28 ŞUBAT 1997 ASKERİ DARBESİ VE TÜRK EĞİTİM SİSTEMİNE ETKİLERİ BÖLÜM 34
5.1.3.14. Her yerde Eğitim
Madde 17- Millî Eğitimin amaçları yalnız resmî ve özel eğitim kurumlarında değil, aynı zamanda evde, çevrede, iş yerlerinde, her yerde ve her fırsatta
gerçekleştirilmeye çalışılır. Resmî, özel ve gönüllü her kuruluşun eğitimle ilgili faaliyetleri, Millî Eğitim amaçlarına uygunluğu bakımından Millî
Eğitim Bakanlığının denetimine tâbidir 3 - 4.
3 http//www.meb.gov.tr/kanunlar/25.12.2013
4 Kanun No: 1739 Kabul Tarihi: 14/06/1973 Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 24/06/1973 Sayısı: 14574
5.1.3.15. Türk Eğitim Sisteminin dayandığı temel ilkeler
. T.C. Anayasası,
. Eğitim ve Öğretimi Düzenleyen Yasalar,
. Hükümet Programları,
. Kalkınma Plânları,
. Millî Eğitim Şuraları,
. Ulusal Program esas alınarak düzenlenmektedir.
Bu esaslara göre eğitimin ilkeleri;
. Eğitim millî ve cumhuriyetçi olacaktır,
. Eğitim lâiklik esasına ve bilimsel temellere dayalı olacaktır,
. Eğitimde genellik ve eşitlik olacaktır,
. Eğitim fonksiyonel ve çağdaş olacaktır.5
5 http://www.meb.gov.tr/25.12.2013
Türk Eğitim Sisteminin Dayandığı Temel İlkeleri yukarıdaki şekilde ifade edilmiştir.
5.1.4. 28 Şubat ve Eğitim Alanında Yapılan Çalışmalar
5.1.4.1. Anayasaya göre bireylerin eğitim hakkı
Eğitim kavramı, Türkiye modernleşmesinin en önemli ve en özgün yanlarından birisini oluşturmaktadır. Eğitim, toplumsal anlamda yeniden üretimin sağlandığı,
bireylerin çeşitli rolleri ve becerileri kazandığı, toplumsal eşitsizliklerin kuşaklar arasında aktarıldığı/pekiştirildiği bir alan olması açısından oldukça önemlidir.
Eğitim bir devletin ideal vatandaşlarını yetiştirmede kullandığı en önemli araçlardan birisidir. İstenilen vatandaş tipine eğitim ile ulaşılabilir. Bireylere
kazandırılması amaçlanan davranışlar ve verilmek istenilen ideolojiler okullardaki eğitim-öğretim faaliyetleri sayesinde gerçekleştirilir (Aktaş, 2011, s.203).
1739 sayılı 14.06.1973 tarihinde kabul edilen “Milli Eğitim Temel Kanunu’na” baktığımızda bireylerin anayasaya göre “Eğitim Hakkı” aşağıdaki gibi ifade edilmiştir; “Madde 7- İlköğretim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır. İlköğretim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar.”
Türkiye’de eğitim sisteminin yasal dayanağı anayasanın 42. Maddesi ile belirlenmiştir: “Eğitim ve Öğretim, Atatürk ve İnkılâpları doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır... Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak kanunla düzenlenir...” Görüldüğü gibi Anayasa eğitim sistemini hem çağdaş bilginin hem de devlet ideolojisinin (Atatürkçülük) aktarılmasının bir yolu olarak görmekte ve devlete eğitim hizmetini gözetleme ve denetleme görevini vermektedir. Bu görev, en üst düzeyde Milli Eğitim Bakanlığı ve Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı tarafından yerine getirilmektedir (Çokgezen, Terzi, 2008, s.7).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında “Eğitim ve Öğretim” Anayasal güvence altına alınmış olmakla beraber eğitim, Atatürk ilke ve İnkılapları çerçevesinde, daha
çağdaş, bilimsel, laik, demokratik ve milli eğitim temel esaslarına göre devletin denetim ve gözetimi altına alınmıştır. Anayasaya göre, eğitim hakkı güvence altına alınmış olmakla beraber, eğitim ve öğretim bireylerin hem hak hem de ödevi olarak ifade edilmiştir. Anayasada eğitim hakkı; “İlköğretim görmek her Türk vatandaşının temel hakkı olmakla beraber, daha sonraki süreçlerde ise bireylerin ilgi, istek, istidat ve kabiliyetlerine göre bir üst eğitim kurumlarından yararlanırlar” şeklinde ifade edilmiş ve 1982 Anayasası’nın 42. Maddesi “Eğitim Hakkı ve Ödevi” başlıklı olup, “Kimsenin eğitim ve öğretimden yoksun bırakılamayacağını” ifade etmiştir.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
“Eğitim ve Öğretim” anayasal güvence altına alınmış olmakla beraber eğitim, Atatürk ilke ve İnkılapları çerçevesinde, daha çağdaş, bilimsel, laik, demokratik ve milli eğitim temel esaslarına göre devletin gözetimi ve denetim altına alınmıştır Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve Devlet okullarında parasızdır.
Özel, ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.
Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.
Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında
okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tâbi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası antlaşma hükümleri saklıdır.”
ifadeleri ile açıklamaktadır (Aktaş, 2011, 230-231). 1973 tarihli ve 1739 sayılı “Milli Eğitim Temel Kanunu” ile beraber yukarıda ifade edilen kararlarla beraber ilköğretimin zorunlu kılındığı anlaşılmaktadır. Eğitim ve öğretim Anayasal güvence altına alınmış olmakla beraber, bireyler tarafından birer hak, devlet tarafından ise en temel ödev olarak ifade edilmiştir. Anayasa ile güvence altına alınmış olan eğitim ve öğretim hakkı ve ödevleri ise bizzat devletin görevleri arasında sayılmıştır.
Anlaşılacağı üzere bireylerin, eğitim ve öğretim hak ve ödevleri belirli esaslar üzerine bina edilmiş olmakla beraber devletin denetimi ile anayasal güvence altına alınmıştır. Devletin bu hak ve ödevler üzerindeki etkin konumundan dolayı dönem dönem geçmişten gelen bir aşinalık ile devletin eğitim ve öğretim faaliyetlerine müdahale ettiğini görmekteyiz. Bu nedenle eğitim politikaları dönemin hükümetleri tarafından şekillendirilmiş ve eğitime yön verilmiştir. Bu müdahaleler ve hükümetlerin eğitime yön veren politikaları neticesinde, başta eğitim programları ve müfredatları olmak üzere amaçlar, işleniş yöntemleri ve ders kitapları (Aktaş, 2011, s.231) gibi temel eğitim unsurlarında değişikliğe gidilmiştir. 27 Mayıs 1960 Askeri darbesi, 12 Mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 Askeri darbesi ve 28 Şubat 1997 Askeri müdahaleleri sonrasında eğitim ve öğretim hayatında yeni düzenlemeler gerçekleşmiş olmakla beraber askeri kanat ya da sivil hükümetlerin eğitime müdahaleleri olmuştur.
Eğitim, bütün bireylerin toplumsal ve sosyal olarak birlikte yaşamaya başlaması ile beraber her ortamda, her alanda insanlar için vazgeçilmez en önemli unsurların başında gelmiş olmakla beraber bütün bireyler arasında sosyal ve kültürel mirasın yaşatılması, yeni nesillerin yetiştirilmesi için daima önemli bir unsur olarak görülmüştür. Bununla beraber eğitim ve öğretim faaliyetleri hemen hemen her toplumda devletin en önemli görevleri arasında sayılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile beraber eğitim ve öğretim faaliyetleri devlet tarafından daima desteklenmiş ve koruma altına alınmıştır. Eğitim ve öğretim faaliyetleri devlet denetiminde ve devlet tarafından uygulanma görevini üstlenmiştir.
“Eğitim tarihimizde hemen her zaman kâğıt üzerinde parlak ilkeler, amaçlar, programlar, yasal metinler hazırlandığı, şekle ve gösterişe önem verildiği, fakat
uygulamada aynı çaba, ciddiyet ve istikrar gösterilmediği dikkate çarpan bir konudur” (Akyüz, 1997, s.377-382). Bu ilkeli ve parlak kararların alınmış olduğu “Eğitim Şûraları”, Türk Eğitim Tarihi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın ve Türk Millî Eğitim Sistemi’nin en yüksek danışma organı olan Şûralara; Millî Eğitimle ilgili politikaların çizilmesinde, yol gösterici rolü verilmiştir. Türkiye’de yıllardır eğitim sorunlarının ağırlığından, eğitimin çıkmazda olduğundan söz edilmektedir. Eğitimle doğrudan ilişkili olanlar da, dolaylı ilişkide olanlar da, yani, toplumun bütün kesimleri eğitim sorunlarının çözülmesini, Türkiye’de çağdaş bir eğitim sistemi kurulmasını ve geliştirilmesini arzularlar. Bu yolda çaba harcarlar. Sonunda; sorunlar yumağının artarak sürmekte olduğunu görürler. Millî Eğitim Şûraları da Türkiye’nin eğitim sorunlarını çözebilecek, Türk eğitim sistemini geliştirecek ve iyileştirecek kararlar almıştır. Ancak, uygulamaya aktarma konusunda gerekli adımlar atılmadığı / atılamadığı için, eğitim sorunları çözülememiştir. Şûra kararlarının önemli bölümü, ya hiç uygulanmamış, ya alınan kararın uygulamaya aktarılması 20-30 yıl gibi gecikmeli olmuş, ya da bir iki yıllık uygulamadan sonra uygulama terkedilmiş, bazen de alınan kararın tersi yönde uygulamalar olmuştur (Deniz, 2001, s. 2-8).
Çalışmamızda; konumuz ile ilgili olarak XV. Milli Eğitim Şûrası “Amaç, Gündem, Alınan Kararlar, Sonuç ve Uygulamalar” ele alınacak ve konu ile sınırlı
kalınacaktır.
5.1.4.2. XV. Milli Eğitim Şurası (1996)
XV. Milli Eğitim Şurası, gündemdeki konuları görüşmek üzere 13-17 Mayıs 1996
tarihleri arasında Milli Eğitim Bakanı Turhan Tayan başkanlığında Ankara’da
toplanmıştır.
5.1.4.2.1. XV. Milli Eğitim Şurası’nın toplanma amacı:
1. 2000’li yıllarda Türk Milli Eğitim sisteminin hedef, ilke ve politikalarını
belirlemek, özellikle yönlendirme ve yeniden yapılanmayı tartışmak, yeni
yüzyılın gereklerine uygun, çağdaş eğitim sistemi kurabilmek,
2. Bütün toplumu sürekli olarak öğrenen, kendini yenileyen, değişen koşullara
uygun bilgi ve beceri kazanabilen bir yapıya kavuşturmak,
3. İlköğretimde 8 yıllık zorunlu temel eğitime geçmek,
4. Ortaöğretimi yükseköğretim önüne öğrenci yığan bir basamak olmaktan
kurtarıp bu basamakta, ağırlıklı olarak mesleki ve teknik beceri kazandırmak,
5. Yükseköğretime geçişte, sadece Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ve Öğrenci
Yerleştirme Sınavında (ÖYS) aldığı sonuca göre değil, bununla birlikte okul
eğitiminde gösterdiği başarı ve sonucu da değerlendirmek,
6. Örgün ve yaygın eğitim programları arasında geçiş ve tamamlama ilkesine
dayalı, yılın her günü ve her saati hizmet verecek okul yapısı oluşturmak,
7. Eğitimin Parasal sorunlarını çözmek için yeni ve sürekli kaynaklar sağlamak,
8. Ortaöğretim ve yükseköğretimde katkı payı uygulamasını, Yedinci Beş Yıllık
Kalkınma Planında da öngörüldüğü gibi kurumsallaştırmak, ancak; maddi
durumları yetersiz öğrenciler için burs ve kredi uygulamalarını yaygınlaştırmak.
5.1.4.2.2. XV. Milli Eğitim Şurası gündemi:
1. İlköğretim ve Yönlendirme
a. İlköğretim
b. İlköğretimde Yönlendirme
2. Ortaöğretimde Yeniden Yapılandırma
a. Ortaöğretimde Yapılanma
b. Ortaöğretimde Yönlendirme
c. Ortaöğretimde Meslek kazanma
3. Yüksek Öğretime Geçisin Yeniden Düzenlenmesi
4. Toplumun Eğitim ihtiyacının Sürekli karşılanması
5. Eğitim sisteminin Finansmanı
Dönemin Millî Eğitim Bakanı: Turhan Tayan
Şura Genel Sekreterliği: Nazım İrfan Tanrıkulu, Güngör Kılınç, Hayri Terzioğlu,
Necmettin Ertürk (MEB XV. Milli Eğitim Şurası, 1996, s.49).
5.1.4.2.3. XV. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar:
1. Temel eğitim kavramı yerine “İlköğretim” kavramı kullanılmalıdır ve yakın bir
gelecekte 5-6 yaş okulöncesi eğitim, ilköğretim bünyesine alınmalı, ilköğretim
kesintisiz 8 yıllık zorunlu eğitim olarak uygulanmalı, 8 yıl sonunda tek tip
diploma verilmeli, 9. sınıf liseye ya da mesleki eğitime yönlendirme yılı olmalı,
böylece ilköğretimde zorunlu 2+8+1 sistemi oluşturulmalıdır. Çocukluğun tam
yaşandığı, çocukların kendilerini, ailelerin de çocuklarını tanıdığı bu dönemde
bulunanlar çırak yapılmamalıdır. Uzun vadede zorunlu eğitim 18 yaşını
kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.
2. Yoğun göç alan illerde eğitim yatırımlarına öncelik verilerek derslik ihtiyacı
karşılanmalıdır.
3. Bahçe, salon, sahne, işlik, kitaplık, laboratuvar, spor salonları ve yüzme havuzu gibi ek ünitelerle birlikte her okul, bulunduğu çevrenin de yararlanabileceği tesisler olarak düşünülmelidir.
4. Çevredeki eğitim kapasitelerinden de yararlanılarak eğitim kaynakları verimli
ve etkili kullanılmalıdır.
5. Okul bina ve tesisleri tatil dönemlerinde ihtiyaçlar doğrultusunda gelir getirecek şekilde de değerlendirilmelidir. (Çay bahçesi, otopark vb.gibi).
6. Küçük yerleşim birimlerindeki öğrencilerin 8 yıllık zorunlu ilköğretimden
yararlanabilmeleri için taşımalı, YİBO (Yatılı İlköğretim Bölge Okulu)
ve pansiyonlu okul sistemlerinden yararlanılmalıdır.
7. “8 yıllık zorunlu ilköğretim uygulamasına geçilmeden önce ilköğretimin
amaçları ve ders programları bütünlük ilkesine uygun olarak yeniden
düzenlenmelidir.
8. Her öğretmenin aynı zamanda bir Türkçe öğretmeni olduğu da dikkate alınarak, eğitimin her alanında ve her düzeyinde Türkçe’nin, doğru ve eksiksiz olarak öğretilmesi ve kullanılması sağlanmalıdır.
9. Eğitime ayrılmış olan TRT ve uydu kanallarından ilköğretimde yararlanma
yoluna gidilmelidir.
10. 7.ve 8. sınıflarda seçmeli derslere işlerlik kazandırılmalıdır. Spor ve sanat
eğitimine önem verilmeli, bu eğitime ders dışı etkinliklerle de ağırlık
kazandırılmalıdır.
11. Müzik, Resim, Beden Eğitimi ve Din kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin notla
değerlendirilmesine devam edilmelidir.
12. Eğitim-öğretim iş günü süresi artırılmalıdır.
13. İlköğretim okullarının programlarında, meslekleri tanıtıcı bilgilere yer
verilmelidir. Teknoloji ve tasarım konuları da bunların arasında yer almalıdır.
14. Yeniden yapılanma VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda öngörüldüğü şekilde
hızlandırılmalı, il düzeyinde eğitim planlamaları yapılmalıdır.
15. Eğitim ortamında; sorumluluk paylaşmak, takım çalışması olan önderliği
üstlenen, özeleştiri, kurumun eleştirisi, adaylık-seçim-oylama ile görev
bölüşümü ve takibi gibi demokratik davranışları pekiştirici yaklaşım ve
uygulamalar özendirilmeli.
16. Bireyi tanıma ve yöneltmeye ilişkin rehberlik hizmetleri dördüncü sınıftan
başlatılmakla birlikte, ilköğretimde gerçek yöneltme dokuzuncu sınıftan itibaren
ele alınmalıdır.
17. Her okulda bir rehberlik servisi kurmak ve uzman bulundurmak güç olabilir. Bu nedenle, rehberlik ve araştırma merkezlerinin sayısı çoğaltılmalı.
18. Okul öncesinden itibaren ailenin eğitimi, önemli bir boyut olarak ele
alınmalıdır. “Aile Katılım Programları” ve “Ana Baba Okulları”
yaygınlaştırılmalıdır.
19. Özel eğitim alnında gerekli alt yapı sağlanarak kaynaştırma, özel eğitim sınıfları vb. seçenekler düşünülmelidir.
20. Öğretmenler, öğretmen üniversitelerinde yetiştirilmelidir. Öğretmen yetiştiren fakülteler, gelişmiş çevrelerde açılmalıdır.
21. Öğretmenlik mesleği ekonomik ve sosyal yönden iyileştirilmelidir. Öğretmen
adayları burs, kredi yurt ve benzeri özendirici tedbirlerle desteklenmelidir.
Öğretmen olmak isteyen adaylar, öğretmenlik mesleğine uygun olanlar
arasından titizlikle seçilmelidir.
22. Üniversitelerde farklı branşlardaki yüksek öğretim mezunları için düzenlenen pedagojik formasyon kurslarına mutlaka son verilmelidir.
23. İlke olarak alanda yetişmemiş olan üniversite mezunları, ilköğretim okullarına (sınıf ve dal öğretmeni olarak) atanmamalıdır. Ancak, son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığındaki sınıf öğretmeni açığının çok büyük olması ve bunun gelecek birkaç yıl içinde daha da artmasının beklenmesi nedeniyle; Eğitim
Fakültelerinin farklı bölümlerinden mezun olanların istihdamını mümkün kılmak
üzere, sınıf öğretmenliği alanında en az bir yıl süreli “Öğretmenlik Meslek
Eğitimi Programları” düzenlenmelidir.
24. Anadolu Öğretmen ve Öğretmen Liseleri, Eğitim Fakültelerinin esas kaynağını oluşturmalıdır.
25. İvedilikle “Öğretmen Personel Kanunu” çıkarılmalıdır.
26. Değişik eğitim ve öğretim etkinlikleri, alandaki yenilikleri ve öğretmenlerin
uygulamadaki görüş ve düşüncelerini yansıtan yayınlar yapılmalı, birim ve
bireylere ulaştırılmalı.
27. Okulların, standart kadroları her yıl mayıs ayı içinde gözden geçirilmeli,
standart kadro dışı öğretmen atanmamalıdır.
28. “Öğretmenin vekili olmaz” ilkesinden hareketle, vekil öğretmen kadroları
kaldırılmalıdır. Böylece, eğitim-öğretim asil öğretmenler tarafından verilmesi
sağlanmalıdır. (Raporlu ve asker öğretmenlerin yerine üçte iki maaşla
görevlendirilenler olabilir) Ancak bunların da yüksek öğrenimli olmasına titizlik
gösterilmeli, sözleşmeli olmaları sağlanmalıdır.
29. Zorunluluklar dışında, öğretmenlerin emeklilik ve tayin işleri yaz döneminde
yapılmalıdır. Atanan öğretmenlerin de en geç 15 Ağustosta görev başında
olmaları sağlanmalıdır.
30. Öğretmenliğe geçişte, seçme ve yeterlilik sınavı yapılmalıdır. (Dil, fiziki
bozukluk vb.) etmenler de ölçüt olmalıdır. Öğretmenliğe hak kazananlar illerde
boş bulunan öğretmen kadrosu için müracaat etmeli, o il tarafından
görevlendirme yapılmalı ve üç yıl mecburi hizmet getirilmelidir.
31. Eğitim, politikadan arındırılmalıdır. Devletin eğitim politikası uzun vadeli
olmalıdır. Öğretmenlik, günlük siyaset içine çekilmemeli, tayinler, nakiller
atamalar belli bir düzen içinde ve bir sisteme göre yapılmalıdır.
32. Yönetici atamalarında kariyer, liyakat, başarı aranmalı, üst kademeye geçişler başarılar ölçüsünde, belli bir sisteme göre olmalıdır. Eğitim yönetiminin bir bilim olarak algılanması, yöneticinin, örgütsel amaçların gerçekleştirilmesini
sağlayan bir eğitim lideri olarak kabul edilmesi, bu alanın uzmanlık
gerektirdiğinin bilinmesi, eğitim yöneticiliğinin meslek haline getirilmesi
gerekmektedir. Eğitim yöneticiliği bilfiil öğretmenlik tecrübesine dayanmalıdır.
33. Öğretmen adaylarının belirlenmesinde, ülkenin ihtiyaçları ve mesleğin
özellikleri dikkate alınmalı, ülke genelinde dengeli dağılım mutlaka
sağlanmalıdır. Dalında ihtiyaç kalmayan ve ihtiyaç duyulan farklı bir dalda
kendisini yetiştirmek isteyen öğretmenlere gereken eğitim imkânı sağlanmalıdır.
34. Eğitim yöneticisi lisansüstü eğitimle yetiştirilmeli, yönetici adayları objektif
ölçülerle seçilmeli ve özlük hakları, yaptıkları, iş ve eğitim düzeyine göre
düzenlenmelidir.
35. Belirli alanlarda (il- ilçe-semt) kurulmuş olan eğitim kurumlarının, madde ve
insan kaynaklarından tam kapasite ile yararlanabilecekleri bir yönetim sistemi
oluşturulmalıdır.
36. Denetimde rehberlik ön plana çıkarılmalı ve ilköğretimde, eğitim yılı başında
rehberlik ve seviye tespiti, öğretim yılı sonunda ise başarı tesbiti yapılmalıdır.
Denetim elemanlarının, alanlarında uzman, deneyimli, lisans üstü eğitimlerini
tamamlamış olmaları, teftiş sistemi yeniden ele alınarak, Bakanlık ve ilköğretim
müfettişliği bir çatı altında birleştirilmelidir.
37. Milli Eğitim Temel Kanunu Amaç ve ilkelerine göre, genel öğretim ile mesleki ve teknik öğretimin amaçları ve yetiştireceği öğrenci tipi yeniden tanımlanmalı;
ortaöğretim kurumları öğrencilerin % 65’ ini mesleki teknik eğitime, % 35’ ini
genel öğretime yöneltecek ve bu yönde öğretim görmelerini sağlayacak şekilde
yeni bir yapıya kavuşturulmalı; insan gücü-eğitim-istihdam dengesi
kurulmalıdır.
38. Öğretimde yabancı dille eğitim yerine, yabancı dil öğretimi yapılmalı ve yabancı dil öğretimine önem verilmeli, zorunlu yabancı dil öğretimi, isteğe dönük hale getirilmelidir.
39. Mesleki ve teknik eğitimde sistem bütünlüğü esasına dayalı eklemli (modüler) eğitim programları uygulanmalı, alan ve dal eğitimine önem verilmelidir.
KAYNAK
BİLĞİSAYARINIZA PDF İNDİRİNİZ;
http://earsiv.atauni.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/123456789/1219/%C4%B0smail_G%C3%9CLMEZ_tez.pdf?sequence=1
35 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder