11 Şubat 2018 Pazar

SURİYELİ MÜLTECİLERE GENEL BAKIŞ BÖLÜM 1

SURİYELİ MÜLTECİLERE GENEL BAKIŞ BÖLÜM 1


 İÇİNDEKİLER 
GİRİŞ....................................................................1 

I.BÖLÜM 

SURİYELİ MÜLTECİLERE GENEL BAKIŞ 
A.SURİYE KRİZİNİN ALT YAPISI VE İÇ SAVAŞ..............2 
1. Suriyenin Yakın Tarihi ve Demografik Yapısı.............2 
2. Arap Baharı ve İç Savaşın Başlangıcı......................3 
3. Soruna Dair Temel Kavramlar............................... 3 
a. Mülteci ve Sığınmacı............................................ 3 
b. Uluslararsı Göç.....................................................4 
c. Geçici Koruma......................................................5 


II.BÖLÜM 

SURİYELİ MÜLTECİLER VE BÖLGE ÜLKELERİ 

A.TÜRKİYE...............................................................6 

1. Türkiye'de Mültecilerin Genel Durumu......................6 
a.Sayısal Veriler........................................................6 
b.Yaşadıkları Yerler ve Yaşama Koşulları.......................7 
c.Temel Sorunlar ve Etkiler.........................................9 
2. Türkiyenin Mültecilere Yönelik Politik ve Genel Tutumu..10 
3. Mültecilerin Hukuksal Statüsü..................................10 

B.LÜBNAN..................................................................12 

1.Lübnan'da Mültecilerin Genel Durumu........................12 
a.Sayısal Veriler........................................................12 
b.Yaşadıkları Yerler ve Yaşama Koşulları.......................13 
c.Temel Sorunlar ve Etkiler.........................................14 
2. Lübnanın Mültecilere Yönelik Politik ve Genel Tutumu..15 
3. Mültecilerin Hukuksal Statüsü..................................16 


C.ÜRDÜN...................................................................17 

1.Ürdün'de Mültecilerin Genel Durumu..........................17 
a.Sayısal Veriler.........................................................17 
b.Yaşadıkları Yerler ve Yaşama Koşulları........................17 
c.Temel Sorunlar ve Etkiler..........................................18 
2. Ürdün’ün Mültecilere Yönelik Politik ve Genel Tutumu..19 
3. Mültecilerin Hukuksal Statüsü..................................20 

D.IRAK.....................................................................21 

1.Irak'da Mültecilerin Genel Durumu.............................21 
a.Sayısal Veriler........................................................21 
b.Yaşadıkları Yerler ve Yaşama Koşulları.......................22 
c.Temel Sorunlar ve Etkiler.........................................23 
2. Irak’ın Mültecilere Yönelik Politik ve Genel Tutumu.....24 
3. Mültecilerin Hukuksal Statüsü..................................24 

III. BÖLÜM 

SURİYE KRİZİ VE AVRUPA BİRLİĞİ 

A.AVRUPA BİRLİĞİNİN SURİYELİLERE YÖNELİK POLİTİKASI...25 

1. AB'nin Orta Doğu ve Suriye Politikası..............................25 
2.AB'nin Göçmenlere Yaklaşımı..........................................25 
a.Sayısal Veriler..............................................................26 
b.Temel Sorunlar ve Etkileri..............................................27 
3.Üye Ülkelerin Politik Yaklaşımı........................................27 

SONUÇ..........................................................................29 
KAYNAKÇA.....................................................................30 


 GİRİŞ 

 Suriye’de 2011 tarihinde başlayan iç savaş ülke içinde büyük bir iktidarsızlığa sebep olmuş bu nedenle Suriyeli vatandaşlar güvenli bölgelere yerleşme isteğiyle bölge ve Avrupa ülkelerine göçler gerçekleştirmiştir. Göçlerin çoğunluğu Lübnan, Türkiye, Ürdün ve Irak’a olmuştur. Bu ülkelerde Suriyeli sığınmacılar kamplarda ya da kamp dışında yaşamaktadırlar. Suriyelilerin bir çoğu kamp dışında kendi imkanlarıyla çok zor koşullarda yaşamaktadır. Krizden günümüze 
yüzbinlerce Suriyeli, sığınmacı ve mülteci konumuna düşmüş, hatta birçoğu göç sırasında hayatını kaybetmiştir. Suriye İç Savaşı'ndan kaçan mülteciler, çeşitli yollarla Avrupa ülkelerine de gitmek istemektedir. Bu nedenle Birleşmiş Milletler tarafından “günümüzdeki en büyük insani kriz” olarak nitelenen Suriyeli sığınmacılar sorunu, bölge ülkelerinin ve Avrupa ülkerinin gündeminin ön sıralarında yer almaktadır. 

 Suriyeli mülteci meselesi ne sadece Suriye’nin ne de Ortadoğu bölgesinin sorunudur. Zorunlu göç etmek zorunda kalan vatandaşların yaşadığı trajedi tüm uluslararası sistemin sorunudur. Yaşanan insani dram ve göçler uluslararası sistemin güvenliğini tehdit edecek boyuta ulaşmıştır. Bu çerçevede Suriyeli mülteci krizinin çözümünü yalnızca komşu ülkelere yüklemek krizi daha 
da çözümsüz kılacaktır. Uluslararası sistemin aktörleri sorunun çözümü için rol üstlenmeli ve bölge ülkelerine destek olmalıdır. 

 Bu nedenle Suriyeli mülteciler meselesinde uluslararası kamuoyunun ilgisi ve desteği sıcak tutulmalıdır. Bu çalışmada Suriye mülteci krizinin Suriye’ye komşu dört ülkedeki ve Avrupa Birliğin’deki etkilerini ele alacağız. Suriyeli mültecileri ağırlayan ülkelerdeki Suriyelilerin durumu ve yaşanan göçlerin ülkelere etkisinden bahsedeceğiz. Suriye mülteci kriziyle yakından ilgili olan dört bölge ülkesini ayrıntılı olarak ele alıp ülkelerdeki mültecilerle ilgili temel verilerden, yaşama koşullarından ve hukuki statülerinden bahsedeceğiz. Bunun yanında son olarak bir diğer göç bölgesi olan Avrupa bölgesine ve mültecilerin bölgeye etkisine de değineceğiz. 

 I.BÖLÜM 

SURİYELİ MÜLTECİLERE GENEL BAKIŞ 

A.SURİYE KRİZİNİN ALTYAPISI VE İÇ SAVAŞ 

1. Suriyenin Yakın Tarihi ve Demografik Yapısı 

 Suriye Arap Cumhuriyeti; kuzeyinde Türkiye, doğusunda Irak, güneyinde Ürdün-İsrail, güneybatısında Lübnan devletleriyle çevrili olan ve batısında Akdeniz kıyı şeridi bulunan Ortadoğu ülkesidir. Birinci Dünya Savaş sırasında yapılan Sykes-Picot anlaşmasıyla önce İngiltere’nin mandasına verilmesi tasarlanan Suriye, Savaş’tan sonra İngiltere ve Fransa arasında yapılan anlaşma sonucunda Fransa’ya devredilmiştir. 1946'daki bağımsızlık ilânından sonra ise 
1958 Şubat'ında, Mısır ile Birleşik Arap Cumhuriyeti'ni kurmuşlardır. Bu birliktelik, ancak 3 yıl sürmüştür ve iki ülke 1961 yılında ayrılmıştır. 

 Suriye’nin başkenti Şam’dır. Yüzölçümü 185.180 kilometre karedir. 2011 yılı verilerine göre ülkenin nüfusu 23.7 milyon kişidir. Suriye etnik yapısı: % 77-83 Arap, % 7-8 Kürt , % 5-6 Türk , % 2 Ermeni, % 1 Çerkez, % 1 diğer. 

 Arapların tek bir sosyalist devlet çatısı altında birleşmesini amaçlayan milliyetçi ve sol ideolojiye dayanan Baas partilerinin de ilki 1940 yılında Şam’da kuruldu. Baas kelime anlamı ile yeniden diriliş anlamına gelmekteydi. Arapların yeniden dirilişinin birlik, özgürlük ve sosyalizm ile mümkün olacağını savunan bu hareket kısa süre içerisinde birçok Arap ülkesinde taraftar buldu ve yaygınlaştı. Baas’ın Suriye’deki işlevi ise farklı dini,mezhebi unsurları Arap milliyetçiliği,sosyalizm ve yine buna bağlı olarak seküler-laik bir anlayış altında kaynaştırma hedefini içermekteydi. 

 Baas partisinin etkisinin arttığı yıllar aynı zamanda Suriye’nin önemli karışıklar yaşadığı yıllardı. Suriye’nin bağımsızlığını sağlamasının ardından ülkede birbiri ardına yaşanan askeri darbeler ülkeyi tam bir kargaşa ortamına sürüklemişti. İşte bu karışık ortamdan yaralanan Baas partisi de 1963 yılında askeri darbe ile yönetimi ele geçirdi. Böylece Suriye’de Baas rejimi başlamış oldu. 1970 yılına kadar gücünü artıran rejim 1970 yılına gelindiğinde farklı bir evreye ulaştı. Suriye bu tarihte son askeri darbesini yaşadı. Milli Savunma Bakanlığı görevinde bulunan Hafız Esad gerçekleştirdiği bir darbe ile iktidarı tümüyle ele geçirdi ve kendi diktatöryasını kurdu.1 

Suriye yönetimi Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından dış politikasında strateji değiştirerek Batıya yaklaşmak istemiştir. Bu amaçla Suriye, I. Körfez Savaşı’nda müttefik kuvvetlere destek vermiştir. Hafız Esad’in ölümü, yerine daha yenilikçi ve reformist gözüken Beşşar Esad’in seçilmesi Suriye’nin uluslararası sistemle ilişkilerinin yeniden düzenlenebileceği yönünde bir umut oluşturmuş; ancak ABD Başkanlığına George W. Bush’un seçilmesi ve ardından yaptığı “şer ekseni” açıklamasıyla Suriye’yi hedef göstermesi Suriye yönetiminin kendisini tecrit etmesine sebep olmuştur. Bu süreçte Suriye’nin uluslararası toplumla bağı Türkiye üzerinden kurulmuştur. Ancak Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde bir anda patlak veren ve Suriye’de de hissedilen Arap Baharı süreci, Suriye’nin hem Türkiye ile olan ilişkilerinde hem de uluslararası 
toplumla olan ilişkilerinde bir kırılma yaratmıştır.2 

2. Arap Baharı ve İç Savaşın Başlangıcı 

 Arap Baharı; Arap halklarının demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinden ortaya çıkmış; bölgesel, toplumsal bir siyasi-silahlı harekettir. Protestolar, mitingler, gösteriler ve iç çatışmalar yaşanmıştır. Halklar, özgürlük mücadelesi adı altında birçok Arap diktatörünü resmen devirmiştir. Protestolar, ilk olarak 18 Aralık 2010 tarihinde Tunus'ta başlamış daha sonra Mısır, Yemen, Cezayir ve Ürdün'e sıçramıştır. Bu ayaklanmalar Tunus ve Mısır'da başarı göstermiş 
olup, 23 yıldır yönetimde olan Zeynel Abidin Bin Ali ile 30 yıllık yönetici Hüsnü Mübarek'in görevlerini bırakmasıyla sonuçlanmıştır. 

 Suriye'deki olaylar, ilk olarak Dera'da, 15 Mart 2011 tarihinde başlamıştır. Arap Baharı'nın etkisiyle devrilen diktatörlerin ülkelerinden ilham alan Beşşar Esed karşıtı muhalifler, silahlanarak topyekün çatışmaya girmiştir. Olayların 15 Mart 2011 tarihinde başladığı kabul edilirken, Suriye muhalefeti, devlet başkanı Beşşar Esed rejimini devirmek ve kendi ifadeleriyle Özgür Suriye devletini kurmak için silahlı isyana başlamışlardır. Her iki taraf da dışarıdan askeri 
ve ekonomik destek almaktadır. Çatışmaların sürmesinin yanında günümüzde ülkede kontrol önemli ölçüde Beşşar Esed'in elinden çıkmıştır.3 

Çalışmamızda konuyu ele alırken karşılaşacağımız bir takım temel kavramların çerçevesini çizmek yararlı olacaktır. 

3. Soruna Dair Temel Kavramlar 

 a. Mülteci ve Sığınmacı 

 Günümüzde “sığınmacı” kavramı, kendi ülkesini terk ederek üçüncü bir ülkeye gidip orada sığınma talebinde bulunan kişiyi ifade etmektedir. İlgili devlet otoritelerinin, sığınma başvurusunu değerlendirdiği, uluslararası ve iç hukuk kurallarını uygulayarak sığınma hakkını verdiği kimselere ise, “mülteci” denilmektedir.4 

 1951 Sözleşmesi’ne göre mülteci; “ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba 
mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaiı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, yada söz konusu korku nedeniyle, yararlanmak istemeyen kişi'dir.5 1951 Sözleşmesi’ndeki bu tanımdan yola çıkarak, devletlerin taraf oldukları andlaşmalar gereği bu statüyü tanıdıkları kişiler ile çeşitli baskılar nedeniyle bir devletin ülkesinden kaçarak başka bir devlet ülkesinde sığınma arayan ve henüz kendisine söz konusu statü tanınmamış olan kişiler arasında ayrım yapılmadan, her ikisinin de “mülteci” olarak adlandırılması olasılığına karşı BMMYK, faaliyetlerinde, “mülteciler” ve “yer değiştirmiş kişiler” ayrım ını kullanmaktadır.“Göçmen” ise, ekonomik nedenlerle, daha iyi bir hayat standardı yakalayabilmek için vatandaşı olduğu devletin ülkesinden ayrılarak, birbaşka ülkeye göçen kişiye verilen addır. Göçmenler, sığınma hakkı arayanların aksine, kendi devletlerinin korumasından yararlanmaya devam ederler ve bu yolculuğa gönüllü olarak çıkarlar. Göçmenleri kabul eden devletlerin, sığınma hakkında olduğu gibi, temel bir insan hakkından kaynaklanan sorumlulukları bulunmamaktadır.6 

 b. Uluslararsı Göç 

 Göç ; ekonomik, toplumsal veya siyasal nedenlerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye veya bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitmeleri olarak tanımlanabilir. Uluslararası göç, insanların daha iyi koşullarda yaşamak düşüncesiyle vatandaşı oldukları ve yaşadıkları ülkeden ayrılıp başka ülkeye yerleşmesi süreci olarak tanımlanabilmektedir.Uluslararası göç dinamiklerini açıklamada en çok öne çıkan görüş, ulusal ekonomiler arasındaki gelişme farklılıkları nedeniyle insanların daha yüksek gelir ve kaliteli bir yaşam elde etmek için az gelişmiş ülkelerden gelişmiş ülkelere yerleşme isteğidir. Ancak bu gerçeklik günümüzde değişime uğramıştır. Küreselleşme süreci uluslararası göçün farklı yönlere doğru gelişmesine neden olarak, gelişmiş ülkelerden diğer ülkelere doğru da göçün oluşmasına neden olmaktadır. Küreselleşme ile birlikte ülkeler arası etkileşimin artması, iletişim ve ulaşım 
alanında yaşanan teknolojik gelişmeler, iş, turizm ve eğitim amaçlı seyahat eden, sürekli hareketli bir nüfusun oluşmasına ve milyonlarca insanın göç sürecine dahil olmasına zemin hazırlamıştır.7 

 BM Nüfus Bürosunun tanımına göre göç, “kişinin köken yerinden başka bir yere giderek orada kalıcı yerleşmesi ve böylece ikamet yerinin değişmesi” anlamına gelmektedir. Yani, turistik seyahatler veya kısa süreliğine başka bir yere gidiş göç sayılmamaktadır. Gene de önemli sorulardan biri bir hareketin göç sayılabilmesi için sürenin ne kadar olması gerektiğidir. Örneğin bir dönemliğine başka bir ülkeye giden Erasmus öğrencileri göçmen sayılır mı? Ya da iş amaçlı sık sık başka bir ülkeye giden kişiler? Bir kişinin göçmen sayılması için gerekli zaman sınırı ülkeden ülkeye değişse de, OECD genelinde bu bir sene olarak kabul edilmiştir. Dünyanın başka yerlerinde göçmenlik için altı ay da kabul edilir.8 

c. Geçici Koruma 

Yeni bir kavram olan geçici koruma, pek çok ülkeye acil mülteci akınlarının sağlanabilmesi için ortaya atılmıştır. İlk örnekleri 1970'lerin ortasında Asya'da uygulanan bu yöntem ile; iç savaş ve benzeri büyük çaplı şiddet sonucu yerinden olan kişilere kalıcı çözümler sağlanana dek koruma sağlanması hedeflenmektedir. 1990'lı yılların başında Yugoslavya'daki çatışmalardan kaçan insanları korumak için bazı Avrupa devletleri tarafından uygulanan ve bu dönemde öne çıkan bu yöntem, yaygın çatışma ve insan hakları ihlalleri yaşanan bölgelerden kaçan tüm insanlara -bireysel statü belirlemesi olmaksızın- sığınma hakkı verilmesini öngörür. 

Bu yönü ile büyük nüfus hareketlerinde hızlı koruma sağlamada önemli bir araç olan geçici koruma, beraberinde bazı sıkıntıları da getirmektedir. Çoğu zaman geçici korumadan yararlanan kişilere, mültecilerin sahip olduğu tüm sosyal haklar (başta eğitim ve çalışma hakkı) tanınmamakta dolayısıyla geçici korumanın süresi uzadığında bu grupların sorunlarına yeni mağduriyetler eklenmektedir. Geri dönüş güvenli hale geldiğinde genelleşmiş şiddetten kaçan kişiler için geçici koruma BMMYK'nin de kabul etmesiyle kaldırılabilir.9 


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder