28 ŞUBAT 1997 ASKERİ DARBESİ VE TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE ETKİLERİ BÖLÜM 23
5.6.2. 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu Basın Bildirisi
Toplantı sonucunda ortaya çıkan aşağıdaki Basın Bildirisi, MGK Genel Sekreterliği tarafından basın kuruluşlarına fakslanmıştır.
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinden Bildirilmiştir;
1. MGK, 28 Şubat 1997 günü Sayın Cumhurbaşkanı başkanlığında;
Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Kuvvet Komutanları,
Jandarma Genel Komutanı ve MGK Sekreteri’nin iştirakleriyle Çankaya
Cumhurbaşkanlığı Köşkünde aylık olağan toplantısını yapmıştır.
2. Kurul’un bu toplantısında; bölücü terörle mücadelede şimdiye kadar
alınan tedbirler ve elde edilen sonuçların genel bir değerlendirmesi
yapılmış, bu mücadelenin devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne gönülden inanmış, bu inancı sonsuza dek sürdürmeye azimli
halkımızın, basınımızın, devletin bütün kurum ve kuruluşları ve milli
iradenin sembolü olan yüce parlamentonun destekleriyle çok olumlu bir
noktaya ulaştığı müşahede edilmiştir. Elde edilen bu sonuçların bundan
sonra halkımızın huzur ve güvenliğine ekonomik, sosyal, kültürel ve
siyasal yaşamına olumlu olarak yansıması için bu konuda alınacak
tedbirlerin bir plan dâhilinde süratle yürürlüğe konulması hususunda
görüş birliğine varılmıştır. Alınacak olan bu tedbirlerin güvenlik içinde
gerçekleştirilebilmesi bakımından halen 9 ilde devam etmekte olan
Olağanüstü Hal uygulamasının 30 Mart 1997 tarihinden itibaren 4 ay
daha uzatılması uygun bulunmuş ve bu görüşün Bakanlar Kurulu’na
bildirilmesine karar verilmiştir.
3. Toplantıda, Kıbrıs Sorunu ve Yunanistan'la ilişkilerle ilgili durum
değerlendirilmesi yapılmış, bu konuda Türkiye'nin ve KKTC'nin hak ve
menfaatlerini korumayı amaçlayan siyasi, ekonomik ve askeri tedbirler
uygun bulunarak Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar verilmiştir.
4. Toplantıda bilhassa, Anayasa ile Atatürk Milliyetçiliğine bağlı
demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olarak belirlenen Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’ne karşı, çağ dışı bir kisve altında zemin
oluşturmaya yönelik rejim aleyhtarı faaliyetler de gözden geçirilmiş;
. “Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını, Atatürk İlke ve İnkılapları
doğrultusunda çağdaş medeniyet yolunda, demokratik sistem içerisinde
ilerlemesini teminat altına alan Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının
uygulanmasından asla taviz verilmemesi gerektiği,
. Anayasa’nın tanımladığı, Cumhuriyetin Demokratik, Laik ve sosyal
hukuk devleti ilkelerinin sağlıklı bir şekilde düzenlenmesine imkân
sağlayacak güvenlik, huzur ve toplumsal barışın önem ve öncelik taşıdığı,
. Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri,
. Türkiye'de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu,
. Devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri anlayışından vazgeçilemeyeceği, yasalarla belirlenmiş kuralların göz
ardı edilerek yapılan çağdışı uygulamaların da hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı,
. Türkiye'nin 1997 yılı içinde, AB’ne tam üye olacak ülkeler listesine girmeyi öncelikli bir hedef olarak sürdürdüğü böyle bir dönemde resmi
ve sivil kurum ve kuruluşlar bu sürece katkıda bulunmasının gerekli olduğu, bu sebeple; Demokrasimiz hakkında kuşkulara yol açacak,
Türkiye'nin yurt dışındaki imajını ve itibarını zedeleyecek, her türlü spekülasyona son vermek gerektiği, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik,
demokratik, insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk Devleti olduğu yönündeki temel ilkelerinin Anayasamızın ve Devletimizin teminatı
altında olduğu, rejimin; kendisine ve geleceğine yönelik tartışmaların, içinde bulunduğumuz ortamda Türkiye'ye yarardan çok zarar verdiği,
. Açıklanan bu esaslar aksine davranışların, toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı
değerlendirilmiş, Bu konularda alınacak ve alınması gereken tedbirler uygun bulunarak bu tedbirlerin Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine karar
verilmiştir.” (TBMM, 2012, s.1039-1041).
Basın Bildirisinde yer alan “Açıklanan bu esaslar aksine davranışların,
toplumumuzda huzur ve güveni bozarak yeni gerginliklere ve yaptırımlara neden olacağı değerlendirilmiş” ifadesi kamuoyunun en fazla üzerinde durduğu konu olmuştur. Her ne kadar bu yaptırımların ne olacağı yayımlanan Basın Bildirisi’nde açıkça belirtilmemişse de, bu ifade, basın-yayın organlarında Refah-Yol Hükümeti’ne yönelik bir tehdit olarak değerlendirilmiştir.
Başbakan Erbakan'ın MGK’da kabul ettiği irtica ile mücadele programını
hükümetten geçirmesi geciktikçe ülkedeki yüksek olan siyasi atmosfer daha da
gerginleşmiştir. Başbakan Erbakan’ın Meclis desteği arayışı istediği gibi
sonuçlanmamış, ANAP'tan destek alması söz konusu olmamıştır. DSP lideri Bülent Ecevit ve CHP lideri Deniz Baykal ise ortak bir açıklamayla, “Ya İmza, Ya İstifa” demişlerdir. Tansu Çiller, 5 Mart'ta Başbakan Erbakan'a giderek konunun hassasiyetine dikkat çekmiş, netice itibariyle Başbakan Erbakan, tarihi MGK kararlarını imzalamıştır. İrtica ile mücadele için Başbakanlık Takip Kurulu Başbakan Erbakan ve bakanlarının imzasıyla kurulmuştur (Özgan, 2008, s.78).
MGK toplantısından çıkan kararlar ve sonrasında yapılan açıklamalar yeterli
görülmemiş olmakla beraber, Bu durum toplantıyı hemen izleyen günlerde ordunun ve askerlerin görüş ve düşüncelerinin, altında Başbakan Erbakan’ın imzasının yer alacağı bir MGK Genel Sekreterliği yazısı ile yürütmeye ve yönetime yansıtılması girişimine neden olmuştur (Öztürk, 2006, s.53).
Basın-yayın organlarına ulaştırılan söz konusu Basın Bildirisi ekinde, MGK
toplantısında alınan 406 sayılı kararın EK-A’sı yer almıştır. Böylece, MGK toplantıları tarihinde ilk kez olmak üzere, 2945 sayılı MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanunu’na göre açıklanması mümkün olmayan “Gizli” “Gizlilik Dereceli” bir MGK kararı kamuoyuna duyurulmuştur (Komisyon, 2012, 163).
4.6.3. 406 Sayılı MGK Kararı ve Yaşanan İmza Krizi
Başbakan Necmettin Erbakan, 18 maddelik bildiriyi hemen imzalamadı. “Biraz
daha üstünde çalışalım” dedi ve toplantı salonundan çıktı. Buna rağmen MGK Basın bildirisi medyada dağıldı ve adeta kıyamet koptu (Birand-Yıldız, 2012, s.214). Tarihi MGK Toplantısı’ndan bir gün sonra, henüz imzalanmamış olan MGK tavsiye kararlarının yazılmasında da, Hükümet ile MGK askeri kanadı arasında anlaşmazlık çıkmıştı. Hükümet cephesi bazı ifadelerin yumuşatılması ve bazılarının ise tavsiye kararlarından çıkarılması için çaba gösterirken (Kazan, 2013, s.272) basın ve medya organları da boş durmuyor, zaten tansiyonu yüksek olan siyaset ve kamuoyu atmosferini daha da gergin hale getiriyorlardı.
. “Erbakan 20 Maddeyi Onaylamadı.” (1 Mart 1997 Basın )
. “Çiller, MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç ve Askeri Kanadın Hazırladığı 20 Maddelik Tavsiye Taslağını Görüştü.” (1 Mart 1997 Basın)
. “Başbakan Necmettin Erbakan, MGK Gn. Sekr. Org. İlhan Kılıç ile Görüşerek 20 Maddelik Tedbirler Paketine İtirazlarının İletti.” ( 3 Mart 1997 Basın)
. “MGK Gn. Sekr. Org. İlhan Kılıç, Başbakan Erbakan’ın İtirazları Üzerine Tedbirler Paketini Çankaya Köşkü’ne Götürerek Demirel’le Görüştü.” (5 Mart 1997 Sabah)
. “Askeri Yetkililer: “Barajı Kapağı Açıldı, Sular Akıyor, Geriye Dönüş Yok” dedi. (5 Mart 1997 Gözcü).
Bütün bu tartışmalı ve gergin siyaset atmosferi devam ederken basın ve medya
kuruluşları da boş durmuyor idi. Artık bütün gözler Başbakan Erbakan’ın üzerine
çevrilmişti. Akıllarda ki tek soru Başbakan Erbakan’ın bildiriyi imzalayıp
imzalamayacağıydı? Necmettin Erbakan, MGK Toplantısı hakkında ki görüşlerinin bildirmiş ve toplantıyı yorumlamıştı. Ancak Başbakan Erbakan’ın açıklamaları siyaset ortamını tatmin etmemiş olmakla beraber siyaset ortamının gergin havası ve yüksek tansiyonunu da düşürmemişti. Siyaset boşluk kaldırmazdı. Bütün bu gelişmeler sonucunda artık iyice zor durumda kalan Başbakan Erbakan, zaman kazanmak istiyordu. Siyaset ortamı bu şekilde ilerlerken MGK Genel Sekreterliği beklenmedik bir açıklama yaptı; “Kararlar uygulanmaz ise yaptırımlar gelir” dedi. Bu açıklama açık bir uyarı niteliğinde olmakla beraber askeri kanat hükümete adeta meydan okuyordu.
Bildiriyi imzalamamakta ısrar eden Başbakan Erbakan, diğer parti liderlerinden yardım istedi. Demokrasi adına MGK Kararlarına birlikte karşı çıkmayı önerdi. Ne de olsa demokrasilerde asker, seçmenin oyu ile işbaşına gelmiş sivil bir hükümete dikta edemezdi. Ancak Başbakan Erbakan, aradığı desteği bulamadı (Birand-Yıldız, 2012, s.216).
ANAP Lideri Mesut Yılmaz, Başbakan Erbakan’ın kendisini ziyareti sonrasında
gazetecilere: “Kendisine aynen şöyle söyledim, eğer hakikaten böyle düşünüyorsanız bunu söyleyeceğiniz yer üyesi olduğunuz MGK idi. Orada mutabık olmadığınız görüşleri gelip benimle paylaşmanızın fazla anlamı yoktur” dedim.
Başbakan Erbakan’ın ziyaret ettiği ikinci lider ise DSP Genel Başkanı Bülent
Ecevit’ti. Oda Başbakanla yaptığı görüşme sonrasında Erbakan’a “Ya bu devleti temel unsurlarıyla başta laiklik olmak üzere, demokrasi olmak üzere, temel unsurlarıyla içinize sindirmeniz gerekir ya da şu aşamada bunu yapmayacak durumdaysanız bir süre hükümetten uzaklaşmayı göze almanız gerekir” dedi (Birand-Yıldız, 2012, s.216).
MGK Bildirisi artık bu ziyaretler sonrasında imza bekliyordu. Askerde sinirler
iyice gerilmeye başlamıştı. Genelkurmaydan yapılan açıklama ise “Erbakan’la uyum içerisinde değiliz! Şeklinde ki açıklaması ortamın daha da gerginleşmesini sağlamıştı. Bütün gelişmeleri iyice değerlendiren Başbakan Erbakan, artık zor durumda idi. Ancak rantiyeci medya yine gerçeği saptırarak, Erbakan’ın kararı, sanki askerlerin önerdiği 20 maddelik haliyle imzaladığı şeklinde haberleri yayınlıyorlardı. Hürriyet: “Aynen İmzaladı”, Milliyet: “Hoca İmzaladı”, Sabah: “Paşa Paşa İmzaladı” (Kazan, 2013, s.273) vb. haber başlıkları ile adeta Başbakan Erbakan üzerinde psikolojik baskı oluşturuyorlardı. Bu durum karşısında Başbakan Erbakan, ortada böyle bir durum yok, medya olayları yanlış yansıtıyor şeklinde açıklamalar yapıyordu. Bu yaşanan olaylar karşısında Başbakan Erbakan zor durumdaydı ve beklenen haber gelmişti;
“MGK Kararları, yumuşatılmadan imzalamam diyen Erbakan’ın inadı üç gün
sürdü. Başbakan Erbakan, muhalefetten umduğunu bulamayınca, kararı imzalamak zorunda kaldı. İmzalan karar 20 maddelik askeri önerinin aynısı.” (6 Mart 1997 Sabah) Bu olay karşısında, hem RP’ye oy veren 6 milyon seçmen, hem RP birçok milletvekili, basında çıkan bu haberler yüzünden büyük bir tedirginlik içerisinde idi.
Ancak Refah camiası imzalanan metnin aslını öğrenince, Erbakan Hoca’nın dirayetini bir defa daha takdirden kendilerini alamıyorlardı (Kazan, 2013, s.273).
28 Şubat'taki MGK zirvesinde alınan, 5 gün süreli imza sıkıntısına yol açan ve
sonunda Başbakan Necmettin Erbakan'ın imzalamasıyla sonuçlanan 406 sayılı MGK Kararı'nın tam metni şu şekildedir (Özgan, 2008, s.79).
28 Şubat 1997 Tarihli ve 406 Sayılı MGK Tavsiye Karar Metni:
1. MGK, 28 Şubat 1997 günü Sayın Cumhurbaşkanı Başkanlığında Başbakan,
Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı, Milli Savunma
Bakanı, İçişleri Bakanı, Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve MGK
Genel Sekreteri'nin iştirakleri ile aylık olağan toplantısını yapmıştır,
2. Kurul'un bu toplantısında, esasları ve nitelikleri Anayasada belirlenmiş, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletimizi ve Cumhuriyet rejimimizi yıkmak, onun yerine bir siyasal dini düzen kurmak amacıyla yürütülen yıkıcı faaliyetler ve yapılan beyanlar ile bunların oluşturduğu tehdit ve tehlikeler gözden geçirilerek değerlendirilmiştir.
3. Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda;
a. Ülkemizde şeriat hukukuna dayalı bir İslâm Cumhuriyeti kurmayı hedefleyen
grupların, Anayasanın tanımladığı demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletimize
karşı çok yönlü bir tehdit oluşturduğu,
b. Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı aşırı dinci grupların lâik ve anti lâik ayırımı ile
demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendikleri,
c. Türkiye'de lâikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu,
d. Devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri
anlayışından vazgeçilemeyeceği, yasalar göz ardı edilerek yapılan çağ dışı
uygulamaların takipsiz kalmasının hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı
hususlarında görüş birliğine varılmıştır.
4. Bu görüş ve değerlendirmeler sonucunda;
a. Türkiye'de Şeriat hukukuna dayalı bir İslam Cumhuriyeti kurmayı amaçlayan
aşırı dinci grupların, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti olan
Cumhuriyetimize karşı oluşturdukları çok yönlü tehdidin önlenmesi amacıyla;
EK-A'daki tedbirlerin kısa, orta ve uzun vade içerisinde alınmasının Bakanlar Kurulu’na bildirilmesine,
b. 2945 Sayılı MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanununun 9’ncu maddesine
uygun olarak, MGK Genel Sekreterliği tarafından; EK'te belirtilen tedbirlere
ilişkin Bakanlar Kurulu Kararları ile Bakanlar Kurulu Kararı haline
getirilmeyen uygulamaların, sonuçları hakkında belli süreler içerisinde
Başbakan, Cumhurbaşkanı ve MGK'na bilgi verilmesi kararlaştırılmıştır (TBMM, 2012, s.1041).
KAYNAK
BİLĞİSAYARINIZA PDF İNDİRİNİZ;
http://earsiv.atauni.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/123456789/1219/%C4%B0smail_G%C3%9CLMEZ_tez.pdf?sequence=1
24 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder