Konur Alp Koçak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Konur Alp Koçak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Temmuz 2019 Salı

Pentagon., Suriyedeki Ortağıma Dokunamazsın.,

Pentagon., Suriyedeki Ortağıma Dokunamazsın.,



19 Kasım 2018 
Konur Alp Koçak  
Dış Politika Araştırmaları Merkezi 
Makale

PYD - ABD SURİYE STRATEJİSİ VE DAYANIŞMASI

Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki terör yapılanmasını sona erdirmeye yönelik bir harekât başlatacağına dair açıklamaların ve bazı terör unsurlarının top atışıyla vurulmasının ardından, Menbiç yol haritasında belirlenen adımlar atılmaya başlandı. Menbiç mutabakatı çerçevesinde öngörülen ABD-Türkiye ortak devriye faaliyetleri nihayet 1 Kasım’da başladı. Ortak devriyeler, kimilerince Türkiye ile ABD arasındaki ihtilafların azalacağına dair bir umut olarak görülmüşse de, işin aslının öyle olmadığı kısa süre sonra anlaşıldı. Zira ABD’nin YPG ile Türkiye sınırında ortak devriyeye başladığı ortaya çıktı.

Bir yandan PKK’nın önde gelen isimlerine “ödül” koyan, diğer yandan da PKK’nın Suriye kolu ile Türkiye sınırında ortak devriye faaliyeti gerçekleştiren ABD, bekleneceği üzere “çelişkili” ve “ikiyüzlü” davranmakla eleştirildi. Brunson’ın ABD’ye iade edilmesinin ardından görülen bazı iyi niyetli açıklamalar ve yumuşama sinyallerine rağmen, iki ülke arasında Suriye üzerindeki anlaşmazlıkların aynen devam ettiği bir kez daha anlaşıldı.

ABD ile Türkiye’nin Suriye konusunda uzlaştırılması imkânsız değilse de çok güç yaklaşımları söz konusu. Türkiye haklı olarak, bir terör örgütü olan PYD-YPG’nin ABD tarafından destekleniyor olmasını ittifak hukukuna ve dostane ilişkilere aykırı buluyor. Buna rağmen ABD, Türkiye’nin eleştirilerine karşın bu örgütle olan bağlarını koparamadığı gibi her gün biraz daha derinleştiriyor.

Uzlaşmaz tutumların arka planında ne yattığına dair ipuçlarını ABD’nin bazı resmî kurumları tarafından hazırlanan raporlarda görmek mümkün. Örneğin, Pentagon’un Kongre’ye sunulmak üzere hazırladığı 5 Kasım tarihli rapor, kamuoyunda açıkça dile getirilmeyen bazı unsurları da içeriyor. Suriye ve Irak’ta DAEŞ’e karşı yürütülen Doğal Kararlılık Operasyonu’nun son üç ayını değerlendiren bu rapor, sahadaki mevcut durumu tespit etmenin yanı sıra, ABD’nin Türkiye’ye yönelik politikalarının gerekçesini de ortaya koyuyor.

Raporda dikkat çeken hususlardan birisi, Pentagon’un SDG’yi hâlâ “ En Güvenilir Ortak ” olarak nitelendirmesi. ABD’nin siyasî ve askerî kanadı arasında bazı söylem farklılıklarının olduğunu da ikrar eden rapor, DAEŞ’in tamamen yok edilmesi hedefinin hâlen geçerli olduğunu ve bu çerçevede SDG’nin ABD tarafından desteklenmesi gerektiğini açıkça ifade ediyor. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği askerî operasyonların SDG’nin “DAEŞ karşıtı” eylemlerini aksattığına da değinen rapor, ABD’nin SDG’yi kendi hedefleri açısından vazgeçilmez gördüğünü ortaya koyuyor. Hal böyleyken ABD’nin SDG’yi gözden çıkarıp Fırat’ın doğusuna yönelik bir operasyon için Türkiye’ye yeşil ışık yakmasını beklemek gerçekçi değil.

Ayrıca, Menbiç mutabakatı ve yürürlükte olan yol haritasının asıl niyetinin Türkiye açısından kabul edilebilir olmadığını söylemek de mümkün. Çünkü raporda, Menbiç mutabakatının “bir yandan SDG’nin esas silâhlı unsurunu oluşturan YPG ile çalışmaya devam ederken diğer yandan Türkiye’yle ikili ilişkileri geliştirme hedefi” için imzalandığı belirtiliyor. Bir başka deyişle, Menbiç’te ABD’nin Türkiye ile birlikte devriye faaliyeti yürütmesi, hiçbir surette ABD’nin YPG’ye cephe alması anlamına gelmiyor. Aksine söz konusu mutabakat, ABD açısından YPG ile yürütülen iş birliğinin Türkiye tarafından hedef alınmasına engel olmak üzere düşünülmüş bir taktikten ibaret.

Raporun Menbiç mutabakatına dair bu değerlendirmesi ışığında, ABD’nin ne Türkiye’den ne de YPG’den ayrı kalmak istemediği sonucuna varmak yanlış olmaz. YPG’yi korumaya ve desteklemeye devam ederken üç PKK’lı teröristin yakalanmasına “ödül” kararı alan ABD, aslında Türkiye’ye şu mesajı veriyor: “PKK ile mücadeleni kendi sınırların içinde yürütebilirsin ancak Suriye’deki ortağıma dokunamazsın”. Türkiye’nin bu hasmane yaklaşıma nasıl cevap vereceği, Suriye’nin kaderini belirleyen etkenlerden biri olacak.

Not: Bu makale ilk olarak 13 Kasım 2018 tarihli Türkgün Gazetesi'nde yayınlanmıştır. 


https://www.tasav.org/index.php/pentagon-suriye-deki-ortagima-dokunamazsin.html

***

14 Aralık 2018 Cuma

PKK - PYD SURİYEDE BATININDA DESTEGİ İLE DEVLETLEŞİYOR. BÖLÜM 2

PKK - PYD SURİYEDE BATININDA DESTEGİ İLE DEVLETLEŞİYOR. BÖLÜM 2



Yurdagül Şimşek, 
Hikmet Durgun, 
Elif Örnek


Suriye’deki terör ve iç karışıklık devam ederken, ABD destekli grupların başarıya ulaşamayacağı netlik kazandı. ABD'nin ülkeyi üçe bölme planını gündemine alıp almayacağı belirsizliğini korurken, Türkiye’ye rağmen Kürt güçleriyle yakın işbirliği içinde kuzeyde ABD destekli bir yapı kurulması olasılığını uzmanlar ve aktörler Sputnik’e değerlendirdi.

Sergey Lavrov

SPUTNİK.,

Lavrov: Rusya, Türkiye ve İran'ın Üçlü Mekanizması yürürlükte.,
Suriye’yi üç bölgeye ayırma planı 2013 yılında önce Türkiye, hemen ardından İsrail ve ABD tarafından gündeme getirilmişti. Washington’ın tasarrufunda ülkenin kuzeyinde Türkiye ve Irak’taki gruplarla bağlantılı Kürtlerin; sahil şeridinde Suriye hükümetinin; ülkenin doğu ve kuzey kesimlerinde radikal İslamcıların yönetimi alması vardı. Bu plan zamanla daha ‘yumuşak’ bir şekilde ‘Alevi, Sünni ve Kürt bölgeleri’ olarak ifade edilmeye başlandı. Moskova ile yaşadığı krizi geride bırakarak sahada daha fazla ortak hareket etmeye başlayan Ankara, Astana sürecinde Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı duyulduğuna ilişkin deklarasyonların altına imza attı.

ABD son dönemde Suriye’nin kuzeyindeki Kürt gruplarla işbirliğini Türkiye’nin sert ikazlarına rağmen giderek artırıyor. ABD Başkanı Donald Trump, seçimler öncesinde New York Times’a verdiği demeçte ‘Kürtlerin hayranı’ olduğunu ifade ederek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kürtleri yan yana getirebileceğini ileri sürmüştü. Ancak Trump’ın Beyaz Saray’daki koltuğa oturmasından bu yana Washington ile Ankara arasındaki açı, Suriye’deki Kürt gruplara yönelik farklı tutumlar nedeniyle daha da artmışa benziyor.

Suriye’de ABD operasyonlarının önemli kara güçlerinden birini oluşturan Kürtleri, bu ortaklığın sonunda bağımsız bir devlet olma ihtimali mi bekliyor? ABD Türkiye’ye rağmen Suriye’nin kuzeyinde bağımsız ya da özerk bir Kürt bölgesi yaratabilir mi?

Rusya'nın Suriye'de hava operasyonu

© SPUTNİK / DMİTRİY VİNOGRADOV
‘Türkiye ve Rusya’nın sürekli koordinasyonu, Suriye’nin geleceği için anahtar’
PEKİN: TÜRKİYE’NİN İKNA KARTI RUSYA, SURİYE VE İRAN
Konuyu Sputnik’e değerlendiren emekli Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin, Türkiye’nin doğru adımları atması durumunda Suriye’nin kuzeyinde bağımsız ya da özerk bir Kürt yönetimi kurulmasının zor olduğunu savundu. Pekin’e göre Türkiye bunun için Suriye, Rusya, İran, hatta Irak’la ortak hareket etmeli:

“Eğer kartlarını iyi oynarsa, Türkiye’ye rağmen o bölgede bağımsız ya da özerk bir Kürt yönetimi oluşturulamaz. ABD’nin planı açık; Suriye’yi bir federasyon haline getirmek ve Kürtleri de bu federasyonun bir parçası yapmak. Rusya da şu anda Afrin bölgesine ateşkesi gözetim adı altında bir birlik yerleştirdi. Onlar da Afrin’i bir bütün olarak Suriye’nin içinde tutmaya çalışıyorlar. Bütün sorun Türkiye’nin Suriye ile işbirliğinde yatıyor. Eğer Türkiye Suriye ile işbirliği yapıp ABD ve Rusya’yla denge politikasını tutturabilirse, Suriye’nin kuzeyinde özerk bir Kürt bölgesi oluşturulması çok zor.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
© AA / ONUR ÇOBAN
Kılıçdaroğlu: Suriye ile işbirliği yapılmalı.,

‘ BU ŞEKİLDE DEVAM EDERSE TÜRKİYE KAYBEDER ’

İsrail ile ABD’nin politikaları ve Kürt güçlerinin sahadaki işbirliğine rağmen, Türkiye’nin özerk ya da bağımsız bir yönetim kurulmasını engelleyecek kadar güçlü bir kartı olup olmadığı sorusunu yanıtlayan Pekin, şunları söyledi:

“Bence güçlü kartı Türkiye’nin; Rusya, Suriye ve İran’la işbirliği var. Türkiye ideolojik körlükten kurtulup da bunları kullanabilirse emin olun  ABD’ye yaptırmaz bunu. En azından kısa vadede yaptırmaz, zaman kazanır. Daha basit, mahalli idarelere verilen özerklik gibi konularla ancak bu işi halledebilirler. Ancak bu şekilde devam ederse Türkiye kaybeder. Türkiye’nin İran, Rusya, Suriye hatta Irak’la işbirliği yapması gerekiyor.”

ÇONKAR: NATO MÜTTEFİKİMİZ ABD’YLE GÖRÜŞ AYRILIĞIMIZ VAR

Sputnik'e değerlendirmede bulunan Türkiye — Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı ve AK Parti İstanbul milletvekili Ahmet Berat Çonkar ise şunları söyledi:
“Bizim NATO içerisinde müttefikimiz olan Amerika ile YPG-PKK ile ilişkileri konusunda bir görüş ayrılığımız var. PKK-YPG-PYD bunların hepsi aynı çatı altında farklı odalar olarak değerlendirilebilir. Bu açıdan hiçbir NATO üyesi ülkenin kendilerinin de terör örgütü olarak kabul ettiği bir örgüte böyle bir özerklik, devletleşme tarzı bir şey sağlaması düşünülemez.”


Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Hüseyin Diriöz.,

© AA / SEFA KARACAN
Büyükelçi Diriöz: Trump'ın Suriye'de güvenli bölge planının detaylarını bilmiyoruz.,

‘TÜRKİYE’NİN TEPKİSİNİ YUMUŞATMAYA ÇALIŞIYORLAR’

ABD’nin, ‘IŞİD’e karşı savaşta YPG’ye ihtiyacımız var’ gerekçesinin, Türkiye’nin tepkisini yumuşatmaya yönelik olduğunu kaydeden Çonkar, şöyle devam etti:

“Amerika’nın başından beri söylediği, ‘Bizim onlara IŞİD ile savaşmak için sahada ihtiyacımız var. Bu yüzden işbirliği yapıyoruz. Onu da SDG adı altında içine başka unsurlarda katarak yapıyoruz’ bir anlamda Türkiye’nin tepkisini yumuşatmaya çalışan söylemler. Yalnız şunu görmek lazım. Biz bin yıldan fazladır bu topraklarda olan ve daha önceden de o toprakları yönetmiş kadim bir ülkeyiz, kadim bir milletiz. Bizim isteğimizin muhalifinde bir terör örgütünün buralarda devletleşmesi mümkün olmaz. Türkiye bunu her şekilde engeller. Bunu ne Amerika ne bir başkası hiç kimse başaramaz. Burası bizim hinterlandımız, bizim sınırımızdır.”

Numan Kurtulmuş.,

© FOTOĞRAF : DHA
'ABD ve Rusya 3-5 bin PYD militanını mı tercih edecek, Türkiye'yi mi?'

‘PYD ETNİK TEMİZLİK YAPIYOR’

Koridor olarak adlandırılan bölgenin Kürt bölgesi olmadığının ifade eden Çonkar, “PKK ve PYD’nin büyük ölçüde Menbiç’e doğru ilerleyerek Türkmenleri, Arapları etnik bir temizlikle arındırdığı ve işgal altına aldığı birtakım yerler var. Ne coğrafya olarak ne sosyolojik olarak Kürt koridoru diye bir şey yok. Fakat Suriye’de yaşayan Kürtlerin oluşacak çözüm sonrasında Suriye içerisindeki yapıda nasıl yer alacakları, ortaya çıkacak yeni yönetimle birlikte anayasal sistem içerisinde bir karara bağlanacaktır” diye konuştu.


Menbiç'te konuşlanan ABD askerlerinin görüntüleri yayınlandı.

© AFP 2018 / DELIL SOULEIMAN

ABD, Menbiç'e 200 asker ve zırhlı araç daha gönderdi.,

‘TÜRKİYE MÜSAADE ETMEYECEK’

Çonkar, Suriye’nin kuzeyinde PYD öncülüğündeki bir girişime  Türkiye’nin, kesinlikle müsaade etmeyeceğini de ekledi:

“Bu Türkiye’yi açıktan tehdit eden, 40 yıldır askerimizi, polisimizi, insanımızı şehit eden, Türkiye’ye çok büyük zararlar veren eli kanlı bir örgüttür. Bu anlamda oradaki Kürtlerle, terör örgütünü ayırt ediyoruz. Terör örgütünü Türkiye’nin düşmanı görüyoruz. Ama orada yaşayan farklı siyasi partilerden, farklı görüşlerden, farklı inançlardan oluşan grupları da Türkiye Suriye’nin içerisinde hak ve özgürlüklerine sahip olarak yer almalarını destekleyecektir. Bu konuda Türkiye çözüm noktasında herkesle işbirliği yapacak durumdadır.”



DSG Güçleri

© AFP 2018 / DELIL SOULEIMAN

DSG: Rakka operasyonunda Türkiye’nin rolü olmamalı.,

SURİYE TÜRKMEN MECLİSİ: ABD, ‘PYD KORİDORU’ OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYOR
Suriye’nin kuzeyinde ABD destekli bir Kürt yönetimi olasılığını Sputnik’e değerlendiren Suriye Türkmen Meclisi yetkilisi Abdurrahman Mustafa ise ABD'nin bir PYD koridoru kurmak ve Suriye'yi bölmek istediğini savundu.

“ABD'nin Suriye'de bir Kürdistan devleti kurma amacının olduğunu söylemeyelim” diyen Mustafa, şöyle devam etti: “ABD'nin amacı PYD — PKK işbirliği yaparak orada bir PYD terör örgütü koridoru yapmaktır. Ancak Fırat Kalkanı’yla birlikte bunun yapılmasına bir set çekildi. Türkiye milli güvenliği konusunda diretecektir, bir oluşuma izin vermeyecektir. Türkiye’nin buna engel olması gerekiyor hem kendi milli güvenliği açısından hem Suriye'nin toprak bütünlüğü açısından; hem de o bölgede bir Türkmen varlığı var.”

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov.,

HOST PHOTO AGENCY
Peskov, Suriye'de özerk Kürt bölgesi kurulmasına ilişkin soruyu yanıtladı.,

‘SURİYE TÜRKMENLERİ, BÖLÜNMEYE KARŞI’

Suriye’nin kuzeyinde Türkmenlerin de yaşadığını belirten Mustafa, ABD’nin baştan beri Suriye’yi bölme amacı güttüğünü ifade etti:

“Azez — Cerablus arası bir Türkmen bölgesidir, Kürt toprağı değildir. Orada yüzde 2 veya 3 civarında Kürt vatandaşlar da olabilir. Amerika baştan beri Suriye'yi bölmeye çalışıyor. Amerika'nın projesi budur. (eski ABD Dışişleri Bakanı John) Kerry, döneminden beri. ABD'nin bu projesi su yüzüne çıkmıştır;  somut bir şekilde Suriye'yi bölmeye çalıştığını görüyoruz.  Ama biz Suriye Türkmenleri olarak karşıyız. Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması gerekiyor. Ayrıca Suriye'nin yönetim şekline Suriyelilerin karar vermesi gerekiyor, dış güçlerin değil. Nasıl bir yönetim şekli federatif mi yoksa daha değişik bir şey mi buna Suriye halkının karar vermesi lazım.”


Musul'da cephedeki Peşmerge güçleri.,

© SPUTNİK / HİKMET DURGUN,
ENKS: Rojava Peşmergeleri’ni NATO eğitiyor.,

ENKS: ABD, TÜRKİYE’DEN VAZGEÇEMEZ.

Sputnik'e konuşan Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) yöneticisi Enter Nehsan ise Kürtlerin özerklik kazanmasının ABD’nin çıkarlarıyla ilgili olduğunu belirtti. Nehsan şunları söyledi:

“Bu konu ABD’nin çıkarlarına bağlı.  Eğer Amerikalılar isterlerse bir özerklik kurdurabilirler. ABD her şeyden önce çıkarına bakıyor. Fakat ben Türkiye’nin tutumundan dolayı, böyle bir özerkliğin kurulabileceğini sanmıyorum. Çünkü ABD'nin Türkiye ile ilişkileri çok eskilere dayanıyor. Çıkarları vardır. İncirlik üssünü kullanıyor. ABD’nin Türkiye'den vazgeçebileceğini sanmıyorum.”


© SPUTNİK / HİKMET DURGUN.,

ENKS, Suriye’nin kuzeyi için federalizm talebiyle ‘anayasa’ hazırlıyor.
‘KÜRTLER BİRLEŞİK FEDERAL BİR SURİYE İSTİYOR’.,

ABD’nin bağımsız bir Kürdistan yapılanmasını hedeflemediğini savunan Nehsan, Suriye’deki Kürtlerin de böyle bir bağımsızlık talebi olmadığını kaydetti:

“Şimdiye kadar ABD'nin bağımsız bir Kürdistan amacı yoktur. ABD bu konuda şimdiye kadar hiçbir şey söylememiştir. Türkiye yönetimi, Kürtlerin karşısında olmadığını belirterek, ‘biz PKK'ya karşıyız ve YPG ve PKK birdir’ diyor. Hiç kimse Suriye toprağında bir Kürdistan istemiyor. Kürtler dahi istemiyor. Kürtler en çok Suriye'de bir federalizm istiyorlar. Birleşik, federal bir Suriye istiyorlar. Bütün halkların haklarının içerisinde yer aldığı bir Suriye istiyorlar. Suriye'de Çerkesler, Süryaniler de vardır. Kürt haklarının da korunduğu bir Suriye istiyorlar.”

https://tr.sputniknews.com/columnists/201703241027789459-abd-turkiye-suriye-kurt-bolgesi/

***


İstanbul zirvesi ve Suriye’nin Geleceğine Dair İpuçları.,




09 Kasım 2018 Konur Alp Koçak  
Dış Politika Araştırmaları Merkezi Makale


Suriye’nin geleceğine dair istişarelere sahne olan İstanbul’da gerçekleştirilen dörtlü zirve, Suriye’deki iç savasın sonuna yaklaşıldığının ve krizin diplomatik alanda yeni bir boyuta taşınacağının göstergesi oldu. Suriye krizinin çözümü için eş zamanlı yürütülmekte olan Cenevre ve Astana sürecinde aktif olarak yer alan Türkiye’nin dörtlü zirveye ev sahipliği yapmasının, Suriye’nin geleceği açısından Türkiye’nin oynayacağı rolü güçlendireceği kesin. Suriye’de gidişatı etkileme yeteneğine en çok sahip olan Rusya ile Türkiye, zaten Astana sürecinde önemli bir işbirliği ortaya koyuyor. Diğer taraftan Almanya ve Fransa ise, Cenevre sürecinin önde gelen ülkeleri olmanın yanı sıra, Suriye’de çözüme yönelik çalışmak üzere nisan 2018’den bu yana “küçük grup” adı altında bir araya gelen yedi ülkenin de arasında yer alıyor. Dolayısıyla bu dört ülkenin İstanbul’da gerçekleştirdiği zirve, birbirinden bağımsız bu iki yapının ilk kez buluşmasını sağlamış oldu. Böylelikle, Suriye konusunda diplomatik girişimlerde bulunan iki grup arasında eşgüdüm ve iş birliğinin yolu açıldı.

Zirve sonucunda, halen ülkeleri dışında yaşayan Suriyelilerin güvenli bir şekilde ana vatanlarına dönmeleri gerektiğinin belirtilmesi, bunu temin etmek üzere insanî yardımların arttırılma çağrısının yapılması, Suriye meselesinin sadece bu dört ülkenin meselesi olmayıp tüm uluslararası toplumun bir meselesi haline getirilmesi anlamına geliyor. Bu ise Suriye’nin normalleşmesi ve yeniden yapılanması çerçevesinde yükün diğer ülkeler tarafından paylaşılmasının beklendiğini gösteriyor.

Zirvede, Türkiye ile Rusya arasında İdlib konusunda varılan uzlaşmanın içeriğine ve sürdürülebilir olmasına önem atfedilmesi, Suriye konusunda Türkiye’nin elini güçlendirecek nitelikte. Göçmen dalgasından çekindikleri için İdlib’e yönelik askeri operasyonun önüne geçilmesinden memnuniyet duyan Almanya ve Fransa, İstanbul zirvesinde 17 Eylül 2018 tarihli Soçi mutabakatını desteklediklerini yinelemiş oldular. Astana sürecinde varılan mutabakatın ikili değil, çok taraflı bir anlaşmaya dönüşmesini sağlayan zirve bu açıdan büyük önem taşıyor.

Zirveden çıkarılması gereken notlardan biri de dört ülkeden diplomasi vurgusunun yapılması. Bu durum, çatışmalarda sona yaklaşıldığına işaret ediyor. Suriye için yeni bir anayasa hazırlayacak komisyonun bu yıl sonuna kadar kurulmasına yönelik çağrı ise diplomatik çabanın yanı sıra siyasi çözüm için de adım atılacağının bir göstergesi oldu. Zirve bildirisinde “Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğünün” öngörülmesi, siyasi çözümden ne anlaşıldığına dair ipuçları veriyor.

Zirve, katılımcı dört ülkenin de Suriye’nin üniter yapısının korunmasından yana olduğunu yani PKK/PYD’nin hedefinin aksine Suriye’de konfederatif bir yapıya sıcak bakılmadığını teyit ediyor. Bunun sağlanması için Fırat’ın doğusunun terörden arındırılması gerektiği, bu rolün de Türkiye’ye düştüğü malum. Bir yandan siyasi çözüm ve diplomasi derken diğer yandan Türkiye’nin bir askeri harekâtla Fırat’ın doğusuna girmesi çelişkili gibi görünse de böylesi bir askeri harekât bölgenin normalleşmesi, asli sahiplerinin bölgeye dönebilmesi ve varılacak siyasi çözümün üniter yapıyı temin edebilmesi için şart. Dolayısıyla, zirvedeki katılımcı ülkelerin Türkiye’nin askeri operasyon düzenlemesine engel olmak gibi bir niyetin olmadığı anlaşılıyor. İstanbul zirvesi, bu konuda Türkiye’nin elini güçlendirmişe benziyor.

Zirveden birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Fırat’ın doğusuna operasyon hazırlıkları tamamlandı” şeklindeki demeci ve topçu atışlarının PKK/PYD hedeflerini vurmaya başladığına dair haberler dikkate alınırsa, İstanbul zirvesinde varılan mutabakattan güç alan Türkiye’nin terör tehdidini kaynağında bertaraf etmek üzere yakın bir tarihte kapsamlı bir operasyon düzenleyeceğini öngörmek yanlış olmayacaktır. Fırat’ın doğusunda PKK/PYD’yi destekleyen ABD’nin buna yönelik tavrı, bölgedeki gelişmelerin nasıl şekilleneceğini belirleyecek.

Not: Bu makale ilk olarak 01 Kasım 2018 tarihli Türkgün Gazetesi'nde yayınlanmıştır. 


https://www.tasav.org/index.php/istanbul-zirvesi-ve-suriye-nin-gelecegine-dair-ipuclari.html

***


Pentagon: “Suriye’deki Ortağıma Dokunamazsın” diyor.



Konur Alp Koçak  
19 Kasım 2018 
Dış Politika Araştırmaları Merkezi .,



Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki terör yapılanmasını sona erdirmeye yönelik bir harekât başlatacağına dair açıklamaların ve bazı terör unsurlarının top atışıyla vurulmasının ardından, Menbiç yol haritasında belirlenen adımlar atılmaya başlandı. Menbiç mutabakatı çerçevesinde öngörülen ABD-Türkiye ortak devriye faaliyetleri nihayet 1 Kasım’da başladı. Ortak devriyeler, kimilerince Türkiye ile ABD arasındaki ihtilafların azalacağına dair bir umut olarak görülmüşse de, işin aslının öyle olmadığı kısa süre sonra anlaşıldı. Zira ABD’nin YPG ile Türkiye sınırında ortak devriyeye başladığı ortaya çıktı.

Bir yandan PKK’nın önde gelen isimlerine “ödül” koyan, diğer yandan da PKK’nın Suriye kolu ile Türkiye sınırında ortak devriye faaliyeti gerçekleştiren ABD, bekleneceği üzere “çelişkili” ve “ikiyüzlü” davranmakla eleştirildi. Brunson’ın ABD’ye iade edilmesinin ardından görülen bazı iyi niyetli açıklamalar ve yumuşama sinyallerine rağmen, iki ülke arasında Suriye üzerindeki anlaşmazlıkların aynen devam ettiği bir kez daha anlaşıldı.

ABD ile Türkiye’nin Suriye konusunda uzlaştırılması imkânsız değilse de çok güç yaklaşımları söz konusu. Türkiye haklı olarak, bir terör örgütü olan PYD-YPG’nin ABD tarafından destekleniyor olmasını ittifak hukukuna ve dostane ilişkilere aykırı buluyor. Buna rağmen ABD, Türkiye’nin eleştirilerine karşın bu örgütle olan bağlarını koparamadığı gibi her gün biraz daha derinleştiriyor.

Uzlaşmaz tutumların arka planında ne yattığına dair ipuçlarını ABD’nin bazı resmî kurumları tarafından hazırlanan raporlarda görmek mümkün. Örneğin, Pentagon’un Kongre’ye sunulmak üzere hazırladığı 5 Kasım tarihli rapor, kamuoyunda açıkça dile getirilmeyen bazı unsurları da içeriyor. Suriye ve Irak’ta DAEŞ’e karşı yürütülen Doğal Kararlılık Operasyonu’nun son üç ayını değerlendiren bu rapor, sahadaki mevcut durumu tespit etmenin yanı sıra, ABD’nin Türkiye’ye yönelik politikalarının gerekçesini de ortaya koyuyor.

Raporda dikkat çeken hususlardan birisi, Pentagon’un SDG’yi hâlâ “en güvenilir ortak” olarak nitelendirmesi. ABD’nin siyasî ve askerî kanadı arasında bazı söylem farklılıklarının olduğunu da ikrar eden rapor, DAEŞ’in tamamen yok edilmesi hedefinin hâlen geçerli olduğunu ve bu çerçevede SDG’nin ABD tarafından desteklenmesi gerektiğini açıkça ifade ediyor. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği askerî operasyonların SDG’nin “DAEŞ karşıtı” eylemlerini aksattığına da değinen rapor, ABD’nin SDG’yi kendi hedefleri açısından vazgeçilmez gördüğünü ortaya koyuyor. Hal böyleyken ABD’nin SDG’yi gözden çıkarıp Fırat’ın doğusuna yönelik bir operasyon için Türkiye’ye yeşil ışık yakmasını beklemek gerçekçi değil.

Ayrıca, Menbiç mutabakatı ve yürürlükte olan yol haritasının asıl niyetinin Türkiye açısından kabul edilebilir olmadığını söylemek de mümkün. Çünkü raporda, Menbiç mutabakatının “bir yandan SDG’nin esas silâhlı unsurunu oluşturan YPG ile çalışmaya devam ederken diğer yandan Türkiye’yle ikili ilişkileri geliştirme hedefi” için imzalandığı belirtiliyor. Bir başka deyişle, Menbiç’te ABD’nin Türkiye ile birlikte devriye faaliyeti yürütmesi, hiçbir surette ABD’nin YPG’ye cephe alması anlamına gelmiyor. Aksine söz konusu mutabakat, ABD açısından YPG ile yürütülen iş birliğinin Türkiye tarafından hedef alınmasına engel olmak üzere düşünülmüş bir taktikten ibaret.

Raporun Menbiç mutabakatına dair bu değerlendirmesi ışığında, ABD’nin ne Türkiye’den ne de YPG’den ayrı kalmak istemediği sonucuna varmak yanlış olmaz. YPG’yi korumaya ve desteklemeye devam ederken üç PKK’lı teröristin yakalanmasına “ödül” kararı alan ABD, aslında Türkiye’ye şu mesajı veriyor: “PKK ile mücadeleni kendi sınırların içinde yürütebilirsin ancak Suriye’deki ortağıma dokunamazsın”. Türkiye’nin bu hasmane yaklaşıma nasıl cevap vereceği, Suriye’nin kaderini belirleyen etkenlerden biri olacak.

Not: Bu makale ilk olarak 13 Kasım 2018 tarihli Türkgün Gazetesi'nde yayınlanmıştır. 


https://www.tasav.org/index.php/pentagon-suriye-deki-ortagima-dokunamazsin.html


****