Yazan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Nisan 2015 Salı

Osmanlıdan Günümüze HAİNLER- 8






Osmanlıdan Günümüze HAİNLER- 8




İhanet yafta gibidir. Birinin boynuna asıldığında orada kalır. Hem de indirilene kadar! Yafta indirilse de ihanet bir isim hatta kötü bir unvan, hepsinden gayri bir leke olarak üzerinde kalır. O lekenin temizlenmesi de mümkün değildir. Hani derler ya “çamur at izi kalsın”, işte öyle bir şeydir. Yapılan ihanetin ileride etkisiz bir masum eylem olduğu kanıtlansa bile balçık çamuru gibi yapıştığı için iz kalır. İhaneti yapan da hain olarak belgelenir. Bir de ihanete ihanetle karşılık verilmesi vardır. Osmanlı tarihi böyle olaylarla doludur. İşte bunlardan sadece biri:
Karagöz Mehmet Paşa hırslı, yükselmeye müthiş hevesli, çıkarını her şeyden üstün tutan biriydi. En yakın arkadaşlarından biri olan Halıcıoğlu lâkaplı Mehmet Paşa İstanbul Defterdarıydı. Bu defterdar çalışmalarında ağır kalıyor, beklenen disiplini sağlayamıyor, yeniçerilere de menfaat sağlamadığından gözden düşüyordu. Padişah IV. Murat tarafından görevden alınması düşünüldüğünde, en yakın arkadaşı Karagöz Mehmet Paşa sahne alıyor ve ihanetin en sunturlusunu yapıyordu. IV. Murat’a, Defterdar’ın ayaklanan Yeniçerilere teslimini salık veriyor, Padişah’ta görevden aldığı defterdar Halıcıoğlu Mehmet Paşayı ayaklanmacılara teslim ediyordu. Ayaklanan yeniçeriler de Defterdar Halıcıoğlu Mehmet Paşayı Çınar ağacına asarak idam ediyordu. Arkadaşına ihanet eden Karagöz Mehmet Paşa da İstanbul Defterdarı olarak göreve başlıyordu. Ne var ki çark dönmekte devam ediyordu. Padişah IV. Murat affı olmayan bir Padişah’tı. Her ne yanlışlık gördü ise gördü ve Defterdar Karagöz Mehmet Paşa’yı görevden alarak Yedikule Zindanına gönderdi. Sadece beş gün görevde kalan Karagöz Mehmet Paşa, ihanet ettiği arkadaşının hışmına uğruyor ve boynu vurularak idam ediliyordu.
Şehzade Küçük Mustafa
Şehzade Küçük Mustafa



Osmanlı Sultanlarının en büyük arzusu Bizans’a savaş açmak ve İstanbul’u feth etmekti. Sultan II. Murat bütün hazırlıklarını yapmış İstanbul’u kuşatmaya gitmişti. Ama sorunlar çıktı.  Hamiteli Sancak Beyi olan Fatih Sultan Mehmet’in on üç yaşındaki oğlu Şehzade Küçük Mustafa, babasının ölümü üzerine öldürülmek korkusu ile Karamanoğlu Beyliğine sığındı. Durumu öğrenen Bizans İmparatoru araya adamlar sokarak Küçük Şehzadeyi tahrik ettiler.  Şehzade, Karamanoğlu Beyliği,  Turgutlu Türkmenleri ve Dulkadiroğullarından da destek alınca Anadolu’da saltanat iddiasına kalktı. Şehzade Küçük Mustafa bu hareketi ile babasının vasiyetine de karşı hareket ediyordu.  Durmadı Şehzade Küçük Mustafa ordusu ile Bursa üzerine yürüdü. Ancak Bursalılar tarafından hoş karşılanmadı. Durumu öğrenen II. Murat İstanbul kuşatmasını kaldırıp Bursa’ya dönerken Şehzade Küçük Mustafa’da İznik üzerine yürüdü ve bir buçuk aya yakın İznik’i kuşatma altına tuttuktan sonra işgal ederek Beyliğini ilan etti. Şehzadenin yaptığı bu hareket ülkeyi bölecek durumu yarattı. Sultan II. Murat buna müsaade edemezdi. Şehzade’nin üzerine yürüdü. Şehzadenin ordusundan bazı bey ve kumandanlar, el altından yaptıkları temaslar sonucu Şehzadeyi terk edip II. Murat tarafına geçtiler.  Sultan II. Murat ordusu ile İznik üzerine giderek Şehzade Küçük Mustafa’yı yakalattırdı ve boğdurarak ortadan kaldırttı. Ülke bölünmekten kurtuldu ama yaşı küçük olmasına karşın ihanet eden Şehzade ihanetinin karşılığını buldu ve hain olarak boğularak öldürüldü.
emanuelkarasuefendiEmanuel Karasu Efendi, bir diğer ismi ile Emanuel Karaso yaman bir Osmanlı siyasetçisidir. Her dalda çiçek oldu, her yolda yaya yürümeyi bildi ve yükseldikçe yükseldi. Selanik’te 1862 yılında doğdu. Hukuk okudu, avukat oldu. Siyasete atıldı ve İttihat Terakki Cemiyetine girdi. Selanik’teki Risoto Mason Locasına girdi ve Üstad-ı Azamlığa kadar yükseldi. Mason olmakla kalmadı. İttihat Terakki Cemiyetinin ileri gelenlerini de Mason yaparak, Osmanlı siyasetini masonik faaliyetlerin içine çekti. Başta Talat Paşa olmak üzere anlı şanlı Terakki Cemiyeti büyükleri mason olarak Osmanlıya hükmettiler. İttihat Terakki’nin Müslüman olmayan tek üyesi Emanuel Karasu Efendiydi bu bile ne denli becerikli bir Mason olduğunu gösteriyordu. Önceleri Sultan II. Abdülhamit yanlısıydı ama işler karışınca ani bir dönüşle diğer cepheye geçti ve Abdülhamit’in hallini bildiren heyette yer aldı.  Karasu Efendi II. Meşrutiyet sonrasında önce Selanik daha sonra da İstanbul Milletvekili oldu. I. Dünya Savaşı sırasında İaşe Müfettişliği görevini yaparken, orduyu ve halkı düşünecek yerde cebini  düşündü ve çok büyük servetin sahibi oldu. Tarih Emanuel Karasu Efendi için şöyle der “Para dışında hemen her şeye ihanet etmiştir…”. Birinci Cihan Savaşı sırasında yaptığı servetin elinden alınacağı ve öldürüleceği korkusu ile İtalya’ya kaçtı, Trieste’ye yerleşti ve burada da 1934 öldü. Cenazesi Türkiye’ye getirilerek Arnavutköly’deki Musevi Meşatlığına defnedildi. Emanuel Efendinin büyük ihaneti servetinden ziyade Masonluğun Türkiye’de yaygınlaşmasına neden olmasıydı. Öyle ya masonlar nerde darbe yemiş ki Türkiye’de de yesin!
İsmail Canpolat Bey
İsmail Canpolat Bey



İşte ihanetle suçlanan ve yaşamı darağacında sonlanan bir büyük yürek! İsmail Canbolat İttihat Terakki Cemiyetinin en önemli silâhşörlerinden biriydi. İstanbul’a dünyaya geldi (1880). Harbiye’yi bitirdikten sonra Osmanlı Hürriyet Cemiyeti kurucuları arasında yer aldı. Bilahare Cemiyetin ismi İttihat ve Terakki Cemiyeti olarak değiştirildi. Müthiş zeki, cüretkâr, atak ve korkusuz olan İsmail Canbolat Cemiyet’in vurucu gücü olarak görev almaktan çekinmedi ve Sultan II. Abdülhamit’in yandaşlarından Albay’ı Nazım’ı öldürerek ortadan kaldırdı. Bununla yetinmedi, kendisini tutuklamak isteyen polis memurunu da vurarak öldürdü. II. Meşrutiyet ilân edilince askerlikten ayrılarak siyasete atıldı.  1914 de İstanbul Polis Müdürü, 1915 de İstanbul Valisi, 1916 yılında da İstanbul Belediye Başkanı (Şehremini) oldu. 1918 de Talat Paşa’nın Osmanlı Kabinesinde Dâhiliye Nazırı olarak görev yaptıktan sonra aynı yıl içinde 1918 de ise İsveç Büyükelçiliğine gönderildi. İttihat Terakki Cemiyeti kendisini feshettiğinde yerine kurulan Teceddüt Fırkası’nın kurucuları arasında yer aldı ama devam etmeyip istifa ederek ayrıldı. 1919 yılında İşgalci İngilizler tarafından tutuklanarak Malta’ya sürgün edildi. 1921 de serbest bırakılarak yurda döndü ve Ankara’ya gitti. 1923 de İstanbul milletvekili seçildi.  Milletvekilliği sırasında Mustafa Kemal paralelinde yer aldı ama zamanla değişti ve karşısına geçerek tam tersi bir tutum izledi.  Genç Türkiye Cumhuriyeti huzurlu bir dönemle, kalkınma hamlelerini ve devrimlerini gerçekleştirme mücadelesi verirken, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e karşı İzmir’de bir suikast düzenlendi. Suikast gerçekleşmeden önlendi ve suçlular yargılanarak cezalandırıldılar. Suçlular içinde yer alan İsmail Canbolat İzmir İstiklal Mahkemesinde yargılanarak suçlu bulundu ve 1926 da İzmir’de idam edildi.
+  +  +

Okurların duyarlı olması açıklama yapmamı gerektirdi. Bu nedenle bazı hususların bilinmesini isterim.
“Hainler” ismi altındaki dizi yazısı bana aittir. Tarafımdan yazılmaktadır. Ancak elbette ki altı-yedi yüz yıllık tarih içindeki olaylar ben yapmış ve yazmış değilim. Olayların kahramanları zamanın tarihçileri ve görevliler tarafından saptanıp kayda geçmiş günümüze kadar ulaşmıştır.  Elbette ki olayların tespiti, uzun yıllar araştırmacılar tarafından başta Osmanlı Arşivi olmak üzere pek çok arşiv taranarak yapılmıştır.
Tarihi kayıtlar incelenerek olaylar gün ışığına çıkarılmış ve tarihçiler, araştırmacılar ve yazarlar tarafından makale, kitap ve sair şekilde metin haline getirilerek okurlara sunulmuştur.  Tabii ki yazılanlardan bende yararlandım. Dolasıyla bu dizi yazı meydana geldi.  Okuyup incelediğim ansiklopedi, kitap, makale ve dizi yazı sayısı yüzleri geçer. Ancak bir kısmını belirtmekle yetineceğim. İşte yararlandığım bazı kaynaklar.
KAYNAK
1- İslam Ansiklopedisi
2- Büyük Osmanlı Tarihi (Ord. Prof. İsmail  Hakkı Uzunçarşılı)
3- Büyük Osmanlı Tarihi (Ord. Prof. Dr. Enver Ziya Karal)
4- Padişah Anaları (Kemal Meram)
5- Osmanlı’da İkinci Adam Saltanatı Sadrazamlar (Nazım Tekdal)
6- Ünlü Türk Hainleri ( Erdoğan Tokmanoğlu)
7- Bilinmeyen Osmanlı (Prof. Dr. Ahmed Akgündüz ve Doç. Dr. Said Öztürk)
8- Osmanlı Tarihi (Lord Kinros)
9- Sorularla Osmanlı İmparatorluğu C. I-II (Erhan Afyoncu)
10- Bu Mülkün Sultanları (Necdet Sakaoğlu)
11- Meydan Larousse
12- Siyaset Kavgalarında Kan ve Şehit Edebiyatı (Çetin Altan)
13- Hürriyet Tarih Dergisi (Murat Bardakçı)
14- İstanbul Ansiklopedisi
15- Ayakta Dinlenecek Liste (Makale, Murat Bardakçı)
16- Hırsız Sadrazamı Önce İşkence ile Konuşturur, Sonra Cellata veriyorduk (Makale, Murat     Bardakçı)
17- Bekir Ağabey! Şehzadelerin Kafalarını Kesmez, Yağlı İlmikle Yahut Kuşakla Boğardık                       (Makale, Murat Bardakçı)
18- Padişah Katil mi (Makale, Mehmet Kemal)
19- Siyasette Kadın Parmağı (Makale, İlker Sarıer)
20- Ecdat Tartışması (Makale, Sözcü)
21-  Osman Gazi’den Mustafa Kemal’e (Mehmet Tansu Akerman)
22- Kabakçı Mustafa (Ahmet Refik Altınay)
23- Aşık Paşa Zade Tarihi
24- İmparatorluğun En Uzun Yüz Yılı (İlter Ortaylı)
25- Paşalar Şehri İstanbul (Mithat Sertoğlu)
26- Babiali Sadrazamları (Nazır Şentürk)
27- Osmanlı’da Karşı Düşünce ve İdam E dilenler (Rıza Zelyut)
28- Atatürk İhtilali (Prof. D. E. Mahmut Bozkurt)
29- Tarihin Korkunç Yüzü: Öldürülmüş Şahzadeler ve Devrilmiş Padişahlar (Makale, Çetin         Altan)
Yazan İbrahim Balcı
http://www.sariyertimes.com/hainler-8-ibrahim-balci/


..

Osmanlıdan Günümüze HAİNLER- 9



                               Osmanlıdan Günümüze HAİNLER- 9




Hain, haindir. İhanetini yaparken sen ben dinlemez. Onun kafasında ve kalbinde hainlik sorun değil çözümdür. Haklı haksız, vuracak, kıracak ve istediğini yapacak. Yaptıkları ihanet de olsa, o kendisini başarılı bulur ve karşılığını bekler. Yani bu tür kişiler ihanetlerini bilerek yaparlar ama hain olduklarını, hatta ihanet ettiklerini kabullenemezler. Çünkü o kime hizmet ediyorsa, en iyi şekilde yapmak için en kötü şeyi yapar. Yaptığı çok önemli ve affedilemez bir ihanet de olsa başarılı olduğunu sanır. İşte yaptığı her ihaneti iyi niyetle yaptığını zanneden bir Hırvat devşirmesi Kuyucu Murat Paşa!
Genç yaşta devşirildi ve Saray’a alındı. Harem-i Hümayunda yetiştirildi. Erişkin yaşa gelip devlet işlerinde deneyim sahibi olunca Vali Kethüdası olarak Yemen’e gönderildi ve uzun bir sure burada kaldı (1560-1566). Mahmut Paşa öldürüldükten sonra Yemen Valiliğine getirildi.  Burada hem görev yaptı ve hem de aleyhindeki söylentilere rağmen büyük servet biriktirdi. Servetini yaparken Yemen halkına kan kusturduğu için halkın şikâyeti Padişah’a ulaşınca görevinden alındı ve İstanbul’a çağrıldı. Murat Paşa İstanbul’a gelince bütün serveti elinden alındı ve Yedikule zindanına atıldı (1580). Zaman hızla ilerledi ve tekrar göze giren Murat Paşa Karaman Beylerbeyi oldu. Safevilerle savaş için Tebriz’e gitti (1585). Safevilerle savaşırken, atı ile birlikte bir kuyuya düştü ve kaçamayınca da esir edildi. Yapılan sulh antlaşması ile kurtularak İstanbul’a döndü (1590). Atı ile kuyuya düşmesi nedeni ile artık ismi “Kuyucu Murat Paşa” dır. Kuyucu Murat Paşa’nın şansı açılmıştı. Dev adımlarla ilerliyordu. Kıbrıs ve Şam Beylerbeyliği
kuyucu_s_78954
Kuyucu Murat Paşa
Yaptıktan sonra Diyarbakır Valiliğine gönderildi.Akabinde Avusturya seferine çıktı (1599). Haçovamuharebelerinde başarı gösterince itibarı daha da arttı veRumeli Beylerbeyliği ve Budin Muhafızlığına atandı (1603). Avrupa’dan dönüldükten sonra Anadolu’daki ayaklanmalar başladı. Celali isyanları imparatorluğuzorluyordu. Sultan I. Ahmet çareler düşünürkenŞeyhülislam Sunullah Efendi’nin önerisi ile Kurucu Murat Paşa’ya sadrazamlık mührünü gönderdi. Sadrazam olan Kuyucu Murat Paşa İstanbul’a dönerek göreve başladı.17 yaşında çok genç bir Padişah ve 80 yaşlarında birsadrazam! Anadolu’da asayiş berbattı. Hemen her yerde isyan hareketleri görülüyordu.İsyancıların amacı, devleti devşirmelerin ve dönmelerinden elinden kurtarmaktı. Anadolu halkı kendi devletinde söz sahibi olmak istiyordu. İsyancıların sayısı her geçen gün çoğalıyor, askerler de onlara iltihak ediyordu. Bunun da nedeni, devşirme ve dönme paşaların askerlere çok eziyet etmeleriydi. Peki, isyancıların üzerine gönderilen kimdi: Kuyucu Murat Paşa! Bu da bir devşirme idi. Bu devşirme Paşa isyancıları tepelemek için İstanbul’dan hareket etti (15.6.1607). Paşa en güçlü silahlarını yanına almıştı. Bunlar acımasızlığı ve vicdansızlığı idi! Paşa bu seferi sırasında isyancıların bir kısmını çeşitli vaatlerle elde etti. İsyancılara gerçek darbeyi vurmak için Konya’ya giderken yüzlerce insanı idam ettirdi. Konya’da isyancı kalmamıştı. İsyancılardan Saraç-zade Ahmet Bey, Konya naibini hançerle öldürmüş, Deli Ahmet Paşa’nın sarayını yıkmış, karışıklık sırasında bin kişiyi öldürmüştü. Bu kadar hain bir adam gözden çıkarılamazdı. Yanına çağırarak “Seni Konya’da alıkoymak isterim, ben Canbolatoğlu’ndan intikam alıp dönünceye kadar şehri bir güzel muhafaza et. Lâkin imdat lazım olursa, ne kadar asker toplayabilirsin?” diye sordu. Ahmet Bey,   hemen yanıt verdi “30 bin kişi toplarım”. İşte ne oldu ise Saraç-zade Ahmet Beyin bu sözü ile oldu ve Kuyucu Murat Paşa “bir çırpıda 30 bin kişi toplayabilen adamı arkamda bırakıp gidemem. Ben gittikten sonra Konya’yı işgal eder, kaleye kapanırsa, hal neye varır” düşüncesi ile harekete geçti ve derhal Saraç-zade Ahmet Beyikuyuya attırarak öldürttü. Yaşlı sadrazam durmak bilmiyordu. Adana ve Silifke’yi işgal eden asilerden Çemşit ve Muslu Çavuş’u da ortadan kaldırttı. Maraş’a gidip, Beylerbeyi’ne ait 40 bin askeri alarak Canbolutoğlu ile savaşmaya gitti. Kuyucu burada da galip geldi.Canbolatoğlu kaçıp İstanbul’a gitti ve Padişaha sığındı.  Kuyucu Murat Paşa için sanki son yoktu. Bayburt’a geçti ve kan dökmeye burada da devam etti. Suçlu, suçsuz ayırt etmeden binlerce insanın başını keserek öldürttü ve kesik başları dağlar gibi üst üste yığdırarak seyretti.  Kuyucu Murat Paşa Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Celalileri temizlerken kendisi Celaliliğe başlayıp soyguna ve haraç almaya devam edince İstanbul’a çağırıldı (18.12.1609).  Kurnaz paşa yine göze girmeyi ve görev almayı bildi. Celali isyanlarından geride kalan isyancı büyüklere pusu kurmaya devam etti ve onları da temizledi. Yusuf Paşa’ya Ferman göndererek affettiğini söyledi. İnanan Yusuf Paşa Üsküdar’a gelir gelmez öldürülerek ortadan kaldırıldı.  Kuyucu Murat Paşa, Anadolu’da ki Celali isyanlarını bastırırken acımasızlığı ve vicdansızlığı ile haklı haksız, suçlu suçsuz binlerce insanı öldürterek kuyulara attıAnadolu’yu isyanlardan temizledi ama Celalilere su verenleri, yemek verenleri, hatta selam verenleri bile öldürterek en büyük kanlı katil olarak tarihe geçti. Huzuru getireceğim diye her şeyi yaptı. Haraç almak, hediye kabul etmek Kuyucu Murat Paşa için adettendi. Hele adam öldürme o sanki onun için ilahi bir görevdi. Bir gün otağın önünde otururken, bir süvarinin küçük bir çocuğu getirdiğini gördü. Çocuğu yanına getirtti. Çocuğa kimin çocuğu olduğunu sormuş, çocuk bir çalgıcının demiş! Vay anam sen misin çalgıcı çocuğu “Çalgıcı Celalileri çalgı çalıp şevke getirir” diyerek çocuğun öldürülmesini emreder. Etrafındaki adamlardan hiç biri çocuğu öldürmeye yanaşmayınca Kuyucu Murat Paşa sinirlenip öfke ile yerinden kalkarak çocuğu elleri ile boğarak kuyuya atar.  Kuyucu Murat Paşa acımasızlığı ile ün salmış bir paşadır. Acımasız olduğu içindir ki bir söyleme göre yüz bin Türk’ü öldürüp kuyulara attığı söylenir. Ama işin aslı öldürdüğü binlerce Celali’yi kuyu attırdığı için bu ismi aldığıdır. Binlerce insanı öldürterek imparatorluğun nizamını sağlayan Kuyucu Murat Paşa nedense hainlerden olmuyordu. Üstelik tarih Kuyucu Murat Paşa’yı “Devamlı kuran okur, oruç tutar, Nakşibendi tarikatına bağlı dindar bir adam” olarak kaydeder. İşin tuhafı da bu zaten! Kuyucu Murat Paşa Diyarbakır’da öldü (5.8.1611( ve tüm serveti hazineye devredildi.
7378_Yunus_Pasa          Devşirme sadrazamlardan biri de Yunus Paşa’dır. Yunus Paşa da boynunu vurulmaktan kurtaramadı. Yunus Paşa Yeniçeri ocağında yetişti. Başarıları dikkate alınarak Yeniçeri Ağası, bilahare Anadolu sonra daRumeli Beylerbeyi oldu. Beylerbeyi olduktan sonra adı duyulan, korku salan, sözü dinlenilen bir kişi olarak nam saldı. Ridaniye muharebesi sırasında şehit olan Hadım Sinan Paşa’nın yerine sadrazamlığa getirildi (22.1.1517). Ayrıca Mısır Valiliği de uhdesine verildi. Ama her zaman işler istenildiği gibi gitmiyor. Bu görevinden azledilince dönüş yaptı ve Padişah Yavuz Sultan Selim’in hakkında ileri geri konuşmaya başladı. Aklı bir türlü Mısır Valiliğinden alınışına yatmadı. Oysa gizli gizli İran Şahı Şah İsmail’le görüştüğü tespit edilmişti. Bu nedenle görevinden azledilmiş ve yerine Kölemen Hayri Bey atanmıştı.  Bu olay Yunus Paşa’yı Padişah’ın aleyhine konuşmaya sevk etti. Padişah için “Ordunun yarısı kum çöllerini gördükten sonra fethedilen Mısır’ın bir Kölemen’e verileceğini kullarınız bilselerdi peşinize takılıp gelmezlerdi!” deyince kızılca kıyamet koptu ve Yunus Paşa, Padişah Yavuz Sultan Selim’in fermanı ile boynu vurularak idam edildi. Eeeee Koskoca Padişah’ın, hem de Yavuz Sultan Selim Han’ın aleyhinde konuşursan olacağı bundan başka bir şey olmazdı. Çünkü Yunus Paşa’nın Sultan’a karşı söylediği sözler ihanet sebebiydi cezasını da başı ile ödedi.
Hadım Hasan Paşa’nın ölümü de rüşvetten oldu. Devşirme olan Hadım Hasan Paşa dev adımlarla yükseldi. Mısır valiliğine atandı. Mısır zengin bir memleket! Para pul her ne aranırsa bulunan bir yer. Vali Hasan Paşa memuriyetleri satışa çıkarmış kim fazla para veriyorsa onu memur yapıyordu. Dedikodular ayyuka çıkmıştı. Mısır Valiliğinden azledilmesi gerekiyordu ama kim yapacaktı. Aldığı rüşvetin büyük kısmını hediye olarak Sultan III. Murat’ın annesi Nurbanu Sultana gönderiyordu. Paşanın azli konusu gündeme gelince Nurbanu Sultan devreye giriyor Hadım Hasan Paşa’yı affettiriyordu.  Bu büyük beceri idi ve bu beceri sayesindedir ki Valide Sultana bolca rüşvet vererek 1597 de dördüncü vezirliğearkadan da Sadrazamlığa yükseltiliyordu. Sadrazam Hadım Hasan Paşa 5 ay altı gün kaldığı sadrazamlığı sırasında ne rüşvet almaktan doyuyor ve ne de Valide Sultanı doyurabiliyordu. Memuriyetleri adeta açık arttırmaya çıkarmış, satıyor aldığı parayı da Valide Sultan’la paylaşıyordu. Bu d urum nereye kadar gidecekti? İşte bunu hiç düşünmedi. Nihayet dedikodular ayyuka çıkınca, kendini kurtarabilmek için suçunu Valide Sultan’a yüklemeye kalkınca sadrazamlıktan azledildi ve 14. 4. 1589 da hapsedildiği Yedikule Zindanında boğduruldu.
           
Mere Hüseyin Paşa
Mere Hüseyin Paşa
Mere Hüseyin Paşa Arnavut kökenli bir Osmanlı devlet adamıdır. Başarı merdivenlerini koşar adım çıkanlardan biriydi.  Satırcı Mehmet Paşa’nın aşçıbaşısı iken göze girdi. Paşa adeta aşçıbaşısının önüne altından bir merdiven koydu ve basamakları koşar adım çıkmasına vesile oldu. Kapıkulu SüvarisiDivan-ı Hümayün Çavuşu, Koyun Emini olduktan sonra, Kapıcıbaşı olduSonra da Mısır Valiliği! Valiliği sırasında hem devlete ve hem de kendisine vergi topladı. Daha ileri düzede görev alabilmek için hazinesini bol bol kullanmayı bildi ve kısa sürede Sadrazamlığa yükseldi. En büyük özelliği, belgelerdeki kayıtlara göre  rüşvet almaktı. Doymasını bilmedi. Bu yüzden onlarca kişinin malını canını aldı. Öldürülmesini istediği kişiler için görevlilere  “Alın, götürün” anlamına gelen Arnavutça “Mere” diye seslendiği için Mere lakabını aldı. Mere Hüseyin Paşa birçok masumun kanı, malı, cani pahasına kesesini doldurdukça doldurdu. Nihayet görevinden azledildi. Ama yılmadı ve sipahileri tahrik ederek ikinci kez sadrazamlığa geldi. Bu gelişinde de vicdansızlığı, acımasızlığı devam etti. Bir Beylerbeyini dayak attırarak öldürttü. Bir kadıya öldüresiye dayak attırdı.  Bolca parayı rüşvet vererek Yeniçerileri arkasına aldı. Azli için uğraşanlardan pek çoğunun canını aldı. Yeniçeri ve askerleri birbirine düşürdü. Mere Hüseyin Paşa sadrazam olarak almış başını gidiyordu. Ulemadan pek çoğunu sürgün edip, bir kısmını öldürülmesi gerginliği iyice arttırdı. Sonunda Sipahiler ile Yeniçeriler anlaşarak Hüseyin Paşa’nın azledilmesini sağladılar (30.8.1623). Azledilmek demek, bir anlamda ölmek demekti. Can derdine düştü, on bir ay kaçtı, değişik yerlerde saklandı fakat canını kurtaramadı ve IV. Murat Padişah olunca, verdiği fermanla katledildi.
Yazan İbrahim Balcı

.