Kürdistan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kürdistan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Temmuz 2017 Cuma

Washington Post’tan referandum analizi Kürdistan’ın kazanımları güçlenecek,



Washington Post’tan referandum analizi Kürdistan’ın kazanımları güçlenecek,


22 June 2017



Bağımsızlık referandumunun görüşüldüğü tarihi toplantıdan sonra Başkan Barzani ve siyasi parti temsilcileri

Haber Merkezi- ABD’nin önde gelen gazetelerinden Washington Post, 25 Eylül’de Kürdistan’da yapılacak bağımsızlık referandumuna dair kapsamlı bir analize yer verdi.

Gazetenin deneyimli iki Orta Doğu uzmanı Morgan Kaplan ve Ramzy Mardini’nin imzasıyla yayınlanan analizde referandumun Bağdat ile ilişkilerde Erbil'in elini güçlendireceğini ve bölgesel anlamda Kürdistan'a kazanç sağlayacağı vurgulandı.

"Irak'ın Kürt bölgesi bağımsızlık için oy kullanacak. İşte bilmeniz gereken her şey" başlığıyla verilen analiz yazısında, referandumun Kürdistan'ın bölgesel kazançlarını sağlamlaştıracağı, uluslararası toplumun desteğini kazanmakta önemli bir araç olacağı ve Irak'ın Kürdistan'a herhangi bir şekilde müdahalesinin önünü keseceği dile getirilerek, "Referandum, Kürdistan'da DAİŞ sonrası bağımsızlığın daha güçlü ifade edilmesi için bir yol, kullanılacak oylar bu konuda Kürtlerin elini güçlendirecek" denildi.

' NEDEN ŞİMDİ? 

BÖLGESEL KAZANÇLARI SAĞLAMLAŞTIRMA STRATEJİSİ '

Saddam Dönemi'nde demografik değişikliğe uğratılarak Araplaştırılan Kerkük'ün Kürdistan tarafından korunduğu hatırlatılan analizde, referandumun DAİŞ'le mücadele ederek kontrol edilen tartışmalı bölgelerdeki Kürt hakimiyetini de daha çok meşrulaştıracağı vurgulandı.

Kürtlerin DAİŞ sonrası yaşanabilecek olası bir baskı politikasına karşı hızlı davrandığına dikkat çekilen yazıda, "Kürtlerin tartışmalı bölgelerde yapacağı bağımsızlık yanlısı bir oylama, Amerikan ve Irak'ın bu toprakları Irak kontrolüne geri döndürme çabalarını baltalayacak. Referandumu Eylül 2017'de, Nisan 2018 Irak ulusal seçimlerinden önce yaparak, Kürtler Irak ulusal siyasetinden faydalanma biçimini değiştiriyor." ifadelerine yer verildi.

' ABD MEŞRU TALEP OLARAK GÖRÜYOR '

Kürdistan'ın referandum kararı ile bölgesel ve uluslararası aktörlerin tepkilerini ölçmek istediği de dile getirilen analizde, Washington'un bu kararı "meşru talep" olarak gördüğü ancak somut olarak bir destekte bulunmadığı kaydedildi.

Washington Post’taki yazıda, referandum ve bağımsızlık girişimlerinin DAİŞ sonrası Irak'ta şekillenecek olan dengeler açısından önemli bir gösterge olduğu da vurgulandı.


http://www.kurdistan24.net/tr/news/ac7e6f59-17d7-4612-bd2b-4b36e0191293



******


13 Haziran 2016 Pazartesi

Üç Tarafından Kürdistan ile Kuşatılmış Türkiye!


Üç Tarafından Kürdistan ile Kuşatılmış Türkiye!



Yazar: Ümit Özdağ
28 TEMMUZ 2013 PAZAR,,


PKK ve BDP’li temsilcilerin saldırganlıklarının arttığı bir dönemden geçiyoruz. AKP Hükümeti, PKK ve BDP’lilerin politikaları ve eylemleri için özürler ürettikçe PKK/BDP’nin saldırganlıkları azalmayacak artamaya devam edecektir. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, “Katılımların yüksek olduğu kanaatinde değiliz. Bu katılımların amacının ölecek veya öldürecek nitelikte değil başka amaçlarla olduğunu biliyoruz. Gelecek kaygısı. Yani dağa çıkışlar eskiye oranla daha nitelikli bir hal aldı” diyerekPKK/BDP adına özür dilemektedir.[1]  PKK’ya katılımların gelecek endişesi ile yapıldığı ifadesi, gelecekte PKK’nın Güneydoğu Anadolu’da insanlara iş ve aş verebileceğinin de dolaylı ifadesidir.




         Bir BDP milletvekili, Türkiye’nin üç tarafı “Kürdistan ile çevrili”diyerek, adeta, sadece Suriye, Irak ve İran’ın değil, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ı da yok saymaktadır. Bu saldırgan yaklaşım, aslında Türkiye’de yaşanan meselenin de bir insan hakları ve demokrasi meselesi değil, toprak ve egemenlik meselesi olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Esasen, PKK/BDP’liler, sadece Türkiye’nin güney ve doğu sınırları dışında bir Kürdistan’dan bahsetmemekte yetinmemekte, Iğdır-Sivas-Mersin arasında kalan coğrafyayı da Kürdistan olarak, büyük Kürdistan’ın parçası olarak görmektedirler. PKK’nın Türkiye’den koparmayı hedeflediği coğrafya budur. Bazı PKK’lı/Kürtçü stratejistler, Iğdır’a kadar uzanan PKK yayılmasının Rize üzerinden Karadeniz’e açılabileceğini böylece Büyük Kürdistan’ın hep Karadeniz hem Akdeniz’den denizlere açılmasının mümkün olduğunu düşünmektedir.  


          PKK’lılar ve Kürtçü teorisyenler, Iğdır, Sivas, Mersin alanının Kürdistanlaştırılmasının demografik bir savaş olarak görmektedirler. Öcalan 1989’da şöyle demektedir: “Kürt nüfusu ikiye katlanırken Türkler yerinde sayıyor. Ve önümüzdeki 2000’li yıllara doğru Kürt nüfusunun Türk nüfusunu aşması işten bile değil. Bu çok önemli. Nasıl bir dönem Türkler doğudan Rum asıllı Anadolu’ya doğru akıp halkı Rum olan devlet içinde yer aldılarsa da, hem de saldırı ruhuyla bu topraklarda kendilerine yer açtılarsa, biraz daha değişik de olsa benzer bir tarzda Kürtlerin akışı var. Gene doğudan batıya. Şimdiden İstanbulları biliyorsunuz. İzmirler, Adanalar milyonlarca Kürt’e sahip. Hem de en aktif en dinamik kesimler… Türkler ise biraz rehavette!”[2] Bu yaklaşım ile hareket eden PKK/BDP geleneği şimdi şöyle demektedir: Iğdır’da ister Azeri ol ister zenci Kürdistan’da yaşadığını bileceksin. BDP’nin Iğdır’da belediye seçimlerini kazanmasından hemen sonra BDP’nin önde gelen temsilcilerinden birisi Pelvin Buldan, 29 Mart seçimlerinde Kürdistan' sınırlarını belirledik. Yani, Van'ı aldık, Siirt'i aldık, 86 yıllık geleneği bozarak Iğdır'ı aldık” amaçlarının ne olduğunu açık bir şekilde ortaya koymuştur.[3]


             AKP Hükümeti, PKK açılımı sürecinde almış olduğu kararlar ile Başbakan Erdoğan adını vermediği bir “tek millet”ten bahsetse de ayrı bir “Kürt milletleşmesi” sürecini güçlendirmektedir. AKP tarafından demokratikleşme adı altında atılan her adım “etnik kimliğin kurumsallaştırılması” sürecinin bir parçasıdır.


            Kısa vadede AKP’nin attığı etnik hakların kurumsallaştırılması televizyon, Kürtçe eğitim, Dersim söylemi, “devlet haksızlık yaptı özür dileyelim” politikaları sahte bir rahatlama sağlayacak, ancak etnik kimliğin kurumsallaştırılması ülkemizi bir arada tutan Türk milli kimliğini eritecek ve nihayet Türkiye’de iki milletli bir yapıya dönüşülecektir. 


        Ayrı milletleşme sürecine giren ve demografik savaş duygusu ile hareket ettirilen bir yapının varacağı nokta son kertede kişi başına milli gelirin Avrupa’da birinci olduğu Belçika’da Valonlar ile Flamanların vardığı noktadan çok farklı olmayacaktır. 


         Üstelik, Irak parçalanmış kuzeyine bir Kürdistan yerleştirilmiştir. Şimdi Suriye parçalanmakta ve Kuzeyine bir Kürdistan yerleştirilmektedir. Bunu İran’ın parçalanmasının izlemesi hedeflenmektedir. AKP Hükümetinin izlediği ayrı milletleşme sürecini ile Türkiye’nin milli birliği ve toprak bütünlüğünü muhafaza etmesi mümkün görünmemektedir.


        Bugün PKK’nın ulaşmış olduğu nokta PKK’nın gücünden değil, Türkiye’yi yöneten kadronun PKK ile mücadele etmemesinden kaynaklanmaktadır.Bundan dolayı mevcut kötü gidiş bir süre daha devam edecektir. Türkiye dibe vuracaktır. Bu arada PKK’nın şımarıklığı artarak devam edecektir. Ancak sonunda Türk Milletinin büyük bir bölümü (Hepsi değil. İstiklal Harbi’nde de hepsi katılmadı. Daha kötüsü düşman yanında yer alanlarda vardı. Bugün ihanet içinde olanlar kimin çocukları zannediyorsunuz.)   ülkenin ve milletin bölünme noktasına geldiğini gördüğü an arkalarında en çok % 6 destek olan PKK’lılar ile nihai bir hesaplaşma içine gireceklerdir. Bu hesaplaşma sonucunda Türkiye’nin üç tarafı Kürdistan mı yoksa ne ortaya çıkacaktır.  


[2] İki Bine Doğru, 22.10.1989
[3] Habertürk, 28 Nisan 2009, “Kürdistan’ın sınırlarını çizdik”
http://www.21yyte.org/ sitesinden 13.06.2016 tarihinde yazdırılmıştır


http://www.21yyte.org/tr/arastirma/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/2013/07/28/7131/uc-tarafindan-kurdistan-ile-kusatilmis-turkiye


..
..

19 Kasım 2015 Perşembe

Zana'lar ağlamasın.., Parası olanlara, Kürdistan tahvili almalarını öneririm.




 Zana'lar  Ağlamasın


Yılmaz ÖZDİL 


  Ortalama zekaya sahip her Türk vatandaşının kendisine şu makul soruyu sorması lazım…
Leyla Zana, bu yemin şovunu neden 7 Haziran seçiminden sonra yapmadı da, 1 Kasım seçiminden sonra yaptı?
*
7 Haziran'da da milletvekili seçilmişti.
Neden o yemin töreninde Tayyip Erdoğan'a bakarak Kürtçe mesaj vermedi? Neden o yemin töreninde "Türkiye milleti" demedi de…
Şimdi dedi?
*
Çünkü.
*
Bir…
New York, Londra finans çevrelerine kulak kabartan herkes gayet iyi biliyordu ki, uluslararası sermaye "HDP'nin barajı geçtiği, AKP'nin tek başına iktidarda kaldığı bir Türkiye" istiyordu.
7 Haziran'da bunun bir ayağı gerçekleşti, bir ayağı eksik kaldı.
Seçimin tekrar edileceği daha 7 Haziran gecesi belliydi.
Dolayısıyla, en başta Leyla Zana, HDP milletvekilleri yemin töreninde hiç toz kaldırmadı.
*
İki…
HEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP, HDP çizgisi, tarihinin gelmiş geçmiş en büyük tavizlerini AKP iktidarında kopardı.
Bu somut gerçek, Selahattin Demirtaş'ın türküleriyle unutturuldu.
HDP'nin barajı aşması, sanki AKP'den kurtulmanın tek yoluymuş gibi gösterildi.
Böylece…
HDP'ye yönlendirilen CHP seçmeni, kullanıldı.

*

Üç…

AKP tek başına iktidarken PKK'yla masaya oturdu.
Bu somut gerçek, çakma dombıra milliyetçiliğiyle, unutturuldu.
AKP'nin tek başına iktidar olması, sanki PKK'dan kurtulmanın tek yoluymuş gibi gösterildi.
Böylece…
AKP'ye yönlendirilen MHP seçmeni, kullanıldı.
*
Dört…
HDP barajı geçti, AKP tek başına iktidarda kaldı, amaca ulaşıldı.
*
Beş…
HDP'nin barajı geçmesine rağmen, AKP'nin tek başına iktidarda kalması…
AKP'den kurtulmak için HDP'ye yönlendirilen CHP seçmeninin nasıl kandırıldığının kanıtı değil mi?
*
Altı…
Seni başkan yaptırmayacağız diyen HDP, aniden u dönüşü yaptı, başkanlık sistemini tartışabiliriz dedi.
Pervin Buldan, çözüm süreci buzdolabından çıkarılmalı dedi.
Beşir Atalay, cevaben, çözüm süreci buzdolabından çıkabilir dedi.
7 Haziran'da uslu uslu yemin eden Leyla Zana, şimdi, Kürtçe mesaj verdi, milletvekili yeminini Apo'nun tarif ettiği "yeni anayasa"ya göre okudu.
Dombıracı Tayyip Erdoğan gıkını çıkarmadı.
İşte tüm bunlar da…
MHP seçmeninin nasıl kandırıldığının kanıtı değil mi?
*
Yedi…
7 Haziran seçimiyle 1 Kasım seçimi arasında, Reuters haber ajansı tüm dünyaya duyurdu.
Barzani yönetimi, Londra'da yapılan toplantılar neticesinde, Kürdistan tahvillerinin satışı için, Goldman Sachs'ı ve Deutsche Bank'ı yetkilendirdi.
Kürdistan eurobond'u yani.
*
Sekiz…
Kürdistan yönetimi, henüz devlet bile olmadığı halde, borçlanma senetleri için ne teminat gösterebilir? Elbette petrol…
Peki, bu petrolün güvenli şekilde Akdeniz'e ulaşması için, ne yapılması gerekiyor? ABD dışişleri bakanı izah etti.
"Suriye'nin kuzeyini güvenli hale getirmek için Türkiye'yle ortak operasyona giriyoruz" dedi.
*
Dokuz…
"Türk diye bir ırk yoktur" diyen kişi, AKP milletvekili oluyorsa, AKP genel başkan yardımcısı oluyorsa…
"Türk yoktur" diyen kişiyi, hem milletvekili, hem genel başkan yardımcısı yapan parti, yüzde 49 oy alıyorsa…
Leyla Zana niye "Türk" desin ki?
*
On…
Cümleten hayırlı Kürdistanlar dilerim.
Parası olanlara, Kürdistan tahvili almalarını öneririm.
Çünkü, bu kadar padişahçı, bu kadar liboş, bu kadar sorosçu, bu kadar guguk kuşuyla…
Kürdistan'ın geleceği, Türkiye Cumhuriyeti'nden daha parlak görünüyor.



4 Mayıs 2015 Pazartesi

Seçimlerden Sonra Kürdistan Kurulacak...




Seçimlerden Sonra Kürdistan Kurulacak...



Ali ERALP
alieralp37@gmail.com


Tarih: 14-03-2015 16:52
Seçimler Yaklaşıyor…

ABD’si, AB’si, ağası, beyi, şeyhi, şıhı, imamı, bölücüsü kolları sıvadı…

Para kesesinin ağzını açtı... Başbakanlık, bakanlık, Cumhurbaşkanlığı kaynakları, holdingler, havuz sermayesi, havuz medyası oluk gibi para akıtıyor.

Bütün bu imkânların yanında, tabii bir de seçim zamanı, kediler (!) boy gösterecek, ellerinden geleni ardına koymayacaklar… UCUBE SEÇSİS’li bir seçim ortamı da işin cabası…

 Egemen güçlerin hedefi, yeniden iktidarı almak… Bir dönem daha talana, sömürüye devam etmek…

Herkes AKP’den milletvekili olmak istiyor. Herkes AKP’ye koşuyor… Çıkarını, geleceğini, kişisel kurtuluşunu orada görüyor… Parlamentoya 550 milletvekili seçilecek ama sadece AKP’ye altı bin küsur müracaat yapılmış…

Hile hurda, oyun içinde oyun, üçkâğıtçılık aldı başını gidiyor…

AKP’nin esas hedefi rejim değişikliği… Cumhuriyetin ve Atatürk’ün köküne kibrit suyu dökmek… 1923 AYDINLANMA DEVRİMİNDEN arta kalan kırıntıları da silip süpürmek, laik düzene son vermek…

Ve Türkiye’yi Ortaçağ karanlığına gömmek…

Hedef 2023...

Cumhuriyetin kuruluşunun yüzüncü yıl dönümünde, mollalar, Federe İslam Cumhuriyetini ilan etmek istiyorlar… Son durak orası…

Çankaya Köşkü bu nedenle boşaltıldı… Amaç, Cumhuriyeti anımsatan ne varsa ortadan kaldırmak…

Cumhurbaşkanı RTE, “İlle de 400 milletvekili isterim… İlle de 400 Milletvekili isterim” diye boşuna çırpınmıyor…

400 milletvekiline ulaşınca anayasayı değiştirecek, “Başkanlık Sistemini” oluşturacak, sonra da padişahlığını ilan edip, tek güç, tek yetki ve tek söz sahibi olacak…

Hani bir zamanlar bir ulusal bayram kutlamasında demişti ya bir küçük öğrenciye: “Artık Başbakan sensin… Yetki senin. Asarsın, kesersin. Her şey sende…”

Tüm yetkileri kendisinde toplayarak, asıp kesmek istiyor…

Ama burada asıl amaç başka… Asıl amaç, Anayasanın ilk üç maddesini değiştirmek… Yani kaldırılması teklif dahi edilemeyecek maddeleri rafa kaldırmak... Ne diyor o maddelerde?

Madde 1: Türkiye devleti bir cumhuriyettir.

Madde 2: Türkiye cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Madde 3: Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.

Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı "istiklal marşıdır. Başkenti Ankara’dır.

Bu maddeler, Anayasadan çıkarılmadan ne APO serbest bırakılabilir, ne de Kürdistan kurulabilir…

Onun için seçimlerden sonra yapacakları ilk iş Anayasanın bu ilk üç maddesini kaldırmak olacaktır. AKP bu işi tek başına yapamazsa, yanına HDP’yi de alacak, bu tasarıyı birlikte hayata geçirecektir…

Bebek katili APO ve Kandil de bu “Yeni bir Anayasa yapma” isteğini daha önce defalarca ilan etmişti zaten… Şimdi bu plan yürürlüğe konmaya çalışılmaktadır… Seçimlerden sonra AKP – PKK bu alanda tek vücut olacak, ABD – AKP – PKK arasında düzenlenen bu tertibi yürürlüğe koyacaktır. BOP planına uygun bir yöntemle ülkeyi eyaletlere bölecek, parçalayacaklardır…

HDP hareketini bir “Özgürlük Hareketi”, HDP başkanını da bir “Demokrasi Kahramanı” gibi görenlere buradan sesleniyoruz ve uyarıyoruz…

Yanılıyorsunuz… Yanlış yapıyorsunuz… Yanlış yoldasınız…

Bir zamanlar “EVET AMA YETMEZ”cileri de uyarmıştık ve demiştik ki: “Gelin bu sevdadan vaz geçin… Sonra pişman olacaksınız… Pişmanlık duyacağınız işlere girmeyiniz…”

Çoğu pişman şimdi…

Bu HDP sevdalılarını da iş işten geçmeden uyarıyoruz ve diyoruz ki: “Gelin bu sevdadan vaz geçin… Sonra pişman olacaksınız… Pişmanlık duyacağınız işlere girmeyiniz…”

Sonra ne vatanımız kalır, ne bayrağımız ne Türkçemiz, ne de Türkiye’miz…

Önümüzdeki seçimler çok önemli. Türkiye, bu seçimlerle yol ayrımına gelip dayandı… Bu kez AKP kazanırsa, sadece muhalefet kaybetmeyecek, sadece partiler kaybetmeyecek, tüm Türk milleti, tüm Türkiye kaybedecek… Çünkü seçimlerden sonra Bebek katili Apo’nun serbest bırakılması, Kürdistan’ın ilan edilmesi var gündemde…

Böyle bir ihanet gidişine “DUR” diyebilmek için yurtsever partilere büyük görevler ve sorumluluklar düşmektedir. Özellikle Ana Muhalefet Partisi CHP’ye…

Yapılan anketler göstermektedir ki Y-CHP’nin izlediği politikalar nedeniyle oylar HDP’ye kaymaya başlamıştır… Bu oran yüzde 4’lere ulaşmıştır…

Ülkemizin geleceği üzerine çok ince hesaplar yapılmaktadır bugün… Kurnazca oyunlar oynanmaktadır. Kürdistan’ın ilanı bir olupbittiye getirilmek istenmektedir…

Oyu yüzde 6 – 6,5’larda seyreden HDP, hiçbir güvencesi yokken ve durup dururken, bir “Parti olarak” seçimlere girme kararını niçin almıştır? Çünkü ona yüzde 10 barajını aşma sözü verilmiştir. Çünkü tüm hazırlıklar seçim sonrası yeni bir anayasanın oluşturulması, APO’nun serbest bırakılması ve Kürdistan’ın kurulması planı üzerine yapılmaktadır.

Ama HDP barajı aşsa da aşmasa da muhalefet iktidar karşısında bir varlık göstermezse AKP ve PKK kazanacaktır…

Hiç vaktimiz kalmamıştır.

CHP derhal ve hiç vakit kaybetmeden yurtsever partilerle GÜÇBİRLİĞİ yoluna gitmek için görüşmelere başlamalıdır…

İllerde göstereceği adayları Atatürk düşmanlarından değil, PKK ve Gülen sempatizanlarından değil, Atatürkçülerden seçmeli, seçimlere alnı açık, başı dik adaylarla girmelidir…

Gün kısa vadeli, küçük hesaplar, çıkarlar peşinde koşma günü değildir.

Gün cumhuriyeti, laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri, vatanı kurtarma günüdür…


http://www.kemalistler.org/yazarlar/ali-eralp/secimlerden-sonra-kurdistan-kurulacak/886/

..

31 Ocak 2015 Cumartesi

“Kürdistan” için Suriye’den sonra sıra bize de gelecek…




“Kürdistan” için Suriye’den sonra sıra bize de gelecek…












K. Irak’ta yuvalanan Peşmerge reisi Barzani’nin attığı son adımları terörle mücadelenin sembol ismi Edip Başer değerlendirdi: İlk hedefi, zayıf halka Suriye,sonra sıra İran ve Türkiye’de.
Önce Kamışlı’da özerk yönetim!
Başer, şöyle devam etti:“Büyük Kürdistan” hayali adım adım gerçekleşiyor. Barzani, Suriye’de Kamışlı kentini merkez alan bir Kürt otonom bölgesi için harekete geçti. Sonra burayı Irak’ın kuzeyine bağlayacak. 2008’de K. Irak’ta gördüğüm haritaya doğru ilerliyorlar. Suriye’den sonra sıra İran ve Türkiye’ye gelecek.
“Büyük Kürdistan” hayali adım adım gerçekleşiyor!
Suriye’de Kürt otonom bölgesi kurmak için harekete geçen Barzani’nin ilk hedefi, Kamışlı merkezli özerk bölge oluşturup Kuzey Irak’a bağlamak.
Peşmerge reisi Mesud Barzani, Suriye’de Kürt otonom bölgesi kurmak için harekete geçti. Barzani’nin hedefi, Kamışlı merkezli bir özerk bölge oluşturmak, ardından bu bölgeyi Irak’ın kuzeyine bağlamak. Barzani’nin Suriye topraklarına göz diktiğini belirten emekli Orgeneral Edip Başer, “İlk hedefi en zayıf halka olarak gördüğü Suriye. Sonra sırasıyla Türkiye ve İran’a da göz dikecek” dedi. Suriye’de yaşanan kargaşayı fırsat bilen gruplar bu ülkenin kuzeyinde, Irak’ın kuzeyinde oluşturulan yapıya benzer bir özerk yapı kurmak amacıyla çalışmalara başladı. Özerk yapının merkezi 2004’te Kuzey Irak destekli ayaklanma denemesi yapılan Kamışlı olması planlanırken, Barzani’nin ilk hedefinin bu bölgeyi kendi yönetimine bağlamak olduğu bildirildi.
4 yıl önceki harita
Gelişmeleri YENİÇAĞ’a değerlendiren  emekli Orgeneral Edip Başer, şöyle konuştu:
“Bana 2008’de Kuzey Irak’tan bir almanak getirildi. Onun son iki sayfasını kapsayacak şekilde ’Büyük Kürdistan’haritası vardı. Bunu getiren aşiret reisi, bu haritaya benzeyen haritaların bulunduğu, rozetlerin dağıtıldığını, bütün çocukların yakasında bu rozetlerin bulunduğunu söylemişti. Bu haritada ülkemizin çok önemli bir kısmı, yaklaşık üçte birine yakını, belki de daha fazlası o haritanın sınırları içerisinde gösteriliyordu. Bunlar imrenilecek kadar iyi bir koordinasyon içerisinde adım adım o istikamete gidiyorlar. Türkiye’ye de şunu söylüyorlar: Ya kendi rızanla peki de, ya da biz kan dökerek, iç savaş çıkararak bu isteğimizi elde ederiz.” 
Sırada İran ve Türkiye var
Irak’ta yaşanan sıkıntının kaynağının Bağdat değil, Erbil kökenli olduğunu ifade eden Başer, Barzani’nin sürekli Bağdat’ı suçladığını ve sudan bahaneler üreterek kriz çıkardığını söyledi. Başer, şöyle devam etti: “Onlara ’bizim isteklerimizi yerinize getirmiyorsunuz, söz verdiğinizi yapmıyorsunuz’ gibi itirazları, diklenmeleri var. Asfalt yola çıktın gaza basabilirsin. Burada PKK’ya da Türkiye bölümü verilmiş durumda. Türkiye’de o haritanın gerçekleşmesine yönelik adımları atmaya devleti zorlamak, bunun için gerekiyorsa, bombalamalar, cinayetler dahil her türlü terör yöntemini, hainliği, alçaklığı kullanarak devleti bu yolda otonomi, özerk yönetim gibi ileri adımları atmaya zorlamak. Sonra da Türkiye, İran, Suriye ve Irak’taki dört unsurun birleşmesi için son hamleyi yapacaklar.”

.