21 Mart 2021 Pazar

DOĞU AKDENİZ’DE DENİZ YETKİ ALANLARININ PAYLAŞILMASI SORUNU VE TÜRKİYE BÖLÜM 2

DOĞU AKDENİZ’DE DENİZ YETKİ ALANLARININ PAYLAŞILMASI SORUNU VE TÜRKİYE BÖLÜM 2

 
Doğu Akdenizde Yetki Alanlarının Paylaşılması, Sorunu, Türkiye, Cihat YAYCI, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, ilgili kıyıdaş, deniz yetki alanlarının, sınırlandırılması, Münhasır Ekonomik Bölge MEB, Enerji, Münbit hilal yayı, İsrail, Lübnan, Suriye, Türkiye, Irak, İran,

2. DOĞU AKDENİZ’DE DENİZLERİN PAYLAŞIM MÜCADELESİ 

Şekil-1 Gaz Hidrat Yataklarını Gösterir Harita 42 

Doğu Akdeniz’in çok boyutlu (askeri, ticari, ulaştırma v.s.) stratejik öneminin yanı sıra, sahip olduğu düşünülen yüksek enerji potansiyeli doğal olarak kaynakların ve dolayısıyla denizlerin paylaşımı mücadelesini de beraberinde getirmiştir. 
Bu mücadelede Doğu Akdeniz’e kıyıdaş devlet/yönetimlerin tutumlarını özetlemeden önce, ağırlıkla teamül hukuku şekline dönüşmüş 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’n den ve ilgili hükümlerinden kısaca bahsetmek faydalı olacaktır. 

2.1. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Açısından Değerlendirme 

Devletler 1958 yılından itibaren toplanan deniz hukuku konferansları yolu ile 20’nci yüzyılın ikinci yarısında denizlerde sahip oldukları egemenlik haklarını büyük oranda genişletmiştir. Klasik deniz alanları olan karasuları, bitişik bölge ve balıkçılık bölgesi gibi dar deniz alanlarından başka, devletlere belirli konularda egemen haklar ve yetkiler tanıyan kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge gibi nispeten çok daha geniş deniz alanları uluslararası hukuka yerleşmiştir. Önceleri teamül olarak uygulanan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB),43 
1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) ile yazılı ve pozitif düzenlemeye kavuşmuştur. MEB, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren en çok 200 deniz mili genişlikte bir alanda, deniz yatağı ve toprak altı ile üzerindeki suların canlı ve cansız doğal kaynaklarını araştırma, 44 işletme, muhafaza ve yönetim hakkını ilgili devlete tanımaktadır. 45 İlgili devletler bu deniz alanında bazı yetkilerin uygulanmasını içeren egemenlik haklarını da kullanabilmektedir.46 

Bu bakımdan artık günümüzde MEB, cansız kaynakların işletimini öngören kıta sahanlığı haklarından daha fazlasını ilgili devlete sağlaması açısından çok 
daha önemli birkavram haline gelmiştir. MEB’e ilişkin hükümler 1982 BMDHS’nin 55-85’inci Maddeleri arasında düzenlenmiştir.

MEB’in belirlenmesi için“ ilan” ve “ antlaşma” şeklinde iki ayrı ya da bütünler yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemlerden MEB ilan etmek için 1982 BMDHS’nin 75’inci maddesi gereğince sahildar devletin ilan ettiği MEB’i gösteren harita yayımlayarak veya coğrafi koordinatlara ilişkin listeleri gerektiği şekilde yayımlayarak bunların bir nüshasını BM Genel Sekreteri’ne göndermesi gereklidir.
1982 BMDHS kıyı devletine karasularında ve devamında münhasır ekonomik bölge ilan etme hakkını vermektedir.

Öte yandan1982 BMDHS’nin 74’üncü Maddesi, sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasında MEB sınırlandırılmasının hakkaniyete uygun bir çözüme ulaşması amacıyla Uluslararası Adalet Divanı Statüsü’nün 38’inci Maddesinde belirtildiği şekilde, uluslararası hukuka uygun olarak antlaşma ile yapılması gerektiğini debelirtmektedir.47 Özetle, Sözleşme ve uluslararası yargı kararları hakkaniyete uygun bir çözüm için; “ilgili tüm taraflar arasında varılacak bir antlaşmadan” bahsetmektedir.48 

Bununla birlikte MEB’in tek taraflı ilan edilemeyeceğine ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır. 

2.2. Doğu Akdeniz’de Kıyıdaş Devletlerin Tutumları 

Doğu Akdeniz’de ise devletlerin tüm kıyıdaşlarla antlaşmadan ziyade MEB’ini tek taraflı olarak ilan etme ve ikili antlaşmalar yapma yolunu seçtikleri görülmektedir. Bu kapsamda, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), 49 Libya, 50 Suriye, 51 Lübnan52 ve İsrail 53 MEB ilanında bulunmuştur. 

2.2.1. GKRY 

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Avrupa Birliği’nin desteğini de alarak 2 Nisan 2004’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Türkiye’nin haklarını yok sayarak “Kıbrıs Cumhuriyeti” adına 21 Mart 2003 tarihinden geçerli olmak üzere münhasır ekonomik bölge ilanında bulunmuştur.54 

GKRY, 17 Şubat 2003 tarihinde Mısır, 17 Ocak 2007 tarihinde Lübnan ve 17 Aralık 2010 tarihinde İsrail 55 ile MEB sınırlandırma antlaşmaları imzalamıştır. GKRY’nin Lübnan ile imzaladığı anlaşma Türkiye’nin girişimleri neticesinde Lübnan iç 
hukukunda henüz onaylanmamıştır. Ayrıca, GKRY’nin Suriye ile sınırlandırma antlaşması müzakereleri yürüttüğüne,56 Libya ile bir sınırlandırma antlaşması yapma arayışı içinde olduğuna dair bilgiler açık kaynaklarda mevcuttur.57 

Şekil-2  GKRY Tarafından 2004’ te İlan Edilen MEB 58 ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Eski Dışişleri Bakanlarından Nikos Rolandis’in Bu Haritanın Önünde Çekilmiş Fotoğrafı 59

Diğer yandan, GKRY 26 Ocak 2007 tarihinde Kıbrıs Adası’nın güneyinde 13 adet petrol arama ruhsat sahası ilan ederek bu sahaları ihale etmiş ve ihale edilen sahalar dan 12 numaralı sahaya ait haklar ABD’nin Noble Energy Şirketi tarafından alınmıştır.60 Konuy ailişkin son gelişmelere daha sonra değinilecektir.

2.2.2. Yunanistan
 
Yunanistan ise, deniz yetki alanlarına ilişkin olarak, “Girit, Kaşot, Kerpe, Rodos ve Meis hattını esas alarak ortay hatta dayalı deniz yetki alanı sınırlandırması” yapmayı hedeflemektedir. Bu kapsamda, Mısır ve Libya ile görüşmeler yapmaya başlamış,61 ancak bu teşebbüsler Türkiye’nin konuya olan hassasiyetleri ve girişimlerinin de etkisiyle henüz sonuçlanmamıştır. Diğer yandan, Yunanistan GKRY ile bir sınırlandırma antlaşması yapmak üzere uygun bir zaman kollamakta dır. 62 Ancak herhangi bir anlaşma yapmadan da MEB ilan etme konusu Yunan  Meclisinde tartışılmaktadır.63 Ayrıca İsrail’in Yunanistan’ın iddia ettiği MEB’i tanıdığı ve İsrail’in yayınladığı bazı haritalarda, Yunanistan MEB’inin, GKRY MEB’inin devamı olarak gösterildiği de Yunanistan’da zaman zaman dile getirilmektedir.64 
Dışişleri Bakanlığının 24 Aralık 2008 tarihli, DHGY/354 sayılı “Suriye Petrol ve Maden Kaynakları Bakanı’nın GKRY’yi Ziyareti” konulu yazısı; GKRY’nin Doğu Akdeniz’de takındığı aktif tutum kapsamında, Suriye ile de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ve özellikle enerji konularında işbirliği yapma gayretlerini sürdürmektedir. GKRY’nin, Suriye’nin yanı sıra Yunanistan ile de, önceden mutabakata vardıkları deniz yetki alanı sınırlandırmasını beyan etmek için uygun zamanı kolladığı bilinmektedir. 

Alter TV'de 8 Şubat 2011 tarihinde, yayımlanan ve Kostas Hardavelas tarafından hazırlanıp sunulan Atheatos Kosmos (Görünmeyen Dünya) programında; Kostas Hardavelas tarafından, Papandreu’nun Hristofyas’a; “şu anda bu konuda ileri gidemeyeceğini çünkü Türkiye ile sorun olduğunu, büyük bir baskı olduğunu ve bu konunun gelecekte ele alınacağını” belirttiği söylenmiştir. 

Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu Parlamento’da yaptığı konuşmada, LAOS Partisi Başkanı Yorgos Karacaferis'in konuya ilişkin sorusunu yanıtlayan Papandreu, Yunanistan'ın “sadece ana kara kıyılarında değil, tüm adalarda da münhasır ekonomik bölge alanı belirleme hakkı bulunduğunu” belirterek “Türkiye'nin bu konudaki itirazlarının hiçbir temeli bulunmadığını” iddia etti. “Yunanistan'ın Ege ve Doğu Akdeniz'de, Türkiye ile Yunanistan arasında deniz bölgelerinin belirlenmesine yönelik istikşafi görüşmelere iyi niyet ve sorumlulukla katıldığını ve bu konudaki milli stratejisinin temel tezinin, ikili temaslarda bir çözüme varılamaması durumunda, deniz bölgelerinin, sonuçta Lahey Adalet Divanı aracılığıyla belirlenmesi şeklinde olduğunu” söyledi. 

Yunanistan; Girit, Kaşot, Çoban, Rodos, Meis hattını ilgili kıyı kabul ederek Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den dışlamaya çalışmakta, GKRY ile birlikte ortay hatları esas alıp bunları hakkaniyete uygun hale getirmekten kaçınarak Türkiye’ye sadece Antalya Körfezi ile sınırlı çok az bir kıta sahanlığı ve MEB alanı bırakmaya yönelik hareket etmektedir. Bu tutum ilgili uluslararası hukuk normları ile bağdaşmamakta dır ve hukuki mesnetten yoksundur. Bu yaklaşımın gerekçeleri ise şu şekildedir; 
Öncelikle söz konusu Adalar Yunan ana karası ile Anadolu kıyıları arasında çizilen ortay hatta bakarak “Ters Tarafta” yer alan adalar olduklarından, sınırlandırma konusunda kıyı oluşturamaz ve karasuları dışında kıta sahanlığına sahip olamaz.65 Bu husus Uluslararası Hakem Mahkemesi’nin İngiltere ile Fransa arasındaki Kanal kıta sahanlığı uyuşmazlığında açıkça belirtilmektedir.66 Bu kapsamda Girit, Kaşot, 
Çoban, Rodos ve Meis Adalarının bir hatla birleştirilerek Yunanistan için Türkiye’nin sınırlandırma bölgesine cepheli ilgili kıyı şeridini ortadan kaldıran yeni bir kıyı oluşturması mümkün değildir. Herhangi bir sınırlandırma işleminde, aralarından duruma uygun olan prensiplerin seçilebileceği bir hakkaniyet prensipleri listesinin mevcut olduğu ilgili yargı ve hakemlik kararlarından ortaya çıkmaktadır.67  

Kararlardan ön planaçı karılan prensip “ coğrafyanın üstünlüğü ”prensibidir. Coğrafya kavramından, iki ülke arasında sınırlandırmaya konu olan alandaki  
anakara coğrafyası anlaşılır. Enönemli coğrafi unsur anakara kıyılarının uzunluğudur. UAD tarafından bu prensip, Kuzey Denizi Davaları kararında, 
“coğrafyanın yeniden şekillendirilmesi söz konusu olamaz ”,68  İngiltere-Fransa Davası kararında “ eşi tuzaklık ya da başka herhangi bir sınırlandırma metodunun uygunluğunu coğrafi şartlarbelirler ”,69  

Libya-Malta Davası kararında “ tarafların kıyıları başlama çizgisini oluşturur ”70  ve Tunus-Libya Davasıkararında “ kıta denize hâkimdir ”71  şeklinde belirtilmiştir. MEB ve kıta sahanlığının tek davada sınırlandırıldığı kararlarda coğrafyanın üstünlüğü prensibi ön plana çıkarılmıştır.72

Uluslararası mahkemeler, sınırlandırma işlemine başlarken öncelikle iki anakara ülke arasında, anakara ülkelerinin coğrafi özelliklerini yansıtan bir sınırlandırma  
çizgisi belirlemektedir. Eğer iki ülkenin kıyı uzunlukları yaklaşık ve kıyı şekilleri birbirlerine benzer ise, sınırlandırma çizgisi eşit uzaklık çizgisi olmaktadır.  

Kıyı uzunlukları arasındaki fark ve kıyı şekillerindeki önemli farklılıklari se, sınırın eşit uzaklık dışında bir sınır olmasını gerektiren unsurlar olarak karşımıza 
çıkmaktadır. 73  

Mahkemeler sınırlandırmanın ikinci aşamasında, belirlenen bu sınırın diğer“ ilgili ” coğrafi unsurlar dikkate alındığında da hakça sayılıp sayılmayacağını 
değerlendirmekte dir. Adalar diğer coğrafi unsurların başında gelmekte ve bu aşamada adalara verilecek etkinin ne olması gerektiği değerlendirilmektedir.  
Özellikle anakaralar arasında ki adalara ne kadar etki verileceğini, coğrafi denge ve nüfus, konum ve büyüklük gibi özellikler belirlemektedir.  

Adaların kıtasa hanlığı olsada, bu durum adaların anakara ülkeleri ile aynı statüde oldukları sonucunu doğurmaz. 
    Adalar bazı durumlarda, özellikleri çerçevesinde sınırlandırma çizgisini ya sınırlı birbiçimde etkilemekte ya da hiç etkilememektedir. 

Başka bir ülkenin kıyılarına yakın adaların, sınırlandırmadaki rolü çok daha fazla kısıtlamayatabi tutulmaktadır. Zira iki anakara arasındaki sınırlandırmada 
bu şekilde konumlanmış adaların anakaraların gerektirdiği sınırlandırma çizgisi üzerindeki “ bozma ” (distortion) etkisi çok daha fazladır. Dolayısı ile bu 
şekilde konumlanmış adalara çoğu kez ya çok sınırlı etki verilmekte ya da tümden ihmal edilmektedir.74 

Şayet bu adalar, üzerlerinde yaşayan yerleşik nüfus miktarının azlık, ekonomik olarak zayıflık, yerleşim unsurlarının yetersizliği gibi faktörler nedeni ile sosyal olarak zayıf ve çevresindeki anakaralara kıyasla yüz ölçümü açısından çok küçük iseler, her hangi bir etki sahibi olmaları çok daha zorlaşmaktadır. 

Bir başka devletin kıyılarına yakın olmayan, ama iki ana kıta arasındaki eşit uzaklık çizgisi dikkate alındığında diğer ülkeye yakın olan adaların da benzer 
bir biçimde önemli bir sosyal hayat barındırmadıkça ihmal edildikleri görülmekte dir.75 
Hakça çözüme ulaşılması için, coğrafi unsurların yanında diğer bütün ilgili unsurların da dikkate alınması gereklidir. 
Bu nedenle sınırlandırmanın bir sonraki aşamasında coğrafya dışı ilgili unsurlar uluslararası mahkemeler tarafından değerlendirilmektedir. 76
Yargı kararlarına göre ilgili unsurların başında sınırlandırılacak alanlardaki doğal kaynaklar gelmektedir. 
Doğal kaynakları orantısız paylaştıran bir sınırlandırma çizgisi hakkaniyete uygun bir sınır olarak kabul edilemeyecektir.77 

Bölgede taraflarca daha önceden petrol arama ruhsatı alanları gibi nedenlerle belirledikleri sınırlar veya üçüncü devletlerle belirlenecek sınırlar da dikkate alınmaktadır. 78
   Yargı ve hakemlik kararlarında ilgili faktörlerin birbirlerine göre etkilerine ilişkin de bazı prensipler ortaya konmuştur. 

Bu prensiplerden birincisi “oransallık prensibi” (proportionality) dir. Buna göre, iki devletin kıyı uzunlukları arasındaki oran ile sınırlandırma sonucunda bu ülkelere verilen kıta sahanlıkları ve/veya münhasır ekonomik bölge alanları arasındaki oranın birbirlerine yakın olması gerekir. 

Orantısallık, sonuçlanan sınırlandırmanın hakkaniyete uygunluğunu test eden nihai kontrol prensibi işlevi görmektedir. 

Bu prensip doğrultusunda herhangi bir faktör, kıyı uzunlukları arasındaki oranın sınırlandırmaya yansımasını önemli ölçüde değiştirecek bir etkiye sahip ise sınırlandırmada hakkaniyeti sağlayan bir metot olarak değerlendirilemeyecektir.79
Benzeri nitelikteki bir başka prensip ise “kapatmama” prensibidir.80 Özellikle kıta sahanlığı genişliğinin tespitinde mesafe unsurunun kabul edilmesiyle birlikte, sınırlandırma çizgisinin, her ülkeye, kıyılarına yakın alanları bırakmasını, yani kıyılarının önünü kapatmamasını sağlaması gerektiği kabul edilmiştir. 

Yani bir ülkenin yakınındaki deniz alanını bir başka ülkeye vermekle sonuçlanan bir sınırlandırma metodunun hakkaniyete aykırı olduğu vurgulanmıştır.81

BÖLÜM DİPNOTLARI:

42 TPAO Strateji Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanan bir sunumdan alınmıştır. 
43 Bugün münhasır ekonomik bölge olarak bilinen deniz alanının devlet uygulamalarına girmesinin; 23 Temmuz 1947 tarihli Şili’nin kıta sahanlığı ve 
     bitişik 200 millik bir alan üzerinde egemenlik iddiasında bulunduğu başkanlık açıklamasıyla gerçekleştiği iddia edilmektedir. Daha sonra Peru, 1 Ağustos 1947’de ve benzer şekilde, diğer devletlerin kıyıdan 200 mile ulaşan bir deniz alanında seyrüsefer serbestîlerini engellemeyen bir koruma, saklama ve araştırma bölgesi kurma bildirisini açıklamıştır. Kavramın ilk devresinde diğer Latin Amerika devletlerinin 200 millik deniz bölgelerini yasama kararlarıyla kurdukları görülmektedir. 
     1945’te kıyıdan uzak kaynakların farkına büyük ölçüde varılması sonucu ABD, iki başkanlık bildirisi ile daha önceden açık deniz alanı olarak kabul edilen bir bölgede iddialarda bulunuyordu. 1945 öncesinde, denizlerin bölünüşü bilindiği gibi karasuları ve açık deniz şeklindeydi, ayrıca bitişik bölge kuramı da milletlerarası hukuka yerleşmeye başlamıştı. ABD bu dönemde 3 mil karasuları genişliğinin önemli taraftarlarından dı. 
     Truman’ın yayınladığı bildiriler, Kıta Sahanlığı, deniz yatağı ve toprak altının doğal kaynakları üzerinde yetki ve kontrol iddiasında bulunuyordu. 
     1970’lerin ikinci yarısında birçok devlet, tek taraflı olarak 200 millik bölge uygulamaya başladıklarında, münhasır ekonomik bölge kavramı ile istemeyerek de olsa tanıştılar. Bu uygulamanın yaygın hale gelmesiyle birlikte, birçok yazar, milletlerarası örf ve adet hukukunun sahildar devlete 200 millik alanda haklar ve yetkiler uygulamaya imkân verdiğini ileri sürmeye başladılar. Bunun bir sonucu, 1980’lerin ortalarında milletlerarası hukukta münhasır ekonomik bölgenin geçerliliği ile ilgili doktrinsel yazılarda tartışmalar, kavramın ortaya çıkışındaki ilk on yıla göre daha ayrılabilir hale geldi. Bu görüşlerden 1979 yılından bu yana baskın olan görüşe göre, MEB’in III. BMDHK’da bir pozitif hukuk kuralı olarak ortaya çıktığını iddia etmektedir. Bu görüşe değişik gruptaki yazarlar, MEB’in özel niteliğinde farklı düşünmelerine rağmen katılmaktadırlar. Bu yazarların hemen hemen hepsine göre, genel örf ve adet hukuku bütün sahildar devletlere 200 millik MEB kurmaya izin vermektedir. Uluslararası Hukuk ve Politika Dergisi (UHP) Cilt 2 Sayı 5 (2006): 50-74. 
44 Petrol ve diğer madenlerin yanısıra, sudan, akıntılardan ve rüzgârlardan enerji üretimi gibi faydalanma da dâhildir.
45 MEB’e ilişkin hükümler 1982 BMDHS’nin 55-85’inci Maddeleri arasında düzenlenmiştir. En fazla 200 deniz miline kadar uzanan MEB, kara sularının 
ölçülmeye başladığı hattan itibaren ölçülmeye başlamaktadır (Md. 57; Md.5-16). Sözleşme,eğer deniz genişliği, bu genişliği karşılayacak kadar büyük değil 
ise, kıyı devletleri arasında anlaşma yapılmasını öngörmektedir. Ayrıca Sözleşme, MEB ilan eden kıyı devletinin ilanettiği MEB’i gösteren harita yayımlayarak 
bir nüshasını BMGenel Sekreterliğine göndermesi gerektiğini belirtmektedir (Md.75Para.2).
46 Bu bölgede kıyı devletinin yapay adalar, tesisler ve yapılar kurma ve kullanma, bölgesel araştırmalar yapma, deniz çevresini koruma ve gözetme, gümrük, maliye, sağlık ve göçle ilgili düzenlemeler yapma hakkı vardır.
47 1982 Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin ilgili 74.ve 83.Maddeleri, uluslararası yargı ve hakemlik kararlarındaki anlayışı aynen yansıtmaktadır.  
Bu maddeler, hem kıta sahanlığı hem de MEB sınırlandırması için “ kıyıları karşıt ya da bitişik olan devletler arasında kıta sahanlığı sınırlandırması Uluslararası Adalet Divanı Statüsü’nün 38. Maddesinde belirtildiği şekli ile uluslararası hukuk kurallarına dayanan bir antlaşma ile ve hakça çözüm bulmak maksadı ile yapılır” prensibini kabul etmektedir. 
48 Örnek kararlar: 1977 tarihli İngiltere-Fransa Davası, 1983 tarihli Gine-Gine Bissau davası, 1992 tarihli Kanada-Fransa Saint Pierre & Miquelon Davası, 
1999 tarihli Eritre-Yemen Davası, 2009 tarihli Romanya-Ukrayna “Yılan Adası” Davası. 
49 Sema Sezer, “Doğu Akdeniz’de Rum Petrol Arama Ruhsatları ve Ekonomik Bölge Anlaşmaları” konulu tebliğ, Doğu Akdeniz Üniversitesi Stratejik Araştırmalar  Merkezi’nin (DAÜSAM) “International Conference on Middle East and North Cyprus Relations: Perspectives in Political, Economic and Strategic Issues” 
başlıklı konferansı, 20-21 Mart 2008-Gazi Magosa. GKRY tarafından BM’ye MEB ilanı maksatlı verilen bu harita ilk olarak Doğu Akdeniz Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (DAÜSAM) 20-21 Mart 2008’de Gazi Magosa'da düzenlediği “International Conference on Middle East and North Cyprus 
Relations: Perspectives in Political, Economic and Strategic Issues” başlıklı konferansta ASAM Kıbrıs-Yunanistan Uzmanı Sema Sezer tarafından kaleme 
alınarak sunulan ve daha sonra da çeşitli dergilerde yayımlanan “Doğu Akdeniz’de Rum Petrol Arama Ruhsatları ve Ekonomik Bölge Anlaşmaları” tebliğinde yayımlanmıştır. BM sitesinde bir süre bulunan harita daha sonra kaldırılmıştır. 
50 “UN, 2011, Table of claims to maritime jurisdiction (as at 15 July 2011),” Birleşmiş Milletler, erişim tarihi 07.01.2012, 
   http://www.un.org/depts/los/LEGISLATIONANDTREATIES/PDFFILES/table_summary_of_claims.pdf, 
 27 Mayıs 2009’da, Libya Genel Halk Komitesi tarafından çıkarılan bir yasa ile 200 deniz mili genişlikte olacak şekilde Birleşmiş Milletler’e beyan edilmiştir. 
51 “UN, 2011, Table of claims to maritime jurisdiction (as at 15 July 2011),” Birleşmiş Milletler, erişim tarihi 07.01.2012, 
  http://www.un.org/depts/los/LEGISLATIONANDTREATIES/PDFFILES/table_summary_of_claims.pdf. 
52 “UN, 2011, Table of claims to maritime jurisdiction (as at 15 July 2011),” Birleşmiş Milletler, erişim tarihi 07.01.2012, 
    http://www.un.org/Depts/los/LEGISLATIONANDTREATIES/STATEFILES/LBN.htm. 
53 Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği aracılığıyla 12 Temmuz 2011 tarihinde MEB sınırlarını gösteren koordinat listesini Birleşmiş Milletler’e bildirerek MEB ilanında bulunuştur. 

54 Türkiye, 2 Mart 2004 tarihinde BM genel sekreterliğine bir nota vererek, Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan haklarının mevcut olduğunu BM nezdinde bildirmiştir. (Türk Dışişleri Bakanlığı’nın 30 Ocak 2007 tarihli basın bildirisi.) Bu antlaşmanın imzalanmasından sonra Türkiye tarafından antlaşmanın Türkiye ve KKTC’nin Kıbrıs Adası’nın etrafındaki deniz alanlarında mevcut hak ve menfaatleri ni dikkate almadığı, GKRY’nin tek başına bütün Ada’yı temsil etme yetkisinin bulunmadığı bildirilmiş, her hal ve kârda böyle bir antlaşmanın yürürlüğe konulmaması talep edilmiştir. 
55 Dow Jones, “Cyprus, Israel define Sea Border for Energy Search,” 17.12.2010, erişim tarihi 17.12.2010, 
http://www.rigzone.com/news/article.asp?a_id=102276&hmpn=1. 
56 5 Aralık 2008 tarihinde ise açık kaynaklarda Suriye ve GKRY’nin, bakan düzeyinde hidrokarbon aramalarında işbirliği yapılması ve münhasır ekonomik 
bölge sınırlarının belirlenmesi konularını görüştüğü, teknik düzeyde görüşmelerin yapıldığı ve bilgi alışverişi için aralarında bir gizlilik anlaşmasına vardıkları haberleri yer almıştır. Bu kapsamda; Ağustos 2010 ayı sonunda GKRY Başkanı Suriye’yi, Kasım 2010 ayında ise Suriye Devlet Başkanı GKRY’yi ziyaret etmiş, özellikle Suriye Devlet Başkanı’nın GKRY ziyareti sonrasında açık kaynaklarda yer alan iki ülke arasında MEB anlaşması imzalandığına dair haberler Suriye tarafından yalanlanmıştır. 
57 Sertaç Hami Başeren, “Doğu Akdeniz’de İş İşten Geçmeden…,” erişim tarihi 09.10.2011, 
http://www.tudav.org/index.php?option=com_content&view=article&id=95%3Adou-akdeniz-serhat-h-baeren&catid=40%3Amuenhasr-ekonomik-boelge&Itemid=54&lang=tr. 
58 GKRY tarafından MEB ilanı maksadıyla BM’ye verilen harita. Bu harita Doğu Akdeniz Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (DAÜSAM) 20-21 Mart 2008’de Gazi Magosa'da düzenlediği“International Conference on Middle East and North Cyprus Relations: Perspectivesin Political, Economicand Strategic Issues” başlıklı konferansta ASAM Kıbrıs-Yunanistan Uzmanı Sema Sezer tarafından sunulan ve daha sonra da çeşitli dergilerde yayımlanan“ DOĞU AKDENİZ’DE RUM PETROL ARAMA  RUHSATLARI VE EKONOMİK BÖLGE ANLAŞMALARI ” tebliğinde yayımlanmıştır.
BM sitesinde bir süre bulunan harita daha sonra kaldırılmıştır. Ancak Türk deniz yetki alanlarında araştırma faaliyeti icra etmesine izin verilen Hamburg Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsüne bağlı Maria S.Merian isimli geminin faaliyetlerine ilişkin olarak GKRY’ nin 1 Aralık 2009’dan itibaren yayınladığı NAVTEX mesajları ile kendi Münhasır Ekonomik Bölgesi’nin belirtilen kısmında bahse konu geminin araştırma yaptığını duyurmuş olması bu haritanın geçerliliğine ilişkin bir son örnektir.59 
“Türkiye DediğiniYapar!,” Akşam Gazetesi,13.08.2011,erişimtarihi17.02.2012,
http://www.aksam.com.tr/turkiye-dedigini-yapar--61139h.html.
60 Imersia Gazetesi,8Kasım2010tarihli haberi veEleftherotipia Gazetesi, 27Aralık 2010 tarihli haberi.GKRY Parlamentosu,26 Ocak 2007 tarihinde kabul ettiği bir yasa ile Kıbrıs Adası’nın güneyinde 13 adet petrol arama ruhsat sahası ilan ederek busahaları  ihaleye açmış, ancak ihaleye açılan sahalardan sadece 12 numaralı sahaya ait haklar ABD’nin Noble Energy Şirketi tarafından satınalınmıştır
61 “Türkiye'ye Akdeniz'de Büyük Oyun,” Bugün Gazetesi, 29.11.2011, erişim tarihi 16.02.2012, 
http://medyarazzi.com/haber/20111129/452762/0/turkiye-ye-akdeniz-buyuk-oyun.html. 
62 Erişim tarihi 23.09.2011, http://www.sana.sy/tur/237/2010/11/04/317205.htm. 
63 Bayram Çolakoğlu, “Papandreu'dan Sert Açıklama,” erişim tarihi 17.02.2012, 
http://balturk.org.tr/papandreudan-sert-aciklama/. 
64 Yorgos Meligonis, “İsrail Yunanistan’ın MEB’ini tanıdı,” Avgi Gazetesi, 19.02.2011. 

Son dönemde Doğu Akdeniz’e ilişkin olarak Yunan basın yayın organlarında; İsrail’in henüz resmi şekilde ilan etmese dahi, Yunanistan’ın MEB’ini tanıma yönünde karar aldığına, İsrail’in yayınladığı bazı haritalarda, Noble Energy şirketi tarafından Leviathan Havzası’ndan çıkartılacak doğalgazın Avrupa’ya taşınması amacıyla döşenecek denizaltı boru hattının Yunanistan üzerinden geçeceğine ve bu haritalarda Yunanistan MEB’inin GKRY MEB’inin devamı olarak gösterildiğine, bahse konu haritaların İsrail tarafından Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’na verildiği ancak, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı tarafından resmi bir açıklama yapılmadığına yer verilmiştir. 
65 Karadeniz’de Romanya ile Ukrayna arasındaki deniz yetki alanlarının paylaşımına ilişkin uyuşmazlığın çözülmesi konusunda 3 Şubat 2009 tarihinde verilen kararda Uluslararası Adalet Divanı, sınırlandırma yapılacak deniz alanına yansıması olan “İlgili Sahil Şeridi”ni (Relevant Coast) belirlerken Ukrayna’ya ait olan “Serpents” (Yılanlar) Adasını ilgili kıyı olarak dikkate almamış, sınırlandırma için hattın belirlenmesinde karşı sahiller arasında ortay hat (median line) metodunu kullanmış ve bu esaslar üzerinde sınırlandırmaya hükmedilmiştir. 
66 Delimitation of The Continental Shelf (United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland and The French Republic), 30 June 1977, 92; 195; 95; 203; 
International Boundary Cases: The Continental Shelf, Vol. I, Grotius Publications Limited, Cambridge, 1992, s. 363’de yer alan karar referans olarak alınmıştır. 
67 Libya-Malta Davası,par.46;Maine Körfezi Davası,par.88;Eritre-Yemen Davası,par. 103.
68 KuzeyDeniziDavalarıkararı,par.91.
69 İngiltere-Fransa Davasıkararı,par.96.
70 Libya-Malta Davasıkararı,par.47.
71 Tunus-Libya Davası kararı, par. 73.
72 Kanada-Fransa Davasıkararı,par.24. Jan Mayen Davasıkararı,par.51-53. 
Katar-Bahreyn Davası kararı,par.185.
73 UAD, Libya-Malta, Jan Mayen, Maine Körfezive Katar-Bahreyn davalarındaki kararlarında kıyı coğrafyasını en iyi yansıtan eşit uzaklık çizgisi ile 
sınırlandırmaya başlamıştır. Sadece Eritre-Yemen Davası kararında hakemlik mahkemesi eşit uzaklık çizgisi ile sınırlandırmaya başlamamıştır. 
Zira üzerinde her iki tarafında anlaştığı bir tarihi çizgi Mahkeme için başlangıçta temel sınırlandırma çizgisi olarak kabul edilmiştir. Eritre-Yemen Davası kararı, par. 139-164.
74 İngiltere-Fransa Davası kararı, par. 183, 184, 187, 192.
75 Katar-Bahreyn Davası kararı, par. 219.
76 Örneğin,Tunus-Libyadavası,par.81;Gine-Gine Bissau davası, par. 112. L.L. Herman, ‘The Court Giveth and the Court Taketh Away: an Analysis of 
 theTunisia-LibyaContinental Shelf Case’, International and ComparativeLaw Quarterly,vol. 33,1984, s. 835.
77 Kanada-Fransa davası, par. 84; Jan Mayen Davası, par. 73, 74; Eritire-Yemen Davası, par. 62, 63, 74.
78 Tunus-Libya Davası kararı, par. 96, 117.
79 Örneğin, İngiltere-Fransa Davası kararı, par. 182. Devletlerarası uygulama örneklerinden Fransa-İspanya (1974) ve Hollanda (Antilles)-Venezuella (1978) antlaşmalarında oransallık rol oynamıştır.
80 “Kapatmama” kavramı, yargı kararlarında kullanılan “non-encroachment” kavramının Türkçe karşılığı olarak kullanılmıştır. 
      Her ne kadar kapatmama kavramı non-encroachment kavramının Türkçe sözlük karşılığı değilse de, sınırlandırma hukuku çerçevesinde ifade ettiği 
mana açısından kapatmama kavramı uygun bir karşılık olarak kabul edilmelidir.
81 Örneğin, Gulf of Maine Davası kararı, par. 92, 98; Kanada-Fransa Davası kararı, par. 70.

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder