Amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Eylül 2015 Salı

Org. Karadayı Amerika'nın hedefinde idi




Org. Karadayı Amerika'nın hedefinde idi



Org. Karadayı


9 Ocak 2013 Çarşamba


1994-1998 arasında Genelkurmay Başkanı olan Org. İsmail Hakkı Karadayı, Amerika'nın hedefinde idi.
Çünkü, Amerikan planlarına darbe üzerine darbe vurmuştu.
İşte darbe listesi:
-- Mart 1995 Çelik Harekatı ile ABD hakimiyetindeki Kuzey Irak'a girdik. PKK büyük zayiat verdi.
   Amerika'dan "Türk komutanları hizadan çıktı, Türk Ordusu Türkiye - ABD ilişkilerini bozuyor" feryatları yükseldi
-- Eylül 1996'da ABD'nin eğittiği Peşmerge gücüne büyük darbe indirdi.
   ABD, üç bine yakın Peşmergeyi uçakla Guam Adası'na kaçırmak zorunda kaldı.
   Bu operasyon, ABD'de "Vietnam'dan sonra aldığımız en büyük yenilgi" olarak yorumlandı.
-- Ocak 1996'da SAT Komandolarımız Kardak' açıkarak bayrak diktiler.
   Böylece Yunan komandolarının adaya bayrak dikmelerine cevap verilmiş oldu.
-- 28 Şubat, Fethullah'a darbe indirdi. Fethullah kaçıp ABD'ye yerleşti.
   160 subay irticadan dolayı tasfiye edildi. Ordu içindeki Gladyo unsurları temizlenmişti.
-- 28 Şubat içinde ABD'nin Truva Atı olan Çevik Bir de 1998 sonrasında tasfiye edildi.
   Bu sayede Haçlı İrtica, 2002 sonuna kadar iktidara el koyamadı.
-- Org. Karadayı, ABD ve NATO yuvalanmasını, yani Kontrgerillayı Genelkurmay Karargahından çıkardı.
    Özel Harp subaylarımızın Çin'in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan'da kullanılmasına engel oldu.
 
31 Ağustos 2008 günlü Aydınlık dergisi kapağı haber vermişti:
"5 Genelkurmay Başkanı Ergenekon'la suçlanıyor"
Suçlananlardan biri, Org. Karadayı idi.

Aydınlık, 4 Ocak 2013


Aydınlık, Org. Karadayı'nın ABD'ye vurduğu darbelerden ikisini, Çelik Harekatı ile 28 Şubat'ı öne çıkararak "ABD'ye iki büyük darbenin mimarı" başlığını attı.
 
********
 
NATO'ya girmemizle başlayan Türk-ABD askeri dostluğu, hangi süreçlerden geçerek düşmanlığa dönüşmüştü?
İşte kısa tarihçe: Başlangıç noktası Seferberlik Tetkik Kurulu'nu kuruluşu, bitiş noktası Ergenekon ve Balyoz tertipleri.
 
********
 
Özel Kuvvetler Komutanlığı  (ÖKK) kısa tarihi
 
İlk kurulduğu zaman adı "Seferberlik Tetkik Kurulu" idi. (STK)
Türkiye'nin 1951'de NATO'ya girmesinin bir sonucu olarak 1952 yılında ordu bünyesinde kuruldu. NATO'ya giren tüm ülkelerde benzer örgütler kurulmuştu.
Bu örgütler sayesinde ABD, üye ülkeleri NATO aracılığıyla denetim altında tutacaktı.
Giderlerini ABD'nin  karşıladığı bu örgütler, NATO'nun gizli örgütü olan Süper-NATO'nun (yani Gladyo'nun) denetimi altında idiler.
Türkiye'deki örgütün çekirdek kadrosunu Kore'den dönen ve Gayri Nizami Harp stratejisini öğrenmiş olan subaylar oluşturdu.
Kurulun gizli görevi, Türkiye'de Amerika karşıtı bir rejim değişikliğini engellemekti. Aynen diğer NATO ülkelerinde olduğu gibi.
Ama STK'nın görünürdeki amacının "Sovyet istilasına uğrayan bölgelerde direnişi örgütlemek" olduğu söyleniyordu..
Plana göre, yurt çapında çeşitli yerlere silah gömülecek, istila anında önceden belirlenmiş kişiler bu silahları çıkararak direniş başlatacaklardı.
Bunun için, topluma sürekli "Sovyet tehdidi" propagandası yapılıyordu.
CIA ve Adnan Menderes hükümeti arasında imzalanan 1959 tarihli bir anlaşmada, "Gizli Ordu"nun "rejime karşı iç ayaklanma durumunda" harekete geçirileceği belirtiliyordu.
 
Seferberlik Tetkik Kurulu'nun ismi 1965 yılında Özel Harp Dairesi oldu. (ÖHD)
Daire, ABD'nin kontrolünde uzun yıllar Kontrgerilla (Gladyo) olarak hizmet verdi.
Daire'nin resmi varlığı, 1974 yılında Genelkurmay Başkanı Semih Sancar'ın Başbakan Ecevit'ten "Acil bir ihtiyaç için" para istemesiyle ortaya çıktı.
Ancak yapının varlığı 12 Mart'ta işkence gören yurtseverlerce zaten öğrenilmişti!
Özel Harp Dairesi ve Kontrgerilla varlığını 12 Eylül öncesi ve sonrasında da tüm ağırlığıyla sürdürdü.
 
Bu süre içinde faili meçhul cinayetler, 1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum türünden provokasyon ve katliamlar, Kültür Sarayı sabotajı, Sirkeci, Yeşilköy bombalamaları, Ecevit’e suikast girişimi, devrimcileri işkenceli sorgulamalardan geçirmeler; yurtsever aydınların suikastlerle öldürülmeleri hep bu örgüt tarafından gerçekleştirildi.
 
Çünkü TSK, böyle yapmakla Sovyetlere karşı Türkiye'nin bağımsızlığını savunduğuna ve ABD'nin stratejik müttefikimiz olduğuna inandırılmıştı.
NATO eğitimlerinden geçen Türk subaylarının beyni yıkanmıştı. Onlar ABD'nin her dediğinin çıkarlarımıza uygun olduğu konusunda şartlandırılmışlardı.
 
İlk olay: Torumtay'ın istifası
 
Ancak 1980'lerin sonuna doğru TSK içinde, ABD'nin stratejik hedefleri konusunda fikir değişiklikleri oluşmaya başladı.
1986 yılında ABD, şimdilerde uygulatmaya çalıştığı "Türkiye himayesinden Kürdistan Planı"nı Evren ve Özal'ın oluruyla Türk Ordusu'na da dayatmıştı.
Plan, Genelkurmay Başkanı Org. Nejdet Üruğ'un sert direnciyle karşılaştı ve engellendi.
 Komutanlar, Amerika'nın Türkiye'yi bölmeyi amaçlayan planlar yaptığını ve bu planları Türk ordusu eliyle uygulamaya koymak istediğini anlamışlardı.
 
Daha sonra, ABD emrinde Kuzey Irak'a girme planına karşı çıkan Org. Torumtay istifa etti, plan suya düştü. 3 Aralık 1990
Böylece, Türk Ordusu, Amerikancı planlarda rol almayacağının ve direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu.
O andan itibaren Türk Ordusuna karşı Ergenekon tertibi planlanmaya başlandı.
Amerikan planlarına engel olan komutanlar, Ergenekon çeteciliği ile suçlanacaktı.
 
Her şey 1991 yılı başında ABD'nin Körfez saldırısı ile başladı.
 
ABD, Bağdat'a yürümedi, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı.
Arkasından, Irak Ordusunun 36. enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı.
ABD'nin planı şuydu: Önce Kuzey Irak'ta bir Kukla Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak'ı tümüyle işgal etmek.
Daha sonra, Kukla Devleti Türkiye'nin güneydoğusu, Suriye'nin kuzeyi ve İran'ın batısından koparacağı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan'ı, yani İkinci İsrail'i kurmak.
"Büyük Ortadoğu Projesi" denen şeyin merkezinde işte bu Büyük Kürdistan'ın kurulması vardı. (Tayyip ve Gül'ün eşbaşkanları olduğu proje; Buş'un deyimiyle "Haçlı Seferi")
Amerikan ordu dergisinde Türkiye'nin güneydoğusunu da içine alan Büyük Kürdistan haritası yayımlandı. Aydınlık, Ulusal Kanal, Cumhuriyet haber yaptı.
Belki anlamayanlar vardır diye İtalya'daki NATO toplantısında ABD'li subaylar bu haritayı ekrana yansıttı.
Türk subayları toplantıyı terk etti.
Böylece ABD, Türk Ordusu'na karşı savaşı fiilen başlattığını alenen açıklamış oluyordu.
Türkiye'deki bütün hükümetler, İncirlik'e yerleşen Çekiç Güç'ün görev süresini uzatarak ABD'nin Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurmasına yardımcı olmuşlardı. ("ABD Ordusu ile mükemmel işbirliği !!!)
 
İşte Türk Ordusu bu süreçte Kuzey Irak'taki oluşum üzerinden Türkiye'nin bölünmesi tehlikesini ve tehdidini algılayınca, ABD ile cephe cepheye geldiğini anladı.
 
Özel Harp  Dairesi'nin millileştirilmesi  

 
Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan Özel Harp Dairesi ABD güdümünde idi, ama Sovyetler yıkıldığı için oradan gelen tehlike ortadan kalkmıştı.
Şimdi ise tehdit, Kuzey Irak'taki ABD varlığından geliyordu.
Dolayısıyla, ABD güdümünde olan Özel Harp Dairesi, ABD'den gelen bir tehdide karşı durmak için kullanılamazdı.
Geçmişteki Kontrgerilla eleştirileri de Ordu'da rahatsızlık yaratmıştı.
Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş, Özel Harp Dairesi'ni yeniden örgütleme ve adını Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiştirme çözümünü uyguladı. Yıl 1991.
1992'de de personeli yeniden yapılandırıldı.
Bu sadece bir isim değişikliği değil, ABD ilişkilerinin sorgulandığı sürecin de somut bir sonucuydu. 
ÖKK'nın bölücü terörü hedef alması ve Kuzey Irak'taki Kukla Devlete karşı tavır alması, ABD denetiminden kurtulma sürecinin başlangıcıydı.
Tugay düzeyindeki birlik, tümen düzeyine çıkarıldı.
ÖKK, Kuzey Irak'ta ABD ile karşı karşıya geldi ve ABD tehdidine karşı uyanışın öncüsü oldu.
 
Özel Kuvvetler Komutanlığı ile Daire ABD ve Gladyo'nun sultasından çıkarıldı!
ABD görevlileri Org. Karadayı döneminde ÖKK binasından çıkarıldılar.
NATO ve ABD ilişkileriyle, ABD parasıyla, ABD eğitimiyle milletine karşı oluşturulmuş olan bir yapı, artık Milli Kuvvet haline dönüştürülmüştü.
Bundan dolayı ÖKK, ABD'nin hedefi haline geldi!

Ankara Gölbaşı'nda, ÖKK için yeni bir yerleşim yerinde yönetim ve eğitim tesisi yapımına başlandı. ABD bundan son derece rahatsız oldu, ajanları vasıtasıyla Askeri Savcılığa ÖKK tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla dava açtırdı ve ÖKK'nın yapılandırılmasını uzun süre felce uğrattı.
Yapısı sivilleşen, içi boşaltılan, etkisi kısıtlanan Milli Güvenlik Kurulu'nunToplumsal İlişkiler Başkanlığı'nı ÖKK bünyesine dahil etmesi veÖKK'nın 2006 yılında tümen seviyesinden kolordu seviyesine çıkarılması da ABD'nin kızgınlığını arttıracaktı.
 
ABD, Muavenet Muhribimizi batırdı

 
2 Ekim 1992. Ege'de yapılan NATO tatbikatında, ABD Uçak Gemisi Saratoga, gece karanlığında, Sea Sparrow füzeleri ile Muavenet Muhribimizi hedef alarak batırdı.
Sonuç: 5 şehit, 22 gazi ve hurdaya çıkmış olan muhribimiz.
Bu, ABD'nin ilk tehdidi idi ve arkası gelecekti.
 
Org. Eşref Bitlis'in şehit edilmesi

 
 ABD'nin Kuzey Irak'taki Kukla Devleti pekiştirme planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Org. Bitlis,   Amerikan Çekiç Güç Helikopterlerinin PKK'ye silah ve malzeme attığını saptadı ve raporlarında bunu belirtti.
Orgeneral Eşref Bitlis işte, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika'nın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve güvenliğini hedef aldığını gördüğü; bu tehlikeyi önlemek için tedbirler aldığı ve ülke savunmasına yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından hedefe konuldu.
 
Org. Bitlis, helikopterle Kuzey Irak'a giderken, bu seyahat Amerika'ya haber verilmiş olduğu halde, iki Amerikan jeti yakın uçuş yaparak saldıkları yoğun egzost gazı ile helikoperi oksijensiz bırakıp motorunu durdurarak düşürme denemesi yapmışlarsa da, usta pilotumuz ani dalış manevrası ile bu suikasti boşa çıkarmıştı. Bu suikasttan hemen sonra Amerikalılara saldırdıkları helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirilmesine rağmen iki Amerikan jeti saldırıyı  tekrarlamışlar fakat usta pilotumuz olaya tekrar hakim olabilmişti.
İkinci teşebbüs başarılı oldu. CIA tarihinin en önemli suikasti 17 Şubat 1993 günü gerçekleşti. Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Org. Bitlis şehit edildi.
 
Gazi olayları
 
Türk Ordusu'nun Kuzey Irak'a müdahale kararı aldığını öğrenen Amerika, yurt içinde karışıklıklar kışkırtarak harekatı önlemeyi planladı.
Atatürk döneminde Kerkük-Musul sorunu dolayısıyla İngiltere'nin içerde Kürt isyanı kışkırtmasına benzer bir plan.
 
CIA'nın Moskova İstasyon Şefi, CNN televizyonundan, "Türkiye'nin karışacağını", daha doğrusu Amerika'nın Türkiye'yi karıştıracağını tüm dünyaya şöyle ilan etti:
"Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye'dir...  Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir."
 
Gazi Mahallesi tertibinden birkaç gün önce de, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbruk (Holbrooke), Türkiye'nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağa dur demek için tertip yapacaklarını şöyle ilan etti:
"Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekatta dikkatli olmanızı  tavsiye ederim"
 
CIA Şefinin ve Holbruk'un haber verdiği gibi,12 Mart 1995 gecesi İstanbul'da Gazi Mahallesi tertibi düzenlendi.
Ancak Türk Ordusu bu tehdidi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı.
 
 
Çelik harekatı, Mart 1995

 
Özel Kuvvetler Komutanlığı, Türk Ordusu'nun Kuzey Irak cephesindeki gücü olarak ABD ile karşı karşıya geldi ve ABD tehdidine karşı uyanışın Ordu'daki öncüsü oldu. 1994 yılı Ağustos ayında Org. İsmail Hakkı Karadayı, Genelkurmay Başkanı oldu.
1995 Mart'ında da Türk Ordusu, Kuzey Irak'a girdi. Türk birlikleri, Çelik Harekâtı'yla ABD'nin egemenlik alanına müdahale etmişti. Çünkü o bölge ABD ordusunun işgali altındaydı.
 
İşte ip burada koptu.
Türk Ordusu üzerindeki denetimi elinden kaçırdığını anlayan ABD ateş püskürmeye başladı.
Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi yarı resmi Amerikan dergilerinde "Türk Generalleri hizadan çıktı", "Türk Ordusu Türkiye-ABD ilişkilerini bozuyor" cinsinden haber yorumlar yayımlandı.
 
Eylül 1996 Harekatı

 
ABD ordusu, Irak'ın kuzeyinde 7,500 "CIA peşmergesi"nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti.
Türk Ordusu, Kuzey Irak'a sınır ötesi harekat yaparak CIA tarafından eğitilen Peşmerge gücüne büyük darbe indirdi. Harekat, Eşref Bitlis Planı çerçevesinde yapıldı. ABD Bitlis Paşa'yı öldürtmüş ama onun yaptığı planın uygulanmasını engelleyememişti. Plan uyarınca Türk genelkurmayı tarafından yönlendirilen Barzani, Sadam ile işbirliği yaparak harekata yardımcı olmuştu.
Amerika, 3 bine yakın CIA eğitimli Peşmergeyi uçakla Guam Adası'na kaçırmak zorunda kaldı.
Bu operasyon ABD'de "Vietnam'dan sonra uğradığımız en büyük yenilgi" olarak yorumlandı.
 
Bu harekattan 20 gün önce, bir Tuğgeneral, iki Albayın önünde, Aydınlık Dergisi'ne bir demeç vererek, Eşref Bitlis'in uçağının ABD'ye bağlı "Çiller Özel Örgütü"ndeki Gladyo görevlilerinin düşürdüğünü açıkladı.
Aydınlık, 25 Ağustos 1996 günkü sayısında bu haberi yayımladı. Bu Tuğgeneralin Veli Küçük olduğu, emekliliğinden sonra Doğu Perinçek tarafından açıklandı.
 
Türk Ordusu, Çelik Harekatı'nı Başbakan Çiller'e haber vermeden gerçekleştirmişti. Çünkü ABD vatandaşı Çiller'in ABD'ye örgütsel bağlılığı İşçi Partisi tarafından açıklanmıştı ve TSK tarafından biliniyordu.
 
28 Şubat 1997

 
28 Şubat harekatının en önemli başarısı, Fethullah Hoca'ya indirdiği darbe oldu. Fethullah Hoca kaçıp ABD'ye yerleşti.
Mayıs 1977 YAŞ toplantısında 160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle ordudan atılması başbakan Erbakan'a dayatıldı.
Bu uygulama, ordu içindeki Gladyo'yu, yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu. Çünkü artık Kontrgerilla, Fethullahçı Gladyo idi.
28 Şubat kadrosu içinde ABD'nin Truva Atı olan Çevik Bir de, 1998 sonrasında tasfiye edildi.
Bu sayede Haçlı İrtica, 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı.
 
Org. Kıvrıkoğlu'nun tavrı

 
1998 yılında Genelkurmay Başkanı olan Org. Kıvrıkoğlu, ABD'nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu açık bir dille belirtti. Kıvrıkoğlu, Vaşington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde ABD'yi ziyaret etmeyen ilk Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti.
Kıvrıkoğlu, "28 Şubat'ı BİN YILLIK MÜCADELE AZMİYLE sürdürmeye kararlıyız" dedi. Yani ABD tehdidine karşı bin yıl da sürse direnilecekti.
 
CASA uçağının düşürülmesi
++++++++++++++++++++++++
 
Amerika, ÖKK Birliğimizi taşıyan uçağa sabotaj yaptı. Uçak Malatya'da düştü. 34 şehit.
17 Mayıs 2001
 
Amerika, Türkiye'yi işgal tatbikatı yapıyor

 
ABD ordusu 24 Temmuz 2002'de Nevada Çölü'nde "Millenium Challenge 2002" (Binyılın Meydan Okuması) adı altında Türkiye'yi işgal tatbikatı yaptı.
Bu tatbikat, ABD tarihinde o güne kadar görülen en kapsamlı ve en uzun süren tatbikat idi. ABD tarihinin en büyük askeri tatbikatı idi.
Org. Kıvrıkoğlu, "28 Şubat'ı BİN YILLIK MÜCADELE AZMİYLE sürdürmeye kararlıyız" demişti. Yani ABD tehdidine karşı bin yıl da sürse direnilecekti.
Mesajı alan ABD, aynı kelimeleri kullanarak cevap veriyordu.
Türk Ordusu'nun "Bin Yıl" mesajına ABD Ordusu "Evet, bin yıllık meydan okumanı kabulleniyorum, ben de sana bin yıl meydan okuyorum" diye cevap veriyordu.
 
ABD'nin en önemli yarı resmi ajansı ASSOCIATED PRESS, tatbikatın Türkiye'yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu yazdı.
Deprem (bir karışıklık kastediliyor) sonrası ordu yönetime el koyuyordu. Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri ülkenin güneyindeki adayı (Kıbrıs) kuşatıyor ve 96 saat içinde hedef ülkeyi işgal ediyordu.
Türk ordusunun saldırıya karşı hazırlanma müddeti olan 96 saat seçilerek, hedef ülkenin Türkiye olduğu adeta gözlere batırılıyordu.
 
A. Gül - C. Powell gizli anlaşması

 
Dışışleri Bakanlığı Koltuğunu işgal eden A. Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara'da 2 sayfa 9 maddelik bir gizli anlaşma yaptığını itiraf etti, haber Vatan Gazetesi'nde yayımlandı. Bu haberde Gül, anlaşma içeriğini açıklayamayacağını, gizli olduğunu söyledi.
 
13 Temmuz 2003 günü, Doğu Perinçek, bir basın toplantısı ile, bu gizli anlaşmanın maddelerini açıkladı.
Birinci madde: "Türk askeri ve Özel Kuvvetler 4 ay içinde aşamalı olarak Kuzey Irak'tan çekilecek" şeklindeydi.
 
Perinçek'e göre, bu bir anlaşma değil, bir hizmet sözleşmesi idi. Çünkü ne Bakanlar Kurulu'na, ne de Meclis'e sunulmuştu. ABD devletinin haberdar olduğu bu sözleşmeyi Türk Devleti bilmiyordu.
 
 
Çuval Olayı

 
2 Nisan 2003 günü Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile bir gizli anlaşma imzalamıştı. Bu anlaşmanın ilk maddesi "Türk askeri Kuzey Irak'tan çıkacak" idi.
Temmuz 2003'de Kuzey Irak'ta Süleymaniye'de Özel Kuvvetler birliğimizin başına "Kürt liderlere suikast yapacaklardı" bahanesi ile çuval geçirdi.
ABD, PKK'ya karşı konumlanan ve Türkmenlerin haklarını korumaya çalışan Türk Birliğinin Kuzey Irak'ta yani Barzanistan'da kalmasını istemiyordu.
A. Gül'ün yaptığı anlaşmayı uygulamayan Türk Ordusu, çuval geçirilerek tehdit ediliyordu. Türk askerinin başına çuvalı aslında bu gizli anlaşmayı yapan Abdullah Gül geçirmişti.


Ayrıntılar için bakınız: 

 
Tayyip'in "Müzik notası" vecizesi, anlaşmanın uygulanması gerektiğine ilişkin orduyu uyaran bir açıklamaydı.
"Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak'tan çık artık" diyordu Tayyip Bey Türk Ordusuna.
 
ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in, Çuval Olayından sonra, Başbakanlık koltuğunu işgal eden Tayyip'e gönderdiği mektupta şöyle deniyordu:
"TSK Kuzey Irak'ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır"
Rumsfeld, çuvalı Tayyip Bey'in değil, Türk Ordusunun başına geçirdiklerini böyle veciz bir şekilde anlatmış oluyordu.
 
Milli devlet ve Kemalizm karşıyı pervasız açıklamalar yapan, "Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının artık geçersiz olduğu"açıklamaları yaparak Orduyu zehirleyen Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe "başına çuval geçirilen komutan" olarak kaydedildi. Ve böylece, Ergenekoncu olarak suçlanmaktan kurtuldu.

Vatan, 24 Mayıs 2003

Bundan başka, Milli Güvenlik Kurulu, iç tehdit kavramını değiştirdi.
Eskiden solculuk ve komünizm "iç tehdit" olarak görülüyordu.
Şimdi ise "ırkçı milliyetçilik, bölücülük ve irtica" iç tehdit kapsamına alınmıştı.
Yani MGK, Amerika'nın maşası olan akımları iç tehdit kapsamına almıştı.
Bu durumda, ABD'nin Türk ordusuna karşı savaş ilan etmekten başka bir çaresi kalmamıştı.
 
Çok önceden beri planlanan Ergenekon, Balyoz vesaire tertipleri birbiri ardısıra sahneye konulmaya başlandı.
 
AKP yandaşı Fehmi Koru, bu durumu şu veciz sözlerle Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde anlattı ve daha sonra bir TV programında tekrarladı:
"Ergenekon'un düğmesine Oval Ofis'te Tayyip Erdoğan ile Bush görüşmesi sırasında basıldı."
Yıllardır bu sözler tekzip edilmedi.
 
*******

..

25 Nisan 2015 Cumartesi

Amerika, AKP-CHP Koalisyonu İster mi?



Amerika, AKP-CHP Koalisyonu İster mi?




Pazartesi, 06 Haziran 2011 16:37
Erol Manisalı

Amerika, AKP-CHP Koalisyonu İster mi?










Ünlü İngiliz Türkolog Dr. Andrew Mango, 2010 yılının başlarında, sorduğum soruya şöyle yanıt verdi: “ABD ve AB için AKP iktidarı ‘ehveni şer’dir.
Mango bu değerlendirmeyi yaptığında “yeni CHP” henüz oluşmamıştı. Acaba bugün aynı yanıtı verir miydi? Seçimlere birkaç gün kala Batı’nın ideal tercihi ne olabilir?
Seçimin matematiksel sonuçlarından düşünülebilecek bazı olasılıkları ele alalım. Hatta biraz da uçuk zorlamalar yapalım.
- Birinci olasılık, AKP’nin tek başına iktidar olması.
- İkinci olasılık ise koalisyon zorunluluğu.
Herkesin aklına ilk gelen CHP-MHP koalisyonu olur. Ancak ABD’nin işine, ideal bir çözüm olarak neden AKP-CHP koalisyonu gelmesin?
Uçuk ve gerçekdışı görünmesine rağmen “küresel hesaplara” uygun olduğunu söylemek, yanlış olmayacaktır.
Nedeni ise Kürdistan projesinin tamamlanması ile ilgilidir. ABD, AB ve İsrail için “hayati” önem taşıyan bu projenin tamamlanması, ancak iki büyük partinin desteği ile “Türkiye’ye kabul ettirilebilir.”
AKP ya da CHP’nin bunu tek başına yüklenmeleri, yalnız partileri açısından değil, Türkiye’nin mevcut zemini açısından da imkânsızdır.
İlk bakışta “gerçekdışı görülen” bu olasılık projenin Batı için taşıdığı olağanüstü önceliği dolayısıyla, “uygulanabilir hale dönüştürülebilir.”
- Madem ki Kürdistan projesi ABD, AB ve İsrail tarafından her ne pahasına olursa olsun gerçekleştirilmek isteniyor:
- Proje, bölgedeki dört ülkeyi kapsayacak bir biçimde ele alınıyor.
- Türkiye Batı’nın, bölgedeki temel dayanağı durumuna sokulmuş bulunuyor.
O halde küresel güçler bu koalisyonu gerçekleştirmek için ellerinden geleni yapacaklardır. İç dinamiklerdeki engeller, küresel güçlerin zorlaması ile çözülebilecektir.
21 yıl önce, W. W. Bush’un talebinin, Ankara tarafından reddedilmesinden bugüne çok şey değişti.
- Erbakan gitti, yeni AKP geldi.
- Eski CHP’nin yerine, biraz geç de olsa yenisi doğdu.
- TSK NATO zeminine iyice oturtuldu.
Yan faydaları da var
Böyle bir koalisyonun, ABD ve AB için yan faydaları da bulunuyor:
- Türkiye’deki İslami yeniden yapılandırmanın önü kesiliyor; Batı’yı rahatsız eden gelişmeler dengeleniyor.
- Sosyal demokrat, laik ve Atatürkçü çevrelere biraz nefes alma olanağı sağlıyor.
- Türkiye’de Batı yaşam tarzına uygun sosyal dokudan geriye dönüş olmuyor.
- Batı karşıtı, radikal şeriatçı ya da solcu akım ve örgütlenmeler frenlenmiş oluyor.
- Dincilerle laikler, ulusalcılarla küreselciler arasındaki kutuplaşma ve çatışmalar azalıyor.
- Türkiye’nin yeni küresel düzene iktisadi, siyasi, kültürel ve askeri entegrasyonu daha rahat hale geliyor.

‘Türkiyeleştirme’ mi?

Son yıllarda hep tartışıldı. Hele son aylarda Türkiye’nin bazı Arap ülkelerine örnek olması fiilen gündeme de geldi.
Yalnız Arap ülkelerinin değil, özellikle İran’ın da “Türkiyeleştirilmesi” ve küresel sisteme entegrasyonu, Batı için yaşamsal bir önem taşıyor.
C. Rice’ın sekiz yıl önce kastettiği de zaten bu değil miydi? 22 bölge ülkesinin rejimlerinin ve sınırlarının değiştirilmesi planı... Plan yavaş yavaş gerçekleşiyor.
Ortadoğu’daki Kürdistan projesi ABD, AB ve İsrail için temel olan bir hedeftir. Herkes için hayal sanılan ya da uçuk görülen bir AKP-CHP koalisyonunu, Batı açısından bu bağlamda değerlendirmek gerekir.
Türkiye için sonuçlarına gelince, o apayrı bir mesele. Kimileri içinden, “Erol Hoca şimdi sırası mıydı bu konulara değinmenin” diye serzenişte bulunabilir. Ama ben bir bilim insanı olarak izlenen politikalara ve fiili gelişmelere bakarım. Bunların ortaya koyduğu eğilimlerden sonuçlar çıkarmaya çalışırım.
Politik gibi görünmesine karşın yaptığım iş oldukça teknik ve sayısal bir sonuçtur. Fotoğraf makinesi böyle bir resim çiziyorsa bunun suçu bende değil... Gerçeklere gözlerimizi kaparsak sorunları hiçbir zaman çözemeyiz.

..

20 Şubat 2015 Cuma

Amerika PKK Kartını Bırakmadı





  Amerika PKK Kartını Bırakmadı  

( MÜTTEFİKLİK BUMUDUR.? )


21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü    
Amerika Araştırmaları Merkezi
07 Kasım 2007 Çarşamba
Alaettin Parmaksız tarafından yazıldı.




Başbakan’ın ABD ziyaretini değerlendirirken, bardağın boş veya dolu tarafına bakabiliriz. Ortaya çıkan durumda ABD istediğini elde etmiştir. 
Neydi ABD’nin istediği?


Türkiye'nin bölgeye bir operasyon yapmamasıydı. Gerek Bush'un açıklamaları, gerekse Başbakan'ın açıklamaları dikkatle değerlendirilirse, şu anda operasyon 
gündemden çıktı.


Türkiye açısından ne kadar anlamı var -bana göre bir anlamı yokdeğerlendirmek gerekirse; Bush, PKK terör örgütüdür, Türkiye'nin düşmanıdır, Amerika'nın da düşmanıdır, Irak'ında düşmanıdır, diye açıklaması iktidar yağdanlıkları tarafından büyük başarı olarak kamuoyuna satılmaya çalışılmaktadır.


Unutulan veya gözden kaçırılan konu PKK terör örgütü, ABD tarafından ilk defa terör örgütü olarak adlandırılmıyor. Bu uzun yıllar önce alınmış ve açıklanmış 
bir karardır. Ancak şunu da unutmayalım, terörle mücadele konusunda her seviyede gerek askeri makamlar, gerek ABD Dışişleri Bakanı, gerekse Başkan tarafından birçok sözler verilmesine rağmen laftan ve Türkiye'yi oyalamaktan başka hiçbir şey yapılmamıştır. Yani çeşitli gerekçelerle Türkiye oyalanırken, PKKve onun taşeron ve koruyucusu Barzani ve Talabani semirtilmiştir.


Şimdi yeni üçlü bir mekanizma oluşturulmaktadır. Konuya iyi niyetle yaklaşalım. Buradaki amaç nedir: ABD Türkiye'ye sıcak istihbarat sağlayacak. O zaman şu 
soruyu soralım: Şimdiye kadar niçin sağlanmadı? 
İkinci soruyu soralım: 
Operasyon yapılmayacaksa istihbaratın ne anlamı olacak?


Diğer çok önemli bir konu, bu mekanizma nasıl sağlanacak ve nereleri kapsayacak? Bütün Irak'ın kuzeyini kapsayacak mı? Diyelim ki kapsadı; o bölgede operasyon yapılacaksa, kim yapacak? ABD böyle bir niyet açıklamıyor, ama Türkiye'nin de operasyon yapmasını istemediğine göre istihbaratın ne anlamı olacak? Bu mekanizma sınıra çok yakın bölgelerde çalışabilir. Ancak burada mekanizmanın işleyişi çok önemlidir. PKK terör örgütü elemanları sabit olmadığına göre, bilgi anında Türk makamlarına doğrudan ulaşması gerekmektedir. Bunun anlamı şudur: ABD unsurları elde ettikleri bilgileri eş zamanlı olarak kendi makamlarına iletirken, Türk makamlarına da iletsin ki müdahale yapılabilsin. Aksi takdirde Amerika'nın Irak'taki komutanlığına iletilecek ve onun süzgecinden geçtikten sonra Türkiye'ye iletilecek bilgilerin hiçbir anlamı olmayacaktır. O zaman soru şu: Amerikalılarla arada böyle bir mekanizma oluşturulabilecek mi? Bu pek mümkün görülmüyor, ama zaman içinde koordinatörlük mekanizmasının yürümediği gibi, bunun da yürümediğini gördüğümüzde, ABD'nin İran'a müdahalesi söz konusu olacak ve kartlar yeniden açılacak.


Kendi kendimize şu soruyu soralım: ABD niçin istihbarat konusunda bu kadar ısrar ediyor? Bunun belli başlı iki nedeni var: birincisi Türkiye'nin oyalanmasıdır. 
Ancak kamuoyu gündemine gelmeyen çok önemli bir konu var. ABD istihbarat maksadıyla Türkiye'den U2 uçakları için izin isteyecektir. Onun alt yapısı 
hazırlanıyor. U2 uçakları da PKK'dan ziyade İran hakkında bilgi toplayacaktır.


8 Askerin geri verilmesi anında ortaya çıkan manzara daha önce söylediklerimizi doğrular mahiyette. Yani Barzani, Amerika ve Türkiye kanadında DTP kol kola… Bu manzara bile bu sorunun çözümü için kimlerle mücadele etmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Kritik soru şu: ABD Türkiye'yi kaybetmeyi göze mi aldı? Yoksa 
Hükümetin, nasıl olsa havada vaatlere kanacağına mı inanıyor? Daha çok ikincisi gibi görünse de bazen beklenen olmayabilir. Mevcut kamuoyu baskısı karşısında 
ERDOĞAN adım atmazsa kendi varoluş nedenini inkar etmiş olacak.


Başbakan'ın görüşmeden sonra yapmış olduğu konuşmalar, eğer Türk kamuoyunu yatıştırmaya yönelik değilse, tatmin olmamış gözüküyor. Doğrusu da bu… Amerika hala PKK'yı koz olarak elinde tutuyor. Bana göre artık bu konuda söylenecek ne varsa söylendi. Artık söz değil, icraat gerekli müttefikler üstüne düşeni yapmıyorsa, artık görüşme masasından şu PKK konusunu çıkaralım. Bakalım o zaman neler olacak? Tarihi günler yaşıyoruz. Bugünlerde liderlik ve kararlılık çok önemli; kimde var kimde yok yakında göreceğiz. Ortadoğu'da oynanan bütün oyunların temelinde güç vardır. Zor oyunu bozar. Bu güç Türk devletinde var. 

Amerika'ya, al PKK'nı git deme zamanı gelmedi mi?

Alaettin Parmaksız
Milli Güvenlik ve Dış Politika Araştırmaları Merkezi
Uzmanın Diğer Yazıları

  PATRİOT FÜZELERİ VE TÜRKİYE 
  Türkiye’nin Gündemi 
  Gündeme Dair 
  Amerika PKK Kartını Bırakmadı 
  Sayın Başbakanı Hoşgörelim mi? 
  Terörle Mücadelede Hükümet Politikaları ve Sahipsiz Millet 
  Türk Silahlı Kuvvetleri ve Tehditler 
  PKK’yı Yıkama ve Yağlama Dönemi Elbirliği Devam Ediyor 
  MHP, AKP'nin Koltuk Değneği mi? 
  Gerçekten Sayın Büyükanıt ile Sayın Özkök Aynı Kafada mı? 
  Demokratik Toplum Partililere Niçin Kızıyorsunuz? 
  Genel Seçimlerin Galibi Barzani ve ABD 
  Haydi Sandığa 
  Irak ve Amerikan Politikaları 
  Abdullah Gül'ün Tasviyesi 
  Akp Tek Dilden Vaz Mı Geçti? 
  Adalet Ve Kalkınma Partisi Nereye Gidiyor 
  Gülün Rengi 
  Seçim Kazanında Ne Pişiyor 
  Hem Suçlu Hem Güçlü 
  Sapla Samanın Karıştığı Günler Yaşıyoruz 
  Paşaların konuşması Başbakanın sinirlerini bozuyor 
  Türkiye'nin Talihsizliği Bu Başbakan mı? 
  Edip Başer ve Terörle Mücadele 
  Edip Başer ve Terörle Mücadele 
  Kırk Çürük Yumurta ve Toplum 
  Kırk Çürük Yumurta ve Başbakan 
  Avrupa Birliği Hayalinin Sonu 
  Terörle Mücadelede ABD Politikaları ve Sayın Genelkurmay Başkanına Bir Çağrı 
  Kara Kuvvetleri Komutanı'nın Açıklamaları ve Bir Çağrı 
  Gündem ve Terör 
  Gündem ve Teröre Karşı Ne Yapılacak? 
  Doğru Yol ve Anavatan Partisinin Birleşmesi 
  Mitingler ve Kakofoni 
  Anayasa Mahkemesinin Kararı ve Sonrası 
  Tehlikenin Farkında mıyız? 

..