11 Şubat 2018 Pazar

SURİYELİ MÜLTECİLERE GENEL BAKIŞ BÖLÜM 5

SURİYELİ MÜLTECİLERE GENEL BAKIŞ BÖLÜM 5


 III. BÖLÜM 


SURİYE KRİZİ VE AVRUPA BİRLİĞİ 


A.AVRUPA BİRLİĞİNİN SURİYELİLERE YÖNELİK POLİTİKASI 


1. AB'nin Orta Doğu ve Suriye Politikası 

 Tunuslu Muhammed Buazizi’nin kendisini yakması ile Ortadoğu’da başlayan ve adına “Arap Baharı” / “Arap Uyanışı” denilen süreç sadece bölge ülkeleri için değil, aynı zamanda dünyaya şekil veren güçler bakımından da son derece önemli bir sınava dönüştü. AB bütün bu gelişmelerde hem kendi içinde birlik görüntüsü vermekten uzak oldu hem de özellikle Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya arasındaki ciddi politika farklılıkları çatışmalarla anıldı. Tunus’ta 
Buazizi’nin kendini yakması ile ilk hareketlenme başladığında, Fransa “isyancıların bastırılması için Tunus yönetimine destek verme” önerisinde bulunmuştu. Ancak olaylar kontrolden çıkıp Ortadoğu rejimleri teker teker bu dalganın karşısında sarsılınca, başta Fransa olmak üzere bütün AB ülkeleri politikalarında radikal değişiklik ihtiyacını hissettiler. Bu konuda en şaşırtıcı değişimlerden birisi de Libya krizinde yaşanmış, Kaddafi’nin “kazanamayacağını” farkeden Fransa, İngiltere ve İtalya önce muhalefeti örgütlemiş, ardından da BM’den çıkan müdahale kararının başaktörleri olmuşlardı. 

 Suriye’de yaşanan kriz, Ortadoğu’da yaşanan “uyanış” hareketinin son halkalarından birisi olarak aslında önemli bir tecrübe birikimi ile karşılandı. Suriye’nin başta petrol olmak üzere doğal kaynaklarının yeterince çekici olmaması, ülkede yaşanan isyan hareketine yönelik Beşşar Esed rejiminin aşırı güç kullanımı da belki de ilk kez AB içinde “daha ortak” bir yaklaşımla eleştirildi, reddedildi. AB’ye yön veren Fransa, Almanya, İngiltere ve diğer AB üyesi ülkeler 
Suriye’de yaşananlar konusunda ağız birliği içinde doğrudan Esed rejimini ve özellikle de Beşşar Esed’i eleştirdiler ve hatta suçlu ilan ettiler. Bu arada AB üyesi ülkeler, BM ve Arap Birliği’nin Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan tarafından yapılan çalışmalara da tam destek verdiklerini net bir biçimde ortaya koyarlarken, Rusya ve Çin’i de eleştirdiler.52 

 2. AB'nin Göçmenlere Yaklaşımı 


 Etkin göç yönetimi için AB, gerek göç veren gerekse AB'ye giriş için transit olarak kullanılan ülkelerle yakın işbirliği içindedir. İşbirliğine dayalı bu yaklaşım çerçevesinde AB, öncelikli üç hedefi arasında denge kurmayı amaçlamaktadır. Bunlar, yasal göçün daha iyi düzenlenmesi, düzensiz göçün engellenmesinin güçlendirilmesi ve kalkınma için göçün karşılıklı yararlarının azamiye çıkarılmasıdır. 

 Sınırların olmadığı bir serbest dolaşım bölgesi olan AB'de, ülkeler aynı temel değerleri paylaşmakta ve mültecilerin korunması konusunda yüksek standartların sağlanması amacıyla ortak bir yaklaşım benimsemektedir. Prosedürler AB'nin her yerinde adil ve etkin bir şekilde hayata geçirilmelidir. Bunu dikkate alarak, AB ülkeleri Avrupa Ortak Sığınma Sistemi'ni (CEAS) 
hayata geçirmeyi taahhüt etmişlerdir. 

 Avrupa Ortak Sığınma Sistemi , ilgili kişilerin adil ve etkin bir sığınma prosedürüne erişmeleri için ortak koruma normlarını belirleyen bir dizi kural getirmektedir. Bir dizi direktif ve düzenlemeden oluşan sistem zamanla tutarlılığını, etkinliğini ve tarafsızlığını daha da geliştiren bir dizi değişimden geçmiştir. Mevcut düzenlemenin çerçevesini belirleyen ilkeler, üye ülkelerin 
sığınmacılara onurlarını sarsmayacak şekilde ev sahipliği yapılmasında, eşit bir muameleye tabi tutulmalarında ve hangi ülkeye başvuruda bulunmuşlarsa bulunsunlar, durumlarının belirlenmiş standartlar çerçevesinde değerlendirilerek aynı sonuçlara ulaşılmasında eşit sorumlulukları olduğunu öngörür. 

 Bu ilkelerle uyum halen tüm üye ülkeler arasında tam anlamıyla sağlanamamıştır. Bazı üye ülkeler özellikle coğrafi konumları nedeniyle diğerlerine göre daha fazla baskıyla karşı karşıya kalmakta ve daha dengeli bir sorumluluk paylaşımı için çalışmalar yapılması ihtiyacı doğmaktadır. Buna ek olarak, sistemin ortaya konan çerçeve kapsamında işlemesi için uygun 
lojistik, kurumsal ve koordinasyona dayalı kapasitelerin geliştirilmesi gerekmektedir. Avrupa Komisyonu, kaydedilen gelişmelere rağmen, ortak sığınma sisteminin tam olarak başarıya ulaşmadığının altını çizmektedir. AB'de koruma ve dayanışmanın tam anlamıyla tahsis edilebilmesi için uygun sığınma mevzuatının ortaya konması çabalarının hızlandırılması gerekmektedir.53 

 a. Sayısal Veriler 


 Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verilerine göre, Avrupa'da yaşayan Suriyeli sayısı geçen 2014 yılına oranla yaklaşık 5 kat arttı.UNHCR verilerine göre, 2014’te 137 bin 947 Suriyeli'nin yaşadığı Avrupa'da 2015 yılında sayı 681 bin 713'e yükseldi. 

 Avrupa'da en fazla Suriyeli, Sırbistan'da bulunuyor. Sırbistan'da toplam 205 bin 578 Suriyeli yaşıyor. Suriyelilerin en çok bulunduğu ikinci ülke Almanya ise 153 bin 655 kişiyi ağırlıyor. İsveç'te 93 bin 268, Macaristan'da 71 bin 845, Avusturya'da 27 bin 379, Hollanda'da 22 bin 159 Suriyeli bulunuyor. Letonya 89, Estonya 42 ve Litvanya 29 kişiyle, Suriyeli sayısı en az ülkeler olarak sıralanıyor. 

 Avrupa’ya göç etmek ve daha iyi koşullara kavuşmayı hayal eden göçmenlerden, Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre 2011'den itibaren Akdeniz'de 9506 göçmen hayatını kaybetti.54 

 b. Temel Sorunlar ve Etkileri 


 Avrupa tarihsel süreçte her zaman Ortadoğu’ya ilgili duymuştur. AB’nin Ortadoğu’daki krizlere kayıtsız kalamamasının en önemli sebeplerinden biri, Avrupa’nın yakınında ortaya çıkan bu krizin Avrupa’daki güvenlik ortamına zarar vermesi ihtimali olmuştur. Suriye Krizi de AB tarafından hem güvenlik, hem de insani boyutu olan bir kriz olarak görülmüş ve bu nedenle de AB’nin bu krize müdahil olması zorunlu bir hal almıştır. AB tarafından Suriye’deki 
krizi bir yandan da kendi iç güvenliğini tehdit etme potansiyeline sahip bir kriz olarak görülmüştür. Bunun arkasında yatan faktörlerden en önemlisi, AB vatandaşlarının muhaliflere destek olmak üzere Suriye’ye savaşmaya gitmeleri olmuştur. Avrupa Komisyonu, bu kişilerin özellikle Suriye’de savaşıp geri dönmelerinin ardından AB üyesi ülkelerde güvenlik zaaflarının ortaya çıkmasına neden olacağına işaret ederek üye devletleri gereken önlemleri almaları 
konusunda defalarca uyarmıştır. AB hem Suriye’ye, hem de Suriye’deki kriz ortamından kaçan Suriyelilerin sığındıkları Türkiye, Lübnan ve Ürdün gibi komşu ülkelere insani yardımlarda bulunmuştur. Suriyelilerin yaşadıkları insanlık dramını azaltmak için oldukça yetersiz düzeyde olan bu yardımlar, aynı zamanda Suriye’deki kriz ortamından kaçanların AB ülkelerine yasal olmayan yollarla girmelerinin önüne geçmek üzere bir önlem olarak da görmek mümkündür. AB, Suriye Krizi sonrası dönemde yaptığı insani yardımlarla ülkelerinden kaçan Suriyelilerin AB üyesi ülkelere yasal olmayan yollardan girerek iç güvenlik ve huzuru tehdit etmesine engel olmaya da çalışmıştır. Arap ayaklanmaları AB tarafından ilk etapta Ortadoğu’nun gerekli ekonomik ve siyasi dönüşümleri yaşayarak uzun vadede istikrarlı bir bölge haline gelmesine imkân verecek bir süreç olarak görülmüştür. Buna ek olarak, Arap ayaklanmalarının bölge 
ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmek için bir fırsat sunacağına inanılmıştır. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse, Suriye Krizi de dâhil olmak üzere tüm Arap ayaklanmalarının Avrupa’nın güvenlik ve refahına olumlu etkileri olacağı düşünülmüştür. 

 Suriye Krizi, AB de dâhil olmak üzere ilgili tüm aktörler açısından fırsatlar ve tehditler barındırmaktadır. AB bu tehditleri azaltabildiği ve fırsatlardan yararlanmayı bildiği ölçüde bu krizde etkili bir aktör olarak ortaya çıkabilir. Ne zaman biteceği henüz belli olmayan Suriye Krizi sonrasında tüm dünya farklı bir Suriye ile karşı karşıya kalacaktır. 
Bu zamana kadar ki performansı dikkate alındığında, AB’nin yeni Suriye’ye pek de hazırlıklı yakalanacağından bahsetmek mümkün değildir. 55 

 3.Üye Ülkelerin Politik Yaklaşımı 


 Avrupa'ya gelen ve bunun için Akdeniz'i yüksek riskli teknelerle geçen mültecilerin çoğunun hedefi Almanya. 2015 yılında AB çapında iltica başvurularının yüzde 43'ü Almanya'da yapıldı. Mülteci akınının son dalgasında Almanya'ya ulaşanlar, özellikle Macaristan'da yaşadıkları zorlukların ardından, güler yüzle karşılandıkları Almanya'ya güler yüzle, biraz da rahatlamış bir 
şekilde giriş yapmışlardır Alman hükümeti yılın ilk aylarında iltica başvurularını normal prosedüründe götürmeye çalıştı ama mülteci sayılarının hızla kabarması nedeniyle bunu başaramadı.Almanya Başbakanı Angela Merkel, mülteciler konusunun artık olağanüstü durum haline geldiğini belitti.Gelen mülteciler sadece Suriyeli değil. Irak, Afganistan, Yemen, Eritre, Somali, Nijerya ve daha birçok ülkeden kaçan insanlar güvenli buldukları Almanya'ya akıyor.56 
Bu nedenle Almanya Başbakanı Angela Merkel mülteci krizini tek başına çözemeyeceklerini ifade ederek diğer Avrupa Birliği ülkelerine de kendi paylarına düşen mültecilere kapılarını açmaları çağrısında bulundu. 

 AB politikalarına yön verme kabiliyetinde olan İngiltere, Fransa ve Almanya’nın Suriye politikalarına yakından bakıldığında, en azından söylem bazında önemli bir yakınlaşma olduğu dikkati çekmektedir. İngiltere’de Cameron hükümeti Esed yönetiminin kendi halkına uyguladığı şiddet politikasını derhal sonlandırması çağrısında bulunurken, Esed yönetimini şiddeti sona erdirmeye mecbur bırakacak yaptırımların bir an önce yürürlüğe girmesi konusunda da son 
derece istekli bir görüntü vermektedir. İngiliz Dışişleri Bakanı William Hague, Tunus’ta gerçekleşen Suriye’nin Dostları Toplantısı’nda Suriye’deki muhalefete desteklerini açıkça dile getirmiş, Güvenlik Konseyi’ne hitaben “Dünyanın büyük bir çoğunluğunun gözünde bu konsey Suriyelilere karşı sorumluluklarını yerine getirmekte başarısız olmuştur” diyerek, üyeleri birlik olmaya çağırmış, Suriyelilerin öncülük ettiği bir siyasi değişimi’ desteklerini ifade etmiştir. 
İngiliz hükümetinin Suriye’yerejiminin biran önce demokratikleşmesi ve muhaliflerin taleplerinin yerine getirilmesine dair beklentisi son dönemdeyerini Esed yönetiminin acilen tasfiyesi beklentisine bırakmıştır. İngiltere’nin Suriye’ye yönelik bir askeri müdahaleye sıcak bakmadığı da anlaşılmaktadır. 

6 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder