terör devleti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
terör devleti etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ekim 2019 Cumartesi

GEÇMİŞİMİZLE BUGÜNÜ MUKAYESE YAZILARI., BÖLÜM 1

GEÇMİŞİMİZLE BUGÜNÜ MUKAYESE YAZILARI., BÖLÜM 1


GİRİŞ;
E-MAİL İLE GELEN YAZILARIMI BU BAŞLIKLA DEĞERLENDİRİP MUKAYESEYE VE POLİTİKACILARIMIZIN... '' POLİTİK& ACILARINI '' GÖZLER ÖNÜNE SERMEK İSTEDİM..SAYGIYLA 
TANER  ÇELİK
BLOGGER ADMİNİ



CHP'li Tanal'dan şok Filistin Çıkışı!



"Yılmaz ARSLAN" 
<y.arslan57@gmail.com>: May 19 03:27AM +0300

CHP'li Tanal'dan şok Filistin Çıkışı!

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal Türkiye'nin Filistin vatandaşlarından vize istediğini, İsrail vatandaşlarının ise ülkeye vizesiz gelebildiğini belirterek
"Filistinlilere vize var ama İsrail vatandaşları vizeden muaf. İktidar afra tafra yapıyor, 'İsrail terör devletidir, Haydut devlettir' diyor. Peki bu ne
samimiyetsizlik? Filistinlilere de vizeyi kaldırın'' dedi.

ABD'nin Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıması ve ardından çıkan olaylara tepkiler çığ gibi büyürken Türkiye ile İsrail arasındaki gerilim de arttı. CHP İstanbul
Milletvekili Mahmut Tanal da konuyu Meclis'te gündeme getirerek, Türkiye'nin Filistin'e vize uyguladığını, İsrail'e ise uygulamadığını belirtti. Tanal şunları söyledi:

İSRAİL E YOK, FİLİSTİN E VAR,

"Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının sitesine girince, Filistin vatandaşları Türkiye Cumhuriyeti devletine gelmek istedikleri zaman vize şartı aranıyor
yani Filistinli vatandaşlar Türkiye'ye gelmek istediğinde vizesiz Türkiye'ye giriş yapamıyor. Aynı şekilde İsrail Konsolosluğunun sitesine girdiğinizde,
İsrail devletinin vatandaşları Türkiye'ye gelmek istedikleri zaman vizesiz gelebiliyor yani İsrail devletinin vatandaşları vizeden muaftır, Türkiye'ye
vize şartı olmaksızın, giriş yapabiliyorlar.

Şimdi, siyasi iktidar afra tafra yapıyor 'İsrail devleti terör devletidir, Haydut devlettir' diyor. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Bu ne samimiyetsizlik?
Yani burada çifte standart var. İsrail devletinin vatandaşlarına gösterilen bu pozitif ayrımcılık Filistin devletine gösterilemiyor. Bu uygulamayı şiddetle
kınıyorum, derhâl düzeltilmesini bekliyorum''

17 Mayıs, 16:01 · 
İsrail Suriye'ye saldırdığında sevinen, Filistin'e saldırdığında siyaseten üzülen kişiye " Siyasal İslamcı " denir.

***


IRAK PARLAMENTO SEÇİMİ VE YANSIMALARI 


"Ahmet Kılıçaslan Aytar" 
<ahmetkilicaslanaytar@gmail.com>: May 18 04:33PM +0300

*IRAK PARLAMENTO SEÇİMİ VE YANSIMALARI*

Amerika, 2003'te Irak Özgürlüğü Operasyonu ve körüklediği mezhepsel çatışmalarla Ortadoğu'nun en müreffeh ülkelerinden biri olan Irak'ı yok etti.
Sünni- Şii gerginliğini arttırdı, İŞİD'in ortaya çıkışını teşvik etti.
Irak Şii Arapları Ortadoğu'da benzeri görülmemiş bir biçimde merkezi hükümette görev üstlendiler ve bölge Şiilerini cesaretlendirdiler.
Bir krizde Irak Sünnileri Iraklı Şiilere karşı ayaklandılar, on binlerce insanın ölümüne neden olan bir isyan başlattılar.
Irak Savaşı ölümcül etkilerini komşu ülkelere genişletti, mevcut gerilimleri daha da kötüleştirdi, bölgeyi yönetilemez karışıklığına dönüştürdü.

Irak'ın, Suriye'nin, Yemen'in tahrip edilmesinin ve silahlarla dolu bir bölgenin yıkımı ABD'nin Irak savaşından dolayıdır.
Bölgede insani ve maddi kayıplar hâlâ devam ediyor...

*
Bu tabloda Irak; ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin Saddam Hüseyin'i devirmesi ve İŞİD'e karşı zafer ilan etmesinin ardından, 12 Mayıs'ta dördüncü defa ama yüzde 44 ile en düşük katılımlı parlamento seçimlerini yaptı.

*
Seçimlerin nihai sonuçları sayım sistemindeki sorunlardan dolayı ortaya çıkmasa da, Şii din adamı Mukteda el-Sadr'ın Sairun Koalisyonu Irak'ın ulusal seçimlerinde lider oldu.
Sadr'ın 329 sandalyeli parlamentoda 54 sandalye  kazandığı söyleniyor.

İkinciliği Tahran destekli ve Irak'ın güçlü Şii paramiliter gruplarıyla bağlantılı milis lideri Hadi el Amiri'nin bloğu aldı.
Başbakan Haider el-Abadi, destek üssü olması gereken çoğunluk Şii illerinde kötü bir performans gösterdi ancak üçüncülükle yetindi.

*
Herhangi bir siyasi parti ya da ittifakın bir başbakan seçip hükümet kurabilmesi için parlamentoda 329 sandalyenin çoğunu kazanması gerekiyor.
Irak'taki siyasal iktidar geleneksel olarak başbakan, cumhurbaşkanı ve meclis başkanlığı arasında mezheplere bölünmüştür.
Şii çoğunluk başbakanlık görevini yürütürken, Kürtler cumhurbaşkanlığını sürdürüyor ve Sünniler meclis başkanlığı görevini üstleniyor.
Bu seçimlerde herhangi bir ittifakın 165 sandalyeyi bir araya getirebilmesi için uzun bir müzakere süreci bekleniyor.
Yeni bir başbakan seçilene kadar Haider el-Abadi'nin bütün gücünü koruyarak görevde kalacağı düşünülüyor.

*
Irak anayasasına göre hükümetin kurulması 90 günlük bir sürece yayılıyor.

Bu noktada seçim sonuçları ilk bakışta;

1- Daha büyük bir blok oluşturmaya çalışan Mukteda el-Sadr ve Hadi el Amiri'nin bloklarını oluşturan Şii sivil kuvvetlerinin umutlarını canlandırdığı, Ama ittifaklarına rağmen Sünni İslamcıların Irak'ın ön saflarında kalma şansını azalttığı yönünde bir izlenim veriyor.
2- Yeni başbakanın belirlenmesi için ya iktidarın ve nüfuzun paylaşılmasına yol açacak bir siyasi çoğunluğun sağlanması, Ya da mevcut Başbakan Haider el- Abadi'nin süresinin uzatılması ve Dava Partisi'nin Irak yönetiminden devam etmesi gerekiyor.
3- Irak'ın acı çekmesine son vermek için siyasi çoğunluk sağlanması en iyi proje olarak görülüyor.
4- Bugüne kadar siyasi çoğunluk oluşturma projesini Sünni ve Kürtlerin daha iyi bir şekilde sağladığı, Ama siyasi çoğunluğu savunan Şii Sadr  grubunun, bir sonraki başbakanın mutlaka Dava Partisi'nden olması konusunda ısrar etmediği de görülüyor.

*
Mukteda el-Sadr, 2003  işgalinden sonra ABD' ye karşı yürüttüğü isyanda
radikal bir üne kavuştu.

Daha sonra İran'a karşı çıktı ve Iraklı milliyetçi olarak tanımlandı.

12 Mayıs seçimlerinde  komünistleri, Sünnileri ve siyasi bağımsızları
kapsayan koalisyonuyla yolsuzlukla mücadeleyi hedef aldı.
Seçim performansı, son zamanda İŞİD'le amansız bir çatışmanın yaşandığı
Irak'ta, halkın 2015'ten beri ülkeyi yöneten siyasi çevrelerden bıkmış olduğunu gösteriyor.

Ancak Mukteda el-Sadr'ın, hükümetin bir parçası olmak mı yoksa sürekli olarak herhangi bir hükümete muhalif olmak mı istediği net olmadığı için hangi oyunu oynayacağı da öngörülemiyor.

Yine de Temmuz'da Suudi Arabistanlı Veliaht Prensi M. Salman ile yaptığı görüşme sonrasında Sadr'ın ofisinden yapılan " Suudi-Irak ilişkilerinde
olumlu bir atılım yaptığımızdan çok memnunuz ve umarız bu Sünni- Şii İslam bölgelerinde mezhep çatışmasının geri çekilmesinin başlangıcı olur "
açıklaması bir iyimserlik oluşturuyor.
Ayrıca Mukteda el-Sadr, Kürtlere ve mülklerine saldırmayan ve yağmalamayan aksine onları koruyan tek Şii bloğunun lideridir.
Bu gelecekteki güçlü bir Kürdistan'ı için ayrı bir iyimserlik sayılıyor...

*
  Bilhassa seçimlerde ikinciliği alan Tahran destekli ve Irak'ın güçlü Şii paramiliter gruplarıyla bağlantılı milis lideri Hadi el Amiri'nin bloğu;
Orta Doğu'daki gelişmeler bağlamında çok önemli bir konumda bulunuyor.

Bu bloğun İran'ın diplomatik üstünlük sağla?masına yol açmasının engellenmesi için İsrail Başbakanı B.Netenyahu'nun Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile sürdürdüğü koordinasyon neredeyse rutin hale gelmiştir. İki ülkenin Suriye'deki çıkarlarını uyumlu hale getirdiği düşünülüyor.
ABD Başkanı D.Trump'ın da teşviğiyle Rusya'nın gözü; İsrail ve Suudi Arabistan'ın düşmanı olan İran'ın, Irak'ta desteklediği milis lideri Hadi el Amiri'nin bloğunun ve Suriye'deki silahlı yandaşlarının üstünde olması, Böylece İran'ın dini ve ideolojik gerekçelerle bölgesel liderlik iddialarının hizalanması öngörülüyor.

*
Hâlâ ikinci bir dönemi güvence altına alma şansı bulunan mevcut Başbakan Haider el-Abadi'nin ise İran etkisini veya ABD'nin bu konudaki çabalarını
tamamen ortadan kaldırmayacağı öngörülüyor.
Seçimden aylar önce Abadi'nin, Haşdi el Şabi siyasi kanadıyla kısa süreli bir ittifak oluşturması Haşdi Şaabi'ye şiddetle karşı çıkan Sadr'ı kızdırmıştı.

 Ama Abadi seçimlerde ikinci gelen el-Fatih ittifakını da yabancılaştırmıştı.

Bu yüzden Mukteda el-Sadr için? Abadi,? Haşdi Şaabi ile artık ittifak
içinde olmadığı için Hadi al-Amiri, Nuri el-Maliki'den ya da başkasından
daha iyi bir müttefik? sayılıyor.

  Kürtler , yüzde 93  ile bağımsızlığa "Evet " oyu verdikleri referanduma iç ve dıştaki Şii liderler kadar sert tavır göstermeyen Muktada el-Sadr'a güveniyor.
Şimdi Kürt Bölgesel Yönetimi, federal bütçeden ne kadar pay, ne tür teminatlar alacaklarını, Tartışmalı bölgeleri ve Kürt Güvenlik Güçlerinin bu bölgelere dönüşü ile ilgili projeleri dinleyecek ve göreceklerdir.

Irak'ta Erdoğan Türkiye'sinin de önemli bir rolü vardır.

Erdoğan'ın;

1- Irak'ta merkeze aşırı gevşek bağlarla bağlı Musul merkezli bir Sunnistan Özerk Yönetimi'nin oluşması,
2- Bu özerk Irak Sünniistan'ına öncelikle Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin sonra da Suriye'deki Sünni yapıların yaklaştırılması,
3- Bunların arasındaki ilişkilerin Türk ordusunun güvenlik şemsiyesi altında ekonomik-kültürel karşılıklı bağımlılıkla pekiştirilmesi,
4- Türkiye'nin bütün bu yapının bölgesel hamisi olması hedefi doğrultusunda, Irak topraklarında bulundurulan ve saldırgan bir kimliğe bürünen TSK'ya
    bağlı birlikler Irak'tan çıkarılacaktır...

*
Bu noktada, Ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün;

"Hiç zaman saldırgan olmayı düşünmemiş olan ve fakat daima haksız taarruza uğrayacağını hesap eden bir milletin ordusu olarak, ordumuz uzun bir
seferden sonra hemen diğer bir sefere başlayacakmış gibi maddi ve manevi yönden hazır bulunmalıdır" ifadesi, 
Genelkurmay Başkanı talihsiz Hulusi Sayın'a  kapak olsun!
19. 5. 2018
 Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com

***

VİZE UYGULAMASI; TÜRKİ CUMHURİYETLERİNİN HEPSİNDEN KALDIRILMALI, SÜRE AŞIM CEZALARI, PARAYA ÇEVRİLMELİDİR


Mustafa Nevruz SINACI 
<gercek.demokrat@hotmail.com>: 
May 19 09:29AM

ACİL ÇÖZÜM BEKLEYEN "ÇOK CİDDİ BİR SORUN" - Vize uygulaması; 

Gazeteci, Araştırmacı-Yazar: 
AHMET YALVAÇ, 
Makina Yüksek Mühendisi
<http://ahmetyalvac1946.blogspot.com.tr/2018/05/acil-cozum-bekleyen-cok-ciddi-bir-sorun.html>
ahmetyalvac1946.blogspot.com.tr


VİZE UYGULAMASI; TÜRKİ CUMHURİYETLERİNİN HEPSİNDEN KALDIRILMALI, SÜRE AŞIM CEZALARI, PARAYA ÇEVRİLMELİDİR 

Sevgili Okurlar, 


Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan,Kırgızistan gibi Orta Asya Türk Devletlerini Türki Cumhuriyetleri olarak adlandırıyoruz.
Bu Devletlerden sadece Azerbaycan ve Özbekistan’a vize uygulamıyoruz
BU 2 Devlete vize uygulamıyoruz ama Kimse bunun Nüfus Kâğıdı ile Kıbrıs’a kolayca gidip geldiğimiz, Ya da bir Avrupalının gibi pasaportunu göstermek suretiyle Türkiye’ye kolayca girip, çıktığını düşünmesin Bu konuda büyük güçlükler var, sorunlar var.
Bu güçlükler ve sorunlar gevşetilmeli, ya da tamamen ortadan kaldırılmalıdır.
Burada bu güçlükler ve sorunları aşmaya çalışacağız.
Azerbaycan ve Özbekistan’ın dışında kalan diğer Türki Cumhuriyetlerine uygulanan vize de karşılıklı olarak kaldırılmalı, Soydaşlık ilişkisi her alanda, bir işbirliğine dönüşmeli ve Türkiye bu konuda öncülük etmelidir.
Bu konu Türkiye’yi Yönetenlerin, yeni Devlet Politikası olmalı, Cumhurbaşkanı Adayları, bu konu üzerinde durmalı, görüşlerini ortaya koymalı, Siyasi Partiler bu konuyu gündemine almalı ve bir yerden başlamalıdır. Bu konunun önemi şurada:
Bu gün Siyaseten gelinen notada AKP Hükümeti Amerika ve Rusya arasında yalpalarken;

Böylesi bir dış politikanın kısa ve uzun vadede, Türkiye’nin yararına olmayacağı görülmüş ve anlaşılmıştır.
Amerika ve Rusya Güney sınırımıza yerleşmiştir Ve kolay kolay onları Suriye’den kimse çıkaramaz.
Uygulanan yanlış iç ve dış politikalar sonucu, Her alanda geriye gidiş ve çöküş söz konusudur.

ŞUNU DEMEK İSTİYORUM:

Eğer biz Türkiye olarak, Soydaşlarımıza sahip çıkar, onların sorunlarını çözmeye yardımcı olur Ve Türki Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında yaşanan sorunları kurumsal olarak ele alır. çözersek, Her alanda imkânları birleştirip bir güç ve işbirliği odağı oluşturur, Sonuçta bir Türk Birliği oluşturursak;

Biz de bir Amerika bir Rusya olma yolunda. İlk adımı atmış oluruz.
Ben şahsen Türki Cumhuriyetleri ile Türkiye arasında, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel alanlarda işbirliğine çok önem veren, Sorunların nasıl aşılacağı konusunda kafa yoran bir Yazarım. Ve kişisel olarak Soydsşlarımızın, sorunlarını, çözme hususunda da, bir şeyler yapmaya çalışıyorum Cumhurbaşkanı adayları ve Siyasi Parti Yöneticileri, siteme bir göz atmalı, Türki Cumhuriyetleri ve Soydaşlarımızla ilgili olarak yazdıklarıma, YÖK ile ilgili, Doğu Türkistan ve Uygur Türkleri ile ilgili yazdıklarıma bir göz atsınlar, KANAL İSTANBUL yerine KANAL KARHAZ projesini ekranlara taşısınlar Eminim ki vatandaşlarımıza bir güven, bir heyecan gelecektir…
KANAL KARHAZ; Hazar Denizi’nin Karadeniz’e bir kanalla bağlanması projesidir
Bu konu BOP’u çöpe atacak, Türkiye’nin önemini çok artıracak,  bir Dünya Projesidir KANAL İSTANBUL ise Türkiye açısından bir zaruret, bir faydası olmadığı gibi Hem çevre açından, hem toprak kaybı açısından, büyük mahsurları olduğu gibi Uluslar arası ilişkiler açısından da, şimdi ve gelecekte de başımıza büyük belalar açacağı açısından, Türkiye’nin gündeminden çıkarılmalıdır.
Daha da önemlis bu konu; Bir Siyasi Partinin tek başına karar verebileceği bir konu, hiç değildir

SURİYELİ VE DİĞER YABANCILARA GÖSTERDİĞİMİZ HASSASİYETİ KENDİ SOYDAŞLARIMIZA, MAALESEF GÖSTERMİYORUZ, ONLARI SAHİPLENMİYORUZ

2 Yıldan fazla bir zamandır YÖK konusunda, sudan bahanelerle çıkartılan sorunları ve yanlışları ortaya koymaya çalışıyorum.
 Ama çözüm yok….
Soydaşlarımız mağdur.
YÖK makalesini okumayanlar da bir göz atsınlar

SÖZDE VİZE OLMASA DA; UYGULAMADA YAŞANAN ZORLUKLAR…

Örneğin bir Özbekistan, ya  da Azerbaycan vatandaşı, Türkiye’ye gelmek istiyorsa;
Özbekistan’daki Türk Büyükelçiliği, ya da, Konsolosluğu’na müracaat edip, formaliteleri tamamlaması gerekiyor.
Nerede ikamet edeceği, ne kadar kalacağı gibi bilgiler ve tamamlanması gereken başka evrakları noksansız tamamlamak;
Yabancı bir insanın, Bir Danışmanlık şirketinden, yardım ve destek almadan,
Kendi başına bu işleri yapması, maalesef mümkün değil, Bu konuda birde Danışmanlık sektörü oluşmuş, Büyük paralar dönüyor.

ASIL SORUN DA;

Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra,
Eğer ikamet süresi sonunda, çıkış yapmadıysanız,
O zaman başlıyor.
Diyelim ki;
Bir hafta, iki hafta ya da bir ay geç çıkış yaptınız,
Ceza olarak, bunun parasal bir karşılığı var ama
Bu para cezasını alıp, mağduriyeti önlemek yerine
1-2-3-4-5 yıl gibi uzun bir süre, Türkiye’ye giriş yasağı koyuyorlar
Bu konunun canlı örnekleri var

NASIL MI?  
      
Yakın bir tarihte ÖZBEKİSTANLI bir Soydaşımız, İstanbul’da Sabiha Gökçem hava alanına iniyor.
Süre ihlali nedeni ile 530 TL cezasının olduğu anlaşılıyor,
Soydaşımız bu parayı ödemek istiyor ama kabul etmiyorlar
2 Gün bekletildikten ve sorgulandıktan sonra, uçağa bindirilip, geri gönderiliyor

SOYDAŞLARIMIZI SAHİPLENMEMİZ, ONLARA YARDIMCI OLMAMIZ LAZIM.

Bunlar bizlere gre çok yoksul ve fakir insanlar
Örneğin Özbekistan’da bir Doktor, 150 Dolar, Uzman Doktor 200 Dolar maaş alıyor,
Emekli bir Polis 40 Dolar alıyor.
Anlaşılan odur ki, Soydaşlarımız, kazandıkları para ile geçinemiyorlar
Bu yüzden biraz eahat nefes almak adına,
Türkiye ile kendi ülkeleri arasında. Gidip, geliyorlar.
Bizdeki asgari içret bile onlar için cazip bir kazanç kapısı oluyor.
YÖK’te işi yokuşa sürdüğünden?
Örneğin bir Tıp doktoru, yaşlı ve hasta bakımı gibi bizim insanımız için cazip olmayan zor ve kirli işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar.
Bu Soydaşlarımız çalışma ve iş disiplini konusunda, çok ciddi, kabiliyetli ve kültür seviyeleri de yüksek insanlar.
Çalışma anında, telefonlarını bile açmıyorlar.

Çok ciddi insanlar.

Üstün yetenekli ve gayretli bu Soydaşlarımızın sorunlarını çözmek, Bir Türk olarak, boynumuza bir borçtur.

Saygılarımla.
20 Mayıs 2016 Cumartesi.
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar
www.ahmetyalvac1946.blogspot.com.tr
a_yalvac@hotmail.com.tr

http://ahmetyalvac1946.blogspot.com.tr/2018/05/acil-cozum-bekleyen-cok-ciddi-bir-sorun.html


2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***