21 Ocak 2021 Perşembe

ERDOĞANSIZ KOALİSYON MÜMKÜN MÜ?

ERDOĞANSIZ KOALİSYON MÜMKÜN MÜ?

 


Feyzi Çelik
ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN
12.06.2015 

Erdoğan, CB olduktan sonra başka bir Erdoğan oldu. Başbakanken, çözüm süreci konusunda bir şey söylemeyen Genelkurmay Başkanı, 30 Ağustos resepsiyonunda ilk kez gazetecilere "çözüm sürecinden haberlerinin" olmadığını söyledi. Genel Kurmay Başkanının 30 Ağustos 2014'te söyledikleri, iç politika bakımından İç Güvenlik yasası ile ete kemiğe büründü. Anlaşıldığı kadarı ile CB ve Genel Kurmay birlikte Kürtlerle savaşma yolunu seçmişlerdi. 

Her ne kadar Davutoğlu, Erdoğan tarafından "işleri yürütsün" diye başbakanlığı atandıysa da 2012'den itibaren İmralı-HDP-Qandil ilişkilerinde kaydedilen aşama, Türk-Kürt ilişkilerinin geleceğinden duyulan kaygılar kısa bir süre içinde çözüm sürecinin ilerletilmesi için Davutoğlu Erdoğan döneminden de ileri giderek 
1 Ekim'de HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'la resmi olarak görüştü. Böylece Erdoğan'ın 12 yıl boyunca yapmadığını Davutoğlu yapmış oldu. Davutoğlu bu görüşmesinde samimi olsa bile, Erdoğan'ın ona ve AKP'ye sağladığı manevra alanının darlığı, Davutoğlu'nun en büyük açmazı olduğu için uzun dönemde, Davutoğlu'nun Kürt tarafına güven vermesi konusunda engel olarak duruyordu. 
Kürt tarafı, Kobani, Irak ve Suriye'de yaşananlara rağmen AKP hükümeti ile ilişkileri sonuna kadar zorladı. Ocak ayının sonlarında IŞİD'in Kobani'den atılmasından sonra ilişkiler daha da hızlandı. 28 Şubat'ta ortak olarak açıklanan "Dolmabahçe Deklerasyonu" ilişkileri bir anlamda resmileştirdiyse de, Erdoğan'ın bu deklerasyonu yok sayan çıkışından sonra AKP'nin Arınç dışında hiçbir karşı çıkışın olmayışı, ilişkileri tuzla buz etti. Başlangıçta Erdoğan'ın bu tavrı seçimlere yönelik taktik bir adım olarak nitelendirildiyse de yukarıda belirttiğim gibi Genel Kurmayın açıklaması ve İç Güvenlik yasasındaki ısrar bu adımın taktik olmadığını gösteriyordu. Nitekim, Davutoğlu dahil olmak üzere, çözüm sürecinden söz edilmesi bir yana, seçim bildirgesinde yer almadı bile. 

Davutoğlu'nun, TRT'deki bir programda "Halk başkanlık" sistemini istemedi yönündeki beyanı, CB Erdoğan'a yönelik "AKP ve hükümeti serbest bırak" anlamında yorumlanabilir. Ancak, gerek seçim bildirgesi gerekse seçilen milletvekillerinin neredeyse tamamının Erdoğan'ın onayı ile belirlenmiş olması, Davutoğlu'nun bu yöndeki talebinin gerçekleşmeyeceğinin en önemli işaretlerinden biridir. Ancak, hükümet kurmak için yeterli sayıya ulaşmamış AKP grubunun, koalisyona mahkum olduğu bir gerçektir. Çoğunluğu olan AKP nasıl her istediğini yapıyor idiyse, çoğunluğu olmayan AKP hiçbir istediğini yapamaz. 
Bu durumda, AKP ve diğer partiler karşısında daha da güçlü hale gelen HDP'nin bundan sonrasında "muhalefete kalma" zorunluluğu yoktur. Elde ettiği siyasal gücünü, koalisyonla toplumun hizmetine koyabilir. Bunun şartları her zamandan fazla vardır. 
Demokratik kamuoyu, AKP ve Erdoğan karşıtlığını esas alan CHP/HDP/MHP koalisyonu konusunda öneriler getiriyor ise de Anayasa'ya göre CB'nın mevcut durumu, böyle bir hükümet olsa da Erdoğan'ın bu hükümetle iktidarın paylaşacağı ya da yeni kurulan hükümetin kendi iktidarını onunla paylaşacağı gerçeği de vardır. Başka bir deyişle Erdoğan, böyle bir hükümette geçmişteki "derin devlet" rolünü oynayacaktır. Gizli bir ortak olmaya devam edecektir. Birbiriyle uzlaşmaları zor olan partiler arasındaki çelişkiler de dikkate alındığında Erdoğan'ın böyle bir hükümetin çalışmalarını sekteye uğratacağı da kuşkusuzdur. Kaldı ki, MHP böyle bir seçeneğe başından beri kapısını kapatmıştır. 
Siyasal gerçeklik hangi formül olursa olsun ya AKP ya da Erdoğan bir şekilde varlığını devam edecektir. En makul çözüm, Erdoğan'ın içinde olmadığı AKP'nin içinde bulunduğu bir hükümet kurulmasıdır. 

AKP ve Davutoğlu, Erdoğan'ı dışarıda tutmayı başarırsa, AKP/CHP de, AKP/HDP de mümkündür. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder