23 Kasım 2019 Cumartesi

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 29

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ.,  BÖLÜM 29  





3.3.3. Ankara Strateji Enstitüsü: Kürt Sorununun Çözüm Mantığını Anlamak 

Rapor terör sorunu ile Kürt Sorunu iç içe geçmiş olsa bile, bu ikili arasında bir ayrıma gitmek kaçınılmaz olduğunu belirtmiş ve Kürt Sorunu'nun sosyal, siyasal, ekonomik, temel ve kültürel haklar boyutlarında ele alınması gerekliliği üzerinde durmuştur. 

Çözüm için öne sürülen başlıklar ise şunlardır (Kurubaş, 2012: 20-68): 

. Çözümün ön koşulu olarak etnik milliyetçi paradigmadan kurtulmak. Etnik sorunların en önemli kaynağını, temelde bu ulus-devletin etnik milliyetçi 
politikaları ve ona karşı aynı mantıkla hareket eden etnik grupların başlattıkları milliyetçilikler oluşturmaktadır. Buna göre devletin etnik milliyetçilik ve ulus-devlet modelini revize etmesi, gerçekçi olmayan "kültürel türdeşlik efsanesi"nden ve bunun yansıması olan norm ve uygulamalardan kurtulması, çözümün önkoşulu olarak kendini dayatmaktadır. Böylece Kürt Sorunu bağlamında en önemli sorunlardan biri ulus-devletin tek millet dayatması ve buna tepki olarak ortaya çıkan ve şiddetlenen etnik milliyetçi paradigmadır. 

Bu tepki ayrı kimlik ve statü amaçladıkça sürece kaçınılmaz olarak etnik milliyetçi karaktere (niteliğe ve yöntemlere) sahip olurlar ve doyumsuz bir şekilde yaşamını sürdürür. 

Bu açıdan etnik milliyetçi paradigmadan kurtulmak, bu paradigmayı ortaya çıkaran ve buna sahip olan devletin bundan vazgeçmesi ile mümkündür. Ayrıca çözümün odağında bu etnik milliyetçi hareketlerin talepleri değil, bu hareketlerin etkisi altına girebilecek etnik grubun ihtiyaç ve şikâyetleri olmalıdır. 
. Çözümün hareket noktası: "Kimlik ihtiyacı"nın karşılanması. Çözüm konusunda iki yanlış noktadan hareket edildiğini ileri sürebiliriz: 

Bunlardan ilki, "Kürt Sorunu'nu PKK'ya endekslemek". Bu, devletin güvenlik ihtiyacının karşılanmasını imkânsız kılarak çözüm yolunu tıkıyor. 

İkincisi, "hakları terörle mücadeleye endekslemek". Bu da Kürtlerin kimlik ihtiyacının karşılanmasını imkânsız kılıyor. Sorunun temelinde bir kimliğin algılanan bir tehdide karşı savunulması güdüsü yani "toplumsal güvenlik" yatmaktadır. Günümüzde çok boyutlu ve girift bir hâl almasına karşın özünde Kürt Sorunu, çoğunluktan farklı bir etnokültürel kimliğin korunması, güvence altına alınması, serbestçe, korkusuzca ifade edilebilmesi ve gereklerinin yapılabilmesi sorunudur. Bu sorunun temelinde bir kimliğin algılanan bir tehdide karşı savunulması güdüsü yani "toplumsal güvenlik" yatmaktadır. Toplumsal güvenlik sorunu sadece bir grubun kolektif güvenlik sorunu değil, aynı zamanda ve her şeyden önce bireysel düzeyde hissedilen bir insani sorundur. Dolayısıyla bireylerin kimliklerinin tanınması talebiyle harekete geçmelerine neden olan, doğal bir ihtiyaç olarak görülmesi gereken kimliğin kaybedilmesi korkusu ise, o halde Kürt Sorunu, öncelikli olarak bir "siyasi statü" meselesi değil, kimliğin korunması ihtiyacından kaynaklanan, insan hakları gibi doğuştan sahip olunması gereken kültürel haklarla ilgili son derece "insani" bir sorundur. Bu nedenle çözüm çabalarının odaklanması gereken asli ve acil yön siyasi değil, insani boyutta yatmaktadır. Kürt Sorunu'nda izlenecek stratejinin özünü, öncelikli olarak PKK ve terörün bitirilmesine dayalı arayışlar değil, Kürtlerin kimlik ihtiyacının karşılanması ve güvence altına alınması oluşturmalı. 

Çözüm bekleyen temel sorun budur. 
Bu halledilebilirse, PKK'nın varlık nedeni de, gerekçesi de ortadan kalkar. 

Belki bu sayede Kürt siyaseti de şiddetten arınabilir. Buna rağmen terör devam ederse, artık karşınızda hiçbir makul gerekçesi kalmayan saf bir güvenlik sorunu var demektir. Onun da gereği kendi bağlamında yapılır. 

. Çözümün olmazsa olmazı: Kültürel haklar. İddiamız o ki, halen herhangi bir muhataba ve müzakereye gerek olmaksızın tam, eksiksiz ve 
gecikmeden verilecek kültürel haklarla Kürt kimliğinin korunması ve güvence altına alınması sayesinde Kürt Sorunu'nun büyük oranda çözümü 
mümkündür. İnsan haklarının da bir parçası olan kültürel hakların temel amacı, vatandaşların bir kısmının yaşadığı toplumsal güvenlik sorununu 
ortadan kaldırarak etkin eşitliği ve toplumsal bütünleşmeyi sağlamaktır. Katılımcı ve çoğulcu demokrasi ile sosyokültürel farklılıkların barış içinde 
bir arada yaşadığı bir siyasal sistem ancak bu haklar sayesinde kâmilen mümkün olacaktır. Bu açıdan kültürel hakların dört aşamalı bir işlev 
görmesi beklenmektedir: Toplumsal Güvenliğin Sağlanması, Etkin Eşitliğin Sağlanması, Toplumsal Bütünleşmenin Sağlanması, Katılımcı 
Demokrasi ve Çoğulcu Toplumun İnşası. Sonuç olarak günümüzde artık kültürel farklılaşma, toplumda bir bölünme değil, zenginlik kaynağı ve 
öğesi olarak görülmekte, devletlerin demokratik nitelikleri ve insan haklarına saygı göstermeleri bu farklılıkların korunmasıyla ölçülmektedir. 
O nedenle artık etnik, kültürel, dilsel ve dinsel kimliğe saygı gösterilmesi, bu kimliklerin ifade edilmesi, korunması ve geliştirilmesini sağlayacak 
uygun şartların oluşturulması çoğulcu ve gerçek anlamda demokratik bir toplumun olmazsa olmazıdır. Türkiye'de de devlet bu aşamalara uygun 
biçimde hareket etmiş, azınlıktaki farklı kimliklere geçmişte inkâr, baskı ve asimilasyon politikaları uygulamıştır. Ardından da 1990 başlarında 
gönülsüz de olsa "tanıma" politikasına, 2000 ortalarından itibaren de kısmen "koruma" politikasına yakın durduğu görülmektedir. Ama 
uygulamaya yansıyan haliyle tanınan kültürel hakların kâh "hoş görme", kâh "saygı duyma" bağlamında "kontrollü ve isteksiz bir tanıma" 
politikasının ürünü olarak verildiği gözlenmektedir. Kültürel hakların bu tarz bir yaklaşım çerçevesinde verilmesi ise devletin Kürtlerin kimliklerini 
koruma konusunda samimiyetinin ve inandırıcılığının sorgulanmasına yol açmakta ve istenen etkiyi doğurmamaktadır. Dolayısıyla kültürel hakların 
Kürt Sorunu'nun çözümünde etkili olması isteniyorsa, bu hakların zoraki tanıma politikalarının parçası olmaktan kurtarıp, samimi ve istekli bir devlet desteğini içerecek biçimde, koruma politikası çerçevesinde, tam ve eksiksiz verilmesi gerekiyor. Kültürel haklarla bu sorunun çözülemeyeceği düşüncesi de bu yanlış uygulama yaklaşımından kaynaklanıyor. PKK tipi hareketlerin ve daha genel olarak Kürt milliyetçiliğinin kültürel haklarla yetinmesi zordur. Çünkü milliyetçi hareketlerin nihai amacı sadece "kimliği korumak ve hak elde etmek" değil, aynı zamanda bu kimliği tam güvence altına alarak istediği gibi şekillendirebileceği bir "statü elde etmek"tir. Sonuç olarak Kürt Sorunu'nda gelinen aşamaya ilişkin tespitleri de dikkate alarak şunu söyleyebiliriz: Devlet daha fazla gecikmeden tam ve eksiksiz olarak kültürel hakları vermeli. Zaman daralsa da halen çözüm asgari düzeyini ve olmazsa olmazını bunlar oluşturuyor. Kültürel hakların verilmesinde ne kadar geç kalınırsa, çözümün olmazsa olmazı da o oranda güçlü siyasi statü verilmesi olacaktır. Yani gecikme arttıkça Kürt milliyetçiliği güçlenecek, o güçlendikçe de statü talebinin niteliği değişecektir. 
. Çözüm yolundaki zorluk: Kürt milliyetçiliğinin statü talebi. Kürt Sorunu, kimlik ve kültürel haklar bağlamında çözüldüğünde PKK varlık nedenini büyük oranda kaybederek zayıflasa bile, tamamen ortadan kalkmayacak. 

Çünkü PKK aynı zamanda artık Kürt milliyetçiliğini de temsil ediyor ve onun en güçlü damarlarından birini oluşturuyor. Milliyetçi hareketlerin en önemli ayıraçlarından birisi ise, kendine ait olabildiğince bağımsızlaştırılmış bir yönetsel birim elde etme çabasıdır. Gerçekçi olmak gerekirse, bu talebi görmezden gelerek sorunun önemli bir yönünü halletsek bile tamamını çözmüş olmayız. Çünkü aldığı 2,5 milyon oyla Kürtlerin siyaset sahnesinde doğrudan yer almalarında PKK destekli BDP'nin çok önemli bir yeri var. Dolayısıyla çözüm için statü talebini Kürt milliyetçiliğini teskin edecek düzeyde karşılayan, ama devleti de teröre boyun eğen bir aktör pozisyonuna düşürmeyen bir yaklaşım benimsenmek zorunda. Ama nasıl? Bu soruya cevap aramadan önce Kürt siyasetinin dile getirdiği bu statü talebinin neden kaynaklandığını, neden buna ihtiyaç duyulduğunu anlamaya çalışmalıyız. Buna dair iki açıklama getirilebilir. 

İlki, kimliğin güvence altına alınmasının en kestirme ve en güvenilir yolunun statü elde etmek olduğu söylenebilir. Bugüne kadarki inkâr ve asimilasyon politikalarının ve kültürel haklar konusundaki isteksizliğin Kürt siyasetini bu noktaya getirdiği düşünülebilir. Statü talebinin nereden kaynaklandığına ilişkin ikinci açıklama ise, milliyetçiliğin doğası ve Self Determinasyon hakkı çerçevesinde yapılabilir. Bu açıdan ayrı statü arayışı Kürt milliyetçiliğinin kendi siyasi birimini oluşturarak kendi kendini yönetme isteğinden/çabasından kaynaklanıyor olabilir. Çünkü milliyetçilik, içinde ürediği toplumu bir "ulus ya da halk" olarak nitelediğinden, ne pahasına olursa olsun "Self Determinasyon hakkı"na dayanarak kendine ait bir siyasi birim arayışı içindedir. Bu nedenle Kürtsiyaseti de artık kültürel hak değil, siyasi statü arayışındadır. Fakat böyle 
bir anlayıştan kaynaklanan bir statü talebi optimum çözümün parçasını oluşturmamaktadır. Çünkü daha önce de söylediğimiz gibi, çözüm Kürt 
milliyetçiliğinin tatmininde değil, Kürtlerin tatminindedir. Bu açıdan Self Determinasyon hakkı zaten bir kültürel hak olmadığı gibi, çözüm dilinin 
parçası da değildir. Zaten BM Anlaşmasında geçen Self Determinasyon hakkı bütün ulus ya da halklar açısından mutlak geçerli olmadığı gibi, "birlikte yaşama yolları tüketilmeden" ve bunun sonucunda "birlikte yaşama imkânı kalmadan" dile getirilebilecek bir hak da değildir. Kürt siyaseti acaba nasıl bir statü talep ediyor? Bu konuda Kürt siyasetinin net ve tutarlı bir cevabı yok aslında. 1970'lerden bu yana siyasi-bölgesel özerklikten, federasyona, hatta "bağımsız, birleşik Kürdistan" söyleminde görülen ayrı devlet kurmaya kadar tüm seçenekler zaman zaman dile getirilmiştir. Bu konuda "bağımsız, birleşik Kürdistan" hedefiyle ayrılıkçı bir hareket olarak yola çıkan ve 1990'lardan itibaren bu hedefini terk ederek "Türkiye içinde çözüm aradığını" ilan eden, ama bununla tezat oluşturacak biçimde 2007 "KCK Sözleşmesi"yle farklı bir bağlamda yine "bağımsız, birleşik Kürdistan" hedefine yönelen PKK'nın taleplerine bakıldığında, içeriği çok da iyi tanımlanmamış, uygulanabilirliği hiç düşünülme miş, maksimalist talepler içeren bir söylemler ve kavramlar yığını karşımıza çıkmaktadır: "kurucu ulus olma", "demokratik cumhuriyet", "demokratik konfederalizm", "demokratik ekolojik toplum" ve nihayet "demokratik özerklik". Bu bağlamda "kendi kaderini tayin etme" (Self Determinasyon) değil, ama demokratikleşme ve çağdaş yönetişimin gereği olan yerel yönetimlerin güçlendirilmesi mantığı üzerinden "kendi kendine yönetim" (self-government) anlayışıyla bir statünün ortaya çıkması mümkündür. Bu, çözüm için bir zorunluluk olmasa da, kimliğin korunması ve güvence altına alınmasının en kestirme ve en sağlam yolu olabileceği gibi, kültürel hakların daha kolay hayata 
geçmesine ve bölgesel sorunların daha kolay çözülerek şikâyetlerin giderilmesine yardımcı olabilir. Zaten artık katılımcı demokrasi ve kültürel haklar, katı merkeziyetçi yapıların yumuşatılarak bir biçimde yerel yönetimlerin yeniden yapılandırılması ve güçlendirilmesini gerektiren bir üçüncü ayağa sahiptir. Türkiye'deki Kürtlerin yaşadığı bölgenin hemen bitişiğinde, Irak'ta "Kürdistan Bölge Yönetimi", İran'da "Kürdistan Eyaleti" varken, Suriye'de de yakın gelecekte benzeri bir yapılanma görünürken Türkiye'nin bu statü talebini bir biçimde teskin edecek adımlar atması gerekmektedir. Bu da bizi bir kez daha yerel yönetimlerin güçlendirilmesi meselesine getirmektedir. Yerel yönetimlerin 
güçlendirilmesi, üniter yapı içinde "idari ve mali" açıdan yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılması ya da özerkleştirilmesi biçiminde uygulanabileceği gibi, yine üniter yapı içinde "siyasi" açıdan belli yetkilerle donatılmış "özerk bölgesel yönetimlerin kurulması" şeklinde de uygulanabilir. Türkiye açısından her halükarda katı merkeziyetçi devlet anlayışından vazgeçilerek yerel yönetimlerin güçlendirilmesini öngören köklü bir reform Kürt Sorunu'nun çözümünü kolaylaştıracaktır. Anlamlı bir idari ve mali özerklik çerçevesinde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi bu statü arayışını teskin edebilir ve PKK'nın varlık nedenini zayıflatacak bir araç olabilir. Zaten bu, devletin bu yolla katılımcı demokrasiyi derinleştirmesi, Kürt kimliğini güvence alması ve kültürel hakları hayata geçirmesi anlamına da geleceği için aslında PKK'nın tek varlık nedeni 
olarak kalacak statü talebinin gerekçesini de ortadan kaldıracaktır. 

Genel Değerlendirme 

Raporun Türkiye gerçeğine uygun olarak çözümün gerekliliğine, hareket noktasına, olmazsa olmaz koşuluna ve zorluğuna odaklandığı görülmektedir. Rapor çözümün başlangıcı olarak etnik milliyetçi paradigmanın ortadan kalkmasına vurgu yapmış ve tarafların bu milliyetçi algısının ayrıştırıcı ve çatışmacı yanını belirtmiştir. 

Bir bakıma Kürtler arasında etnik milliyetçi tavrın oluşumu öncelikle ulus-devlet sisteminin tekçi yapısında aranmalıdır. Nihayetinde etnik milliyetçilik, etnikliğin 
kapsadığı dil, kültür ve yaşayış gibi temel değerlerin ulus-devlet kıskacınca olduğu toplumlarda gelişmektedir. Bu bakımdan çözümün hareket noktası olan kimlik ihtiyacının karşılanması ve çözümün olmazsa olmazı olan kültürel hakların verilmesi ancak ulus-devletin ve etnik milliyetçiliğin yapısından kaynaklanan dayatmaların tasfiyesi ile mümkündür. 

Raporun, çözüme uygun olmayan paradigmaların ortadan kalkması sonrası başlangıç sayılan kimlik ihtiyacın karşılanması ise ulus-devlet içindeki etniklerin yok sayılmamaları ve güvence altında ifade edilebilmelerini belirtmektedir. Rapor Kürt Sorunu'nun temelinde bir insani ihtiyaç olarak kimlik sorununun yattığını ve Kürt Sorunu'nun ortadan kalkmasının güvenlik tedbirleri ile değil ancak doyurulmuş kimlik ihtiyacı ile mümkün olacağını ileri sürmektedir. Bu bağlamda kültürel haklar çözümün olmazsa olmazı olarak karşımızda durmaktadır. Kültürel hakların insaniliği ve böylece gayri siyasi oluşu Kürt Sorunu'nun da esasında gayri siyasi olduğunu ortaya koymaktadır. Kültürel hakların geçmişte bölünme kaygısının aksine bütünleştirici yanına vurgu yapıldığı bu raporda elbette en büyük handikap Kürt milliyetçiliğinin statü talebidir. 

Kürt milliyetçilerinin statü talepleri hem milliyetçiliğin doğası gereği bağımsız devlet hedefinden hem de Kürtlerin bağımsız bir devlet ile daha çok haklara sahip olacaklarına inanmalarından kaynaklanmaktadır. Bu bakımdan kültürel haklar ile PKK ve Kürt Sorunu zayıflatılsa da PKK'nın her dönemde farklı biçimlerdeki statü talebi varlığını sürdürecektir. Bu statü taleplerinin ise mali ve yönetsel bakımdan güçlendirilmiş ve merkezden daha bağımsız yerel 
yönetim birimleri ile karşılanması mümkündür. Raporun bu bilgiler ışığında Kürt Sorunu'nu salt terör ya da salt kültürel haklar noktasında görmemesi gerçekçi bir bakıştır. 

3.3.4. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu: 

Kürt Sorunu ve Demokratik Çözümü Konusunda Görüş ve Değerlendirmelerimiz 
DİSK PKK ve Kürt Sorunu'na eğilen ilk kurumlardan birisidir ve DİSK'in bu konudaki kongre kararları uzun geçmişi ile bu gün de etkisini sürdürmektedir. 2009 yılındaki Demokratik Açılıma da destek verdiğini ilan eden DİSK'in önerilerini sıralayacak olursak (Devrimci İşçi Sendikası [DİSK], 2010: 3-11): 

. Açılım kararlılıkla yürütülmeli, geri adım atılmamalıdır, 
. Bölge halkını ucuz işgücü deposu olarak gören çözümlere başvurulmamalı, bölgesel asgari ücret uygulamasına yönelik çalışmalara son verilmelidir, 
. Bölge’de başta sağlık ve belediyecilik olmak üzere çeşitli kamu hizmetlerinin bölge dilleri ile de verilmesini sağlayacak adımlar atılmalıdır, 
. Bölgede çeşitli yayın organlarının dağıtımının engellendiğini, demokratik kitle örgütlerinin faaliyetlerine müdahale edilip yasaklandığını, sendikal 
  faaliyetlerin dahi büyük zorluklarla sürdürüldüğünü dikkate alarak bu uygulamaların kaldırılması için mücadele edilmeli, 
. Bu bağlamda Olağanüstü Hal Uygulaması'na son verilerek bölgede yaşayanların ekonomik ve sosyal sorunlarının ortadan kaldırılmasına 
  yönelik kamusal uygulamalara hızla başlanmalı, 
. Eğitim kurumlarında Kürt dilinin kullanılması ve öğrenilmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmalı, 
. Ekonomik, sosyal ve siyasal alanda, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü engelleyen her türlü yasa ve uygulamaya derhal son verilmeli, 
. Koruculuk sistemi dağıtılmalı, 
. Örgütlenme ve ifade özgürlüğü geliştirilmeli ve bu alanlardaki dil yasağı kaldırılmalı, 
. Seçim barajı kaldırılmalıdır, 
. Silahlı örgütün silahsızlandırılması için süreç içerisinde bir genel af çıkarılmalı, af sürecinde, toplumsal hassasiyetler dikkate alınmalı, tüm 
  toplumsal kesimlerin görüşü önemsenmeli ancak toplumu gerecek ve kutuplaştıracak tartışmalardan kaçınılmalı, 
. Sorunun çözümü için bölgenin kalkınması ve bölge halkının refahı çok önemlidir. Bu nedenle bölgede toprak reformu gerçekleştirilmeli, bölgenin 
  ekonomik kalkınması için bölgeye yönelik kamu yatırımları arttırılmalı, ekonomik ve sosyal yardımlar erzak ve eşya dağıtımı tarzında değil, 
  ihtiyacı olan ailelere asgari gelir desteği sağlanarak gerçekleştirilmeli, sağlık ve temel eğitim hizmetleri parasız sağlanmalı, böylece yoksulluk azaltılmalıdır, 
. Türkiye’de her alanda özgürlükleri, insan haklarını ve demokrasiyi geliştirecek yeni bir Anayasa hazırlanmalı, toplumun çoğulcu yapısı 
  anayasa, yasalar ve kurumlar nezdinde karşılığını bulmalıdır, 
. Herkesin dilini, kültürünü, inancını özgürce yaşayabileceği "Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlığı" kabul edilmelidir, 
. Yerinden yönetim ve katılımcı demokrasi uygulamaları geliştirilmeli, kendi hayatına dair konularda, katılımcı demokrasinin de bir gereği olarak, bölge halkının söz sahibi olması sağlanmalı, sivil toplum diyalogu geliştirilmelidir. 

Raporun özetle, dil kullanım özgürlüğüne, bölgesel istihdam ve gelişmeye, kültürel haklara, demokrasiye, koruculuğunun kaldırılması ve bölgenin 
normalleşmesine, anayasadaki yurttaş tanımının değişimine, PKK militanlarına af getirilmesine ve yerel yönetimlerin daha özgür ve daha bağımsızlaşmasına vurgu yaptığı görülmektedir. Bu bağlamda raporun Kürt Sorunu algısının kültürel ve bölgenin geliştirilmesi yönünde ise ekonomik düzenlemelere vurgu yaptığı 
anlaşılmaktadır. 

Raporun PKK'nın ortadan kalkması yönünde etkin bir önerisi bulunmamakla beraber bu durumun kısıtlanan kültürel haklar ve geri kalmışlık nedenli görülen Kürt Sorunu ile PKK'nın ayrı düşünülmemiş olmasına bağlayabiliriz. Böyle olunca Kürt Sorunu'nu ortadan kaldırmaya yönelik önlem ve düzenlemeler PKK için de geçerli görülmüş ve PKK'nın ortadan kalkması için gerekli düzenlemelerden söz edilmemiştir. Fakat Kürt Sorunu'nun ortadan kalkmasının PKK'yı da bitireceğini 
düşünmek PKK'nın geçmişi ve günümüzdeki karmaşıklığı göz önüne alındığında kesin bir yargı olamaz. Sonuç olarak rapor Kürt Sorunu algısının kültürel haklar ile ekonomik gelişmişlik ekseninde değerlendirmiş ve bu eksenindeki önerilerini Kürt Sorunu ve bu bağlamda PKK terörünün çözümü olarak sunmuştur. 

3.3.5. Stratejik Düşünce Enstitüsü: Kürt Sorunu Çözüm için Öneriler 

"Kürt Sorunu: Çözüm İçin Öneriler" başlığını taşıyan ve 22 Ocak 2011 tarihinde Ankara'da gerçekleştirilen etkinlik, konuyla yakından ilgili akademisyen, 
siyasetçi ve kanaat önderini yuvarlak masa etrafında bir araya getirmiştir (Stratejik Düşünce Enstitüsü [SDE], 2011: i). Bu şekilde zenginleştirilen rapor Kürt Sorunu'na daha net ve geniş perspektifte öneriler içermektedir. 

SDE'nin raporunda Kürt Sorunu'nun esası üç aşamalı olarak şöyle (SDE, 2011: 7) tarif edilmiştir: 

1. Cumhuriyetin tek dilli-tek uluslu olarak kurulmasıyla ilgilidir. 
2. Bu bahsedilen duruma itirazla ilgilidir. 
3. Bu itiraza silahın müdahil olmasıyla ilgilidir. 

SDE'nin bu şekilde Kürt Sorunu'nu ulus-devlet ile etnisitenin çatışması perspektifinde ele aldığı görülmektedir. Raporun bu perspektifte mevcut durumu, sorunun ortadan kalkması manasında avantajlı görmüş ve çözüm sürecinde somutlaşan tartışmalar olarak "Demokratik Özerklik" veya "Yerel Yönetimler Reformu" ile eğitimde anadilin kullanılmasına dikkat çekmiştir. 

Rapor Kürt Sorunu'nu ve böylece PKK'yı bitirecek sürecin yönetiminde atılması gereken adımlara ilişkin şunları (SDE, 2011: 15-24) önermiştir: 

1. Çatışmazlık Ortamının Korunması ve Şiddetsizlik Halinin Devamı: Süreci ilerletebilmek bakımından, silahların devreye girmesi mutlak surette 
engellenmeli ve çatışmama durumu muhafaza edilmelidir. Zira çatışmasızlık, demokratik çözümü zorlaştıran karşılıklı milliyetçiliklerin sönmesine, barışın inşası için gerekli olan reformların müzakere edilmesine ve sonraki aşamalarda yapılacaklar için toplumun hazırlanmasına imkân sağlar. 

2. Perspektif ve Dil: Kürt Sorunu konusunda ilk kez yaygın bir iyimserliğin egemen olduğu bir atmosfer ve çözüme ilişkin her türlü fikrin ifade edildiği bir müzakere atmosferi mevcuttur. Evrensel tecrübeyi göz önüne alan hak temelli bir perspektife uygun bir dil ve müzakere tarzı geliştirilmelidir. Bu bağlamda, açılım politikasının yürütülmesi sürecinde hiçbir talep peşinen reddedilmemeli, tersine, -anadilde eğitim talebinde olduğu gibi- kamusal müzakereye açılmalıdır. "Tek devlet, tek bayrak, tek vatan" gibi, son seksen yılın homojenleştirme politikasını çağrıştıran ve dolayısıyla Kürtler arasında olumsuz çağrışımları olan slogan ve söylemlerden kaçınılmalıdır. Aynı şekilde, "Teröristbaşı", "terör örgütü" veya "bölücü örgüt" gibi uzlaşma atmosferine zarar verici tanımlamalardan kaçınılmalı ve mümkün olduğunca değer yargısı içermeyen, nötr bir dil kullanılmalıdır. 

3. Sorunu Depolitize Edecek Üçüncü Bir Gücün İnşası: Sorunu "depolitize etmek", atılması gereken adımları siyasi öfke ve tarafgirlik duygularının 
ötesinde serinkanlı bir zeminde ele alabilmeyi ifade etmektedir. Bunun başarılması ise, çatışmaların doğrudan tarafı olmayan, dolayısıyla sorunun 
tartışılmasında ve çözüm perspektifinin geliştirilmesinde tansiyonu düşürecek ve konuyu soğutarak daha kolay ele alınmasını sağlayacak "üçüncü güç"ün devreye girmesini gerektirmektedir. Buradaki üçüncü güç, soruna şimdiye kadar doğrudan taraf olmamış, ama ondan etkilenen ve müdahil olmasıyla birlikte çözümün önünü açabilecek kesimler, âkil insanlar ve Cumhurbaşkanı’dır. 

4. Güven Arttırıcı Adımların Devamı: Seçimlere kadar geçecek olan zaman kritik öneme sahip olacaktır. Özellikle de Öcalan'ın somut bir gelişme 
olmadığı taktirde aradan çekileceğine ilişkin uyarısıyla Bölge'de gerilimin dozunun arttığına ilişkin duyumlar, içinde bulunduğumuz sürecin iyi 
değerlendirilmesinin gereğine işaret etmektedir. 

5. Yerel Yönetim Reformunun Gündeme Alınması: Önceki Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer tarafından veto edilen kamu yönetimi reformuna ilişkin 
yasal düzenleme, sadece Kürt Sorunu'na çözüm bakımından değil, ülkenin ademimerkeziyetçi bir reorganizasyon ihtiyacına cevap verecek olması 
bakımından da önemliydi ve bu önem bugün de geçerlidir. Özellikle de PKK-BDP çizgisinin "demokratik özerklik" kapsamında dile getirdiği bazı taleplerle AB Sürecinin gerektirdiği yerel yönetimler reformunun buluşturulması için bir dizi sempozyum veya konferanslar düzenlenmeli ve bu konuda genel bir mutabakatın oluşması için çaba sarf edilmelidir. 

6. Anadilde Eğitime İlişkin Talep Doğrultusunda İrade Ortaya Koymak: Çalıştayda en fazla dile getirilen hususlardan biri, Kürt Sorunu'nda bugün 
anadil meselesinin vazgeçilmez bir talep olarak belirginleştiği ve bu talebi karşılamaya yönelik adımların önemli olduğuydu. Dolayısıyla Kürt meselesine yönelik bir çözüm planı, her şeyden önce, anadilinin, başta eğitim olmak üzere, kamusal makamlarla olan ilişkilerde kullanılması talebini karşılamalıdır. 

Özetle rapor Kürt Sorunu'nun çözüm anahtarı olarak kültürel taleplerin karşılanmasını, şiddetsizlik halinin devamını, diyaloğu ve yerel yönetimlerin daha da özerk ve güçlü hale getirilmesini ifade etmiştir. Raporda ifade edilen kültürel hakların verilmesi esasında sürecin devamlılığına ve Kürt Sorunu'nun ortadan 
kalkmasına engel teşkil etmezken yerel yönetimler konusundaki öneriler oldukça radikaldir. Çünkü BDP’nin talep ettiği özerkliğin ana hatlarını şöyle resmetmek 
mümkündür: Türkiye, idari ve siyasi bakımdan 25 farklı bölgeye ayrılacaktır: 

Bu ayrım, etnik bir temelde olmayacak -yani sadece Kürt coğrafyasına dayanmayacak- bütün ülkeyi kapsayacaktır; bölge meclisleri oluşturulacak ve meclisler -anayasada güvence altına alınan yetkileri kapsamında- bölge ile ilgili idari, siyasi ve iktisadi bakımlardan asıl yetkili organlar olacaktır (SDE, 2011: 7). Esasında yerel yönetimlerin yetki ve statü bağlamında durumu ya da özerkliğin kıstasları belirsiz başlıklar olarak önümüzde durmaktadır. Rapor yerel yönetimlerin reorganizasyonundan söz ederken BDP'nin yerel yönetim reformundan anladığı kuşkusuz çok farklıdır. Ayrıca rapor anadilde eğitimin üstünde önemle durmuştur. 

Rapor PKK ve Öcalan'a çözümleyici güç olarak bakmış ve çözüm sürecinde bu iki faktörle devletin arasında bir barış ve saygı çerçevesi kurulmasına vurgu 
yapmıştır. Öcalan'a yönelik olumsuz tasvirlerin kullanılmamasını dikkat çekmesine bu açıdan bakmak gerekir. Böylece rapor diğer raporların önerilerine benzer öneriler sunmasına rağmen radikal görüşleri ile önemlidir. 


30. CU  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 28

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ.,  BÖLÜM 28  





İdare Stratejisi ve Projeler 

. İdarenin etkinliğinin, uygulamalardaki bütünlüğünün ve devamlılığın sağlanması, 
. Kapsamlı ve uzun vadeli bir çözüm stratejisinin geliştirilmesi, uygulanması ve uygulamanın izlenerek sonuçlandırılması, 
. Geliştirilen projelerin bölgeyi ve göç coğrafyasını tam olarak kapsaması ile diğer kültür gruplarıyla etkileşim gözlenen konularda bütün ülkede uygulanması, 
. Kamu görevlilerinin hatalarının en aza indirilmesi ve hizmet kalitesinin yükseltilmesi, 
. Yeni bir değerlendirme ve atama sistemi geliştirilmesi, 
. Bölgeye her alanda/bütün birimlerde kaliteli personel atanması, 
. Kamu görevlilerinin bölgede görev yapmalarını sağlayacak ve teşvik edici maddi ve manevi tedbirlerin alınması, 
. Bölgeye gönderilecek idarecilerin ve diğer kamu görevlilerinin seçiminde bölgenin sosyolojik yapısının da dikkate alınması, güvenlikten birinci 
  derecede sorumlu mülki idare amirlerinin, emniyet ve asayişe ilişkin görev ve sorumluluklarına paralel olarak; atama, disiplin ve sicil yetkilerinin 
  yeniden düzenlenmesi, 
. Bölgeye atanan bütün kamu görevlilerine göreve gitmeden önce oryantasyon eğitimi verilmesi, ayrıca, bölgede bulundukları süre içerisinde 
  de sürekli olarak eğitim verilerek muhtemel hataların en aza indirilmesi ve hizmet kalitesinin artırılması, 
. Hata yapan kamu görevlilerinin ceza olarak bölgeye gönderilmemesi, bölgenin sürgün yeri olmaktan çıkarılması, 
. Kamu görevlilerinde rotasyon sağlanması, 
. İdarecilerin yerel yönetimlere farklı bakışının düzeltilmesi, 
. Bölgede başarılı olan idarecilerin yaptıkları örnek uygulamalar konusunda diğer idareciler de bilgilendirilerek başarılı idare örneklerinden istifade 
  edilmesi ve yaygınlaştırılması, 
. Bölgedeki üst düzey kamu görevlilerinin halkın içinde/yanında/arasında yaşamalarının sağlanması, bunun bir değerlendirme kriteri haline 
  getirilmesi, 
. Halkın üretken hale getirilmeye çalışılması, 
. Kırsalda öğretmen ve din görevlileri arasında işbirliği ve kaynaşma sağlanması, 
. Kanaat önderleriyle işbirliği yapılması, 
. Halka pozitif ayrımcılık uygulanması ve olumlu hizmetlerin hızlandırılması, 
. Faili meçhullerin faillerinin bulunması ve cezalandırılması, 
. Sadece yerinden olmuşlara değil, köyünü terk etmeyenlere de yardım yapılması, 
. Bölge milletvekillerinin güvenliğin sağlandığı bir ortamda, TBMM'de halkın gerçek sorunlarına anlatabilme yetisine kavuşturulması, 
. Köye dönüş yerine, göç edenlerin bulundukları yerlerde rehabilite edilmesi, 
. Bölgenin sorunları için sosyal bilimcilerin seferber edilmesi, 
. Adalet sisteminin daha fazla gecikilmeden düzeltilmesi, 
. Bölgede yaşayan insanların kamu dairelerindeki sorunlarını halledebilmek için ana dillerinde irtibat sağlayabilecekleri personelin bulundurulması, 
. Mevzuatta gerekli hukuki düzenlemelerin yapılması, 
. Etnik ayrımcılığa neden olan uygulamaların ortadan kaldırılması, 
. İllerde ve ilçelerde mülki amirlerin başkanlığında halk platformları kurulması, halk günleri adı altında düzenli olarak STK temsilcileri ve 
  halkın ileri gelenleriyle görüşülmesi, böylece halkın sorunlarının dinlenmesinde kısa yol oluşturularak sorunların en kısa zamanda 
  çözülmesine imkân sağlanması, 
. Şiddet kültürünün zayıflatılması, 
. Etnik kökene veya bölgesel esaslara dayalı düzenlemeler yapılmaması. 

Sosyo-Ekonomik Stratejiler ve Projeler 

Ekonomik Strateji ve Projeler 

Tarım ve Hayvancılığın geliştirilmesi: Bölgedeki refahı ve istihdamı artırabilmek için; bölgede sanayi, ticaret ve turizm gibi sektörleri dışlamadan emek 
yoğun sektör olan tarım ve hayvancılığın öncelikle geliştirilmesi gerekmektedir. 

Tarım ve hayvancılığın geliştirilebilmesi için de; AB'ye uyum sürecine hız verilerek sektörün yapısal değişim ve gelişiminin sağlanması, yaygın durumda olan yolsuzlukla etkin bir şekilde mücadele edilmesi, daha etkin bir proje değerlendirme ve izleme sisteminin geliştirilmesi, tarımsal piyasalardaki rekabeti tesis edecek ve fiyat istikrarı sağlayacak politikaların geliştirilmesi, Türkiye'de farklı bölgelerin tarımsal açıdan mukayeseli üstünlükleri belirlenerek tarımsal desteklerin buna göre yeniden yapılandırılması, belirlenecek politikaların bütüncül olarak ele alınması (örneğin süt sığırcılık desteği ile okul sütü projesinin bir arada düşünülmesi gibi) önem taşımaktadır. 

Bu alanda nihai hedef, özel sektörü teşvik ederek her aileye en az geçinebilecek derecede iş imkânı meydana getirmek, bu maksatla diğer sektörleri de 
ihmal etmeden özellikle tarım ve hayvancılığı azami derecede desteklemektir. 

Ticaret, Sanayi ve Turizm Stratejisi ve Projeler 

Bu alandaki hedef; kentlerde işsizliği en aza indirecek istihdam potansiyeli oluşturmak, bunun için de öncelik hizmet yoğunluklu sektörde olmak üzere, 
maliyetin düşürülerek rekabetin aşılabilmesi bakımından hammadde kaynağı bölgede olan ve komşu ülkelere ihracat imkânı yüksek olan ürünlerin üretilmesine imkân sağlayacak şekilde sanayileşmenin sağlanması olmalıdır. 

Sağlık Stratejisi ve Projeler 

Sağlık hizmetleri; devletin sosyal devletin bir gereği olmasının yanında, gösterilen şefkat ve ilgiyle bölge insanının gönlüne girilmesinde en önemli 
vasıtalarından birisi durumundadır. Bu nedenle, sağlık hizmetlerinde son dönemde yaşanan olumlu gelişmeler, daha da geliştirilerek devam ettirilmelidir. 

C. Güvenlik Boyutu 

. Terörle mücadelenin bütün boyutlarıyla sinerji sağlayacak şekilde Başbakanın başkanlık edeceği Terörle Mücadele Genel Kurulu tarafından yürütülmesi, 
. Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı'nın Başbakanlığa bağlı olarak, Terörle Mücadele Genel Kurulu'nun sekreteryasını, stratejik planlamalarını, bu planların 
  izleme ve uygulamalarını takip ve koordine edecek bir yapıya kavuşturulması, 
. Terörle mücadeleye katılan kuruluşlar ve birimlerin Terörle Mücadele Genel Kurulu'na düzenli rapor göndermesi, 
. Terörle Mücadele Genel Kurulu yönlendirmesi ile sinerji sağlanacak şekilde istihbarat örgütleri arasında etkili bir koordinasyon ve işbirliği 
  sağlanması, istihbarat bilgi ve değerlendirmelerinin karşılıklı olarak paylaşılması, düzenli bir şekilde istihbarat raporları hazırlanması ve 
   raporların kurullarda değerlendirilmesi, 
. İl bazında, mülki amirlerin terörle mücadeledeki lider rolünün artırılarak kamu birimleri, güvenlik güçleri ve halk arasında olması gereken 
  koordinasyonun sağlanması ve iletişim sorunlarının giderilmesi, 
. Örgütün eylemlerini sürdürmek için kullandığı finansal kaynaklarının tespit edilmesi ve bunlara ağır yaptırımlar uygulanması, 
. Mücadelenin yalnızca güvenlik güçleri ile değil toplumun her kesimiyle 
   beraber ve işbirliği içerisinde yürütülmesi (devletin bütün resmi organları ve STK'larla işbirliği yapılması), 
. Gücün gerektiğinde ve yeteri kadar kullanılması, halkı rahatsız etmeden 
  hedefe yönelik istihbarata dayalı operasyonlar yapılması, 
. Eylemsizlik ve barışçıl yöntemlerin esas alınması, ancak zafiyete meydan verilmemesi, 
. PKK ile doğrudan veya aracılarla devlet unsurları tarafından uygun bir formatta görüşülerek şiddetin en aza indirilmesine ve mümkünse örgütün 
  silah bırakmasının sağlanmaya çalışılması, ancak buna güvenilmemesi ve tedbirin elden bırakılmaması, 
. Silah bırakmaya karşılık uygun bir zamanlamayla affın stratejik bir adım olarak düşünülmesi ancak affın çözüm arayışının ön koşulunu 
  oluşturmaması, 
. Lider ekibinin başka ülkelerde ikamete zorlanması, 
. Af kapsamına giren örgüt üyelerine belirli bir süre psikolojik rehabilitasyon desteği verilmesi (Rehabilitasyon merkezi oluşturulması), 
. Göç etmiş vatandaşlarımıza yakın ilgi gösterilmesi, sorunlarının çözülmesi, 
. Bölgede pilot yerleşim yerleri tespit edilerek TOKİ yardımıyla sağlıklı iskân imkânları sağlanması, gettolaşmanın önlenmesi, 
. Çocuklara eğitim imkânları sağlanarak örgütün istismarına maruz kalmalarının önlenmesi, 
. Çeşitli sebeplerden dolayı yerel yönetimlerin yerine getiremediği alt yapı hizmetlerinin merkezi idare tarafından finanse edilmesi, 
. Koruculuk sisteminin ıslahı, 
. Örgüt silahları bırakıncaya kadar koruculuk sisteminin devam ettirilmesi, 
. Örgüt silah bıraksa bile görevde olan korucuların geleceklerinin garanti altına alınarak küstürülmemesi ve bu konuda taahhütte bulunulması, 
. Korucu çocuklarının kazanılmasına/kaybedilmemesine yönelik özel programlar hazırlanması ve destek sağlanması, 
. Sistemi kendi özel menfaatleri doğrultusunda kullanmaya çalışma, devletin gücünü kullanarak yakın çevrelerindekilere baskıda bulunma, kaçakçılık 
  yapma vb. adi suçlar kapsamındaki hataları yapan korucuların önce ikaz edilerek kazanılmaya çalışılması, ıslah olmadıkları takdirde sistemden 
  çıkarılması, 
. Jandarma ve polisin halkla ilişkilerinin geliştirilmesi ve diyaloglarının artırılması: Bu kapsamda; güvenlik personelinin bölge ve mesleki 
   konularla ilgili olarak eğitilmesi; halkla diyalogu geliştirecek ziyaretlerin gerçekleştirilmesi; okullardaki çocuklarla iletişimin geliştirilmesi, Emniyet 
   hizmetleri, gerek personel sayısının azlığı gerekse iş yükünün ağırlığından dolayı ve mevcut personele gerekli eğitim ve destek verilemediği için arzu 
   edilen kalitede olamamaktadır. Personel sayısı artırılarak personel başına düşen iş yükü azaltılmalı ve geriye kalan zaman meslek içi eğitime 
   ayırarak personelin mesleki kalitesi yükseltilmelidir, Askerlik ve polisliğin organize suçlar, istihbarat gibi ulusal düzeyde koordineyi gerektiren 
   hizmetleri dışında kalan yerel asayiş hizmetleri, gelişmiş ülkelerde var olan uygulamalar örnek alınarak, o bölgeden istihdam edilen polisler 
   tarafından yürütülmelidir. Bir şehrin trafik akışının düzenlenmesi veya bir mahalle kavgasına müdahale edilmesi gibi hizmetlerin, o insanların dil ve 
   kültürünü bilen görevliler tarafından yürütülmesi daha verimli hizmet üretilmesine imkân sağlayabilir, 
. Şark hizmeti için bölgeye tayini çıkan memurların göreve başlamadan önce bölgenin hassasiyetleri konusunda bir "oryantasyon" eğitimi almaları 
   gerekmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Dairesi Başkanlığı'nın Ankara'daki "akıllı sınıfı" aracılığı ile verilebilecek böyle bir eğitim 
   Türkiye'de akıllı sınıf imkânı olan bütün illerden izlenebilecektir. Şark görevi için tayini çıkan memurların bulundukları ilden ayrılmadan ve 
   gidecekleri ilde göreve başlamadan önce akıllı sınıf ortamında alacakları birkaç günlük eğitim bile onları zihinsel anlamda bölgedeki hizmete hazırlayacaktır, 
. İl ve ilçe merkezlerindeki kalabalık yerlerde güvenlik tedbirlerinin teknolojik imkânlarla desteklenmesi: 
  Bu kapsamda; MOBESE kamera sisteminin yaygınlaştırılması; sokak aydınlatmasının geliştirilmesi, karanlık alan bırakılmaması. 

D. Uluslararası Boyut 

. Dışişleri mensupları tarafından yurtdışı kamuoyu, basın ve hükümetleri nezdinde PKK'nın olumsuz propagandalarına karşı doğru bilgilendirme yapılması, 
. Komşu ülkelerle yürütülen ortak güvenlik ve işbirliği çalışmalarının artırılarak devam ettirilmesi, 
. Sınır dışındaki (özellikle Kuzey Irak) teröristlerin takibi, ülkeye girişinin önlenmesi ve etkisiz hale getirilmesi, 
. Silahlı İnsansız Hava Araçları'nın (SİHA) ABD'nin Predator'u gibi milli olarak üretilmesi ve hedeflerin etkisiz hale getirilmesinde Kuzey Irak sınırı ile Kandil bölgesinde kullanılması, 
. SİHA'lara sahip oluncaya kadar silahsız İHA'ların gözlem ve tespit amaçlı olarak kullanılması ve operasyonel faaliyetlerle teröristlerin etkisiz hale getirilmesi, 
. Terörle uluslararası zeminde mücadele edebilecek birimlerin kurulması, 
. Kuzey Irak'a operasyon yapılabilmesi imkânının sürekli olarak muhafaza edilmesi, 
. Örgütün finans kaynaklarından birisi olan Akdeniz'deki kaçakçılık ve uyuşturucu faaliyetlerinin önlenmesi, 
. Üçlü mekanizmadan (Türkiye, ABD ve Irak) etkili olarak istifade edilmesi, 
. Kuzey Irak'taki sınıra yakın bölgedeki kampların terörist gruplardan temizlenmesi veya en azından rahat bir yaşama mekânı olmaktan çıkarılması, 
. Kandil üzerinde baskı oluşturularak örgütün pazarlık gücünün zayıflatılması, 
. PKK'nın terör örgütü olarak kabul edilmesinin sağlanması, 
. Avrupa ülkeleri ile güçlü ekonomik ve siyasi ilişkiler tesis edilmesi, 
. Bölgesel terörün bitirilmesi amacıyla bölge ülkeleri arasında güvenlik alanında işbirliği sağlanması, 
. Terör suçlularının iadesinin sağlanması, 
. İKÖ'nün daha etkili ve fonksiyonel hale getirilerek terörizmle mücadelede işbirliği yapılması, 
. Örgütün ideolojisi ve faaliyetleri anlatılarak uluslararası arenada yalnızlaşmasına katkı sağlanmalı, 
. Lobicilik faaliyetlerine ağırlık verilmesi, 
. Örgüt lehine uluslararası alanda yürütülen propaganda faaliyetlerinin önlenmesi veya etkilerinin azaltılması. 


Genel Değerlendirme 

Özetle rapor demokratikleşme, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik, güvenlik ve uluslararası ilişkiler olmak üzere dört boyutlu bir strateji ortaya koymuştur; fakat bu başlıklar altında açıklanan projeler/önerilerin somut ve yapıcı öneriler olduğu söylenemez. Raporda yer alan öneriler terörizmle mücadelenin temel göstergeleri olmakla birlikte PKK'yı bitirecek ve bölgeyi güçlendirecek yeni, ayrıntılı ve spesifik projeler içermemektedir. Rapor eğitimin, ekonominin ve sağlığın geliştirilmesine, diyaloğun kurulmasına, demokratik değerlerin arttırılmasına, Kürtlere çeşitli haklar verilmesine, terörle mücadelede eşgüdüme, güvenliğin arttırılmasına ve toplumsal rehabiliteye vurgu yapmıştır. Fakat bu öneriler terörle mücadele ile ilgisi yanında tüm ülkede yapılası zorunlu uygulamaları içermektedir. Bu bakımdan rapor bir "temenni" raporundan öteye gitmemektedir. Dahası bu öneriler zaten devletin temel politikalarını oluşturmaktadır. Söz konusu önerilere bakacak olursak: 

. Kırsal bölgelere özgü eğitim sorunları ve giderilmesi, 
. Öğrencilerin okula uyum sorunlarının giderilmesi, 
. Eğitimin yaygınlaştırılması, 
. Örgütün okullardaki etkisinin/istismarının kırılması, 
. Bölge üniversitelerindeki öğretim üyesi kadrolarının tamamlanması, 
. Sivil toplum kuruluşlarının ön plana çıkarılması, desteklenmesi ve güvenliklerinin sağlanması, 
. Bölgedeki sosyal yapının ıslahı, 
. Aile yapısının güçlendirilmesi, 
. Farklı etnik ve kültür gruplarıyla evliliklerin teşvik edilmesi, 
. Kadınlara dönük sosyal projeler geliştirilerek sosyal hayata katılımlarının teşvik edilmesi, 
. Bakılabilecek ve ilgilenilebilecek sayıda sağlıklı ve eğitimli çocuk sahibi olunmasının teşviki ve desteklenmesi, 
. Müftülerin ildeki dini hizmetlere daha yakından nezaretinin artırılması, 
. Devletin dinsiz olduğu yönündeki örgüt propagandasının etkisiz kılınması, 
. Örgütün din adamları üzerindeki baskısının kırılması, 
. Örgütlerin (PKK ve Hizbullah) dini istismar faaliyetlerinin etkilerinin zayıflatılması, 
. Toplumsal entegrasyonun güçlendirilmesi, 
. Sosyal damgalama (etiketleme) ile mücadele edilmesi, 
. Toplumsal empatinin geliştirilmesi, 
. Kürt olmayan vatandaşlarda görülen Kürtler hakkındaki yanlış kanaatlerin düzeltilmesi, 
. Örgüte yakın partilerde yer alanların dışlanmaması, irtibatın ve diyalogun sürdürülmesi, 
. Yaygın olarak talep edilen kültürel hakların karşılanması, 
. Gönül birliğinin tesisine çalışılması, 
. Bölgeye uygulanan insani ve medeni yaklaşımın devam ettirilmesi, 
. Devlete karşı minnet ve güven duygularının güçlendirilmesi, 
. Hapishanelerdeki gençlerin rehabilite edilmesi, 
. Ilımlı siyasi grupların desteklenmesi, 
. Barış ortamının muhafazası, 
. Bölge insanının misafirperverlik vb. iyi yönlerinin ön plana çıkarılması, 
. Hamasi milliyetçiliğin amelî milliyetçiliğe dönüştürülmesi, 
. Diyalog platformları oluşturulması, 
. Bütün topluma gerçekleştirilebilir ortak hedefler verilmesi, 
. Kültürler arası iletişim ve pozitif etkileşimin sağlanması, 
. Toplumsal önemi olan sorunların tartışılması, 
. Dış kamuoyunun bilgilendirilmesi, 
. TRT-6'nın izlenme oranının artırılması, 
. Kapsamlı ve uzun vadeli bir çözüm stratejisinin geliştirilmesi, uygulanması ve uygulamanın izlenerek sonuçlandırılması, 
. Geliştirilen projelerin bölgeyi ve göç coğrafyasını tam olarak kapsaması ile diğer kültür gruplarıyla etkileşim gözlenen konularda bütün ülkede uygulanması, 
. Bölgeye her alanda/bütün birimlerde kaliteli personel atanması, 
. İdarecilerin yerel yönetimlere farklı bakışının düzeltilmesi, 
. Halkın üretken hale getirilmeye çalışılması, 
. Halka pozitif ayrımcılık uygulanması ve olumlu hizmetlerin hızlandırılması, 
. Faili meçhullerin faillerinin bulunması ve cezalandırılması, 
. Bölgenin sorunları için sosyal bilimcilerin seferber edilmesi, 
. Adalet sisteminin daha fazla gecikilmeden düzeltilmesi, 
. Şiddet kültürünün zayıflatılması, 
. Örgütün eylemlerini sürdürmek için kullandığı finansal kaynaklarının tespit edilmesi ve bunlara ağır yaptırımlar uygulanması, 
. Göç etmiş vatandaşlarımıza yakın ilgi gösterilmesi, sorunlarının çözülmesi, 
. Çocuklara eğitim imkânları sağlanarak örgütün istismarına maruz kalmalarının önlenmesi, 
. Sınır dışındaki (özellikle Kuzey Irak) teröristlerin takibi, ülkeye girişinin önlenmesi ve etkisiz hale getirilmesi, 
. Terörle uluslararası zeminde mücadele edebilecek birimlerin kurulması, 
. PKK'nın terör örgütü olarak kabul edilmesinin sağlanması, 
. Avrupa ülkeleri ile güçlü ekonomik ve siyasi ilişkiler tesis edilmesi, 
. Lobicilik faaliyetlerine ağırlık verilmesi. 

Yukarıdaki önerilerden anlaşılacağı üzere rapor terörle mücadele ve Kürt Sorunu'nun ortadan kalkmasına yönelik köklü bir öneri raporu değil ülkenin temel sorunlarına eğilmiş bir temenni raporudur. Dahası bu öneriler hâlihazırda devletin temel hedeflerini oluşturmaktadır. Örneğin, bölgenin ekonomik bakımdan güçlendirilmesi, eğitimli nüfusun arttırılması, bölgedeki sağlık hizmetinin daha kalite hale getirilmesi, uluslararası arenada güçlü konuma gelinmesi, PKK'nın bölgedeki etkinliğinin kırılması, sınır güvenliğinin güçlendirilmesi… Bu bakımdan raporun terörle mücadele ya da Kürt Sorunu bağlamında etkin bir rapor olduğu söylenemez. 

3.3.2. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Merkezi: Dağdan İniş-PKK Nasıl Silah Bırakır? 

TESEV'in Cengiz Çandar tarafından hazırlanan bu raporunun köklü reformları dile getiren bir rapor olduğu söylenebilir. Rapor Kürt Sorunu ile PKK ve 
Öcalan'nın ayrılmazlığına vurgu yapmış PKK'yı bir terör örgütünden yerine bir Kürt isyanı olarak değerlendirmiştir. Rapor ayrıca verilerini çok sayıda kişi ile yapılan mülakata dayandırmıştır. Raporun öneriler başlığı altında ise şu maddeler (Çandar, 2011: 97-103) yer almaktadır: 

. Taraflar (Devlet ve PKK) arasında çözüm yönünde yol alınabilmesi için öncelikle bir güven ortamının yaratılması, bu amaçla KCK Davası'nın düşürülmesi, 
. PKK'nin "eylemsizlik" halinin sürekli kılınması, 
. Kürtlerin TBMM'de en geniş, adil ve gerçekçi temsilinin mümkün kılınması, 
. Kürt Sorunu'nun çözümüne ilişkin hukuki çerçevenin hayata geçirilmesi, 
. Kürtlere Türkiye'de yeni bir "statü" kazandırılması: Rapor çalışması sırasında yaptığımız araştırma ve görüşmelerden Kürtlerin elde edeceği bu yeni "statü"den, Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde siyasi hayatta en geniş demokratik katılımla yer alması ve bu çerçevede yine Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kendilerini yönetebilme konumunda bulunmalarının kastedildiğini çıkarmaktayız, 
. Abdullah Öcalan'ın tutsaklık şartlarında yeni bir düzenleme yapılması: Abdullah Öcalan'ın, çözüm için değerlendirilmesi gereken, çözümün "partneri" rolünü üstlenecek çok önemli bir siyasi aktör olduğu, rapor çalışmasında görüşülen hemen herkesin üzerinde birleştiği bir noktadır. Buradan hareketle, Öcalan'ın tutsaklık şartlarında yapılacak yeni bir düzenleme de, sorunun çözümü ve "dağdan iniş"in sağlanabilmesi açısından kaçınılmaz görülmektedir. Tutsaklık şartlarında yapılacak yeni düzenleme, kısa vadede şartların iyileştirilmesinden orta vadede Öcalan'ın serbest kalmasına dek uzanan bir düzlemde ele alınabilir, 
. "Dağdakiler" için aşamalı bir af uygulanması: Af başlığı altında, veya bu sözcüğün doğurabileceği tepki nedeniyle, bir başka isim verilerek 
yapılabilecek benzer bir düzenlemeden bahsedilirken kullanılan "aşama" terimi, Türkiye'de siyasi hayata hemen dâhil olmaları sağlanacak silahlarını bırakmış PKK'liler ile PKK yönetici kadrosu arasında ayrım yapma zorunluluğuna işaret etmektedir. Kandil'deki 60-65 kişilik yönetici kadronun, Türkiye'de siyasi hayata yasal biçimde dâhil olabilmesi için belli bir zaman planı oluşturulması ve bu zaman planının Öcalan için hazırlanacak olan ve onun da aynı imkânlardan yararlanmasını hedefleyen planla eşzamanlı olarak tasarlanmasının gerekliliği üzerinde  durulmaktadır. 

Genel Değerlendirme 

Yukarıdaki maddelerde görüldüğü gibi rapor Kürt Sorununun bitişini PKK'nın tepe yöneticisi olan Öcalan'dan militanlara kadar tüm yapısının affına, 
ayrıca Kürtlere çeşitli haklar verilmesine ve Kürtlerin kısmı yönetilme mekanizmasına kavuşturulmasına dayandırmıştır. Bu bakımdan raporun köklü bir rapor olduğu söylenebilir. Ayrıca rapor Öcalan'ın ve PKK'nın çözüm sürecindeki rollerinin ve muhatap kabul edilmelerinin gerekliliğini konu ile ilgili olan kişilerle yaptığı görüşmelere dayandırmış ve daha önce sözünü ettiğimiz Altan Tan'ın çözüm planı ile benzeşmiştir. 

Rapor değindiğimiz gibi Kürt Sorunu ile PKK'yı ayrılmaz birer parça olarak görmüş ve en etkili muhatabın Öcalan olduğu üzerinde durmuştur. Böyle olunca Kürt Sorunu'nu ortadan kaldırmaya yönelik plan PKK'nın ve Öcalan'ın affını temel gereklilik olarak görmüştür. Nihayetinde rapor Öcalan'ın ve PKK'nın affından sonra onların siyasi arenada yer almaları sürecini öngörmüş ve böylece Kürt Sorunu'nu PKK ve Öcalan'a endekslemiştir. Bu durumda raporun çözüm bağlamında Kürt Sorunu'na mı yoksa PKK'nın affına mı odakladığı tartışılır vaziyetttedir. Dahası PKK bu bağlamda Kürtlerin ve Kürt Sorunu'nun tartışmasız tek temsilci konumuna gelmektedir. 


29. CU  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,



***

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ., BÖLÜM 27

TÜRKİYEDE TERÖRLE MÜCADELEDE PKK ÖRNEĞİ.,  BÖLÜM 27  




3.2.3. Etkin Kurumlar 

Türkiye'de terörle mücadele sürecinde hangi kurumların etkin olduğu terörle mücadelenin yapısı ve geleceği ile yakından ilgilidir. Terörle mücadelede tekil askeri aktörler etkinken, terörizmle mücadelede çoğul bir şekilde yasama, yürütme ve çeşitli kurumlar etkindir. Aktörlerin çeşitliliği mücadelenin hukuki yanını ve etkinliğini arttırmakta ve mücadelenin bütüncül bir şekilde işlemesine olanak sağlamaktadır. 

Daha önceleri TSK, MİT ve kolluğa devredilen terörle mücadelede bu gün yetkiler pek çok kurumla ilintili hale getirilmiştir. Elbette bunda PKK'nın artık bir 
terör örgütünden fazlasını ifade etmesi önemli bir nedendir. 

 Günümüzde terörle mücadeledeki görünüm yürütme ve yasamanın süreçte etkin olması ve güvenlik güçlerinin sadece uygulayıcı konuma getirilmesidir. 
Yasama ve yürütmenin artan gücü PKK'yı temsilen meclise giren siyasi partiler ile güvenlik güçlerinin çözümde başarısız olduğunun farkına varılması ile açıklanabilir. 

Böylece Kandil ve TSK ikinci planda kalmış, İmralı, yasama ve yürütme ön plana çıkmıştır. Elbette bunda şiddetin artık çözümleyici olmaktan uzak olduğunun 
anlaşılması ve PKK'nın Ortadoğu ekseninde rol bulamaması oldukça etkindir. Bunlara ek olarak doğusundan batısına tüm Türkiye'nin terörist ya da şehit yeni 
cenazelerden bıkması, hükümetlerin terörizmle mücadele konseptine geçmesi ve TSK vesayetinin kırılması etkili olmuştur. 

Terörle mücadele etkin kurumların sivil yapılar lehine değişmesi yanında sivil yapılara yeni oluşumlar dâhil edilmiştir. Örneğin, Dışişleri Bakanı, Milli 
Savunma Bakanı, Maliye Bakanı, MGK Genel Sekreteri, Genelkurmay İkinci Başkanı, Başbakanlık Müsteşarı, MİT Müsteşarı, Jandarma Genel Komutanlığı 
Kurmay Başkanı, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşar Yardımcısı ve Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürü katılımı ile gerçekleştirilen Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, bakanlıklar ve çeşitli önemli kurumların koordinasyonunu sağlama konusunda önemli bir adımdır. 

Terörle mücadele sürecinde sivil nitelikte olmayan TSK çatısındaki Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi (TMMM) önemli bir kuruluştur. 2005 yılında 
kurulan ve bu gün Bulgaristan, Romanya, İngiltere, ABD, Almanya, Hollanda ve Macaristan üye olduğu TMMM, NATO tarafından akredite edilerek "Uluslararası 
Askerî Kuruluş" statüsü kazanmıştır. TMMM'nin görevleri ve vizyonu ise şu şekilde açıklanmıştır (tmmm, 2013): 

1. Terörizmle mücadele alanında yaptığı akademik çalışmalarla NATO birimlerine bilimsel destek ve uzmanlık sağlamak, 
2. Stratejik ve operatif seviyede Eğitim ve öğretim faaliyetleri icra etmek, 
3. Terörizmle ilgili NATO konseptlerinin test edilmesinde Müttefik Dönüşüm Komutanlığına destek olmak, 
4. Edinilen bilgiler ve alınan dersler aracılığıyla doktrin geliştirilmesine yardımcı olmak, 
5. Müşterek çalışabilirlik ve standardizasyon ile imkân ve kabiliyetlerin geliştirilmesine katkıda bulunmaktır. 

Dünya barışı için bir tehdit teşkil eden her türlü teröre karşı, bu uğurda birleşen ülkelerin beklentileri doğrultusunda, akademik boyutu da içerecek şekilde; çalışma, koordinatörlük ve danışmanlık yapan, sonuçlar üretebilen, yönlendiren, terörle mücadeleye günümüzde ve gelecekte katkıda bulunan bir merkez olmak ve bunun sürekli gelişimini sağlamaktır. 

Görüldüğü gibi TMMM askeri nitelikte olsa da esasında uluslararası katılımın sağlandığı akademik bir kuruluştur. Önemli devletlerin katılımın sağlandığı bu 
kuruluşun faaliyetleri ileriye dönük olsa da devletlerin teröre karşı duruşunu somutlaştırması anlamında önemlidir. 

Buraya kadar özetlemek gerekirse Türkiye'nin terörle78 mücadelesi daha doğrusu PKK ile mücadelesi dönemlere ayrılmakla beraber temelde literatürün 
aksine başarılı değildir. Elbette terörle mücadele stratejisinde başarı ölçütü "kelle" olarak belirlenirse ve PKK'nın da başarı ölçütü bağımsız ya da özerk bir "Kürdistan" devleti kurmak olarak belirlenirse Türkiye'nin terörle mücadele stratejisi tam anlamı ile başarılıdır. Fakat Türkiye 1990'lardan sonra anlamıştır ki; terörizmle daha doğrusu PKK ile mücadelede önleme ve engelleme yöntemlerinden yoksun, öldürülen terörist sayısı ile doğru orantılı olarak başarılı sayılmak mümkün değildir. 
Diğer bir yanlış tutum ise PKK'nın başarılı sayılmasını onun bağımsızlık isteklerinin gerçekleşmesi ile eş anlamlı kabul etmektir. Şurası bir gerçektir ki; PKK hiçbir zaman Türkiye'yi bölecek ya da öyle bir potansiyel güç olacak kadar güçlü olmamıştır. Mete de (Kaynak ve Mete, 2007b: 102) aynı konuya vurgu yapmış ve bir devletin şu veya bu terör örgütüne "bölücü" sıfatını yakıştırdığında onun siyasi amacını resmen kabul etmiş, gerçekleşebilir saymış olmasından bahseder. 

3.3. Türkiye'de Terörle Mücadelede Kamu Yönetimi Aygıtı Dışındaki Bazı Çevrelerden Çözüm Önerileri 

Türkiye'nin en temel sorunu olan terörizme yönelik çözüm önerileri son otuz yıldır neredeyse her kesim tarafından ortaya konulsa da bunların metinden öteye geçtiği ileri sürülemez. Fakat STK'ların terörizm üzerine eğilmeleri ve buna yönelik çözüm önerileri sunmaları, bu sorunun çözümünde toplumsal mutabakatın ve farkındalığın sağlandığı anlamına gelmektedir. 

Çözüm önerilerinde göze çarpan ortak özellik terörle mücadele yerine terörizmle mücadele yoluna gidildiğidir. Ayrıca şiddetsizlik halinin devamına, 
diyaloğa, kültürel hakların verilmesine ve yerel yönetimlerin özerkliğine vurgu yapılmıştır. Raporlarda PKK ve Öcalan'ın muhatap alınıp alınmayacağı konusunda farklılıklar ayrıca yerel yönetimlerin özerkliğinin federatif bir sistem mi öngöreceği konusunda muğlaklık söz konusudur. Yine raporların bu önemli iki konu dışında aynı söylemlere sahip olduğu belirtilebilir. 

3.3.1. Bilge Adamlar Kurulu: Terörle Mücadele Stratejisi 

Dünya'daki ve yurtiçindeki gelişmeleri takip ederek geleceğe yönelik öngörülerde bulunmak; Türkiye'nin ikili ve çok taraflı uluslararası ilişkilerine ve 
güvenlik stratejilerine, yurtiçindeki siyasi, ekonomik, teknolojik, çevresel ve sosyo-kültürel problemlerine yönelik bilimsel araştırmalar yapmak; karar alıcılara milli menfaatler doğrultusunda gerçekçi, dinamik çözüm önerileri, karar seçenekleri ve politikalar sunmak Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi'nin (BİLGESAM) kuruluş amaçları arasında yer almaktadır (Sandıklı, 2011: iii). Böyle bir amaç elbette Türkiye'nin en temel sorunu sayılan terörizm sorununa eğilmeyi zorunlu kılmaktadır. 

Bilge Adamlar Kurulu79 raporunun temel özelliği demokratikleşme, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik, güvenlik ve uluslararası ilişkiler olmak üzere dört 
boyutlu bir strateji ile terörle mücadeleyi ele almasıdır. Bunlara değinecek olursak (Sandıklı, 2011): 

Kurul Üyeleri 

    Kutlu Aktaş (E. Bakan/Vali), 
    Oktar Ataman (E. Orgeneral), 
    Sabahattin Ergin (E. Koramiral), 
    Orhan Güvenen (Prof. Dr.), 
    Ali Karaosmanoğlu (Prof. Dr.), 
    Sönmez Köksal (E. Büyükelçi), 
    Çelik Kurtoğlu (Prof. Dr.), 
    Ersin Onulduran (Prof. Dr.), 
    Güner Öztek (E. Büyükelçi), 
    Özdem Sanberk (E. Büyükelçi), 
    Necdet Yılmaz Timur (E. Orgeneral), 
    İlter Turan (Prof. Dr.), 
    Nur Vergin (Prof. Dr.). 

A. Demokratikleşme Boyutu 

Demokratikleşme raporunda tarafların birbirini anlaması daha doğrusu diyalog kurarak önyargıların kırılması ve insan haklarının korunmasını ifade 
etmektedir. Rapor bu bakımdan Türkiye'nin demokratikleşme sorununa vurgu yapmaktadır. 2000'li yıllardan itibaren Kürtçenin kullanılmasına ve öğrenimi 
önündeki engellerin kalkmasına, işkence gibi çeşitli insan hakları ihlallerine ve TMK'daki değişiklik yapılmasına yönelik düzenlemelerin olumlu karşılandığı bu 
raporda öneriler başlığı altında şunlar yazmaktadır: 

. Siyasi partiler, STK'lar ve tüm toplum kesimlerinin katkısı ve uzlaşısı ile daha demokratik ve özgürlükçü bir anayasanın hazırlanarak yürürlüğe konması, 
. Türkiye'nin imzaladığı "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" dikkate alınarak geniş tabanlı mutabakatla yeni bir yerel yönetimler yasası yapılması, 
. Siyasi Partiler Yasası'nın, seçim barajının düşürülmesini sağlayacak şekilde değiştirilmesi veya yeniden düzenlenmesi, 
. Tarafların aynı topraklarda, birlikte daha demokratik, daha özgür yaşamalarını sağlayacak modelin belirlenmesi ve bu modele göre reformların gerçekleştirilmesi, 
. Türkiye Cumhuriyeti yapısı içerisinde, Kürt kökenlilerin ve Türklerin birlikte yaşama arzuları yanında, Kürtler adına ortaya konulan özerklik ve 
   hatta bağımsızlık taleplerinin, her iki tarafın da katılacağı bilimsel daha fazla çalışma ile araştırılması, 
. Ana dilin öğrenilmesine fırsat verilmesi bakımından okullarda seçmeli ders uygulamasının altyapı çalışmalarını müteakip başlatılması, 
. Oylamalar yapılarak halkın istediği eski yer adlarının iadesinin ve bu konudaki mevcut müracaatların daha hızlı sonuçlandırılması, 
. Ayrımcılık algısı konusuna bilimsel olarak yaklaşarak, sorunun nedenlerinin mevcut çalışmalardan da faydalanarak gerçekçi olarak tespit 
   edilmesi ve önlemlerin gecikmeden alınması, 
. Bölgedeki hizmet kalitesi ve bu hizmeti sağlayan kamu görevlilerinin profili ve yetkinliği konusunda yeni tedbirlerin alınması, 
. Demokratikleşme sürecinin kesintiye uğratılmadan yeni açılımlarla devam ettirilmesi, Kürt Sorunu'na çözüm arayışlarının ve Alevi açılımının samimi 
  bir şekilde ve toplumsal beklentileri de karşılayacak şekilde sürdürülmesi, 
. Örgütün üst düzey dağ kadrosunun üçüncü bir ülkeye sığınma ve ikametini mümkün kılacak alternatiflerin ortaya konması, PKK'nın çözülmesi 
   noktasında diğer tedbirlerle birlikte dikkate alınmalıdır, 
. Örgütün çözülme süreci ve sonrasına dönük tartışmalara yoğunlaşırken, bugün ve çatışma sonrası dönem için sadece örgüte katılmış kişilerin ve 
  bölgedeki Kürtlerin değil; korucuların, bölgede görev yapmış güvenlik güçleri elemanlarının ve aynı zamanda önyargıları yükselen Orta ve Batı 
  Anadolu'daki Türklerin de rehabilitasyona ihtiyacı olduğu gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır. 

B. Sosyo-kültürel ve Sosyo-ekonomik Boyut 

Eğitim Stratejisi ve Projeler 

. Yeni bir "öğretmen yetiştirme rejimi" geliştirilmesi, bölgede eksik olan öğretmen kadrolarının doldurulması, kalifiye öğretmen ve idareci 
  eksikliğinin giderilebilmesi için tecrübeli olan öğretmen ve idarecilerin de bölgede görev yapmalarının sağlanması, bu amaçla bir rotasyon sisteminin 
  geliştirilmesi, bölgeye atanan öğretmenlerin bölgede en az 5 yıl süreli olarak görev yapmalarının sağlanması, bölgede görev yapan öğretmenlerin 
  meslek içi eğitimlerle bilgi ve becerilerinin geliştirilmesi, yatılı ilköğretim bölge okullarının ıslah edilmesi, 
. Eğitimin bütünleştirici rolünden istifade edilmesi, bu maksatla öğretmenlerin birlik-beraberliğe ve ülkeye faydalı vatandaşlar yetişmesine 
  katkı sağlayacak şekilde bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi, 
. Öğretmenlerin maddi ve sosyal imkânlarının artırılarak bölgede görev yapmalarının teşvik edilmesi, 
. İllerdeki mülki amirler ve eğitim yöneticilerinin eğitime olan ilgisinin ve katkısının artırılması, 
. Eğitimde fiziki şartların iyileştirilmesi, 
. Kırsal bölgelere özgü eğitim sorunlarının giderilmesi, 
. Müfredatın düzeltilmesi ve geliştirilmesi, 
. Din dersleri uygulamalarındaki aksaklıkların giderilmesi, 
. Öğrencilerin okula uyum sorunlarının giderilmesi, 
. Eğitim kurumları arasındaki mobilitenin artırılması, 
. Ailelerin eğitime, okula ve çocuğuna olan ilgisinin artırılması, 
. Eğitimin yaygınlaştırılması, 
. Bölgedeki eğitim sistemi düzenlenerek bölge şartlarına uyumunun sağlanması: Tarım mevsimine göre dönemlerin düzenlenmesi, 
. Gençlerin geleceğe hazırlanması ve sportif potansiyelinin hayata geçirilmesi, 
. Mesleki eğitimin öne çıkarılması: Mesleki eğitime yönlendirme, katsayı adaletsizliğinin giderilerek mesleki eğitimin cazibesinin artırılması, 
. Örgütün okullardaki etkisinin/istismarının kırılması, 
. Bölge üniversitelerindeki öğretim üyesi kadrolarının tamamlanması. 

Sosyal Strateji ve Projeler 

. Sivil toplum kuruluşlarının ön plana çıkarılması, desteklenmesi ve güvenliklerinin sağlanması, 
. Sosyal mobilitenin artırılması, bu kapsamda; kardeş il uygulamasıyla karşılıklı ziyaretlerin gerçekleştirilmesi, kurumlar arası karşılıklı 
  ziyaretlerin gerçekleştirilmesi, iç turizmin geliştirilmesi ve teşvik edilmesi, 
. Bölgedeki sosyal yapının ıslahı, 
. Aile yapısının güçlendirilmesi, 
. Farklı etnik ve kültür gruplarıyla evliliklerin teşvik edilmesi, 
. Sosyal yardımların sürdürülmesi: Bu kapsamda; dağıtımın adil olarak yapılması ve sosyal yardımların karşılıksız olarak yapılması, 
. Kadınlara dönük sosyal projeler geliştirilerek sosyal hayata katılımlarının teşvik edilmesi, 
. Gençlerin rehabilitasyonuna yardımcı olacak tesislerin açılması/faaliyetlerin yapılması, 
. Bakılabilecek ve ilgilenilebilecek sayıda sağlıklı ve eğitimli çocuk sahibi olunmasının teşviki ve desteklenmesi. 

Sosyo-kültürel Strateji ve Projeler 

Din Konusundaki Projeler 

. Diyanet teşkilatındaki mevcut sistemin ıslahı ve bölgede teşkilattan azami derecede istifade edilmesi, 
. Mesleki eğitim faaliyetleri artırılarak din görevlilerinin bilgi ve temsil düzeylerinin yükseltilmesi, 
. Müftülerin ildeki dini hizmetlere daha yakından nezaretinin artırılması, 
. Hutbe ve vaazların içerik olarak zenginleştirilmesi ve dilinin halkın anladığı dilden olması, 
. Devletin dinsiz olduğu yönündeki örgüt propagandasının etkisiz kılınması, 
. Örgütün din adamları üzerindeki baskısının kırılması, 
. Örgüt yandaşı din adamlarının etkilerinin azaltılması, 
. Örgütün dini kapsamlı propagandalarının etkisiz hale getirilmesi, 
. Örgütlerin (PKK ve Hizbullah) dini istismar faaliyetlerinin etkilerinin zayıflatılması. 


Dil Konusundaki Projeler 

. Kürtçenin lehçeleri ve Zazacanın günlük hayatta kullanılmasının önündeki varsa engellerin kaldırılması, kullanılmasının kolaylaştırılması, 
. Kürtçenin lehçeleri ve Zazacanın okullarda seçmeli ders olarak okutulması, 
. TRT-6'da aynı anda Kürtçenin lehçeleri ve Zazacada televizyon yayınları ve aynı şekilde TRT'de radyo yayınları yapılması. 

Psiko-Sosyal Strateji ve Projeler 


. Etnik ayrımcılık algısına neden olan uygulamaların ortadan kaldırılması, 
. Toplumsal entegrasyonun güçlendirilmesi, 
. Radikalleşme ve fanatikleşmenin önlenmeye çalışılması, 
. Sosyal damgalama (etiketleme) ile mücadele edilmesi, 
. Toplumsal empatinin geliştirilmesi, 
. Sosyal afazinin rehabilite edilmesi, dil üzerindeki yasakların kaldırılması ve günlük hayatta rahatlıkla kullanılabilir hale getirilmesi, olumsuz 
  kültürel ve sosyal birikimlerin baskıyla hızlı bir şekilde değişime zorlanmaması, toplumun kendi kültürünü tanımasına ve ifade etmesine 
  fırsat verilmesi, diyalog kapılarının sürekli açık tutulması, 
. Kolay para kazanma düşüncesinin zayıflatılması/ortadan kaldırılması ve doğrudan para yardımı yerine insanların üretken olmaya teşvik edilmesi, 
. Kürt olmayan vatandaşlarda görülen Kürtler hakkındaki yanlış kanaatlerin düzeltilmesi, 
. Örgüte yakın partilerde yer alanların dışlanmaması, irtibatın ve diyalogun sürdürülmesi, 
. Yaygın olarak talep edilen kültürel hakların karşılanması, 
. Kamu görevlilerinin hatalarının en aza indirilmesi, bu maksatla, bölgeye gidişten önce oryantasyon eğitimi verilmesi ve görev yaparken de meslek 
  içi eğitimlerle konunun canlı tutulması, 
. Geçmişte yaşanmış hatalar yerine, bölgede yaşanan gelişmeler gündeme taşınarak olumlu bir havanın oluşturulması, 
. Gönül birliğinin tesisine çalışılması, 
. Tek taraflı mağduriyete fırsat verilmemesi, 
. Bölgenin önemli insanlarının rol-model haline getirilmesi, 
. Bölgeye uygulanan insani ve medeni yaklaşımın devam ettirilmesi, 
. Sorunun kısa sürede çözümlenmeyeceğinin bütün taraflara anlatılması, 
. Devlete karşı minnet ve güven duygularının güçlendirilmesi, 
. Yıpranan değerler sisteminin güçlendirilmesi, 
. Hapishanelerdeki gençlerin rehabilite edilmesi, 
. Ilımlı siyasi grupların desteklenmesi, 
. Birey ve toplumlara ortak hedeflerin verilmesi, 
. Okullarda kişilik takip birimleri oluşturulması potansiyel risk taşıyanlara özel ilgi gösterilmesi, 
. Barış ortamının muhafazası, 
. Bölge insanının misafirperverlik vb. iyi yönlerinin ön plana çıkarılması, 
. Hamasi milliyetçiliğin amelî milliyetçiliğe dönüştürülmesi, 
. Diyalog platformları oluşturulması, 
. Şiddet kültürünün zayıflatılması, insan hakları ve demokrasi kültürünün geliştirilmesi, 
. Bölge dışındaki yaşantının medyaya abartılı veya uç örnekleriyle yansıtılmaması, ortalama ve gerçekçi hayatın yansıtılması, 
. Bütün topluma ortak idealler verilmesi, bu maksatla; eğitim sistemine uygun girdiler yapılması, medya vasıtalarından etkin ve sürekli bir şekilde 
  istifade edilmesi, aile terbiyesinin (Annelerin eğitimi) ihmal edilmemesi, 
. Bütün topluma gerçekleştirilebilir ortak hedefler verilmesi. 

İletişim ve Medya Stratejisi ve Projeler 

. Halkı bilgilendirme sistemi kurulması ve ayrılıkçı propagandaların etkisinin azaltılması, 
. Bölgede yapılan hizmetlerin halka sürekli olarak anlatılması, 
. Kültürler arası iletişim ve pozitif etkileşimin sağlanması, 
. Teröristle mücadelenin iletişim faaliyetleriyle desteklenmesi, 
. Toplumsal önemi olan sorunların tartışılması, 
. İletişim oryantasyon seminerleri düzenlenerek kamu görevlilerinin iletişim hatalarının en aza indirilmesi (mülki amirler başta olmak üzere halkla yüz 
  yüze gelen en alt düzeydeki kamu görevlileri), 
. Kadınlar ve gençlerle iletişim sağlanmasına dönük projeler geliştirilmesi, 
. Dış kamuoyunun bilgilendirilmesi, 
. Özgürlükçü yaklaşımla yasak olan şeylerin cazibesinin azaltılması, 
. Belirli periyotlarla yapılacak alan araştırmalarla en çok izlenen medya vasıtalarının, programlarının ve yazarlarının belirlenerek bilgilendirmede 
  onlardan istifade edilmesi, 
. Terörle ilgili yayınlarda hassasiyet gösterilmesinin sağlanması, 
. Ortak değerleri ön plana çıkaran film, dizi ve belgesellerin hazırlanarak yayınlanması, 
. TRT-6'nın izlenme oranının artırılması, 
. Yukarıda belirtilen amaçlara uygun olarak yerel medyadan da azami ölçüde yararlanılması. 

28. Cİ  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***