ANGELA MERKEL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ANGELA MERKEL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Aralık 2020 Cumartesi

Avrupa’nın İnsanlık İle Olan İmtihanı

Avrupa’nın İnsanlık İle Olan İmtihanı




Ahmet Suat ARI
(24.04.2016)
Hollanda Türk Evi Genel Sekreteri


      Avrupa Suriye iç savaşından kaçan mülteciler üzerinden büyük bir imtihan vermektedir. Bir Avrupa kurumu olan AB’yi içinde 28 öğrenci olan bir sınıf olarak tahayyül edersek, bu imtihanı alnının akıyla geçecek öğrenci hemen hemen yok gibidir. Her ne kadar bazı öğrenciler biraz ümitvar görünseler de; diğerlerinin durumu onların başarılı olmasına mani olmaktadır. Koskoca AB bu imtihanda siyasi, sosyal ve de ekonomik olarak büyük bir başarısızlığa imza atmıştır. Neyse ki bu sınıfa dahil olmak isteyen ama mevcut öğrenciler tarafından bin bir bahane bulunarak kabul edilmeyen öğrenci Türkiye, onlara şereflerini bir nebze olsun kurtarma şansı vermiştir.

Bu zorlu imtihanın soruları aslında biraz vicdanını dinlersen çözebileceğin türden sorulardır. Üstelik kopya çekmek de serbesttir! Birinin yaptığını bir diğerinin yapması da kopya değil; tam aksine iyi hal olarak bile görülebilmektedir. Hal böyleyken neden bocalamakta bu ülkeler diye sorduğumuz zaman, meselenin vicdanla cüzdan arasında bir çekişme olduğunu görürüz. Hem cüzdanın baskısı hem de vicdanın çifte standardı AB ülkelerinin yakın tarihin en ağır insanlık dramlarından birisine göz göre göre kayıtsız kalmasına sebep olmaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan dram Bosna’da tekrar etmiş ve şimdi de dolaylı olarak Avrupa’nın birçok bölgesinde yeniden gündeme gelmiştir. Görünen o ki, Avrupa tarih önünde bir kez daha insanlığa karşı mahcup olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Avrupa, Suriye iç savaşının başından beri üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmekten kaçınmıştır. Suriye halkı demokratik reformlar için sokaklara dökülüp diktatör Esad’a karşı çıkarken uzaktan destek mesajları ifade edilmiş ama gerçek destek hiçbir zaman verilmemiştir. Avrupalı liderler Esad’ın gitmesi gerektiğini olur olmaz her yerde dillendirmişler ama gitmesi için gereken hiçbir adımı atmamışlar dır. Şayet ciddi bir baskıyla, gerekirse yaptırımların da hayata geçirilmesiyle Esad’ın gitmesi ya da gerekli reformları yapması pekala sağlanabilirdi. Ancak bu da yapılmamıştır. Sadece yapmamakla kalmamış; bunu yapan Türkiye’yi de kaderine terk etmiş, hatta sırtından bıçaklamış tır. Zira Türkiye çözüm süreciyle yüzyılın projesini gerçekleştirip müzmin bir sorunu çözme yolunda emin adımlarla ilerlerken; başı ABD ve AB’nin çektiği bir grup, DAİŞ’le mücadele kisvesi altında Suriye’nin kuzeyinde PKK’nın uzantısı PYD’ye bir iktidar alanı sunmuştur. Hemen ardından, Suruç’ta DAİŞ’in patlattığı bomba Çözüm Süreci’nin sabote edilmesine yol açmıştır. Sonrası ise herkesin malumudur!
 
    Türkiye bir taraftan sayıları milyonlarla ifade edilen Suriyeli mülteciler için insanca yaşama şartları sağlamaya çalışırken, bir taraftan da yeniden hortlatılan terörle baş etmeye çalışmaktadır. An itibariyle Türkiye’ye sığınan mülteci sayısı 2,7 milyondur. Bunların bir kısmı kamplarda yaşarken büyük bir kısmı da kendi imkanlarıyla özellikle büyük şehirler olmak üzere ülkenin her tarafında ayakta kalma mücadelesi vermektedir. Bir kısmı da çeşitli yollardan Avrupa’ya gelme çabası içindedirler. Söz konusu insanlar, normal yollardan gelmeleri hemen hemen imkansız olduğu için genellikle tehlikeli, meşakkatli ve rizikolu yolları denemekte olup; bunun için de insan tacirlerine binlerce dolar ödemektedirler. Hemen hemen her gün lastik botlarla Yunanistan’a geçmek isteyen mültecilerin dramını medyada görmekteyiz. Hem de Avrupalıların kendilerini istememelerine rağmen! İnsan bu durumda, “Acaba bu kadar istenmediklerini bilseler gelmekten vaz geçerler mi?” demekten kendini alamıyor.

Avrupalılar her türlü engelleri aşarak gelmeye devam eden bu insanlara karşı tavır almaktadırlar. Öyle ki; sığınmacıların yerleştirileceği belediyelerde zaman zaman şiddet de içeren protestolar olmakta, bu belediyelerin meclislerinin demokratik karar alma süreci engellenmektedir. Kullanılması düşünülen binalar sabote edilirken, karar verici konumunda olanlar tehditlere maruz kalmaktadırlar. 
Bu anlamda tüm Avrupa ölçeğinde (siyasi) sorumlular her açıdan büyük bir baskı altındadır. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in sorumlu tavrı sorunun çözümü için bir nebze olsun olumlu yönde bir ivme sağlamışsa da bu uzun sürmemiştir. 
Birkaç bin sığınmacı için aylarca toplantılar yapıldığı halde hiç sonuç elde edilememektedir.

      AB ülkeleri kendi sorumluluklarını yerine getirmekten acizken parmaklarıyla Türkiye’ye işaret etmekte ve Türkiye’yi sığınmacıların Avrupa’ya geçmesine engel olmamakla suçlamaktadırlar. Hem de bunu 3 milyona yakın sığınmacıyı barındıran bir ülkeye yapıyorlar!

Türkiye’nin çözüm planına göre sığınmacıların maddi külfetine AB’nin de katkı sağlaması halinde Yunanistan’a kaçak yollardan geçmiş sığınmacılar geri alınacak, buna mukabil olarak da aynı miktarda sığınmacı AB’ye gönderilecektir. Bu anlamda Türkiye, doğrudan sığınmacılarla alakalı olmayan fakat kendisi için önemli olan vizesiz dolaşım ve AB’ye üyelik müzakerelerini de pazarlık konusu yapmış ve bu konuda söz almıştır. Kimilerine göre bu sığınmacılar üzerinden bir pazarlık olarak algılansa da,  mevcut durumda daha iyi bir çözüm mümkün görünmemektedir. Türkiye bu planla hem Avrupa’yı rahatlatmış hem de onların sorumluluk almasını sağlamıştır. Tabii ki Avrupa’ya başka yollardan gelmeler devam edecektir ama bu şimdikine nazaran daha düşük seviyelerde olacaktır.
     Hollanda’nın dönem başkanlığında gerçekleşen bu teklif Başbakan Rutte tarafından da gerçekçi kabul edilmiş olmalı ki, gelecek her türlü eleştiriye rağmen olumlu tavır almıştır. Kanaatimce bu doğru bir tavırdır. CDA lideri Buma’nın dediği gibi, Avrupa satışa getirilmemiş tam aksine Avrupa’ya sorumluluğunu yerine getirme şansı verilmiştir. Buma gitsin milyonlarca mağdurun içinde acaba Hristiyanlar da var mı diye arasın dursun, zira partisi adına konuşan bazı sözcüler sadece Hristiyan mağdurlar için üzülmektedirler. Görünen o ki, diğer milyonlarca mağdurun onların gözünde bir ehemmiyeti yoktur. 

Yazık ki hem de ne yazık!



***

20 Şubat 2020 Perşembe

Alman Koalisyondan Türkiye Kritiği

Alman Koalisyondan Türkiye Kritiği



Gözde Nur ŞAHİN
5 Şubat 2018   



     Geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliğinin en büyük üyesi Almanya, Berlin’deki koalisyon ön görüşmelerinde Türkiye’ye vize serbestliği olmayacağını açıkladı.[1] Almanya’da seçimlerin üzerinden 100 günden fazla geçmesine rağmen halen yeni hükumet kurulamadı. Seçimler öyle gösteriyor ki Merkel artık rahat değil. Çünkü Almanya’nın iç politikada karışık günler yaşayacağı muhtemeldir. [2]Merkel’in Alman siyasetindeki tutumu, Alman sağının yükselip, yükselmeyeceğine ve ırkçılığın artıp artmayacağını da belirleyecektir. Yaşanan bu olaylar Türkiye ile Almanya ilişkilerine de zarar verecek gibi görünüyor.
Başbakan Angela Merkel’in liderliğindeki Hristiyan Demokrat Parti ve Sosyal Demokrat Partiler arasında süren görüşmelerde koalisyon hükümetini devam ettirme konusunda anlaşma sağlandı.

Berlin’deki ön görüşmelerde; Vergi artırımına gidilmeyeceği, sağlık sigortasına ödenen primlerin eşit olması, mülteci göçünün sınırlandırılması, emekli maaşının sabit kalması, dayanışma vergisi ve işsizlik sigortası konu başlıklarında anlaşma sağlandı. Partilerin Euro bölgesini güçlendirmek ve Avrupa Birliği ile diğer uluslararası konularda Fransa ile ortak hareket etme konusunda fikir birliği sağlandı. Uzlaşmaya varılan konuların bir diğeri ise Türkiye maddesi:

“Türkiye’nin çok önemli bir komşu ülke olduğu fakat ülkede hukukun üstünlüğü, insan hakları, demokrasi gibi temel konularda gittikçe kötüye gittiği düşüncesi yer alıyor. Bu sebeplere dayandırarak, Türkiye ile AB müzakerelerinde başlık açılmayacak ve yükümlülükler yerine getirilmediği sürece vize serbestisi ve Gümrük Birliği genişlemeyecek yani AB üyeliği ile ilgili yeni bir başlık açmak istemediklerini ve açılan başlıkları kapatmak istemedikleri kararları alındı.”[3]

İki ülke arası ilişkilerin geçmişten günümüze kadar olan periyoduna kısaca bakacak olursak Cumhuriyet sonrası dönemde ticaret, dostluk anlaşmalarının imzalandığını Almanya ve Türkiye arasında yoğun bir ticari ilişki olduğunu biliyoruz. 1960’lı yıllarda imzalanan iş gücü anlaşmasıyla çok sayıda Türk çalışmak amacıyla Almanya’ya göç etmiştir. Bu dönemde ilişkiler normal seyretmiştir.

[4] Avrupa’nın Türkiye’ye vize uygulaması ilk olarak Almanya tarafından 1974’te başlamıştı. Dönemin Dışişleri Bakanı Türkiye’den işçi alımına bir son verip başka ülkelerden de işçi alacaklarını ve böylece gelen göç akımını bu yolla durdurmayı planladığını açıklamışlardı. Bu kararın sebebi Türkiye’de o dönemlerde yaşanan ekonomik kriz ve buna bağlı işsizlik oranındaki artış sebebiyle ülkenin her yerinden Almanya’ya göçler artarak devam ediyordu ve bundan endişe duymaya başlayan hükümet kapıları kapatma kararı almıştı.  Almanya’nın takındığı bu tutum karşısında diğer Avrupa ülkeleri de endişe duymaya başlayıp göç alımlarını durdurma kararını onlarda almışlardı. Son 20 yıldır günümüze kadar bakıldığında ise eskiden yaşanan korkular şiddetini azaltmış gibi görünüyor ki Avrupa artık pek çok ülkeden yabancı işçi kabul edebiliyor. Genel olarak vize uygulamaları esnekleşti diyebiliriz tabi Türkiye hariç.

2015 yılından sonra Suriye iç Savaşının neden olduğu mülteciler sorunu için Almanya ve AB ile Türkiye arasında diplomatik görüşmeler yapılmıştı. Bu sebeple Angela Merkel bu yıllarda göçmen krizini masaya yatırmak için birkaç kez Türkiye’ye gelmişti.

Bu ziyaretlerin temel amacı hatta Türkiye ve Avrupa Birliği arasında imzalanan sığınmacı protokolünde etki rol almasının sebebi, bu konu ile Avrupa’ya yasa dışı göçleri durdurmaktır. Akabinde iki ülke arasında gerginliğe neden olan Ermeni olaylarının “soykırım” olarak tanınması meselesi gündeme gelmişti. Bu karara Türk Hükümeti tepki göstermiş, ardından Türkiye’nin Almanya büyükelçisi geri çağırılmıştı.

2016 Haziran’ında yaşanan başarısız darbe girişiminden sonra Almanya’ya sığınma talebinde bulunan terör örgütü mensuplarının kabul edilmesi ile ilişkiler iyice gerilmiştir. Bu gerginlik ise günümüze kadar halen devam etmektedir. İlişkiler eski seyrine kavuşmadan bir diğer kriz ile karşı karşıya kalınmıştır. Adalet Bakanı’nın Nisan 2017 tarihinde yapılacak anayasa değişikliği referandumu ve diplomatik temaslar için gittiği Almanya’da bulunan Türklerle yapacağı miting yasaklanmıştı. Türkiye bu durumdan duyduğu rahatsızlığı açıkça ifade etmişti.

Son yıllarda ülkemizde artan terör olayı ve 2016 Haziran’ında yaşanan darbe girişimi sonrasında iç ve dış ilişkilerde ciddi sorunlar ortaya çıktı. Bu sorunların en temel nedenlerinin başında insan hakları ihlali ve hukukun üstünlüğü yer alıyor. Türkiye’de bu süreçte yaşanan insan hakları ihlalleri nedeniyle, Avrupa Birliği duyduğu endişeden bahsetmiş ve Türkiye’nin hukuk devleti ilkelerinden uzaklaştığı eleştirisini yapmıştı.

Avrupa Birliğinin temel taşlarını oluşturan kavramın hukukun üstünlüğü olduğunu biliyoruz. Yenidünya düzeninde, koyduğu bu temel taşlar ile söz sahibi olmak isteyen Avrupa Birliğinin en büyük üyesi Almanya, bu emeline Türkiye’ye karşı koyduğu ret kararlar ile varabileceği pek olağan değildir. Bu konuyu tek bir başlık altında ele almamak gerekir. Avrupa Birliğinin ortak savunma politikasını, terörle mücadelesini ve mülteciler sorunu gibi meselelerin çözümü için Türkiye ile işbirliğine ihtiyacı olabileceğini unutmamak gerekir. Ayrıca Türkiye ile karşı karşıya gelmek komşu coğrafyadaki krizlerin çözümü konusunda da pek mantıklı olmayabilir. Aksi durum düşünüldüğünde, AB üyelik sürecinin neredeyse durdurulması, artık onlar için Türkiye’nin stratejik bir öneminin kalmadığının göstergesidir.

Fakat AB küresel bir güç haline gelebilmek için bütün koşullara rağmen bunu ancak Türkiye ile karşı karşıya gelerek değil yan yana durarak yapabilir.

Aslında AB’nin şu anki güvenlik ve mülteci sorununun bir nedeni de Merkel dışında etkin bir siyasi liderin diğer devletlerde bulunmamasıdır. Siyasi lider eksikliği genişleme ve uluslarüstü yapısını artırma görevini engellemektedir.

İngiltere’nin AB’den ayrılma kararı almasından sonra Almanya’nın, birlik içerisinde etkinliğinin arttığını ve AB’nin tek gücü olma eğilimini gözlemleyebiliyoruz. Almanya’nın Türkiye’yi coğrafyasında zayıflatma çabaları aşikârdır. Özellikle terör örgütlerine verdiği siyasal destek herkes tarafından bilinmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin terör örgütlerine karşı yaptığı operasyonları saldırı olarak nitelendiren Almanya’nın Türkiye’ye karşı olan bu siyasi tutuma düşmanca demek yerinde bir kavram olur. Diğer Avrupa Birliği üyelerinin de Almanya’nın yanında durması Türkiye ile AB ilişkilerinde önemli gerginliklere yol açacağı aşikârdır. Türkiye’nin siyasal ve ekonomik alanda zayıflaması veya iç karışıklıkların artarak bölünme noktasına gelmesi, güvenlik ve ekonomik açıdan çok daha tehlikeli bir durumla karşılaşacaklarına işaret etmektedir. Bölgedeki dengenin Türkiye olmadan sağlanamayacağını göz ardı etmemeleri gerekir. Aksi takdirde bölgesel savaşlar bütün bir Avrupa’yı etkileyebilecek seviyededir. Şuan ki Türkiye karşıtlığı belki de ileride Avrupa Birliği’nin parçalanma sürecine neden olabilecektir. Ayıca Türkiye gibi önemli jeopolitik konuma sahip bir ülkeyi bölmeye çalışmak, Avrupa’yı, Orta Doğu’daki sıcak çatışma alanlarına sınır komşusu yapacaktır. Bu durum Avrupa ülkeleri açısından bir kâbus olur. Birliğe kabul edilmeme sebeplerinin en önemlileri arasında bu mesele de vardır.

[5] Almanya Türkiye’yi daima ABD’nin yanında ve kontrolünde bir devlet olarak görmektedir. Bu algı Türkiye ile ABD arasında imzalanan anlaşmalar ve Türkiye’nin NATO üyeliği bağlamında oluşmuştur. Almanya’nın esas endişe duyduğu konu Türkiye ile ABD’nin siyasi ve askeri alandaki stratejik ortaklıktır. Polonya ile ABD arasındaki iyi ilişkilerde Polonya’yı üyelik sürecinde zorlamıştır. Aslına bakarsak Türkiye AB üyesi olsa bile dış politika ve siyasi tercihlerinde, ’nin etkisinde kalacağı korkusu vardır. Kısacası Almanya ve Türkiye ilişkilerinin sağlam bir şekilde yürütülebilmesi için ABD ile Türkiye arası ilişkilerinin daha dengeli ve seviyeli olması gerekmektedir. Bu durumda Almanya’nın, Türkiye ile ABD arasındaki ikili ilişkiler iyi olduğu müddetçe, Türkiye’ye yönelik daha pek çok konuda plan ve programların askıya alınacağını tahmin etmek zor değildir.

Almanya’nın almış olduğu ret kararları iki ülke arasında güven problemi olduğunun bir göstergesidir. Mülteci akınları nedeniyle farklı kimliğe sahip pek çok kişinin Türkiye’de yer edinmesinden dolayı Avrupa ülkeleri bir sonraki durak olma korkusuyla, kapılarının üzerlerine kilit takmayı bile düşünüyordur. Buna bağlı olarak Türkiye’den en fazla göç almış ülke statüsündeki Almanya, gelebilecek her türlü tehlikeye karşı önlemini vize serbestisi konusuna yöneltmiştir. Ne yazık ki son iki yıla baktığımızda gerilimin en ağır faturasını Türkiye’de ve Almanya’da yaşayan emekçilere çıkarıldığını görüyoruz.

Karşılıklı izlenen politikalar anlaşmazlıkları, iki ülkeyi karşı karşıya getirmeyi körükledi. Aslına bakılırsa emekçilerin olanlardan çıkarmaları gereken en önemli sonuç; devletlerin ve hükümetlerin siyasi anlaşmazlıklarının, karşılıklı çıkar mücadelelerinin sonuçlarına göre şekillenmeyip, dostça bir arada yaşamak, benimsenen karşıt politikalara bakmaksızın kardeşliği güçlendirmek olmalıdır. Bugün Almanya’da aynı fabrikada çalışan kimlik gözetmeksizin bütün işçilerin çıkarları ve kaderleri ortak olmalıdır. Devletlerin birlik oluşturmasında da, dostça yaşamasında da asıl ve en temel etken budur.

Gözde Nur ŞAHİN

Dipnotlar:

[1] Almanya’da koalisyon çerçeve anlaşması: Türkiye’ye vize serbestisi ve yeni fasıl yok.2018. (2018, Ocak) BBC Haber Bülteni. Erişim adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42660096 .

[2] KARADEMİR, Mustafa (2017). “Almanya Seçimleri Bitti. Şimdi Ne olacak? Merkel Sallanıyor Mu?”.TASAM. Erişim adresi: http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/48123/almanya_secimleri_bitti_simdi_ne_olacak_merkel_sallaniyor_mu_ .

[3] Almanya’da koalisyon çerçeve anlaşması: Türkiye’ye vize serbestisi ve yeni fasıl yok.2018. (2018, Ocak) BBC Haber Bülteni. Erişim adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42660096 .

[4] BİRAND, Mehmet Ali(2011). “AB vizesi, Türkiye’nin beceriksizliğidir.” Milliyet Haber Bülteni.  Erişim adresi: http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/mehmet-ali-birand/ab-vizesi–turkiye-nin-beceriksizligidir—-1358244

[5]TARAKÇI, Nejat (2015). Almanya Neden Türkiye’ye Karşı?. TASAM Erişim adresi: http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/20599/almanya_neden_turkiyeye_karsi

Kaynakça:

http://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-42685337
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201603131021443186-ilber-ortayli-vize-avrupa/
http://akademikperspektif.com/2018/01/14/2018e-girerken-turkiye-ab-iliskileri/
http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/20599/almanya_neden_turkiyeye_karsi
https://www.amerikaninsesi.com/a/turk-alman-iliskileri-zor-bir-donemden-gecti/4182475.html
http://www.star.com.tr/acik-gorus/turkalman-iliskilerinin-seyri-ve-turk-diasporasinin-rolu-haber-1297236/
http://www.internethaber.com/turkiye-almanya-iliskileri-neden-bozuldu-iste-11-olay-foto-galerisi-1728838.htm
http://www.tasam.org/tr-TR/Icerik/39018/vizesiz_avrupadan_vizeli_avrupaya_nasil_geldik
https://www.dailysabah.com/eu-affairs/2018/01/12/german-coalition-rules-out-turkeys-eu-bid-visa-liberalization-customs-union
https://tr.sputniknews.com/avrupa/201605111022673369-almanya-icisleri-maiziere-ab-turkiye-vize/

http://www.tuicakademi.org/alman-koalisyondan-turkiye-kritigi/


***

5 Kasım 2017 Pazar

GKA = GÖÇMEN KABUL ANLAŞMASI VE VİZE DAYATMASI AVRUPA DAN ALINAN KREDİ

GKA = GÖÇMEN  KABUL ANLAŞMASI  VE VİZE DAYATMASI AVRUPA DAN ALINAN KREDİ



FT: AB ile Türkiye arasında ' 3 Milyar Euro Anlaşmazlığı '

12 Mayıs 2016


Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Alman mevkidaşı Angela Merkel, göçmen anlaşması üzerinde yürütülen müzakereler sırasında sık sık biraraya gelmişti.


Financial Times gazetesi, Türkiye ile AB arasında prensipte varılan göçmen anlaşmasında AB tarafından ödenmesi sözü verilen 3 milyar euro'nun nasıl kullanılacağına ilişkin, taraflar arasında görüş ayrılığı olduğunu aktarıyor.
"Türkiye ve AB 3 milyar euro'luk anlaşmada fikir ayrılığında" başlıklı haberde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AB'nin vaat ettiği 3 milyar euro'yu ödemesini istediğini, Brüksel'in ise ödemenin BM ve uluslararası sivil toplum kuruluşları üzerinden yapılması konusunda ısrarcı olduğunu yazıyor.
Haberde şu ifadeler var:



"Ankara Brüksel'den, AB bütçesi ve üye ülkelerin katkılarıyla finanse edilen 3 milyar euro'yu doğrudan Türk hükümetine ve hükümete bağlı kuruluşlara vermesini istiyor."
"(Türkiye) parayı ülkedeki 2.75 milyon kayıtlı Suriyeli mülteci için yeni okullar ve yeni hastaneler yapılması, ayrıca mülteci kamplarının geliştirilmesi için kullanmak istiyor."
"Avrupa Komisyonu yardım harcamalarının tabi olduğu katı kurallar çerçevesinde fonların BM kuruluşları ve uluslararası sivil toplum örgütleri aracılığıyla yönlendirilmesinde ısrarcı davranıyor."
"Şimdiye kadar, BM'ye bağlı Dünya Gıda Programı, Uluslararası Göç Örgütü ve Danimarka Mülteci Konseyi gibi vakıfların da aralarında bulunduğu kuruluşlara yapılan bağışlarla, 190 milyon euro onaylandı. Avrupa Komisyonu, Temmuz ayı sonuna kadar toplam 1 milyar euro tahsis edileceği sözünü verdi."
Volkan Bozkır: Terörle mücadele yasasını değiştirmeyeceğiz
'AB ve Türkiye'nin kirli anlaşması'


Financial Times, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AB'ye karşı memnuniyetsizliğini de ifade ettiğini belirtip, Salı günkü konuşmasından şu sözlerini aktardı:
"3 milyon mülteciye bu millet bakıyor. Ne dediler? 'Biz size yılda 3 milyar euro vereceğiz'. Peki, bu parayı verdiler mi şu ana kadar? Yok. Hala orta sahada top çeviriyorlar. Verecekseniz verin."
"Buraya geliyor yöneticiler, gidiyor bizim kamplarımızı geziyor, öbür taraftan da diyor ki 'Bize proje gönderin'. Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz ne projesi? Şu anda 25 tane kamp var. Bu kampları görüyorsunuz. Proje diye bir şey yok. Biz uyguladık."



AFAD: Bize verirlerse daha verimli olur

Haberde, AFAD Başkanı Fuat Oktay'ın Brüksel'deki yetkililerin Dünya Gıda Örgütü ve Unicef benzeri kuruluşlarla çalışma önerisinde bulunduğunu ancak Türkiye'nin bu öneriyi reddettiği de belirtiliyor ve Oktay'ın şu sözleri aktarılıyor:
"Bizim yaklaşımımız, bizimle doğrudan çalışmaları. Doğrudan. Böylece AB tarafından harcanacak ve kullanılacak her bir kuruş daha verimli ve daha etkin olacak."
AB'nin Genişlemeden Sorumlu yetkilisi Johannes Hahn'ın uluslararası kuruluşlarla yardım ulaştırmanın 'altyapı, insan gücü ve hali hazırda var olanlardan' dolayı daha iyi olacağı sözlerine katılmayan Fuat Oktay, Suriyeli mültecilerle nasıl ilgilenileceğini en iyi Türkiye'nin bildiğini söyledi.
Oktay, "Günlük olarak operasyonlar yürütüyoruz, ihtiyaçlarının ne olduğunu biliyoruz ve bu ihtiyaçlar bekletilemez" diyor.

Oktay, Avrupalı yetkililerin 'bürokrasiye, kurallara ve prosedürlere fazla takıldığını' söyleyip Brüksel'e bunları aşmaları uyarısında bulundu.
Financial Times'ın haberine göre Avrupa Komisyonu anlaşmanın başından beri ödenecek paranın çoğunun yardım kuruluşları aracılığıyla ulaştırılması konusunda ısrarcıydı.
Avrupa Komisyonu'ndan bir sözcü de "Bu fon mülteciler için, Türkiye için değil" diyor.

Haberin devamı şöyle:

"Bir takım 'sınırlı özel önlemler' kapsamında üzerinde anlaşılan projelerde kullanılması amacıyla Türk yetkililere doğrudan yardım verilebilir ama bunlar, Türkiye'nin paranın nasıl harcanacağıyla ilgili görüşünü tatmin etmeye yetmeyebilir."
"Bu uyuşmazlık, vize serbestisiyle ilgili kavgalar sürerken anlaşma yolunda yeni bir engel oluşturabilir."
"Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Erdoğan'la iktidar mücadelesi sonrası ani gidişi başarı beklentilerine darbe vurdu. Davutoğlu Merkel'le beraber insan kaçakçılarıyla mücadele ve Yunanistan'da sığınma talepleri reddedilenlerin geri dönüşünü kabul etme konusunda anlaşmaya öncülük etmişlerdi."
"Ama Erdoğan ise tam aksine, tekrar tekrar anlaşmaya dair umutları söndürdü."
ALINTI KAYNAK;
http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160511_ft_ab_turkiye_3milyar


****

BU HUSUSTA DİĞER İLĞİLİ KONU BAŞLIKLARI VE WEB ADRESLERİ;

İlgili haberler

Bozkır: Terörle mücadele kanununu değiştirmeyeceğiz
11 Mayıs 2016

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160511_bozkir_ab

****


'AB ve Türkiye'nin kirli anlaşması'
10 Mayıs 2016

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160510_ab_turkiye_analiz

***



Erdoğan'dan AB'ye 'Verilen sözler tutulmalı' mesajı
9 Mayıs 2016


http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160509_erdogan_avrupa_gunu

****


Prodi: Böyle giderse Türkiye sonsuza dek Avrupa dışında kalacak
8 Mayıs 2016

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160508_prodi_turkiye_ab

****

Renzi: Türkiye’de yaşananlar soru işareti yaratıyor
7 Mayıs 2016



http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160507_renzi_turkiye

****


Almanya: Yeni başbakanla uyumlu çalışmayı umuyoruz
6 Mayıs 2016



http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/05/160506_almanya_yeni_basbakan


***