SURİYELİ MÜLTECİLERE GENEL BAKIŞ BÖLÜM 2
II.BÖLÜM
SURİYELİ MÜLTECİLER VE BÖLGE ÜLKELERİ
A.TÜRKİYE
1. Türkiye'de Mültecilerin Genel Durumu
Türkiye’deki Suriyeliler konusu, boyutları ve özellikleri itibariyle sadece insani bir dram olma özelliğini çoktan aşmıştır. Konu hem bugün, hem de bundan sonraki dönemde Türkiye’nin bütün toplumsal, ekonomik, siyasi, kültürel, güvenlik ve dış politika tercihlerini etkileyecek bir boyuta ulaşmıştır. Suriye’den Türkiye’ye mülteci akışı, 29 Nisan 2011 tarihinde Suriye’deki çatışmalar dan kaçan 250-300 kadar Suriye vatandaşının Türkiye topraklarına sığınma talebinde bulunmasıyla başladı. Türkiye, 2009 yılında Suriye ile karşılıklı olarak almış olduğu vizeleri kaldırma kararı çerçevesinde mülteci krizi karşısında “açık kapı” politikasını benimsedi ve sığınmacıların barınması için Hatay ilinde kamplar kurdu.10
a.Sayısal Veriler
Türkiye ile 911 km sınırı olan Suriye’de devam eden iç savaş her geçen gün
daha da karmaşık bir hale gelmekte, yakın ve orta vadede Suriye’de barış ve huzur ortamınınsağlanacağına dair umutlar da tükenmektedir. Bu durum Suriye’den gelen sığınmacıların girişlerinin devam etmesine ve sayılarının yeni sınır girişleri ve doğal yollarla (doğumlarla) daha da artmasına yol açmaktadır.3 Suriyelilerin Türkiye’de sadece sayıları artmamakta,aynı zamanda kalış süreleri de uzamakta ve her geçen gün “kısa süreli sığınmacı misafir” konumundan, “kalıcılığa” doğru bir geçiş süreci de güçlenerek artmaktadır11 Türkiye’de
günümüzde UNHRC’a kayıtlı ve kamplarda yaşayan toplam 2,748,367 mülteci bulunmaktadır.
Türkiye’deki Suriyeliler konusundaki koordinasyondan sorumlu olan Başbakan Yardımcısı Prof. Dr.Numan Kurtulmuş 23 Eylül 2015’de yaptığı basın toplantısında konuyla ilgili şu ifadeleri kullanmıştır: “300 bin, 250 bin gibi yüksek oranda sığınmacının bulunduğu illerimiz var. Hükümet olarak ilave
destekler sunacağız.
Çok üst düzeyde sağlık hizmetleri veriliyor. Suriyeli sığınmacıların iş yapma kapasitesi olanlarında topluma kazandırılması için çalışmalarımız var. Geldiler ve giderler diye düşünülen kitlenin, büyük bir kısmının burada kalması mukadder olarak görünüyor. 2 milyon 200 bine yakın sığınmacı belki uzun yıllar Türkiye’de kalıcı”12
Türkiye, sınırı geçmek isteyen tüm Suriye vatandaşlarına izin vermiştir. Bunun neticesinde barındırdığı 2,748,367 Suriyeli mülteci ve 10 farklı ilde kurduğu mülteci kamplarıyla Türkiye, hâlihazırda bu noktada en fazla mülteci barındıran ülke konumunda bulunmaktadır.
b.Yaşadıkları Yerler ve Yaşama Koşulları
Altıncı yılına yaklaşan Suriye ve Suriyeliler krizinin hemen her boyutu ile en önemli muhataplarından birisi, Suriye ile 911 km’lik sınırı olan Türkiye’dir. Türkiye’ye Suriye’den ilk toplu nüfus hareketi, 29 Nisan 2011 tarihinde Hatay ili Yayladağı ilçesindeki Cilvegözü sınırkapısından 252 kişilik bir grupla olmuş, devamında 4,5 yıl boyunca aralıksız devam etmiştir.13
Ulusal ve uluslararası kuruluşların raporları, sorun ve eksikliklere rağmen Türkiye’deki kamplardaki hizmetlerin uluslararası standartlara uygun olduğunu ve diğer ülkelerdeki kamplara kıyasla bu kampların çok iyi koşullarda olduğunu belirtmektedir. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon da 7 Aralık 2012 tarihinde Islahiye kampına yaptığı ziyareti sonrası, Türkiye’ye açık kapı politikası ve ev sahipliği için teşekkür etmiştir. Kamplarda sığınmacıların barınma, yemek gibi
temel ihtiyaçlarının karşılanmasının yanı sıra, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi temel hizmetler sunulmaktadır. Ancak, Türkiye’nin BMMYK da dahil uluslararası kuruluşların kamplara erişimini sınırlaması önemli bir sorun teşkil etmektedir. Kamplarla ilgili bir diğer eleştiri de kampların konumuna ilişkindir. Mülteci kamplarının sınırdan en az 50 kilometre uzakta olması gerekmektedir. Türkiye’deki kampların sınıra çok yakın mesafede olması, sığınmacıların
kamplara erişimi ve işlemlerinin yapılması açısından kolaylık sağlasa da, BMMYK’nın sığınmanın sivil ve insani niteliğini koruma talimatlarına aykırılık teşkil etmektedir. Türkiye sınırına çok yakın cereyan eden çatışmalarda seken kurşunlar, hem kamplardaki sığınmacılar ve görevlilerin hem de sınıra yakın ilçe ve köylerde yaşayan Türk vatandaşlarının ölüm ve yaralanmalarına neden olması, sınır denetimi ve güvenliği konusunda adımlar atılması taleplerini gündeme getirmiştir.14
Kamplarda yaşayan Suriyelilerin büyük bir kısmının durumu refah ve sosyal imkanlar açısından kamp dışındakilere göre çok daha iyi durumdadır. Saha araştırması sırasında Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa ve Hatay’daki kamplar ziyaret edilmiş, yetkililer ve Suriyeli mülteciler ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. UNHCR’ın sorumluluğu altındaki dünyadaki diğer mülteci kamplarının aksine Türkiye’deki Suriyeli mülteci kamplar AFAD sorumluluğuna verilmiştir. 15
Türkiye, iyi kaynaklandırılmış ve 220.000’den fazla mülteciyi barındıran 26 kamp kurmuş ve burada bulunan mültecilerin temel hizmetlere erişimini sağlamıştır.
Türkiye’deki 26 mülteci kampından biri Kahramanmaraş‘ta bulunuyor ve buradaki kamp her yönüyle diğerlerine örnek gösteriliyor. 2012 yılında açılan kampta daha çok Suriyeliler kalıyor.
Burada 19 bin mülteci yaşıyor. Diğer kamplarda bu rakam 30 bine kadar çıkıyor.
Türkiye’deki Suriyeliler gerçeğinin büyük bölümünü, kamp dışında yaşayan ve 600 bine yakını resmi olmakla birlikte gerçek rakamın daha fazla olduğu tahmin edilen mülteciler oluşturmaktadır. Kamp dışında yaşayan Suriyeliler büyük çoğunlukla kampların bulunduğu sınır illerinde yaşamlarını sürdürmektedir. Kamplar dolu olduğundan Suriyeli mültecilerin çok büyük bir bölümü de kamp dışında yaşamakta ve hayatlarını idame ettirmeye çalışmaktadır.
Kamplardaki nispeten iyi durumun yanısıra sonuç olarak, Türkiye’de bulunan yüz binlerce Suriyeli mülteci, konut, eğitim ve sağlık hizmetlerine yeterli erişimleri olmaksızın yokluk içinde ya da ciddi bir yokluğa düşme riski altında bulunuyor.16
c.Temel Sorunlar ve Etkiler
Başlangıçta kısa süreli ve geçici bir durum olarak görülen Suriyeli göç dalgası, gün geçtikçe kalıcı bir hâl aldı. Mevcut durum, göç eden ve göçü kabul eden insanların psikolojileri ve tepkilerini kaçınılmaz şekilde etkiliyor. Türkiye'deki Suriyeliler konusu, giderek toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları olan bir uyum sorunu ve güvenlik meselesine dönüşüyor. Dolayısıyla Suriyelilerin temel ihtiyaçlarını karşılamaya dayalı bir sığınmacı politikası, artık sürdürülemez noktaya geliyor.17
Suriyelilerin Türkiye'deki etkileri, en fazla toplumsal alanda hissediliyor. Sığınmacılar ile yerel halk arasında, farklı dil, kültür ve yaşam tarzından kaynaklanan sorunlar yaşanıyor. Sığınmacılardan dolayı çok eşliliğin ortaya çıkması ve buna bağlı boşanmaların artması, kadın ve çocuk istismarı, çarpık yapılaşma gibi problemler de giderek artıyor. Suriyelilerin yoğun yaşadıkları illerde demografik yapıyı değiştirmeleri, en ciddi toplumsal etkilerden biri. Bu durum, kimi zaman etnik ve mezhepsel boyutlu kutuplaşmaların doğmasına ya da var olan gerginliklerin körüklenmesine yol açabiliyor.
Konuya ekonomik açıdan bakıldığında, çift yönlü bir resim ortaya çıkıyor. Suriyeli sığınmacılara yapılan yardımlar, kiraların yükselmesi, işsizlik oranının artması gibi argümanlar üzerinden Türkiye ekonomisinin olumsuz etkilendiği öne sürülüyor. Buna karşın Suriyelilerin farklı yönden Türkiye ekonomisine katkı sunduğu da söylenebilir. Her şeyden önce Suriyeliler, küçük çaplı da olsa, açtıkları işletmeler ile ekonomiye artık katkı da sunuyorlar. Suriyelilerin
işgücü piyasasına girmeleri, yerel işçi sınıfı arasında iş fırsatlarının ellerinden alındığı gerekçesiyle tepki çekiyor.
Siyasi ve güvenlik açısından bakıldığında ise en ciddi risk, yerel halk arasında Suriyelilere karşı artma eğilimi gösteren tepkinin, provokasyon neticesinde şiddet içeren kitlesel tepkiye dönüşmesidir. Bunun ufak örnekleri neredeyse her sınır ilinde yaşanıyor. Yerel halkın tepkisinin en tehlikeli sonucu ise Suriyelilerin örgütlenerek kendi adalet ve güvenliklerini sağlama ihtiyacı hissetmeleridir. Zira Suriyelilerin örgütlenmesi, bütünleşme sürecine zarar veriyor. Güvenlik
açısından bir diğer etki de yerel halkın kendini terör saldırılarına açık hissetmesi dir. Suriyeliler arasında provokasyon çıkartmak ya da Türkiye'yi cezalandırmak isteyecek kişilerin olabileceği düşüncesi halka yerleşmiş durumda. Bu duygu, özellikle sınır yerleşim yerlerinde daha yaygın. Suriyeli sığınmacıların karışacağı terör eylemleri ise tüm Suriyelilere bakışı kritik biçimde değiştirip daha büyük güvenlik risklerini beraberinde getirebilir. Sığınmacıların zor koşullar altında yaşamaları, her türlü suç ve şiddet ortamının doğup gelişmesi açısından uygun koşullar sunuyor. Eğitim almamış, düşük gelir seviyesine sahip, dışlanmışlık hissi içinde kimlik bunalımı yaşayan sığınmacı gençlerin ileriki dönemde pek çok suçun kaynağını oluşturabilecekleri söylenebilir.18
2. Türkiyenin Mültecilere Yönelik Politik ve Genel Tutumu
Türkiye, Suriye’deki savaşın başlamasından itibaren o bölgeden gelen herkese kapılarını açmıştır. “Açık Kapı Politikası” adı verilen bu uygulama Suriye savaşından kaçarak gelen herkesi ülkeye kabul etmeyi öngörmüştür. Önceleri, aynı günde 10 bin kişi birden ülkeye girerken ilerleyen dönemlerde, örneğin Kobani saldırıları sırasında, sadece üç gün içinde 160 bin sığınmacı açık kapıdan ülkeye alınmıştır.
Toplumda mültecilere yönelik hoşgörülü yaklaşımlara rağmen, uzmanlar ilerleyen süreçlerde mültecilerin çok çeşitli olumsuzluklara yola açabileceğinin de altını çizmektedir.Örneğin, halkın Suriyeli mültecilerin de karıştığı olaylara karşı halkın yaklaşımı oldukça katı görünmektedir. Suriyeli sığınmacıların, bulundukları yerlerde şiddet, hırsızlık, kaçakçılık ve fuhuş gibi suçlara
bulaşarak toplumsal ahlak ve huzuru bozduğunu söyleyenlerin oranı Türkiye genelinde %62,3’tür. Bölge illerinde böyle düşünenlerin oranı %70’e yaklaşmaktadır. Halkın yarısından biraz fazlası (%52,3) Suriyelilerle komşuluk yapmak istememektedir.
Halkın mültecilerle ilgili politikalara yaklaşımında ise odak noktasını kendileri ile doğrudan ilişkili konular oluşturmaktadır. Bu çerçevede, başlıca problem alanlarını ekonomik kaygılar, güvenlik endişeleri, uyum ve kalıcılığa ilişkin kaygılar şeklinde sınıflandırmak mümkündür.19
Türkiye, açık kapı politikasının halen yürürlükte olduğunu ifade etmesine karşın, 2012 yazından itibaren kampların kapasitesini aşmasıyla birlikte girişlere sınırlamalar getirmiştir. Bunu müteakip, sınırın Suriye tarafında, sınır boyunca 20’den fazla kamp ortaya çıkmıştır. Bu durumu, aynı zamanda, mülteci akışının durmayacağının bir göstergesi olarak okumak mümkündür. Sığınmacıların geri dönüşü ise meselenin bir diğer boyutudur. Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik politikası, Esad rejiminin er ya da geç sona ereceği ve Suriyeli
mültecilerin ülkelerine geri döneceği varsayımına dayanmaktadır. Ancak Türkiye, Esad rejimi sona erse bile Suriyelilerin geri dönmeme ihtimalini dikkate almak ve Suriyeli sığınmacıların Türkiye’ye entegrasyonuna ilişkin mekanizmalar üzerine düşünmek durumunda dır 20.
3. Mültecilerin Hukuksal Statüsü
Türkiye, coğrafi konumu itibarıyla tarihin her döneminde hedef ülke yahut transit ülke olarak göçe maruz kalmıştır. 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne taraf olan Türkiye, Sözleşme’yi ve 1967 Protokolü’nü coğrafi sınırlama uyarınca uygulamakta, sadece Avrupa’dan gelenleri mülteci olarak kabul etmekte ve Avrupa dışından gelenleri ise “şartlı mülteci” olarak adlandırmaktadır.
Türkiye mülteciliğe ilişkin işlemlerini ise Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile işbirliği içerisinde yürütmektedir. Türkiye, bu çerçevede, Suriyeli sığınmacılara mülteci statüsü vermemiş ve onları “misafir” olarak tanımlamıştır. Ancak “misafir” kavramının haklar bakımından uluslararası hukukta bir karşılığı bulunmadığı için bu durum sığınmacılara yönelik keyfi uygulamalara yol açma riski taşımaktadır.21 Bu nedenle, Ekim 2011 tarihinden itibaren Suriyeli misafirler İçişleri Bakanlığı’nın 1994 Yönetmeliği’nin 10. Maddesi gereğince
“geçici koruma statüsü”ne alınmıştır. Bu tarihten sonra Suriyelilerin durumuna ilişkin ilk hukuki düzenleme 30 Mart 2012 tarihli, 62 sayılı “Türkiye’ye Toplu Sığınma Amacıyla Gelen Suriye Arap Cumhuriyeti Vatandaşlarının ve Suriye Arap Cumhuriyetinde İkamet Eden Vatansız Kişilerin Kabulüne ve Barındırılmasına İlişkin Yönerge” olmuştur. Bu yönerge ile Suriyelilerin “geçici koruma” altında oldukları kabul edilmiştir. Halihazırda geçici koruma statüsü devam etmektedir. Asgari uluslararası standartlarla uyumlu olan bu rejim, açık kapı politikası, geri
dönmeye zorla-mama, bireysel statü belirlemenin yapılmaması, kamplarda barınma ve temel hizmetlerin sunulması gibi ilkeleri içermektedir. 22
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder