1945 -1950 ARASI DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE BASIN
Oy uğruna dini siyasallaştırma adımını atan CHP, bir adım daha ileriye giderek Türk Devrimi'nin kurumlarını bugün olduğu gibi yasa çıkararak ortadan kaldırma gayretine giriyordu. Prof. Dr. Çetin Yetkin'in tespitine göre 1 Mart 1950'de TBMM "Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklarla Birtakım Unvanların Meni ve İlgasına Dair olan 677 Sayılı Kanunun 1. Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun" kabul edilerek türbelerin yeniden açılması, yeniden türbedarlıklar kurulması yasa ile gerçekleştiriliyordu. (TBMM TD, Dönem 8, C.XXV-I Toplantı 4, Bileşim 57, 1 Mart 1950, Oturum 1, S. 36)
KÜRESELLEŞME SÜRECİNDE TÜRKİYE
Küreselleşme sürecinin Türkiye üzerindeki etkileri incelenmeye başlandığında, ilk göze çarpan husus, Türkiye’nin küreselleşmenin yukarıda bahsedilen tüm boyutlarından dünyadaki birçok ülkeye kıyasla, oldukça yüksek bir düzeyde etkilenmekte olduğudur. Bu durumun temel bir nedeni, Türkiye’nin jeo-stratejik konumundan kaynaklanmaktadır. Türkiye, Batı’yla Doğu’nun, Kuzey’le Güney’in buluştuğu bir noktada, Avrasya’nın merkezinde yer almakta olup, küreselleşmenin etkilerine geniş oranda açık durumdadır. Türkiye’nin küreselleşme sürecinden büyük ölçüde etkilenmekte olmasının diğer bir nedeni de coğrafyasında barındırdığı insan topluluğunun özelliğine ilişkindir. Türkiye, sahip olduğu özel coğrafi konumu ve köklü tarihi nedeniyle kültürler ve medeniyetlerarası diyaloğa ev sahipliği yapan bir ülke konumundadır. Esasen farklı insan toplulukları arasındaki ilişki ve etkileşimlerin radikal bir şekilde artışı olarak tanımlanan küreselleşmenin, bu özelliği haiz bir ülkeye büyük ölçülerde etki yapması kaçınılmazdır. Küreselleşmenin Türkiye üzerindeki etkilerini, küreselleşmenin mevcut tüm boyutları çerçevesinde gözlemlemek mümkündür. Örneğin, ekonomik küreselleşmenin dina Uluslararası Ekonomik Sorunlar 33 Fırat BAYAR miklerine uyum sağlamak ve dünya ekonomisi ile bütünleşebilmek amacıyla Türkiye ekonomisi, 1980 sonrasında köklü bir yapısal değişim geçirmiştir. Bu dönemde, korumacı ve ithal ikameci ekonomik yapı, yerini serbest pazar ve ihracat teşviklerine dayanan, dış ticaretin, kurun, faizin ve sermaye hesabının serbestleştirilmiş olduğu bir yapıya terk etmiştir. Benzer şekilde, mevcut siyasi küreselleşme trendleri çerçevesinde, Türkiye, özellikle son dönemde demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, insan hakları, kadının statüsü gibi konuların yanında şeffaflık, hesap verebilirlik gibi temel yönetişim ilkelerinin yerleştirilmesi ve uygulanması çerçevesinde büyük mesafe katetmiştir. Tabiatıyla, bu süreçte, Türk halkının kalkınma çabalarını evrensel değerler zemininde yürütme iradesi de etkili olmaktadır. Öte yandan, küreselleşmenin güvenlik boyutu, Türkiye’yi uluslararası terörizmle mücadele, silahların kontrolü ve silahsızlanma, yasadışı göç, insan ticareti, organize suç, yolsuzluk, uyuşturucu ticareti ve karaparayla mücadele gibi konularla çok daha kapsamlı ve derin bir şekilde ilgilenmeye zorlamakta, bu konularda bölgesel ve uluslararası işbirliğinde öncü rol almaya yöneltmektedir.
Küreselleşmenin çevresel/demografik boyutu da Türkiye üzerinde türlü etkilerde bulunmaktadır. Örneğin, çevre dostu üretim ve tüketim, Türkiye’de giderek artan bir şekilde dikkate alınmaya başlanmıştır. Benzer şekilde, küreselleşmenin demografik boyutunun etkisiyle, ülke genelindeki nüfus artış hızının düşme eğilimine girdiği gözlenmektedir. Son olarak, Türkiye’nin küreselleşmenin kültürel boyutundan da yaygın bir biçimde etkilendiği, bu bağlamda, Türk toplumunun beğeni ve ilgi alanlarının, özellikle son yıllarda, ciddi bir değişim ve dönüşüm sürecinden geçtiği söylenebilir. Ancak, bu, küresel düzeyde tanınan kültürel ve üretim biçimlerinin Türkiye’de yer etmesi kadar, Türk kültür öğelerinin uluslararası tanınırlığının da artması şeklinde gerçekleşmektedir. Yukarıda değinilen tüm hususlar, küreselleşme sürecinin Türkiye üzerindeki etkilerine ilişkindir. Bu çerçevede, son olarak değinilmesinde yarar görülen konu ise Türkiye’nin küreselleşme sürecinin olumlu yönde ilerleyebilmesi için ne ölçüde katkı- da bulunabileceğidir. Bir başka deyişle, Türkiye’nin de belirli ölçülerde küreselleşme sürecine etki etme kapasitesi bulunmaktadır. Bunun temel nedeni, bu çalışmanın ilk 34 Uluslararası Ekonomik Sorunlar Küreselleşme Kavramı ve Küreselleşme Sürecinde Türkiye bölümünde ifade edildiği üzere, küreselleşme sürecinin tek yönlü olarak ilerlememesi, son derece dinamik bir süreci içermesi ve karşılaştığı yeni unsurları bünyesine katarak sürekli biçimde sentezlenen bir yapısı olmasıdır. Bu çerçeveden baktığımızda, Türkiye’nin, jeo-stratejik konumu itibariyle küreselleşmenin siyasi/güvenlik boyutu çerçevesinde önemli bir role sahip olduğu görülmektedir.
Türkiye, Balkanlar, Kafkaslar, Karadeniz, Orta Doğu, Akdeniz ve Orta Asya ile Avrupa’nın doğal kesişim noktasında bir istikrar unsuru olması itibariyle öncelikle bölgesel, sonrasında uluslararası istikrarın sağlanmasında önemli bir rol almakta, bu itibarla küreselleşmenin siyasi/güvenlik boyutuna olumlu yönde katkıda bulunmaktadır. Türkiye’nin 17 Ekim 2008 tarihinde BM Genel Kurulunda yapılan oylama neticesinde 2009-2010 dönemi için BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyelik adaylığına seçilmesi, bu çerçeveden bakınca daha anlamlı bir hale gelmektedir. Türkiye’nin bu kendine özgü jeo-stratejik konumu, ekonomi alanında da önemli sonuçları beraberinde getirmektedir. Bu durum, kendini özellikle enerji alanında göstermektedir. Dünyanın enerji kaynakları bakımından en zengin olduğu bölgelere komşu olan Türkiye, petrol ve doğalgaz rezervlerinin Doğu-Batı istikametinde taşınması konusunda iktisadi açıdan en kısa ve en az maliyetli güzergahı sunmaktadır.
Türkiye’nin katkılarıyla Doğu-Batı Enerji Koridoru Projesi’nin gerçekleştirilmesi, bölgesel olduğu kadar küresel anlamda da ekonomik sonuçlar doğuracaktır. Son olarak, Türkiye’nin küreselleşmenin kültürel boyutuna yapabileceği katkı üzerinde durulması uygun olacaktır. Kendine özgü tarihi ve kültürel yapısı ile Türkiye, medeniyetlerarası uyumun en önemli örneklerinden birini oluşturmaktadır. Türkiye, tüm dünyaya, kültürel çeşitliliğin bir tehditten ziyade bir zenginlik olduğunu göstermeye çalışmakta, kültürler arasındaki yanlış algılama, önyargı ve kutuplaşmaların önlenmesi için her türlü platformda aktif çaba sarfetmektedir. Anılan çabalar, küreselleşmenin kültürel boyutunun olumlu bir yönde ilerlemesi için önemli bir katkı olarak algılanmalıdır. Bu çerçevede, 2005 yılında Türkiye ve İspanya’nın eş-sunuculuğunda hayata geçirilmiş olan Medeniyetler İttifakı girişimi, bu katkının en somut örneklerinden birini oluşturmaktadır.
http://www.mfa.gov.tr/data/Kutuphane/yayinlar/EkonomikSorunlarDergisi/sayi32/firatbayar.pdf
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder