SON AŞAMAYA MI GELDİK ?.,
Bayram Ankaralı
Çoban Ateşleri.,
23.12.2003
Rockefeller Vakfı ve Avrupa Birliği tarafından özel olarak görevlendirilen ve beslenen;
LBS(Logo Business Solutions), Microsoft, Esselte (Leitz), Aygaz, Ray Sigorta, İstanbul.com,
Türk Tabipleri Birliği ve TUREB gibi şirket ve organizasyonlar tarafından mali destek bulan bir vakıf var: TARİH VAKFI!....
Bu vakfın temelleri ve kökü elbette ki dışarıda. İçeriden bazı hazır işbirlikçiler, yoğun para ve proje desteğiyle Türkiye'nin ayakta kalabilen ne kadar değeri varsa (yaralı ve can çekişmekte dahi olsa) yıkmak için çaba harcamakta. Tarih Vakfı yöneticileri arasında üniversitelerden Profesörler, Sivil Toplum Kuruluşu yöneticileri, yazarlar var.
1990 yılında kurulmuş. Ayşe Semiha Baban, Halim Bulutoğlu (Sayman Üye), Doç. Dr. Esra Danacıoğlu, Prof. Dr. Edhem Eldem (Başkan Yrd.), Sülün Falay (Genel Sekreter), Doç. Dr. Murat Güvenç, Ersin Salman, Orhan Silier (Başkan), Prof. Dr. İlhan Tekeli , Prof. Dr. Mete Tunçay (Başkan Yardımcısı), Bülent Ünal Yönetim Kurulu üyeleri ve yöneticiler.
Vakfın en önemli projelerinden biri, Rockefeller vakfı ile ortak eski azınlık tapularını araştırarak kayıt altına almak.
Bir diğeri ise;
" ELVEDA DOĞDUĞUM TOPRAK " FOTOĞRAFLARLA ANADOLU'NUN 150 YILLIK GÖÇ TARİHİ SERGİSİ (Rockefeller Vakfı ile). Osmanlıca Seminerleri ise bir başka etkinlikleri.
Yerel Tarih Grupları Projesi, 2002 yılı başına kadar, Rockefeller Vakfı'nın sivil toplum kuruluşlarını geliştirmek için verdiği fondan mali destek alarak yürütülmüştür.
SIRA GELDİ MİLLİ EĞİTİMİ KÖKTEN DEĞİŞTİRMEYE
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA),Tarih Vakfı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından Avrupa Komisyonu ile Açık Toplum Enstitüsü'nün mali desteğinde yeni bir proje bitirilmek üzere. "Ders Kitaplarında İnsan Hakları Projesi".
Bu projede farklı branşlardan 190 ders kitabı, 179 öğretmen, 91 öğrenci ve 51 ebeveyn toplam 321 kişi tarafından, insan hakları evrensel bildirgesi ve AB belgelerini dayanarak yaparak belirlenmiş kriterlere göre taranmıştır.
Kısaca, ders kitaplarımızda bulunan; kendilerince "zararlı" terimleri bulup yok etmek, Avrupa/Dünya Yurttaşlığı ve İnsan Hakları kalıbına oturtmak.
Ders Kitaplarımızdan ayıklanması gereken ifadelerden bazıları:
Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi Programı (8. Sınıf); "13. Madde: “Bu derste, Atatürk İlke ve İnkılâpları’nın benimsetilmesi açısından önemli eğitim ortamları hazırlanır.”
Bu tanımlama Prof. Füsun Üstel'e göre: "resmi ideolojinin ders kitaplarını bir
endoktrinasyon aracına dönüştürmesiyle ilgili daha genel bir sorunun (dolayısıyla da tartışmanın) parçasıdır."
Prof. Üstel'e göre; III. Üniteyi oluşturan “Milli Güvenlik ve Milli Güç Unsurları” konusunun kesinlikle Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi (8) kitaplarından çıkarılması gerekmektedir.
Aynı kitabın s. 60 “Giriş: Bu ünitede, milli güvenliğimizi daha iyi tanımanın yollarını, güvenliğin önemini, ülkemize yönelen iç ve dış tehdit konularını öğreneceksiniz. Ayrıca terörün milletlere verdikleri zararları, insanlara verdiği mutsuzluğu, dünyaya getirdiği korkunçluğu daha iyi kavrayacaksınız. Günümüzde savaşların yerine niçin terörün tercih edildiğini, devletlerin birbirlerine karşı devamlı dost kalmalarının mümkün olup olamayacağını yorumlayacaksınız. Terörle mücadelede bizlere düşen görevlerin neler
olduğuna karar verebileceksiniz. Ülkemizin jeopolitik öneminden dolayı, her zaman dünya gündeminde adından söz ettireceğini düşmanların ülkemiz üzerindeki emellerine bölücülük ve yıkıcılıkla ulaşmak istediklerini daha iyi anlayacaksınız. Bu yüzden, her türlü kaçakçılık olaylarına göz yumarak ülkemizi yaşanmaz bir ülke, kötü ve çirkin amaçları çok bir millet gibi göstermek istediklerini göreceksiniz. Bizim insanımızın bilmediği kötü ve çirkin davranışları
insanlarımıza normal davranış gibi öğretmeye çalıştıklarını öğrenecek, bu üniteyi okuyunca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni sevecek ve onun kurucusu Atatürk’ü daha iyi anlayacaksınız.”
S. 62 “..Türklere ‘Ordu Millet’ denilmiştir. Ordumuz, ulusumuzun, huzur, güven ve gurur kaynağıdır. Ordumuz, demokratik bir yönetim biçimi olan cumhuriyetimizin de bekçisidir.” s. 70. “Terörle Mücadelede Kişilere Düşen Görevler: (Diğerlerinin yanısıra) Türk milli değer ve kültürüne bağlı olmak (....);
Türk olmakla gurur duymak.”
s. 77. “Yıkıcı, bölücü ve irticai örgütlerin ortak oldukları nokta, Atatürk İlkelerine karşı olmalarıdır. Bu yüzden, “resmi ideolojiye karşıyız” ifadeleri, Atatürk’ün kurduğu Türk Devleti’nin temel niteliklerine karşı olmalarının bir göstergesidir.”
bölümleri de "sakıncalı" olarak değerlendirilmektedir.
Kitapta çok sıklıkla vurgulandığı ifade edilen "Türkler", "Millet" gibi kavramlardan rahatsız olan Prof. Üstel bu kavramların "yurttaş" kavramına baskın geldiğini söylüyor. Yine "Türk" kavramının "zaman zaman özcü bir nitelik kazandığı"nı belirtiyor.
Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi Programı (7. Sınıf) kitabını "tarayan" Gökçen Alpkaya da kitaptaki "Temel haklar, bazen yanlış anlaşılarak milli dayanışmayı zedeleyecek ya da sarsacak biçimde kullanılabilir. Örneğin, siyasi faaliyette bulunma hakkından yararlanarak kurulan bir siyasi parti, ülkeye dine dayalı bir düzen getirmek için çeşitli etkinliklerde bulunabilir. Bu durumda siyasi faaliyette bulunma hakkı, milli dayanışmayı ve bütünlüğü sarsacak şekilde kullanılmaktadır. Oysa, bu hakkın özünde insanın değerinin korunması ilkesi vardır. Yapılan uygulamada bu ilke gözden kaçırılmaktadır. Türk halkı, milli
birlik ve bütünlüğü sayesinde yepyeni bir devlet kurabilmiştir. Bu nedenle, milli bütünlüğünün bozulmasına izin vermez. Atatürk milli bütünlüğümüzün korunması görevini öncelikle gençliğe vermiştir. Her Türk bilir ki, milli bütünlük bozulursa insan haklarının korunması mümkün olmaz." (s. 100),
"Bu amaçlar gerçekleştirildiğinde; insan olma bilincine ve demokrasi kültürüne sahip bireylerin yetiştirilmesi sağlanacaktır. Ancak o zaman, bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğu artacak; öte yandan milli birlik ve bütünlük içinde iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve hızlandırmak mümkün olacaktır. Türk milleti de çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı durumuna gelecektir." (s. 120) bölümlerini sakıncalı bulmuş.
Alpkaya'yı ayrıca Türk bayrağı ve Mehmetçik resmi de rahatsız etmiş!.. Bakın ne diyor: "Kapak çiziminde yer alanlar şunlar: Silahlı bir “Mehmetçik”; bir Türk bayrağı; başında dört erkek ve bir kadının bulunduğu bir seçim sandığı; iki tarafında iki kadının bulunduğu bir “Vezne”: Toplumsal yaşamın “mükemmel” bir tasviri!"
Milli Eğitim Bakanı ve birçok milletvekilinin katılımıyla TBMM konferans salonunda proje tanıtımı yapılmış ve yakında uygulamaya konulması beklenebilir.
Bu kendini hangi milli şuura sığdırdığını bilemediğimiz sözde bilim adam/kadınlarının ders kitaplarında yer alan ve gocundukları ifadeler ne kadar insan haklarını ihlale yönelik ifadeler değil mi?!....
Milli Tarih, Milli Coğrafya ve Milli Kültür kavramları bunlarca sakıncalı....
Yurtseverliğin ve "Vatan için ölmek" kavramlarının aşırı milliyetçi bulunması ve rahatsızlık duyulması da projenin kime hizmet ettiğini çok net anlatmaya yetiyor.
ŞİMDİ BEN BU VAKIF VE DİĞER İNSAN HAKLARI DERNEKLERİ İLE AB KURUMLARINA SORUYORUM:
AŞAĞIDA AKTARACAĞIM PASAJLAR YUNANİSTAN OKULLARINDA LİSE EDEBİYAT KİTAPLARINDA OKUTULDU, BELKİ DE HALA OKUTULMAYA DEVAM EDİLİYOR. AB ÜYESİ BİR ÜLKE OLARAK YUNANİSTAN EĞİTİM KİTAPLARINI DA TARAMADAN GEÇİRECEK MİSİNİZ? YILLARDIR TÜRK MİLLETİNE YAPILAN VE HALA BİRÇOK AB ÜLKESİNDE RESMİ YA DA GAYRİ-RESMİ SÜRMEKTE OLAN TÜRK DÜŞMANLIĞINA KARŞI NE YAPACAKSINIZ?
KAYNAK: BİLGE DERGİSİ YAZ/1995 SAYISI, Şuayb Karabaş'ın "Yunanisan'da Oktulan Edebiyat Kitaplari Üzerine bir İnceleme”
LİSE 1. SINIF EDEBİYAT KİTABI, 1988 ATİNA BASKISI:
Kitabin 85-88. Sayfalarinda:
Küçük Şükrü adlı parçada Şükrü, kara derili ve çirkin dudaklı bir Türk çocuğu olarak tasvir edilmektedir.
"Yalvarıyorum, Dede Tanrı, eğer sarayının çevresinde kara derili bir Türk çocuğunu dolaşıyor görürsen, o arkadaşım Şükrü'dür. Onu içeri al! Dudakları biraz çirkinse de, onu affetmeni rica ediyorum, bunun için onu kötü görme."
153-156. sayfalarında, Dimitrios Kamburoglu'nun Biron (Byron) Esir Atina'da adlı okuma parçasında Türkler'in ölü eti yedikleri, vampir oldukları ifade edilmektedir:
"Bunun için karamsar olmayın, dedi alay ederek bir başkası onu (ölen bir Atinalıyı) Lamia (kadın vampir) yemiş olmalıdir." dedi.
157. sayfada, Leno Boçari'nin Türküsünde, beş Türk askeri tarafindan takip edilen Leno Boçari onlara dönerek şöyle seslenir:
"-Siz pis Türkler, siz kart zagarlar, nereye gidiyorsunuz ?"
187-194. sayfalarda, 1922 yılında Türk ordusunun İzmir'e girmesinden birkaç gün sonra Yunanistan'a kaçan Kosmas Politis'in "Kaybolmuş Bir Memleketin Kırk Yılı" adlı romanından bir bölüm yer almaktadır. Kır gezisi başlığını taşıyan parçada yazar, İzmir çevresindeki yerleşim merkezlerini isim isim sayarak, oraların daha önce Elenler'e ait olduğunu ve gelecekte de yine Elenler'in olacağını ağlamaklı bir sesle anlatmaktadır.
"-Bütün bunlar Elenler'in idi. Bütün bunlar, (sesi titrekti, gözleri akan yaşlardan dolayı parlaktı ki gizlemeye çalışıyordu) Elen idi, Elen'diler ve Elen olacaklardır..."
LİSE II Ders kitabı 278-283 sayfaları:
" Ve eğer bugün bunları Türk ayağı çiğniyorsa, yarın yine Rum'un olacaklardır.
"Hesaplaşma Günü" gelecektir. Uzak değildir!"
"Silah seslerinden yar ve yamaçlar yankılandı. Türk'ün kafasina ateş, Paşanın sakalına ateş!"
"Kestiğimiz reayayı kestik, çünkü onlar bizi Türk'e sattılar. (...) Bir Grek kafasına karşılık olarak biz elli Türk kafası hesapladik." diyor.
23.12.2003
*****