17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu Olarak Bilinen olayın SONUÇLARI., BÖLÜM 8
Eylem-7’den anlaşıldığı üzere, adı geçen Polis Başmüfettişleri, Başkomiser Hakan KORKMAZ ile birlikte sahte bir tespit tutanağı düzenleyip, güya düzenleme tarihi olan 07.04.2014 tarihinden sonra, 08.04.2014 tarihinde alınan ifadede bu tespit sorulmadığı halde, sorulmuş ve buna cevap verilmiş gibi YANILTICI bir (18.04.2014 tarihli) Disiplin Soruşturması Raporu tanzim ettikleri görülmektedir. Sözde 07.04.2014 tarihli tutanaktaki gerçeğe aykırı tespitin, 08.04.2014 tarihli ifadede sorulmaması, esasında bu tutanağın (Eylem-3’te de ortaya konduğu üzere) bu tarihten daha sonra düzenlendiğine işaret etmektedir.
Müfettişlerce düzenlenen 18.04.2014 tarihli Disiplin Soruşturması Raporu’nda ifade üzerinden yapılan çarpıtmalar bununla sınırlı kalmamıştır. İfadede,
(Adı geçen bakanları kastederek) “soruşturma kapsamında adı geçen şahıslarla ilgili direkt bir çalışma olmayıp, TCK md.220 ve TCK md.252, CMK md.135/6’da sayılan katalog suçlardan olduğundan böylece elde edilen deliller hukuki anlamda neyi işaret ediyorsa görevimiz gereği bunu rapora yansıttık. İddia edildiği gibi Yasama Dokunulmazlığı bulunan şahıslarla ilgili bir isnatta bulunmak, görevi kötüye kullanmak anlamına gelmez. Bilakis kamu görevlisinin suçu bildirmeme suçunu işlemesi anlamına gelir. Şöyle ki; haklı gerekçelere dayanan ihbar, şikayet, dilekçe ve isnat, anayasal bir haktır. Adli kolluk görevlisi için ise bir görevdir. Anayasanın 83. Maddesinde Yasama Dokunulmazlığı kapsamına giren hususları, kanun koyucu sınırlı bir şekilde saymıştır” “bu madde ‘haklarında şikayetçi olunmaz’ veya (başka bir şüphelinin dinlenmesinden ve katalog suç olmasından kaynaklanmasını işaret ettiği yukarıdaki açıklamaya atıfta bulunarak) daha önce açıklanan şekilde ‘elde edilen deliller, adli makamlara intikal ettirilemez’ şeklinde anlam taşımaz” şeklinde belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere ifadede özetle, yapılan soruşturmada adı geçen bakanlarla ilgili direk delil toplama çalışmamızın olmadığı, ancak Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurmak (TCK md.220) ve Rüşvet (TCK md.252) suçlarının, CMK md. 135/6’da sayılan katalog suçlardan olması sebebiyle, soruşturma kapsamında takibi yapılan diğer şüpheliler ile ilgili toplanan aynı deliller, aynı zamanda Yasama Dokunulmazlığı bulunan şahıslarla ilgili olarak hukuki anlamda neye işaret ediyorsa –adli görevimizin gereği olarak- bunu rapora yansıttığımız, bu sebeple (soruda) iddia edildiği gibi Yasama Dokunulmazlığı bulunan şahıslarla ilgili bir isnatta bulunmanın görevi kötüye kullanma anlamına gelmeyeceği, aksi halde kamu görevlisinin suçu bildirmeme suçunu işlemesi anlamına geleceği, çünkü Adli Kolluk olarak tespit edilen bir suçu adli makamlara intikal ettirmekle görevli olunduğu belirtilmiştir. (Bu konuda detaycı açıklamalar için bakınız: EK-)
Bu açıklamaların ışığında, diğer şüpheliler ile ilgili yapılan bir soruşturma kapsamında katalog suçlarla ilgili elde edilen aynı deliller, Yasama Dokunulmazlığı bulunan şahıslar açısından da katalog suçlara işaret ediyorsa, bu hususun adli makamlara intikal ettirilmesi gerekir ve bu çerçevede yapılan işlem olan “Yasama Dokunulmazlığı bulunan şahıslarla ilgili suç isnadında bulunmak görevi kötüye kullanmak anlamına gelmez” şeklindeki beyan, müfettişlerce düzenlenen 18.04.2014 tarihli Disiplin Soruşturması Raporu’nun 8. safyasında ifade özetinden bahsedilirken; “Yasama Dokunulmazlığı bulunan şahıslarla ilgili bir isnatta bulunmadıklarını” şeklinde, hatta kalın (bold) karakterlerle, beyanın tam zıttı bir şekilde çarpıtılmıştır.
Yine bahse konu Disiplin Soruşturması Raporunun 9. Sayfasında, hakkında disiplin soruşturması yapılan tüm görevlilerin ifadeleri birlikte özetlenmiş ve burada da, son cümlede “suç isnadında bulunmadıklarını belirtmişlerdir” şeklinde ibare kullanılmıştır.
Ancak alınan ifadelerin hiçbirisinde böyle bir beyanda bulunulmamıştır. İfademizde böyle bir beyanda bulunduğumuzu belirtmek tamamen iftiradır, yanıltıcıdır. Nitekim bahse konu disiplin soruşturmasında “suç isnadında bulunmak”la suçlanırken, ben dahil tüm görevliler “suç isnadında bulunmak” fiilinin hukuka uygunluk nedenlerini ortaya koyarak bu eylemi reddetmemişizdir. (Ayrıntılı açıklamalar için bakınız; ifadeler ve EK-) Ancak müfettişler tarafından düzenlenen 18.04.2014 tarihli Disiplin Soruşturması Raporu’nda sanki bu eylemi reddetme yolunu seçerek suçlamayı mesnetsiz ve gerekçesiz bir şekilde inkar etmişiz imajı ortaya konulmuş, böylece konu saydığımız hukuka uygunluk nedenleri ile birlikte değerlendirmekten kaçınılmıştır.
Resmi belgelerle görüldüğü üzere, Polis Başmüfettişleri Ercüment ÖZBEYLİ, Cemil ZAFER, Refik FELEK ve Nevzat YAZICI, yürüttükleri ilgi (b) sayılı disiplin soruşturması kapsamında 08.04.2014 günü CMK. md 147 kapsamında aldıkları ifadede, (sözde) 07.04.2014 tarihli (ve sahte olduğu Eylem-3’te ortaya konan) tutanakla tespit ettiklerini belirttikleri ve Disiplin Soruşturması Raporu’nda bu konu ile suçlayarak ceza istedikleri konu ile ilgili olarak hiçbir soru sormadıkları, bu konuda aleyhime var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırma ve lehe olan hususları ileri sürme olanağını tanımayarak CMK md.147’ye aykırı davranarak mağduriyete yol açtıkları, böylece Görevi Kötüye Kullanma suçunu işledikleri,
Bununla kalmayıp, sormadıkları bu konu ile sordukları ve hukuka aykırı bir unsur içermeyen konuyu Rapor’un anlatımında birleştirip, sordukları soruya verdiğim cevabı sanki hem sorulan hem de sorulmayan bu iki soruya verilen cevapmış gibi çarpıtarak YANILTICI ve GERÇEĞE AYKIRI RAPOR düzenledikleri, bu suretle mağduriyete yol açarak Resmi Belgede Sahtecilik suçunu işledikleri,
Dahası, ifadede geçen beyanları ve açıklamaları tam zıt anlamda ve kalın (bold) karakterlerle çarpıtarak YANILTICI ve GERÇEĞE AYKIRI RAPOR düzenledikleri, bu suretle şahsımı mağdur ederek Resmi Belgede Sahtecilik suçunu işledikleri,
Bahsi geçen bu usulsüzlüklere dayanarak düzenlenen 18.04.2014 tarihli Disiplin Soruşturması Raporu’nu İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na “Meslekten Çıkarma Cezası” istemiyle gönderdikleri ve böylece işlemediğimi bildikleri halde, idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için hakkımda hukuka aykırı fiil isnat ederek şahsına İFTİRA attıkları, atılan bu iftiraya konu isnadı uydurabilmek için Eylem-3’te sahte olduğu belgelerle açıklanan (sözde) 07.04.2014 olup 15.-18.04.2014 tarihleri arasında düzenlendiği anlaşılan tespit tutanağını gerçeğe aykırı olarak tuttukları anlaşılmıştır.
EYLEM X.,
İFTİRA, GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA ŞÜPHELİLER:
ERCÜMENT ÖZBEYLİ,
CEMİL ZAFER,
REFİK FELEK,
NEVZAT YAZICI
Disiplin soruşturması kapsamında ifademiz alınırken tüm şüphelilere, “adı geçen bakanları örgüt yöneticisi ve örgüt üyesi olarak gösterip suç isnadında bulunduğunuz anlaşılmaktadır” denilip bu suretle görevimizi kötüye kullandığımız iddia edilmişken, 18.04.2014 tarihli Disiplin Soruşturması Raporu’nda “suç tasnii” kelimesinin yazılı olduğu dikkatimi çekmiştir.
“Suç tasnii”; 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanununun 283. Maddesinde “suç tasnii ve adli mercileri iğfal”, 5237 sayılı TCK’ nun 271. Maddesinde de “suç uydurma” başlığı altında; “işlenmediğini bildiği bir suçu yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar etmek ya da işlenmeyen bir suçun delil ve emarelerini soruşturma yapılması için uydurmak” şeklinde tanımlanmaktadır.
Hakkımda “suç tasnii” suçlaması; müfettişlerin ancak yargılama neticesinde karar verilebilecek bir dava konusunda KENDİ GÖRÜŞLERİNİ, ADLİ MAKAMLARIN VE YÜCE DİVANIN ÜSTÜNDE GÖREREK yetki gaspına girdikleri anlaşılmaktadır.
Nitekim bahse konu raporun içeriği ile ilgili, bir yandan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca adli soruşturma devam etmekte, diğer yandan da dokunulmazlığı bulunan bakanlarla ilgili Meclis Soruşturması işlemleri devam etmektedir. Bahse konu rapor, basından öğrendiğim kadarıyla onlarca klasör evrakla birlikte TBMM’ye gönderilmiş ve iktidar partisinin de verdiği teklifle yapılan meclis oturumunda, adı geçen bakanlarla ilgili Meclis Komisyonu kurulmasına karar verilmiştir. Şu haldeyken, idari bir soruşturma yapan Polis Başmüfettişleri, hem yetkisini aşarak hem de onca klasörden oluşan soruşturma dosyasından sadece (309) sayfalık rapora göz gezdirmek suretiyle böyle bir iddiada bulunmaları tam anlamıyla yetki gaspı ve görevi kötüye kullanmadır.
Adı geçen bakanların örgüt yöneticisi veya üyesi olup olmadıklarına, Polis Başmüfettişlerinin incelemesiyle değil, ancak kendilerine özel yargılamanın sonucunda karar verilebilir. Ayrıca, müfettişlerin bu yetkilerini aşan tutumları, şüphelilerin örgüt faaliyetindeki rolünün/rollerinin ancak yargılama sonunda anlaşılabileceğini belirten Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 10/12/2013 gün, 2013/483 Esas ve 2013/599 sayılı Kararı ve Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 17/01/2014 gün, 2013/16791 Esas ve 2014/516 sayılı Kararına aykırıdır.
Diğer yandan eğer hakkımda “suç tasnii” suçlaması ile şöyle bir usulsüzlük de ortaya çıkmaktadır; bu konu ifadelerimizin tümünde suç isnat etmek şeklinde sorulmuş ve bu kapsamda herkes savunmasını yapmıştır. Ancak hiçbir şüphelinin ifadesinde “suç tasnii” suçlaması yapılmamıştır. Bu durumda CMK md.147 kapsamında alınan ifademizde yine CMK md.147’ye aykırı davranılmış, şahsıma isnat edilen suçlamalar yapılmamış, yasal olarak sağlanması gereken kendimi savunma imkânım verilmemiş ve lehime delilleri sunmanın önüne geçilmiştir, bu müfettişler açısından tam anlamıyla bir görevi kötüye kullanmadır.
Konunun özeti, Cumhuriyet Savcısının sözlü talimatı üzerine rapor kendisine gönderilmiştir. Bu raporu da ihtiva eden adli soruşturma, gizlilik kararı kapsamında halen devam etmektedir. Diğer yandan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından raporun gönderildiği TBMM’de ise yasama dokunulmazlığı bulunan Bakanlarla ilgili komisyon oluşturma kararı alınmış ve süreç devam etmektedir. Asıl soru şudur, adli soruşturma devam ederken ve TBMM’de Meclis Soruşturmasına yönelik işlemler başlamışken, raporun muhteviyatı disiplin soruşturmasını yürüten polis müfettişlerinin yetki alanına girer mi? Yargı ve meclis soruşturması devam ederken raporun içeriğindeki adli soruşturmayla toplanan delil ve değerlendirmeler hakkında yorum yapmak disiplin soruşturmasını yürüten müfettişlerin yetki alanında mıdır? Bu disiplin soruşturmasını yürüten Polis Başmüfettişleri bu davranışlarıyla, Cumhuriyet Savcılarının, Hakimlerin, Meclis Soruşturma Komisyonu Üyelerinin ve Anayasa Mahkemesi Üyelerinin görev alanına girmişlerdir.
Diğer yandan, adı geçen (4) müfettiş tarafıma yaptıkları “suç tasnii” suçlamasını hiçbir hukuki zemine oturmamaktadırlar. Ne 15.04.2014 tarihli tevdii raporunda ne de 18.04.2014 tarihli Disiplin Soruşturması Raporu’nda “suç tasnii” kavramı açılarak, adı geçen (3) bakanla ilgili gerçekte olmayan bir suç uydurduğuma yönelik hiçbir dayanak gösterilememiştir, gösterilemez de. Soruşturma savcısının emri üzerine düzenlenen bu rapordaki hususlar, (3) soruşturma savcısı tarafından da kabul görmüştür ki, Başsavcı Vekili aracılığıyla TBMM Başkanlığı’na sunulan fezlekeye esas olmak üzere kullanılmış ve TBMM Başkanlığı’na gönderilmiştir. Akabinde, iktidar partisinin de verdiği öneri üzerine TBMM’de yapılan oturumda raporda geçen suç adları ve daha fazlası ile ilgili adı geçen (3) bakan hakkında komisyon kurulmasına karar verilmiştir.
Bu durumda, hem devam eden adli soruşturma, hem devam eden Meclis Soruşturması işlemleri, hem TCK md.220’nin (Örgüt Yöneticiliği ve Örgüt Üyeliği’nin) kişisel suçlardan olması ve bu sebeple yapılan işlemlerin Adalet Bakanlığı’nın 100/1 no’lu Genelge’sine uygun olması, hem de Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 10/12/2013 gün, 2013/483 Esas ve 2013/599 sayılı Kararı ve Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 17/01/2014 gün, 2013/16791 Esas ve 2014/516 sayılı Kararı birlikte dikkate alındığında, adı geçen (4) Polis Başmüfettişi’nin hakkımdaki “suç tasnii” suçlaması bir yandan görev (yetki) aşımı suretiyle görevi kötüye kullanma, bir yandan da bu yönde hazırlanan bir raporun İçişleri Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na “Meslekten İhraç” talebiyle sunulmasıyla yetkili makamlara işlenmediğimi bildikleri halde idari bir yaptırım uygulanması için hakkımda hukuka aykırı bir fiil isnat etmek anlamına gelir ki, bu da bir iftira suçudur.
EYLEM XI.,
ADİL YARGILAMAYI ETKİLEMEYE TEŞEBBÜS ŞÜPHELİLER:
ERCÜMENT ÖZBEYLİ,
CEMİL ZAFER,
REFİK FELEK,
NEVZAT YAZICI
Son olarak, müfettişlerin, bile bile ve aleni olarak ağır hukuk ihlalleri yapmaları, masumiyet karinesi vb. evrensel kuralları hiçe saymaları, savunma hakkımızı hiçe sayarak lehimdeki delilleri toplamama ısrarları, konuya, adil soruşturmaya gayret edilen bir disiplin soruşturmasından başka anlamlar yüklendiği izlenimini doğurmaktadır. Müfettişlerin, ısrarla, hiçbir dinleme ve izleme faaliyetine konu olmayan, yasama dokunulmazlığı olan kişilerle ilgili doğrudan delil topluyormuşuz izlenimi oluşturma çabası içinde olmaları, soruşturmaya konu olarak istifa eden eski bakanlarla ilgili yolsuzluk fezlekelerinin, TBMM’de görüşülmesinden önce sonuçlandırılarak, kamuoyuna, “bu soruşturmayı yapan polisleri hukuka aykırı delil toplama vb. suçlardan ihraç ettik. Böylece bu fezleke içeriklerindeki delillerin de hukuka aykırı olarak toplandıkları görüldü. Bu sebeple fezlekeler hükümsüzdür” imajını verme çabası olduğunu akla getirmektedir. Kısaca, başlangıcı dahi taraflı olan bu soruşturma, taraflı kişilerce yapılan, hukuk kuralları içinde yapılıyormuş görünümü verilmeye çalışılan ve sonucundan adil bir karar değil de siyasi bir karar umulan bir soruşturma görünümündedir.
Müfettişlerce yürütülen ilgi (b) sayılı disiplin soruşturması, bile bile ve aleni olarak ağır hukuk ihlalleri barındırması, savunma hakkımı hiçe sayarak lehimdeki delilleri toplamama ısrarları, beyanların çarpıtması, sahte tutanak tutup isnat edilen suçlamalarda bunun dayanak gösterilmesi, ifadelerde sorulmayan konularla suçlamaları vs. hususları barındırmasına rağmen yapılmakta olan ilgi (a) sayılı soruşturmayı etkilemesi, hukuka aykırı bir karar verilmesi amacıyla, hazırlanan tevdii raporu, ilgi (a) sayılı soruşturmanın yürütüldüğü Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiş ve hatta bu evrak ilgi (c) sayılı soruşturmayla birleştirilerek, ilgi (a) sayılı soruşturmayı yürüten aynı Cumhuriyet Savcısına düşülmüştür.
EYLEM XII.,
GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA, SUÇLUYU KAYIRMA, RESMİ BELGEYİ YOK ETME ŞÜPHELİLER:
SELAMİ YILDIZ,
HAKAN SIRALI,
ARZUM NAZMAN
18 Aralık 2013 günü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünden sorumlu Emniyet Müdürü Hamza TOSUN ve Şube Müdürü Yakub SAYGILI’nın tayini çıkmış ve yerlerine Emniyet Müdürü Selami YILDIZ ve Emniyet Müdürü Hakan SIRALI atanmıştır. Yine 18 Aralık 2013 günü Şube Müdür Yardımcıları Kazim AKSOY ve Yasin TOPÇU’nun da tayini çıkmış, yerlerine Emniyet Müdürü Vefa KARAKURDU ve Emniyet Amiri Arzum NAZMAN atanmıştır.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/120653 sayılı soruşturması ile ilgili soruşturma savcılığının talimatına istinaden gözaltı işlemlerinin devam ettiği süreçte, soruşturmada görevli personel görevine hassasiyetle devam etmiş, gözaltına alınan şüphelilerle ilgili olarak mevzuata uygun bir şekilde adli tedbirlerin uygulanmasına ve soruşturmanın her yönüyle akamete uğramaması yönünde çaba sarf edilmiştir. Bununla birlikte yeni atanan idarecilere gerek soruşturma ile ilgili, gerekse de yapılacak işlem ve uygulamalarla ilgili her türlü bilgi detaylarıyla aktarılmıştır.
Ancak gözaltı, ifade alma ve adliyeye intikal süreçleri içerisinde, görevlerine yeni başlamış olan İl Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN tarafından soruşturmada görevli personel üzerinde psikolojik baskı oluşturmak suretiyle soruşturmayı akamete uğratacak şekilde davrandıkları kanaatini oluşturan somut hadiseler yaşanmıştır.
Söz konusu şahıslar tarafından sergilenen tavır ve eylemlerin adli ve idari anlamda soruşturmayı gerektiren eylemler olduğundan ilgili suç duyurusu gerçekleştirilmiştir (Ek).
1. Şüphelilere ifadelerinde sorulması için hazırlanan hukuki ve maddi delillere dayalı soruların eksiltilmesi ve CMK md. 147’ye aykırı bir şekilde ifade alınması konusunda baskı
Bahse konu operasyonda, ifadelerde sorulacak sorular Başkomiser Mehmet Akif ÜNER’in koordinesinde, büroda görevli Kom Yrd. Savaş AKYOL ve Kom. Yrd. Mustafa ŞİMŞEK tarafından, daha öncesinde Kom. Yrd. Hüseyin KORKMAZ tarafından soruşturmaya konu eylemlerle ilgili hazırlanan (dijital ortamdaki-word dosyasıı halindeki) raporlar baz alınarak (bu raporlardan ilgili kısımlar kopya edilmek suretiyle) hazırlanmıştır.
Bu raporlardaki eylemler, soruşturma savcılığının talimatları ve ilgili mahkeme kararları neticesinde toplanan ve tamamen hukuki olan delillerin belli bir olay/eylem silsilesi içerisinde anlatılıp, açık bir şekilde şüphelinin hangi suç ile isnat edildiği delileri ile birlikte izah edilmesini ihtiva etmekte idi. Sorular da aynı bu eksende hazırlanmaktaydı. Hatta şüpheliler lehine ve aleyhine toplanan tüm deliller (tapeler, fiziki takipler, bilirkişi/müfettiş raporları, dijital deliller, aramalarda çıkan belge, doküman, suça konu para ve materyaller, vs.) yazılı ve görsel bir şekilde, raporlarda olduğu gibi aynen ifadelerdeki sorularda da işlenmekte ve tüm bu deliller neticesinde şüphelilerin hangi suçtan dolayı gözaltında olup ifade verdikleri açıkça kendilerine belirtilerek açıklama yapmaları için müdafileri huzurunda kendilerine sorular yöneltilmekte, ifade alma işlemi bitince de aynı ifadeden bir suret şüpheli müdafisine imzalı olarak verilmekte idi. Bu hususlar CMK. Md. 147 ve 148’e ve ilgili yönetmeliğe göre adli kolluk açısından kanuni bir zorunluluktur.
İl Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcıları Arzum NAZMAN ve Vefa KARAKURDU yeni görevlerine başladıkları andan itibaren soruşturma kapsamında büro amiri Başkomiser Mehmet Akif ÜNER, Kom. Yrd. Hüseyin KORKMAZ ve Komiser Yardımcısı Savaş AKYOL tarafından sürekli olarak detaylıca bilgilendirilmiştir.
Şüpheli ifadelerinin alınma işlemlerinin devam ettiği süreçte;
İl Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ ve Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI şüpheliler için (özellikle de dönemin İçişleri Bakanı Muammer GÜLER’in oğlu şüpheli Barış GÜLER için) hazırlanan soruları görmek istemişlerdir.
Başkomiser Mehmet Akif ÜNER tarafından, Barış GÜLER ve bazı şüpheliler için hazırlanan sorular kendilerine verilmiştir. Devamında ise İl Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ ve Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI hazırlanan sorulara şiddetle karşı çıkmışlar, Başkomiser Mehmet Akif ÜNER’e hazırlanan sorularda suç isnadında bulunulmaması yönünde CMK hükümlerine aykırı bir şekilde talimat vermişler, özellikle Barış GÜLER’e suç isnadında bulunulmaması ve diğer tüm şüphelilerin ifadelerinde soruların son bölümlerinin değiştirilmesi yönünde talimat vermişlerdir. Başkomiser Mehmet Akif ÜNER, sıralı amirleri ile yaptığı bu görüşmeleri, soruşturmadan sorumlu ekip amiri Kom. Yrd. Hüseyin KORKMAZ’A aktarmıştır.
Başkomiser Mehmet Akif ÜNER tarafından, adı geçen amirlere, sorularda delillerin veya suç isnadının açıklandığı kısımların sorulardan çıkarılması durumunda, kronolojik bir sıra ile hazırlanmış olan eylemlerin bütünlükten koparak anlaşılmaz bir hal alacağı, şüphelilerin gözaltına alınmasına sebep olan suç isnadının sorularda yansıtılmamasının CMK’nın ilgili maddelerine aykırılık teşkil ettiğinden görevi kötüye kullanma anlamına geleceği hususu dile getirilmiştir. Ancak buna rağmen İl Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ ve Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI bu talimatlarında ısrarcı olmuşlar ve akabinde Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN, Komiser Yardımcısı Mustafa ŞİMŞEK’e sorulardan eksiltme yapması talimatını vererek, soruları ifadelerde sormadan önce bizzat kendisine getirilerek verdiği talimatın yerine getirilip getirilmediğini kontrol edeceğini söylemiştir.
İfade alma işlemleri devam ederken, Soruşturma Savcısı Celal KARA, Kom. Yrd. Hüseyin KORKMAZ’I arayarak ifade alma işlemlerinin nasıl gittiğini, herhangi bir olumsuz durum veya aksilik olup olmadığını sorması üzerine; Kom. Yrd. Hüseyin KORKMAZ bahse konu gelişmelerle ilgili Soruşturma Savcısı Celal KARA’yı bilgilendirmiştir. Bunun üzerine sorumlu Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya ÖZ, İl Emniyet Müdürlüğü Vatan yerleşkesine gelerek Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN ile Başkomiser Mehmet Akif ÜNER’in de bulunduğu ortamda görüşmüştür. Bu görüşmede savcının, soruların CMK’ya aykırılık teşkil edecek ve soruşturmayı akamete uğratacak bir şekilde eksiltilmemesi hususunu belirterek, soruların ilk halini bir CD içerisinde kendisine verilmesi talimatını vermiştir. Bunun üzerine Kom. Yrd. Mustafa ŞİMŞEK ve Polis Memuru Hakan ÜRKMEZ tarafından hazırlanan mühürlü zarf içerisinde hazırlanan CD, Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya ÖZ’e teslim edilmiştir. Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya ÖZ’ün İl Emniyet Müdürlüğüne ziyareti ve mühürlü zarf alarak ayrılması görsel medyaya da yansımıştır. Bu durum şikâyete konu iddialarımıza somut bir delildir.
Yukarıda anlatılan hadisede, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Selami YILDIZ, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan SIRALI ve Şube Müdür Yardımcısı Arzum NAZMAN, beyanları ve eylemleri ile sorumlu oldukları tarafsızlık ilkesini çiğnemişler, böylece görevlerini kötüye kullanmışlar, aynı zamanda da suçluyu kayırmaya yönelik eylemlerde bulunmuşlardır.
2. Şüpheli Barış GÜLER’in ifadesine müdahale edilmesi ve ifade sırasında görevli personele yapılan psikolojik baskı;
Şüphelilerden Barış GÜLER’in 19.12.2013 günü saat: 10:00 sıralarında ifadesine başlanması için avukatlarına öncesinden haber verilmiştir. Ancak buna rağmen Barış GÜLER’in avukatlarından hiçbirisi akşam 21:00 – 22:00 civarına kadar gelmemişlerdir. Gün içerisinde, bu ifadeyi alacak olan Kom. Yrd. Mustafa ŞİMŞEK ve Pol. Mem. Oğuzhan YAMAN, avukatları sürekli aramalarına rağmen her defasında “gelmek üzereyiz” cevabıyla oyalanmışlardır. Bu konu ile ilgili tutanak tutularak soruşturma dosyasına eklenmiştir. Bu oyalama devam ederken diğer yandan da, yeni atanan Emn. Md. Selami YILDIZ, Emn. Md. Hakan SIRALI ve Emn. Amr. Arzum NAZMAN –yukarıda anlatıldığı şekliyle- Barış GÜLER’in ifadesinden bir kısım delillerin ve suç isnatlarının çıkarılması konusunda hukuka aykırı müdahalelerde bulunmaya devam etmişlerdir. Nihayet saat: 22:00 civarında ifadeye henüz başlandığı sırada, Emn. Md. Hakan SIRALI ve Emn. Amr. Arzum NAZMAN önce Büro Amiri Mehmet Akif ÜNER’in odasına gelmişler ve Barış GÜLER’in ifadesinin başlayıp başlamadığını sormuşlar, ifadenin başlandığı söylenmesine rağmen Emniyet Müdürü Hakan SIRALI “dur bakalım biraz muhabbet edelim” diyerek ifadenin alındığı odaya giderek ifadeyi bölmüşler ve Emn. Md. Hakan SIRALI ve Emn. Amr. Arzum NAZMAN bir müddet şüpheli Barış GÜLER ve avukatları ile sohbet etmişlerdir.
Bu sohbet sırasında Emn. Md. Hakan SIRALI, Barış GÜLER’e sürekli olarak “biz zaten sizin suçsuz olduğunuza inanıyoruz. sizler için buradayız, biz arkadaşlarla da konuştuk, rahat olun” şeklinde maksadını aşan ve imalı beyanlarda bulunmuş. Hatta bu sırada Arzum NAZMAN, ifadeyi alan Kom. Yrd. Mustafa ŞİMŞEK ve Pol. Mem. Oğuzhan YAMAN’a sürekli kaş göz işaretleri yaparak Hakan SIRALI’nın bu söylediklerine uyulup ifade sırasında şüphelinin kayrılmasına yönelik zımni bir baskı oluşturmaya çalışmış. Akabinde ifade alma işlemine başlanmış, bu sırada Emn. Amr. Arzum NAZMAN ifadenin alındığı odadan ayrılmayarak ifadeyi alan Kom. Yrd. Mustafa ŞİMŞEK’in başında beklemeye başlamış. Gerek ifadeyi alan Kom. Yrd. Mustafa ŞİMŞEK gerekse ifadeyi yazan Polis Memuru Oğuzhan YAMAN, ifadeyi her aşaması ve hususlarıyla CMK ve ilgili yönetmeliğe uygun bir şekilde almaya ve yazmaya devam ederken, -ifadenin başlamasından kısa bir süre sonra- Emn. Amr. Arzum NAZMAN, mevzuata uygun gidişata çıkışırcasına yüksek ve sinirli bir sesle ifade almada görevli mukayyit Polis Memuru Oğuzhan YAMAN’a “kalk çay getir bize, Barış Bey’e ve avukat beylere de getir” diyerek şüpheli ve avukatlarının karşısında ifadede görevli Polis Memurunu maksatlı olduğu gayet anlaşılır bir şekilde küçük düşürüp rencide ederek görevlilere psikolojik baskı uygulamıştır
Bunun üzerine Pol. Mem. Oğuzhan YAMAN çay ocağına giderek bir tepsi içerisine çayları koymuştur. Tam o sırada, Kom. Yrd. Hüseyin KORKMAZ Pol. Mem. Oğuzhan YAMAN’ın ellerinin titrediğini ve moralinin açıkça fark edilir şekilde bozuk olduğunu görünce “hayırdır Oğuzhan” şeklinde sormuş, Pol. Mem. Oğuzhan YAMAN “Komiserim vallahi ben bu şartlarda ifade falan alamam, ömrümde böyle bir şey görmedim, kafayı yiyeceğim, Mustafa Komiserime söyleseniz değiştirse beni, başkasıyla alsın” demesi üzerine, moralini bu derece neyin bozduğunu sormuş, Pol. Mem. Oğuzhan YAMAN “Komiserim, Arzum Amirimiz ifadeye ara verdirip, bağırarak benden odadakilere çaycılık yapmamı emretti, beni ifade aldığım şüpheli ve avukatların karşısında ezdi” demesi üzerine, Kom. Yrd. Hüseyin KORKMAZ “Tamam Oğuzhan, sen bırak çayı, ben konuşurum Arzum Amirle, sen bozma moralini” diyerek çay tepsisini orada bulunan ve ifadede görevli olmayan başka bir Polis Memurunun (kim olduğunu şuan hatırlayamıyorum ancak kamera kayıtları incelenmesi durumunda kim olduğu net bir şekilde anlaşılacaktır) almasını ve odaya götürmesini söylemiştir. Pol. Mem. Oğuzhan YAMAN ifadenin alındığı odaya geri dönmüş Kom. Yrd. Hüseyin KORKMAZ Emn. Amr. Arzum NAZMAN ile baş başa görüşmek istediğini söylemiş kendisiyle koridordaki görüşmesinde, gayet saygılı bir şekilde “Amirim, ifadeyi alan Oğuzhan’ı çay almaya göndermişsiniz, ifadede görevli mukayyit olduğu için arkadaşın morali çok bozulmuş, rencide olmuş, o yüzden çayı getirmesi için başka bir arkadaşı görevlendirdim” şeklinde bilgi vermiştir.
Yukarıda anlatılan hadisede Emn. Md. Hakan SIRALI ve Emn. Amr. Arzum NAZMAN, şüpheli Barış GÜLER’in ifadesinin görevli personelce usulünce alınmasını engellemeye yönelik beyanları, tavırları ve eylemleri ile sorumlu oldukları tarafsızlık ilkesini çiğnemişler, Kom. Yrd. Mustafa ŞİMŞEK ve Pol. Mem. Oğuzhan YAMAN üzerinde psikolojik baskı oluşturarak mobbing uygulamışlar ve böylece görevini kötüye kullanmışlardır.
Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün bahsedilen tarih ve saat aralığındaki kamera kayıtlarına bakıldığında, anlatılan hadisenin aynen yaşandığı net bir şekilde görülecektir. Ayrıca, bu hadiseyle ilgili Kom. Yrd. Mustafa ŞİMŞEK ve Pol. Mem. Oğuzhan YAMAN, tanık olarak dinlenilebilir.
9 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***