. Genelgede diyor ki, -iki ay olmuş daha geleli- dış Türkler arasında Koordinasyonu sağlamak için, Başbakanlığa bağlı bir müşavirlik kurulmuştur. Bu, Dışişleri Bakanlığının işi. Niye Dışişleri Bakanlığının devre dışı bırakılmasıyla, bu işle görevli bir Başbakanlık Müşavirliği kuruluyor; çünkü, siz, Dışişleri Bakanlığını CIA'nın kontrolüne alamazsınız, koskoca bir Bakanlıktır; ama, bir müşavirlik kurarsınız, bütün dış Türkler koordinasyonunu ona verirsiniz, bununda başına kayınpederi CIA ajanı olan, bir sürü o Orta Asyalarda dolaşmış emekli bir kıdemli bir deniz yüzbaşısı Amerika bağlantıları bilinen bir Kamil Yüceoral'ı geçirirsiniz. Bunun eline, muazzam devlet olanakları verirsiniz. 500 milyar liralık örtülü ödeneği de bunun üzerinden kullanırsınız ve daha vahimi, eylülden sonra ekimde bir genelgesi daha var Çiller'in; Bunun da fotokopisi var elimizde. Bunlar tabiî Başbakanlıktan da istenebilir, resmî evraktır -siz isteyin, eğer göndermezlerse ben size sunacağım- orada da diyor ki, bütün devlet kurumları, bütün kamu kurumları bu Başbakanlık Müşavirliğine rapor bilgi vermekle yükümlüdür. Bakınız, bir CIA istasyonu kuruluyor Çiller tarafından ve arkasından bütün Dışişleri Bakanlığı by-pass ediliyor, devre dışı bırakılıyor ve arkasından devlet kurumlarına da bütün ilgi belge ve bilgilerin de oraya aktarılması görevi veriliyor. Bu Kamil Yüceoral hem Azerbaycan darbesinde var, Abdullah Çatlılarla falan ilişkisi de ortaya çıkacaktır önünde sonunda. Belki yan yana gelip fotoğraf çektirmemiştir; ama, beraber bu tertibin içindedirler, artık hangi bağlantılarla, o bizim görevimiz değil. 

Koza Sokak ve Hoşdere Caddesinde Gizli Dinleme İstasyonu

Efendim, bu Raşit Dostum'la 5 tane gizli belge var, üzerinde "gizli" yazıyor. Raşit Dostum'la ilişkiler,-bizim elimize onlar geçti, başka kim bilir daha ne belgeler var- Raşit Dostum'a gönderilen para 3 milyon dolar. 4 milyon doları kayıp. Onunda bir gazete, Enver Altaylı tarafından iç edildiğini yazdı. Enver Altaylı'nın da bir CIA ajanı olduğu herkes tarafından bilinir. Enver Altaylı, CIA'nın Orta Asya şeflerindendir, Liberty Radyosunda çalışmıştır; bunlar, çok iyi bilinir. Bu, Kamil Yüceoral da bir CIA istasyonu olarak çalışıyor. MİT'teki Özer Çiller'in adamı Tolga Atik ile birlikte çalışıyorlar . Bunların Gaziosmanpaşa Koza Sokak'ta bir yerleri var bir de Hoşdere Caddesi'nde yerleri var. Buralarda olağanüstü donatım, dinleme araçları ve bu Sayın Mesut Yılmaz’ın evi dahil , çeşitli yerlerin dinlenmesinin bu istasyon tarafından yürütüldüğünü öğrendik. Bu tür faaliyetlerin içindedirler ve biz bunu yazdıktan sonra da, basında okuduğumuza göre, Kamil Yüceoral Başbakanlık Müşavirliği'nden alındı . Bu da bizim yazdığımızın, açıkladığımızın doğruluğuna işaret eden önemli bir bilgidir; şu bakımdan: Eğer biz iftira atacak olsak herhalde kimse onu görevden almayacaktı. Şunu söyleyeyim; tarih önünde konuşuyoruz; 

Çiller ABD Dışişleri'nin "Çağrılı Personeli"

Çiller Amerika bağlantılıdır. Amerikan vatandaşıdır. Amerikan vatandaşlığının kendisine teklif edildiğini kendisi zaten kamuoyuna açıklamıştır. Sonradan "otomatik vatandaş" olduğundan söz etmiştir. Tarihte otomatik vatandaş görülmemiştir. Geçen gün Almanya'nın Z.Zeitung Gazetesinde 4 Aralık günü Amerikan pasaport numaraları da yayınlanmıştır. Size zaten Çiller'in Amerikan vatandaşlığıyla ilgili bütün bilgi ve belgeleri içeren kitabı da vereceğim; fakat , bugün daha önemli bir şey söylemek istiyorum. Çiller, 1971 yılından itibaren Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nda "çağrılı personel " hizmeti yapmaktadır. Nereden öğrendin diyeceksiniz; biz, bunu belge olarak dosyaya konması için bırakacağım. Dışişleri Bakanlığı istihbaratı adına bize bu bilgi getirilmiştir, yani bizzat Çiller'in başında bulunduğu bakanlığın istihbaratı adına bilgi getirilmiştir. Bilgi şudur: "1971 yılından beri ABD Dışişleri Bakanlığı’nda hizmet veren çağrılı görevlidir. Davet edilen görevliler diye bir statü vardır; bu, sürekli personel değildir ama bakanlığa çağırılır, kendilerinden bilgi alınır. Görev alanı , savunma sanayi projelerinin ekonomik boyutudur". Bu görev, 1971 yılında, Çiller'in Amerika'da bulunduğu sırada kendisine verilmiş oluyor. Sözleşmeli veya kadrolu değil, fakat davet üzerine görev yapmaktadır. "Güvenilir eleman olarak nitelendirildiği için ihtiyaç üzerine görevlendirilmektedir. Bu konumda olarak ABD Dışişleri Bakanlığı'nda üst düzeyde hizmet veren, Türkiye'de üç kişi vardır. Resmi görevi Ortadoğu dairesi savunma sanayinden sorumlu sekreterya görevlisidir. Ücreti Amerika'da örtülü ödenekten verilmektedir" deniliyor. "Son dört ay içinde de Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın Çiller ile özel görüşmeler yapmadığı, soğuk durduğu" gibi bilgiler var .

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel )- Resmî görevini bir daha söyler misiniz?

DOĞU PERİNÇEK- Resmî görevi, Kuzey Afrika ve Ortadoğu Dairesi Savunma Sanayiinden Sorumlu Sekreteryada Davetli Görevli Personel. Bunları, Türkiye Dışişleri Bakanlığı istihbaratı biliyor. Türkiye Dışişleri, eskiden beri biliyor. Çiller'in bağlantısı, Adana - Amerika, Elisabeth Shelton; bunu, Milliyet Gazetesi Washington Muhabiri Sayın Turan Yavuz, Milliyet Gazetesinde 1993 yılında Haziran ayında yazdı; Elizabeth Shelton'u ekonomik istihbarat götürüyor, İstanbul'da, onu yazdı.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- Elizabeth Shelton ile ilişkileri dönemi?

DOĞU PERİNÇEK - İstanbul'da olduğu yıllarda.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- Siyasete girmeden evvel yani ?

DOĞU PERİNÇEK- Evet. Turan Yavuz'un kendisi çağırtılıp dinlenilebilir. Burada, şu ortaya çıkmaktadır: Türkiye'de Başbakanlık görevi yapmış bir insan, Amerikan konsolosluğuyla bilgi alışverişi olan bir insandır. Shelton ile Bucak'ın ilişkisi vardır deniyor. Bucak, GAP Bölgesinde geniş arazileri kapatmaktadır. Öyle bir bilgi veriliyor İsrail adına. Shelton, Bitlis suikastinde rol almıştır. Bunu da Genel kurmay istihbaratı...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- O arazi alma meselesini tam olarak anlayamadım.

DOĞU PERİNÇEK- GAP Bölgesinde İsrail ile ilişkili olarak Bucak'ın araziler aldığı, Elizabeth Shelton'un burada rol oynadığı belirtiliyor. Bunlar, Dışişleri Bakanlığı istihbaratından gelen bilgilerdir. Yurt sever insanlar artık isyan etmektedir; Türkiye'nin bu hallere düşmesine halk tahammül etmeyecek

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ)- Nasıl bir bilgi bu; resmî bir bilgi mi, yoksa ..

ABD Bağlantılı JİTEM Subay Grubu

DOĞU PERİNÇEK- Bize diyorlar ki, Dışişleri Bakanlığı'nda... Biz daha bunu yazmadık; ama, bunu basına vereceğim. Şimdi imzalı olarak size veriyorum. Azerbaycan darbesinde de ben böyle açıklamıştım, 6 ay sonra bunları resmî olarak bir yerden duyar, çıkar; iki ay sonra da çıkar üç ay sonra da çıkar; ama, ben bunları size sunuyorum. Doğru çıkacağını bilerek bunları size veriyorum. Burada, Sayın Komisyonunuzdan, bu uluslararası boyutu üzerinde yoğunlaşmasını arz ediyorum. Yine bizim dosyada, bir atıf yaparak bağlayacağım, bir subay grubu var; Yüzbaşı Pepekal çevresinde ABD ile bağlantılı bir JİTEM subay grubudur bunlar. Bu konuda çok önemli tanıklar var. Biz bunları tanıklardan öğrendik. O iki subayla yakın ilişki de olan, gönül ilişkisi olan ve beraber yaşayan iki bayan kendilerini güvenlik altında hissetmeyince bunların karanlık ilişkileriyle, ellerinde olmadan yüz yüze geliyorlar ve kendi hayatlarından korkmaya başlıyorlar ve bir gazeteciye bunları anlatıyorlar. O gazeteci, kendi gazetesinde bunları bilgisayara yazıyor. O gazeteci ile de bu subaylar tesadüfen tanışıyorlar ve gazetecinin de bazı şeyleri öğrendiğini anlıyorlar. Bunlar kendi güvenlikleri için, bir gün öldürülürsek bunlar bilinsin diye bilgisayara yazıyorlar. Biz onları ikna ettik ve bir yayın yaptık. Hatta onların kanaatine göre bu subayların Sabancı suikastıyla ilişkisi olduğuna dair bazı olaylar anlatıyorlar; ama, bu subaylar, ilginç, şapkanın içinde Emre Adıgüzel yazıyor, kıza, "Hüseyin Pepekal" diyor, gittik. Trafik Müdürlüğü'nden arabasının plakasını saptadık, Adana Trafik Müdürlüğünden araştırdık, buradan başka bir isim bulduk; "Hüseyin Tepekal ". Adresten evini bulduk, oradan, en sonunda bunun gerçek adının Hüseyin Pepekal olduğunu öğrendik; ama, Emre Dinç adını kullanıyor. Düzeltiyorum; Emre Dinç adını kullanıyor. Hüseyin Tepekal adını kullanıyor, Hüseyin Pepekal adını kullanıyor ama nüfus kağıdındaki adı Hüseyin Pepekal. Genelkurmay, bizim yayınlarımızdan sonra bu subay hakkında bir soruşturma açtı, sonuçları açıklanır. Bizim tespitimiz, bu subaylar çok karanlık ilişkiler içindedir; hiçbir zaman subay kıyafetiyle dolaşmıyorlar, bıyıklı geziyorlar, Amerikalılarla ilişkileri var, Şaziye bar adında birtakım tetikçi ülkücülerin de bulunduğu İstanbul'da bir barda, o karargahtan yönetiliyorlar, oralarla ilişkileri var; iki de bir Çeçenistan'a, Azerbaycan'a gidiyorlar. Avrasya Feribotunun kaçırılması işinde bunlar vs. Yani, uluslararası tertiplerde kullanılan subaylardır. Resmini de size verdik. O resmi nereden bulduk; bir seferinde kıza, "Ben Show TV'de gözüktüm" diyor, "Çiller bana şilt verirken" diyor, biz bütün resimleri araştırdık, onları Adana'da o subayı görenlere sorduk, teşhis ettik ve yayınladık. Bu subay grubu ile ilgili herşey basında örtbas ediliyor, bunun üzerine gidilmiyor. Biz şimdi bu iki bayanı ve gazeteciyi ikna etmeye çalışıyoruz. Eğer ikna edebilirsek, gelsinler komisyonunuza açıklamada bulunsunlar. Bugün sabah 9.30'a kadar onlardan bir cevap bekliyordum, aramadılar ama ben ikna edeceğimizi zannediyorum. Size de bunları söyleyecektir. Anlattıkları şeyler son derece canlıdır ve maalesef ordunun içindeki bazı unsurlar da bu işe bulaştırılmıştır. 

HAVAŞ Çiller ve Ağar'ın Eroin Aktarma İstasyonu

Bütün bunlar var, fakat bir de dün çıkan Aydınlık gazetesinde, "Çiller ve Ağar'ın eroin aktarma istasyonu HAVAŞ" diye son derece somut ve önemli bilgiler vardır. Türk Hava Yolları aracılığı ile eroin ticareti yapıyorlar ve HAVAŞ'ı kullanıyorlar.

BAŞKAN- Yakalanan kurye kız bu işle alakalı mı?

DOĞU PERİNÇEK- Büyük bir ihtimalle alakası olabilir.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - HAVAŞ' ı daha önce Topal alıyor ona müdahale ediyorlar, ona vermiyorlar...

DOĞU PERİNÇEK - Bunların hepsi var haberde. Komisyona şunu öneririm; her hafta gönderebiliriz Aydınlık'ı .

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - HAVAŞ'ın şimdiki ortaklarından bir tanesi Mehmet Ağar'ın kardeşi midir?

DOĞU PERİNÇEK- Tabiî. Şunu da söyleyeyim; Yunus Ağar , eroin işinde kilit bir insandır. Turgay veya Tugay Ciner'in yakın ilişkisi vardır Yunus Ağar ile. 

Yunus Ağar Almanya'da Eroin İle Yakalandı

Yunus Ağar Almanya'da eroin ile yakalanmıştır. Bunu ben Almanya'da öğrendim, arkadaşlarım aracılığıyla, Gürgen Roth benimle görüşmeye geldiğinde, ZDF TV'nin kaçakçılıkla ilgili önemli uzmanı , kendisine rica ettim, Yunus Ağar'ın yakalandığını gösteren Alman Devletinin hangi istasyonu ise, belgesini istedim, vereceğini söyledi , bulduğunu söyledi , arkadaşımıza ertesi gün vereceğim dedi, "maalesef alamıyorum" dedi . Böyle bir şey vardır. Bu bilinir. Eroin kaçakçısı Baybaşin, Mehmet Ağar ile birlikte eroin kaçakçılığı yaptığını çok ayrıntılı bir şekilde, ince ayrıntılarına kadar Aydınlık Gazetesine, teybe anlatmıştır... Orada eksik; buraya getirdim ben; daha sonra sizlere sunacağım. 

Özer Çiller Nükleer Madde Kaçakçısı

Başka birtakım belgeleri de elden geçireceğim. Daha iyi düzenlenmesi lazım, onları size sunacağım. Özer Çiller'in eroin işinde olduğunu gösteren belgeler, bilgiler göreceksiniz önümüzdeki dönemde çıkacaktır. Nükleer madde kaçakçılığında Özer Çiller vardır. Almanya'da, Lakoza adında Deguza denen büyük Alman kimya sanayi tekelinin paravan şirketiyle anlaşmalar yapmışlardır; Osmiyum, Uranyum gibi nükleer maddeleri satmışlardır. İran'a da bunu satmışlardır. İran'a satıştaki ilişkileri Lazım İsmail ve Simitkov adında (öldürülen) İran MOD örgüt ajanı üzerinden olmuştur, bu konuda bize bilgiler vermiştir. Bunların önümüzdeki dönem açığa çıkacağını tahmin ediyorum, çünkü bunları ,bu bilgileri gönderen kuvvet devamını gönderecektir; bir amaçla bunların üzerine gitmektedir.

BAŞKAN- Nedir o amaç?
DOĞU PERİNÇEK- O amaç şudur kanımca: Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun üzerine kararlılıkla gitmelidir. Mesele bir siyasi irade meselesidir. Savcılık meselesi değildir. Eğer Türkiye, bu karanlık faaliyetleri yasal yollardan özellikle TBMM'nin meseleye el koymasıyla halledemez ve temizleyemezse o zaman Türkiye'de rejime kast eden kuvvetlere de çok önemli kozlar verilmiş olacaktır. Ben Sayın Cumhurbaşkanının Çankaya toplantısını başka türlü yorumlamıyorum; o toplantıda kanımca şu söylenmiştir: Burada askeriye çok rahatsızdır. Rahatsız olduğu zaten belli ve TBMM bu işi halletmelidir. Siz de TBMM'nde bulunan partilerin liderleri olarak bu konuda artık kökten kararlı tavırlar içinde olmalısınız. Ben o toplantının gündeminin o olduğu kanısındayım. Burada Sayın Komisyonunuza büyük tarihi sorumluluk düşmektedir. Bugün Türkiye'de mesele, vatanseverlerle ABD kuvvetlerinin uzantıları arasında büyük bir çarpışma ve hesaplaşma sorunudur. Bu eksende görüldüğü zaman bu meseleler çözülebilir.

BAŞKAN- Teşekkür ederiz.

DOĞU PERİNÇEK- Size, Çiller'in ABD vatandaşlığı konusundaki yayını ve size sunduğum dosyayı kitap yaptım, ondan da bir tane sunacağım. Ben size devamlı belgeler göndereceğim.

BAŞKAN- Arkadaşlarımızın soruları olacak, onları alalım.

11 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor! BÖLÜM 9

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor!  BÖLÜM 9




DOGU PERINÇEK - Iran'da, Iran Hükümetinin, devletinin PKK'yi himaye ettigi ve kullandigi dogrudur; hiç tartisilmaz bir dogrudur. Suriye'nin, PKK'yi korudugu da bir dogrudur. Irak için bu geçerli degil, onu söyleyeyim; fakat, bunlar nereden geliyor, Türkiye, Iran ve Suriye'den bakildigi zaman, bölgede. Amerika'nin bir uzantisi, Çekiç Güç, efendim, Irak'a ambargoya en sadik ülke. Irak'i ikiye bölmüssünüz, Israil'in en yakin dostu. Buralardan baktiginiz zaman, Suriye ve Iran'dan, Suriye ile Iran'in dar kafali yönetimleri ne diyor, Türkiye'nin basinda bir bela olsun da bu bölgemizdeki...

MAHMUT YILBAS (Van) - Sunun için sormustum, Iran ile Türkive arasindaki iliskilerin sertlesmesinden bir savas ihtimalinin ortaya çikmasinda en fazla rol Iran'la PKK arasindaki iliskiden kaynaklaniyor. Bu konuda bir etüdünüz, bir incelemeniz var mi?

DOGU PERINÇEK - Var efendim Ayrica, ben, bunu 1989 ve 1991 yilinda Abdullah Öcalan'la görüsme yaptigim zaman ona da söyledim ve açiklattim da zaten. "Biz, Iran tarafindan korunuyoruz" diye -benim orada kitabim var size göndereyim- Abdullah Öcalan kendi agziyla söylüyor zaten Iran'in kendilerini korudugunu.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Simdi, burada, sizi teyiden bir ilave yapabilir miyim? Simdi, benim çözemedigim yorumlarinizi büyük bir dikkatle dinliyorum. Yeri geldikçe de yaziyorum. Simdi, diyorsunuz ki, bu Iran'a yapilacak harekât olayindan da benim basindan beri haberim vardi. 

DOGU PERINÇEK - Hayir benim haberim yoktu.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Hayir, benim haberim vardi da nasil önüne geçildi de Tempo Dergisinin anlattigi gibi degil.

DOGU PERINÇEK - Sizin haberiniz var, onu siz düzeltirsiniz.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Önemli olan sizin ifadeniz. Biz burada sizi dinliyoruz. Ben Komisyonun üyesiyim. Sunu söyleyecegim: Dediniz ki, Amerika'nin, PKK'yi, PKK'nin Iran'daki varligini ve Türkiye'ye karsi oradan hasmane eylemlerini düzenledigi...

DOGU PERINÇEK - Düzenledi demedim ben. Ben dedim ki, Iran dar kafali anlayislari yüzünden, Türkiye'yi, burada, Amerika'nin bir uzantisi olarak gördügü için, Israil'in en yakin müttefiki olarak gördügü için ve Amerika'nin Kuzey Irak'taki Kürt devleti planina Türkiye her an girebilecegi için Türkiye'yi asagi dogru balon yapan, sarkma ihtimali olan bir güç olarak degerlendiriliyor. Türkiye, Iran'dan ve Suriye'den baktigimiz zaman.

YASAR TOPÇU (Sinop) - Benim sözüm o degil. Sayin Valimizin sözüne ilaveten diyorum ki, Iran'daki PKK varligi ve oradaki hasmane hareketler Amerika olayi midir? Siz dediniz.

 DOGU PERINÇEK - Hayir demedim, ben öyle bir sey demedim. Ama. Amerika bundan memnun; yani, Amerika dogrudan dogruya bunu planliyor falan diye bir sey demiyorum; ama, bu, Amerika'nin çok isine geliyor; çünkü neden, Amerika'nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterrane Quarter gibi Disisleri Bakanligi, Savunma Bakanligi, Pentagon ve CIA'ye yakin yari resmî organlarini biz izliyoruz. Size bunlarin Ingilizce nüshalarini takdim edebilirim. Buralardan izledigimiz tespitlerimize göre, sürekli bir Tüirkiye-Iran çatismasi senaryosu var oralarda. Yani "Türkiye ile Iran savasacak." Niye savassin Türkiye ve Iran? "Su savaslari olacak." Niye su savaslari olsun? Aslinda, Türkiye'nin çikarlari ve bölge ülkelerinin çikarlari açisindan bu savaslarin olmasi için hiçbir neden yok. Hatta, Türkiye ile Iran'in çatismasi, bence, olaganüstü bir manipülasyonla, bir kiskirtmayla tamamen yapmacik olarak gerçeklesebilir. Çünkü, Iran ile Türkiye arasinda hiçbir önemli sorun yok. Istikrar kesbetmis bir sinir var, iliskiler var, önemli bir ticaret hacmi var; ama, PKK, burada, dediginiz gibi Iran'in PKK'yi himaye etmesi önemli bir gerçek, Türkiye'nin bundan hakli rahatsizliklari var. Öte yandan, Iran'da diyor ki, "Türkiye'de Halkin Mücahitlerini himaye ediyor." "Van'da Halkin Mücahitlerine üs vermis" diyor. Böyle seyler var. Tabiî, bu iki devlet de yanlis yapiyor; Türkiye de yanlis yapiyor, Iran da yanlis yapiyor. Bu iki devletin sunu yapmasi lazim: Bizim dis ticaret hacmimizi nasil 10 milyar dolara çikartiriz;. ondan sonra nasil isbirligimizi gelistiririz; nasil, bu Kürt meselesinin bölgede Amerika tarafindan kullanilmasini birlikte sirt sirta verir, önleriz, ortadan kaldiririz diye kafa kafaya vermesi lazimken, ikisi de Amerika'dan gelen gütmelerle diyelim ve kiskirtmalarla ve Türkiye'nin Amerika'ya asiri bagimliligi ve Türkiye Devleti içinde Amerikancilarin asiri yerlesmesi ve dügüm noktalarini ele geçirmeleri yüzünden böyle bir cephelesme ortaya çikiyor.

DURMUS FIKRI SAGLAR (Içel) - Izin verir misiniz bir sey sormak istiyorum..."Iran'la Türkiye arasinda ciddî bir sorun yok" dediniz dogru olarak; ama, Iran kaynakli Türkiye'de bazi suikastlar oldugunun dogrultusunda bilgileriniz var. Mesela Çetin Emeç, Ugur Mumcu...

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Biraz sonra konusacagiz.

DURMUS FIKRI SAGLAR (Içel) - Onu anlatacaksiniz, o baska; oraya onu nasil bagliyorsunuz?

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Oraya da gelecegiz. Simdi, onlara biraz sonra konusacagiz. Oralarda Özer Çiller falan var, onlarin çikarlari var; onlari biraz sonra konusacagiz. Ben, isterseniz, kendi analizimi bozmadan devam edeyim.

BASKAN - Bozmadan devam edin; hatta, sorulari sonradan soralim.

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Sorulari buyurun. iyi oluyor, açiliyor. Birinci olay Azerbaycan darbesi; arkasindan Çeçenistan'a asker ve silah yollamak; arkasindan Türkiye ile Iran arasinda çatismalar kiskirtmak; dördüncüsü Çin'in Uygur bölgesine bundan iki üç ay önce sabotaj timleri gönderiliyor. Simdi, diyeceksiniz ki, bu Dogu Perinçek bize gazete kupürleri veriyor; bu gazetede yaziyor. Gazete kupürü; ama dogru. Bunu, biz istihbar ettik; bize bildiren de, açik söylüyorum, Genelkurmay istihbaratidir.

MEHMET BEDRI INCETAHTACI (Gaziantep) - Türk Genelkurmayi?..

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Evet, Türkiye Genelkurmayi istihbarati. Ben, zaten bütün kaynaklarimi her zaman açikliyorum ve ben kimseyle direkt temas halinde degilim; ama, ben arkadaslarima, çok esasli, 25-30 yil içinde yetismis, bu konularda bilgili Türkiye Devletinin bile elinde belki o derece uzman, esasli insanlar yoktur; bir kadromuz var; onlara su talimat verilmistir Isçi Partisi tarafindan "size biri bilgi getirdigi zaman diyeceksiniz ki, kimden geliyor bu bilgi; ben dedikodu, fiskos falan kabul etmem; bana söyleyeceksin ki, ben bunu arastirayim" ve ben bunu açiklarim. Bakin, ben israrla televizyon konusmalarimda, basin toplantilarinida Genelkurmay istihbaratindansa Genelkurmay istihbarati diyorum, bilmem; Disisleri Bakanligi istihbaratindansa Disisleri Bakanligi istihbarati diyorum. Bir dergide okuduysam, Amerika'nin Foreign Reports Dergisinden aldim diyorum veya Rusya'nin bilmem ne dergisinden aldim diyorum; kaynak gösteriyorum ve o kaynaklara da "bilgi alinip yayinlanmasina izin veriyor musunuz bu bilginin" sorulmaktadir. "Evet, veriyoruz." Peki yayinladigimiz zaman bunu yalanlayacak misiniz; yalanlayacaksaniz biz yayinlamayiz. "Yalanlamacagiz." Size soruyorum üç aydir benim Genelkurmay istihbarati kaynakli açikladigim hangi bilgi yalanlanmistir. Gitmis hepsi; basin mensuplari gidiyor, Genelkurmaya soruyor. Tümgeneraller, tuggeneraller onlara sunu söylüyor: "Dogu Perinçek'in bütün söyledikleri yüzde yüz dogrudur." Siz de gidin lütfen sorun. Komisyori olarak Genelkurmay Baskanligina basvurun ve Dogu Perinçek'in size atfen söyledikleri dogru mudur, yanlis midir diye sorun. Ayrica, siz onlardan resmî bilgi isteyin. Ben su çagriyi da yapiyorum Genelkurmaya: Bu bilgileri bu sekilde disari vermek yanlis; bu bilgileri Mecliste kurulan komisyona göndermelidir. Bu bilgileri, Yüce Divan savcilik makami olan Yargitay Cumhuriyet Bassavciligina göndermelidir. Bu bilgileri, Hükümete göndermelidir ve normal süreçler islemelidir. Devlet mekanizmasi çalismalidir. Soruldugu için söylüyorum; Çin'in bu bölgesine bir sabotaj timleri gönderiliyor. Rasit Dostum burada köprü basi rolü oynuyor Afganistan'daki. Rasit Dostum'un çok siki CIA baglantilari var. Amerika'nin oradaki adami. Taliban bir adami, o Kabil'i isgal eden. Amerika'nin diger yedek kuvveti de iste bu Rasit Dostum ve bunlar gönderiliyor. Biz, bunu haber aliyoruz ve ben, Sayin Cumhurbaskanina 18 Ekim tarihinde gittigim zaman bir mektup biraktim; o mektubun bir nüshasini dosyaya koydum; o dosyada, o mektupta sunu söyledim: Bakin, Uygur bölgesine sabotaj timleri gönderiliyor. Gönderen Yarbay Ankara'da bir JITEM Yarbayi, vesaire falan filan, Rasit Dostum iliskileri, orada hepsi yer aliyor. Bunu derhal durdurun. Ben, bunu, o zaman basina açiklamadim. Herhalde, Sayin Cumhurbaskani, bunu Genelkurmaya gönderiyor; bir müddet sonra biz basina da açikladik ve derhal durdurun dedik bu tertibi. Genelkurmay Baskani bizzat topluyor Genelkurmayda ve diyor ki "bu tertibi durduracaksiniz; bu, yasadisi yeralti faaliyetidir. Benim altimi mi
oyuyorsunuz" diyor ve durduruluyor. Simdi, bu da, niye Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye böyle bir sey içine girsin. Türkiye'nin kendi içinde bir ulusal sorun var. Bilmem bir Kürt meselesi var; kendi içinde Alevî-Sünnî sorunlari var; yani, devamli, biz, birilerine sen de benim sorunlarini karistir diye bir malzeme mi yaratmak istiyoruz. Çok açiktir ki, burada Türkiye'nin hiçbir ulusal çikari yoktur, hiçbir. Güvenligi açisindan, bagimsizligi açisindan vahim seylerdir bunlar ve Çeçenlerin bir sorunu varsa, bilmem Türk halklarinin bir sorunu varsa, bunlar, siddet kullanilmadan, oralarda siddet kiskirtilmadan yasal platformlarda ve o ülkenin iç meselesi olarak ele alinarak , çözülebilir. Nasil Türkiye'nin Kürt meselesi iç meselesidir ve bu en temel bir tezdir. Türkiye, bütün dünyaya diyecektir ki, Kürt meselesi benim iç meselemdir; karisamazsiniz; bunu ben çözerim. Yok Avrupalilar gelecek, yok insan haklari gelecek, yok Amerika gelecek, teftis edecek; bu kabul edilemez ve biz, Birlesmis Milletlerin üyesiyiz ve bütün ülkelerin sinirlarini mesru olarak kabul ediyoruz, bunlari degistirmek gibi Türkiye Devletinin bir faaliyeti de olamaz. Buna ragmen, iste Çin'in bilmem Uygur bölgesine sabotaj timleri gönderiliyor ve Genelkurmay bunu durduruyor. Burada da Çiller örgütü ve bu faaliyet vardir. Besinci önemli dis tertip diyelim, Kuzey Irak'taki CIA faaliyetine bu örgütün karismis olmasidir.

MEHMET BEDRI INCETAHTACI (Gaziantep) - Abdullah Çatli örgütü diyorsunuz?..

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Çiller örgütü. Abdullah Çatli, Çiller örgütünün infaz sefi. Kuzey Irak'taki CIA tertiplerine...

BASKAN - Sayin Perinçek, bu bize verdiginiz belgede diyorsunuz bir yerinde: "General Dostum'la Türkiye'nin bu iliskileri ta Özal dönemine uzuyor ve orada JITEM'in dört elemani da su anda Dostum'un karargâhinda" diyorsunuz. Simdi, diyorsunuz ki, Çiller özel örgütü bu...

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Turgut Özal tarafindan kurulan örgütün devami bu efendim; bugün ,Çiller, etrafinda bir özel büroya dönüsmüstür; ama, bunun ilk kurucusu Turgut Özal'dir. Turgut Özal zamaninda bir özel büro kuruluyor. Bu özel büronun basinda Hiram Abas ve Mehmet Eymür var; yani, Abdullah Çatli'yla 1981 yilinda bulusan Hiram Abas var. Bu zaten o zamanlar basina çok yansidi ve hatta Turgut Özal'in bir plani var: MIT'i sivillestirelim. Bu, tabiî, kamuoyuna böyle sempatik sloganlarla sunuluyor, MIT'in sivillestirilmesi gibi; ama, aslinda, bu, MIT'in CIA'lastirilmasi planidir. MIT'in içindeki askerlerin temizlenmesi, askerler temizlenirken yurtsever bilmem ne unsurlarin da temizlenmesi ve MIT'in, tamamen, Hiram Abas'in kisiliginde, CIA'nin yüzde yüz kontrolü altina alinmasi tertibiydi. Bunu basaramadilar.

DURMUS FIKRI SAGLAR (Içel) - Hiram Abas'i niye öldürdüler; bunun için mi öldürdüler?

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Bilemiyorum onu; bilemedigim bir seyi söylemiyorum; ama, bence, o karanlik bir cinayet. Neden; taseron örgüt tarafindan öldürüldügü çok açik. Yani, onu Dev-Sol öldürdü diye çikti; ama, o taseron bir örgüttür. Niye öldürdü falan; bilemiyorum. Bilmedigim konularda bir sey söylemeyecegim; ama, bence, mesela bu soru anlamli bir soru.

HAYRETTIN DILEKCAN (Karabük) - Yalniz, müsaade ederseniz... Az önce, "bu     Özal tarafindan sivillestirilmesi adina tamamen      CIA kontrolüne verilmesi için MIT'in yapilan bir girisim" dediniz; fakat, 12 Eylülden sonra da -henüz 12 Eylül devam ediyor- generaller basta ve onlarin etkileri devam ediyor diye Amerika'nin "bizim oglanlar" seklinde ifade ediyorsunuz. Hem "bizim oglanlar" Millî Istihbarat Teskilati da ihtilalin olusmasi açisindan kullanilan zemin hazirlayan bir pozisyonda, bu pozisyonun basinda "bizim oglanlar" var ve bu "bizim oglanlar"in sivillesmeye dönük hareketinde, yine CIA'in   kontrolüne tamamen geçmesi gibi ilgili olarak degerlendiriyorsunuz. Ben, burada, kafamda kurguyu saglayamadim.

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Bir çelisme var gibi; degil, Söyle açayim efendim. Ordunun...

HAYRETTIN  DILEKCAN (Karabük)- Çünkü, büyük bir çeliski ortaya çikiyor. Amerika ihtilali yaptiriyor; ihtilalin generaller basinda ve MIT tamamen, ihtilali hazirlamak için altyapi olusturan bir konumda ve bir sivil cumhurbaskani, böyle bir örgütü "sivillestirelim" dedigi zaman,           tamamen CIA'nin kontrolüne girmesiyle ilgili bir hadise olarak degerlendiriyorsunuz. Kusura bakmayin kafamda o kurgu olusmadi.




MEHMET BEDRI INCETAHTACI (Gaziantep) - Özür dilerim, ayni soruyu soracagim. Buradaki "our boys" generaller mi?

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - Evet, generaller: ama, 5 general.

MEHMET BEDRI INCETAHTACI (Gaziantep) - Darbe yapan "your boys" generaller.

ISÇI PARTISI GENEL BASKANI DOGU PERINÇEK - "Our boys". Simdi, efendim, bakin, bu soru bence son derece anlamli ve çok tesekkür ederim böyle bir soru sorduklari için. Su bakimdan anlamli: Bir kere "our boys" dedikleri o 5 general bile -0 5 generalin disinda olan Haydar Saltik disinda- büyük ölçüde kendilerini bu oldubittiler sonucu bu müdahaleyi yapmakla zorunlu gördükleri yapmakla zorunlu gördükleri bir ortamda bulmuslardir. Haydar Saltik, Amerika'da darbecilik okulunda okumus, Türk askerî hiyerarsisinin tepesinde olan tek adamdir ve darbe planlarini 1978'de hazirlamaya basliyor; bir tek onun bilinçli olarak bu isin içinde oldugunu ben saniyorum. O öyle; bilinçli yani; ama, diger 5 general -Kenan Evren ve diger 4 tanesinin basindan, 1977'den itibaren, efendim biz Türkiye'yi istikrarsizlastiralim; Abdi Ipekçi'yi öldürtelim; ondan sonra diyelim ki, müdahale etmemiz lazim diye bir planin içinde olduklarini bilmiyorum. Kesin bilmiyorum. Daha çok benim gördügüm -belki biri daha öyledir falan ama- bir istikrarsizlastirma planiyla bunlar öyle bir ortama getirildiler ki, baska çare yok ortamina. Baska çare yok fikrini ben kendim savunmuyorum; onlarin degerlendirmesi bu. Burada, ama Haydar Saltik'in -ben tarih önünde konusuyorum, saniyorum teybe de alinmaktadir, ileride ortaya da çikacaktir...

Fabrikatör Perinçek TBMM Susurluk Araştırma Komisyonundaki ifadesine devam ediyor. (Önceki bölüm)

Ordudaki "Our Boys" (Bizim Çocuklar)

BAŞKAN - Zabıtlara geçiyor.

DOĞU PERİNÇEK - ... Orgeneral Genelkurmay İkinci Başkanı Haydar Saltık'ın, o zaman, bu işte bilinçli olarak ve tamamen CIA'la da bağlantılı olarak bu işin içinde olduğunu kuvvetle, elimdeki bilgilere dayanarak kuvvetle sanıyorum. Yani, tespit ediyorum diyemeyeceğim. Başka yaptıklarıyla da birleştirdiğim zaman. Ordu, beyefendi komple bir şey değil; yani, ordu, her şeye rağmen, Mustafa Kemal'in kurduğu ordudur ve o dönemden önemli birikimler gelenekler taşır. Ne kadar tahrip edilse, ne kadar NATO'ya gitse, ne kadar Amerika'yla bağlantıları olsa, onun içinde bizim Kurtuluş Savaşımızın bazı kalıntıları, mirası vardır. O, tamamen tasfiye edilememiştir. Bu bütün Türkiye için geçerli, yalnız ordu için değil. Yalnız, ordu için daha da geçerlidir. O bakımdan, ben, 12 Eylül'ün, hiyerarşinin tepesindeki 5 generalden Amerika'nın "our boys" diye söz ettiğini söylerken, bütün ordu için bunu kabul etmiyorum. Öyle olmadığı çok açık; yani ,bir yandan 5 general onları yaparken, bir yandan ordunun kurumları, mekanizmaları içerisinde o İstiklal Savaşı gelenekleri, bağımsızlık gelenekleri falan, belli ölçülerde belli kurumlarda yaşamaktadır.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bedrettin Demirel'in açıklamasını daha sonra buna mı bağlıyorsunuz?

DOĞU PERİNÇEK - Evet, işte Demirel de. Demirel 1960'larda "Morisson Süleyman" falan dedi, affedersiniz...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Ben Bedrettin Demirel'i söylüyorum efendim.

DOĞU PERİNÇEK - Onu bilmiyorum.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Onun bir açıklaması var, sizi teyit eden...

DOĞU PERİNÇEK - Ne diyor efendim?

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - İhtilalin şartlarının hazırlanmasıyla ilgili.

ABD'de Darbecilik Okulu

DOĞU PERİNÇEK - Haydar Saltık hazırlıyor, planları o yapıyor. Haydar Saltık önemli; Türkiye'nin askerî hiyerarşisi içinde Amerika'daki darbecilik okulunda eğitilmiş tek adam. Amerika'da darbecilik okulunda eğitiliyor. Neyse. O ordu burada komple değil, bütünüyle böyle bir şeyin içinde yer almıyor ve hepimiz biliyoruz, MİT'in içinde eskiden beri askeriye de var, sivil kuvvetler de var. Ben sivil kuvvetlerin tamamı CIA'cıdır da demiyorum; o çok yanlış veyahut da oradaki askerlerin tamamı yurtseverdir ve millî kuvvetlerdir de demiyorum; ama, MİT'in sivilleştirilmesi planı aslında bir sivilleştirme planı değildir diyorum. MİT sivilleştirilebilir; ama, yurtsever bir bakış açısıyla ve...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Kendi yorumunuzu söylüyorsunuz

Hiram Abas Abdullah Çatlı'larla o işleri yapan adam

DOĞU PERİNÇEK - Evet kendi yorumum. ...ulusal bir teşkilat haline dönüştürülmesi düşüncesiyle de sivilleştirilebilir; ama, bu sivilleştirmenin öyle olmadığı şuradan anlaşılıyor. Başında Hiram Abas var. Hiram Abas kim; Abdullah Çatlılarla o işleri yapan adam. Hiram Abas kim; Amerika'nın MİT içindeki en yakın adamı. Zaten Amerika'nın en yakın adamı; şu kadarı belli: Abdullah Çatlı ile 1981 yılında buluşuyor. Kim buluşur ve onunla birtakım tertiplere girer. Devam edelim. Kuzey Irak: Kuzey Irak'ta da gördük; işte son Irak Hükümetiyle -Irak Kürdistan Demokrat Partisi Barzani'nin liderliğindeki- arasındaki ittifak üzerine orada Amerika darbeler yedi ve birtakım CIA ajanları kaçıştılar çil yavrusu gibi. Guam Adasına götürüldüler. Bu olayları hepimiz yaşadık. CIA peşmergeleri diye yani. Amerikan resmî makamları da bunu kabul etti. Gazeteler de yazdı; çok açık yani. Kuzey Irak'ta bir faaliyet var. Kuzey Irak'taki faaliyetine işte bu Çiller özel örgütü de büyük ölçüde dahil oluyor. Şimdi, bunların toplamına baktığımız zaman Türkiye ile Rusya'yı karşı karşıya getirmek; Türkiye ile İran'ı karşı karşıya getirmek; Türkiye ile Irak'ı; Türkiye ile Azerbaycan'ı karşı karşıya getirmek; Irak üzerinden Türkiye ile bütün Arap dünyasını karşı karşıya getirmek. Türkiye ile hatta hiçbir problemi olmayan ve iyi ilişkiler geliştirmesi Türkiye'nin çıkarları açısından şart olan Çin Halk Cumhuriyetini karşı karşıya getirmek. Bunun bir Amerikan çıkarlarına hizmet eden bir faaliyet olduğu çok apaçıktır ve bu neyle ilgilidir? Deniyor ki -resmî olarak Amerikan kaynaklarında göörüyoruz- "Türkiye kriz bölgelerine müdahale gücü olmalıdır." Bu Foreign Reports, Foreign Affairs, Mediterranean Ouarterly diye demin adlarını verdiğim yarı resmî organların hepsinde bu geçiyor. "Türkiye kriz bölgelerine müdahale gücü olmalıdır." Açınız Çiller'in katıldığı hükümetlerin programlarını; hepsinde bu ibare aynen vardır ve 1994 yılına kadar Doğan Güreş tarafından da bu ibare Savunma ve Havacılık Dergisinde yayımlanmıştır -benim verdiğim dosyalarda var- aynen kullanılmıştır; yani, Amerikan yarı resmî organlarında deniyor ki, "Türkiye'nin misyonu kriz bölgelerine müdahale gücü olmalıdır." Neresidir bu kriz bölgeleri? Kafkaslar, Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya. Bakıyoruz, bizim hükümet programlarımıza giriyor bu; bakıyoruz Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, bu ibareyi aynen kullanıyor. Yani, Türkiye hükümetleri, son Refah Partisi-Doğru Yol Partisi Hükümeti Programında aynen bu ibareye rastlamadım; ama, bunu çağrıştıran ibareler var; ama, evvelki hükümet programlarında, Çiller'in bulunduğu, bütün Başbakanlık yaptığı ve daha sonra Anavatan Partisiyle kurduğu Hükümet Programlarında bu aynen var ve işte, bunu Türkiye'ye kabul ettirmek zor. Türkiye'nin geleneksel bir politikası var: "Yurtta barış, cihanda barış" diye Mustafa Kemal Atatürk tarafından tanımlanmış bir politikası var. Sadabat Paktı, Ortadoğu ülkeleriyle dostluk; Balkan Paktı, Balkan hükümetleriyle dostluk; kuzeyimizdeki kim olursa olsun, Sovyetler Birliği, vesaire, çatışmalara girmemek. Bu politika çizilmiş ve sınırların ötesinde, işte sınırları genişletme falan filan gibi hevesler, hayaller içinde olmamak; fakat, 1980'lerden sonra Amerika şunu Türkiye'nin önüne getiriyor -bu o zamanki MİT Başkanı Fuat Doğu tarafından da söylenmiştir- artık biz bunları terk edelim, cihan Türklüğü politikasına ve işte bütün Rusya'daki, Sovyetler Birliğindeki o zaman İslamlarla birleşme politikasına dönelim diye Fuat Doğu formüle etmiştir. Hatta aynen böyle; bırakalım "yurtta sulh, cihanda sulh"u; bu eskimiştir; bugünkü dünya realitesi tarafında geçersizdir. Biz, cihan Türklüğü politikasına ve İslam politikasına dönelim ve Orta Asya'daki Türklerle, şunlarla, bunlarla ilgilenelim şeklinde formüle edilmiştir. Bu, tamamen Amerika'nın planlarıyla bağlantılıdır ve Türkiye'yi, komşuları aleyhine böyle cereyanların içine sokma amacıyla ilgilidir. Bakın, ben, şunu ayırıyorum: Biz, tabiî Türk Cumhuriyetleriyle özel ilişkiler içinde olacağız. Orta Asya'daki Türk Cumhuriyetleriyle Türkiye Cumhuriyeti kesinlikle -tabiî kültürel bağları, dil bağları, ekonomik çıkarları hepsi mazlum milletlerdir bunlar- ilişki içinde olacak; kardeşlik olacak; onlarla ilişkilerimiz başkalarından farklı da olacak; özel bir yer de verilecek; bunların hepsi doğru politikalardır; ama, bunun, ötesinde buralarla başka, Amerika çıkarları adına ilgilenmek, buralarla komşuları arasında kavgalar çıkarmak. Çünkü, ne Özbekistan ne Kırgızistan ne Türkmenistan ne Kazakistan ne Azerbaycan, Rusya ile veya Çin'le bir çatışma içine girmek istemiyor. "Bizim oralarla sıkı bağlarımız var "diyor. Türkiye, köprü başı olarak Amerika'nın. oralara girip bu tür çatışmaları kışkırttığı zaman benim demin tanımladığım, Türkiye'nin ulusal çıkarlarından farklı bir kanal içine girmektedir. İşte, Çiller özel örgütünün esas, menhus diyeceğim rolü buradadır. Türkiye'yi birtakım oldubittilerle, bütün çevresiyle ve Asya'yla çatışma içine sokmak ve sonunda Amerika'yla kader bağından başka bir alternatif bırakmamak. Çünkü, hatırlayalım, Birinci Dünya Savaşına biz nasıl girdik; Sivastopal'ı gitti, Goben Breslav bombaladı; ondan sonra paldır küldür biz kendimizi savaşın içinde bulduk. Bu sefer Goben Breslav rolünü işte bu örgüt oynamaktadır; Azerbaycan darbesi, falan filan demin saydığım kışkırtmaları ve tertipleri yaparak; Goben Breslav'dır...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Eşref Bitlis?..

DOĞU PERİNÇEK - Evet... Oraya şimdi geleceğim.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Ben, burada bir hususu öğrenebilir miyim, az önce konu geçmeden. Kuzey Irak'ta da özel örgütün Amerika'ya Guam Adasına CIA ajanlarının taşınmasında rol aldığını, birlikte hareket ettiklerini söylediniz; ancak, ben burada yine bir kurgu sağlayamadım. Kamuoyunda kumarhane, eroin ticareti veya benzeri birtakım işlerle, yasadışı işlerle ilgili olarak malum kişilerin, mesela Topal cinayeti, Behçet Cantürk'ün... Yani PKK'ya finansman desteği noktasında veya PKK'ya şantaj yoluyla para vermek mecburiyetinde kalan şahısların özel örgüt tarafından temizlendiğine dair kamuoyunda, basın yayın organlarında iddialar var. Şimdi, Amerika'nın PKK'ya destek verdiği noktasında, en azından lojistik destek verdiği veya müsamaha gösterdiği noktasında genel bir kanaat var kamuoyunda. Şimdi, bakıyoruz, Amerika PKK'ya lojistik destek veriyor; PKK'nın desteklediği şahıslar veya PKK'ya destek veren şahıslar öldürülüyor. Yine Amerika'yla çıkarları tevlit etmiş, birleştirilmiş şahıslar bu işlerin içinde oluyor. Yani, o zaman, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin dışında, tamamen, bu şahısların birbirleriyle bir gösteri maçı yapar gibi uğraşmaları kurgusu ortaya çıkıyor; ben, burada bu bağlantının nasıl kurulduğunu mantıken, zihnimde belki bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor; belki anlatım şeklinizdeki bağlantıları dikkatle dinlerken kaçırmış olabilirim diye düşünüyorum; ama, öldürülen şahıslar PKK sempatizanı olacak veya PKK'ya destek veren şahıslar olacak. Bu şahıslar CIA'in güdümünde olan şahıslar tarafından...

DOĞU PERİNÇEK - Yani, iki tarafta CIA, Amerika var, niye birbirlerini öldürüyor diyorsunuz.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Şimdi, Amerika, yani bizi seyretsin diye ringe iki tane boksör çıkarmış; bizler de seyredelim. Amerika, acaba sadece şu mantıkla mı yapmaktadır; işte benim gücümü görün, ben kendi kendimle de kavga edebilirim gibi bir pozisyon mu sergilemek istiyor. Böyle bir ... imajı vermek suretiyle, dünya kamuoyunda güç gösterisinde bulunmak için mi bunları yapıyor? İki tane CIA bağlı örgüt, ikisi de CIA tarafından... Bu mu anlatılmak , isteniyor; yoksa Amerika sırf kukla oynatmak için, dünya sahnesinde siyaset yapma yakından bildiğimiz için bunu da kafam pek algılamıyor. Yani, o bağlantılar birinden birisinin yanlış olması gerekir diye düşünüyorum ben. Kusura bakmayın, eğer yanlış yorumladıysam. Benim, anlattığınız şeylerden ortaya çıkarabildiğim kurgu kopuklukları olarak değerlendiriyorum.

DOĞU PERİNÇEK - Efendim, şimdi, birinci nokta, niye kopukluk olsun. Azerbaycan darbesini Amerika'nın yaptırdığı açık. Burada, karşıda Amerika'nın bir gücü yok.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Yok, ben, Azerbaycan'la ilgili demedim. Irak'la bağlantılı olarak...

Sağ-Sol Örgütler ve Mafya Eroin Aracılığıyla Kontrol Altında

DOĞU PERİNÇEK - Şimdi, onu söyleyeceğim. Bakın, efendim, bu çok önemli. Çiller özel örgütü PKK ile aynı çanaktan beslenmektedir. Nasıl; PKK Suriye'den uyuşturucuyu getirmektedir; bunlar almaktadırlar ve Ege güzergâhı denen yol üzerinden Avrupa'ya sevk etmektedirler. Abdullah Çatlı, burada, Hollanda bağlantısıdır. Hüseyin Kocadağ da Fransa bağlantısıdır. Bunların Hollanda'da ve Fransa'da ayakları vardır ve...

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Özür dilerim, bağlantılarla ilgili olarak; Fransa ve Hollanda bağlantısı derken, müşahhas, bizim için ülkemizde olmayan şahıslar olması hasebiyle, bilinen, maruf olarak bilinen isimler verebilir misiniz?

İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI DOĞU PERİNÇEK - Efendim, bu, işte Türk mafyası deniyor, şu deniyor, bu deniyor; hatta birtakım sol maskeli örgütler var Fransa'da. Bunlar birtakım sol maskeli örgütleri de kullanıyor. Eroin işinin içine birtakım, kendisinin sol diye tanımlayan örgütler çekilmiştir. Eroin aracılığıyla tamamen kontrol altına alınmıştır. Çünkü, onlara da eroin ihalesi verdiğiniz ve onları buradan beslediğiniz zaman, her türlü ihaleyi de yaptırabilirsiniz. Yani; diyelim "Sabancı'yı öldürt" veyahut da "Sabancı'nın kardeşini öldürt" dediğin zaman o öldürür.

BAŞKAN - Biraz toparlarsanız...

İŞÇİ PARTİSİ GENEL BAŞKANI DOĞU PERİNÇEK - Tabiî, ben sorular üzerine... Yani, sonuç itibariyle burada bunlar siz dediniz ki "Amerika PKK'ya müsamaha gösteriyor." Doğru. Amerika PKK'ya müsamaha gösteriyor. Neden...; çünkü, Amerika Türkiye'ye diyor ki "benim kriz bölgelerinde müdahale gücüm olacaksın." Burada da kritik sorun nedir; Kuzey Irak'ta bir Kürdistan kurulacak, sen de bunu himayen altına alacaksın. Amerika'nın Türkiye'ye dayattığı plan budur ve bütün bu kavgalar bilmem neler en sonunda bu eksende oluşmaktadır buraya dikkatinizi çekeceğim. Çiller, burada, Amerika'nın dayattığı -Turgut Özal'da bunun içindeydi- Turgut Özal-Çiller çizgisi Amerika'nın dayattığı Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulsun, biz de bunu himaye altına alalım, Musul Kerkük petrollerinden de yüzde 5- yüzde 6 hisse alalım, Sayın Turgut Özal'ın o zamanki ifadesiyle "1 koyalım 5 alalım" ve Turgut Özal, Baker geldi, 1991 başında Çankaya'da görüştü, hemen arkasından şunu söyledi; Irak halkları, Körfez Savaşı öncesinde ve Kürtleri himaye altına alalım diye Özal söylemedi mi? Kim getirdi ona, Baker getirdi bu planı. Bunun dosyada var. Genel Kurmay istihbarat belgeleri var. Türkiye ile Peletro arasında Türkiye ile Robert Douch arasında gizli görüşmeleri, genelkurmay istihbaratı saptamış, buralarda Amerikalılar açıkça söylüyor. Dışa açıklarken diyorlar ki "Irak'ın toprak bütünlüğü" içeride diyorlar ki "Irak'ı böleceğiz, ya siz geçin bu Kuzey Irak'taki Kürt devletinin başına, onu koruyun veyahut da biz bu işi İran'a vereceğiz. Siz yapmazsanız İran'a vereceğim ve Türkiye bölünecek." Amerika açıkça Türkiye'ye şunu diyor "ya büyüyeceksin, ya küçüleceksin" bunu Cengiz Çandar gibi, Amerika'nın bir numaralı... Şimdi, burada, Çiller'in Amerika ile birlikte olduğu açık. İki; PKK ile aynı eroin işinden gelir sağlarken de Çiller yine var. Onun için burada bir tutarsızlık yok. Bütün sorun Türkiye açısından, bu ABD'nin kriz bölgelerine, müdahale gücü olacak mıyız, olmayacak mıyız sorunudur. Bütün bölünmeler bu noktada cereyan etmektedir ve burada kritik olan da, Kuzey Irak'ta kurulacak, Amerika'nın kuracağı, Kürt devletini himaye altına alacak mıyız, almayacak mıyız sorunudur; bütün bölünmeler... Çünkü, bunu himaye altına aldığınız zaman İran'la da cephe cepheye geleceksiniz, Arap dünyasıyla da cephe cepheye geleceksiniz, Rusya'yla da cephe cepheye geleceksiniz. Bir tek Amerika ile birleşeceksiniz. Hatta, Avrupa'yla da cephe cepheye geleceksiniz; çünkü, orada Amerika'ya bağlı bir Kürdistan, ikinci bir İsrail oluşmasını Avrupa da iyi karşılamayacaktır. 

Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis'in Katledilme Nedeni:

Türkiye ile Amerika arasındaki kader bağları sıkılaştırılacak, Türkiye'nin Amerika'dan başka hiçbir seçeneği kalmayacak; tabiî, bunun sonuçlarını hepimiz düşünebiliriz. İşte, bu soruşturmanın gelip dayandığı nokta, bu nedenle Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis'in katledilmesidir. Bence, Ömer Lütfü Topal cinayetinden giderek... Tabiî, bunun üzerine gidilmeli, araştırılmalı, açığa çıkarılmalı, çok önemli; ama, esas sorun, Eşref Bitlis'in ve Uğur Mumcu'nun öldürülmesidir ve orayı aydınlattığımız zaman, Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı tertipler, dayatmalar aydınlanmış olacaktır ve Türkiye'nin bağımsızlık ve güvenliği açısından önemli mesafeler alınmış olacaktır. Şimdi, Eşref Bitlis Jandarma Genel Komutanımız; bakıyoruz,Genelkurmay Başkanı olacak. Muhittin Füsunoğlu emekliye ayrılacak, 94 Eylülünde Doğan Güreş emekliye ayrıldığı zaman, geleceğin genelkurmay başkanı. İkincisi; Eşref Bitlis, demin söylediğim Amerikan dayatmasına, orduda kahramanca direnen bir orgenaralimiz. Bütün bu Amerikan planlarını ortaya çıkarıyor. Hatta, bizim elimize şimdi, yeni belgeleri geldi; Amerika'nın bölge ilkelerinden, Türkiye'den Irak, İran Suriye'den gizli, bilmem ne bayrak diye gizli birtakım tatbikatları var. Bu gizli tatbikatta işte o CIA peşmergeleri falan diye hepimizin hayret içinde kaldığı 5 bin tane Amerika'nın orada adamları var falan. Bu 5 bin tane peşmerge aslında bir askeri kuvvet. Bunlar CIA ajanı değil Barzani'yi de oradan temizleyecek bir, kuvvet. Hiçbir güç, 5 bin tane iyi eğitilmiş bir kuvvete Kuzey Irak'ta karşı koyamaz ne Barzani, ne Talabani. Hepsini temizleyecek ve Amerikan Kürt devletinin çekirdek gücünü oluşturmuş. Bunu, Eşref Bitlis saptıyor. Hatta, birtakım Amerikan askerî istihbaratının kanallarına vesaire girerek de belgeler saptıyor. Bunu, çeşitli raporlar halinde, aynı zamanda Çekiç Güç'ün faaliyetlerini saptıyor. Çekiç Güç'ün gıda yardımı, insanî yardım adı altında Kuzey Irak'a nasıl birtakım silahlar götürdüğünü. Çekiç Güç'ün oraya tamamen bir Kürt devletinin kurulması amacıyla Kuzey Irak'ta yerleştirildiğini, Irak'ın bölünmesine hizmet ettiğini ve Irak'ın bölündükten sonrada orada bir hançer yerleştireceğini, bu hançerin bazen İran'a bazen Türkiye'ye bazen Irak'a bazen Suriye'ye yani İsrail gibi bütün bölge ülkelerine karşı kullanılacağını da Eşref Bitlis saptıyor. Bu saptamalarını raporlar halinde Genelkurmay Başkanlığına veriyor. Hatta o zamanki Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın "aranızda Doğan Güreş'le ne var; bunu bana bildirir misin demesi" üzerine, bu Doğan Güreş'le ayrılıklarını da Orgeneralimiz Eşref Bitlis -toprağı bol olsun- Özal'a bir rapor halinde, bir mektup halinde sunuyor. O mektup da basında, 93 Eylülünde Aydınlık Gazetesinde özet olarak çıkmıştı. Bu mektubun Semra Özal'da olduğunu duyduk, mutlaka Cumhurbaşkanlığı arşivlerinde vardır; komisyonunuz getirtebilir, son derece önemli.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Farklılaşma nerede?

DOĞU PERİNÇEK - Farklılaşma şurada. Doğan Güreş, Amerika'nın kriz bölgelerine müdahale gücü misyonunu benimsiyor. Bu bir rivayet değil, Savunma ve Havacılık dergisini açarsanız, orada iki defa Doğan Güreş tarafından bunun ifade edildiğini resmî olarak görürsünüz. Savunma ve Havacılık dergisi askeriyenin çıkardığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin çıkardığı bir dergidir. Eşref Bitlis ise bunun karşısında. Biz diyor Amerika'nın kriz bölgelerine müdahale gücü olursak parçalanırız. Sayın Orgeneral Eşref Bitlis'te bunun Sevr olduğunu tespit ediyor haklı olarak; bölünme burada. Bu bölünme biliniyor.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, bu Millî Güvenlik Kurulunda konuşulması gerekecek kadar önemli bir konu.

DOĞU PERİNÇEK - Tabiî konuşulmuştur.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, bu fikir ayrılığı bir yerden bir yere tercihte bulunulması gerekir. İki farklı görüş varsa eğer. Bu iki farklı görüş, Millî Güvenlik Kurulunda tercih olarak...

DOĞU PERİNÇEK - Doğan Güreş hakim. Doğan Güreş-Çiller. Bakın, o zaman Türkiye'yi kim yönetiyor. Başbakan Tansu Çiller, Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş. Mediterranean Quarterly ve Foreign Reports'ta aynen şöyle yazıyor "1994 Eylülüne kadar, Türkiye'de Doğan Güreş-Tansu Çiller ikilisi hakimdi ve Türk Ordusu tamamen Amerika'nın anlayışlarıyla uyum içindeydi: 1994 Eylülünden sonra bu bozuldu. Türk generalleri hizadan çıktı" aynen bu ifade. Doğan Güreş'in emekliye sevk edilmesinden sonra, Türk generallerinin hizadan çıktığını Amerikan kaynakları yazıyor, biz oralardan öğreniyoruz.

HAYRETTİN DİLEKCAN (Karabük) - Peki, dediğiniz konuda o zaman Millî Güvenlik Kurulu, Doğan Güreş, Başbakan Tansu Çiller; yani, devleti, tamamen yönlendirecek olan şahısların ve kurumların bu hususta Amerika'nın kriz bölgelerine müdahale noktasındaki politikalarını aynen benimsediklerini ve tabi olacaklarına dair bir...

10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***