1946-50 ARASI DÖNEMDE MÜFRİT MUHAFAZAKAR DEMOKRATLAR VE TÜRK DEMOKRASİSİNİN ALMIŞ OLDUĞU BİÇİM., BÖLÜM 2
Fakat genç kuşaklardan başkalarının ve bu arada Samet Ağaoğlu ile Bölükbaşı 'nın seçilmesini benimsemiyorlardı. Özellikle Orta Anadolu, Karadeniz, Orta Batı ve Doğu illerinden gelen delegelerin pek çoğunun, Parti müfettişLeri olarak Bölükbaşı- Ağaoğlu ikilisine gösterdikleri sevgi karşısında, Menderes ve KöprüIü rahatsız olmuşlardır. Çünkü onlar, bu iki aktif, hırslı ve muhalif tabiatlı gençlerin GİK'e girerek, kendilerinin nüfuzlarını sarsmalarını istemiyorlardı (Ağaoğlu, 1992: 46).
Onların seçilmesi demek, Kurucuların parti üzerindeki inhisarının
zayıflaması demekti. Her ikisi de DP müfettişi olarak Anadolu'yu karış karış
gezmişler ve pek çok il, ilçe ve belde teşkilatlarını kurmuşlardı.ll Gizli oyla
yapılan seçimde, genç kuşaklardan Ahmet Tahtakılıç, Ahmet Oğuz, Hasan
Dinçer ile Samet Ağaoğlu GİK'e girmişlerdir.12 Ağaoğlu'nun anlattıklarına
bakılırsa Bölükbaşı kulis aralarında, delegelere kendisini, "Ne de olsa
hamurları tek parti devrinin teknesinde yoğrulmuş Kuruculara karşı Genel
idare Kurulu 'nda demokrat düşüncenin bir garantisi olmak" vaadi ile takdim
etmiş, nefes nefese konuşması ile delegeden delegeye koşmuş, ancak isteğine
kavuşamamıştır (Ağaoğlu, 1992: 58-59).
DP'nin Birinci Kongresi'nde yaşandığı ileri sürülen bir başka gelişme de,
parti içinde bir grubun, Mareşal Çakmak'ı Bayar yerine DP'nin liderliğine
geçirmek yönünde bir girişimidir. Bunlar DP İzmir il haysiyet divanı üyelerinden
Dr. Mustafa Ali Kentli önderliğinde (ileride görüleceği üzere, Mustafa
Kentli DP içinde kuruculara karşı ilk muhalefeti başlatan ve daha sonra partiden
ihraç edilen ilk "müfrit"tir), emekli general Rasim Aktuğ ve arkadaşlarıdır
(Ant, 12.2.1947). Onların nazarında Bayar' ın günahı, 1946 seçimlerinin
sonucunu fiilen ve hukuken kabul etmek, CHP' ye ve bilhassa İnönü'nün
muhataplığına rıza göstermekti. Gerçekten de Mareşalcilerden İzmirli Dr.
Mustafa Kentli, DP'nin il haysiyet divanı üyeliğinden 1947 içinde istifasını
verirken o günler hakkında bir ifşaatta bulunmuştur. Kentli, kongre esnasında
başkan Kenan Öner'in bir emrivaki yaparak Mareşal'i DP lideri seçtirmek
istediğini belirtmiştir.
< Bu konuda Bölükbaşı, DP'nin kurulduğu günlerde her il ve ilçede teşkilatlanmasınınzorluklarından bahsetmiş ve kendisinin özellikle İç Anadolu, Güney ve KuzeyBölgelerde partinin teşkilatlarını kurduğunu belirtmiştir. Ayrıca Bölükbaşı birölçüde Parti Kurucularını kastederek, "Onlann giremediği şehirlere bizler giderek,Partinin tüm yurt sathında teşkilatlanmasını temin ettik" diye konuşmuştur."Osman Bölükbaşı ile Yapılan Görüşme", 16.03.2001. >
< Kongrede 548 delegeden verilen 548 oyun 541 'ini kazanan Bayar, DP genel
başkanlığına seçilmiştir. GİK üyeliklerine seçilen zatların en çok rey alanları sırasıile şöyledir: I-Emin Sazak 2-Adnan Menderes 3- Refik Koraltan 4- Fuat Köprülü 5-Refik Şevket İnce 6- Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu 7-Cemal Tunca 8- Yusuf KemalTengirşek 9- Akmet Tahtakılıç ıo- Ahmet Oğuz 11- Enis Akaygen 12- SametAğaoğlu 13- Cemal Ramazanoğlu 14- Hasan Dinçer. Bkz. (Mete, 1947: 49-50). >
Nihayetinde DP Birinci Büyük Kongresi, Anayasaya aykırı kanunların
tasfiyesi, Seçim Kanunu'nun güvenceli hale getirilmesi, devlet başkanlığı ile
parti başkanlığının ayrılmasını isteyen Hürriyet Misakı'nı ilan etmiş ve bunlar
yerine getirilmediği müddetçe, Meclis'ten çekilip "sine-i millet"e dönme yetkisi
verilmesi kararının Kurucuların hakim olduğu GİK' e verilmesini karara
bağlamıştır. Başlarında Öner'in bulunduğu bir hizip (müfritler) şiddetli hareket
edilmesini ve DP mebuslarının istifaların! vererek sine-i millete dönülmesini ve
CHP iktidarının gayr-ı meşru olduğunun ilan edilmesini istiyordu. Samet
Ağaoğlu, Bölükbaşı, Mükerrem Sarol, Osman Kapani ve İsmet Bozdağ bu
düşüncede olanlardandı. Bunlara ilaveten kongrede delegelerin pek çoğu,
büyük kongreye ait olan Meclis'ten çekilme yetkisinin, Kurucuların hakim
olduğu GİK'e verilmesi taraftarı olmamasına rağmen, Kurucular bu konuda
ağırlıklannı koyarak istedikleri kararı çıkartmışlardır (Goloğlu, 1982: 155).
III. 12 TEMMUZ BEYANNAMESİ'NİN YAYIMLANMASI VE MMD'NIN ALDlGI TAVIR
Kongre'de alınan kararlar, iktidan memnun etmemıştır. Hükümet çevreleri, kongrede alınan kararları, "Hürriyeti baltalama misakı" ve "Kanun ve nizam fikrini yıkmak istidadı gösteren gayretler" olarak nitelendirmiştir.
Ulus gazetesi, Bayar'ı öven, fakat Mareşal'in etrafında kümelenen müfritieri
eleştiren bir yazıda, Bayar ve arkadaşlarının Mareşal ve Öner gibi pek müfrit
oldukları söylenen kimseleric bir uzlaşmaya mı gidecekleri yoksa, gelecekte
onlardan bir fedakarlıkta mı bulunacaklarına temas eder. Ayrıca, DP liderleri ile
görüşen Hamdullah Suphi Tanrıöver'in, Bayar ve arkadaşlarından İnönü'ye
iletilrnek üzere Çankaya'ya şu mesajı ilettiği zikredilir: "İfratçılara karşı bu
kadarını yapmak zorunluluğundaydık" (Toker, 1970: 234).
Eğer bu söz doğruysa, DP liderleri öncülüğünde ilerlediği söylenen Türk demokrasisinin sağlıklı bir zeminde yükselmediğini göstermektedir.
< Kentli bu ifşaatında şöyle demiştir: "Ankara'da Büyük Kongre devam ederken
Mareşal 'in evi bir kabe gibi ziyaret edildi. Kongre içinde yaratılmak istenilen
Mareşal aleyhtarlığı bir sabun köpüğü gibi söndü. Eğer Mareşal DP'nin başına
geçmek isterse, bunu biz DP için kat'i bir zafer amili olarak kabul ederiz ... Fakat
Mareşal kongre devam ettiği müddetçe böyle bir arzu izhar etmedi". (Son Posta,ıı. 2.1947; Cumhuriyet,lA. 2.1947).>
Öte yandan, iktidar ile muhalefet arasında 21 Temmuz seçimlerinden
sonra başlayan ve hemen hemen her konuda gittikçe şiddetlenen anlaşmazlıklar,
çatışmalar öyle bir aşamaya gelmişti ki, Eroğul'un da belirttiği gibi, uzlaştırıcı
bir girişim olmadığı taktirde, çok partili rejimin bir çıkmaza sürüklenmesi
tehlikesi ile karşı karşıya bulunuluyordu (Eroğul, 2003: 55). İktidar ile
muhalefet arasında ilk bahar havası, İngiltere parlamentosunun davetlisi olarak
Londra'da bulunan Nihat Erim ile Fuat Köprnlü arasında atılrruş ve Köprülü,
bir anlamda, DP içindeki "müfritler"in aşırı propaganda usullerinden
vazgeçirtileceğinin teminatını vermiştir (Toker, 1970: 257).14 Daha sonraları,
bu ikilinin getirdiği haberler neticesinde İnönü-Bayar görüşmeleri yapılacak ve
12 Temmuz Beyannamesi' ne giden yoldaki engeller bir bir aşılacaktır. O
dönemde, Ahmet Emin Yalman da, İnönü-Bayar görüşmesi için her iki tarafta
irtibat halinde olmuş ve kendisinin ifadesiyle, bir tür "arabulucu" rolüne
soyunmuştur (Yalman, 1947).15 Aynı dönemde başka kollardan da,16 iktidar ile
muhalefeti uzlaştırma girişimlerinde bulunulmuştur. Bu çerçevede Başbakan
Recep Peker ile Bayar arasında bir çok görüşme yapılrruşsa da bir sonuç
alınamarruştır. Devreye Cumhurbaşkanı İnönü girmiş ve Bayar'la bir çok
görüşmede bulunmuştur. Bu görüşmelerde Bayar, İnönü 'ye birtakım teminatlar
vermiştir. Bunlar; DP'nin muhtelif hatiplerinin (Bölükbaşı, Aldoğan ve Öner
gibi sert muhalefet yanlıları kastediliyor) hareket ve sözlerinden doğacak
mesuliyetten Bayar'ın sorumlu olması, DP içinde "mü/rir" kimseler hakkında
icap eden muamelenin yapılması, İnönü'nün arzusu hilafına Meclis'te ve
partide bir hareket olmayacağının teminatı ve ordunun politikaya
karıştırılmasının tamamen aleyhinde olduğunun gösterilmesidir (İnönü, 2001:455).
< Ayrıca, bkz., Demokrat Parti Kurucuları Bu Davanın Adamı Değildirler, Haz.
Müstakil Demokratlar Grubu (Ankara: Yeni Matbaa, 20 Haziran 1949): 12.>
< Burada Yalman, İnönü-Bayar görüşmesinin tek çıkar yolalduğunu savunmakta ve muvazaa iddialarını reddetmektediL Ayrıca "arabulucu" rolü için, bkz. (Emin
Yalman, Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim (İstanbul: Rey Yay., İkinci
Baskı, 1997): 139.>
< CHP kanadından Vehbi Koç-Mümtaz Ökmen, DP kanadından Üzeyir Avunduk-
Emin Sazak görüşmeleri. Bkz. Demokrat Parti Kurucuları Bu Davanın Adamı
Değildirler, Haz. Müstakil Demokratlar Grubu (Ankara: Yeni Matbaa, 20 Haziran 1949): 10.>
<Beyannamenin tam metni için, bkz. (Bayar, 1969: 83-84).>
Görüşmelerin ardından meşhur 12 Temmuz Beyannamesi yayımlanmıştır.
Beyannamesi'nin yayımlanması ile birlikte, DP içinde öteden beri
varolan ihtilaf iyice açığa ÇıkmıŞ ve hem CHP' de hem DP'de bir tür "mü/rir"-
"mutedil" ayrınu dillendirilmeye başlannuştır (Bayur, 1947). 12 Temmuz
Beyannamesi Türkiye' de siyasal parti hayatının gelişiminde önemlİ bir belge
olmuşsa da, sonuçları açısından bakıldığında, Türk siyasetinin, hem iktidar
hem de muhalefet saflarından "müfril" denilen kimseler ile her türlü aşırı sağ
ve sol görüşe sahip ideoloji sahiplerinin dışlanacağı dar bir çerçevede kaldığı
görülmüştür. DP Kurucuları tarafından Beyanname'nin kabulü, önce DP
GİK'te ayrılık ve bölünme yaratmış, daha sonra DP'nin diğer önde gelen
"müfrit"lerini harekete geçirmiştir. Mareşal, Bölükbaşı ve Öner gibi etkili
liderlerin etrafında toplanan müfritlerin iddialarına göre, İnönü, Türkiye'ye
demokratik bir düzen getirmekten çok, batı dünyası için göstermelik bir
muhalefet yaratmış, başına da "mutemet adamı" Bayar' i "münasip" görmüştü.
Bayar, "milli şef'e boyun eğmiş ve DP bir "muvazaa" partisi olarak siyasete
atılnuştı (Arcayürek, 1983: 155). Mareşal de, muhalefeti uyuşukluğa sevketmek
için yayımlandığına inandığı 12 Temmuz Beyannamesi' ni, "bir tilki masalı"
olarak nitelendirmiştir (Cumhuriyet, 16.8.1948). Öner'e göre ise, tüm bu olup
bitenler, iktidarın Bayar'la gizlice anlaştığını ve muhalefetin bir muvazaadan
ibaret olduğunu gösteriyordu (Öner, 1948: 22). DP GİK içinde "müfrit"lerin
sözcülüğünü yapan Tahtakılıç, 1946 seçimleri ve Hürriyet Misakı' nda alınan
kararların İnönü'yü sarstığını, bu sarsıntıyı iyi okuyan Bayar ve ekibinin meşru
müdafaa formülü ile hareket ettiğini ve kendi hesaplarına "dikensiz bir gül
bahçesi" yaratmanın peşinde, Kongre'ye hakim olan özgürlükçü akımdan
rahatsızlık duyduklarını, bunun için önce partiye ve teşkilata egemen olmak için
"müfrillerin partide yeri yoktur" formülü ile hareket ettiklerini ve bu sayede de
Milli Şef İnönü ile kadrosundan destek gördüklerini anlatır (Tahtakılıç, 1989:130-135).
Benzer şekilde Bölükbaşı da, o günlerde yaşananları ve DP Kurucularının görüşlerini, "Yeni evde eski adetler" olarak nitelendirmiş (Yeni Sabah, 7.3.1948) ve 12 Temmuz Beyannamesi karşılığında partinin mefkureci unsurlarının DP kurucuları tarafından satıldığını iddia etmiştir (Kudret,16.5.1949).
"Müfrit" denilen bu grup, çoğunlukla kuvvetli ve halk kütlesi üzerinde çok büyük etkileri olan şahsiyetlerden müteşekkildi. Yukardan verilen emirlere uyamayacak, partide sert, itaat talep eden usullere ve şahısların tahakkümüne karşı koyacak insanlardı. Kemal Karpat'ın da belirttiği gibi, bunlar genel görüşleri itibariyla "liberal", ancak CHP'lilere ve özellikle de İnönü'nün
şahsında milli şefliğe karşı "militan" hareket eden kimselerdi (Karpat, 1996:
181). Bunların görüşüne göre, DP'nin esas gayesi tek parti diktatörlüğünü ve
milli şefliği tasfiye etmekti. Bu başarılmadıkça bir uzlaşma ya da mücadelede
Adem Çaylak e 1946.50 Arası Dönemde Mıilrıt Muhafazakar Demokratlar e 29
bir duraklama söz konusu olmamalıydı (Yeni Sabah, 19.2.1948).18 Bayar ve
ekibinin izlediği "yumuşak" muhalefet politikasının, "müfril"ler tarafından
acımasızca eleştirilmesi karşısında, Bayar, kendilerinin ılımlı politikasını
elinden geldiğince savunmuş ve, "Biz 12 Temmuz Beyannamesi'ne arkamıZ!
çevirmiş olsaydık, bizi memleketi ihtitale sürüklemekle itham ederlerdi" (Vatan,
23. 1 . 1948; Esirci, 1999: 211) diyerek bir bakıma bildiriyi imzalamaktan başka
seçeneklerinin olmadığını itiraf etmiştir.
Öte yandan DP içinden Beyannameye sert tepkiler gelmeye başladıktan
sonradır ki, DP liderleri parti içindeki bu görüş ayrılığını konuşmak üzere, 22
Temmuz 1947'de, her ilden iki delegenin katıldığı Küçük İstişari Kongre'yi
toplarruşlardır. Bu kongrede de sert tartışmalar yaşanrruş ve 12 Temmuz
Beyannamesi'ni bir ölçüde reddeden bir hava oluşmuşsa da,19 DP liderleri bu
havayı dağıtmak amacıyla önce iktidara karşı sert bir bildiri yayınlarruş,
ardından kongre, Bayar'ın belirttiği, "Fiili neticelere intizar" (Bayar, 1969: 90).
Formülünü kabul ederek dağılrruştır. İnönü, DP bildirisini fazla sert
bulmuştur. Bunun üzerine, kongre delegelerini tatmin için böyle bir bildiri
hazırlarruş olan DP liderleri, bu kez de Cumhurbaşkanını tatmin için yine
görüşmeler yolunu tutmuşlardır. 26 Temmuz'da Köprülü, Nihat Erim'le, 27
Temmuz'da Bayar, İnönü ile görüşmüştür. Görüşme çok dostça geçmiş, hatta
kucaklaşıp öpüşmüşlerdir. Bayar müşkülatlarının çokluğundan yakınarak,
müfritlerin rahat bırakmadığını söylemiş ve Cumhurbaşkanına geniş izahatlar
vererek bazı müfrit isimleri sayrruştır (Toker, 1970: 27 1-272; Goloğlu, 1982: 173).
Tüm bu gelişmelerden sonra, 1946 seçimlerinden sonra "sine-i millete"
dönmek yaklaşırru ile siyasi yönünü belirlemiş olan parti içi muhalefet,
böylelikle 12 Temmuz Beyannamesini de, DP Kurucularının İsmet Paşa'nın
ağına düşmesi ve partinin Kurucular tarafından İnönü'nün kucağına terk
edilmesi olarak değerlendirerek başkaıdırmışlardır. İlk isyan edenler,
Bölükbaşl,20 Aldoğan ve Mustafa Kentli olmuştur. Kentli, Bayar aleyhinde
sözler söylemesi üzerine, 19 Haziran 1947'de haysiyet divanına verilerek erken
tarihte partiden çıkarılnuştır (Vatan, 19.6.1947).
< Bu grubun en ateşli temsilcilerinden biri olan General Sadık Aldoğan'a, "İnönü'ye niçin bu kadar sertsiniz"? diye sorulduğunda, Aldoğan Paşa, "Amacımı ve saldırı sebebini bilmeyenler vaktiyle aramızda bir şeylerin geçmiş olabileceğini düşünebilirler.
Aramızda ne kişisel ne de askerlikteki görevlerim nedeniyle hiçbir olay geçmemiştir. ısmet Paşa, beğendiğim birçok yanları olan değerli ve gerçekten büyük bir kişidir ... Ancak Milli Şef İsmet İnönü 'ye gelince ... Milli Şeflik ve onun temsilcisi İ. İnönü, özgürlük yolunda karşımıza dikilmiş en büyük engeldir ... İşte benim saldırılarım Milli Şefiikten önceki İsmet Paşa 'ya değil. kendisini bu duruma getirmiş olan Milli Şef İsmet İnönü 'yedir. Bu saldırılarımla Milli Şefin de eleştirilebileceğini halka göstermek istiyorum" biçiminde konuşmuştur. Bkz. (Saçlıoğlu, 1990: 24-25). >
< Demokrat Parti Kurucuları Bu Davanın Adamı Değildirler, Haz. Müstakil
Demokratlar Grubu (Ankara: Yeni Matbaa, 20 Haziran 1949): 20-2 ı. >
3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder