Uluslararası Hukuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uluslararası Hukuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Şubat 2018 Perşembe

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BÖLÜM 11

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ,  BÖLÜM 11


 



Ek-7: Atatürk Ve Recep Çavuş 

ATATÜRK, İstiklal Savaşının kazanılmasından sonra Adana’ya 
gitmişti. Yanındaki kurmaylarıyla birlikte şehri geziyordu ve 
dikkatini çeken güzel binalarla ilgileniyor idi. Kendisine Adana’yı 
tanıtan vatandaşa bu güzel binaların sahiplerini sordu. 

- Bu villa kimin? 
- KİRKOR EFENDİ'NİN PAŞAM! 
- Şu Köşk? 
- DİMİTRİ EFENDİNİN PAŞA HAZRETLERI! 
- Ya şu ilerideki konak? 
- SALAMON EFENDİ'NİN! 

ATATÜRK bu kez, az ötedeki toprak damlı, virane bir evin sahibini 
öğrenmek için sorunca, Adanalı gazi cevap verdi: 

- RECEP ÇAVUŞ'UN PAŞAM! 

ATATÜRK bu duruma biraz üzülmüş, biraz da sinirlenmiş 
idi. Yanındakilere emir verdi: 

- ÇAĞIRIN ŞU RECEP ÇAVUŞ'U! 

Recep Çavuş gelince bir asker selamından sonra, "EMREDİN 
PAŞAM" dedi. Ata, bu kez Recep Çavuş’a sormaya başladı: 

- Bu villa KİRKOR Efendinin, bu köşk DİMİTRİ Efendinin, şu 
konak SALAMON Efendinin, o virane de senin! Bu 
ERMENİLER, RUMLAR, YAHUDİLER ŞU BİNALARI DİKERKEN 
SEN NEREDEYDİN? 

Recep Çavuş yıllarca savaş meydanlarında koşturmanın verdiği 
gönül yorgunluğuyla cevap verdi: 

- SİZİNLE BERABERDİM PAŞAM! TRABLUSGARP'TA, 
ÇANAKKALE'DE, SAKARYA'DA!.. 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, bu cevap karsısında gözyaşlarını 
yanaklarına değil, yüreğinin derinliklerine akıtır! RECEP ÇAVUŞ 
HAKLIDIR. Trablusgarp'ta, Çanakkale'de, Sakarya'da TÜRK'ÜN 
istiklalini korumak için savaşırken Adana'da toprak damlı bir 
kulübe yapmayı ancak becerebilmiştir. 

RECEP ÇAVUS, TÜRK'ÜN YALNIZ İSTİKLALİNİ DEĞİL; NAMUS VE ŞEREFİNİ DE KORUMUŞTUR. MEMLEKETİN BÜTÜN ZENGİNLİKLERİNE SAHİP OLAN BAZI AZINLIKLAR DA ÖNCELİKLİ OLARAK PARA VE MÜLKLERİNİN ÜSTÜNE YENİLERİNİ YIĞMAKLA MEŞGUL OLMUŞLARDIR (*). 

Kaynak: 

http://www.kurtulustv.itgo.com/ 


(*): Yukarıda dile getirilen “Bazı Azınlıklar” ifadesi geçmişte Devletimizin zayıf düştüğü dönemlerde düşmanla işbirliği yapan, Ülkemize ihanet eden, Milletimize mensubiyet duygusu taşımayan, Ülkemizle ilişkisi sadece menfaati ile sınırlı olan kişiler içindir. Ülkemize sadık kalan, Milletimizle kader birliği eden, alın 
teri ile üretim yapan, vergilerini ödeyen ve istihdam yaratan tüm vatandaş larımızı yukarıdaki ifadeden tenzih ederiz. Bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Ülkemize vatandaşlık bağı ile bağlı olan her yurttaşımızı azınlık değil Milletimizin birinci sınıf mensubu olarak bağrımıza basarız. 

KAYNAKLAR 

. 1915 Mayıs Tarihli Bakanlar Kurulu Talimatı, Başbakanlık Arşivi, İstanbul Meclis-i Vükelâ Mazbataları, Cilt 198. Karar No. 1331/163. 
. AKÇORA, Ergünöz. 2007. Van ve çevresinde Ermeni isyanları, 1896-1916. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı. 
. AKÇURA, Yusuf. 1985. Osmanlı İmparatorluğunun Dağılma Devri, Ankara. 
. AKYOL, Ahmet. 2014. ERMENİ SOYKIRIM TİCARETİ: 
  http://www.ahmetakyol.net/ermeni-soykirim-ticareti/ 
. ANDONIAN, Aram. 1920. Documents officels concernants les Massacres Armeniens, Paris. 
. Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar’da ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi (I., II., III. VE IV. Ciltler). 1995. 1995. 1997. 1998. T. 
C. Başbakanlık Devlet Arşivleri, Yayın No: 23, 24, 34, 35. 
. ASLAN, Kevork. 1914. Ermenistan ve Ermeniler, İstanbul. 
. ASLAN, Doç. Dr. Yasin. 1997. Ermenistan Tarihi Yol Ayrımında, Ankara. 
. ASLAN, Yavuz. 2001. “Rus İstilasından Sovyet Ermenistan’ına Erivan (Revan) Vilayetinin Demografik Yapısı (1827–1922), 
Yeni Türkiye, S: 38 
. ATA, Feridun. Divân-ı Harb-i Örfî Mahkemelerinde Ermeni Tehciri Yargılamalarına İstatistiksel Bir Bakış (1919-). 
   http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-62/divan-i-harb-i-orfi-mahkemelerinde-ermeni-tehciri-yargilamalarina-istatistiksel-bir-bakis-1919-1921 
. ATAÖV, Türkkaya. 2006. Mavi Kitaba Yanıt. İleri Yayınları. İstanbul. 
. ATAÖV, Türkkaya. 2006. Ermeni Belge Düzmeciliği. İleri Yayınları. İstanbul. 
. ATAÖV, Türkkaya. 2007. Osmanlı Ermenilerine Ne Oldu. İleri Yayınları, No: 129. İstanbul. 
. ATAÖV, Türkkaya. 2012. Ermeni Soykırımı Yalanı ve Gerçekler: 
http://www.guncelmeydan.com/pano/ermeni-soykirimi-yalani-ve-gercekler-prof-dr-turkkaya-ataov-t32902.html 
. AYDEMİR, Şevket Süreyya. 1985. Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa, C. 3: 1914-1922, Remzi Kitabevi, İstanbul. 
. AYMALI, Ömer. Van isyanı, 24 Nisan 1915 ve Ermeni tehciri: 
http://www.dunyabulteni.net/haber/296379/van-isyani-24-nisan-1915-ve-ermeni-tehciri 
. AYTEKİN, Halil. 2000. Kıbrıs’ta Monarga (Boğaztepe) Ermeni Lejyonu Kampı. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu. 
Türk Tarih Kurumu Yayınları. VII. Dizi – Sayı 193. Ankara. 
. Başbakanlık Osmanlı Arşivi HR. MİJ. 43/ 17. 
. BEYDİLLİ, Kemal. 1988. “1828–29 Osmanlı-Rus Savaşında Doğu Anadolu’dan Rusya’ya Göçürülen Ermeniler”, Belgeler, 
Türk Tarih Belgeleri Dergisi, XIII/17 (1988). 
. CARRIERE, Auguste. 1896. Moise de Khoren et la Généalogie Patriarcale, Paris. 
. CARTHY, Justın Mc. 1989. Otoman Archives Yıldız Collection The Armenian Question, İstanbul. 
. DELİORMANLI, Altan. 1975. Türklere Karşı Ermeni Komitecileri, İstanbul. 
. DUYGULU, Abdüllatif. Ermeni Mezalimi. 
  http://www.cilehane.com/yazilar/ch1303.html 
. Ermeni Komitelerinin Amâl ve Harekât-i İhtilâliyesi, İstanbul 1917. 
. Ermeni Sorunu İddialar Gerçekler: 
  http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/ozet/index.html 
. GRİBODAYEV. 1972. Rusya Anıları, s. 73, Tahran, 1901- Tahran 
. GİYASİ, Prof. Dr. Cafer A. 2000. Iğdır Soykırım Anıt ve Müzesi, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 
. GÖKÇE, Yard. Doç. Dr. Mustafa. Karabağ ve Ermeni Sorunu Aksaray Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim. 
  http://farukarslan.com/dosyalar/658-2/ 
. GÜRKAK, Uluç. 2014. Malta Yargılaması Özgün İngiliz Belgeleriyle. Kaynak Yayınları. 
. GÜRÜN, Kamuran. 1983 Ermeni Dosyası, TTK Basımevi, Ankara. 
. HALAÇOĞLU, Prof. Dr. Yusuf. 2001. Ermeni Tehciri ve Gerçekler (1915). TTK Yayını. Ankara 
. HALAÇOĞLU, Prof. Dr. Yusuf. 2013. Ermeni Tehciri. İstanbul: Babıali Kültür Yayıncılığı. 
. HOCAOĞLU, Mehmet. 1976. Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul 1976 
. İNAL, Halil İbrahim. 2011. Osmanlı Tarihi. Üçüncü Baskı. Nokta Kitap. İstanbul. 
. İslam Ahalinin Duçar oldukları Mezalim Hakkında Vesaika Müstenid Malumat, İstanbul, 1918. 
. KARPAT, Kemal H. 1985. Ottoman Population 1830-1914 Demographic and Social Charsetistic, The University Of Winsconcin Press, London 
. KIRZİOĞLU, Prof. Dr. M. Fahrettin. 1999. Kars İli ve Çevresinde Ermeni Mezalimi (1918-1920), KÖKSAV Yayınları, Ankara. 
. KOÇAŞ, Sadi. 1967. Tarih Boyunca Ermeniler ve Türk - Ermeni İlişkileri. Ankara. 
. KORKODYAN. 1937. Ermenistan’ın Nüfusu: 1831-1931, Erivan. 
. LAÇİNER, Sedat. 2005. Türkler ve Ermeniler: Bir Uluslararası İlişkiler Çalışması. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Derneği (USAK). 
. LORIS-MELIKOFF, Dr. Jean. 1920 La Revolution Russe et les Nouvelles Repobliques Transcaucasiennes, Paris. 
. LOWRY, Heath H. 1990. The Story Behind Ambassador Morgenthou’s Story. Isis Press. Istanbul. 
. MALET, Albert. 1909. "L'epoque Contemporaine", Hachette, Paris 
. MAZICI, Nurşen. 1987. Belgelerle Uluslar arası Rekabette Ermeni Sorunu, İstanbul. 
. MEHMETZADE, Mirza Bala. 1991. Milli Azerbaycan Hareketi, yay. Hzl. Ahmet Karaca, Ankara 
. Memalik-i Osmaniye'nin 1330 [1914] Senesi Nüfus İstatistiki, Dâhiliye Nezareti Sicil İdare-i Umumiyesi, Hilal Mat. 1336 [1920]. 
. METİN, Halil. 1997. Türkiye'nin Siyasi Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları, M. Eğitim Yayını, İstanbul. 
. NALBANDIAN, Luase. 1963. Armenian Revolutionary Movement University of California Press. 
. NALBANDYAN, V. S. 1976. Ermenistan Literatürü, s. 23, Erivan 
. OKTAY, Doç. Dr. Hasan; www.ermenisorunu.gen.tr/makaleler 
. OREL, Şinasi; Yuca SÜREYYA. 1983. Ermenilerce Talat Paşa'ya Atfedilen Telgrafların Gerçek Yüzü, TTK Yayını, Ankara. 
. Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920). 1995. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları 
. Osmanlıdan Günümüze Ermeni Sorunu, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2000. 
. ÖZTUNA, Yılmaz. 1978. Büyük Türkiye Tarihi, Ötüken Yayınevi c. 7. 
. PAPAZIAN K.S. 1934. Patriotism Perverted, Boston, Baikar. 
. PAŞA, Hüseyin Nazım. 1994. Ermeni Olayları Tarihi, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları. 
. REFİK, Ahmet. 1992. Kafkas yollarında, Öncü Kitap, Ankara 1992 
. SAKARYA, Em. Tümg. İhsan. 1984. Belgelerle Ermeni Sorunu, Genelkurmay ATASE Yayınları, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2. Baskı 
. SCHEMSI, Kara. 1919. Turcs et Armeniens devant l'Histoire, Genere. Imprimeric Nationale. 
. SOYSAL, Mümtaz. 1985. Orly Saldırısı Davası 19 Şubat-2 Mart 1985, Şahit ve Avukat Beyanları, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi. 
. ŞAHHATUYAN, Hovhannes. 1921. Ecmiadzin Vilayetinin ve Ararat Baş Kazasının Tarihi, c. 2, s. 765/766, Erivan. 
. ŞİMŞİR, Bilal, Şehit Diplomatlarımız, Bilgi Yayınevi, Ankara 2000, 2 Cilt. 
. ŞİRACİYAN, Arşavir. 1997. Bir Ermeni Teröristin İtirafları. Kastaş Yayınları. 
. Tarih boyunca Ermeni Meselesi. 1979. Genelkurmay yayınları, Ankara. 
. TOSUN, Kadir. 2013. İrandan Turana. İletişim: kadirtosunn@hotmail.com, Ankara. 
. TOKSOY, Ahmet. 2014. XIX. Yüzyılda Rusya’nın Kafkas Politikası ve Ermeniler: 
  http://ekoavrasya.net/duyuru.aspx?did=136&Lang=TR 
. TOKSOY, Nurcan. 2007. Revan’da Son Günler, Türk yönetiminden Ermeni Yönetimine, Ankara. 
. URAS, Ahmet Esat. 1987. Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, Belge Yayınları, İstanbul. 
. URAS, Ahmet Esat. 1987. The Armenians in History and the Armenian Question, Belge Yayınları, İstanbul. 
. VARANDIAN, Mikayel. 1932. History of the Dashnagtzoutune, Paris 
. YILDIRIM, Dr. Hüsamettin 2000. Ermeni İddiaları ve Gerçekler, Ankara: 
  http://www.ermenisorunu.gen.tr/turkce/ozet/index.html 



Emperyalizmin Sevr Haritası 


“Emperyalistler gelir, çıkarlarını düşünür, bizi birbirimize düşürür, sonra da çekip giderler. Olan burada kalan bizlere olur. Gelin bir arada yaşamı savunalım”. Hrant DİNK Ermenilerle beraberliğimiz 1064’de başlamış. Osmanlı onlara sâdık tebaa demiştir. Sekiz asrı aşan uyum ve barışı, “size Doğu Anadolu’da devlet kurduracağız” vaadiyle onları aldatan Rus, İngiliz ve Fransızlar bozdu. 

Birinci Dünya Harbi ve sonrasında (1914-1922), Ermeniler üzerinden yaşatılan acıların gerçeği böyledir. Bu faciaların yarattığı hastalıklı Ermeni kimliği hükmünü, zamanımızda da sürdürmektedir. Bunu; ASALA terör örgütünün, 1974-85 yılları arasında Batı ülkelerinin büyük şehirlerinde katlettiği masum Türk diplomatları ve kardeş Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinin işgali ve Hocalı soykırımında gördük. 

Bu gün Ermeni kimliği neredeyse Türk’e duyulan “nefret ve kin’den ibaret hale getirilmiştir. Türk düşmanlığını çekip çıkarırsanız; Diaspora’dan da, Ermenistan Ermeni kimliğinden de geriye pek az bir şey kalır. 



HARİTA; İşgal Altında Azerbaycan Toprakları 


Kaynak: DEVLET ARŞİVLERİ 
Kaynaklar: 
1) Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, 1995. 
2) Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, 1994. 
3) Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar'da ve Anadolu'da Ermeni Mezalimi 


Elinizdeki “Aldatılan Kimlik” kitabı bu gerçekleri kamuoyunun dikkatine sunmakta dır. 


 ****

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI, BÖLÜM 10

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI,  BÖLÜM 10


EKLER 

Ek-1: TSK Genel Kurmay Başkanlığı arşivinde bulunan belgelerde Vilayet ve sancaklara göre 1914 Müslüman, Ermeni ve Rum nüfus sayıları 








































Kaynak: DEVLET ARŞİVLERİ 
Kaynaklar: 
1) Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, 1995. 
2) Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, 1994. 
3) Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslar'da ve Anadolu'da Ermeni Mezalimi 

11 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI, BÖLÜM 9

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI,  BÖLÜM 9


Ermeni-PKK İlişkileri 

Ermenistan Taşnak Partisi'nin Erivan temsilcisi Kiro Manoyan Erivan’da 1915 olaylarının yıldönümü vesilesiyle düzenlediği basın toplantısında; “Ermenistan’ın iade edilmesini istediği topraklar şu anda Türklerin egemenliği altında. Yarın bizim iade edilmesini talep ettiğimiz Ermeni toprakları Kürtlerin eline geçerse onlardan geri vermelerini talep ederiz. Bölgemizde gerçekleşebilecek köklü değişimleri seyirci olarak izleyebileceğimiz gibi, gidişatı yönlendirmek de elimizde. 
Gelişmeleri yakından takip ederek hareket etmeliyiz” ifadesiyle Türkiye toprakları üzerindeki Ermenistan-Kürdistan planlarının örtüştüğüne vurgu yapmış ve Ermenistan’ın bölgede köklü değişimlere hazır olması gerektiğini belirtmiştir. Manoyan’ın açıklamaları 18 Nisan 1980’de PKK ile ASALA sorumlusu Hermez Samurouyan arasında yapılan toplantıda alınan; “muhtemel 
devrimden sonra elde edilecek topraklar Ermeniler ile Kürtler arasında eşit olarak bölüşülecektir” kararıyla örtüşmektedir. 

İki unsur arasındaki işbirliğinin bir diğer göstergesi BDP’nin 28 Ekim - 1 Kasım 2013 tarihleri arasında ABD’ye yaptığı ziyarette ortaya çıkmıştır. Ziyaret sırasında BDP heyeti ile Ermeni Devrimci Federasyonu (ARF) ve Washington’daki Armenian National Committee of America (ANCA, Amerika Ermeni Milli Komitesi) temsilcileri arasında görüşmeler yapılmış. Görüşmede ‘‘Ermeni-Kürt ortaklığının geliştirilme imkânları ile milli ve demokratik hedeflerinin tartışıldığı’’bildirilmiştir. 

Görüşmelere katılan ARF temsilcisinin; BDP heyeti ile yapılan toplantılar hakkında; 

. ’’Görüşme, Ermeni-Kürt ortaklık imkânları, Batı Ermenistan ve Kürdistan ile ulusal ve demokratik hedeflerdeki Ermeni ve Kürt Ulusları için yararlı bir diyalog fırsatı sundu’’ ifadesini kullanması; 
. PKK’nın 18 Nisan 1990 tarihinde PKK-ASALA ilişkilerinden sorumlu Hermez Samurouyan’la Lübnan’da yaptığı toplantıda alınan; 
“Muhtemel devrimden sonra elde edilen topraklar Ermeniler ile Kürtler arasında eşit olarak bölüşülecektir” kararının 

Washington’da yeniden ele alınarak değerlendirildiğini göstermektedir. Bu husus BOP projesi kapsamında Türkiye’nin önce federasyona dönüştürülmesi, kurulacak Kürt özerk bölgesinin ileride bağımsız devlete dönüştürülmesi ve uygun ortamda Irak’taki Kürt özerk bölgesi ve mümkün olabilirse Suriye ve İran’da kurulacak Kürt özerk bölgeleri ile de birleştirilerek 4 devletten koparılacak topraklar üzerinde Büyük Kürdistan’ın kurulması hedefi ile örtüşmektedir. Esasen kurulması tasarlanan devlet Kürdistan’dan ibaret olmayıp, Wilson Prensiplerinde geçen vilayat-ı sitte denilen topraklar üzerinde Van şehrini ve Ağrı dağını da içine alan Büyük Ermenistan kurulması hedefini de içermektedir. 

12 Kasım 2013’da İstanbul’da BDP tarafından düzenlenen toplantıya “Ermenistan Taşnak Partisi Gençlik Organizasyonu” yetkilileri davet edilmiş. İki kuruluş arasındaki görüşmelere BDP dış ilişkiler sorumlusu Nazmi Gür ile Van milletvekilleri, Ermenistan tarafından ise Taşnak Gençlik Örgütü Başkan Yardımcısı Mario Nalpatyan başkanlığındaki Taşnak temsilcileri katılmış. “The Armenian Weekly” adlı dergi, söz konusu toplantıyı haberleştirirken “Ermeni Taşnak örgütü temsilcilerinin 

İstanbul’daki toplantısı 1923 yılından bu yana bir ilk olma özelliği taşımaktadır” ifadesini kullanmıştır. Söz konusu toplantıda; “Batı Ermenistan ile Kürdistan toprakları konusunda Ermeni–Kürt işbirliği imkânlarının araştırılmasının yanı sıra iki millet arasında diğer işbirliği konularının ele alındığı” bildirilmiştir. 

Sevr Anlaşmasına göre Ermenilere ve destekçileri İşgalcilere verilmesi planlanan Türk toprakları (Ermenilere verilmesi planlanan bölge, Amerika’da Ermenilerin danışmanlığında çizilip dönemin ABD Başkanı Woodrow Wilson tarafından Versay Barış Toplantısına ve Sevr’e teklif olarak yollanmıştır). 

30 Kasım-2 Aralık 2013 tarihleri arasında Diyarbakır’da BDP tarafından düzenlenen BDP Gençlik Kolları Kongresi’ne yine ARF (Ermenistan Taşnak Partisi) Gençlik Teşkilatı temsilcileri davet edilmiş. Toplantıda taraflar arasında Washington ve İstanbul toplantılarında ele alınan konuların tartışıldığı bildirilmiş ve Taşnak Partisi temsilcilerine BDP tarafından plaketler verilmiştir. 
Sevr paçavrası “anlaşması” ile Ermenilere peşkeş çekilmek istenen vatan topraklarının günümüzde tekrar bölüşüm planları hazırlanırken aynı zamanda bir Ermeni-Bölücü rekabeti de başlatılmıştır. 

Yukarıda belirtilen hususlar; 

. Ermenistan’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne soykırımı kabul ettirme çabalarının sadece soykırımla sınırlı kalmayacağını, 
. İlk aşamada soykırımın kabulünden sonra zaman içinde tazminat ve toprak taleplerinin de gündeme taşınacağını ve 
. Türkiye’den toprak kopartma gayreti içindeki Ermenistan’ın ileride Türkiye’den kopartılacak toprakların paylaşımını; 
. Bölgedeki Kürt bölücü hareketi liderleriyle kendi aralarında halledilecek bir konu olarak düşündüklerini, 
. Başka bir deyişle Ermeni ve Kürt bölücü hareketlerinin , Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki hedeflerinin büyük ölçüde örtüştüğünü göstermektedir. 

2013 yılı Haziran ayı içinde Diyarbakır’daki BDP’li Belediye Başkanları’nın sokakların isimlerini değiştirerek, buralara Ermeni yazarlar ve kiliselerin adlarını vermeye başlaması; PKK içindeki Ermenilerin, bölgeyi BDP eliyle Ermenileş tirmeye çalışması yukarıdaki endişelere haklılık kazandırmaktadır. 

NE YAPMALIYIZ 

1915 yılının yüzüncü yılı yaklaşırken Türkiye üzerinde hesabı olanlar her gün yeni bir senaryoyu gündeme taşımakta ve Türkiye’nin kendi isteğiyle soykırımı kabul etmesi konusunda baskılarını giderek arttırmaktalar. Türkiye Cumhuriyeti yönetim kadrolarının ve halkımızın; 

. Tehcir kararı ve uygulamalarının dayandığı sebepler ile Ermeni tehcir olayının gerçek yüzünü ve 
. Ermenistan, Kürdistan kurma hedeflerinin örtüşen yönlerini bilmesi önem kazanmaktadır. Bu konulardaki bilinçlendirme, milletimizin ulusal menfaatler etrafında tek vücut olmasına, tehlikeyi görecek vicdanların oluşturacağı kamuoyu baskısı ile yöneticilerin riskli kararlar almasının engellenmesine vesile olacaktır. 

Türkiye Cumhuriyeti tarafından Ülke ve Dünya kamuoyunu doğru bilgilerle aydınlatmak, Ülkemiz hakkında düşmanca davranışları olanları caydırmak için alınması gereken tedbirlere ilişkin öneriler aşağıda sunulmuştur: 

Devlet ve Kamu Kuruluşlarının Yapması Gerekenler 

1. Ermeni tehcirine neden olan olaylar detaylı olarak incelenmeli ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanan olayların içyüzü tarihi vesikalara dayanılarak Türk ve dünya kamuoyuna açıklanmalıdır. 

Bu çerçevede: 

.  Ermeni tehcirinin uygulanışı sırasında Osmanlı devletinin aldığı insancıl tedbirler tarihi vesikalara dayanılarak Türk ve dünya kamuoyuna açıklanmalı ve tehcir olayının Ermenilerin iddia ettiği gibi bir katliam olmadığı ispatlanmalıdır. 
.  Devlet arşivlerinde bulunan ve Ermeni tehcirini vesikalara dayanarak anlatan Osmanlıca ve Türkçe kitapların yabancı dillere çevrilmesi ve yurt dışındaki  kültür ataşelik lerimiz kanalıyla bütün dünya ülkelerine dağıtılması sağlanmalıdır. 
.  Ermenistan, Rusya Federasyonu, ABD, Kanada, İngiltere, Fransa, Almanya gibi yabancı ülkelerin devlet arşivlerinde bulunan Ermeni sorunu ile ilgili 
tarihi belgeler ortaya çıkarılarak diğer dillere tercüme ettirilmeli ve yabancı ülkelerin basınında yayınlanmaları sağlanmalıdır. 
.  Üniversitelerarası kültür iletişiminden istifade ile diğer ülke üniversitelerinde düzenlenecek konferans ve sempozyumlarda yabancı ülke öğretim üyelerine ve halkına Ermeni olaylarının gerçek yüzü anlatılmalıdır. 
.  Ermeni meselesinde gerçekleri ortaya çıkarmak için çaba harcayan Sivil Toplum Kuruluşları ve internet sitelerine devlet tarafından mali ve teknik yardım  ile doküman desteği sağlanmalıdır. 
. Özellikle sözleşme hukuku, uluslar arası ceza hukuku ve uluslararası insancıl hukuk konularında ihtisaslaşmak üzere ihtiyaç duyulan bilim adamlarının  yetiştirilmesi için akademik personelin uluslar arası hukuk alanında yabancı ülkelerde master ve doktora çalışmaları yapmaları üniversitelerimiz ve devlet 
tarafından desteklenmelidir. 
. Ermeni sorununun gerçek yüzünü bilen ve Türkiye'nin haklılığını kabul eden yabancı bilim adamlarının çalışmaları devlet tarafından desteklenmeli ve Türk 
tezinin yabancı bilim adamları tarafından kendi halklarına anlatılması sağlanmalıdır. 
. Ermenilerin katliam yaptıkları Türk şehirlerinde ve ilçelerinde ortaya çıkarılan toplu mezarların hemen yakınında Ermenilerin o bölgede yaptıkları katliama ait 
belgeler ve katledilen Türklere ait eşyaların bölge halkına tanıtılması için soykırım müzeleri açılmalı ve Ermenilerin yaptığı katliam Türk halkına ve bölgeyi ziyaret eden yabancılara anlatılmalıdır. 
. Ermenilerin Türk topraklarında uyguladıkları katliamın canlı tanıklarından halen hayatta bulunanların yaşadıkları olaylar filme alınmalı ve gerek kurulacak müzelerde ve soykırım anıtlarında müze ve anıtı gezenler tarafından, gerekse Türk ve yabancı televizyon kanallarında halk tarafından izlenmesi sağlanmalıdır. 
. Ermeni olaylarının ve tehcirin gerçek nedenleri ile Türkiye'nin buna karşı neler yapması gerektiği ilkokul çağlarından itibaren okullarda ders olarak okutulmalı ve yetişen her Türk gencinin Ermeni meselesi hakkında yeterli bilgiye sahip olması sağlanmalıdır. 
. Dışişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı ve üniversitelerimizin ortak çalışmaları sonucu Ermeni meselesinin iç yüzünü anlatan ve Ermeni terörünün hangi ülkelerin amacına  hizmet ettiğini açıklayan kitap, dergi ve broşürlerin basılması ve yabancı ülkelerde ücretsiz olarak dağıtılması ve okunması, yabancı dillerde hazırlanacak makalelerin verilecek ücret mukabilinde yabancı basında yayımlanması sağlanmalıdır. 

2. Ermeni tehcirini katliam olarak kabul eden, bu konuda meclis kararı alan, ülkesinde soykırım anıtı açan, Ermeni ve bölücü araştırma merkezleri kuran devletlere misilleme yapılmalı. 

Bu Devletlerin; 

. Kendi tarihlerindeki soykırım ve katliam olayları ortaya çıkarılarak TBMM’nde karşı kararlar alınması sağlanmalı, 
. İşledikleri soykırım ve katliamlar konusunda çalışan akademisyen ve araştırmacılarının kitapları Türkçeye tercüme edilmeli ve bunlar Türkiye’ye davet edilerek düzenlenecek konferanslar ve televizyon programlarıyla bu gerçekleri Türk halkına ve Dünya kamuoyuna anlatmaları sağlanmalı; 
. Kendi ülkelerindeki etnik ve mezhepsel sorunlarını araştırmak üzere Türkiye’de araştırma merkezleri kurulmalı ve bu konularda master ve doktora çalışmaları  yapılması üniversitelerimiz ve devlet tarafından desteklenmeli; 
. Diplomatik temsil seviyesi aşağı düzeye çekilmeli ve Türkiye’deki diplomatik temsil seviyelerinin de aşağı çekilmesi talep edilmeli; 
. Türkiye’deki okullarına, kültür merkezlerine ve kurslarına kısıtlama getirilmeli, izleyecekleri tutuma paralel olarak gerekirse bunlar kapatılmalı; 
. Türkiye’de toprak alımları kısıtlanmalı ve mütekabiliyet esasına bağlanmalı; 
. Mallarına karşı Türk halkının boykot uygulaması teşvik edilmeli, bu ülkelerden yapılan ithalata kısıtlama getirilmeli ve bunlara ekonomik yaptırımlar uygulanmalıdır. 

3. Türkiye’nin Ermenistan’a tek taraflı tavizler vermesi sadece Ermenistan’ın cüretkarlığını artıracağından Ermenistan’ın düşmanca tavırlarını caydıracak karşılıklar verilmelidir. Bu kapsamda: 

. Ermenistan, çeşitli dönemlerde ortaya attığı, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınırı belirleyen “1920 Gümrü ve 1921 Kars Antlaşmaları’nın yürürlükte olmadığı” iddiasını halâ savunmaktadır. Türkiye’nin Ermenistan’a tek taraflı 
tavizler vermesi sadece Ermenistan’ın cüretkarlığını artıracağından bundan sonraki süreçte Türkiye; önce “protokollerdeki imzasını geri çektiğini” resmen açıklamalı ve Ermenistan; “Gümrü ve Kars Antlaşmalarını tanıdığını” resmen bildirmeden, Anayasasından “Ağrı Dağı’nın devlet arması” olduğuna ilişkin maddeyi çıkartmadan, Bağımsızlık Bildirgesi’nden “Batı Ermenistan” sözcüğünü çıkartmadan, Türkiye üzerindeki “soykırım iddialarından vazgeçtiğini” açıklamadan ve “işgal altında tuttuğu Azerbaycan topraklarından geri çekilmeden” bu ülke ile ilişkiler kesilmeli, Türk yetkilileri Ermenistan ile görüşme masasına oturmamalıdır. 
. Ermenistan’la sınırların açılması; o bu ülkenin -Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkilerinde izlediği uzlaşmaz tutuma rağmen- Türkiye’ye geri adım attırması anlamı taşıyacak, o Ermenistan’dan onbinlerce işsizin Türkiye’ye akın etmesi sonucu esasen büyük bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya bulunan Türkiye’deki işsizliğin daha da artmasına neden olacaktır. 

Yukarıda belirtilen nedenlerle Ermenilerin Karabağ’ı ve Azerbaycan’a ait yedi bölgeyi işgalinden sonra kapatılan Türkiye-Ermenistan hudut kapısı “Ermenistan, Azerbaycan topraklarından çekilinceye ve Türkiye’ye karşı izlediği hasmane tutumdan vazgeçinceye” kadar kapalı tutulmalıdır. 

. Hocalı katliamının soykırım olarak tanınması için Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetleri ile ortak çalışma başlatılmalıdır. 
Bu katliama karışan Ermenistan Cumhuriyeti yetkililerinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) yargılanması için UCM nezdinde ve BM Güvenlik Konseyi nezdinde girişimde bulunulmalıdır. 
. Ermenilerin Osmanlı devletine karşı isyan kararı aldıkları, isyan ve katliamlar sırasında harp karargâhı, mühimmat ve silah deposu ve kaçırdıkları Türk kadınlarına tecavüz ve işkence mekânı olarak kullandıkları “Akdamar adasındaki 
kilise soykırım müzesi” haline getirilmelidir. 
. Ermenilerin Atom Egoyan’a yaptırdığı ve gerçekleri saptıran “Ararat filmi” nin ve benzerlerinin etkilerini kırabilmek için Ermeni tehcirinde ve devam eden süreçte yaşananları gerçek yönüyle ele alan film, dizi gibi yapımlar Türk ve yabancı senaristlere gerekirse maddi ve belgesel destek de sağlanarak hazırlatılmalı ve bunların hem Türkiye’de, hem de yabancı ülkelerde izlenmesi sağlanmalıdır. 
. Türk Hükümetince Türkiye-Ermenistan sınırına 16 km mesafedeki “Metsamor Nükleer Santrali”ne komşu bölgelerdeki kanser ve ölüm olayları ile sakat doğumlar belgelenerek rapor haline getirilmeli ve santralin kapatılması 
için hukuk yollarına başvurulmalıdır. En azından Metsamor Nükleer Santrali’nde nükleer bir sızıntı olup olmadığı ve insan ve çevre sağlığı açısından zararlı etkilerinin bulunup bulunmadığı hususunun IAEA kanalıyla denetlenmesi için 
anılan kurum nezdinde girişimde bulunulması ve denetleme sonucunda ortaya çıkacak duruma uygun tedbirlerin IAEA vasıtasıyla uygulatılması sağlanmalıdır. 

4. Türkiye'de kaçak olarak çalışmalarına göz yumulan Ermenistan uyruklulardan 

. Ülkelerinde Türk düşmanlığı yapılan eylemlere destek verdikleri belirlenenlerin Türkiye’de evlilik yoluyla vatandaşlık hakkı elde etmelerine ve toprak satın almalarına izin verilmemeli, bunların sınır dışı edilmeleri sağlanmalı; 
. Mevcut faşist ve Türklük düşmanı Ermenistan yönetiminden muzdarip olanlara Türkiye’de kolaylık sağlanmalı, bunların Ülkelerindeki dikta yönetime karşı 
verecekleri demokrasi ve insan hakları mücadelelerine destek verilmelidir. 

5. Ermeni vatandaşlarımızın 

. Birinci sınıf, tüm demokratik haklara sahip, birlik ve beraberlik isteyen, ortak vatan ve gelecek şuuruna sahip yurttaşlar olarak tam bir refah ve özgürlük ortamı içinde yaşadıklarının; 

. Ermeni örgütlerinin eylemlerini kınadıklarının 
. Türk basını yanında, yabancı basında ve dış ülkelerde yayınlanması sağlanmalı; 
. Ermeni örgütlerinin Türkiye aleyhtarı faaliyetlerinin Türk Ermenileri tarafından benimsenmediği dünya kamuoyuna açıklanmalıdır. 

6. Türk kökenli iş adamlarının bulundukları ülkelerde bir baskı grubuna dönüşmesi dış temsilciliklerimiz tarafından desteklenmelidir. 

7. Türklüğe hakaret suçuna yeniden caydırıcılık ve cezai yaptırımlar getirilmelidir. 

8. Yurtdışından para ve menfaat sağlayanların talimatlarına uyarak Türk devletini Ermeni soykırımı yapmakla suçlayan ve halen TC nüfus cüzdanı taşıyan Türk vatandaşlarını yargıla yolu açılmalı. 

Sivil Toplum Kuruluşlarının Yapması Gerekenler 

Ulusal meselelerde duyarlı tüm sivil toplum kuruluşlarımız birlik-beraberlik içinde, organize olarak ve iyi hazırlanmış plan dâhilinde, 1914-2014 döneminde meydana gelen, emperyalistlerin güdümündeki Ermenilerin saldırılarına karşı 
Vatan Savunması yapmak için aşağıdaki önerileri hayata geçirmelidir: 

1. 1915 yılında; 1914-1920, 1973-84 ve 1992-2014 yıllarında, emperyalist destekli Ermeni çetelerinin Anadolu ve Karabağ’da yaptıkları Türk ve Müslüman katliam ve soykırımlarını dünyaya anlatmak için taarruz stratejisi ile hareket edilmelidir. 

2. Strazburg İnsan Hakları Mahkemesinin -Doğu Perinçek’in, ‘Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır’ konusunda- daha önce aldığı kararın temyiz duruşmasında; bütün dünyadan toplanacak insanlarımız Mahkeme önünde olmalı, haklı davamızın arkasında olduğumuz bütün dünyaya gösterilmeli. arkasında olduğumuzu bütün dünyaya göstermeliyiz. 

3. Konuya ilişkin olarak 1914-2014 yılları arasında Anadolu ve dışarıda yapılan işkence, katliam ve soykırımları ele alıp birlikte anmak için bir gün belirlenmeli ve “TÜRKLERE SOYKIRIM” günü olarak ilân edilmelidir. Bu gün, Talat Paşa’nın şehit edildiği 15 Mart olabilir. 

4. Emperyalist kışkırtma ve desteklerle Ermeni örgütleri tarafından yapılan işkence, katliam ve soykırımlarla ilgili olanlar tespit edilmeli ve haklarında tazminat ve ceza davalar açılmalıdır. Birçok mağdur ve yakını bu konuda bilgisizlik ve ilgisizlikten dolayı haklarını arayamamaktadır. Bu konunun kapanmadığını, belgelerle ortaya koyarak gerekli hukuk mücadelesi yapılmalıdır. Böylece büyük bir insanlık faciası hakkında dünya kamuoyunu da; yayınlar, konferanslar, toplantı, gösteri ve sergiler düzenlemek suretiyle bilgilendirilmiş olacaktır. 

5. Ermeni terör örgütleri tarafından şehit edilen diplomat ve devlet adamlarımız, şehit edildikleri yerlerde ve günde anılmalı ve şehit edildikleri yerlere anıtlar dikilmeli; Şehitlerimizin mezarları ziyaret edilmeli, İbadethanelerimizde şehitlere mevlit okutulmalıdır. 

6. Taarruz stratejisi gereği, 25-26 Şubat’ta Karabağ ve Hocalı katliam ve soykırımı ile ilgili Ermenistan Büyükelçilikleri ve diğer misyonları önünde protesto gösterileri düzenlenmeli ve siyah çelenkler konulmalıdır. Azerbaycan Büyükelçiliklerine ve diplomatik misyonlarına kitlesel taziye ziyaretleri yapılmalıdır. 

7. Eylem yılı dolayısıyla Türk devlet büyükleri ve diplomatlarının vurulduğu yerlere 1 Mart’ta çelenkler ve karanfiller bırakmalı ve bu konuda kitlesellik sağlanmalıdır. 

8. 15 Martta Talat Paşa, Dr. Bahattin Şakir ve Azmi Beylerin Berlin’de şehit edildikleri yerden başlayan, Avrupa çapında Berlin Merkezinde bir miting yapılmalı. Türk Şehitliğindeki mezarları kitlesel olarak ziyaret edilmeli. Tehcirin insani bir tedbir olduğu anlatılmalı ve Vatanın haklı davasına sahip çıktığımız yaygın medya aracılığıyla dünyaya ilan edilmelidir. 

9. 24 ve 25 Nisan günleri, Ermeni örgütlerinin eylem yapacağı Türk Büyük Elçilikleri ve diplomatik misyonları önünde kitleler halinde nöbet tutulmalı ve dünyaya biz buradayız ve Anavatanımızı savunuyoruz denilmelidir. 

10. Eylemler, Türk Devletleri, Rusya, Avrupa, Asya, Amerika, Afrika ve Avustralya’daki Türk dernekleri tarafından birlikte yapılmalıdır. 

11. Diğer milletlerden STK’lar, medya kuruluşları, belediye meclisleri ve milli meclisler ziyaret edilmeli ve bu insanî mesele sözlü ve yazılı olarak ilgililere anlatılmalıdır. 

12. 1914-1915, 1918-1920 döneminde yaşanan facialar, 1992 Karabağ-Hocalı soykırımı, konularında 20’şer kişilik gruplara eğitim verilmeli ve bilgiye dayanan kalıcı potansiyel yaratılmalıdır. Bu sayede kitlelerimiz de hızla bilinçlendirilmiş olacaktır. 

13. Avrupa’da, hem bulunduğumuz bölgelerde, hem de diğer ülkelerde ortak anlık hareketleri sağlamak ve etkili olabilmek için merkezi bir sekretarya oluşturulmalıdır. Bunun için, merkezi olması ve Türk nüfusunun yoğunluğu sebebiyle Almanya çok uygundur. 

Teklifler böyle. 

Bu plan kendiliğinden işleyemeyeceğine göre, bu konuda zaten çalışmakta olan Sivil Toplum Kuruluşları bir araya gelmeli; medya, siyasi partiler ve kamu kuruluşlarını da (Belediyeler gibi) devreye sokarak, mümkün olan işbirliğini sağlayıp, en kısa zamanda çalışmaları başlatmalıdır. 

10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


***

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI, BÖLÜM 8

ALDATILAN KİMLİK 1914 -2014 YÜZYILIN HİKAYESİ, BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI,  BÖLÜM 8

BU DEFA DA HOCALI KATLİAMI 

Tarihi gelişmeler emperyalistlerin, Türkler aleyhine Ermenileri sık sık kullandığını ayan beyan göstermektedir. Azerbaycan toprakları işgal edildikten sonra İran ve Anadolu’dan getirilen Ermeniler, Türkiye ile Azerbaycan Türklerinin dolayısıyla Türk Dünyasının bağlantısını koparacak tarzda iskân edilmiş; Ermenistan’ın sınırları çok hassas planlarla, fiziki coğrafya olarak Türkiye ile Azerbaycan arasına girecek tarzda çizilmiştir. Perde önünde Ermenilere bağımsız devlet kurmalarında yardım etme senaryosu oynanırken, perde arkasında da kardeş Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyetlerinin bağlantısını koparma hedefleri 
gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda; 

. Ermenistan’ın sınırları Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan’ın bağlantısı kesilecek şekilde konumlandırılmış, 
. Iğdır ilimizle Nahcivan bağlantısı, İran ile Ermenistan’ın kıskacında dar bir alana sıkıştırılmış, 
. Nahcivan-Azerbaycan arasına ise Ermenistan’ın uzantısı olarak bir koridor sokulmuş, bu suretle Nahcivan-Azerbaycan, dolayısıyla Türkiye-Azerbaycan bağlantısı kesilmiş; 
. Bunlar yetmezmiş gibi 1990’lı yılların başında önce “Laçin Koridoru”[9], arkasından da Dağlık Karabağ Bölgesi dâhil, 

[9] Laçin Koridoru, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin sınırları içinde bulunan bölgede, Resmî olarak Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Laçin Rayonu'nun bir parçası olan, Mayıs 1992'de isyancı Karabağ Ermeni güçleri tarafından açılan Ermenistan Cumhuriyeti ile de Dağlık Karabağ’ı birbirine bağlayan geçit bölgesi. 

Laçin, Kubatlı, Zengilen, Cebrail, Fuzuli, Ağdam ve Kelbecer’den oluşan Azerbaycan toprakları, Ermenistan tarafından işgal edilmiş, 

. Tüm bunların sonucu Nahcivan-Azerbaycan, dolayısıyla Türkiye-Azerbaycan izolasyonu iyice pekiştirilmiştir. 
Ermenistan içindeki etnik temizlik işini tamamlayan Ermeniler, komşuları Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarına göz dikmişler ve 1990’lı yılların başındaki işgal eylemlerinde isyancı dedelerini aratmamışlardır. Başta Hocalı olmak üzere baskın şeklinde çoluk çocuk, kadın, ihtiyar demeden soykırımlar yapmışlardır. 
Bu vesileyle tüm şehitlerimizi rahmetle anarken, ibretle günümüze kadar olan gelişmeleri de anımsatmak istedik. 

Henüz Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği dağılmamıştı. Ermenistan Sosyalist Cumhuriyeti Azerbaycan’a ait olan Dağlık Karabağ Bölgesi’nde Ermeni nüfusunun fazlalığını ve buranın kendisine ait olması gerektiğini iddia ediyordu. Oysa bölge, uluslararası örgütlerin de kabul ettiği gibi tarihi ve hukuki olarak Azerbaycan’a aitti. 

Dağlık Karabağ Bölgesi Meclisi, 1988 yılında ayrılıkçı Ermenilerin oluşturduğu tehdit ve baskı ortamında aldığı kararla Ermenistan’a bağlandığını bildirdi. Bu gelişme üzerine Azerbaycan, bu bölgenin özerk statüsünü kaldırdığını ve Dağlık Karabağ’ı kendine bağladığını ilan etti. Bölgedeki ayrılıkçı Ermenilerin buna cevabı ise bağımsızlık referandumu oldu. Bölgede yaşayan Türklerin katılmadığı referandumdan ayrılıkçı Ermenilerin etkisiyle “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti” adında bir kukla oluşum ile mesnedi olmayan bağımsızlık kararı alındı. 

Tüm bu gelişmeler olurken Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki gerilim iki toplum arasında karşılıklı çatışmaları ve sokak gösterilerini tetikledi, yüz binlerce kişi yaşadığı toprakları terk ederek muhacir (kaçkın) durumuna düştü. Sonunda iki devlet arasında 1991 yılının sonlarında sıcak savaş başladı. Savaş Ermenilerin lehine gelişti. Rusya ve Ermeni Diyasporasının desteğini alan Ermeniler, Dağlık Karabağ bölgesini işgal ettiler. Savaşın henüz başlarındayken Hocalı kasabasında ayrılıkçı Ermeniler ve destekçileri tarafından 20. yüzyılın en yüz kızartıcı katliamlarından bir yapıldı. 

Hocalı kasabası konumu itibariyle Dağlık Karabağ’ın en stratejik tepelerindendir. Bu nedenle Ermeni kuvvetleri için önemli bir askeri hedefti. Kasaba Ermenilerce aylarca top ateşine tutuldu, abluka altına alınarak etrafıyla bağlantısı kesildi. Katliamın gerçekleştiği tarihlerde daha önceden kaçanlar dışında kasabada 3 bin civarında Azeri Türkü bulunmaktaydı. İsyancı Ermeni kuvvetleri, Sovyetlerin Hankenti’ndeki 366. Mekanize Alayının da desteğiyle 25 Şubat’ı 26 Şubat'a bağlayan gecede Hocalı’yı işgal ederek 83 çocuk, 106 kadın ve 70'den fazla yaşlı dâhil olmak üzere toplam 613 kişiyi katlettiler. Ermeni katiller isyancı dedelerine layık olmak için ellerinden geleni yapmışlar, tıpkı onlar gibi hamile kadınlara ve çocuklara vahşet uygulamışlar, öldürdükleri insanların gözlerini oymuşlar, cesetlerini yakmışlardı. 

Eylemlere katılanların itirafları ve diğer görgü tanıklarının ifadeleri, Hocalı’da yapılanların Birleşmiş Milletlerin soykırım kriterlerinden saylan ve “nefret suçu” ve “toplu katliam” kapsamlarına girdiğini göstermiştir: 

. Hocalı’nın işgaline katılan eski ASALA eylemcilerinden Monte Melkonyan, gördüklerini yaşadıklarını anlattığı hatıratında “İşgalin ve burada yapılan katliamın stratejik bir hedef olması yanında, aynı zamanda bir öç alma eylemi” de olduğunu itiraf etmiştir. 
. Hocalı’nın işgalinde toplu kırım yapılmıştır. Saldırıda ölenlerin sayısı Azerbaycan Cumhuriyeti resmî kaynaklarınca toplam 613 kişi olarak bildirilmiş ise 
de kayıplar dâhil edildiğinde katledilen toplam Azerbaycanlı sayısının 1300 kişi olduğu tahmin edilmektedir. İsyancı Ermenilerin geçmişteki sicilleri dikkate alındığında gelecekte kayıp kişilere ait cesetler kim bilir hangi toplu mezarda bulunacaktır. 
. Nitekim bu katliamı yaşayan ve sonra Beyrut’a yerleşen Ermeni gazeteci Daud Kheyriyan’in yazdıkları, maalesef bizim kanaatlerimizi doğrulamaktadır. Bu gazeteci, “For the Sake of Cross” (Haçın Hatırı İçin) isimli kitabında şu satırları 
aktarmaktadır: "Gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli Ermeni grup, Hocalı’nın 1 kilometre batısında bir yere 2 Mart günü 100 Azeri ölüsünü getirip yığdı. Son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Başından ve elinden yaralıydı. Yüzü morarmıştı. Soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hâlâ yaşıyordu. Çok az nefes alabiliyordu. Gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. O sırada Tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. Sonra tüm cesetleri yaktılar. 
Bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Ben Şuşa’ya döndüm. Onlar “Haç’ın Hatırı İçin” savaşa devam ettiler." 

Hocalı’da yaşanan bu katliama Birleşmiş Milletler gerekli reaksiyonu göster memiş, etkili tedbirler alamamıştır. Buna karşı içerisinde Türkiye’nin de yer aldığı gruplar konuyu telin edici, kınayıcı tepkilerini göstermişlerdir: 

. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeleri, Arnavutluk, Azerbaycan, Birleşik Krallık, Bulgaristan, Lüksemburg, Makedonya, Norveç ve Türkiye tarafından yayımlanan 324 no’lu Avrupa Konseyi bildirgesinde; “Ermeniler tüm Hocalıları  katlettiler ve tüm şehri harap ettiler” ifadesi geçmiş. 
. İnsan Hakları İzleme Örgütü, Hocalı Katliamı'nı “Dağlık Karabağ'ın işgalinden bu yana gerçekleşen en kapsamlı sivil  katliam” olarak nitelendirmiş. 
. Meksika Senatosu, Pakistan Senatosu, Kolombiya Parlamentosu, Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi ile ABD'nin Teksas, New Jersey, Massachusetts, Georgia eyaletlerinde kabul edilen kararlarda Hocalı Katliamı  "Soykırım" olarak vasıflandırılmıştır. 

Bu katliamın emirlerini verenlerden Taşnaksutyun örgütü liderlerinden Robert Koçaryan, maalesef ödüllendirilircesine önce başbakan daha sonrada Ermenistan Devlet Başkanı yapılmış, diğer sorumlular da Ermenistan’da üst düzey yönetim lere getirilmiştir. 

Elçibey’in Cumhurbaşkanlığı döneminde, AGİT bünyesindeki toplantılarda Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün korunması gerektiği vurgulatıldı. Ayrıca Ağdere, Goranboy, Gebedey rayonları ile Laçın ve Cebrayıl bölgelerindeki bazı köyler Ermenilerden geri alındı. Ancak Azerbaycan’da iç karışıklıklar yaşanması, durumu tekrar Ermenilerin lehine döndürdü. Ermeniler saldırılarını sürdürerek ateşkes imzalanana kadar Dağlık Karabağ Bölgesi dâhil, Laçin, Kubatlı, Zengilen, Cebrail, Fuzuli, Ağdam ve Kelbecer’den oluşan Azerbaycan topraklarını işgal ettiler. 

Azerbaycan ve Ermenistan Savunma Bakanları ile Karabağ’daki ayrılıkçı Ermenilerin temsilcileri arasında 9 Mayıs 1994 tarihinde ateşkes imzalandı. Sovyetlerin son döneminde başlayan çatışmalardan bu ateşkese kadar geçen sürede Ermeni saldırıları sonucu; 

. Azerbaycan topraklarının %20'si işgal edilmiş, 
. Binlerce Azerbaycan Türkü hayatını kaybetmiş, binlercesi yaralı ve sakat kalmış, 
. Bir milyon civarında Azerbaycan Türk’ü evini, geçim kaynağı olan arazisi ve hayvanlarını kaybederek göçmen durumuna düşmüş, 
. Milyarlarca lira maddi zarara uğranmış ve 
. Azerbaycan’ın nüfus yapısında önemli değişimler meydana gelmiştir. 

Savaşın başından itibaren Ermenileri destekleyen Rusya, Azerbaycan-Ermenistan sorununun uluslararası platforma taşınmasından rahatsız oldu. 
Türkiye’yi bölgeden uzak tutmak için çaba sarf etti. Ateşkes anlaşmasından sonra da Ermenistan’a olan desteğini sürdürdü. 
Ermenistan’ı silahlandırmaya devam etti. Ermeniler aldıkları silah desteğiyle saldırganlıklarını devam ettirdiler. 

Türkiye gelişmelerde hep dost ve kardeş Azerbaycan’ın yanında yer almıştır. Ermenistan’la yapılan görüşmelerde iyi ilişkileri başlatmanın ön şartı olarak “Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan topraklarından çıkması” koşulmaktadır. İlişkilerin yumuşatılması kapsamında hazırlanan protokolün uygulamaya konması da bu ön şarta bağlanmıştır. Bize göre bu ön şartın kapsamı genişletilmedir. Bilindiği üzere Ermeniler, 

. Bağımsızlık Beyannamelerinin 11. maddesinde Doğu Anadolu illerimizi “Batı Ermenistan” olarak nitelemekte, 
. Doğu Anadolu’yu kaybettikleri bir Ermeni toprağı olarak görmekte ve “bir gün bu toprakları geri alacakları” yolundaki niyetlerini her fırsatta dile getirmektedirler. 

İyi ilişkileri başlatmanın ön şartı, Ermenilerin İşgal Altındaki Azerbaycan Topraklarından çıkmalarına ilave olarak yukarıdaki niyet ve hedeflerinden vazgeçmelerine bağlanmalıdır. 

2005 yılı içerisinde Yukarı Karabağ sorunu ile ilgili Azerbaycan açısından bazı olumlu gelişmeler oldu. Bu gelişmelerin başında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM) Yukarı Karabağ’la ilgili aldığı karar yer almaktadır. Britanyalı parlamenter David Atkinson’un okuduğu rapor çerçevesinde Strazburg’da Uluslararası hukuki bir belge niteliği taşıyan karar onaylandı. 
Kararda Ermenistan saldırgan bir devlet, Yukarı Karabağ ise ayrılıkçı bir rejim olarak nitelendirildi. Ayrıca kararın yorumunda, Yukarı Karabağ’ın kendi geleceğini tayin hakkının bulunmadığını belirtildi. 

FELEGİN İŞİNE BAK 

Günümüzde tehcir edilen isyancı Ermenilerin kayıplarına ilişkin olarak her gün birçok haber, kitap ve film gündeme taşınmakta; 

Osmanlı Devleti’nin haklı olarak başvurduğu tehcir uygulaması bir soykırım olarak sunulmaktadır. Fakat bu isyancıların Birinci Dünya harbi yıllarında düşman tarafına geçip devletine ihanet ederek ülkesinde yaşayan Türklere ve özellikle masum sivil halka karşı uyguladıkları ve soykırım olarak adlan dırılabilecek toplu katliamlardan hiç söz edilmemekte. Oysa 1914-1922 yılları arasında Anadolu coğrafyasında 1.189.132 ve Trans Kafkasya’da 413.000 olmak üzere toplam 1.692.132 Türk ve Müslüman, Ruslar ve Ermeniler tarafından katledilmiştir. Diğer yandan katledilen Türk ve Müslümanların yanı sıra yörenin 2.300.000 olan Müslüman nüfusundan 660.000’i topraklarından çıkarılarak mülteci durumuna düşürülmüştür. 

Ermenilerin Ruslarla birlikte yaptıkları korkunç katliamın boyutlarını ABD eski Başkanı Reagan’ın danışmanı Bruce Fein yazdığı makalede vermiştir. Bruce Fein makalesinde “Osmanlı İmparatorluğu’nun azınlıklara karşı “müthiş” sayılabilecek bir özen gösterdiği gerçeğini unutmamak gerekir. Azınlıklar, kendi dini özgürlük lerini ve hayatlarını son derece rahat bir şekilde sürdürdü. Ermeni terör çeteleri Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransa ve Rusya ile birlikte Osmanlıları öldürdü. Bu rakamın 2 milyon civarında olduğu bir gerçek. Ermeni kayıplarının ise 500 bin civarında olduğu araştırmalarla kanıtlandı. Burada asıl önemli konu, Ermenilerin ihanetidir. Osmanlı da kendisini savundu. Özellikle ABD’de yaşayan Ermeniler, soykırım yalanı ile büyük menfaat sağlıyor. ABD yönetimi de büyük paralar döndüğü için Ermenileri karşısına almak istemiyor. Ermeniler ısrarla kendi 
arşivlerini açmıyor. Çünkü yıllardır soykırım yalanı ile dönen getirimi kaybetmek istemiyorlar. Arşivler açıldığı anda gerçek ortaya çıkacak” tespitlerini yapmıştır. 

Ortaya konulan bütün bu bilgiler Birinci Dünya Savaşı yılları ve sonrasında Anadolu’da ve Kafkasya’da bir Ermeni soykırımı değil, ama bir Türk ve Müslüman soykırımı yaşandığını göstermektedir. Ancak suçluyu mazlum yerine koyma konusunda oldukça başarılı olan Ermeniler, uluslararası toplumu “Türklerin Ermenilere soykırım uyguladığı” yalanına inandırmak konusunda fazla bir güçlükle karşılaşmamıştır. Batı ülkeleri inanmaya hazır oldukları bu yalanı bahane ederek Türkleri soykırımla suçlayan kararları parlamentolarında kabul etmeye, hatta “soykırım olmamıştır” denmesini suç kabul eden yasaları çıkarmaya başlamıştır. 

Dış dünyada cereyan eden bu haksızlıktan daha vahimi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bazı akademisyenlerin, yazarların ve sanatçıların Ermeni tezlerinin savunuculuğuna soyunmaları, kendi ülkesini ve atalarını soykırım yapmakla suçlamaları olmuş. Üstelik en üst düzeyde bir kısım devlet adamları da bu grupların düzenlediği Türklüğü suçlayıcı iftira kampanyalarına destek 
vermiş. Bunlar, gerçekleri bilmeyen Türk halkının zihinlerinde tereddüt oluşturmuş ve gerek Ermenilerin gerekse Ermeni tezlerini destekleyen yabancı ülkelerin “Türk Devleti’nin en üst kademesini işgal edenler bile Türklerin Ermenilere soykırım uyguladığını kabul ediyor” demeleri suretiyle Türkiye aleyhine menfi propaganda yapmalarına fırsat sağlamıştır. 

GÜNÜMÜZDE ERMENİ EMELLERİ VE İŞBİRLİKÇİLERİ 

Ermeni Emelleri 

Ermenistan Meclisi’nin 23 Ağustos 1990’da onayladığı Bağımsızlık Bildirgesi’nin 11. Maddesinde “Ermenistan Cumhuriyeti 1915 yılında Osmanlı Türkiye’sinde ve Batı Ermenistan’da uygulanan Ermeni soykırımının uluslararası alanda tanınması ve tescilinin sağlanmasını görev olarak kabul etmekte ve bu görevin başarılması nı desteklemekte ve bu faaliyetin arkasında durmaktadır” ifadesi yer almaktadır. Bildiride Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden “Batı Ermenistan” olarak söz edilmekte, yani bu bölgeler Ermenistan toprağı olarak kabul edilmektedir. Ermenistan Dışişleri Bakanlığı’nın web sitesinde Türkiye Cumhuriyeti topraklarının önemli bir bölümü “Ermenistan” olarak gösterilmektedir. 

Ermenistan Anayasası’nın başlangıç bölümünde “Ermeni halkı, Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi’ni, Ermenistan Devleti’nin ve Ermeni milli ruhunun temel ilkeleri olarak kabul eder” ifadesi, 13. maddesinde ise “Ermenistan Cumhuriyeti ’nin armasının Ağrı Dağı ve Nuh’un gemisi ile dört Ermeni Krallığının armasından meydana gelir” ifadesi yer almaktadır. 

Ermenistan Parlamentosu 6 Aralık 1989’da Türkiye’nin Ermenistan ile mevcut sınırının çizildiği 16 Mart 1921 tarihli Moskova Anlaşması’nı fesih kararı alarak Türkiye-Ermenistan sınırını kabul etmediğini ilan etmiştir. Nisan 1993’te Ermenistan savunma bakan vekili Vazgen Manukyan, TASS ajansına yaptığı açıklamada, 

. Erivan yönetiminin “sınırların değişmezliği ilkesini” kabul etmediğini, bu ilkenin iki dünya savaşı sonucunda oluşmuş olan Batı ve özellikle Avrupa sınırları için geçerli olduğunu, 
. Eski Sovyet Cumhuriyetleri’nin ise kalem darbeleriyle çizilmiş olan sınırlarının aynı ilkeler çerçevesinde tanınamayacağını iddia etmiş; 

Erivan’ın Türkiye topraklarındaki yayılmacı politikasını resmi söylemle de pekiştirmiştir. 

Türkiye ile Ermenistan arasında, 10 Ekim 2009’da Zürih’te protokoller imzalandı. Türkiye ve Ermenistan dışişleri bakanlarının Zürih'te protokola imza atmak üzere olduğu sırada, Ermenistan dışişleri bakan yardımcısı Şavarş Koçaryan, “bu günkü Türkiye-Ermenistan sınırının soykırım sonucunda oluştuğunu” öne sürerek "şartlar değiştiği takdirde var olan sınırın yeniden sorgulanabileceğini" açıkladı. Ermenistan başbakanı Tigran Sarkisyan ise protokollerin imza tarihinden bir gün önce yaptığı açıklamada "Protokollerin imzalanmasından sonra Türk tarafından, arşivlerde bulunan tapu kütüklerini açmasını talep edeceğiz. Miras hakkına sahip Ermenilerin davasının arkasında durulacak" demek suretiyle Ermenistan’ın protokollerin onaylanmasının ardından toprak taleplerini gündeme taşıyacağının sinyalini vermiştir. 

Ermeniler tarafından işgal edilmiş olan Karabağ ve diğer Azerbaycan topraklarının işgaline son verilmeden Türkiye’nin Ermenistan’la protokol imzalaması ve sınırlarını açmayı kabul etmesi karşısında Azerbaycan’ın gösterdiği haklı tepki üzerine hükümet protokolü TBMM’ne getirememiştir. 

Protokollerin imzalanmasından sonra Ermenistan Anayasa Mahkemesi 12 Ocak 2010 tarihinde verdiği kararda; 

. Protokollerin yürürlüğe girmesini Türkiye’nin soykırım yaptığını kabul etmesi şartına bağlamış, 
. Aynı zamanda Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini Batı Ermenistan olarak kabul eden yani Ermenistan toprakları olarak gösteren Ermenistan  Bağımsızlık Bildirgesi’nin 11. maddesine de atıfta bulunmuş, 
. Ayrıca protokollerle Karabağ meselesi arasında hiçbir şekilde ilinti kurulamayacağını da hükme bağlamıştır. 

Ermenistan Hükümeti 22 Nisan 2010’da yaptığı açıklamada “Türk tarafının anlaşmayı ön koşulsuz olarak makul bir süre içinde onaylama yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle ulusal parlamentodaki onay süreci anlamsız hale gelmiştir. Bu nedenle süreci askıya almayı gerekli görmekteyiz” ifadesi ile protokolleri askıya almıştır. 

Ermenistan’da bir ilkokul töreninde çocuklara çiğnetilen Türk Bayrağı (Türkiye’nin tüm barışçı tutumu ve gayretlerine karşılık Ermenistan, yeni nesillerini çocukluktan itibaren Türk düşmanı olarak yetiştiriyor.) 


10 Aralık 2011 tarihinde Serj Sarkisyan, Marsilya'da diaspora Ermenilerine hitaben yaptığı konuşmada, “Nazi rejiminin katliamları için diz çöküp 
özür dileyen Alman Başbakanı Brandt gibi, Türk liderlerinin de er ya da geç Erivan'da soykırım anıtı önünde diz çökeceğini” söylemiştir. 


***