4 Aralık 2019 Çarşamba

Bir de, Pontus mu ?

Bir de 'Pontus' mu ? 



TÜRKKAYA ATAÖV
S. Shaw'a göre, "Yunan Pontus devleti kurmak isteyenler oradaki Türk nüfusu ortadan kaldırmak için kıyıma baş­layarak Yunan ordusunun Batı 'dan buralara ulaşma­sına bel bağlamışlardı. 9.03.1919'da Samsun'a çıkan ingilizlerin Merzifon 'a yürümelerinin nedeni de buydu." Londra'da Viskont St. Davids bile diyor ki; "Yunanlılar her gördükleri köyü yaktılar. Türkleri soy­dular, direneni öldürdüler. Üstlerinden buyrukla, sistemli biçimde ve askeri gereklilik olmadan. Kral Konstantin'in askerleri kötü savaşçı ama hırsızlık, yakıp yıkma ve cinayette üstüne yok." Türkler 9 Eylül'de İzmir'e girince Yunanistan'ın evdeki hesabı çarşıya uymadı ve köy-kent basıp yakıp yıkan, so­yan ve öldüren oranın Rumları da göçmek için Türk limanlarında sıraya girdiler.
1918'de sık işitilen "Pontus" sözcüğü de kulağı­mıza birkaçtıçalınır oldu! Doğu Karadeniz kıyılarında ilkçağda ufak Yunan kent-devletleri vardı. Birbi­rinden bağımsız ta İspanya kıyısında da. Mondros Antlaşmasından sonra Trabzon ve çevresindeki Rum kümeleri Pontus devletini diriltme umudu içi­ne girdiler, önce, Osmanlılar bile yüzlerce yıİstanbul, İzmir, Adana ve Karadeniz gibi yerleri "Konstantinopl, Smyrna, Kilikya, Pontus" diye anmadılar. NewYork'a eski adıyla "Yeni Amsterdam" diyor muyuz? Bu, bir. İzmir'e Yunan çıkarmasıyla Doğu Karadeniz'deki Rum çeteleri de Müslüman çevrelerinde epeyi kan döktüler. İstanbul'daki ABD Yüksek Ko­miseri Amiral M. L Bristol, Karadeniz gezisinden sonra kaleme aldığı yazanağında Rum eylemlerinin orada anarşi yarattığını belirtti. Bu, iki. Atina'da 1919'da oluşturulan Pontus Kurulu Yunan hükümetine başvurarak İzmir'e çıkmış olan Yunan ordularına doğu­dan destek vermek üzere, 20 bin kişilik bir "Pontus Ordusu" örgütlenmesini önermişti. Türklerin buna tepkisi doğaldır. Bu, üç.

Güya Karadeniz'de 700 bin Rum varmış da bunun 350 binini Türkler öldürmüş. Buna kuyruklu ya­lan denir. 1893-97 Osmanlı sayımlarında oradaki Rum nüfusu, geniş ve geri çevresiyle birlikte, 193 bindi. Çoğu ABD'ye göç etmişti. ABD King-Crane Kurulu da "yaklaşık 200bin"diyor. Bu, dört. S. Shaw'a göre, "Yunan Pontus devleti kurmak isteyenler oradaki Türk nüfusu ortadan kaldırmak için kıyıma baş­layarak Yunan ordusunun Batı 'dan buralara ulaşmasına bel bağlamışlardı. 9.03.1919'da Samsun'a çıkan İngilizlerin Merzifon 'a yürümelerinin nedeni de buydu." Londra'da Viskont St. Davids bile diyor ki; "Yunanlılar her gördükleri köyü yaktılar. Türkleri soydular, direneni öldürdüler. Üstlerinden buyrukla, sistemli biçimde ve askeri gereklilik olmadan. Kral Konstantin'in askerleri kötü savaşçı ama hırsızlık, yakıp yıkma ve cinayette üstüne yok." Türkler 9 Eylül'de İzmir'e girince Yunanistan'ın evdeki hesabı çarşıya uymadı ve köy-kent basıp yakıp yıkan, soyan ve öldüren oranın Rumları da göçmek için Türk limanlarında sıraya girdiler. Bu, beş. 1919-22 yıllarında, Yunanlılar ve yerel Rumlarıönemli kesimi el attıkları her yerde geniş kıyım ve yağma yaptılar. Buna ilişkin Türklerin daha o yıllarda yabancı dilde temel yayınları vardır, Birkaç güönce Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk  yayını olarak çıkan "Türkiye'de Yunan Vahşeti" adlı kitaba dikkatinizi çekerim. Bu, altı.

Bu gerçeği zamanında yabancılar da görmüştür. Tümünün beyinleri Türk karşıtı yaymacayla yıllardır yıkanmış olmasına karşın. Yunan kan dökümü o Ölçülere varmıştı ki, Britanya'nın başını çektiği emperyalizmin sıkı denetimi bile kötü haberlerin yayılmasını engelleyemedi. Bunlar içinde ABD Yakındoğu'ya Yardım Temsilcisi M. O. Prentiss'in kafası bile aynı masallarla doluydu. Olayları yerinde görünce değişti. Mavi Kitabın editörü A.J. Toynbee'nin İzmit'teki kısa gezisi de Panhelenizmini bir yana itmesine yetmişti.

1923'te "Müslüman Asya'da Güç Savaşımıdi­ye kitap yayımlayan E.A. Powell soruyor: "Türklere çok büyük haksızlık yaptıklarını kabul cesaretini kaç yayın gösterebilir" "The New York Times" gazetesinin 18.09, 17.11. ve 27.09.1922, 18.06.1923 tarihli sayılan Önümde. Prentiss, Türk subayının as­kerlerine şu sözlerini kulaklarıyla işitmiş"Yunanlılar yakıp yıktı, görülmemiş kıyım yaptı. Ama biz farklı davranmalıyız. Hukuku ve dinginliği koruyacağız." Ve ekliyor; "Türk askerini aynı yöntemle tepkide frenlemek çok güçtü, ama komutanları bunu başardı. Ağırbaşlı ve düzenli davranışları gözlemcileri etkiledi. Türk görevliler dikkate değer dayanç ve hoşgörü gösteriyorlar... Koruma ve pasaport isteyen­ler de her türlü yalanı uyduruyor... Kiliselerde yay­gın kıyım masalları, yalanlar toplamıdır. Barbar olan Türkler değil..." Burada kesiyorum. Bu Yunan acı­masızlığını Milletler Cemiyeti de kabul etti. Pontus masalı da bunun bir parçasıdır.
 Son ama önemli bir nokta daha: "Amerika özgüülkedir; hesap soran da yok; istediğimizi söyleriz" maskesine sığınıp oradaki açık oturumlarda Musta­fa Kemal'e dil uzatan papaz kılıklılar da var. Şunu anımsatalım: Yunan Başbakanı E. Venizelos bile Atatürk'ü 1930'da Nobel Barış Ödülü'ne aday gös­termiş ve bu önerisiyle şeref.,duyduğunu yazmıştır.

Gökçek'in Ajan konuğu David Kimche kimdir?

Gökçek'in ajan konuğu David Kimche kimdir? 

- Arslan BULUT

Kürt-İsrail temaslarının tarihi iyi belgelenmiştir. 1960'ların ortalarında direk Kürt liderlerle ilişkiler, İsrail'in Orta Doğu adamı, eski MOSSAD yetkilisi David Kimche  tarafından kurulmuştur. 1997 yılında Kimche ile yaptığım ve  Londra merkezli El Hayat gazetesi tarafından yayımlanan röportajda Kimche, temaslar kurulduğunda, İsrail Başbakanı  Levi Eşkol'un Arap dünyasındaki etnik azınlıklarla ilişkiler  kurma yönünde 'stratejik karar' aldığını açıkladı. Kimche  Kürt lider Mustafa Barzani ile görüştü ve bunun hemen  ardından İsrail Kürtlere yardım yollamaya başladı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in ev sahipliğinde düzenlenen 5. Glokalizasyon Konferansı, tam bir skandala dönüştü.

Forumun Başkanı David Kimche'nin dünyaca ünlü bir MOSSAD yetkilisi olması bir tarafa, Türkiye ve İslam dünyası aleyhinde çok önemli eylemleri var Lübnan'da İngilizce olarak  yayımlanan The Daily Star gazetesinin 04 Ağustos 2004 tarihli  sayısında, Kamran Karadağ imzasıyla yayınlanan haberde aynen şöyle deniliyor:
"Kürt-İsrail temaslarının tarihi iyi belgelenmiştir. 1960'ların ortalarında direk Kürt liderlerle ilişkiler, İsrail'in Orta Doğu adamı, eski MOSSAD yetkilisi David Kimche  tarafından kurulmuştur. 1997 yılında Kimche ile yaptığım ve  Londra merkezli El Hayat gazetesi tarafından yayımlanan röportajda Kimche, temaslar kurulduğunda, İsrail Başbakanı  Levi Eşkol'un Arap dünyasındaki etnik azınlıklarla ilişkiler  kurma yönünde 'stratejik karar' aldığını açıkladı. Kimche  Kürt lider Mustafa Barzani ile görüştü ve bunun hemen  ardından İsrail Kürtlere yardım yollamaya başladı.

O zamanlar Barzani'nin güvenilir yurt dışı bağlantısı  olan deneyimli Kürt lider ve ünlü bağımsız politikacı Mahmut  Osman, Kimche'yi doğruladı. Fakat Osman, Barzani'nin  İsrail ile temaslarının kendisine ABD ile ilişkiler kurmaya  yardım edeceğine inandığına dikkat çekti. Barzani, kendi  ulusal haklarını elde etmelerine yardım edecek tek gücün  ABD olduğuna inanıyordu. Osman'a göre Barzani şahsen  Kimche'den Amerikalılarla ilişki kurmak için yardım  istedi.

Daha sonraki yıllarda Osman, Amerika ile temas kurmak  için tekrar yardım isteyen Barzani'nin, İsrail'e yaptığı  gizli gezilerde ona eşlik etti. İsrail'in Kürtlere yardımı, 1974'te Bağdat'la ortaya çıkan düşmanlıktan sonra yeniden  başladı. Barzani tekrar Amerikalarla temasa geçmeye çalıştı.  İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi ile Saddam Hüseyin arasında  1975'te imzalanan Cezayir antlaşmasıyla, her şey Kürtler  için bir felaketle sonuçlandı.

Kürdistan'da İsrailliler var mı? Cevap evet. Birçoğu  kendilerini Kürt Yahudisi olarak tanımlayan ziyaretçiler.  Kendileri veya daha çok aileleri 1950'de İsrail'e göç etmeden  önce Kuzey Irak'ta yaşayanlar. Bazılarının hala Irak'ta  akrabaları var, diğerleri de atalarının nerdeyse 2000  yıldır yaşadıkları yerleri görmeye gidiyorlar. Bazı Kürtler,  İsrailli ziyaretçilerle arkadaş oluyorlar; bunların içinde  İsrail'e gelen Kürtler de var. Arap dünyası ister beğensin  ister beğenmesin, gerçek olan Kürtler İsrail'i dost olarak  görüyor ve İsrail'e ziyaretleri normal bir şey. Kürtler  İsraillilere karşı 'alerjik' değil.

Osman, Kürdistan'da çalışan İsraillilerin Batılı, çoğunlukla da  Amerikan şirketleri ile beraber olduklarını söylüyor. Birçoğunun çifte vatandaşlığı var. Bazıları Amerikan  ordusunda bile asker olabiliyor. Aralarında İsrail istihbarat  ajanları var mı? Cevap yine evet. Bu İran, ABD, İngiltere ve  Suriye için de aynı."

***
Gazeteci Hasan Cemal, Kudüs'e giderek İzak Rabin ve Weizman ile görüştü. Görüşmede David Kimche'nin de bulunduğu İnternet sitelerinde yazıldı. Hasan Cemal, 9 Eylül 1993 tarihli yazısında "İsrailli bir üst düzey yetkili"ye atfen, " İsrail Kürt devletine karşıdır. Barış suyu projesini geliştirelim. Türk Cumhuriyetleri'nde ortak yatırım yapalım. Stratejik ortak olalım" gibi mesajlar verdi.

Bu yetkili 1960'lardan beri Barzani ve Talabani'ye silah ve para yardımı yapan, ayrıca Peşmergelere askeri eğitim veren David Kimche idi!

Kimche, İslami uyanışın önlenmesinde Türkiye ve İsrail'in ortak çıkarı bulunduğunu söylemeyi de ihmal etmedi!
Devam edeceğiz.  



Filistin dramı:İsrail katlediyor, AKP seyrediyor

Filistin dramı:İsrail katlediyor, AKP seyrediyor 


 İsrafil K. Kumbasar


İsrail vuruyor, bütün dünya seyrediyor!..
‘Egemenlik hakları’, ‘halk iradesine saygı’, ‘insan hakları’, ‘demokrasi’ diye ortalığı ayağa kaldıran kurum ve kuruluşlardan ses seda yok!..
Demek ki Filistin’de zulüm altında inleyen halkı ‘insan’ olarak kabul etmiyorlar!..
İslam ülkelerinin, ‘işbirlikçi’ yöneticileri, olup bitenleri sadece seyretmekle yetiniyor!..
BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan, seçmenlerin gözünü boyamak amacıyla Ankara’ya çağırdığı ‘seçilmiş’ HAMAS temsilcisini İsrail hükümetinin “Höt!..” diye kaşlarını çatması üzerine, kargo uçağıyla apar topar Şam’a göndermişti!..
Erdoğan, İsrail’i durdurmak için, kadim dostu Bush’u aramanın dışında kılını dahi kıpırdatmadı!..
İsrail’e şirin görünmek için dış politika danışmanını Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a göndererek, Filistinli direnişçilerin kaçırılan onbaşıyı bırakmaları konusunda yardım istedi!..
Ankara’da MOSSAD tarafından düzenlenen ‘Glocal Forum’a katılarak siyonizme alkış tuttu!..
1987 yılında 6 çocuğun İsrail askerleri tarafından öldürülmesinin ardından başlatılan ‘intifada’ döneminden kalan o meşhur karikatürü hatırlamayanlar, bugün Filistin’de yaşanan ‘insanlık dramını’ asla anlayamazlar!..
İki çocuk, aralarında konuşuyordu!..
Elinde parlak bir İsrail bayrağı, başında bir yahudi kipası, belinde bir  tabancası, ayağında süslü pabuçlar olan iri kıyım, besili çocuk soruyordu:
- “Babam bana, siz Arapların çok kötü, terörist hayvanlar olduğunu söyledi!..”
Elinde yırtık bir Filistin bayrağı, alnında bir yara bandı, cebinde bir sapan olan, çıplak ayaklarında yara izleri bulunan, zayıf çocuk cevap veriyordu:
- “Benim babam bana bir şey söyleyemedi. Çünkü onu sizinkiler öldürdü!..”
Şanlı intifada, 1993 yılında İsrail’i ‘Filistin Özerk Yönetimi’ni kabul etmeye mecbur bıraktı!..
Ancak, insanlık dramı, son günlerde daha da şeddetlenerek devam ediyor!..


***

Gazze sınırında görev yapan bir askerin kaçırılmasını fırsat bilen İsrail Başbakanı Ehud Olmert, İsrail ordusuna, “Bomba seslerinden Filistin’de hiç kimse uyuyamasın. Gerekli bütün hedefleri yok etmek üzere, ileri” komutunu verdi!..
Geliştirilmiş son model ‘ağır silahlar’ eşliğinde harekete geçen İsrail ordusu, Filistin halkına ait bütün yerleşim bölgelerini ‘karadan’ ve ‘havadan’ abluka altına aldı!..
Gazze’deki bütün hükümet binaları ve HAMAS üyelerine ait büroların tamamı, ‘tanklar’ ve ‘buldozerler’ ile bir gece içerisinde yerle bir edildi!..
Yerleşim bölgelerinde halkın ‘elektrik’ ve ‘su’ ihtiyacını karşılayan santraller ve şebekeler birer birer havaya uçuruldu!..
Sokağa çıkma yasağına uymayanlar, ‘kadın’, ‘çocuk’ denmeden katlediliyor!..
Halkı dehşet içerisinde bırakmak amacıyla, ‘gece yarısı’ peş peşe bombalar patlatılıyor!..
Yardım kuruluşları tarafından gönderilen konvoyların bölgeye girişine izin verilmiyor!..
Milyonlarca insan, ‘salgın hastalıklarının’ yanısıra bir de ‘açlık’ tehdidi ile karşı karşıya!..


***

Filistin halkının yüzde 54’ünün oyunu alarak iktidara gelen hükümet, ne yapacağını şaşırdı!..
Aralarında 8 bakan ve 23 milletvekillinin de bulunduğu yüzlerce HAMAS üyesi, geceyarısı evlerine baskın düzenlenerek tutuklandı!..
Çalışma makamı bombalanan Filistin Başbakanı İsmail Haniye, suikaste ‘hedef’ olmamak için evinin dışındaki bir başka yerde gizleniyor!..
Yeraltına inen HAMAS üyesi bakanlar ve milletvekilleri, İsrailli katillere yakalanmamak için ‘sık sık yer değiştirmek’ zorunda kalıyorlar!..
HAMAS lideri Halit Meşal’i koruduğu gerekçesiyle Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın evinin üzerinde uçaklar uçuran Ehud Olmert, kaçırılan asker canlı teslim edilinceye kadar Filistin’deki ‘terörün’ devam edeceğini açıkladı!..
Ve dünyaya adeta meydan okudu:
- “Eğer, askerimiz canlı olarak teslim edilmezse, Filistin’de taş üstünde taş bırakmayız!..”


***

İsrail vuruyor, bütün dünya seyrediyor!..
‘Egemenlik hakları’, ‘halk iradesine saygı’, ‘insan hakları’, ‘demokrasi’ diye ortalığı ayağa kaldıran kurum ve kuruluşlardan ses seda yok!..
Demek ki Filistin’de zulüm altında inleyen halkı ‘insan’ olarak kabul etmiyorlar!..
İslam ülkelerinin, ‘işbirlikçi’ yöneticileri, olup bitenleri sadece seyretmekle yetiniyor!..
BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan, seçmenlerin gözünü boyamak amacıyla Ankara’ya çağırdığı ‘seçilmiş’ HAMAS temsilcisini İsrail hükümetinin “Höt!..” diye kaşlarını çatması üzerine, kargo uçağıyla apar topar Şam’a göndermişti!..

Erdoğan, İsrail’i durdurmak için, kadim dostu Bush’u aramanın dışında kılını dahi kıpırdatmadı!..
İsrail’e şirin görünmek için dış politika danışmanını Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a göndererek, Filistinli direnişçilerin kaçırılan onbaşıyı bırakmaları konusunda yardım istedi!..
Ankara’da MOSSAD tarafından düzenlenen ‘Glocal Forum’a katılarak siyonizme alkış tuttu!..