Selahattin Demirtaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Selahattin Demirtaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ocak 2021 Perşembe

İMRALI HEYETİNİ DEVLET HEYETİYLE EŞLEŞTİRMEDEKİ SİYASAL YANILGILAR

İMRALI HEYETİNİ DEVLET HEYETİYLE EŞLEŞTİRMEDEKİ SİYASAL YANILGILAR



Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
04.07.2015 

Çözüm Sürecini, "İmralı Heyeti Öcalan'la görüşmeli" şekline sokmak geçmişte yapılanların tekrarından başka bir işe yaramaz. HDP'nin de AKP'nin de kabul etmesi gereken bir gerçek varsa o da HDP'nin eskisi kadar güçsüz, AKP'nin de eskisi kadar güçlü olmadığıdır. Bu nedenle, yapılacak görüşmelerin niteliği ve görüşmeleri yapacakların değişmesi zorunludur. İmralı Heyetini, nasıl olduğu bilinmeyen Devlet heyeti ile eşleştirmek bu işin yeniden yanlışa doğru gitmesidir. Öyle anlaşılıyor ki, bunca siyasi sonuçlara rağmen, "Öcalan'ı aynı koşullar içinde" yeniden "müzakerelerin odağı" haline getirmektir. Zaten AKP çevrelerinin HDP'ye yönelik eleştirilerinin en önemli yönü "HDP ve Qandil'in Öcalan'ı dinlemesi" çerçevesindedir. HDP ile AKP arasında sert tartışmalar yaşansa da bu konudaki yaklaşımların bu sertliğin yerini yumuşamaya bırakması yönündedir. 

HDP'nin bu konudaki en büyük yanılgısı, kendi siyasal pozisyonunu boşa geçirecek hamlelere girişmiş olmasıdır. Yaşanan tıkanıklığı kendi siyasal gücünü kullanarak aşmak yerine, kendi siyasal gücünü "Öcalan'ın elini güçlendirmek" amacıyla kullanmasıdır. HDP'nin kendisini her türlü koalisyon olasılığı konusunda geride tutuşu ile birlikte kendisi dışında oluşacak herhangi bir koalisyona şimdiden kendi istediğini dayatmasıdır. Bu bir anlamda siyasal sorumluluğun Öcalan'ın ve hükümeti oluşturacakların üzerine yüklenmesidir. 

İmralı Heyetinin değişmesi İstanbul Milletvekili Pervin Buldan'ın, "Yalçın Akdoğan'ın çözüm sürecinde rol almamasının" ileri sürmesidir. Bu tür yaklaşımlar Devletin ve AKP'nin genel yaklaşımını anlamamaktır. Çünkü Akdoğan'ı yönlendiren, ona o açıklamaları yaptıran Erdoğan'ın kendisidir. Bu da AKP'nin genel yaklaşımıdır. Kaldı ki, henüz kurulmamış bir hükümet, hakkında şimdiden beyanda bulunmak da yanlıştır. Seçim öncesi tüm istem ve temenileri iflas etmiş bulunan Akdoğan'ı tekrar tartışmanın odağına yerleştirmenin HDP'ye bir yararı da yoktur. 
Demirtaş şahsında oluşmuş bulunan HDP liderliğinin bu konularda inisiyatif geliştirmesi gereklidir. CB Seçimleriyle ortaya çıkan Genel Seçimlerle sıçrayan liderlik olgusunun devamı buna bağlıdır. Ancak öyle anlaşılıyor ki, henüz bir hükümet ortada yokken eskinin tekrarı konusunda HDP cephesinde yoğunluk yaşanıyor. Neredeyse "çözüm süreci bürokrasinine" dönüşen İmralı Heyetinin aynı şekilde, aynı rolü oynama isteği geçmişte yapılanların basit tekrarına dönüşme tehlikesi vardır. Selahattin Demirtaş çerçevesinde oluşan liderlik olgusunun yeni oluşan siyasal gerçeklik konusunda rolünü oynaması durumunda barış yakın gibi görünse de savaş da uzak olmayacaktır. 
7 Haziran seçimlerinden sonra MHP'nin hiç olmadığı kadar HDP'yi yoksayar tavrına girmiş olması, HDP'yi bu tür tekrarlara zorunlu girişi konusunda oynanan oyununun bir parçası olarak görülmediği müddetçe hatalar görülmeye devam edecektir. 
Alınan yüzde 13 oy nedeniyle HDP'den beklenti büyüktür. Büyük sorunlar aşılması için doğru yöntemler devreye sokuldukça büyüme devam edecektir. Büyümenin devamı HDP'nin yatay ve dikey olarak kendi iç demokratik mekanizmasını kurması zorunludur. Seçim başarısına rağmen, merkeziyetçi eğilimlerin devam edeceği konusunda kuşkular vardır. 

***

ERDOĞANSIZ KOALİSYON MÜMKÜN MÜ?

ERDOĞANSIZ KOALİSYON MÜMKÜN MÜ?

 


Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
12.06.2015 

Erdoğan, CB olduktan sonra başka bir Erdoğan oldu. Başbakanken, çözüm süreci konusunda bir şey söylemeyen Genelkurmay Başkanı, 30 Ağustos resepsiyonunda ilk kez gazetecilere "çözüm sürecinden haberlerinin" olmadığını söyledi. Genel Kurmay Başkanının 30 Ağustos 2014'te söyledikleri, iç politika bakımından İç Güvenlik yasası ile ete kemiğe büründü. Anlaşıldığı kadarı ile CB ve Genel Kurmay birlikte Kürtlerle savaşma yolunu seçmişlerdi. 

Her ne kadar Davutoğlu, Erdoğan tarafından "işleri yürütsün" diye başbakanlığı atandıysa da 2012'den itibaren İmralı-HDP-Qandil ilişkilerinde kaydedilen aşama, Türk-Kürt ilişkilerinin geleceğinden duyulan kaygılar kısa bir süre içinde çözüm sürecinin ilerletilmesi için Davutoğlu Erdoğan döneminden de ileri giderek 
1 Ekim'de HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'la resmi olarak görüştü. Böylece Erdoğan'ın 12 yıl boyunca yapmadığını Davutoğlu yapmış oldu. Davutoğlu bu görüşmesinde samimi olsa bile, Erdoğan'ın ona ve AKP'ye sağladığı manevra alanının darlığı, Davutoğlu'nun en büyük açmazı olduğu için uzun dönemde, Davutoğlu'nun Kürt tarafına güven vermesi konusunda engel olarak duruyordu. 
Kürt tarafı, Kobani, Irak ve Suriye'de yaşananlara rağmen AKP hükümeti ile ilişkileri sonuna kadar zorladı. Ocak ayının sonlarında IŞİD'in Kobani'den atılmasından sonra ilişkiler daha da hızlandı. 28 Şubat'ta ortak olarak açıklanan "Dolmabahçe Deklerasyonu" ilişkileri bir anlamda resmileştirdiyse de, Erdoğan'ın bu deklerasyonu yok sayan çıkışından sonra AKP'nin Arınç dışında hiçbir karşı çıkışın olmayışı, ilişkileri tuzla buz etti. Başlangıçta Erdoğan'ın bu tavrı seçimlere yönelik taktik bir adım olarak nitelendirildiyse de yukarıda belirttiğim gibi Genel Kurmayın açıklaması ve İç Güvenlik yasasındaki ısrar bu adımın taktik olmadığını gösteriyordu. Nitekim, Davutoğlu dahil olmak üzere, çözüm sürecinden söz edilmesi bir yana, seçim bildirgesinde yer almadı bile. 

Davutoğlu'nun, TRT'deki bir programda "Halk başkanlık" sistemini istemedi yönündeki beyanı, CB Erdoğan'a yönelik "AKP ve hükümeti serbest bırak" anlamında yorumlanabilir. Ancak, gerek seçim bildirgesi gerekse seçilen milletvekillerinin neredeyse tamamının Erdoğan'ın onayı ile belirlenmiş olması, Davutoğlu'nun bu yöndeki talebinin gerçekleşmeyeceğinin en önemli işaretlerinden biridir. Ancak, hükümet kurmak için yeterli sayıya ulaşmamış AKP grubunun, koalisyona mahkum olduğu bir gerçektir. Çoğunluğu olan AKP nasıl her istediğini yapıyor idiyse, çoğunluğu olmayan AKP hiçbir istediğini yapamaz. 
Bu durumda, AKP ve diğer partiler karşısında daha da güçlü hale gelen HDP'nin bundan sonrasında "muhalefete kalma" zorunluluğu yoktur. Elde ettiği siyasal gücünü, koalisyonla toplumun hizmetine koyabilir. Bunun şartları her zamandan fazla vardır. 
Demokratik kamuoyu, AKP ve Erdoğan karşıtlığını esas alan CHP/HDP/MHP koalisyonu konusunda öneriler getiriyor ise de Anayasa'ya göre CB'nın mevcut durumu, böyle bir hükümet olsa da Erdoğan'ın bu hükümetle iktidarın paylaşacağı ya da yeni kurulan hükümetin kendi iktidarını onunla paylaşacağı gerçeği de vardır. Başka bir deyişle Erdoğan, böyle bir hükümette geçmişteki "derin devlet" rolünü oynayacaktır. Gizli bir ortak olmaya devam edecektir. Birbiriyle uzlaşmaları zor olan partiler arasındaki çelişkiler de dikkate alındığında Erdoğan'ın böyle bir hükümetin çalışmalarını sekteye uğratacağı da kuşkusuzdur. Kaldı ki, MHP böyle bir seçeneğe başından beri kapısını kapatmıştır. 
Siyasal gerçeklik hangi formül olursa olsun ya AKP ya da Erdoğan bir şekilde varlığını devam edecektir. En makul çözüm, Erdoğan'ın içinde olmadığı AKP'nin içinde bulunduğu bir hükümet kurulmasıdır. 

AKP ve Davutoğlu, Erdoğan'ı dışarıda tutmayı başarırsa, AKP/CHP de, AKP/HDP de mümkündür. 

***

9 Ekim 2020 Cuma

AB Kürt Konferansı'nda Öten Bülbüller!

 AB Kürt Konferansı'nda Öten Bülbüller! 


13 Aralık 2012


AB – KÜRT KONFERANSI SONUÇ BİLDİRGESİNDEN:


“Kürt Baharı kaçınılmaz!”
“İsrail PKK’ya desteğini sürdürecektir!”
“Türkiye için yeni bir Anayasa yapılacaktır”
“Türk hükümeti Öcalan’la müzakereye devam edecektir!”
“Tüm ülkeler PKK’yı terörist listesinden çıkarmalıdır!”
AB konferansında “bölünmeyi” en çok savunanlar “Türkiyeli” gazeteciler!
5-6 Aralık’ta Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda toplanan Kürt Konferansı katılımcıları ve açıklamaları kör gözleri açacak nitelikteydi!

“AB, Türkiye ve Kürtler” adlı 9. uluslararası konferansa Türkiye’den AKP milletvekili Galip Ensarioğlu, CHP’den Rıza Türmen, BDP’den Aysel Tuğluk ve Selahattin Demirtaş, gazeteci olarak Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Serdar Akinan, Ahmet Şık, Nuray Mert, Diyarbakır İnsan Hakları Derneği’nden Raci Bilici ve Kocaeli Üniversitesi’nden Profesör Sevtap yokuş katıldılar.
‘Türk’ gazetecilerin, İsrail / MOSSAD mensubu konuşmacılar ile hemfikir olarak ‘Sıra Kürt Baharı’nda!’ demeleri ilgi çekti..


İsrailli akademisyen Ofra Bengio, “Son yıllarda PKK bölgede güçlendi, İsrail’in geleceği için bu çok önemli. Bu süreçte Kürtler bölgede stratejik bir rol kaptı ve İsrail’in buna desteği sürecektir” şeklinde konuştu..

Gazeteci Cengiz Çandar ise İsrail görüşlerine tam destek vererek “Kürt Baharı’nın zamanının geldiğini” savundu ve “Türkiye’nin terör örgütü PKK’yı tanımak zorunda kalacağını” belirtti. “Türkiye, PKK’yı ve onun temsilcilerini tanımak zorunda kalacak. Biz bunun için çalışacağız. İsrailli dostum Ofra Bengio da bunun için çaba harcayacak” dedi.
Gazeteci Serdar Akinan da Kandil’e ve orada yerleşik terör örgütüne övgüler düzdü! Kürt 
Konferansı sonuç bildirgesinde 2012 sonunda Türkiye’nin ‘ Demokratik’ ve ‘yeni bir anayasa’ya kavuşacağının altı çizildi.



Konferansta, Türk hükümetinin Suriye’deki savaşa yaklaşımının, Kürtlerin kazanımlarını yok sayma ve anti kürt eksen yaratmaya yönelik olduğuna değinildi.
Türkiye ve Suriye’deki diğer ‘taraf’ların, bir diyalog ortamının hazırlanmasında girişken olmaları gereğinin altı da çizildi!
Ve konferansta Türkiye hükümetinin Abdullah Öcalan ile ‘diyaloğunun’ ŞART olduğuna da değinildi.

Konferans ayrıca tüm ülkelere, PKK’nın Terör örgütü olarak listelenmesine son verilmesi çağrısı yaptı!

Türkiye’nin ‘BÖLÜNME’ konferansı düzenleyicileri arasında Nobel Barış Ödülü sahibi Güney Afrikalı Papaz Desmond Tutu, ve İranlı ‘muhalif’ Şirin Abadi, Avrupa Konseyi iyi niyet elçisi Bianca Jagger, Türkiye’den Yaşar Kemal, ve Vedat Türkali, ve Avrupa’dan ödüllü Leyla Zana ve Amerikalı yazar Naom Chomsky de bulunuyor.


Amerikan Kongresinden, İngiltere Almanya ve Hollanda istihbaratından ve Suriyeli Kürtlerden temsilcilerin katıldığı konferansta ‘bölünmeye’ en iştahlı konuşmaları yapanlar ‘Türkiyeli’ gazetecilerdi!


Banu AVAR, 13 Aralık 2012
banuavar@superonline.com


https://banuavar.com.tr/ab-kurt-konferansinda-oten-bulbuller-banu-avar/


***