Vekâlet savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Vekâlet savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mayıs 2020 Cuma

Soğuk Savaş Sonrasında Ortadoğu'da Vekâlet savaşları ve Yeni Oyun Kurucu Türkiye'nin Etkinliği.,

Soğuk Savaş Sonrasında Ortadoğu'da Vekâlet savaşları ve Yeni Oyun Kurucu Türkiye'nin Etkinliği., 


Mehmet Babacan* 
* Uludag University 
BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ, ORTADOĞU ÇALIŞMALARI DOKTORA PROGRAMI, 
PROJE ASİSTANI, DOKTORANT
Bursa - Turkiye


Soğuk Savaş Sonrasında Ortadoğu'da Vekâlet savaşları ve Yeni Oyun Kurucu Türkiye'nin Etkinliği

11. ULUSLARARASI ULUDAĞ ULUSLARARASI İLİŞKİLER KONGRESİ, 2019

Morton Kaplan’ın uluslararası siyasal sistem biçimleri olarak sıraladığı sistem modellerinden (hiyerarşik sistem, çok kutuplu sistem, iki kutuplu sitem gibi) 
tarihsel olarak evirilerek geçen uluslararası politika 1990’lı yılların başından itibaren yeni bir çehre alarak tek kutuplu bir karakter kazanmıştır. 

Keza uluslararası politikada “kutup” kavramı küresel düzeyde gücün belli bir yerde yoğunluk kazanması anlamına geldiğinden 1989’da Berlin Duvarının yıkılmasıyla başlayan yeni dönem, dünya tarihinde ekonomik, askeri ve diğer nicel ve nitel unsurlar bakımından ABD’nin rakipsiz ve eşsiz bir süper güç (hatta buna hiper güç diyenler de vardır) olarak ortaya çıkmasını simgeleyen bir dönem olmuştur. 1991’de iki kutuplu sistem, kutuplardan biri olan Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla son bulmuş, sosyalist-komünist ideoloji ile liberal-kapitalist ideoloji arasındaki mücadeleyi Batı bloğunun hâkim ideolojisi olan liberalizm ve kapitalizm kazanmıştır. 

Uluslararası konjonktür böyleyken Robert Cox gibi teorisyenler ABD’nin uluslararası siyasal sistemde neredeyse bir imparatorluk kurma noktasına kadar geldiğini belirtirken Francis Fukuyama gibi ideologlar ise Hegelci mantığın tarif ettiği anlamda pratik tarihin sona erdiğini iddia etmiştir. Küresel düzeydeki bu değişim tabiatıyla bölgesel politikalar üzerine de yansımış, iki kutuplu/bloklu yapının kurallarına ve kalıplarına göre davranmaya alışan ülkeler Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi iki kutuptan birine tercih göstermek yerine yeni dönemde yükselişe geçen küreselleşme, insan ve azınlık hakları, demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi gibi kavramları önceleyen dış politikalar üretmek durumunda kalmışlardır. Soğuk Savaş döneminin sona ermesinin en güçlü biçimde hissedildiği bölgelerden biri olan Ortadoğu (diğerleri; Yugoslavya özelinde Balkanlar ve Dağlık Karabağ özelinde Kafkasya olmuştur) Irak ile Kuveyt arasında yaşanan Körfez Krizi bağlamında Soğuk Savaşı bitiren sıcak savaşın yaşandığı ilk coğrafya olurken ABD Başkanı George H. W. Bush’un “yeni dünya düzeni” nin (new world order) kurulduğunu ilan etmesine de vesile olmuştur. 1991 tarihinden bugüne küresel ve bölgesel güçlerin yıpratma ve vekâlet savaşları üzerinden rekabete giriştiği Ortadoğu bölgesi kendi iç dinamiklerinden (etnik, dini, mezhepsel) kaynaklanan sorun ve çatışmaların yanında jeopolitik, jeoekonomik ve jeo kültürel ölçekteki öneminden dolayı dışarıdan gelen operasyon ve müdahalelere de sürekli açık olmuştur. 

Ortadoğu’da Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan gibi bölgesel aktörlerin üstünlük/liderlik mücadelesinin yanı sıra ABD, Rusya, AB, Çin gibi bölge-dışı küresel aktörlerin de rekabeti hissedilmiş, özellikle Yemen ve Suriye Krizi bağlamında anılan aktörler arasında çağdaş bir “soğuk savaş pratiği” de yapılmıştır. 

Bu çalışmada da özellikle Türkiye’de dış politikadaki karar verici konumundakilerin zaman zaman söylemlerine hâkim olan “oyun kurucu” kavramından hareketle Soğuk Savaş sonrası yeni dönemde bölgesel ve küresel aktörlerin ve nihayetinde Türkiye’nin bölgedeki alan açma faaliyetlerine, liderlik çabalarına ve mücadelelerine, aktif ve proaktif politikalarına değinilecektir.

https://independent.academia.edu/MEHMETBABACAN3


***