19 Mart 2018 Pazartesi

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor! BÖLÜM 10

Mehmet Eymür, Doğu Perinçek' ı Anlatıyor!  BÖLÜM 10


BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım da biraz kendisi anlatsın. O zaman akşama kadar sürer.

DOĞU PERİNÇEK - Aynen bu şekilde, buna Eşref Bitlis karşı koyuyor ve buna karşı koyduğu için katlediliyor.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Yalnız bir şey var burada. Sanıyorum zaman da daralıyor. Sayın Genel Başkanın konuşmasının tabiî ki sınırı yok, akşama kadar da konuşabilir.

DOĞU PERİNÇEK- Efendim, ben, çok konuşma meraklısı değilim.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, ben ondan dolayı söylemiyorum. Bir şey arz edeyim izin verirseniz.

DOĞU PERİNÇEK - Ben size şunu arz ettim; dedim ki, ben 15 dakikada açıklayabilirim. Müsaade edin 10 dakikada bitireyim veyahut 3 dakikada, hatta 2 dakikada bile bitirebilirim bu size kalmış. Eğer, rahatsızsanız bu konuşmamdan...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, rahatsız olmak değil. Anlatılan bahsettiğiniz konular zaten bize verdiğiniz bilgi ve belgeler içerisinde var. Ben, hepsini dikkatle okudum; onun için, birçok anlattığınızı oralardan da biliyorum. Konu, sanıyorum Komisyonun araştırmasıyla ilgili konunun şeyi kayboldu; yani, polis-mafya-siyasetçi üçgeni içerisindeki kısmına öncelik versek de bilahare bunları tekrar anlatmak istiyorsanız anlatsanız; çünkü, mesela, benim programın var gitmek zorundayım. Yani, şimdi, daha henüz oraya gelmedik. O kısmına gelmedik onun için söylüyorum.

DOĞU PERİNÇEK - Oraya gelmeyeceğim zaten.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Onu alalım sizden. Onları alalım da ..

DOĞU PERİNÇEK - Efendim, ben onları size 300 küsur sayfa vermişim.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Eğer uygun görürseniz bir yöntem tespit edelim. Sayın Genel Başkan konuşsun, biz sonra soru soralım.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Hayır, ben soru sormuyorum, soru değil. Ben diyorum ki, Komisyonun çalışma alanıyla ilgili konuyu evvela alsak da diğerlerini...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) - Bu da alanı Sayın Başkan.

DOĞU PERİNÇEK - Sayın Başkan, ben sizden şunu rica ediyorum; bana deyin ki, 3 dakikada konuşmanı bitir, ben 3 dakikada bitiririm.

BAŞKAN - Hayır, hayır...

DOĞU PERİNÇEK - Ben buraya 20 dakika konuşma düşüncesiyle geldim. Sayın Başkan, ben buraya 20 dakika konuşma planlayarak geldim. Buraya oturduğum zaman benim kafamdaki şuydu...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - İşte ben diyorum ki onu öncelikle alsak da ondan sonra kalan zaman içerisinde Sayın Genel Başkan arzu ediyorsa konuşsun.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - Yalnız tabiî bu tartışmayla da zaman kaybediliyor; bana kalırsa siz devam edin.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTAC) (Gaziantep) - Gerekirse bir oturum daha yapacağız, biz çok önemli bir şey yapıyoruz bunun zamanla sınırlandırması yok yani.

DOĞU PERİNÇEK - Ben size tâbiyim. Ben ne diyorum size, evden çıkarken kafamdaki plan şuydu: Ben 20 dakikada sayın komisyon üyelerine bir analiz sunacağım ve gideceğim. Siz sorular sordunuz yayılıyor. Siz bana dersiniz ki, o analizini 5 dakikada bitir, ben 5 dakikada bitirecek yeteneğe sahibim, bitiririm.

BAŞKAN - Hayır bir süre vermiyoruz da; ama, programımız belli 14.00'a kadar sizi dinleyeceğiz, saat 14'ten sonra başka arkadaşı dinleyeceğiz. Tabiî soru sorma şeyini sona bırakalım. Zamanımız var şöyle bir saat kadar zaman içerisinde bize...

DOĞU PERİNÇEK - Efendim ben bunu söyledim zaten, bu işi Ömer Lütfü Topal falan düzeyinde tutarsanız, bunu bir savcılığa verin, bunu yapsın; Mecliste boş yere komisyon falan kurmayın. Verin savcılığın bir tanesi araştırsın. Ben zaten bir partinin genel başkanı olarak böyle bilmem iki tane mafya birbirini öldürmüş falan buralara fazla dalmam ve buralara fazla emek ve zaman da harcamam. Bu, bir bağımsızlık ve güvenlik sorunu olduğu için biz İşçi Partisi olarak üzerine gidiyoruz ve Çeçenistan falan filan nasıl ilgisi yok, esas onun ilgili var. Azerbaycan darbesini yapıyor onun ilgisi var. Azerbaycan darbesinde Abdullah Çatlılar var. Diğer yerlerde hepsi var; Çiller var. Çiller'in parmağı orada çıkıyor ortaya ve Türkiye içinde niçin tehlikelidir; bir Amerikan tertibi ve kriz bölgelerine müdahale gücü olma tehlikesi yüzünden bence bu olay tehlikelidir yoksa eroinmiş, mafyaymış maalesef, Irak'a ambargonun boşluğunu Türkiye devleti eroin ticaretiyle doldurmuştur. Evet, nedir resmi rakamlar; biz diyor Irak'a ambargo yüzünden 40-50 milyar dolar kaybettik, ben size şimdi vakit kaybetmiyorum bunun hepsinin altını açarım. Bugün tartışılıyor bakın Veysi Seviğ, Güngör Uras bütün ekonomistler diyorlar ki, Türkiye'nin dışa satımıyla, dış alımı arasında 20 milyar dolar fark var. Merkez Bankası kasaları dolu. Tartışmalar yapılıyor; Türkiye, 8 ilâ 15 milyar dolar yılda eroinden giriyor. Yani, Irak'a fasulye, mercimek, buzdolabı satmaktan kazandığımızı kaybetmişiz, onun yerine eroin satarak dolduruyoruz. Türkiye ekonomisi eroine bağımlı hale gelmiş. Bu, son derece önemli, kendi gençliğini zehirliyor bu ülke, bu devlet, bu hükümet, bu hükümetler ve bundan vazgeçecek kolay kolay bir babayiğit yok. Siz, 8-10 milyar dolar yıllık gelir Türkiye'nin temel meselesi budur ve Amerika'ya bağımlılık işte Türkiye'yi bu hale getirmiş, eroine bağımlı bir ekonomi yaratmış; bunlardan konuşmadan bu mesele çözülebilir mi? Çiller'in rolleri de burada önemlidir. Yoksa, ben bunlara vakit harcamam. Şimdi, bu bakımdan Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis... Bakın, Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 günü öldürülüyor, Eşref Bitlis ondan 24 gün sonra 17 Şubat 1993 günü. İkisi de Sevr'in karşısında olan iki insan. Birisi ordunun içinde silahla... Evet, Millî Güvenlik Kuruluna Doğan Güreş hakim, Başbakan Tansu Çiller; ama, önemli bir general ve Kuvayı Milliyeyi ordu içinde temsil eden bir general ve yarının genelkurmay başkanı ve hep Amerikan planlarının önüne taş koyan bir jandarma genel komutanı. 

Doğan Güreş Yalan Beyanda Bulunmuştur

Bu, son derece önemli ve şimdi biz o zaman, yayınlar yapmışız size bir dosya halinde sundum. Bize gelen bilgiler üzerine kafamızda bazı şüpheler doğduğu için arkadaşlarımıza demişiz ki "bu Eşref Bitlis suikastını bütün detayına kadar araştıracaksınız." 7 ay araştırmışlar. Ne yapmışlar; gitmişler Orta Doğu Teknik Üniversitesinin Uzay ve Havacılık Fakültesi öğretim üyeleri, İTÜ Havacılık Fakültesi öğretim üyeleri, F-16 projesini yapan mühendisler, efendim o zaman Güvercinlik Havaalanında çalışan personel, Amerika'da bu uçağı yapan B-200'ü yapan firma, hepsine gitmişiz ve sonunda şunu saptamışız; bu uçak, buzlanmadan dolayı düşmedi. Ordunun içinden insanlar mesela; emekli korgeneral Arslan Önem, emekli bir hava tümgenerali vesaire. Ordunun içinden de insanlarla konuşmuşuz. Bu uçak buzlanmadan düşmedi; bir. Bu uçak pilot hatasından düşmedi; iki. Bu uçak yapım hatasından düşmedi; üç. Bu üç gerçeği bütün teknik, bilimsel açıklamalarıyla o zaman saptamışız ve demişiz ki -daha doğrusu bize bütün bunlar söylemiş sabotaj dışında bir şey- bu sabotajdır. Sabotaj yapıldığını gösteren bütün parçalar da ortadan kaldırılmıştır. Motor aksamı ortadan yok edilmiştir; dahası son derece anlamlı, uçağın düştüğünün ertesi günü o zamanki Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş alelacele hiçbir ciddî araştırma yaptırmadan ve uzman olmayan Güvercinlikteki 3-5 tane, 7 kişilik; üç astsubay, 4 subaydan oluşan ve uzman olmadığı, uzmanlar tarafından belirtilen personelden bir heyet kurularak onlara bir rapor tanzim ettirmiştir. Kendi silah arkadaşının ortadan kaldırılması hakkında, yalan bir beyanda bulunmuştur; buzlanma oldu diye. Buzlanma yok, buzlanma olduğuna dair en ufak ibare yok. Demek ki, burada bir kasıt vardır. Doğan Güreş'in ertesi günkü beyanatının kasıtlı olduğu çok açıktır. Biliyordu demek. Bakın, ben, bu olayın, tertibin içindeydi hazırladı demiyorum; ama, Doğan Güreş'in bu olay hakkında bilgisi olduğunu, göreceksiniz tarih en sonunda yazacaktır. Kasıt nedeniyle. Niçin bir Genelkurmay başkanı araştırmadan yalan bir tespit yapsın. Yalan bir tespit yapmıştır ve bunu kamuoyunda açıklamıştır. Biz, Eşref Bitlis'in uçağının bir sabotajla düşürüldüğünü o zaman saptadık; fakat, bu sabotajı kim yaptı, arkasında kim var, falan filan bunları aydınlatamadık; ama, bunları size verdiğimiz dosyada gördüğünüz gibi, kampanya halinde yayınladık. Eylül’den Aralık’a kadar süren üç ay içerisinde; fakat, şu sırada bize ek bilgiler gelmektedir. Genelkurmay istihbaratı kaynaklı ek bilgiler gelmektedir. O ek bilgilerde de şunlar vardır: Bu uçak, Amerikan bu günkü Adana Başkonsolosu Elizabeth Shelton'un bulunduğu, Adana'da ve İncirlik'te yapılan iki toplantıda, Genelkurmay istihbaratının izleyerek, bizim bunları izleyebilme kabiliyetimiz yok. Tarihleri de verilmektedir. 8-9-10 Şubat tarihlerinde Çekiç Güç Komutanı General Neab, Elizabeth Shelton, Amerika'dan gelen -onların hepsinin isimleri dosyalarda var, hatta rütbeleri vesaire- subaylar vesaire toplantılar yapmışlardır, Amerikan haberleşmesinden izleniyor, devamlı bir Eşref Bitlis olayı var o sırada Amerikan haberleşmesinde. Sayın Orgeneral Muhittin Füsünoğlu diyor ki "4 kişi biliyordu bu uçağı bineceğini; ben, Doğan Güreş, o zamanki Savunma ve Kara Havacılık Okulu Komutanı Tümgeneral Armağan Kuloğlu ve Eşref Bitlis'in kendisi." Aslında burada tarihe karşı bir konuşma var. Muhittin Füsunoğlu bence mert olmalı ve çıkıp daha açık şeyler söylemelidir ve biz, araştırdık, Armağan Kuloğlu Amerika'yla çok sıkı ilişkileri olan ve ordu içinde de Amerikancı diye bilinen bir general olduğunu tespit ettik; ama, bu işte ne kadar dahli var o kadarını bilmiyoruz; ama, 

Eşref Bitlis'in Abdullah Çatlı'lar Kullanılarak Öldürüldüğü Kesin

Eşref Bitlis'in bir Amerikan planıyla ve bu Abdullah Çatlıların kullanılarak öldürüldüğü kesin. Abdullah Çatlı'nın buradaki rolü şu; onu da söyleyeceğim: Eşref Bitlis, Cem Ersever'e ve Cem Ersever'in çevresinde 20 kadar subayın dahil olduğu bir ekip tarafından ortadan kaldırılıyor. Cem Ersever büyük suçlar işlemiş, büyük açıkları var, üzerine gidilmesi söz konusu ve o sırada ordudan istifa ediyor bu çok önemli ve Aydınlık'a koşarak geliyor haziran ayında. Bakın çok ilginç, binbaşı Cem Ersever kendisini -Aydınlık- teşhir ettiği, açığa çıkardığı, ilk defa onun faili meçhul cinayetlerin başında, eroin kaçakçılığının başındaki adamdır diye çıkardığı halde, haziran ayında Aydınlık'a geliyor ve Aydınlık Gazetesine açıklamalar yapıyor; açıklamaları okuyun hiçbir şey yok; ama, oradan bir mesaj veriyor; yani, ben Aydınlık'a açıklarım ve önemli birtakım sırları bantlara söylüyor, yakınlarına bırakıyor ve o zaman Aydınlık'a şu da söyleniyor: "Eşref Bitlis suikastını açıklarsam, yer yerinden oynar." Yani, kendisine Eşref Bitlis suikastında rol veriliyor ve ondan sonra da kendisini emniyete almak için, yani beni ortadan kaldırırsanız bunlar açıklanır bantlar vesaire bırakılmıştır, Aydınlık gibi bunu açıklayabilecek bir kuvvet de vardır, sizin kumanda edemeyeceğiniz ve açıklanmasını önleyemeyeceğiniz bir kuvvet de vardır şeklinde bir mesajı veriyor. Çok ilginç, bu, haziranda Aydınlık'a geliyor, kasım ayında cesetleri biliyorsunuz yollarda bulundu ekibin 5 kişi. Niye öldürüldü falan, bizde o zaman kafa patlattık; fakat, genelkurmayın bildirdiğine göre Abdullah Çatlılar tarafından Başbakanlık poligonunda sorguya çekiliyor ve Eşref Bitlis suikast indeki rolü nedeniyle ortadan kaldırılıyor.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) -Nerede sorguya çekiliyor efendim?

Başbakanlık Poligonu'nda Sorgu

DOĞU PERİNÇEK; - Başbakanlık poligonunda. Abdullah Çatlı'nın Başbakanlık poligonuna giriş kimlik mi artık izni veyahut elinde bir kartı olduğu da söylenmektedir. Uğur Mumcu da, bu işin basındaki temsilcisi. Yani Kuzey Irakta kurulacak bir Kürt devletine direnen, basında bunun mücadelesini veren bir insandır; o bakımdan, bu iki suikast aydınlatılmalıdır . Uğur Mumcu suikastında bizim elimizde bir MİT bilgi notu var; o bilgi notu, sahte olarak düzenlenmiş, araştırdık içindeki bilgiler doğru. Doğru bilgiyi sahte belgeyle düzenlemişler ve bu bilgi notunda şu tespitler var: Uğur Mumcu'nun öldürülmesinde İran devletinin MOD adlı yeraltı kuruluşunun bir rolü var. Bu MOD, Sivil Savunma Bakanlığına bağlı bir örgüt, eroin işi yapmak, yeraltı faaliyet yapmak için kurulmuş. Nasıl, Türk devleti bu işler için birtakım yeraltı örgütleri kuruyor, İran da kurmuş; fakat gerek İran devletinin saptaması gerek Türk devletinin saptaması, bu MOD, Amerika Birleşik Devletlerinin büyük ölçüde kontrol ettiği bir örgüt. Eroin işine girdiği için bir. İkincisi; eski Şah'dan kalma Savak ajanları içinde çalıştığı için. İşte bu, Lazım İsmaili ve Simitkov diye öldürülen İranlılar da bu örgütteler. Bu yeni MİT raporunda adları geçen Lazım İsmail ve Simitkov var. Bu örgüt, Uğur Mumcu'nun suikastında önemli bir rol oynuyor; fakat, o bilgi notu MİT'e ait bilgi notu iki üç yerde şu vurguyu yapıyor. "Bu örgüt Amerikalıların kontrolü altında." Yani şu demeye getiriliyor, Amerika bu isi kendisine bulaşmayacak şekilde, İran'ın üzerine atacak şekilde, bunlara yaptırmış şeklide bir tespit var. Bizim analizimize bu çok iyi denk düşüyor. Biz bunun .İran devletinin politikası olmadığı kanısındayız. Neden; çünkü, ertesi gün, Uğur Mumcu öldürüldükten sonra, Türkiye'ye İran Dışişleri Bakanı geliyor. Ben, bunu, o zaman Sayın İran Büyükelçisiyle de konuştum biz diyor enayi miyiz diyor, yarın diyor dışişleri bakanımız geliyor, önüne tak diye Uğur Mumcu suikastı konuyor diyor. Basında İran'a yöneltilen kampanyalar açılıyor; yani, İran'ın bunda ne çıkarı var. "Biz, 25 milyar doları -beş yıla yayıldığı zaman- kapsayan bir doğalgaz ve petrol anlaşması yapmak için Türkiye'ye geliyoruz; tam geldiğimizden bir gün önce, böyle bir suikast yapıp, bütün Türkiye ile ilişkilerimizi berhava etmenin hangi mantığa sığdığını açıklamak lazım" diyor ve biz bunun doğru olduğu kanısındayız; yani, burada İran'ın bir çıkarı yok. Ayrıca şunu söyleyeyim, öldürülen kimler; Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, bunlar dikkat ederseniz aslında bir tiptir. Nedir bunlar; Cumhuriyet devrimini, Kurtuluş Savaşını savunan, Kemalizm’in bugünkü temsilcileridir. Amerika Birleşik Devletlerinin raporlarına bakıyoruz Graham Fuller bunu devamlı söylüyor; Kemalizm’in modası geçti, Türkiye'ye ılımlı İslam gerekli, Türkiye'nin kimliği ılımlı İslam olmalı; yani, bizim kültürel kimliğimizi Amerika belirliyor ve bu da ılımlı İslam. Fethullah Hoca buna zaten... Bu işte, Fethullah Hocaya verilmiş. Bu nedenle, Amerika'nın bu Kemalizm’i savunan bunun önde gelen temsilcilerine karşı bir gözdağı, birbiri ardınca bunları öldürerek bir gözdağı operasyonunu yürüttüğü tahlilini biz doğru buluyoruz. Şimdi, sonuca geleyim: 

CIA İstasyon Şefi Kamil Yüceoral

Bütün bu işlerde Başbakanlık müşaviri, galiba şimdi bizim yayınımız üzerine görevden âlınmış. Başbakanlık Bağımsız Türk Toplumlarıyla ilişkilerle görevli Müşavir Kamil Yüceoral. Bunun, özel bir rolü var. Bunun, Çiller bağlantısı da şöyledir: 1993 yılında Temmuz ayında Çiller Başbakan oluyor. Eylül ayında bir genelgesi var; o genelge bizde aynen var fotokopisi. Genelgede diyor ki, -iki ay olmuş daha geleli- dış Türkler arasında Koordinasyonu sağlamak için, Başbakanlığa bağlı bir müşavirlik kurulmuştur. Bu, Dışişleri Bakanlığının işi. Niye Dışişleri Bakanlığının devre dışı bırakılmasıyla, bu işle görevli bir Başbakanlık Müşavirliği kuruluyor; çünkü, siz, Dışişleri Bakanlığını CIA'nın kontrolüne alamazsınız, koskoca bir Bakanlıktır; ama, bir müşavirlik kurarsınız, bütün dış Türkler koordinasyonunu ona verirsiniz, bununda başına kayınpederi CIA ajanı olan, bir sürü o Orta Asyalarda dolaşmış emekli bir kıdemli bir deniz yüzbaşısı Amerika bağlantıları bilinen bir Kamil Yüceoral'ı geçirirsiniz. Bunun eline, muazzam devlet olanakları verirsiniz. 500 milyar liralık örtülü ödeneği de bunun üzerinden kullanırsınız ve daha vahimi, eylülden sonra ekimde bir genelgesi daha var Çiller'in; Bunun da fotokopisi var elimizde. Bunlar tabiî Başbakanlıktan da istenebilir, resmî evraktır -siz isteyin, eğer göndermezlerse ben size sunacağım- orada da diyor ki, bütün devlet kurumları, bütün kamu kurumları bu Başbakanlık Müşavirliğine rapor bilgi vermekle yükümlüdür. Bakınız, bir CIA istasyonu kuruluyor Çiller tarafından ve arkasından bütün Dışişleri Bakanlığı by-pass ediliyor, devre dışı bırakılıyor ve arkasından devlet kurumlarına da bütün ilgi belge ve bilgilerin de oraya aktarılması görevi veriliyor. Bu Kamil Yüceoral hem Azerbaycan darbesinde var, Abdullah Çatlılarla falan ilişkisi de ortaya çıkacaktır önünde sonunda. Belki yan yana gelip fotoğraf çektirmemiştir; ama, beraber bu tertibin içindedirler, artık hangi bağlantılarla, o bizim görevimiz değil. 

Koza Sokak ve Hoşdere Caddesinde Gizli Dinleme İstasyonu

Efendim, bu Raşit Dostum'la 5 tane gizli belge var, üzerinde "gizli" yazıyor. Raşit Dostum'la ilişkiler,-bizim elimize onlar geçti, başka kim bilir daha ne belgeler var- Raşit Dostum'a gönderilen para 3 milyon dolar. 4 milyon doları kayıp. Onunda bir gazete, Enver Altaylı tarafından iç edildiğini yazdı. Enver Altaylı'nın da bir CIA ajanı olduğu herkes tarafından bilinir. Enver Altaylı, CIA'nın Orta Asya şeflerindendir, Liberty Radyosunda çalışmıştır; bunlar, çok iyi bilinir. Bu, Kamil Yüceoral da bir CIA istasyonu olarak çalışıyor. MİT'teki Özer Çiller'in adamı Tolga Atik ile birlikte çalışıyorlar . Bunların Gaziosmanpaşa Koza Sokak'ta bir yerleri var bir de Hoşdere Caddesi'nde yerleri var. Buralarda olağanüstü donatım, dinleme araçları ve bu Sayın Mesut Yılmaz’ın evi dahil , çeşitli yerlerin dinlenmesinin bu istasyon tarafından yürütüldüğünü öğrendik. Bu tür faaliyetlerin içindedirler ve biz bunu yazdıktan sonra da, basında okuduğumuza göre, Kamil Yüceoral Başbakanlık Müşavirliği'nden alındı . Bu da bizim yazdığımızın, açıkladığımızın doğruluğuna işaret eden önemli bir bilgidir; şu bakımdan: Eğer biz iftira atacak olsak herhalde kimse onu görevden almayacaktı. Şunu söyleyeyim; tarih önünde konuşuyoruz; 

Çiller ABD Dışişleri'nin "Çağrılı Personeli"

Çiller Amerika bağlantılıdır. Amerikan vatandaşıdır. Amerikan vatandaşlığının kendisine teklif edildiğini kendisi zaten kamuoyuna açıklamıştır. Sonradan "otomatik vatandaş" olduğundan söz etmiştir. Tarihte otomatik vatandaş görülmemiştir. Geçen gün Almanya'nın Z.Zeitung Gazetesinde 4 Aralık günü Amerikan pasaport numaraları da yayınlanmıştır. Size zaten Çiller'in Amerikan vatandaşlığıyla ilgili bütün bilgi ve belgeleri içeren kitabı da vereceğim; fakat , bugün daha önemli bir şey söylemek istiyorum. Çiller, 1971 yılından itibaren Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nda "çağrılı personel " hizmeti yapmaktadır. Nereden öğrendin diyeceksiniz; biz, bunu belge olarak dosyaya konması için bırakacağım. Dışişleri Bakanlığı istihbaratı adına bize bu bilgi getirilmiştir, yani bizzat Çiller'in başında bulunduğu bakanlığın istihbaratı adına bilgi getirilmiştir. Bilgi şudur: "1971 yılından beri ABD Dışişleri Bakanlığı’nda hizmet veren çağrılı görevlidir. Davet edilen görevliler diye bir statü vardır; bu, sürekli personel değildir ama bakanlığa çağırılır, kendilerinden bilgi alınır. Görev alanı , savunma sanayi projelerinin ekonomik boyutudur". Bu görev, 1971 yılında, Çiller'in Amerika'da bulunduğu sırada kendisine verilmiş oluyor. Sözleşmeli veya kadrolu değil, fakat davet üzerine görev yapmaktadır. "Güvenilir eleman olarak nitelendirildiği için ihtiyaç üzerine görevlendirilmektedir. Bu konumda olarak ABD Dışişleri Bakanlığı'nda üst düzeyde hizmet veren, Türkiye'de üç kişi vardır. Resmi görevi Ortadoğu dairesi savunma sanayinden sorumlu sekreterya görevlisidir. Ücreti Amerika'da örtülü ödenekten verilmektedir" deniliyor. "Son dört ay içinde de Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın Çiller ile özel görüşmeler yapmadığı, soğuk durduğu" gibi bilgiler var .

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel )- Resmî görevini bir daha söyler misiniz?

DOĞU PERİNÇEK- Resmî görevi, Kuzey Afrika ve Ortadoğu Dairesi Savunma Sanayiinden Sorumlu Sekreteryada Davetli Görevli Personel. Bunları, Türkiye Dışişleri Bakanlığı istihbaratı biliyor. Türkiye Dışişleri, eskiden beri biliyor. Çiller'in bağlantısı, Adana - Amerika, Elisabeth Shelton; bunu, Milliyet Gazetesi Washington Muhabiri Sayın Turan Yavuz, Milliyet Gazetesinde 1993 yılında Haziran ayında yazdı; Elizabeth Shelton'u ekonomik istihbarat götürüyor, İstanbul'da, onu yazdı.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- Elizabeth Shelton ile ilişkileri dönemi?

DOĞU PERİNÇEK - İstanbul'da olduğu yıllarda.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- Siyasete girmeden evvel yani ?

DOĞU PERİNÇEK- Evet. Turan Yavuz'un kendisi çağırtılıp dinlenilebilir. Burada, şu ortaya çıkmaktadır: Türkiye'de Başbakanlık görevi yapmış bir insan, Amerikan konsolosluğuyla bilgi alışverişi olan bir insandır. Shelton ile Bucak'ın ilişkisi vardır deniyor. Bucak, GAP Bölgesinde geniş arazileri kapatmaktadır. Öyle bir bilgi veriliyor İsrail adına. Shelton, Bitlis suikastinde rol almıştır. Bunu da Genel kurmay istihbaratı...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep)- O arazi alma meselesini tam olarak anlayamadım.

DOĞU PERİNÇEK- GAP Bölgesinde İsrail ile ilişkili olarak Bucak'ın araziler aldığı, Elizabeth Shelton'un burada rol oynadığı belirtiliyor. Bunlar, Dışişleri Bakanlığı istihbaratından gelen bilgilerdir. Yurt sever insanlar artık isyan etmektedir; Türkiye'nin bu hallere düşmesine halk tahammül etmeyecek

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ)- Nasıl bir bilgi bu; resmî bir bilgi mi, yoksa ..

ABD Bağlantılı JİTEM Subay Grubu

DOĞU PERİNÇEK- Bize diyorlar ki, Dışişleri Bakanlığı'nda... Biz daha bunu yazmadık; ama, bunu basına vereceğim. Şimdi imzalı olarak size veriyorum. Azerbaycan darbesinde de ben böyle açıklamıştım, 6 ay sonra bunları resmî olarak bir yerden duyar, çıkar; iki ay sonra da çıkar üç ay sonra da çıkar; ama, ben bunları size sunuyorum. Doğru çıkacağını bilerek bunları size veriyorum. Burada, Sayın Komisyonunuzdan, bu uluslararası boyutu üzerinde yoğunlaşmasını arz ediyorum. Yine bizim dosyada, bir atıf yaparak bağlayacağım, bir subay grubu var; Yüzbaşı Pepekal çevresinde ABD ile bağlantılı bir JİTEM subay grubudur bunlar. Bu konuda çok önemli tanıklar var. Biz bunları tanıklardan öğrendik. O iki subayla yakın ilişki de olan, gönül ilişkisi olan ve beraber yaşayan iki bayan kendilerini güvenlik altında hissetmeyince bunların karanlık ilişkileriyle, ellerinde olmadan yüz yüze geliyorlar ve kendi hayatlarından korkmaya başlıyorlar ve bir gazeteciye bunları anlatıyorlar. O gazeteci, kendi gazetesinde bunları bilgisayara yazıyor. O gazeteci ile de bu subaylar tesadüfen tanışıyorlar ve gazetecinin de bazı şeyleri öğrendiğini anlıyorlar. Bunlar kendi güvenlikleri için, bir gün öldürülürsek bunlar bilinsin diye bilgisayara yazıyorlar. Biz onları ikna ettik ve bir yayın yaptık. Hatta onların kanaatine göre bu subayların Sabancı suikastıyla ilişkisi olduğuna dair bazı olaylar anlatıyorlar; ama, bu subaylar, ilginç, şapkanın içinde Emre Adıgüzel yazıyor, kıza, "Hüseyin Pepekal" diyor, gittik. Trafik Müdürlüğü'nden arabasının plakasını saptadık, Adana Trafik Müdürlüğünden araştırdık, buradan başka bir isim bulduk; "Hüseyin Tepekal ". Adresten evini bulduk, oradan, en sonunda bunun gerçek adının Hüseyin Pepekal olduğunu öğrendik; ama, Emre Dinç adını kullanıyor. Düzeltiyorum; Emre Dinç adını kullanıyor. Hüseyin Tepekal adını kullanıyor, Hüseyin Pepekal adını kullanıyor ama nüfus kağıdındaki adı Hüseyin Pepekal. Genelkurmay, bizim yayınlarımızdan sonra bu subay hakkında bir soruşturma açtı, sonuçları açıklanır. Bizim tespitimiz, bu subaylar çok karanlık ilişkiler içindedir; hiçbir zaman subay kıyafetiyle dolaşmıyorlar, bıyıklı geziyorlar, Amerikalılarla ilişkileri var, Şaziye bar adında birtakım tetikçi ülkücülerin de bulunduğu İstanbul'da bir barda, o karargahtan yönetiliyorlar, oralarla ilişkileri var; iki de bir Çeçenistan'a, Azerbaycan'a gidiyorlar. Avrasya Feribotunun kaçırılması işinde bunlar vs. Yani, uluslararası tertiplerde kullanılan subaylardır. Resmini de size verdik. O resmi nereden bulduk; bir seferinde kıza, "Ben Show TV'de gözüktüm" diyor, "Çiller bana şilt verirken" diyor, biz bütün resimleri araştırdık, onları Adana'da o subayı görenlere sorduk, teşhis ettik ve yayınladık. Bu subay grubu ile ilgili herşey basında örtbas ediliyor, bunun üzerine gidilmiyor. Biz şimdi bu iki bayanı ve gazeteciyi ikna etmeye çalışıyoruz. Eğer ikna edebilirsek, gelsinler komisyonunuza açıklamada bulunsunlar. Bugün sabah 9.30'a kadar onlardan bir cevap bekliyordum, aramadılar ama ben ikna edeceğimizi zannediyorum. Size de bunları söyleyecektir. Anlattıkları şeyler son derece canlıdır ve maalesef ordunun içindeki bazı unsurlar da bu işe bulaştırılmıştır. 

HAVAŞ Çiller ve Ağar'ın Eroin Aktarma İstasyonu

Bütün bunlar var, fakat bir de dün çıkan Aydınlık gazetesinde, "Çiller ve Ağar'ın eroin aktarma istasyonu HAVAŞ" diye son derece somut ve önemli bilgiler vardır. Türk Hava Yolları aracılığı ile eroin ticareti yapıyorlar ve HAVAŞ'ı kullanıyorlar.

BAŞKAN- Yakalanan kurye kız bu işle alakalı mı?

DOĞU PERİNÇEK- Büyük bir ihtimalle alakası olabilir.

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - HAVAŞ' ı daha önce Topal alıyor ona müdahale ediyorlar, ona vermiyorlar...

DOĞU PERİNÇEK - Bunların hepsi var haberde. Komisyona şunu öneririm; her hafta gönderebiliriz Aydınlık'ı .

DURMUŞ FİKRİ SAĞLAR (İçel) - HAVAŞ'ın şimdiki ortaklarından bir tanesi Mehmet Ağar'ın kardeşi midir?

DOĞU PERİNÇEK- Tabiî. Şunu da söyleyeyim; Yunus Ağar , eroin işinde kilit bir insandır. Turgay veya Tugay Ciner'in yakın ilişkisi vardır Yunus Ağar ile. 

Yunus Ağar Almanya'da Eroin İle Yakalandı

Yunus Ağar Almanya'da eroin ile yakalanmıştır. Bunu ben Almanya'da öğrendim, arkadaşlarım aracılığıyla, Gürgen Roth benimle görüşmeye geldiğinde, ZDF TV'nin kaçakçılıkla ilgili önemli uzmanı , kendisine rica ettim, Yunus Ağar'ın yakalandığını gösteren Alman Devletinin hangi istasyonu ise, belgesini istedim, vereceğini söyledi , bulduğunu söyledi , arkadaşımıza ertesi gün vereceğim dedi, "maalesef alamıyorum" dedi . Böyle bir şey vardır. Bu bilinir. Eroin kaçakçısı Baybaşin, Mehmet Ağar ile birlikte eroin kaçakçılığı yaptığını çok ayrıntılı bir şekilde, ince ayrıntılarına kadar Aydınlık Gazetesine, teybe anlatmıştır... Orada eksik; buraya getirdim ben; daha sonra sizlere sunacağım. 

Özer Çiller Nükleer Madde Kaçakçısı

Başka birtakım belgeleri de elden geçireceğim. Daha iyi düzenlenmesi lazım, onları size sunacağım. Özer Çiller'in eroin işinde olduğunu gösteren belgeler, bilgiler göreceksiniz önümüzdeki dönemde çıkacaktır. Nükleer madde kaçakçılığında Özer Çiller vardır. Almanya'da, Lakoza adında Deguza denen büyük Alman kimya sanayi tekelinin paravan şirketiyle anlaşmalar yapmışlardır; Osmiyum, Uranyum gibi nükleer maddeleri satmışlardır. İran'a da bunu satmışlardır. İran'a satıştaki ilişkileri Lazım İsmail ve Simitkov adında (öldürülen) İran MOD örgüt ajanı üzerinden olmuştur, bu konuda bize bilgiler vermiştir. Bunların önümüzdeki dönem açığa çıkacağını tahmin ediyorum, çünkü bunları ,bu bilgileri gönderen kuvvet devamını gönderecektir; bir amaçla bunların üzerine gitmektedir.

BAŞKAN- Nedir o amaç?
DOĞU PERİNÇEK- O amaç şudur kanımca: Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun üzerine kararlılıkla gitmelidir. Mesele bir siyasi irade meselesidir. Savcılık meselesi değildir. Eğer Türkiye, bu karanlık faaliyetleri yasal yollardan özellikle TBMM'nin meseleye el koymasıyla halledemez ve temizleyemezse o zaman Türkiye'de rejime kast eden kuvvetlere de çok önemli kozlar verilmiş olacaktır. Ben Sayın Cumhurbaşkanının Çankaya toplantısını başka türlü yorumlamıyorum; o toplantıda kanımca şu söylenmiştir: Burada askeriye çok rahatsızdır. Rahatsız olduğu zaten belli ve TBMM bu işi halletmelidir. Siz de TBMM'nde bulunan partilerin liderleri olarak bu konuda artık kökten kararlı tavırlar içinde olmalısınız. Ben o toplantının gündeminin o olduğu kanısındayım. Burada Sayın Komisyonunuza büyük tarihi sorumluluk düşmektedir. Bugün Türkiye'de mesele, vatanseverlerle ABD kuvvetlerinin uzantıları arasında büyük bir çarpışma ve hesaplaşma sorunudur. Bu eksende görüldüğü zaman bu meseleler çözülebilir.

BAŞKAN- Teşekkür ederiz.

DOĞU PERİNÇEK- Size, Çiller'in ABD vatandaşlığı konusundaki yayını ve size sunduğum dosyayı kitap yaptım, ondan da bir tane sunacağım. Ben size devamlı belgeler göndereceğim.

BAŞKAN- Arkadaşlarımızın soruları olacak, onları alalım.

11 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder