15 Haziran 2019 Cumartesi

1946-50 ARASI DÖNEMDE MÜFRİT MUHAFAZAKAR DEMOKRATLAR VE TÜRK DEMOKRASİSİNİN ALMIŞ OLDUĞU BİÇİM., BÖLÜM 3

1946-50 ARASI DÖNEMDE MÜFRİT MUHAFAZAKAR DEMOKRATLAR VE TÜRK DEMOKRASİSİNİN ALMIŞ OLDUĞU BİÇİM., BÖLÜM 3



IV. MMD'NİN DP'DEN TASFİYESİ


12 Temmuz Beyannamesi, gerginleşen iktidar-muhalefet ilişkisinde, daha doğru bir ifade ile İnönü ile DP Kurucuları arasında bir yumuşama meydana
getirmişse de, hem iktidar hem de muhalefet kanadındaki "müfritler"in tasfiye
edilmesi gibi bir siyasal sonuç da doğurmuştur.21 Ağaoğlu'nun anlattıklarına
bakılırsa, İnönü, Beyannameyi yayımlarken, kafasında şunları planlamıştır: 12
Temmuz Beyannamesi Demokratlar arasında önce şaşkınlık yaratacak, sonra da
muhalefet içinde ayrılık yaratacaktır. 12 Temmuz Beyannamesi eğer planlı bir
düşünüşün sonucu ise, gerçekten de Demokratlar arasında çoktan beri başlamış
olan ayrılığın fiile neticeleri Beyannameden sonra iyice belirmeye başlamıştır
(Ağaoğlu, 1992: 213-214). 

İnönü'nün hangi saikle hareket ettiği net olarak bilinemese de, Beyannamenin 
uygulama halinde tahakkuk ettiğini göstermek için, DP Muğla mebusu 
Nuri Özsan'ı yanına alarak Doğu vilayetlerine bir seyahat tertip etmiştir. 

Özsan, İnönü ile aralarında, (1) partilerin "müfrit" elemanlarının tasfiye edilmesi gerektiğini ve (2) milletvekili ödeneklerinin artırılması konularının görüşüldü-ğünü DP GİK' e iletmiştir. Ayrıca Özsan, seyahat esnasında İnönü'nün kendisine şöyle dediğini de belirtmiştir: "Ben hem devlet hem parti başkanıyım. Kendi partimin içindeki müfritleri halledebilirim.
Fakat siz ne yapacaksınız? Mesela Yusuf Kemal Tengirşenk işini nasıl
halledeceksiniz?". Nitekim, o günlerde Samet Ağaoğlu, Nihat Erim'i ziyaret
etmiş ve Erim, Ağaoğlu'na, Tengirşenk'le birlikte Öner, Aldoğan, Tahtakılıç ve
Bölükbaşı' nın tasfiyeleri meselesinin ne olduğunu sormuştur. Ayrıca Erim,
Ağaoğlu'na, tasfiye meselesini Köprülü'nün kendisine söylediğini de aktarmıştır  (Doğan, 1964: 260-261; Demokrat Parti Kurucuları Bu Davanın Adamı Değildirler, 1949: 23).

< Osman Bölükbaşı'nın DP'den istifa süreci yaklaşık bir yıl kadar sürmüştür. 
Bu süreçte yaşananlar için, bkz. (Çaylak, 2004: 89- ıo3). Bölükbaşı, kendine has bir üslupla istifası hakkında şöyle konuşmuştur: "DP'den ayrılmakla demokrasi
davasından ayrılmadım ... Hareketim bir din değiştirmek değil, sadece arkasında
namaz kılınamayacak bir imamın bulunduğu camiyi terk ederek, başka bir camiye geçmektir". (Kudret, 12. i ı. 1948).>

<  Bu süreçle birlikte, CHP'de "mü/rit" kesimin temsilciliği yapan Başbakan Peker, Yardımcısı Mümtaz Ökmen ve Cevdet Kerim İncedayı gibi siyasilerin, İnönü'nün rehberliğinde hareket eden ve başını daha çok Nihat Erim' in çektiği "mutedil" denilen 35' lerin, parti meclis grubu toplantısında Peker aleyhine oy vermesi ile birlikte, siyasetteki ağırlıkları ortadan kaldırılmış ve zaten i947'nin Eylül ayı başlarında Peker Hükümeti de istifa etmiştir.>

Gerçekten de bu çerçevede, önce Aldoğan, 18 Aralık 1947' de, yazdığı
sert yazılar ve yaptığı ateşli nutuklar yüzünden DP GİK'te, tabir caizse hesaba
çekilmiş (Saçlıoğlu, 1990: 25-26), ardından 12 Temmuz Beyannamesi' ne
muhalefet eden Tengirşenk, gerek basın, gerekse DP Kurucuları tarafından
eleştirilerek, DP'den tasfiye edilmeye çalışılnuştır.22 Tüm bu olanlara bakarak,
DP'de "mü/rü" temizleme işini, özellikle Köprülü-Erim ekseninde, iktidar ve
DP liderlerinin bir şekilde görüştüklerini ileri sürmek yanlış olmasa gerektir.
Öte yandan, "müfritler"in DP'den tasfiyesinde, milletvekillerinin
ödeneklerinin artırılması da önemli bir rol oynanuştır. Ödeneklerin artırılması
fikri İnönü'den gelmiştir.  İnönü'nün ödenekler meselesiyle DP saflarında bir
ikilik yaratmak ve DP'nin muhalefetini yumuşatmanın hesabını yaptığı iddia
edilmiştir (Ağaoğlu, 1992: 214). 1947'nin sonlarında milletvekilleri
ödeneklerini artıran kanun, Meclis'te iktidar milletvekillerinin oyları ile kabul
edilmiştir. Artan ödeneklerin ne yapılacağı konusu DP' de tartışmalar neden
olmuştur. Çözüm olarak, DP milletvekillerinin maaş farklarını partiye
bırakmaları kararlaştırılır. 

Bu karar, DP'yi karıştırnuş ve bir kısım milletvekillerinin itirazlarına yol açnuştır. Bu ödenek meselesi de diğer ayrılık konularında olduğu gibi, sonraları, DP genel merkezi (yani Köprülü, Menderes, Bayar üçlüsü) tarafından "müfrit" sayılan kimselerin partilerin atılmasında bir bahane olarak kullanılmıştır. Maaş farklarını partiye verdikleri halde bazı kişiler, sırf "sivri" ya da "mü/rü" oldukları için kamuoyunun yadırgamayacağı ödenek bahanesine dayanılarak partiden ihraç edilmişlerdir.

DP'nin parçalanması ve "müfrit muhafazakarlar"ın kurduğu MP'nin
doğumuna yol açan olayların belki de en önemlisi, DP'nin İstanbul il başkanı
KENAN Öner'in önce başkanlıktan sonra da partiden istifasıdır. KENAN Öner, 27 Aralık 1947 tarihinde, DP İstanbul il başkanlığından istifa etmiştir. 

Öner, istifasında Kurucular tahakkümünden, zümre siyasetinden yakınmış ve İnönü'yü sevindirmek için Aldoğan ve Tengirşenk gibi ivazsız ve ihtirassız hizmet
aşkıyla çalışan kimi partililerin, GİK' e çağrılarak ifadelerinin alındığını
söyleyen Öner, CHP kadar DP'nin de "efendisi" haline getirilen İnönü'nün
istekleri doğrultusunda Kurucular tarafından partide bir tür "mutedil-müfrit"
ayrımının yapıldığı ve müfritlerin partiden uzaklaştırılmaları için her türlü
tedbirin alındığı suçlamasında bulunmuştur (Vatan, 12.2.1948; Cumhuriyet, 12.2.1948). 

< Örneğin basında, "... DP liderleri ile pek çok konuda ters düşerek parti içinde takım ahengini bozan Yusuf Kemal Tengirşenk, D? idare heyetinden ayrıldı" ifadesi kullanılmıştır (Vatan, 24. 12. 1947). >
< Bu konuda İnönü, Erim ve Nuri Özsan arasındaki konuşma için, bkz. (Doğan,I 964: 261). >



Öner, 16 Ocak 1948 tarihinde, yani DP' nin İstanbul il kongresinin
yapılacağı 18 Ocak'tan iki gün önce de, DP'den istifa etmiştir (Vatan,
17.1.1948). Öner, istifasından sonra Bayar'a bir mektup yazmış ve " ... Millete
hizmetten ziyade 4-5 kişilik bir zümre tahakküm ve saltanatı kurdunuz ...
Demokrasi Halk Partisi 'nde okuduğunuz derslerle değil, millet iradesinin
halelden siyaneti ile başlar" demiştir (Yeni Sabah, 17.1.1948).

Öte yandan, istifa ile Bayar-Menderes-Köprülü üçlüsüne karşı el altından
bir hareket başlatıldığı, Anadolu' da bir olağanüstü kongre tertip edilmek
istendiği ve bununla da Bayar ekibinin yılularak Öner başkanlığı ve Mareşal
fahri önderliğinde yeni bir harekete zemin hazırlanmak istendiği iddia
olunmuştur (Yalman, 1997: 1419-20). Ayrıca, Vatan'da Mümtaz Faik Fenik de,
müfritIere yönelik şiddetli bir kampanya başlatmıştır (Vatan, 10.2.1948). Bu
türden saldırıları, müfrit kanattan sayılan Hikmet Bayur, muhalefetin DP
zihniyeti ile yaşayamayacağını ve Bayar gibi konuşanların ancak, yeni bir
istibdat idaresi kurabileceklerini iddia eden makaleleri ile yanıtlamıştır (Bayur,
1948; Yeni Sabah, 30.1.1948). Bayur, başka bir yazısında da, DP'nin bu hali ile
memlekete hayır değil, zarar getireceğini, "DP iyi bir tasfiye görmezse, ilerde
bir diktatörlük idaresi kuracağım", bunun ilk örneğinin de Bayar' ın Balıkesir
nutkunda söylediği, "Nizamname hududu dışına çıkanlar kulaklarından tutulup
Haysiyet Divam 'nda atılırlar" cümlesi ile verildiğini iddia etmiştir (Yeni Sabah, 10.2.1948).

Öte yandan, DP içinde yaşanan iç parçalanma ve ayrılıkların bir nedeni
de GİK ile Parti Meclis Grubu arasında yaşanan gerilim ve kavgalardır. Bayar,
ilk zamanlar Meclis Grubu ile Menderes-Köprülü hizbi arasında bir uzlaşma
yaratmak isteyen bir görünüm vermiş ve epey tereddüt geçirmişse de, Köprülü-
Menderes hizbinin resti karşısında, daha fazla dayanamamış ve tavrını genel
merkezden yani ılımIılardan yana koymuştur (Kudret, 27.2.1948).24 Bu arada,
Meclis'te Mithat Sakaroğlu, Osman Nuri Köni, Emin Sazak ödenekler
konusunda Bayar'ı hedef alan sözler sarfetmişlerdir. Tüm bu gelişmeler üzerine
DP GİK, 9 Mart 1948 tarihli toplantısında, Muğla milletvekili Necati Erdem,
İstanbul milletvekilleri Osman Nuri Köni ile Ahmet Kemal Silivrili, Muğla
milletvekili Mithat Sakaroğlu ile Afyon milletvekili Sadık Aldoğan'ın,
Haysiyet Divanı'na verilmesine ekseriyetle karar vermiştir 
(Yenİ Sabah,10.3.1948; Esirci, 1999: 509-510).25

< Toker, tereddütlerinİn sonunda Bayar, Meclİs Grubu yanında vazİyet alsaydı,
Türkİye'nin demokrasi tarihinde ne bir Menderes, ne bİr Köprülü yer bulurdu,
aksine mesela bir Tahtakılıç veya Ahmet Oğuz gibi MP'lilerin birİnci planda
olabileceklerini söylemektedir (Toker, 1970: 302). >

Bunun üzerine, DP GİK'teki "müfrit demokratlar"dan Yusuf Kemal
Tengirşcnk, Enis Akaygen, Emin Sazak, Ahmet Tahtakılıç, Ahmet Oğuz ve
Hasan Dinçer partide yaşanan gelişmelerden ve en son alınan haysiyet divanı
kararlarından memnun olmayarak LO Mart 1948 tarihinde GİK üyeliğinden
istifa ettiklerini açıklarruşlardır. İstifalarında, Kurucuların tahakkümü altında
olduğunu iddia ettikleri GİK çoğunluğunun, son aylarda partinin temelini
yıkacak tutum ve eylem içinde hareket ettiklerini, partide tenkit hakkını ortadan
kaldırdıklarını ifade etmişlerdir (Kudret, 11.3.1948).26

Bu arada genel merkez de tasfiyelere devam etmiştir. II Mart 1948
tarihli DP GİK toplantısında, Afyon mebusu Hazım Bozca ile Çanakkale
mebusu Ali Rıza Kırsever'in haysiyet divanına verilmesine ittifakla karar
verilmiştir.27 16 Mart 1948 tarihli toplantıda da, GİK'ten istifa eden 6 üyenin
toptan haysiyet divanına verilmesine, Suphi Batur'un muhalefet reyiyle karar
verilmiştir (Ağaoğlu, 1992: 559-568). Bu kişiler, 24 Mart 1948'de haysiyet
divanı kararı ile partiden çıkarılmışlardır (Vatan, 25.3.1948). Daha sonra DP'li
bir kısım mebus, ihraçların büyük kongre tarafından tasvip edilmesine kadar,
çıkarılanların grup toplantılanna alınmala-rını savunmuşlardır. Bu istekleri,
kabul edilmeyince büyük kongreye kadar parti grup toplantılanna katılmama
kararı alrruşlardır. DP'de yaşananlan "Kurucular diktatoryası" olarak
nitelendiren 10 DP' li milletvekili de, Nisan 1948 tarihinde parti Meclis grubuna
devam etmemeye karar verdikleri yönünde bir beyanname yayınlarruşlardır.
Beyannamede, büyük kongre tarafından haysiyet divanına yedek üye
seçilmediği ve zamanla haysiyet divanı asıl üyelikleri boşaImış olduğu
belirtilerek, haysiyet divanı üyelikleri parti kurucuları na ram olan kişilerce
doldurularak, çıkarmaların bu surette yapıldığı iddia edilmiştir.28

< Karara muhalif olanlar, Yusuf Kemal Tengirşenk, Emin Sazak, Enis Akaygen,
Ahmeı Tahtakılıç, Ahmet Oğuz ve Hasan Dinçer'dir. >
< DP içindeki parçalanmanın en önemli kanıtı sayılan, söz konusu GİK üyelerinin
istifa mektubu için, bkz. ( Ağaoğlu, 1992: 547).>
< 11-12 Mart 1948 tarihlerinde toplanan GİK zabıtları okunduğunda DP' de alınan tüm karar ve uygulamalarda gerçekten bir tür "Kurucu Diktatoryası"nın olduğu anlaşılmaktadır. Belirtilen tarihli Genel İdare Kurulu toplantı ve alınan kararlar için, bkz. (Ağaoğlu, 1992: 549-558).>
< Demokrat Parti Kurucuları Bu Davanın Adamı Değildirler, 1949: 69. Gerçekten de, birinci kongrede seçilen haysiyet divanı Üyelikleri, o tarihe kadar boşalmıştı. 
9 üyeden geriye sadece Fuat Hulusi Demirelli ve Hamit Şevket İnce kalmıştı. Ayrıca kongrede haysiyet divanına yedek üye seçilmemişti. Haysiyet divanı boşaldığı için, kongrenin toplanarak yeniden seçim yapması gerekirdi. Fakat Kurucular amaçlarını gerçekleştirmek için sahte bir haysiyet divanı teşkil etmişlerdir. Kurucular bunu yaparken, büyük kongrenin zabıılarını tahrif etmişlerdir. Haysiyet divanı seçimine ilişkin sayfalar yerinden çıkarılmış, imha edilmiş ve yerlerine istedikleri kişilerin ismi doldurularak, başka kağıtlar eklenmiştir. Önceki zabıtlarda tasnif heyetinin imzaları olmasına rağmen, eklenen sayfalarda imzalar yoktur. Sonradan bir kişiye imza attırmışlar dır. KENAN Öner, zabıtların tahrif edildiğini belirterek, "Benim ve arkadaşlarımın imzaları nerde, onu göstersinler" demiştir. Kurulan sahte haysiyet divanı ile İnönü'nün 12 Temmuz Beyannamesi'nde "şirretler" adını verdiği ve
listesini Bayar'a tevdi ettiği "müIri! demokratlar" bir bir partiden ihraç
edilmişlerdir. Kudret, 14. 6. i949. Yukarda yazılanlar, Kudret gazetesinin
iddialarıdır. Ancak, DP genel merkezince de tekzip edilmemiştir. Bu konu ile ilgili
olarak, GİK üyesi ve tüm işlerin içinde olan birisi olan Ahmet Tahtakılıç da,
kongrenin seçim tasnif listelerinin değiştirilerek, sureta bir haysiyet divanı teşkil
edildiğini ileri sürmüştür. Tahtakılıç, sekreter odasından kongre zabıtlarını
istediğini, tetkik ettiği zaman da divana ait tasnif listelerinin bir kısmının hala
mürekkebinin rengi değişmemiş ve bozulmamış kağıtlarda olduğunu gördüğünü
anlatır. Daha sonra Bayar, Parti dosyalarının kendi malumatı olmadan Tahtakılıç
tarafından görülmesinden şikayet etmiştir. Bkz., Demokrat Parti Kurucuları Bu
Davanın Adamı Değildirler, 1949: 57-58.>

< Bu benzetme, DP GİK toplantısında Refik Koraltan tarafından yapmıştır (Yeni
Sabah, 27.03. 1948).>>

DP' den tasfiye edilen ya da istifa eden bağımsız milletvekillerinden 13
tanesi, 13 Mayıs 1948'de Meclis'te "Müstakil Demokratlar Grubu" adı ile
yeni bir grup kurmuşlar ve büyük kongre toplanıncaya kadar bağımsız bir grup
olarak kalmaya karar verdiklerini açıklamışlardır (Kudret, 18.5.1948). Ancak
ilerde görüleceği gibi, DP Büyük İkinci Kongresi, grubun tezlerini kabul
etmemiş ve ihraçları onaylamıştır. Müstakil Demokratlar da ilerde "müfriı
demokratlar"ın kuracakları MP' ye katılacaklardır (Tahtakılıç, 1989: i12).

Diğer taraftan, DP içindeki MMD'nin hareketinin Çerkez Ethem'in
ayaklanmasına benzetilmesi29 konusunda Bölükbaşı, "Mesnedsiz ve delilsiz
olarak ... Çerkes Ethem 'lerle kıyaslamak yoluna sapanların, ellerinde iktidar
olsa ... idam sehpaları kurarak, muarızlarını ipe çekecekleri muhakkaktır .

... Büyük Kongre 'yi toplamayarak millet önünde hesaplaşmaktan kaçınanların
milletin beklediği hürriyeti bu memlekete getirmek şöyle dursun, birer hürriyet
ve demokrasi diktatörü olacaklarına hükmetmek için/azla bir düşünceye lüzum
yoktur sanırım" diye konuşmuştur (Tasvir, 2.4.1948). 

Yine, DP' den ilk ihraç edilen Dr. Mustafa Kentli de, DP Kuruculannın ruhlarında otoriler ve totaliter bir mektebin izlerinin bulunduğunu, onlar için önemli olanın halk efkan değil, halkın "şuurlu parçası"nın fikri, yani kendi kanaatleri olduğunu iddia ederek, DP kurucularının memlckete fikir ve söz hürriyeti getirerneyeceğini, çünkü, demokrasi prensiplerinin ilkin parti içinde ve muhalefette iken tatbik edilmesi gerektiğini dile getirmiştir (Kentli, 1948). DP' deki buhranın cereyan ettiği günlerde, Tasvir'de Hamdullah Suphi Tanrıöver'in bir makalesi yayınlanır. 

DP Kurucularını muvazaa ve sahte demokratlıkla suçlayan ve DP' den ayrılarak
MP'yi kuracak olan MMD, devamlı bir surette bu makaleye göndermede
bulunacaklardır. Bu makalede Tanrıöver, makalenin yazıldığı tarihten sekiz ay
önce DP Kurucuları (Bayar, Köprülü ve Menderes) ile Bayar'ın evinde
yaptıkları bir sohbetten bahsetmiştir. DP'den ayrılanların muvazaaya delil
olarak kullandıkları bu yazıda Hamdullah Bey, Bayar, Köprülü ve Menderes'e
bir takım sorular sormuştur. Hamdullah Suphi' nin yazısında, DP Kurucularının
sorulan sorulara karşılık, ihtilale ve karışıklığa karşı olduklarını, İnönü ile bir
şekilde "gizlice" anlaştıklarını, 1950 seçimlerinin kanuni vaktinden evvel
yapılmasına taraftar olmadıklarını ve İnönü'den daha iyi bir devlet başkanı
olmadığına inandıklarını belirten yanıtlar verdiklerine ilişkin bir iddia vardır
(Tanrıöver, 1948). Bu makale de, muvazaanın bir belgesi olarak gösterilmiştir.

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder