Zekeriya Karaman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zekeriya Karaman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Mart 2017 Çarşamba

ALACA KARANLIK SOKAĞINDAYIZ (2)

ALACA KARANLIK SOKAĞINDAYIZ (2) 


Rifat Serdaroğlu

Salı, Temmuz 19, 2011


Büyük Ortadoğu Projesinin Türkiye’de uygulanabilmesi için, ABD’den gönderilen ve bir kısmı hala Ankara’da bulunan 35’ten fazla strateji uzmanı ile bir yol haritasında mutabakata varıldı. 
Öncelikle uygulanacak psikolojik harp için belli ihanet gruplarının bir araya gelmeleri sağlandı.

*Tarih boyunca bağımsız Kürt Devleti peşinde koşan bölücüler:
Bu günkü Kürtçü-Bölücü örgüt özü itibariyle, Kürdistan Teali Cemiyetinin devamıdır. 30 Aralık 1918 de İstanbul’da, aralarında Sait Nursi’nin de bulunduğu Kürt ileri gelenleri tarafından kuruldu. O zaman bunların önderlerinden olan Bedirhan Aşiretinden bazıları Atatürk’ü öldürmek için tuzak kurdular, İngilizlerle işbirliği yaptılar ve onlardan para aldılar, fakat Atatürk bu tuzaktan dikkati ve arkadaşları sayesinde kurtulmuştu. Bu gün bunlardan bazılarının çocukları-torunları DTK-KCK-PKK da görev yapmaktadırlar…

*İran tipi İslam Cumhuriyeti hayallerini gerçekleştirmek için, “Lâik Cumhuriyeti” kendilerine engel gören tüm tarikat ve cemaatler:
T.C Devletine karşı yapılan her silahlı kalkışmada, Kürtçü-Bölücüler ile Şeriat özlemcileri işbirliği içinde olmuşlardır. Bunun son örneğini, geçen hafta Diyarbakır’da yapılan Şeyh Said’i anma törenlerindeki
BDP-PKK- Mustazaf Der(Hizbullah) işbirliğinde gördük… Size, ilginç bir işbirliğinden daha bir örnek vereyim; Yıl 1983. Nakşibendi Gümüşhanevi Dergahının yayın Organının adı, İslam. Derginin Başyazarı; Şeyh Mehmet Zahit Kotku’nun kızı ile evlenen Mahmut Coşan.

Genel Yayın Yönetmeni; Hasan Hüseyin Ceylan, Yazı İşleri Müdürü; Zahit Akman, İdari Müdür; Zekeriya Karaman. Kanal 7 televizyonunu kuranlar; Necmettin Erbakan- Recep Tayyip Erdoğan. Bunun benzeri yüzlerce örnek vermek mümkün. Hepsinin hedefi, Türkiye Cumhuriyeti…
*İkinci Cumhuriyetçiler- Liberaller- para karşılığı kafalarını kiraya veren bazı yazarlar- Karen Fog – Soros çocukları ve uluslararası tefecilerin Türkiye ayakları…
Bunlar ve güçleri bir araya getirildi, sıra bu plana karşı çıkacaklara karşı uygulanacak hukuki yapıyı oluşturmaya gelmişti. Bunun için;

*2003 yılında Abdullah Gül, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’la
“2 sayfa 9 maddelik “ gizli bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma TBMM’ye getirilmedi.
*2003 yılında Tayyip Erdoğan, ABD ile “9 Üs” anlaşması imzaladı.
*Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri AKP oylarıyla meclisten geçti. Demokratik Toplum Kongresi, “Demokratik Özerklik” ilanını bu ihanet yasalarına bağlıyor.

*Türk Tarihinde ilk defa Türk Askerinin kafasına “Çuval” geçirildi. Başbakan Erdoğan kendisine ABD’ye nota verin diyenlere, “ne notası, müzik notası mı?” diye cevap verdi !..
*2004 yılında Başbakan Erdoğan Büyük Ortadoğu Projesine “Eşbaşkan” oldu. Başbakan Erdoğan eşbaşkan olduğunu 36 ayrı yerde gururla söyledi!…

*Özel yetkili mahkemeler kuruldu. Bu mahkemelerin hakim ve savcılarına “Şüpheli olarak gördükleri kişileri 10 yıla kadar sorgusuz sualsiz tutuklama” dahil, DGM lerde dahi olmayan yetkiler verildi. AKP, bu hafta 3 tane daha Özel Yetkili Mahkeme kurdu!…
*Türk Ceza Kanunu değiştirildi. 5237 sayılı yeni TCK nın 312. Maddesine; “Cebir ve şiddet kullanarak T.C Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir” hükmü konarak, AKP kime kızıyorsa ona bir kulp takıp, müebbet hapisle yargılama imkanı yaratıldı.

*Terörle mücadele Kanununun 10.maddesi (d) fıkrasında yapılan değişiklikle Türk Hukuk sistemine “Gizli Delil” kavramı sokuldu ve sanığa
“suçu ve neyle suçlandığı” söylenmeyerek savunma hakkı kısıtlandı.
*5 Temmuz 2008 de yürürlüğe giren 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunuyla,
“Gizli Tanık” müessesesi ile tanıştık. Terör örgütünün profesyonel propagandacıları, gizli tanık yapıldı. Bunların yalan beyanlarıyla, terörle mücadele eden kahramanlar hapisler atıldı.

Bir de bunlara cemaatçi polislerin dijital sahtecilikle ürettikleri sahte delilleri eklerseniz, karşınıza cezaevinde yatan 42 generali olan bir Türkiye tablosu bulursunuz. Pazartesi günü bir Üsteğmen’in uğradığı haksızlığı basından okuduk. Askeri Casusluk soruşturması için göz altına alınan ve 9 ay hapis tutulan Üsteğmen, polis tarafından evinde bulunan hard diskin, yanlışlıkla orada bulunduğunun sanıldığı, esasında başka yerde bulunduğunun anlaşılması üzerine serbest bırakıldı. Siz bunun yanlışlıkla olduğunu sanıyorsanız, hayal görmeye devam edebilirsiniz…

Tüm bunlar yapıldı ve AKP’ye acımasızca uygulattırıldı.
Habur’da yaşanan rezaleti, Öcalan ile yapılan görüşmeleri, Türkiye’nin bazı bölgelerinde Türk Bayrağının devlet binaları dışında asılamamasını, tüm değerlerimizin açıkça çiğnenmesini, vatan evlatlarının sokaklarda teker teker infaz edilmelerini, TSK mensuplarının kaçırılmalarını, Valilerin ve Başsavcıların bile “Kürtçe Eğitimi” savunmalarını, askerlerimizin toplu olarak şehit edilmelerini ve terör örgütü PKK’nın siyasi kanadı olan DTK’nın “Demokratik Özerklik” ilan etmesini, yani devlete karşı isyan başlatmasını hep yapılan bu planların adımları olarak görebilirsiniz..

PKK’nın bundan sonra ki stratejisi, “Demokratik Özerklik” ilan ettikleri bölgeyi savunma adına, daha fazla kan akmasını sağlayacak çatışmaların artmasını sağlamak olacaktır. Çünkü bu narko-terör örgütünün tek besini kan ve cinayettir. Bölgedeki Kürt kökenli vatandaşlarımız bunların umurlarında değildir. Türkiye’yi kanlı eylemlerle iyice karıştırıp, sonra da “yetişin Türk Ordusu bizi öldürüyor” diye dünya kamuoyunu ayağa kaldırıp, bölgeye “barış gücü” davet etmek ve bölünmenin yolunu iyice açmaktır…

AKP sayesinde nereden nereye geldik, ülkemiz bölünme noktasına iç savaş konumuna geldi. Ben bu yüzden Başbakan Erdoğan’ın “Tek Devlet-Tek Millet- Tek Vatan-Tek Dil-Tek Bayrak” sözlerine inanmıyorum. Cumartesi günü
8 şehidimizi, Pazar günü de 5 şehidimizi toprağa verdik. Bunları bir tanesinde bile ne Cumhurbaşkanı vardı ne de Başbakan. Fakat Pazar günü hem Cumhurbaşkanı’nı, hem de Başbakan’ı “Ensar Vakfı” Eski Başkanı Ahmet Şişman’ın tabutunu beraberce omuzlarken gördük. Hiç olmazsa bir tanesi, pazar günü yapılan bir şehit cenazesine katılıp, hayatının baharında bu vatan için canını feda eden bir fidan için, Fatiha okuyacak kadar cesur olabilseydi…

Tüm bunları planlayanlar, planlayıcılara payanda olanlar, bilerek-bilmeyerek ihanet içinde olanlar şunu asla unutmamalıdırlar; Türk Milletinin sabrının da bir sonu vardır. Ya bir ve beraber yaşacağız, ya da herkes kaderine razı olacak. Yıllardır Türk Milletini, Türk İnsanını, Türkiye’nin tüm imkanlarını kullanıp, arkamızdan kuyumuzu kazanlarla “Kesin Hesabın” bu nesil tarafından görülmesi ve çocuklarımıza bırakılmaması şarttır.

Yalnız, akan kanların, kaybolan canların sorumluluğu; Bu küresel plana, “Eşbaşkan” olup, Türkiye ve bölge gerçeğini bilmeyenlerin, Anayasal suç olan “Demokratik Özerklik” ilan edenlere, meseleyi basite indirgeyerek “Kendileri çalsın, kendileri oynasın” diyebilen basiretsizlerin omuzlarında olacaktır.

Herkes yaptığının hesabını verecektir. Kimse Türk Milletinden ve onun ezici tokadından kaçamayacaktır..

Sağlık ve başarı dilekleriml


https://haberguncel.blogspot.com.tr/2011/07/alaca-karanlik-sokagindayiz-2-rifat.html




***

SIRA: 242 KOD: 34.09.003



SIRA: 242 KOD: 34.09.003 


Rifat Serdaroğlu

Perşembe, Temmuz 14, 2011

Kamu Yararına Çalışan Derneklerin listesine veya herhangi bir arama motoruna yukarıdaki sıra numarasını ve dernek kodunu girdiğinizde karşınıza  “Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği”  çıkar. Bildiğiniz gibi, bir derneğin “Kamu Yararına Çalışan” dernek olmasına Bakanlar Kurulu karar verir.
Bu statüyü kazanan dernek,  büyük bir maddi yükten kurtulur ve bazı vergi-harç ve ödemelerden muaf tutulur.
Deniz Feneri Derneği, ayrıca Gıda Bankacılığı yapan Derneklerden sayılmış ve; 5035 Sayılı bazı kanunlarda değişiklik yapan kanun ile, 3065 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40 ve 89 uncu ve Katma Değer Vergisi Kanununun 17. Maddesine eklenen açıklamalara göre, Gıda Bankacılığı yapan Dernek ve Vakıflara yapılan bağışların, Gelir ve Kurumsal Vergilerden, Katma Değer Vergilerinden muaf tutulma hakkına da sahiptir.  Albayrak Vakfı’da bu istisnadan yararlanan vakıflardandır…
Bu teknik ve mali bilgilerden sonra sizleri, değerli, dürüst ve yakın tarihin en önemli tanıklarından olan  gazeteci Sabahattin Önkibar’ın,  ilkini 3 Ocak 2008 de, ikincisini ise 4 Eylül 2008 de yazdığı yazısına götüreceğim;
“Yıl 1993. O yıllar Refah Partisi Milletvekili olan İ.Melih Gökçek arar ve aramızda şu diyalog geçer.
Sebo, Tayyip Erdoğan’ı tanıyor musun? Partimizin İstanbul İl Başkanı.  –Tanırım hemşerimdir. Niçin sordun?  -Ya kendisi yarın Ankara’ya geliyor. Bir özel TV kurma konusu var. Sen TGRT nin kuruluşundan tecrübelisin, sana bazı teknik sorular soracaklar. Öğlen yemekte beraber olabilir miyiz?
-Elbette oluruz, ama Tayyip Bey Ankara’ya misafir geliyor, ayıp olur, davet sahibi ben olayım. Yarın için Büyük Ankara Otelinde yer ayırtıyorum.  –Tamam Sebo, yarın öğlen buluşuyoruz. Yemekte buluştuk. Yemekte o güne kadar görmediğim ve tanımadığım iki isim daha var. Sanki Tayyip Bey’in asistanları gibi… Peki kim midir bunlar? Zekeriya Karaman ve Zahit Akman. Bugün bunlardan biri Türkiye’nin en önemli kanallarından birinin (Kanal 7) sahibi, diğeri de Türkiye adına TV’lerin devlet komiseri. 
Tam burada duralım ve soralım: Zekeriya Bey, bugün değeri yüzlerce milyon dolar olan ve o günün şartlarında kuruluşu da abartısız 200 milyon civarı kaynak gerektiren bu TV’ye söyler misiniz hangi kaynakla sahip oldunuz? Evet kamu adına, inanç adına, ahlak adına, vicdan adına soruyorum, bu parayı nerden buldunuz?
Siz ki Kanal 7 öncesi maaşla çalışan sıradan bir insandınız…” (18 Yıl önce yaşanan gerçek bir olay)
Aysel Ketenci, Başbakan Erdoğan’ın halasının kızıdır. Aysel hanımın eşi Osman bey aslen Rizelidir. Kasımpaşa Huzur Taksinin işletmecisi idi. Aysel-Osman çifti, 2001 yılında kızları Esma’yı, Başbakan Erdoğan’ın oğlu Burak ile evlendirdiler ve akrabalıkları katmerli hale geldi. Damat Burak Erdoğan ile eski taksici kayınpederi Osman Bey, Turkuaz Gemicilikte ortak oldular ve baba-oğul beraberce çalışıyorlar. Ketenci ailesi, ikinci kızları Şehriban Hanımı da, Kanal
7 nin patronu  Zekeriya Karaman’ın oğlu Habib Bey ile 2007 yılında muhteşem bir düğünle ve başta Başbakan Erdoğan olmak üzere çok sayıda AKP’linin şahitliğinde evlendirdiler.Böylece  Başbakan Erdoğan ile Zekeriya Karaman arasındaki, en az 25-30 yıllık dostluk ve iş arkadaşlığı, akrabalıkla da mühürlenmiş oldu…
Gelelim şimdi konunun en önemli yerine;
Sayın Özel Yetkili Savcılar;
Sizler Türkiye’yi temizlemeye karar vermiş cesur kanun adamlarısınız. Tarih hepinizi yazacak. O kadar güçlüsünüz ki, Eskişehir’de bir çay bahçesinde internet üzerinden yapılan, fakat ihbarcısı bulunmayan bir elektronik ihbarla, koskoca Orgeneral’i bile içeri tıkıverdiniz. Lütfen benim ihbarımı da ciddiye alın ve gereğini yapın;
1) Deniz Feneri davası sizden özellikle kaçırılıyor. Şüphelilerin tutuklama kararında; “nitelikli dolandırıcılık ve usulsüz para transferi” deniyor. Almanya’da ki davada ise; “ Teşekkül halinde dolandırıcılık, emniyeti suiistimal, dernekler yasasını ihlal, tüzüğe göre yardım amaçlı kullanılması zorunlu paraları amaç dışı kullanma, yasa dışı para transferi…” diye yazmaktadır. Mesleğinize ve yasalara olan saygınızdan dolayı bu işi sizin sahiplenmenizi ve Müslümanların sadaka paralarını dolandırıp,  siyaset yapmak üzere örgüt kuran bu “teşekkül halindeki” suçluların ipliğini pazara çıkarmanızı istirham ediyorum…
2)Adı geçen dernek, hem “Kamu Yararına Çalışan Derneklerden” hem de “Gıda Bankacılığı” yapan derneklerdendir. Bu nitelikleri ile milletimizin paralarından  haksız yere yararlanmaktadır.
Bu derneğin ve ona mal veren, hizmet satan, gıda bankacılığı yoluyla devlete vergi vermeyen kuruluş ve kişilerin incelenmesi ve trilyonlarca lira dolandırılan Türk Milletini hakkının teslim edilmesi ve adı geçen derneğin bu imtiyazlarının kaldırılması en büyük temennimizdir.
3)Yukarıda alıntı yaptığım Sayın Sabahattin Önkibar’ın da ifadesine başvurmanız halinde, karanlık ilişkiler açığa çıkacaktır. Ayrıca Başbakan Erdoğan’a da Zekeriya Karaman ve, Zahid Akman’la olan yakınlıkları ve ticari ilişkileri sorulabilir. Dokunulmazlığı var diye çekinmeyin. Siz davet edin, Sayın Başbakan delikanlı adamdır, cesur adamdır,  yasalara saygılıdır  gelir ve aslanlar gibi ifadesini verir.
Türk Milleti olarak biz de, Sayın Başbakanımızın çevresini bu dolandırıcıların nasıl sardığını öğrenmiş oluruz.

4)  Kanal 7 televizyonunun hisselerinin çalındığı, sahtekarlıkla başkalarına devredildiği konusunda  Sayın Recai Kutan’ın beyanları ve feryatları olmuştu. Rahmetli Erbakan’ı şahit olarak dinleyemeyeceğinize göre onun en yakını ve sırdaşı Recai Kutan Beyi, Fatih Erbakan’ı ve İ.Melih Gökçek’i dinlerseniz, gerçek ortaya çıkacaktır.

Sayın Özel Yetkili Savcılarımız;

Alman meslektaşlarınız tarafından “Avrupa’da Yüzyılın En Büyük Soygunu” olarak nitelendirilen ve hepimizin başımızı öne eğdiren bu lekeyi Türk Milletinin alnından temizlemek sizin öncelikli ve önemli görevlerinizdendir. Eğer bu soygunu araştırmazsanız, sorarım size neyi araştıracaksınız?
Size inanıyor ve güveniyoruz. Başarılar..

Değerli Okurlar, 

Sizlerden bir ricam var. Ben bu yazıyı Sayın Özel Yetkili Savcılara Ulaştırmaya çalışacağım. Aynı çabayı da sizlerden rica ediyorum. 
Bana yardımcı olur musunuz?. 
Bu yazıyı ekleyip sizler de Sayın Özel Yetkili Savcılara şikayette bulunabilirsiniz…
Sağlık ve başarı dileklerimle,
Rifat Serdaroğlu

https://haberguncel.blogspot.com.tr/2011/07/sira-242-kod-3409003-rifat-serdaroglu.html





***