TÜRKİYE İSRAİL İLİŞKİLERİ 1946 - 2010 BÖLÜM 4
Türkiye -İsrail İlişkileri Kronolojisi
2 Nisan 1947 -İngiltere BM’e resmen başvurarak Filistin Meselesinin BM Genel Kurulu’nun gündemine alınmasını, Genel Kurul’un bu konu için özel bir oturum yapmasını, meseleyi incelemek üzere özel bir komite kurmasını ve meselenin Genel Kurul’un sonbahardaki olağan toplantısında ele alınmasını istedi.
28 Nisan 1947 - BM Genel Kurulu İngiltere’nin isteği üzerine toplandı.
15 Mayıs 1947 - BM Genel Kurulu, Afganistan, Mısır, Irak, Lübnan, Suudi Arabistan, Suriye ve Türkiye’nin red oyu verdiği toplantısında 45 oyla “BM
Filistin Özel Komitesi (United Nations Special Commitee on Palestine -UNSCOP) kurulmasına, Bu Komite’nin 11 üyeden oluşmasına, komitenin raporunu en geç 1 Eylül 1947’de sunmasına karar verdi. Komite üyesi ülkeler Avustralya, Kanada, Çekoslovakya, Guatemala, Hindistan, İran, Hollanda, Peru, İsveç Uruguay ve Yugoslavya idi. Komite 16 Haziran 1947’de Kudüs’te çalışmaya başladı.
7 Temmuz 1947 - Suudi Arabistan BM Genel Sekreteri’ne başvurarak Filistin üzerindeki manda rejiminin sona erdirilmesine, Filistin’in tek ve bağımsız
bir devlet olarak tanınmasına ilişkin bir maddenin BM Genel Kurulu’ndan geçirilmesini istedi. Aynı talep 14 Temmuz’da Irak’tan geldi.
1 Eylül 1947 - 31 Ağustos’ta çalışmalarını tamamlayan UNSCOP raporunu BM Genel Sekreteri’ne teslim etti. Rapor Azınlık ve Çoğunluk Planı olmak üzere iki ayrı yol haritası önermekteydi. Her iki plan da ilke olarak Filistin’in ister tek devletli olsun ister iki devletli olsun bağımsızlığının sağlanması ve manda yönetiminin kaldırılması, kutsal yerlerin BM kontrolünde tutulması, Filistin’in ekonomik bütünlüğünün sağlanması üzerinde duruyordu.
29 Kasım 1947 - ABD ve SSCB’nin Filistin’in taksimi tezini savunmaları sebebiyle oluşturulmuş olan Ad hoc komitelerin üzerinde çalışarak revizyondan geçirdiği Çoğunluk Planı BM Genel Kurulu’nun 181(II)A sayılı kararı olarak 13 red 10 çekimser oya karşılık 33 oyla kabul edildi. Plan BM’nin Filistin topraklarını Araplar ve Yahudiler arasında bölüştürülmesine karar vermiş oluyordu. Türkiye; Afganistan, Küba, Mısır, Yunanistan, Hindistan, İran, Irak, Lübnan, Pakistan, S. Arabistan, Suriye ve Yemen’le birlikte plana red oyu kullandı. Karar gereği İngiltere Aralık ayı itibariyle askerlerini Filistin’den çekmeye başladı.
14 Mayıs 1948 -İngiltere’nin manda yönetiminin sona ermesine birkaç saat kala Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Millî Konseyi (Vaad Leumi) yayınladığı bir deklarasyonla Yahudi devletinin kurulduğunu ilan etti. Bağımsızlığın ilanı ile Ben-Gurion başkanlığında 13 kişilik Geçici İsrail Hükümeti kuruldu.
ABD Başkanı Truman, İsrail devletinin bağımsızlığının ilan edileceği daha evvelden kendisine bildirildiği için basın sekreteri vasıtasıyla bağımsızlığın
ilanından 11 dakika sonra İsrail’in ve De Facto hükümetin tanındığını açıkladı.
14 - 15 Mayıs 1948 -İsrail’in bağımsızlık ilanından birkaç saat sonra Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak kuvvetleri üç koldan Filistin’e girmeye
başladılar. Birinci Arap -İsrail Savaşı resmen başladı. BM Güvenlik Konseyi’nin çatışmalar durmaz ve taraflar ateş-kes ilan etmezlerse BM Antlaşması’nın 39.maddesini yürürlüğe sokacağını açıklaması üzerine 18 Temmuz’da taraflar ateş-kes ilanını kabul ettiler.
14 Ekim 1948 - Ateşkes bozuldu. Mısır ordusunun lojistik destek üsleri olan Gazze, Han Yunis ve Rafa’nın birbirleri ile bağlantısını kesen İsrail ordusu
Sina Yarımadasına girdi. İsrail kuvvetleri Vâdi Arabâ’dan Kızıl Deniz’in Akabe Körfezi’ne ulaşarak Güney Filistin’i kontrol altına aldılar. İsrail - Mısır arasında mütareke 24 Şubat 1949’da; İsrail - Lübnan arasında mütareke 23 Mart 1949’da, İsrail - Ürdün arasında mütareke 3 Nisan 1949’da; İsrail -Suriye arasında mütareke 20 Temmuz 1949’da imzalandı.
11 Aralık 1948 - BM Genel Kurulu toplantısında 194(III) nolu BM kararıalındı. 15 Maddeden oluşan bu karar temel olarak üç unsur içermektedir. Birincisi üç üyeli bir “Filistin Uzlaştırma Komisyonu” kurulmuştur. Komisyona Türkiye, ABD ve Fransa seçilmiştir. Türkiye’yi komisyonda Ulus Gazetesi Başyazarı Hüseyin Cahid Yalçın temsil etmiştir. İkincisi Kudüs şehri, sınırları güneyde Bethlehem (Beytüllahim), kuzeyde Nazareth (Nasiriye) olacak şekilde BM gözetimine bırakılıyordu. Üçüncü unsur Filistinli mültecilerle ilgiliydi. Buna göre komşularıyla barış içerisinde yaşayacak olan Filistinlilerin evlerine dönmeleri sağlanacak, dönmek istemeyenlerin zararları karşılanacaktı.
28 Mart 1949 - Türkiye İsrail’i resmen tanıdı. Türkiye İsrail’i tanıyan halkı Müslüman ilk ülke oldu.
23 Ocak 1950 -İsrail Parlamentosu Kudüs’te toplanarak Kudüs’ü İsrail’in başşehri ilan etti.
2 - 9 Mart 1950 - Türkiye’de ve İsrail’de ilk maslahatgüzarlar göreve başladı.
4 Temmuz 1950 - Türkiye ile İsrail arasında “Ticaret ve Ödeme Antlaşması” imzalandı. Türkiye ile İsrail arasında siyasi ilişkilerin ilk somut adımı atılmış
oldu. Bu antlaşmadan sonra özellikle ticarî ilişkilerde gelişme gözlendi.
5 Şubat 1951 - Türkiye ile İsrail arasında “Hava Ulaştırma Anlaşması” imzalandı.
Eylül 1952 - Dünya Yahudi Kongresi başkanı Dr. Perlzweig Türkiye’yi ziyaret etti. Perlzweig ziyaretinde Dışişleri Bakanı Fuad Köprülü ile de görüştü.
Mayıs 1953 -İsrail’de bazı üniversitelerde “Türklerin İstanbul’u Fethinin 500.Yılı” başlıklı konferanslar tertip edildi. Etkinliklerin daha çok kutlama
havasında geçmesi Ankara’da memnuniyet yarattı.
19 Ekim 1954 - Türkiye ile Irak arasında yapılan ikili görüşmelerin ardından yapılan açıklamalar İsrail’de huzursuzluk yarattı. ABD Dışişleri Bakanı Dulles’ın “Çevreleme Politikası” stratejisi çerçevesinde SSCB’nin Ortadoğu’ya girişini jeo-politik olarak engellemek üzere bu ülkeler arasında bir pakt teşkil ettirilmesi düşünülüyordu. Yapılan görüşme, kurulması düşünülen Paktın temellerini attı. İsrail kurulan paktta Türkiye’nin aldığı rolün, Arap -İsrail uyuşmazlığında Araplardan yana tavır alındığının bir göstergesi olduğunu açıkladı.
24 Şubat 1955 - Türkiye ile Irak arasında “Bağdat Paktı” adı verilen bir ittifak antlaşması imzalandı. İttifaka 4 Nisan 1955’te İngiltere de katıldı. Türkiye ve
Irak Bağdat Paktı’na diğer Ortadoğu ülkelerinin de katılacağını umuyorlardı ama bölgenin siyasi atmosferi buna müsait değildi. Mısır, S. Arabistan ve Suriye Bağdat Paktı’nı batının İsrail’i korumak üzere yeniden bölgeye gelişi olarak yorumlarken; İsrail Paktın İsrail’i tehdit ettiğini, paktın İsrail’e karşı Arap saldırganlığını arttıracağını açıkladı. Bağdat Paktı Nasır’ın Batı’dan tamamen uzaklaşmasını ve SSCB’nin Ortadoğu politikasına yeniden angaje olmasının yolunu açtı.
26 Şubat 1955 - Bağdat Paktı’nı yorumlayan Irak Başbakanı, İsrail’in bu pakta hiçbir zaman üye olamayacağını söyledi.
Mart 1955 -İsrail hükümeti Türkiye’ye bir nota verdi. Notada Türkiye’nin İsrail’e yönelik geçmişte yaptığıolumlu açıklamaların altı çizilerek, Türkiye’nin
politikasında bir değişiklik olup olmadığının açıklığa kavuşturulması istendi. İsrail’in Bağdat Paktı’na yönelik eleştirel tavrı Türk tarafında rahatsızlık
yarattı. Türkiye İsrail Büyükelçisi’nin randevu taleplerine karşılık vermeyerek İsrail’in Türkiye misyonunu bir gözlem misyonu haline dönüştürdü.
19 Ocak 1956 - Türkiye, İsrail’in Suriye ve Mısırlılara yönelik şiddet eylemlerinin tartışıldığı BM Güvenlik konseyi toplantısında ABD, İngiltere, Fransa, SSCB, Belçika ve Yeni Zelanda ile birlikte İsrail’i kınadı. BM Güvenlik Konseyi aynı gün aldığı kararla İsrail’in Güvenlik Konseyi kararlarını uygulamamasından ötürü İsrail’i kınadı.
26 Temmuz 1956 - Mısır Devlet Başkanı General Cemal Abdülnasır Süveyş Kanalı’nın millileştirildiğini duyurdu. Nasır’ın kararı üzerine durumu gözden
geçiren ABD, İngiltere ve Fransa 1888 İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olan devletlerin katılacağı bir konferans çağrısı yapmaya karar verdiler.
16 Ağustos 1956 - 1888 İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olan 22 devletin katılımıyla Londra Konferansı başladı. Türkiye de, 1888 İstanbul Sözleşmesi’ne Osmanlı Devleti de taraf olduğu için Londra Konferansı’na katıldı.
23 Eylül 1956 - Fransa, Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesi meselesini BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine getirdi. Güvenlik Konseyi’nde soruna ilişkin görüşmeler devam ederken Fransa İsrail’le birlikte bir takım askerî planlar üzerinde çalışmaya başladı. Plana göre İngiltere ve Fransa’nın saldırgan gözükmemesi için İsrail Mısır’a saldıracak; Fransa ve İngiltere saldırıyı bahane ederek Kanal bölgesine asker çıkaracaktı.
29 Ekim 1956 -İsrail kuvvetleri Mısır’a saldırdı. İngiltere ve Fransa’nın taraflara gönderdiği ültimatom İsrail tarafından kabul edildi ancak Mısır ültimatomu reddetti. İngiltere ve Fransa kanal bölgesine asker çıkardı. Asker çıkarma kararı uluslararası kamuoyundan büyük tepki aldı. Fatin Rüştü Zorlu yaptığı açıklamada “İngiltere ve Fransa’nın Mısır’a karşı silah kullanmasından üzüntü duyduklarını, nedeni ne olursa olsun bu tür hareketleri uluslararası hukukun bir ihlali olarak değerlendirmek gerektiğini” söyledi.
Kasım 1956 - Bağdat Paktı’nın İngiltere hariç dört üyesi Tahran’da toplanarak İsrail’i kınama kararı aldı.
26 Kasım 1956 - Türkiye Süveyş Krizi sebebiyle oluşan ulusal ve uluslararası havanın etkisiyle İsrail Büyükelçisi Şevkati İstinyeli’yi merkeze çağırdı.
3 Aralık 1956 -İngiltere ve Fransa oluşan baskıyı azaltmak için Kanal bölgesindeki askerlerini çekeceklerini açıkladılar.
19 Aralık 1956 -İsrail’in Ankara’daki Büyükelçisi Tel-Aviv’e geri çağrıldı.
10 Ekim 1957 - Türkiye, Suriye sınırına asker yığmaya başladı. Suriye 6 Ağustos’ta SSCB ile “Ekonomik ve Teknik Yardım Antlaşması” imzalamıştı.
Bu durum Türkiye’de ciddi rahatsızlık meydana getirmişti.
21 Ekim 1957 - Türkiye ile Suriye arasında baş gösteren bunalımın sona ermesi için Kral Suud arabuluculuk teklif etti. Kral Suud’un teklifi iki tarafça da kabul edildi.
1 Şubat 1958 - Suriye ve Mısır birleşerek Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurdular. 11 Mart 1958’de Türkiye BAC’ı tanıdı.
Nisan 1958 -İsrail Başbakanı Ben-Gurion Araplara karşı bölgenin Arap olmayan unsurlarıyla bir “Çevresel Pakt” planı üzerinde çalışıyordu. Bu çerçevede İran ve Etiyopya ile müzakerelerde bulunmuştu. ABD Dışişleri Bakanı Dulles tarafından bu plandan haberdar edilen Türkiye ile İsrail arasında Çevresel Pakt için görüşmeler başladı. Türkiye’nin İsrail’le tekrar görüşmeye başlamasında Suriye ve Mısır’ın birleşme kararı etkili olmuştur.
28 Ağustos 1958 -İsrail Başbakan’ı Ben-Gurion, Dışişleri Bakanı Golda Meir, Dışişleri Müsteşarı Şimon Peres, Genel Kurmay Başkanı Zvi Zur Ankara’da Başbakan Adnan Menderes ile görüştü. İsrail heyetini taşıyan uçağın Ankara’ya iniş sebebi uçağın motorunda meydana gelen ufak çaplı bir arıza sebebiyle zorunlu bir iniş olarak duyuruldu.
29 Ağustos 1958 - Ortadoğu’da radikalliğe ve Sovyet nüfuzuna karşı Türkiye -İsrail Gizli İşbirliği Antlaşması imzalandı.
18 Mart 1960 - Türkiye ile İsrail arasında ticaret antlaşması imzalandı.
27 Mayıs 1960 - Türkiye’de ordu yönetime el koydu. Yeni yönetim Ortadoğu ülkeleri ile ilişkileri ilerletme stratejisi izledi. Bu durum ilerleyen yıllarda
Türkiye -İsrail ilişkilerinin düşük yoğunlukta devam etmesi ile neticelendi.
14 Mayıs 1967 - Mısır silahlı kuvvetleri alarm durumuna geçirildi, Sina Yarımadası’na asker sevkiyatı başladı. Ürdün’de de seferberlik ilan edildi.
BM Genel Sekreteri Sithu U Thant durumu “çok vahim” diye niteledi.
18 Mayıs 1967 - Mısır devlet Başkanı General Cemal Abdülnasır BM Genel Sekreteri’ne bir telgraf göndererek Mısır ve İsrail arasında bulunan
ve Mısır’ın isteği üzerine yerleştirilmiş olan BM Barış Gücü birliklerinin çekilmesini istedi.
22 Mayıs 1967 - Mısır devlet Başkanı Nasır yaptığı açıklamada İsrail’in Akabe Körfezi’nden Kızıldeniz’e çıkışını sağlayan Tiran Boğazı’nı kapadığını
ilan etti.
28 Mayıs 1967 - Ortadoğu’da artan gerilim üzerine Türkiye bölgede görev yapan Büyükelçilerini Ankara’da topladı. Toplantı sonrası yapılan açıklamada “ Hükümetin komşularıyla iyi dostluk münasebetleri çerçevesinde Türkiye ile Arap memleketleri arasındaki mevcut yakın ilişkileri de göz önünde bulundurduğu” ifade edildi.
5 Haziran 1967 -İsrail Mısır Havaalanlarını vurdu. Bu olay tarihe “Altı Gün Savaşları” diye geçen Arap -İsrail Savaşı’nı başlattı.
6 Haziran 1967 - Savaşın başlaması üzerine bir açıklama yapan Türkiye Dışişleri Bakanı Zafer Sabri Çağlayangil “Türkiye’nin topraklarındaki üslerin Araplara karşı bir oldubittiyle kullanılmasının söz konusu olamayacağını” söyledi.
10 Haziran 1967 - Akşam saatlerinde Suriye ile İsrail arasında yapılan bir ateşkesin yürürlüğe girmesi ile savaş sona erdi. İsrail Mısır ve Suriye
topraklarında ilerleyip, Suriye topraklarında stratejik öneme sahip Golan tepelerini ele geçirdi. Ayrıca Kudüs’ün tamamı da İsrail kontrolüne geçti.
Türkiye savaş devam ederken ve savaştan sonra Arap ülkelerine yaklaşık 600 bin dolarlık yardımda bulundu.
21 Ağustos 1969 - Müslümanlarca kutsal kabul edilen el-Aksâ Camii Denis Michael Rohan adlı birisi tarafından kundaklandı. Camide çıkan yangın
Müslüman dünyasında büyük bir infiale yol açtı.
22 Ağustos 1969 - Başbakan Süleyman Demirel bir açıklama yaparak Türkiye’nin Mescid-i Aksâ yangın felaketi karşısında bütün Müslüman
ülkelerin yanında yer aldığını açıkladı.
22 Eylül 1969 - Mescid’ü-l Aksa’nın yakılması üzerine 25 İslam ülkesi devlet ve hükümet başkanları Rabat’ta toplanarak bir İslam Konferansı Örgütü kurulması çalışmalarını başlattılar. Toplantıya Türkiye adına Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil katıldı. Çağlayangil sonuç bildirisinde Türkiye BM kararları çerçevesinde Filistin meselesinin çözümünden taraf olduğu ve Filistin meselesi nin ulusal haklar bağlamında değil insan hakları çerçevesinde ele alınması gerektiği ibaresini ekletmiştir. Konferansta Arap ülkeleri İsrail’i tanımış olan Türkiye, İran, Mali, Senegal, Nijer gibi ülkelerin İsrail’le diplomatik ilişkileri sonlandırması çağrısında bulunmuş ancak çağrı İsrail’i tanıyan ülkeler tarafından kabul görmemiştir.
12 Mart 1971 - Türk Silahlı Kuvvetleri hükümete muhtıra verdi. Görevdeki Süleyman Demirel hükümeti istifa etti.
6 Ekim 1973 - Mısır ve Suriye askerî kuvvetleri İsrail’e sürpriz bir saldırı gerçekleştirdiler. Saldırı Yahudilerin Yom Kipur Bayramı’na rastladığı
için Yom Kipur Savaşı da denilmiştir. Savaşın başlaması üzerine Türkiye tarafsızlığını ilan etti. Ancak Türkiye’nin tarafsızlığı Araplar lehine bir
tarafsızlık olmuştur. Örneğin SSCB uçakları Türk hava sahasını kullanarak Araplara silah taşımış ve Türkiye buna müsaade etmiştir. Ancak ABD,
Türkiye’deki NATO üslerini kullanarak İsrail’e yardım etmek istemiş, Türkiye buna müsaade etmemiştir.
5. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder