Dağlık Karabağ Uyuşmazlığında Self-Determinasyon Tezlerinin Göreceliği. BÖLÜM 4
Av. Dr. Deniz AKÇAY, Dağlık Karabağ Uyuşmazlığı, Self-Determinasyon, Tezlerinin Göreceliği, Avrasya İncelemeleri Merkezi,
Ruhi Alagöz, Mehmet Oğuzhan Tulun, Selim Seçkin,Ermenistan, Azerbaycan,Gürcistan,Karabağ, Minsk Üçlüsü ,
Bunu takiben, 22 Haziran 2006’da AGİT Minsk Grubu eş-başkanları İ. Aliyev ve Koçaryan’a sunduklarını belirttikleri yedi maddeden oluşan bir ‘temel
prensipler’ listesini hazırladıkları bir raporda kamuoyuyla paylamıştır. Açıklanan prensipler şunlardır:32
- Kelbecer ve Laçin’le ilgili özel yöntemler belirlenmek kaydıyla, Ermeni birliklerinin Azerbaycan topraklarından aşamalı geri çekilmesi;
- Bu toprakların askerden arındırılması;
- Dağlık Karabağ’ın nihai statüsünün belirleneceği, tarihi ve yöntemi sonraki görüşmelerde belirlenecek bir referandum veya halk oylaması;
- Uluslararası bir barış gücünün konuşlandırılması;
- Anlaşmanın uygulanması için ortak bir komisyonun oluşturulması;
- Mayınların temizlenmesi, tahrip olan altyapının yeniden inşası ve yerinden edilmiş kişilerin (IDP) yeniden yerleştirilmeleri için uluslararası yardımın sağlanması. Geçici düzenlemelerle Dağlık Karabağ’ın yardım kuruluşlarıyla dolaysız ilişkilerinin sağlanması.
- Güç kullanımı veya güç kullanma tehdidinin reddedilmesi;
- Uluslararası ve ikili güvenlik teminatları.
Bu raporda dikkat çeken bir husus, sürecin ilerlememesinden duyulan rahatsızlığın açıkça ifade edilmesi ve tarafların uzlaşı yönünde adım atmaması
halinde AGİT Minsk Grubu’nun bu konuda daha fazla çaba sarf etmeyeceğinin ima edilmesidir.33
prensipler’ listesini hazırladıkları bir raporda kamuoyuyla paylamıştır. Açıklanan prensipler şunlardır:32
- Kelbecer ve Laçin’le ilgili özel yöntemler belirlenmek kaydıyla, Ermeni birliklerinin Azerbaycan topraklarından aşamalı geri çekilmesi;
- Bu toprakların askerden arındırılması;
- Dağlık Karabağ’ın nihai statüsünün belirleneceği, tarihi ve yöntemi sonraki görüşmelerde belirlenecek bir referandum veya halk oylaması;
- Uluslararası bir barış gücünün konuşlandırılması;
- Anlaşmanın uygulanması için ortak bir komisyonun oluşturulması;
- Mayınların temizlenmesi, tahrip olan altyapının yeniden inşası ve yerinden edilmiş kişilerin (IDP) yeniden yerleştirilmeleri için uluslararası yardımın sağlanması. Geçici düzenlemelerle Dağlık Karabağ’ın yardım kuruluşlarıyla dolaysız ilişkilerinin sağlanması.
- Güç kullanımı veya güç kullanma tehdidinin reddedilmesi;
- Uluslararası ve ikili güvenlik teminatları.
Bu raporda dikkat çeken bir husus, sürecin ilerlememesinden duyulan rahatsızlığın açıkça ifade edilmesi ve tarafların uzlaşı yönünde adım atmaması
halinde AGİT Minsk Grubu’nun bu konuda daha fazla çaba sarf etmeyeceğinin ima edilmesidir.33
Dağlık Karabağ’ın statüsünün belirleneceği referandumla ilgili prensip tarafların farklı nedenlerle itirazlarına neden olmuştur.
Azerbaycanlı yetkililer referandumun sadece Dağlık Karabağ’da değil, tüm Azerbaycan’da yapılması gerektiğini öne sürmüşlerdir. Azerbaycan bu görüşünü günümüzde de savunmaktadır. Dağlık Karabağ’daki de facto yetkililer ise, muhtemelen Erivan’ın görüşünü de yansıtan bir şekilde, hâlihazırda 1991 yılında Dağlık Karabağ’da bir referandum yapıldığını ve Dağlık Karabağ halkının bağımsızlıktan yana bir tercihte bulunduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca, yapılacak
bir referandumun Dağlık Karabağ’ın çevresindeki bölgelerden Ermeni birliklerin çekilmesinden sonra değil önce yapılması gerektiğini iddia etmişlerdir.34 10 Aralık 2006’da Dağlık Karabağ’da bölgenin bağımsızlık ve egemenliğiyle ilgili bir maddenin de bulunduğu “anayasa” referandumun yapılması,35 bu itirazlar çerçevesinde atılmış stratejik bir adım olarak düşünülebilir. Esasen, Dağlık Karabağ’ın nihai statüsünün belirleneceği referandumun zamanı ve yöntemi, bununla bağlantılı olan Dağlık Karabağ’ın etrafındaki işgal altındaki bölgelerden Ermeni birliklerinin çekilmesi konusuyla birlikte, en çok tartışma yaratan husus olarak karşımızda durmaktadır.
bir referandumun Dağlık Karabağ’ın çevresindeki bölgelerden Ermeni birliklerin çekilmesinden sonra değil önce yapılması gerektiğini iddia etmişlerdir.34 10 Aralık 2006’da Dağlık Karabağ’da bölgenin bağımsızlık ve egemenliğiyle ilgili bir maddenin de bulunduğu “anayasa” referandumun yapılması,35 bu itirazlar çerçevesinde atılmış stratejik bir adım olarak düşünülebilir. Esasen, Dağlık Karabağ’ın nihai statüsünün belirleneceği referandumun zamanı ve yöntemi, bununla bağlantılı olan Dağlık Karabağ’ın etrafındaki işgal altındaki bölgelerden Ermeni birliklerinin çekilmesi konusuyla birlikte, en çok tartışma yaratan husus olarak karşımızda durmaktadır.
‘Temel prensipler’in açıklamasından sonra tarafların sergiledikleri tavır Kasım 2007’de düzenlenen AGİT Minsk Grubu toplantısında Azerbaycan ve
Ermenistan dış işleri bakanlarının bir araya gelmeyi reddetmesine kadar varmıştır. Buna karşılık AGİT Minsk Grubu, dış işleri bakanlarına ayrı ayrı
prensiplerin son halini içeren ve ‘Madrid Prensipleri’ diye anılmaya başlanan belgeyi sunmuştur.36
Ermenistan dış işleri bakanlarının bir araya gelmeyi reddetmesine kadar varmıştır. Buna karşılık AGİT Minsk Grubu, dış işleri bakanlarına ayrı ayrı
prensiplerin son halini içeren ve ‘Madrid Prensipleri’ diye anılmaya başlanan belgeyi sunmuştur.36
Mayıs 2009’da AGİT Minsk Grubu’nun ABD’li eş-başkanı Matthew Bryza Doğu Ortaklığı Girişimi’nin (İng. EasternPartnership Initiative) ilan edildiği
zirve çerçevesinde bir araya gelen iki cumhurbaşkanının ‘Madrid Prensipleri’nin üzerinde durduğu bazı temel meseleler hakkında anlaşmaya vardıklarını duyurmuştur. 10 Temmuz tarihinde İtalya’da AGİT Minsk Grubu eş-başkanı ülkelerin devlet başkanları bir açıklama yaparak İ. Aliyev ve Serj Sargsyan’ın bazı ufak ayrılıklar hariç ‘Madrid Prensipleri’nin biraz daha işlenmiş halleri olan ‘temel prensipler’ üzerinde anlaştıklarını duyurmuş ve bazı kaynaklara göre toplam on dört maddeden oluşan ‘Madrid Prensipleri’nin altı temel prensibinin yer aldığı bir belgeyi kamuoyuyla paylaşmışlardır.
zirve çerçevesinde bir araya gelen iki cumhurbaşkanının ‘Madrid Prensipleri’nin üzerinde durduğu bazı temel meseleler hakkında anlaşmaya vardıklarını duyurmuştur. 10 Temmuz tarihinde İtalya’da AGİT Minsk Grubu eş-başkanı ülkelerin devlet başkanları bir açıklama yaparak İ. Aliyev ve Serj Sargsyan’ın bazı ufak ayrılıklar hariç ‘Madrid Prensipleri’nin biraz daha işlenmiş halleri olan ‘temel prensipler’ üzerinde anlaştıklarını duyurmuş ve bazı kaynaklara göre toplam on dört maddeden oluşan ‘Madrid Prensipleri’nin altı temel prensibinin yer aldığı bir belgeyi kamuoyuyla paylaşmışlardır.
Açıklanan belgede yer alan prensipler şunlardır:37
- Dağlık Karabağ’ın çevresindeki bölgelerin Azerbaycan’ın kontrolüne geri verilmesi;
- Dağlık Karabağ’a güvelik ve öz yönetim garantileri sağlayan geçici bir statü;
- Ermenistan’ı Dağlık Karabağ’a bağlayan bir koridor;
- Dağlık Karabağ’ın nihai yasal statüsünün gelecekte yasal olarak bağlayıcı bir irade bildirimiyle belirlenmesi;
- Tüm yerlerinden edilmiş kişilerin ve muhacirlerin eskiden yaşadıkları yerlere dönme hakkı;
- Barış gücü operasyonunu da içeren uluslararası güvenlik garantileri.
Ne var ki, özellikle Dağlık Karabağ’ın statüsünün belirlenmesiyle ilgili madde olmak üzere, açıklanan prensipler bir kez daha Azerbaycan, Ermenistan ve
Dağlık Karabağ kamuoylarında tepki ve hararetli tartışmalara neden olmuştur.38 Bunun yanında, Azerbaycan bazı çekincelerle birlikte ‘temel prensipler’e karşı
daha olumlu bir yaklaşım sergilemiş, Ermenistan ise prensiplere dair yeni bir taslak talep etmiştir.39
‘Madrid Prensipleri’ halen barış görüşmelerinin üzerinde yürütüldüğü zemini teşkil etmektedir. Ne var ki, bu prensipler sunulurken yaşanan bu sahne bile,
yani Azerbaycan ve Ermenistan dış işleri bakanlarının bir araya gelmemesi, Dağlık Karabağ sorunun çözümünden ne denli uzakta olunduğunu bir kez daha
gözler önüne sermiştir. Bundan sonra da, bu çerçevede dikkate değer bir mesafenin kat edildiğini söylemek mümkün değildir. Taraflar birbirlerini
açıklanan prensipleri kendi çıkarına olacak şekilde kötü niyetli yorumlamakla suçlamaya devam etmektedirler. Bu durum karşısında AGİT Minsk Grubu
yaşanan durumdan dolayı yaşadıkları hayal kırıklığını açık olarak ifade etmekten imtina etmemektedir. Öyle ki, AGİT Minsk Grubu, Dağlık Karabağ sorununun çözümünün sorumluluğunun Azerbaycan ve Ermenistan’da olduğu belirten açıklamalar yaparak bir yandan artık kendilerinin yapabileceği şeylerin
sınırına gelindiğini ima etmekte, öte yandan üstü örtük bir şekilde de olsa sorunun çözülememesinin sorumluluğunun Azerbaycan ve Ermenistan’da
olduğunu belirtmektedirler. Sonuçta, ‘Madrid Prensipleri’nin açıklanması, Dağlık Karabağ sorununun çözümüyle ilgili AGİT Minsk Grubu’nun son önemli adımı olmuştur; bundan sonra, günümüze geçen süre zarfında, dikkate değer bir başka girişimi söz konusu olmamıştır.
‘Madrid Prensipleri’nin açıklanmasının ardından, 19 Şubat 2008’de Ermenistan’da gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında kanlı olaylar yaşanmış, 4-9 Mart’ta ise Azerbaycan-Ermenistan cephe hattında yoğun çatışmalar yaşanmıştır. Bu çatışmaları, 25 Nisan’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun, Ermenistan’ın işgal ettiği topraklardan çekilmesini talep eden bir karar alması takip etmiştir. Bu kararla ilgili olarak, AGİT Minsk Grubu eş başkanı olan üç ülkenin bu karar aleyhine oy kullanmış olması dikkat çekicidir.40
ABD, Fransa ve Rusya’nın bu ve benzeri tavırları AGİT Minsk Grubu’na karşı duyulan güvenin zedelenmesine neden olan önemli etmenlerdir.
Kasım 2007’de ‘Madrid Prensipleri’nin açıklanması, yukarıda ifade edildiği üzere AGİT Minsk Grubu’nun Dağlık Karabağ sorununun çözümüyle ilgili
geliştirdiği son önemli öneridir. Bunun yanında, bundan sonra yaklaşık dört senelik süreçte konuyla ilgili AGİT Minsk Grubu’nun eş-başkanlarından
Rusya’nın öne çıkan girişimleri olmuştur. Bu süreç içerisinde, Haziran 2008’den 2012 yılı Ocak ayı sonuna kadar İ. Aliyev ve Sargsyan arasında gerçekleştirilen on beş görüşmenin on biri dönemin Rusya Cumhurbaşkanı Dmitry Medvedev’in ev sahipliğinde gerçekleştirilmiştir.41
Dağlık Karabağ sorununun çözümüne liderlik etme çabasının Rusya’nın daha geniş perspektifli jeopolitik hesaplarının bir yansıması olduğu akla gelmektedir.
Rusya’nın çabalarının ilk meyvesi 2 Kasım 2008’de Medvedev’in ev sahipliğinde bir araya gelen İ. Aliyev ve Sargsyan’ın Moskova Deklarasyonu adıyla anılan belgeyi imzalamalarıdır. Ne var ki, ‘Moskova Deklarasyonu,’ esasında oldukça genel geçer iyi niyet bildiriminden öte bir belge değildir. Öte yandan, Mayıs 1992’de imzalanan Tahran Deklarasyonu ve 1994’te Bişkek’te imzalanan ateşkes anlaşmasından sonra iki ülkenin imza koyduğu ilk ortak metin olması itibariyle sembolik bir öneme sahip olabilir.42
geliştirdiği son önemli öneridir. Bunun yanında, bundan sonra yaklaşık dört senelik süreçte konuyla ilgili AGİT Minsk Grubu’nun eş-başkanlarından
Rusya’nın öne çıkan girişimleri olmuştur. Bu süreç içerisinde, Haziran 2008’den 2012 yılı Ocak ayı sonuna kadar İ. Aliyev ve Sargsyan arasında gerçekleştirilen on beş görüşmenin on biri dönemin Rusya Cumhurbaşkanı Dmitry Medvedev’in ev sahipliğinde gerçekleştirilmiştir.41
Dağlık Karabağ sorununun çözümüne liderlik etme çabasının Rusya’nın daha geniş perspektifli jeopolitik hesaplarının bir yansıması olduğu akla gelmektedir.
Rusya’nın çabalarının ilk meyvesi 2 Kasım 2008’de Medvedev’in ev sahipliğinde bir araya gelen İ. Aliyev ve Sargsyan’ın Moskova Deklarasyonu adıyla anılan belgeyi imzalamalarıdır. Ne var ki, ‘Moskova Deklarasyonu,’ esasında oldukça genel geçer iyi niyet bildiriminden öte bir belge değildir. Öte yandan, Mayıs 1992’de imzalanan Tahran Deklarasyonu ve 1994’te Bişkek’te imzalanan ateşkes anlaşmasından sonra iki ülkenin imza koyduğu ilk ortak metin olması itibariyle sembolik bir öneme sahip olabilir.42
Süreç içinde son önemli girişim, AGİT Minsk Grubu eş-başkanı ülkelerin Azerbaycan ve Ermenistan devlet başkanlarını Medvedev’in ev sahipliğinde
Haziran 2011’de Rusya’nın Kazan kentinde düzenlenen toplantıda ‘Madrid Prensipleri’ üzerinden formüle edilmiş ve kimi kaynaklarda ‘Kazan Belgesi’
olarak anılan bir metni imzalamaları için baskı yapmaları olmuştur. Ne var ki, bu baskıya rağmen Kazan toplantısı da bir sonuç elde edilememesi dolayısıyla
diğer süreçler gibi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu çerçevede son bir toplantı Haziran 2012’de Rusya’nın Soçi kentinde düzenlenmiş ancak bundan da bir
sonuç çıkmamıştır. Böylelikle, Medvedev’in esas aktör olarak ortaya çıktığı 2008-2012 süreci son bulmuştur.43
Haziran 2011’de Rusya’nın Kazan kentinde düzenlenen toplantıda ‘Madrid Prensipleri’ üzerinden formüle edilmiş ve kimi kaynaklarda ‘Kazan Belgesi’
olarak anılan bir metni imzalamaları için baskı yapmaları olmuştur. Ne var ki, bu baskıya rağmen Kazan toplantısı da bir sonuç elde edilememesi dolayısıyla
diğer süreçler gibi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu çerçevede son bir toplantı Haziran 2012’de Rusya’nın Soçi kentinde düzenlenmiş ancak bundan da bir
sonuç çıkmamıştır. Böylelikle, Medvedev’in esas aktör olarak ortaya çıktığı 2008-2012 süreci son bulmuştur.43
Medvedev’in girişimlerinin damgasını vurduğu 2008-2012 yıllarından sonraki süreçte yaşananlar, uluslararası toplumda Dağlık Karabağ sorununun
çözümüne dair ümitlerin iyice azaldığını düşündürmektedir. Öyle ki, geldiğimiz noktada AGİT Minsk Grubu’nun esas çabasının iki ülke arasındaki tüm bağların kopmasıyla barış sürecinin çökmesini engellemek ve iki ülke arasında sıcak çatışmaları önlemek çerçevesine sıkıştığı görülmektedir. Bir başka deyişle, son yıllarda AGİT Minsk Grubu’nun tek hedefinin Dağlık Karabağ sorununun çözümü değil, sıcak çatışmaların önlenmesi haline geldiği söylenebilir. Ne var ki, sıcak çatışmaların önlenmesi çabalarının da sonuç vermediğini, cephe hattında sürekli bir hal alan ve her iki taraftan da kayıplara neden olan irili ufaklı ateşkes ihlalleri göstermektedir. Bunun yanında, 2016 yılı Nisan ayında yaşanan ‘Dört Gün Savaşı’44 ve 12 Temmuz 2020 tarihinde Karabağ cephe hattının yaklaşık 100 km kuzeyindeki Tovuz bölgesinde başlayıp birkaç gün süren büyük çaplı çatışma,45 ateşkes ihlallerinin ötesinde bir savaşın yaşanmasının ihtimal dışı olmadığına işaret etmektedir. Bu durum, ‘Madrid Prensipleri’nin duyurulduğu 2007 yılı milat alınırsa, sonraki yaklaşık on üç yıllık sürede ihtilafın çözümüne ilişkin aslında ilerleme değil bir gerileme kaydedildiğini göstermektedir.
çözümüne dair ümitlerin iyice azaldığını düşündürmektedir. Öyle ki, geldiğimiz noktada AGİT Minsk Grubu’nun esas çabasının iki ülke arasındaki tüm bağların kopmasıyla barış sürecinin çökmesini engellemek ve iki ülke arasında sıcak çatışmaları önlemek çerçevesine sıkıştığı görülmektedir. Bir başka deyişle, son yıllarda AGİT Minsk Grubu’nun tek hedefinin Dağlık Karabağ sorununun çözümü değil, sıcak çatışmaların önlenmesi haline geldiği söylenebilir. Ne var ki, sıcak çatışmaların önlenmesi çabalarının da sonuç vermediğini, cephe hattında sürekli bir hal alan ve her iki taraftan da kayıplara neden olan irili ufaklı ateşkes ihlalleri göstermektedir. Bunun yanında, 2016 yılı Nisan ayında yaşanan ‘Dört Gün Savaşı’44 ve 12 Temmuz 2020 tarihinde Karabağ cephe hattının yaklaşık 100 km kuzeyindeki Tovuz bölgesinde başlayıp birkaç gün süren büyük çaplı çatışma,45 ateşkes ihlallerinin ötesinde bir savaşın yaşanmasının ihtimal dışı olmadığına işaret etmektedir. Bu durum, ‘Madrid Prensipleri’nin duyurulduğu 2007 yılı milat alınırsa, sonraki yaklaşık on üç yıllık sürede ihtilafın çözümüne ilişkin aslında ilerleme değil bir gerileme kaydedildiğini göstermektedir.
Sonuç
Toparlamak gerekirse, iki yüz yılı aşan bir tarihsel arka planı olan Dağlık Karabağ sorunu, 1987 yılının sonlarında SSCB içinde bir etnik çatışma olarak ortaya çıkmış ve SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanan iki devlet olan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki bir devletlerarası savaş halini almıştır.
Çatışmanın devletlerarası bir savaş halini alması üçüncü devletlerin ve uluslararası kuruluşların çatışmanın sonlandırılması ve barışın sağlanması için
devreye girmesini beraberinde getirmiştir. Böylece, ihtilaf aynı zamanda uluslararasılaşmıştır 1994 yılında, günümüzde halen faaliyette olan, AGİT
Minsk Grubu barış sürecindeki temel üçüncü aktör konumundadır. Bu çerçevede, 1997’den bu yana AGİT Minsk Grubu eş-başkanları olan ABD, Fransa ve Rusya’nın, Azerbaycan ve Ermenistan’la birlikte, sürecin en önemli üçüncü aktörleri olduğu da söylenmelidir. ABD, Fransa ve Rusya arasında ise
Rusya daha da öne çıkan bir ülkedir.
1998’de görevi bırakıncaya kadar Ermenistan’ın cumhurbaşkanı olan Levon Ter-Petrosyan sorunun karşılıklı tavizler yoluyla çözümüne yönelik görece olumlu bir yaklaşım sergilemişse de, Ermenistan’daki elit ve halkın muhalefeti nedeniyle, Ter-Petrosyan döneminde çözüme dair bir başarı sağlanamamıştır.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
32 Remler, Chained to the Caucasus, 95. Bu prensiplerle ilgili AGİT Minsk Grubu’nun açıklaması için bk. “Statement by the OSCE Minsk Group
Co-Chairs,” OSCE, Temmuz 06, 2006, erişim Eylül 05, 2020, https://www.osce.org/mg/47496.
Co-Chairs,” OSCE, Temmuz 06, 2006, erişim Eylül 05, 2020, https://www.osce.org/mg/47496.
33 Remler, Chained to the Caucasus, 95.
34 Remler, Chained to the Caucasus, 96-97.
35 Remler, Chained to the Caucasus, 97-98.
36 Remler, Chained to the Caucasus, 97-98.
37 Remler, Chained to the Caucasus, 103-104. Ayrıca bk. “Joint Statement on the Nagorno-Karabakh Conflict,” The White House, Temmuz 10, 2009, erişim Eylül 05, 2020,
https://obamawhitehouse.archives.gov/the-press-office/joint-statement-nagorno-karabakh-conflict.
38 Remler, Chained to the Caucasus, 104.
39 de Waal, Black Garden, 301.
40 Remler, Chained to the Caucasus, 98.
35 Remler, Chained to the Caucasus, 97-98.
36 Remler, Chained to the Caucasus, 97-98.
37 Remler, Chained to the Caucasus, 103-104. Ayrıca bk. “Joint Statement on the Nagorno-Karabakh Conflict,” The White House, Temmuz 10, 2009, erişim Eylül 05, 2020,
https://obamawhitehouse.archives.gov/the-press-office/joint-statement-nagorno-karabakh-conflict.
38 Remler, Chained to the Caucasus, 104.
39 de Waal, Black Garden, 301.
40 Remler, Chained to the Caucasus, 98.
41 Remler, Chained to the Caucasus, 100.
42 de Waal, Black Garden, 295; Remler, Chained to the Caucasus, 102.
43 de Waal, Black Garden, 302-303; Remler, Chained to the Caucasus, 109-110.
44 ‘Dört Gün Savaşı’ hakkında bir değerlendirme için bk. Turgut Kerem Tuncel, “Güney Kafkasya’da 25 Nisan 2016’da Yaşanan 4 Gün Savaşı,
” Ermeni Araştırmaları 53 (2016): 301-338.
45 Bu çatışma hakkında bir değerlendirme için bk. Turgut Kerem Tuncel, “Azerbaycan-Ermenistan Sınır Hattında 12 Temmuz 2020’de Patlak Veren
Çatışma ve Karabağ İhtilafı Hakkında Değerlendirmeler,” Analiz No: 2020 / 27, AVİM, Temmuz 23, 2020, erişim Eylül 05, 2020,
https://avim.org.tr/tr/Analiz/AZERBAYCAN-ERMENISTAN-SINIR-HATTINDA-12-TEMMUZ
DAĞLIK KARABAĞ UYUŞMAZLIĞINDA SELF-DETERMİNASYON TEZLERİNİN GÖRECELİĞİ
Av. Dr. Deniz AKÇAY*
* Doctorat d’Etat en Droit Public, Ortak Hükümet Ajanı, Emekli T.C. Dışişleri Bakanlığı Mensubu
42 de Waal, Black Garden, 295; Remler, Chained to the Caucasus, 102.
43 de Waal, Black Garden, 302-303; Remler, Chained to the Caucasus, 109-110.
44 ‘Dört Gün Savaşı’ hakkında bir değerlendirme için bk. Turgut Kerem Tuncel, “Güney Kafkasya’da 25 Nisan 2016’da Yaşanan 4 Gün Savaşı,
” Ermeni Araştırmaları 53 (2016): 301-338.
45 Bu çatışma hakkında bir değerlendirme için bk. Turgut Kerem Tuncel, “Azerbaycan-Ermenistan Sınır Hattında 12 Temmuz 2020’de Patlak Veren
Çatışma ve Karabağ İhtilafı Hakkında Değerlendirmeler,” Analiz No: 2020 / 27, AVİM, Temmuz 23, 2020, erişim Eylül 05, 2020,
https://avim.org.tr/tr/Analiz/AZERBAYCAN-ERMENISTAN-SINIR-HATTINDA-12-TEMMUZ
DAĞLIK KARABAĞ UYUŞMAZLIĞINDA SELF-DETERMİNASYON TEZLERİNİN GÖRECELİĞİ
Av. Dr. Deniz AKÇAY*
* Doctorat d’Etat en Droit Public, Ortak Hükümet Ajanı, Emekli T.C. Dışişleri Bakanlığı Mensubu