YÜKSEL TAŞKIN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
YÜKSEL TAŞKIN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mart 2020 Pazar

1960 GÜNÜMÜZE TÜRKİYE SİYASİ TARİHİ. BÖLÜM 2

1960 GÜNÜMÜZE TÜRKİYE SİYASİ TARİHİ.  BÖLÜM 2



1960’tan Günümüze Türkiye Tarihi ele aldığı konuyu iki alt dönemde inceliyor. 

Öncelikle çok partili dönemin ilk askerî darbesiyle başlayarak bu darbe neticesinde ortaya çıkan siyasi sistemi ele alıyor. Ortaya çıkan yeni anayasa, anayasaya bağlı olarak ilk defa kullanılmaya başlanan bürokratik kurumlar, “ Milli güvenlik algısı”nın siyasi sistemin özü olarak legal ve meşru bir hukuki çerçeveye kavuşturulması bu dönemin ilk icraatları olarak inceleniyor. 

DP mirasçısı partilerin kurulması, bunların sistem içine alınması (bu merhalede ortaya çıkan darbeci itiraz ve eleştiriler), 1960-1970 döneminin asıl çerçevesini oluşturuyor. 
Bu çerçeveye ilave olan ve meşruiyetini ilk defa anayasaya dayandıran sol 
muhalefet parti ve hareketlerin biçimlenmesi de ayrıntılı bir şekilde bu alt bölümde inceleniyor – farkları, aralarındaki tartışmalar, ideolojik ayrımlar ayrı ayrı gösteriliyor. Elbette sağ partilerin DP sonrası var olma mücadele ve yeni toplumsal zemin kazanma süreçleri de etraflı bir şekilde analiz ediliyor. 

1970’ler ise “ağır” politik tartışma ve ayrışmaların sarmalında bambaşka 
bir siyasal mobilizasyon döneminin zemini olarak tartışılıyor. Sol hareket ve 
partilerin toplumsal meşruiyeti, örgütlenme ve mücadele perspektifleri, sendikalaşma ve sendikal mücadelelerin toplumsal, iktisadi ve siyasal yansımaları bu bölümün asıl zeminini oluşturuyor. Yükselen siyasal şiddet ve siyasal sistemin kendisini sıkışmış bulduğu noktaları ve demokratik bir açılım yerine sıkıyönetim tedbirleriyle aşılmaya çalışılan krizleri ortak bir değerlendir me potasında ele alıyor. Solun yükselişine karşı, Soğuk Savaş döneminin ideolojik koşullanmalarından da beslenen, aşırı sağ hareketin Türkiye’deki gelişimi de yine bu bölümün dikkatle ele aldığı noktalardan birisini teşkil ediyor. 
MC iktidarlarının istisnailikten ziyade genel bir yerleşiklik kazandığı, Türk sağının ideolojik köklerine uyaklı performansları da ayrıntılı bir şekilde bu bölümde ortaya konuyor. 

Türkiye tarihinin yakın dönemi sayılan ancak üzerinde ancak dağınık ve 
anekdotlara dayalı bilgiye sahip olunan 1980 dönemiyle kitabın ikinci bölümü 
başlıyor. Bu bölümde hem darbenin ideolojik yönelimi hem de ortaya çıkardığı 
“ideolojik” kurumlar etraflı bir biçimde analiz ediliyor. Siyasal yapıyı kendi suretinde yeniden kuran darbe Anayasası ve siyasal kurum ve partilerin 
ortaya çıkış süreçleri özellikle ele alınıyor. 24 Ocak kararlarının belirlediği 
iktisadi çerçeveye uygun bir “yeni” iktisadi düzenin kuruluş çalışmaları 
MGK güdümündeki bir siyasi yapının biçimlenişi ile eş zamanlı olarak tahlil 
ediliyor. 1980 darbesi ertesinde ortaya çıkan yeni siyasi parti ve hareketlerin, 
Türkiye tarihinin otantik gelenekleri ile ilişkisi incelenirken bir yandan yeni 
siyasi hareketlerin özellikleri ortaya konuluyor. Militarizmin ve milliyetçiliğin 
asal zemini teşkil ettiği, yoğun siyasi baskı politikaları ile “liberal” rıza 
mekanizmalarının içi içeliği bu bölümün özellikle ele aldığı noktalar olarak 
beliriyor. 1990’lar ise militarizm ve milliyetçiliğin Kürt sorunu karşısında 
“revize edilen” bir üst biçiminin tüm demokratik hak ve taleplere şedit 
bir red cephesi kurarak nasıl katı cevaplar ürettiğinin göstergesi gelişmelerle 
inceleniyor. Kürt sorununun tarihsel uzamı içinde Türkiye siyasetini nasıl 
biçimlendirdiği, siyasal İslamın yükselişi, iktisadi kriz ve çatışmalı siyasi 
ortamın toplumsal hayatı nasıl etkilediği bu kısmın özellikle ele aldığı başlıklar 
olarak öne çıkıyor. Bu bölüm özellikle, siyasal merkezin milliyetçiliğin 
çekim gücüne kapılarak, milliyetçiliği merkeze çekmek yerine nasıl ona tabi 
hale geldiğini kapsamlı bir şekilde analiz ediyor. 

2000’lerden günümüze uzanan bölüm, kendisini siyasal alanın dışına itilmişlik 
mağduriyeti ile tanımlayıp, bu mazlumluk söyleminin üzerinden güç 
devşirirken bir yandan da “çevre”nin siyasal taleplerinin “merkez”e taşıyıcısı 
rolünü uluslararası kapitalist sistemin isterlerine göre yeniden şekillendiren 
bir siyasal geleneğin iktidar dönemini ele alıyor. Muhalefet hareketlerinin 
bu iktidar yapısı karşısındaki rolleri ve dönüşümleri kadar iktidarın tarihsel 
kökenleri ve kendisini dönüştürdüğü noktaları da hassasiyetle inceliyor. 

Metnin kurgusuna dair belirtilmesi gereken bazı noktalara da dikkat çekmek 
gerekiyor. Yukarıda değindiğimiz üzere kitabın her bölümünü adeta ayrı 
ayrı belirleyen darbe, militarizm, sol, milliyetçilik, Kürt meselesi ve siyasal 
İslam gibi belirleyici başlıkların yanı sıra, kitapta 1960-2014 arasındaki 
yaşanan siyasi, iktisadi, toplumsal ve kültürel dönüşümlere, önemli eşiklere 
de yer veriliyor. Çeşitli kurum, tartışma ya da çatışmaların ortaya çıktığı tarihsel 
dönemeçlere özellikle işaret ediliyor; olayların tarafları, öne çıkan aktörler 
resmi tamamlamak üzere sahnedeki yerlerini alıyorlar. Gazete, dergi 
arşivleri, günlük gazeteler, anılar, kurumsal tarihler ve dönemin ayrıntılarına 
açıklık getirebilecek araştırmalar metinde kutular olarak yer alıyor ve ayrı 
ayrı okunabilecek birer referans oluşturuyor. Olay, kişi, kurum ya da bir dönemin özellikli bir veçhesine işaret eden bu kutular, okuyucu dönemin ayrıntılarını daha rahat görebilsin ümidiyle ve her kutu kapsayıcı olmak iddiası 
taşımamakla beraber, ele alınan noktanın özelliklerini ayrıca gösterebilmek 
amacıyla fotoğraflarla beraber metne eklendi. Tarih yazımında birer referans 
ve araştırma kaynağı olarak sunulan dipnotlar konusunda ise şöyle bir yol 
izlendi: Metinde belirli noktalarda, yalnızca o konuya odaklanan kaynaklar 
dipnotlarla belirtildi, yararlanılan asıl kaynaklara metnin sonundaki kaynakçada 
yer verildi. Dipnot kullanımı, metnin akıcılığının, metne eklenen kutuların 
ve bazı sayısal verileri derleyen tabloların çeşitliliği karşısında okuyucunun 
rahat bir okuma yapması öncelikle tercih edildiği için sınırlı tutuldu. 

Elinizdeki eser, çok partili siyasi hayata geçilmesiyle ya da iki partili sistemin 
kuruluşuyla, özetle Demokrat Parti’yle başlatılabilirdi. Ancak yazarlar, özgün bir karakter taşıdığını düşündükleri Demokrat Parti’nin ve bu dönemin tarihinin, bu metin için kaleme alınacak bir alt dönem tarihinden daha kapsamlı bir incelemeyi hak ettiğini düşünüyorlar. İkinci Dünya Savaşı erte sinde ortaya çıkan yeni ulusal ve uluslararası siyasi sisteme odaklanmadan, siyasi partilerin programlarının ve icraatlarının, Türkiye’nin dönem itibariyle devraldığı “özgün” gerginlik ve çatışma alanlarının, Soğuk Savaş’ın başlangıcının, Soğuk Savaşı “kuran” ülkelerin siyasal pozisyonlarının ayrıntılı tahlili yapılmadan Demokrat Parti iktidarının ve dönemin tarihinin etraflıca işlenmesinin mümkün olmadığı fikrini taşıyorlar. 2 

Bu nedenle Demokrat Parti’yi kuran kadrolarla tarihsel CHP arasındaki gerginliği, modern siyasetin alanına ve dolayısıyla muhalefeti partili siyasete “aktaran” bir kesintiye de işaret eden darbe, kitabın açılışını oluşturuyor. 1960 darbesi ve 1961 Anayasası, Babıali baskınından beri “unutulan” (belki de “uyutulan”) militer, paramiliter müdahale pratiğinin canlandığı, Türkiye’nin de Soğuk Savaş koşullarında NATO’nun Akdeniz Avrupası siyasetine uyarlandığı, sınıf çatışmalarının siyasi alanı etkilediği ve bu etkilere göre yeni politikaların devreye girdiği bir dönem olması nedeniyle, bir manada Türkiye tarihinde İttihat ve Terakki’ye içrek çatışmaların dekompoze olarak “modern” siyasete aktarıldığı 
bir dönemi ifade ettiği için kitabın başlangıç noktası olarak tercih edilmiştir. 

Bu kitabın ortaya çıkışında hacimli bir külliyatın varlığı kadar, o yıllarda 
yaşananlardan arta kalan deneyimler de önemli rol oynadı. Zira pek çok döneme ait tarih metinlerinden farklı olarak, bu kitaba konu olan olaylar, kişiler 
ve kurumlar büyük ölçüde bizim çağdaşlarımız... Dolayısıyla bu dönemin 
‘”tarih”i, aynı zamanda bir deneyimler, gözlemler tarihidir ve bu çerçevede 
bizim “önemli gördüklerimiz”in “belirleyici saydıklarımız”ın tarihi oluyor. 
Başta değinilen kaygı ve çabalar esas olmak kaydıyla, bu bakımdan bizim kaleme aldığımız metin, tarih yazıcılığı bakımından önemli avantajlar sağlayabilecek bir yazma ve görme biçimi imkânını kullanmaktadır. 

Kitabın ortaya çıkmasında bizleri teşvik ve ikna eden Kerem Ünüvar’ın payı 
büyük... Bu nedenle kendisine büyük bir teşekkür borçluyuz. 

Demokrat Parti üzerine yazılmış üç önemli eser Cem Eroğlu, Demokrat Parti: Tarihi ve İdeolojisi, İmge Yayınları, 2003 (Birinci Baskı, 1970); Mustafa Albayrak, Türk Siyasi Tarihinde Demokrat Tarihi (1946-1960), Phoenix Yayınları, 2004; Tanel Demirel, Türkiye’nin Uzun On Yılı – Demokrat Parti İktidarı ve 27 Mayıs Darbesi, Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2011. Sayılan eserler çeşitli açılardan 
Demokrat Parti’nin kuruluşunu, iktidar sürecini ve darbe dönemini ele almaktadır. Bu eserlere ilave edilebilecek pek çok anı da mevcuttur. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi dönemin tarihinin yazılması hususunda mutabakata varılmış bir tarih yazımı konvansiyonu söz konusu değildir. Demokrat Parti’nin karşı-devrim cephesini temsil etmesinden, Menderes’in bir kurtarıcı olduğuna dair geniş bir anlatı çerçevesine uyarlanan “tarih”ler mevcuttur. Hatta 27 Mayıs darbesinin niteliği dahi, Türkiye siyasetinde konumlanılan pozisyonları bugün dahi belirlemektedir. 

BİRİNCİ KISIM 

1960-1980: Darbeler Çağı 

BİRİNCİ BÖLÜM 

OLAĞANÜSTÜ REJİM DÖNEMİ VE OLAĞAN SİYASAL HAYATA GEÇİŞ (1960-1965) 

1960 Darbesi'ne doğru: Cuntalar ve hazırlıklar 

10 yıllık Demokrat Parti iktidarı 27 Mayıs 1960’ta bir askerî darbeyle sona erdi, 
ancak darbenin hazırlıkları çok önce başlamıştı. 1950’li yıllarda ordu içinde 
çeşitli cuntalar kurulmuştu. Yurda dağılmış çeşitli birliklerde, birbirinden 
bağımsız ya da birbiriyle yer yer irtibatlı çeşitli gruplar, Demokrat Parti’yi iktidardan alaşağı edecek bir darbenin hazırlıklarına girişmişlerdi. Bu cuntalar 
arasında başını Cemal Madanoğlu’nun ve Talât Aydemir’in çektiği gruplar, 
ciddi hazırlıkları ve diğer garnizonları da etkilemeleri bakımından dikkat çekmekteydi. 
1960 yılının Nisan ve Mayıs aylarında darbecilere harekete geçme fırsatı verecek bazı olaylar yaşandı. 

   Nisan ayının başlarında CHP lideri İnönü, Kayseri’ye giderken Himmetdede istasyonunda saatlerce durdurulmuş, 

Kayseri’ye sokulmak istenmemiş, İncesu’da da saldırıya uğramıştı. 18 
Nisan’da Meclis’te üyelerinin tümü DP’lilerden oluşan ve mahkeme yetkileriyle 
donatılmış Tahkikat Komisyonu kuruldu. Bu, bir baskı rejiminin kurulması 
olarak yorumlandı. 27 Nisan’da Meclis’te bu komisyona yeni ve olağanüstü 
yetkiler tanıyan bir kanun geçirildi. Yükselen bu gerilim koşulları altında, 
Kuvvet Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel’i başa geçmesi için önceden ikna 
eden ve o sıralar Kara Kuvvetleri Lojistik Başkanı olan Tümgeneral Cemal 
Madanoğlu’na bağlı grup 25 Mayıs günü harekete geçme kararı aldı. 26 Mayıs 
1960 gecesi, darbeci grup harekât merkezi ve karargâh olarak kullanacakları 
Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı binasında (şimdiki Stratejik Etüd ve Askerî 
Tarih Başkanlığı binası) toplandı. İhtilâl süresince TBMM binasının karşısındaki 
bu bina, önce “Örfi İdare (Sıkıyönetim) Kumandanlığı” binası, sonra “Ankara Kumandanlığı” olacaktır. Öncelikle önemli kişi ve dairelerin telefonları kesildi. 
27 Mayıs 1960 gününün ilk saatlerinde Kara Harp Okulu öğrencileri 
ve komandolar Ankara’nın kritik mevkilerini işgal etmek üzere sevk 
edildiler. Böylelikle darbe hareketi başlamış oluyordu. Karşı bir harekâtın 
önüne geçmek için Ankara’da bulunan 28. Tümen Komutanı Tümgeneral Selahattin Kaplan’ın, Zırhlı Eğitim Merkezi Komutanı Tuğgeneral Yusuf Demirağ’ın, 43. Süvari Alay Komutanı Yarbay Reşit Çölok’un, Tank Taburu Komutanı Binbaşı Hakkı Bozkaya’nın darbenin yanına çekilmesi veya aksi halde etkisiz hale getirilmesi gerekiyordu. 27 Mayıs sabaha karşı saat 3.15’te darbeye 
katılan piyade kıtaları ile süvariler, 3.30’da ise tanklar harekete geçti. Birlikler 
kısa sürede şehre hâkim oldular ve ilkin karşı koyma potansiyeli olan komutanlardan başlayarak tutuklamalara giriştiler. 

Darbe ve İlk Gelişmeler 

27 Mayıs sabahı yönetime el konulmuş ve pek çok tutuklama yapılarak tutuklananlar peyderpey Kara Harp Okulu’na getirilmeye başlanmıştı. Milletvekilleri ve hükûmet üyelerinin yanı sıra, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüşdü Erdelhun da bulunmaktaydı. Ankara dışında da çeşitli garnizonlarda 
darbeci subayların kontrol ettiği birlikler seferber edilmişti. Örneğin Kon-ya’daki 2. Ordu Komutanı Orgeneral Suat Kuyaş da tutuklananlar arasındaydı. 

Sabahın erken saatlerinde önce İstanbul Radyosu işgal edildi. “İhtilâl bildirisi”ni sabah 4.30 sularında, bir bölük asker nezaretinde zorla Ankara Radyosu’na giren Albay Alparslan Türkeş okudu. Bildiri şöyleydi: 

(( Sevgili Vatandaşlar, 

Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hâdiseler dolayısiyle ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini eline almıştır. Bu hareketle, silâhlı kuvvetlerimiz partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi hangi tarafa mensup olursa olsun seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır. Girişilmiş olan bu teşebbüs hiç bir şahsa veya zümreye karşı değildir. İdaremiz hiç kimse hakkında şahsiyete müteallik tecavüzkâr bir fiile teşebbüs etmeyeceği gibi, 
edilmesine de asla müsamaha etmeyecektir. Kim olursa olsun ve hangi partiye mensup bulunursa bulunsun her vatandaş kanunlar ve hukuk prensipleri esaslarına göre muamele görecektir. 

Bütün vatandaşların partiler üstünde, aynı milletin, aynı soydan gelme evlâtları olduklarını hatırlayarak ve kin gütmeden birbirlerine karşı hürmetle ve anlayışla muamele etmeleri, ıstıraplarımızın dinmesi ve millî varlığımızın selâmeti için zaruri görülmektedir. 



 < Cemal Gürsel darbe öncesinde hareketin başına geçmeyi kabul etmişse de, 3 Mayıs’ta görevinden ayrılarak son anda İzmir’e gitmiş ve bu durum ihtilâlci subayları endişelendirmişti. 
Ancak İzmir’deki ikinci ikna girişimi başarılı oldu ve Gürsel liderlik teklifine uyarak 27 Mayıs gününün öğle saatlerinde Ankara’ya geldi. >

Kabineye mensup şahsiyetlerin Türk silâhlı kuvvetlerine sığınmalarını rica ediyoruz. Şahsî emniyetleri kanun teminatı altındadır. 

Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Büyük Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” prensibi bayrağımızdır. Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO’ya ve CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. 

Tekrar Ediyoruz, düşüncelerimiz “yurtta sulh, cihanda sulh”dur. ))

Bu bildiride hareketin tarafsızlığı, hiçbir parti ve gruba karşı yapılmadığı, 
hareketin hukuka bağlılığı ve bütün işlemlerin hukuk dahilinde yapılacağı 
vurgulanıyordu. Ancak gelişmeler bu yönde olmayacaktı. Hareket, doğrudan 
doğruya DP’yi hedef almıştı ve ülkenin her yerinde DP teşkilâtlarında 
görev almış pek çok kişi tutuklanacak; DP’ye yakın sayılan memurlar görevden 
alınacak ya da sürüleceklerdi. Bu süreçte kapatılan tek parti de DP 
idi. Diğer partiler faaliyetlerine devam ettiler. Üstelik Yassıada Mahkemeleri 
gibi olağanüstü bir yargılama kurularak, çok tartışılan mahkûmiyetler tecelli 
edecekti. Çok kısa bir süre içinde seçimlere gidileceği ve seçimler sonucunda 
iktidarın halkın teveccühü ne tarafa yönelirse ona teslim edileceği 
taahhüt edildiği halde, seçimlere gitmekte ayak direnecek, hatta uzun süreli 
bir cunta yönetimi lehinde kulisler yapılacak ve DP çizgisinin iktidarına 
engel olacak birtakım önlemler alınarak parlamento vesayet altında tutulacaktı. 
Bu bildiriden akılda kalan en önemli vurgu, “NATO’ya ve CENTO’ya 
bağlı kalınacağı” vurgusuydu. Bu vurgunun, özellikle ABD’ye hareketin Batı 
kampına karşıt bir hareket olmadığı yönünde güven vermek amacıyla bildiriye 
eklendiği açıktır. 

27 Mayıs günü tutuklamalar sürerken Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı 
Komutanı, Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ı derhal gözaltına almıştı. O sıralarda 
Meclis Başkanı Refik Koraltan ve İçişleri Bakanı Namık Gedik başta olmak 
üzere, Ankara’da bulunan bakanlar ve Demokrat Parti’li milletvekilleri birer 
birer evlerinden alınarak, Cumhurbaşkanı ile birlikte Kara Harp Okulu’na 
kapatıldılar. Başbakan Adnan Menderes, o sırada Eskişehir’de bulunuyordu. 
Başbakan darbe haberini sabahın erken saatlerinde almış ve otomobille Kütahya 
yönüne doğru hareket etmişti. Ancak Eskişehir’de bulunan I. Hava Üs 
Komutanı Tuğgeneral Turgan tarafından Menderes’in konumu tespit edildi. 
Derhal Kütahya’daki Hava Er Eğitim Tugayı’nın Komutanı Albay Süleyman 
Demet arandı ve Menderes Kütahya yolunda Keşif Taburu Komutanı Binbaşı 
Agasi Şen tarafından tutuklandı. 12 Mart müdahalesi sırasında Hava Kuvvetleri 
Komutanı olan ve o sırada Eskişehir Hava Üssü’nde 11. Uçuş Filosu Komutanı 
olan Binbaşı Muhsin Batur bir askerî uçakla başbakanı Kütahya’dan 
teslim aldı ve kendi nezaretinde –Eskişehir’den üs komutanının da uçağa katılımıyla– yine bir askerî uçakla Ankara’ya sevk edilmesine nezaret etti. Böylelikle siyasal iktidarın bütün önemli unsurları kontrol altına alınmış ve darbe 
ilk hamlesini başarıyla icra etmiş oluyordu. 

3 Mayıs 1960 tarihinde izinli olarak Kuvvet Komutanlığından ayrılan 
ve emekliliğe hazırlanan Orgeneral Cemal Gürsel, o sırada bulunduğu İzmir’den 
Ankara’ya getirtildi. Cemal Gürsel darbe öncesinde hareketin başına 
geçmeyi kabul etmişse de, 3 Mayıs’ta görevinden ayrılarak son anda İzmir’e 
gitmiş ve bu durum ihtilâlci subayları endişelendirmişti. Ancak İzmir’deki 
ikinci ikna girişimi başarılı oldu ve Gürsel liderlik teklifine uyarak 27 Mayıs gününün öğle saatlerinde Ankara’ya geldi. Sonradan darbeye katılanların da darbe girişiminin sağlığı bakımından kuşkuları vardır. 

Örneğin o sırada Kara Harp Okulu Komutanı olan Tuğgeneral Sıtkı Ulay, hava kuvvetlerinin darbeye desteğini anlamak için evinin üzerinde birkaç uçak uçurulmasını bile talep eder ve jetleri gördükten sonra ikna olarak hazırlıklara katılır. 

28 Mayıs günü, darbenin hukukî altyapısını hazırlamak üzere İstanbul’dan 
önceki iktidara muhalif bazı hukuk profesörleri uçakla Ankara’ya 
getirtildi ve derhal bir “Bilim Heyeti” teşkil edilerek onlardan “Anayasa Komisyonu Raporu” hazırlamaları istendi. Böylelikle müstakbel rejimin hukukî 
altyapısını oluşturacak hukuk komisyonu kendiliğinden kurulmuş oluyordu. 
Raporda DP iktidarının meşruiyetini kaybettiği bildirilerek darbenin 
meşruiyeti kuruluyordu. Rapora göre müdahale “âdi ve siyasî bir hükûmet 
darbesi” değildi. Kamu hizmeti fikrini yitiren ve kamu haklarını korumaktan 
uzaklaşan idare şahsî nüfuz ve ihtiraslarla zümre çıkarlarını temsil etmekteydi. 

Komisyonun başkanlığına o sıralarda İstanbul Üniversitesi Rektörü 
olan idare hukuku profesörü Sıddık Sami Onar getirildi. Komisyonun 
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mensuplarından oluşan diğer 
üyeleri arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ceza hukukçusu 
Prof. Dr. Naci Şensoy, medenî hukukçu Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, 
anayasa hukukçusu Prof. Dr. Hüseyin Naili Kubalı, idare hukukçusu Prof. 
Dr. Ragıp Sarıca, anayasa hukukçusu Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya ve idare 
hukukçusu Doç. Dr. İsmet Giritli bulunuyordu. Bu hukukçu grup, darbeci 
subayları sadece DP ileri gelenlerini değil, aynı zamanda milletvekillerini de 
tutuklamaları gerektiğine ikna etti. Onlara göre “Anayasa’yı ihlâl etmiş olan” 
bu milletvekillerinin hepsi tutuklanmazsa ihtilâlin meşruiyeti tehlikeye girecekti. 
Aynı hukukçular bir “ihtilâl komitesi” kurulmasını ve idarenin bu komite 
eliyle yürütülmesini de tavsiye etmişlerdi. Bu hukukçular kurulu, evrensel 
hukuk ilkelerini boşa çıkaracak bir “olağanüstü koşullar” manzarası 
çizerek, bu manzaraya uygun bir olağanüstü yargılama ve yürütme sürecinin 
çerçevesini çizdiler. Bu sürecin en önemli ögeleri, yargılamaların doğal 
mecrası olan “Yüce Divan” yerine kurulacak özel bir mahkemede (“Yüksek 
Adalet Divanı”) yapılması ve kanunların geriye işlemezliği ilkesinin ortadan 
kaldırılmasıyla Millî Birlik Komitesi tarafından çıkarılan kanunlarda belirlenen 
hükümlerin eski eylemlere uygulanabilir hale getirilmesidir. O zamanın 
Millî Birlik Komitesi üyelerinin de tanıklık ettiği üzere, hukukçulardan oluşan 
komitenin dikkat çekici özelliği çok daha fazla “şiddet ve sürat” taraftarı 
olmaları ve ihtilâlcilerden Orhan Erkanlı’nın belirttiği gibi “meseleyi ihtilâl 
hukuku çerçevesi içinde mütalaa ederek klasik hukuku ihmal etmeye 
meyyal”1 bulunmalarıdır. Bu hukuk komisyonuna Millî Birlik Komitesi tarafından 
iki ana görev verildi. Bu görevlerden birincisi 1924 Anayasası’nı kaldıran 
geçici bir anayasa hazırlanması, ikincisi de darbenin meşruiyetini kuracak 
bir “Anayasa Komisyonu Raporu”nun kaleme alınmasıdır. 
Bu arada bir de yargılamalara esas olacak iddianamenin ana unsurlarını tespit etmek için 12 Haziran 1960 tarihli bir yasa ile “Yüksek Soruşturma Kurulu” kurulmuştu. 

Aynı yasayla eski devrin sorumlularını yargılayacak “Yüksek Adalet Divanı”nı kurma yetkisi Komite’ye verildi. 

< ANAYASA KOMİSYONU RAPORU 

Bugün içinde bulunduğumuz durumu adî, siyasî bir hükûmet darbesi saymak doğru değildir. 
Devlet, hukuk, adalet, ahlâk, amme menfaatı ve amme hizmeti fikrini temsil etmesi ve amme haklarını koruması gereken siyasî kudret maatteessüf aylardan, hatta senelerden beri bu mahiyetini kaybetmiş, şahsî nüfuz ve ihtiraslarla, zümre menfaatini temsil eden maddî bir kuvvet haline gelmiştir. Her şeyden evvel hukuka bağlı sosyal bir kuvvet olması lâzım gelen Devlet kudreti bu ihtiras ve nüfuzun tahakkuku vasıtası haline getirilmiştir. Bunun içindir ki, siyasî kudret asıl Devlet kudreti olan ordusu ile, adliyesi ve baroları ile vazifesine bağlılık göstermek isteyen memurları ile, üniversiteleri ile, umumî efkârın mümessili olan basını ve öteki sosyal müessese ve kuvvetleri ile her türlü mânevi bağlantısını kaybederek Devletin öz ve ana müesseseleri ne ve Türkiye’nin Dünya Devletler Camiasında medenî bir Devlet olarak lâyık olduğu yeri muhafaza etmesi bakımından olağanüstü değer ve ehemmiyette olan Atatürk İnkılâplarına karşı düşman durumuna düşmüştür. (...) 

Hak ve hukukla, Devlet fikri ile hiçbir alâkası olmayan bu gibi hareketleri yaptıran bir zümre, artık sosyal bir müessese sayılamazdı... Bu vaka hükûmetin sosyal ve millî bir müessese olmaktan çıkarak şahsî bir nüfuz ve ihtiras aleti haline gelmiş bulunduğunu göstermektedir. 

Meşruiyet bakımından da durum aynıdır: Bir hükûmetin meşruiyeti sadece menşeinde, yani iktidara gelişinde değil, iktidarda da kendisini bu mevkie getiren Anayasaya riayeti ve millet efkârı, ordu, kaza ve ilim müesseseleri gibi müesseselerle işbirliği yaparak hukuk nizamı içinde 
yaşaması ile ve devamı ile mümkündü. Halbuki hükûmet ve siyasî iktidar bir taraftan Anayasaya tamamen aykırı kanunlar çıkarmış ve bunlara dayanmak suretiyle Anayasayı ihlâl etmiştir. 

Kanunsuz icraatta bulunmuştur. Diğer taraftan, hükûmetin bir muvazene, bir sükûn ve huzur âmili olması gerektiği halde, hükûmet, Devlet müesseselerini, politik ve sosyal müesseseleri ve hatta bunların içinde yaşayan insanları birbirine düşürmek, halka ve dış âleme karşı 
bunları kötüliyerek bir anarşi âmili haline getirmek suretiyle meşruiyeti ni de kaybetmiştir. 

Milleti temsil etmesi gereken Büyük Millet Meclisi de siyasî iktidar tarafından hakiki bir teşrî organı olmaktan çıkarılarak şahıs ve zümre menfaatine hizmet eden bir parti grubu haline getirilmiş olmak suretiyle fiilen münfesih hale gelmiştir. 

Böyle bir durum karşısında Devletin ordusu, idaresi ve her çeşit müesseseleri, kendilerine temel olacak Devlet fikrini temsil etmek vasfını ve adı geçen müesseseler arasında muvazene âmili olmak hüviyetini kaybetmiş ve böylece eski iktidar siyasî kudretini çoktan kaybetmiş bulunuyordu. 

İşte bugün ve bu sebeplerle Devlet müesseselerini, siyasî kudreti ve meşrû hükûmeti yeniden kurmak mecburiyeti hasıl olmuştur. Millî Birlik Komitesi hareketini, yani Devlet müessese ve kuvvetlerinin idareyi ele almasını bu mecburiyetin, yani Devlet nizamını bozan, halkı birbirine düşürerek anarşiye yol açan, sosyal müesseseleri işleyemez hale koyan ve bu müesseselerin dayandığı ahlâk temellerini yok etmeye çalışan fiilî bir durumu önleyerek meşrû ve sosyal nizamı tekrar kurmak ihtiyacının bir neticesi sayıyoruz. 

Bu durum karşısında ilk olarak alınması gereken iki tedbir vardır: 

Birincisi: Âmme hizmetlerini gerçekleşmesi istenilen ve milletçe özlenen demokratik icaplara şimdiden uygun olarak yürütecek ve insan hak ve hürriyetlerini koruyacak, âmme menfaatini gözetecek fiilî ve geçici bir hükûmet kurarak idareyi devam ettirmek. 

İkincisi: Devletin ihlâl edilmiş ve işleyemez hale gelmiş Anayasası yerine bir Hukuk Devletinin gerçekleşmesini sağlıyacak, Devlet organlarını kuracak ve sosyal müesseselerin hak ve adalet prensiplerine, demokrasi esaslarına dayanmasını temin edecek bir Anayasa hazırlamak, ayrıca milletin gerçek iradesinin izharına imkân verecek, bir çoğunluk istibdadına mani olarak siyasî kuvvetin soysuzlaşmasını önliyecek esaslar dahilinde bir seçim kanunu meydana getirmek. (...) 

Müstakbel Anayasa’nın, hakikî hukuk Devleti fikrini gerçekleştirmesi, insan şeref ve haysiyetini, fert hak ve hürriyetlerini olduğu kadar sosyal hakları da teminat altına alması, Devlet organlarını, sosyal müesseseleri ni kuran ve koruyan bir muvazene âmili olması, kanunların Anayasaya 
uygunluğunu sağlıyacak müesseselere yer vermesi, bunun için de iktidarı teşkil eden bir meclis çoğunluğunun, meşrû hak ve yetkilerini aşarak, yarının iktidarı olabilecek bir meclis azınlığını ezmemesi, demokrasinin en esaslı varlık şartı olan siyasî hayatı felce uğratmaması 
için gerekli bütün esasları ihtiva etmesi lâzımdır. 

Bu prensipler üzerinde komisyon üyeleri kendi aralarında olduğu gibi, Millî Birlik Komitesi Başkanlığı ve Türk Silâhlı Kuvvetler sayın Başkumandanlığı ile tamamen müttefiktir. >

     Bunun üzerine darbede aktif rol alan subayların katılımıyla bir Millî Birlik 
Komitesi teşkil edilmiştir. Orgeneral Cemal Gürsel “Millî Birlik Komitesi 
Başkanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı” unvanını kullanmaya başlamıştır. 
Komite, çeşitli rütbelerden 38 subaydan oluşuyordu. Subayların çoğu 
binbaşı ve albay rütbesindeydi. İçinde az sayıda generalin bulunduğu komitenin 
başkanlığını Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel yapacaktı. 
Komite içinde, darbe organizasyonunun kilit ismi Cemal Madanoğlu’nun 
ve Albay Alparslan Türkeş’in ağırlıkları hissedilmekteydi. 

     Bu arada mevcut hükûmet resmen görevden alınarak derhal bir emirle 
“ara dönem” hükûmeti kuruldu. Basın aleyhine açılmış bütün davaların düşmesine karar verildi. Cemal Gürsel, Millî Birlik Komitesi başkanlığının yanı sıra, “Devlet ve Hükûmet Başkanı” ilan edildi. Albay Alparslan Türkeş, Başbakanlık Müsteşarı oldu. Tümgeneral Cemal Madanoğlu ise “Ankara Kumandanı” oldu. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığına I. Ordu Komutanı Korgeneral Cemal Tural, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığına ise Albay Namık Kemal Ersun getirildi. 

    Darbeden sonra CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, üç ay içinde seçimlere 
gidilmesini istedi. Esasen Devlet Başkanı ve Silahlı Kuvvetler Başkumandanı 
ilân edilen Cemal Gürsel’in ihtilâle katılma koşulu da buydu. Ordu nezdinde 
büyük saygınlığı olan İsmet Paşa’nın bu baskısı, her ne kadar Komite’yi zorluyorsa da, seçimlerin yapılması neredeyse bir buçuk yıl sonraya bırakıldı. 

     Zira öncelikli gündem DP yönetici ve milletvekillerinin yargılanması ve yeni 
bir anayasanın hazırlanmasıydı. 23 Haziran 1960 günü MBK, siyasal alana 
yönelik önemli bir müdahalede bulunarak bütün siyasal toplantılara yasak 
getirdi. Partilerin ocak-bucak teşkilâtları kapatıldı. Bu girişim devam etti 
ve 7 Temmuz’da bu kez bütün siyasal faaliyetler yasaklandı. 


TABLO 1 



MBK’NIN PORTRESİ 

MBK, yüksek rütbeli birkaç general dışında, genellikle kara kuvvetleri kadrosundaki, çoğu kurmay, üst subaylardan oluşmaktaydı. Esasen kişilerin rütbeleri ne olursa olsun, bir “eşitler birliği” olarak tasarlanmıştı ve komite başkanı, mutlak bir lider olmaktan çok “eşitler arasında birinci” konumunda bir lider durumundaydı. Ancak durum, ilerleyen aylarda değişecek ve Orgeneral 
Gürsel, komite içinde ağırlığını koyacaktı. Aslında komite içinde, asıl iddia sahibi kişi Cemal Madanoğlu idi. Ne var ki Madanoğlu denge gözetirken inisiyatifi yitirecekti. Gazeteci Cevat Fehmi Başkut, darbenin ilk günlerinde komite üyeleriyle bir röportaj yapmış ve ortaya ilginç bir profil çıkmıştı. Bütün komite üyeleri Atatürk’ün Nutuk’unu okumuştu; edebî eserler arasında hemen herkesin okuduğu eser Polyanna idi; en beğendikleri bir diğer eser Finlandiya’nın anlatıldığı Beyaz Zambaklar Ülkesi’ydi. 

Bütün DP dönemi boyunca İnönü’nün damadı Metin Toker’in yönetimindeki muhalif Akis dergisini takip etmişlerdi. Komite üyelerinin büyük bir kısmı CHP sempatizanıydı ve darbe sonrasında seçimlerden CHP’nin iktidar partisi olarak çıkacağına inanarak bir an önce “demokrasiye geçiş”ten yanaydı. Bir bölümü ise demokratik hayattan şüphe ediyor, darbe yönetiminin uzun bir süre devamını arzu ediyor, CHP’ye ve lideri İnönü’ye ihtiyatla yaklaşıyorlardı. Bu grubun milliyetçi eğilimleri ağır basarken, büyük grup daha sosyal demokrat görünüyordu. Nitekim, bu kişilerin izleyen siyasal hayatları bu yönelimlerini pekiştirmiş ve farklı siyasal çizgilere evrilmişlerdir. 


TABLO 2 

27 Mayıs Ara Dönem Hükûmeti (28 Mayıs 1960-5 Ocak 1961) 



< “İhtilâlcilerin hemen ilk günü profesörleri toplayarak uçakla Ankara’ya götürmeleri ve onlara, ‘Bize ilmin istediği gibi, en iyisinden bir Anayasa yapın’ siparişini vermeleri, şüphesiz onların ne yapacaklarını daha önce kestirememiş insanlar olduğunu gösteriyordu. Bir ev yaptırılacak, mimarlar çağırılıyor, ‘Bana, sanatın icabı neyse ona göre ev planı yap’ deniyor. Bu ev ne için kullanılacak? Arsası nerdedir? Yaptıranın parası ne kadardır? Bunların hiçbiri belli değil. İşte Anayasa da böyle ısmarlandı.” Ahmet Hamdi Başar’ın Hatıraları-2, s. 619. >

Bu süreçte Komite içinde görüş ayrılıkları ortaya çıkmaya başlamıştır. Komite 
içinde seçimlerin çok daha ileri bir tarihe atılmasını ve artık orduya dönmesi mümkün olmayan Komite üyelerinin yeni bir parti halinde örgütlenmesi konularında ısrar eden bir grup oluşmuştu. 

Bu gruba karşı, İsmet İnönü’nün siyasal etkisine açık ve CHP’ye sempati duyan, bu meyanda olağan siyasal hayata daha çabuk geçilmesini isteyen bir başka grup mevcuttu. 

CHP’ye ve İsmet İnönü’ye sempati duyan grubun başını Cemal Madanoğlu, iktidarda uzun süre kalma ve bir siyasal parti halinde örgütlenme yanlısı grubun başını ise Alparslan Türkeş çekmekteydi. Bu bölünme bir süre sonra çatışmaya dönüşecek ve iktidarda uzun süre kalma yanlısı olan grup, “14’ler Olayı” olarak bilinen bir operasyonla tasfiye edilecektir. Ancak MBK içinde, Anayasa Komisyonu’nun da telkiniyle seçimlerin geç yapılmasına ilişkin eğilim güçlenmişti. 

5 Temmuz 1960’ta CHP Genel Başkanı İsmet İnönü “genel seçimlerin süratle yapılmasında saymakla bitmez yararlar vardır” diyordu. Buna karşın 
Cemal Gürsel seçimler için daha epey bir zaman gerektiğini ima eden açıklamalar yapmaktaydı. Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Sıddık Sami 
Onar da MBK’nın bu tavrına destek vermişti. Ona göre “seçimleri çabuk yapmak hatalı bir iş”ti. Bu koşullarda CHP beklemeye geçti. Ancak CHP boş 
durmadı ve yeni hazırlanacak Anayasa’ya girmesini istediği ilkeleri ilan etti. 

Bu ilkeler partinin 1957 Seçim Beyannamesi ile 1959 İlk Hedefler Bildirisi’nin neredeyse aynısıydı. İşçilere grev hakkı, askerlere oy hakkı, kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, Anayasa Mahkemesi’nin, Yüksek Hâkimler Kurulu’nun, Yüksek İktisat Şurası’nın kurulması, üniversite özerkliği, özerk radyo, hâkim teminatı ve yargı bağımsızlığı, toplanma ve fikir özgürlüğünün güvence altına alınması, parlamentoda nisbî temsil sisteminin getirilmesi, iki meclisli parlamento, tarafsız Cumhurbaşkanı gibi ilkeler bunlar arasındaydı. 

CEMAL GÜRSEL 

1895 yılında Erzurum’da doğdu. Babası da kendisi gibi subay olan ve doğduğu sıralar Refahiye Jandarma Kumandanı olan Erzincanlı Abidin Bey’dir. 

   İlkokulu Ordu’da, Ortaokulu Erzincan Askerî Rüşdiyesi’nde tamamladı ve Kuleli Askerî İdadisi’ne girdi. Kuleli’den Harbiye Mektebi’ne geçip tahsilini sürdürürken Birinci Dünya Savaşı patladı ve henüz teğmen rütbesi alamadan topçu subayı olarak Suriye cephesine gönderildi. 
Suriye cephesinden sonra, 1915 yılında 15. Tümen emrinde Çanakkale muharebelerine katıldı. Suriye cephesinde de Batarya Subaylığı yaptı ve Yüzbaşı rütbesine kadar yükseldi. Millî Mücadele başladığında artık tecrübeli bir subaydı. Derhal Anadolu’da Büyük Millet Meclisi ordusuna katıldı ve İkinci İnönü, Kütahya-Eskişehir ve Sakarya muharebelerinde Batarya Komutanı olarak görev aldı. Büyük Taarruz’da da 1. Ordu emrinde, ileri saftaki piyade birlikleri içindeydi. Savaşın sonunda Erkân-ı Harp Mektebi’ne girdi ve 1929 yılında buradan başarıyla mezun oldu. Artık kurmay subaydı. Çeşitli birliklerde görev aldı. Türkiye’nin ilk komando eğitmenlerindendir. 1938 yılında kurmay yarbay 
rütbesiyle Eğirdir Dağ Talimgâhı kumandanı iken, modern bir komando talimnâmesi yazmıştı. 

Gürsel’in kaleme aldığı bu talimnâme uzun süre uygulanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın şafağında Türkiye’nin ilk büyük motorize birliğini sevk ve idare etmiştir. 1945-1947 yılları arasında İzmir’deki 65. Tümen komutanı, 1950-1953 yılları arasında Erzincan’daki 18. Kolordu Komutanlığı, 1954-1956 yılları arasında İzmir’deki 2. Yurtiçi Bölge Komutanlığı görevlerini deruhte etti. 1946’da Tuğgeneral, 1950’de Tümgeneral, 1954’te Korgeneral ve 1956’da orgeneral oldu ve o yıl Erzurum’daki 3. Ordu Komutanlığına atandı. 1958’de Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirildi. 

3 Mayıs 1960’ta Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın ayrılmasını isteyen mektubu kaleme aldıktan sonra emekliliğe hazırlanırken 27 Mayıs darbesinin 
başına getirildi. Darbenin idaresini eline alan Millî Birlik Komitesi’nin başındayken, 2 Haziran 1960 tarihinden itibaren Devlet Başkanı, Başbakan 
ve Milli Savunma Bakanı olarak hükûmetin de başına geçti. 
Yeni anayasa halk oyuna sunulup onaylandıktan sonra, 10 Ekim 1961 tarihinde TBMM’de yapılan seçimle Cumhurbaşkanlığına getirildi. 

Çok sorunlu bir dönemde asker-sivil ilişkilerini düzenleyici ve zaman zaman yükselen gerilimi teskin edici bir rol oynayarak sürdürdüğü Cumhurbaşkanlığını, 1966 yılında başlayan rahatsızlığı nedeniyle, TBMM kararıyla, 28 Mart 1966 tarihinde bırakmak zorunda kaldı ve çok geçmeden, 14 Eylül 1966’da hayata gözlerini yumdu. Mütevazı ve babacan kişiliği yüzünden hem orduda hem de halk tarafından sevilen bir liderdi. Bu nedenle “Cemal Aga” lakabıyla anılmıştır. 

(( PARLAMENTO DÜŞMANLIĞININ İLK ÖRNEKLERİ 

“Harp Okulu’na alınan milletvekillerine ‘güruh’ nitelemesi uygun görülmüştü. Önde gelen DP’liler ise ‘kocabaş’ diye anılıyorlardı. Şu ya da bu nedenle içeri alınmış olsalar bile, sonunda bu insanlar, ulusça seçilmişlerdi. Biz, DP’yi küçümsetmeye, milletvekillerini hor görmeye uğraşırken, ulusal egemenliğin üzerine gittiğimizi, bu temel ilkeyi kökünden dinamitlediğimizi düşünmüyorduk. 
Bu yolu izlemek, Türkiye’ye çok pahalıya patlayacaktı. 1960 ihtilâlinden hemen 
sonra TBMM’ye, daha doğrusu TBMM’nin bir bölümüne karşı girişilen bu saldırılar, sonradan, TBMM’ye saldırmanın doğal sayılmasına yol açacaktı. Türk aydınları – sağduyuyu, erdemi bir yana bırakarak – doğrusu ya, o günlerde, bindikleri dalı kesmeye başlamışlardı”. 
2 Cüneyt ARCAYÜREK, Cüneyt Arcayürek Açıklıyor-4: Yeni Demokrasi, Yeni Arayışlar, 1960-1965, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1985, s. 61-62. ))


“SABIKLAR” 

27 Mayıs Darbesi ile Türkiye siyasal tarihi dağarcığına yeni bir sözcük girmiştir: “Sabıklar”. 27 Mayıs hareketi boyunca, önceki iktidarın sahibi olan bütün DP’lilere “Sabıklar” diye hitap edildi. 

“Eskiler” anlamına gelen bu sözcük hem önceki iktidar mensuplarını aşağılamak hem de öncekinden radikal biçimde farklı yeni bir dönemin başladığını anlatmak için kullanılıyordu. Ayrıca bu terim, bu adla nitelenenlerin başına neler gelebileceğine dair bir ima da taşımaktaydı. 

Bu nedenle Türkiye siyasal hayatında meydana gelen iktidar değişikliklerinden sonra, “devr-i sabık yaratmayacağız!” sözü sık sık söylenir olmuştur. 

Böylelikle, bir önceki iktidar sahiplerinden, uyguladıkları siyaset biçimi ve icraatları için olağanüstü yollardan hesap sorulmayacağı anlatılmak istenmektedir. 

Tasfiyeler ve Yassıada yargılamalarının başlaması 

Darbeciler Millî Birlik Komitesi adı altında örgütlenip iktidarı ele aldıktan 
sonra, orduda büyük bir tasfiye hareketine giriştiler. “EMİNSU Olayı” olarak 
adlandırılan bu girişimle 235 amiral ve generalle çeşitli rütbelerden 5 bin 
kadar subay re’sen emekliye sevk edildi. 
  O arada DP ileri gelenlerini yargılamakla görevli “Yüksek Adalet Divanı” 18 Ağustos tarihinde bir kararname ile kuruldu. Akabinde, 29 Eylül’de DP kapatıldı ve 14 Ekim’de Yüksek Adalet Divanı savcılığı, Menderes hükûmetinin önde gelenlerini “Anayasayı ihlal” ile suçladı. 27 Ekim’e gelindiğinde, topyekûn tasfiye hareketinin bir başka aşamasına geçilmiş ve 147 üniversite profesörü, hiçbir gerekçe gösterilmeden üniversiteden atılmıştı. Tasfiye hareketinin son safhası MBK içinden 14 muhalif subayın tasfiyesi olacaktır. 

DİPNOTLAR;

1 Orhan Erkanlı, Askeri Demokrasi, 1960-1980: Orhan Erkanlı’nın Anıları, Güneş, İstanbul, 1987,s. 136.


***

1960 GÜNÜMÜZE TÜRKİYE SİYASİ TARİHİ. BÖLÜM 1

1960 GÜNÜMÜZE TÜRKİYE SİYASİ TARİHİ.  BÖLÜM 1



SUAVİ AYDIN - YÜKSEL TAŞKIN 
1960’tan Günümüze Türkiye Tarihi 

İletişim Yayınları 1989 
• Tarih Dizisi 86 
ISBN-13: 978-975-05-1462-3 
© 2014 İletişim Yayıncılık A. Ş. 


1. BASKI 2014, İstanbul 
EDİTÖR Kerem Ünüvar 
KAPAK Suat Aysu 
UYGULAMA Hüsnü Abbas 
DÜZELTİ Remzi Abbas 
DİZİN Birhan Koçak 
BASKI ve CİLT Sena Ofset · SERTİFİKA NO. 12064 

Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi B Blok 6. Kat No. 4NB 7-9-11 
Topkapı 34010 İstanbul Tel: 212.613 03 21 

İletişim Yayınları · SERTİFİKA NO. 10721 
Binbirdirek Meydanı Sokak, İletişim Han 3, Fatih 34122 İstanbul 
Tel: 212.516 22 60-61-62 • Faks: 212.516 12 58 
e-mail: iletisim@iletisim.com.tr • web: www.iletisim.com.tr 
SUAVİ AYDIN - YÜKSEL TAŞKIN 
1960’tan Günümüze Türkiye Tarihi, 

SUAVİ AYDIN, 
1962 yılında Ankara’da doğdu. Lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi sosyoloji bölümünde tamamladı. 
Yüksek lisansını aynı alanda yaptıktan sonra, aynı üniversiteden sosyal/kültürel 
antropoloji alanında doktora derecesi aldı. Başlıca çalışmaları arasında Modernleşme ve Milliyetçilik (1993); 
Kimlik Sorunu, Ulusallık ve “Türk Kimliği” (1998); 
Mardin Tarihi. Cemaat-Aşiret-Devlet (2000, Oktay Özel, Kudret Emiroğlu ve Süha Ünsal ile birlikte); 
Antropoloji Sözlüğü (. 2003, Kudret Emiroğlu ile birlikte); 
Küçük Asya’nın Bin Yüzü: Ankara (2005, Kudret Emiroğlu, Ömer Türkoğlu ve Ergi Deniz Özsoy ile birlikte); 
“Amacımız Devletin Bekası”: Demokratikleşme Sürecinde Devlet ve Yurttaşlar (2005); 
“Biraz Adil, Biraz Değil...” Demokratikleşme Sürecinde Toplumun Yargı Algısı (2009, Mithat Sancar ile birlikte) başlıklı yayınlar bulunmaktadır. 
Ayrıca çeşitli akademik dergilerde ve derlemelerde kimlik sorunu, tarihyazıcılığı, devlet sorunu, düşünce tarihi, milliyetçilik, etnik gruplar ve aşiretler, yerleşme tarihi konularında çok sayıda makalesi ve kitap bölümü yayımlanmıştır. 
Halen Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim üyesidir. 

YÜKSEL TAŞKIN 

1972 yılında Rize’nin Pazar ilçesinde dünyaya geldi.1994 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı bölümde yüksek lisans (1995) ve doktora çalışmalarını (2001) tamamladı. 2002’den itibaren Marmara Üniversitesi’ne bağlı Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde akademik faaliyetlerine devam eden Taşkın, 2009’da doçent oldu. New York Üniversitesi Yakın Doğu Çalışmaları Merkezi (1999-2000) ve Hollanda’daki Modern Dünya’da İslâm Araştırmaları Uluslararası Enstitüsü’nde (ISIM) 2005-2006 sonbahar döneminde ve ABD’deki Northwestern Üniversitesi, Buffett Uluslararası ve Karşılaştırmalı Araştırmalar Merkezi’nde 2011-2012 bahar döneminde misafir öğretim üyesi olarak bulundu. Türkiye sağının farklı bileşenleri üzerinde yürüttüğü akademik çalışmalarının bir kısmı İletişim Yayınları tarafından hazırlanan “Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce” kitap dizisinde yer aldı. Birikim dergisinde de çeşitli yazıları yayımlanan Taşkın’ın ilgilendiği diğer konular “siyaset sosyolojisi”, “entelektüeller ve toplumsal 
hareketler”, “Ortadoğu’da toplum ve siyaset” olarak öne çıkmaktadır. Taşkın’ın Anti-Komünizmden Küreselleşme Karşıtlığına: Milliyetçi Muhafazakâr Entelijensiya isimli kitabı İletişim Yayınları tarafından 2007’de; AKP Devri: Türkiye Siyaseti, İslâmcılık ve Arap Baharı kitabı da Birikim Yayınları tarafından 
2013 yılında yayımlandı. 

İÇİNDEKİLER 


GİRİŞ: TÜRKİYE TARİHİNİN SON 50 YILI..........................................15 

1960-1980 DÖNEMİ KRONOLOJİSİ..................................................21 

BİRİNCİ KISIM 

1960-1980: Darbeler Çağı 


BİRİNCİ BÖLÜM 


OLAĞANÜSTÜ REJİM DÖNEMİ VE 


OLAĞAN SİYASAL HAYATA GEÇİŞ (1960 1965).........................61 

1960 Darbesi'ne doğru: Cuntalar ve hazırlıklar..............61 

Darbe ve ilkgelişmeler....................................................62 

ANAYASA KOMİSYONU RAPORU........................................66 
MBK’NIN PORTRESİ.........................................................69 
CEMAL GÜRSEL...............................................................72 

Tasfiyeler ve Yassıada yargılamalarının başlaması ................73 
PARLAMENTO DÜŞMANLIĞININ İLK ÖRNEKLERİ...................73 
“SABIKLAR” ....................................................................73 

EMİNSU OLAYI..................................................................74 

U2 Olayı ve Küba füzeler krizinin Türkiye’ye yansıması: ABD’nin Türkiye üzerindeki vesayeti pekişiyor............74 

SEFERBERLİK TETKİK KURULU (STK) VE KONTRGERİLLA TEŞKİLÂTI......75 
Yassıada yargılamaları......................................................................76 

14’ler Olayı.....................................................................................77 

CEMAL MADANOĞLU.......................................................................78 

Anayasa hazırlıkları ve 1961 Anayasası...........................79 

27 MAYIS: DARBE Mİ İHTİLÂL Mİ?.......................................................79 

KORPORATİZM NEDİR? ..................................................82 

Yeni siyasî partiler ve yeni dönemin diğer siyasî aktörleri................83 

Adalet Partisi (AP)..........................................................83 
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)...................................84 
Yeni Türkiye Partisi (YTP)..................................................84 
Türkiye İşçi Partisi (TİP) ...................................................85 
Diğer tasfiyeler ve ordu içinde iktidar çatışması....................86 
Referandum ve yeni anayasanın kabulü .................87 

Yassıada duruşmalarının sona ermesi ve “sabıkların” hüküm giymesi..........87 

İdamlar...............................................................................88 

1961 Anayasası ve vesayet rejiminin kurumlarının ortaya çıkışı........89 
İLK GÖÇMEN İŞÇİLERİN ALMANYA’YA GİDİŞİ.................................98 
Darbe sonrası ilk seçim ve Türkiye’nin ilk çokrenkli siyasal dönemi........99 

Ekim 1961 genel seçimleri: Darbe sonrasında ilk seçim ve olağan siyasal hayata dönüş.............99 

Seçim sonuçları karşısında Silâhlı Kuvvetler’de 
hareketlilik ve 21 Ekim Protokolü.................................................99 

Cumhurbaşkanlığı seçimi ve hükûmetin kurulması....................101 
Koalisyon hükûmeti dönemi: Olağan demokratik hayata giden engebeli yol..102 

Yeni rejimin kurumlarının teşekkülü........................................105 
Sol kanatta canlanma ve yeni oluşumlar: Yön ve Forum çevreleri..........108 
1960 sonrasının ilk Kürtçülük davası ve Kürt sürgünleri .....111 
Olağan rejime dönüş adımları, cuntalar ve yeni darbe girişimleri.............112 
Talât Aydemir’in ilk darbe girişimi....................................................112 
Talât Aydemir’in ikinci darbe girişimi................................................115 
Koalisyon hükûmetinde anlaşmazlık ve hükûmetin dağılması......117 
İkinci İnönü koalisyon hükûmeti.......................................................118 
Ankara Antlaşması..............................119 
İlk Yassıada tahliyeleri ve tepkiler................120 
27 Mayıs sonrası ilk yerel seçimler ve koalisyon hükûmetinin sonu..........121 
1963 Kıbrıs olayları............................................123 

TALÂT AYDEMİR 
..................................................................................123 
CHP azınlık hükûmeti........................................................124 
1964 Kıbrıs olayı ve “Johnson Mektubu”..............................125 
KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI....................................126 

Senato üçte bir yenileme seçimleri ve müstakbel AP iktidarının ayak sesleri 
.128 

1964 Kararnamesi.................................129 
1965 seçimlerine doğru..........................129 

CHP içindeki gelişmeler ve “ortanın solu” programı ......130 
Adalet Partisi’nde başkanlık seçimi ve Süleyman Demirel’in sahneye çıkışı...131 

I. TİP Kongresi ve parti programı.........................................................132 
Azınlık hükûmetinin düşürülmesi ve seçim öncesi gelişmeler....................133 

EREĞLİ DEMİR VE ÇELİK FABRİKALARI (ERDEMİR).............................134 
PETKİM PETROKİMYA TESİSLERİ VE İZMİT’TE SANAYİNİN GELİŞMESİ ........135 
SÜLEYMAN DEMİREL.........................................136 
1965 seçimleri ve millî bakiye sistemi......................................136 
FERRUH BOZBEYLİ.......................................................................140 


İKİNCİ BÖLÜM 

İKİ SEÇİM ARASINDA GÖLGELİ DARBE (1965-1973).......141 
Adalet Partisi iktidarı ve göreli refah dönemi: 1965-1971 ......141 
İlk AP hükûmeti kuruluyor...............................................................141 
Cumhurbaşkanlığı krizi ve Cevdet Sunay’ın cumhurbaşkanı seçilmesi.....144 
1966 senato üçte bir yenileme seçimleri...................................145 
CEVDET SUNAY...............................................................................145 
AP Hükûmeti’nin icraatları ve dış politikadaki gelişmeler.........................146 
“AMERİKAN PAZARLARI”................148 
1967 Kıbrıs olayı.............................................................148 
Sanayi girişimleri ve iktisadî gelişme .................149 
SOVYET FİNANSMANI VE TEKNİK DESTEĞİYLE KURULAN AĞIR SANAYİ TESİSLERİ...150 
İLK YERLİ OTOMOBİL: ANADOL.................................................................152 
CHP’deki gelişmeler.............153 
ORMAN BAKANLIĞI’NIN KURULUŞU.......................................153 
BÜLENT ECEVİT..................................................................155 
Güven Partisi’nin (GP) kuruluşu.............................................156 
Birlik Partisi ve CKMP’deki gelişmeler............................157 
CKMP’nin yörüngesinde milliyetçi gençlik örgütleri ve Ülkü Ocakları.....158 
1968 kısmî ve yerel seçimleri .........................159 
Devrimci gençlik hareketi ve parlamento dışı sol hareketin güçlenmesi.......160 

6. Filo olayı ve gençlik hareketlerinde antiemperyalizm vurgusu.........163 

MDD HAREKETİ VE KLASİK LAİK-DİNCİ VEYA “İLERİCİ”-“GERİCİ” İKİLEMİNE DAYANAN SOL-SAĞ AYRIMINA KARŞI SOLDAN BİR TEZ: İDRİS KÜÇÜKÖMER VE DÜZENİN YABANCILAŞMASI..................164 
Komer olayı ve üniversitelerdeki gelişmeler .................164 

Devrimci işçi örgütlenmesi ve DİSK’in doğuşu........................................167 
KEMAL KURDAŞ............................................................167 
Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS)...................................................................169 
Köycülük dernekleri.................................169 
1967 Bafa Gölü olayı ve 1968 Elmalı toprak işgalleri ...............169 

İmran Öktem olayı.............................................................171 
“Doğu mitingleri” ve Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO)................172 
Eski demokratların affısorunu......................................172 
TİP’in meclis faaliyetleri ve “millî bakiye” sisteminin kaldırılması............173 
D’HONDT SİSTEMİ NEDİR?..............................................174 
CKMP’den MHP’ye: Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) kuruluşu .....175 
TELEVİZYON YAYINLARI BAŞLIYOR!................................................175 
ALPARSLAN TÜRKEŞ....................177 
1969 genel seçimleri ve 1971 askerî müdahalesine uzanan yol .....178 
1969 genel seçimleri ve II. Demirel Hükûmeti...........................178 
GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞI.................................181 

Personel Kanunu, Finansman Kanunu, iktisadî bunalım 
ve AET ile katma protokol imzalanması................................182 
1971 bütçesi ve krizden bütçeye yansımalar....................................185 
Özel yüksek öğrenim kurumlarının kapatılması....................185 
Dev-Genç’te ayrışma: THKO ve THKP’nin doğuşu .....................186 

DENİZ GEZMİŞ..................................................188 
MAHİR ÇAYAN...........................................................190 

Büyük işçi kalkışması: Hükûmetin DİSK’i frenleme girişimi 
ve 15-16 Haziran olayları...................................................................191 
İBRAHİM KAYPAKKAYA......................192 
Sol darbe hazırlıkları ..........................................193 
Faili meçhul provokasyonlar .....................................196 
Sol hareketin yükselişi karşısında sağcı örgütlenmeler: MİSK örneği.......197 

ANADOLU-ROCK.............................................................................197 
Partilerde gelişmeler ve kurulan yeni partiler...........................198 
Millî Nizam Partisi (MNP)...............................................................198 

41’ler olayı: AP’de bunalım ve AP de parçalanıyor (Demokratik Parti’nin doğuşu)...198 

Güven Partisi Millî Güven Partisi oluyor...........................................199 
CHP’de bunalım......................................................................200 
TİP’te bölünme ve tasfiyeler.....................................................200 
12 Mart 1971: İkinci darbe ve “ara rejim”...................203 
12 Mart’ın arifesi............203 
12 Mart muhtırası.................................................................................204 
“12 MART MUHTIRASI” ...........................205 

12 Mart müdahalesinin niteliği.................................................206 
OKUMA PARÇASI: EMEKLİ TUĞAMİRAL VEDİİ BİLGET’İN 12 MART ANLATISI 
.....207 
İlk “ara rejim hükûmeti”nin kuruluşu: I. Erim Hükûmeti...............220 
12 Mart sürecinde kapatılan partiler ..............223 
Anayasa’da büyük “gerici” restorasyon.........................................223 

Deniz Gezmiş’in yakalanması, sıkıyönetimin ilânı 
ve baskı rejiminin yerleşmesi.........................................................228 

Elrom olayı (Balyoz Harekâtı) ve THKO’nun Nurhak Dağları’nda tasfiyesi 
..230 

AKDENİZ OYUNLARI....................................................................231 

I. Erim Hükûmeti’nin istifası ve Erim’in ikinci hükûmet denemesi....232 
İdamlar ve Kızıldere olayı: THKO ve THKP-C tasfiye ediliyor........234 
THKO VE SOSYALİZM................................235 

12 Mart döneminin simge davası: “Bomba davası”...............236 

İnönü devriliyor: CHP’de büyük dönüşüm................................237 

II. Erim Hükûmeti’nin sonu ve Ferit Melen Hükûmeti’nin kuruluşu........238 
1973 tarihli Petrol Reformu Kanunu............................................241 
Cumhuriyetçi Parti (CP) ve Millî Güven Partisi (MGP) birleşiyor.......241 
Gürler olayı ve cumhurbaşkanlığı seçimi...............................242 
FAHRİ KORUTÜRK...............................243 
Naim Talû Hükûmeti...............................................................244 

CHP’NİN KÜRT SORUNUNA YAKLAŞIMI VE KÖY-KENT PROJESİ ..247 
Millî Selâmet Partisi (MSP).......................248 

NECMETTİN ERBAKAN............................248 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

“LAİK-DİNCİ KOALİSYONU” DÖNEMİ (1973-1975) .....251 
1973 seçimleri ve hükûmet bunalımı.................................251 
1973 genel seçimleri ve hükûmet kurma çalışmaları............251 
CUMHURİYET’İN 50. YILI KUTLAMALARI............................................................252 
BOĞAZİÇİ KÖPRÜSÜ...................................................254 
1973 yerel seçimleri....................................................254 
VEDAT DALOKAY.........................................................255 
CHP-MSP koalisyon hükûmeti..................................................256 
Genel Af Kanunu .................................................257 
TRT’NİN KABUK DEĞİŞTİRMESİ VE İSMAİL CEM ..........258 
Kıbrıs Harekâtı ve dış politikada meydan okuma dönemi.........................258 

I. ve II. Kıbrıs “barış” harekâtları........................................................258 
KOCATEPE MUHRİBİNİN BATIRILIŞI......................................260 
Yunanistan’la Türkiye arasında kıta sahanlığı ve hava (FIR) hattı sorunlarının doğuşu............263 

Harekât sonrası gelişmeler: Türkiye yalnızlaşıyor......................264 

Kontgerillanın varlığının resmen ortaya çıkışı............................264 

İktisadî bunalımın ayak sesleri ................................................265 

Koalisyonun sonu ve mizahî bir hükûmet denemesi......................265 
SADİ IRMAK ..........................................................................266 


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 

MİLLİYETÇİ CEPHE (MC) HÜKÛMETLERİ DÖNEMİ.....................269 

I. Milliyetçi Cephe Hükûmeti (I. MC) dönemi.............................269 
AZINLIKLARA KARŞI TAVRIN YARGI ELİYLE SERTLEŞTİRİLMES....270 
1975 EUROVISION ŞARKI YARIŞMASI.......................................273 
1975 senato üçte bir yenileme seçimleri....................................274 
Hükûmette kadrolaşma ve sokak hareketlerinin artışı..................275 
Dış politikada gelişmeler..........................................................275 
Solun toparlanması ve devrimci silahlı örgütlerin güçlenmesi.........276 
Legal sosyalist partiler kuruluyor ..............................................278 
Milliyetçi-ülkücü gençlik hareketinde gelişmeler............................279 
İşçi hareketinin yeniden canlanması ..........................................279 
Hükûmetin üniversitelere müdahale girişimi ve ODTÜ örneği.........280 
Erken seçim kararı...................................................................280 
1977 1 Mayıs’ı: İşçi sınıfını yıldırma hareketi ve katliam.................280 
29 Mayıs: İzmir suikast girişimi..................................................281 
Askerle kriz ve Org. Kenan Evren’inyolunun ..açılışı......................281 
1977 erken genel seçimleri, hükûmet kurma çalışmaları ve yükselen gerilim...282 

II. MC hükûmeti .........................................................284 
II. MC’nin sonu ve II. Ecevit azınlık hükûmetinin kuruluşu .....285 
“KURTARILMIŞ BÖLGELER”.....................................................................285 
1977 yerel seçimleri ve yerel düzeyde radikal siyasetlerin yönetime gelişi ...286 
“GÜNEŞ MOTEL” YA DA “11’LER” OLAYI........................................287 

BEŞİNCİ BÖLÜM 


12 EYLÜL’E DOĞRU........................................................289 

III. Ecevit (azınlık) hükûmeti dönemi...........................................289 
Sıkıyönetim Eşgüdüm Başkanlığı’nın ihdası ve 
Kenan Evren’in genelkurmay başkanı oluşu......289 
DENİZ BAYKAL..................................................290 
Malî sıkıntıların gölgesinde dış ilişkiler.............................293 
Hükûmet içinde sıkıntılar ve derinleşen iktisadî bunalım..........294 
Artan şiddet olayları, cinayetler ve tepkiler...........................295 
Sivas olayları.......................................296 
Bahçelievler katliamı...........................297 
HAMİT FENDOĞLU.......................................................................297 
1978’de üniversite hocalarına yönelik saldırılar ve cinayetler......298 
Maraş katliamı....................................299 
Abdi İpekçi cinayeti .................................................300 
Hükûmette iktidar kaybının başlaması: İstifaya doğru ..........301 
POLİTİK SİNEMANIN YÜKSELİŞİ.......................304 
Sol hareket bölünüyor..........................305 
ARABESK MÜZİĞİN YÜKSELİŞİ ........................................306 
1979 ara seçimi ve Demirel azınlık hükûmeti..................307 
5 Kasım 1979 CHP Olağanüstü Kurultayı.....................................308 
FİKRİ SÖNMEZ (“TERZİ FİKRİ”)...........310 
24 Ocak kararları................310 
Sıkıyönetim uygulamaları ve 12 Eylül’e gidiş .......311 

1960-1980 DÖNEMİNDE SANAYİLEŞMENİN YENİ YÖNÜ: 
TARIMCI KASABALARDAN SANAYİ KENTLERİNE.................................312 

TARİŞ direnişi...............................................................313 

Çorum olayları...................................................315 

Nihat Erim suikastı............................316 

Darbeye doğru Kürt solu ve “Apocular”........................................316 

Cumhurbaşkanlığı seçiminin gölgesinde sıcak yaz ve 12 Eylül darbesi......317 
TURİZM: TÜRKLER SAHİLLERE İNİYOR! ...........318 

İKİNCİ KISIM 


1980-2013 


BİRİNCİ BÖLÜM 


12 EYLÜL DARBESİ VE KÖKLÜ RESTORASYON SÜRECİ  (1980-1983) ......325 
Askerî rejim siyasete ‘dur’ diyor..............................................325 
KENAN EVREN...........................330 
Bir restorasyon projesi olarak 12 Eylül Atatürkçülüğü..............340 

İKİNCİ BÖLÜM 


TÜRKİYE KABUK DEĞİŞTİRİRKEN: 
"ÖNCE İKTİSAT SONRA SİYASET" (1983-1991)......................345 
1983-1987: Düşük yoğunluklu demokrasi veya siyaset...............345 
TURGUT ÖZAL..........................................350 
Özal’ın yeni sağı: Orta sınıflar, piyasa ve popüler kültür...............362 
SİYASAL VE TOPLUMSAL GÜNDEMİN ÇEŞİTLENMESİ: SİVİL TOPLUMUN KEŞFİ.....366 
TÜRKİYE ÇEVRE HAREKETİYLE TANIŞIYOR..........................369 
1987-1991: ANAP’ın gerileyişi ve Özal’ın cumhurbaşkanlığı.......370 
MESUT YILMAZ.............................................378 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

MERKEZ ÇÖZÜLÜRKEN: İKTİSADİ, POLİTİK 

VE KÜLTÜREL KRİZ (1991-1994).........................................383 
DYP-SHP koalisyonu: Büyük uzlaşmanın 
iyimserliğinden hayalkırıklığına................................................383 

ERDAL İNÖNÜ.....................................................................386 

TANSU ÇİLLER ................................................389 

I. Tansu Çiller Hükümeti................................................................390 
1990’ların şiddet sarmalı ve Kürt sorunu...............................................393 
Aleviler, Sivas katliamı ve Gazi olayları ...........................399 
İslâm adına şiddet............................401 
İNSAN HAKLARI MÜCADELESİ........................401 
Çiller ve iktisadi kriz .......................................402 

SHP’nin gerileyişi...................................403 
Sendikal alanda yeniden toparlanma arayışları...............406 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 


SİYASAL İSLÂM’IN KISA BAHARI (1994-1997)..............................411 
Refah Partisi’nin yükselişi: Varoşlardan "merkez"e doğru İslâmcılığın ayak sesleri..........411 

TÜRBAN MESELESİ...............................................................418 

Refahyol koalisyonu.............................................................424 

BEŞİNCİ BÖLÜM 


"28 ŞUBAT"TAN ZAYIF KOALİSYONLARA (1997-2002).............431 
28 Şubat süreci: Sancılı restorasyon.....................................431 
ANASOL-D koalisyonu.........................................................435 
SÜLEYMAN DEMİREL’İN CUMHURBAŞKANLIĞI........................436 
GÖRSEL MEDYANIN GİDEREK ARTAN TOPLUMSAL ETKİSİ VE "İMAJ SİYASETİ"NİN YÜKSELİŞİ......438 
YENİ YAŞAM ALANLARI VE KÜLTÜRÜYLE ÖZERKLEŞEN TÜRKİYE BURJUVAZİSİ.....439 
1980 SONRASI FEMİNİST HAREKET......................................441 
DSP-MHP-ANAP koalisyonu........................................................................447 
DSP VE ECEVİT’İN YENİDEN DOĞUŞU..................................450 
Devlet Bahçeli liderliğinde MHP............................................450 
Uyum paketleri.................................................................454 
Yeni cumhurbaşkanının seçimi............................................454 
AHMET NECDET SEZER......................................................456 

ALTINCI BÖLÜM 

SİYASAL DEPREM VE AB EKSENLİ YENİDEN YAPILANMA (2002-)....................459 
3 Kasım 2002 seçimlerine doğru sular yeniden ısınırken...........459 
AKP: Erdoğan’ın önlenememeyen karizması ve yenileşme arayışı....461 

RECEP TAYYİP ERDOĞAN........................................................468 
AB eksenli yeniden yapılanma...............................................471 
Bürokratik vesayet sonlanırken yeni Türkiye’yi anlamak: 
Çoğunlukçu otoriterlik mi vesayet-sonrası demokratik Türkiye mi? ...477 
ABDULLAH GÜL...................................................481 
FETHULLAH GÜLEN VE CEMAATİ..........................................................488 
ERGENEKON’DAN BALYOZ EYLEM PLANI’NA: 


DARBEYLE MÜCADELEDEN HUKUKUN SİYASALLAŞMASINA..............................494 

EKLER...............................................................................497 

EK 1: 
1960 KURUCU MECLİS ÜYELERİ 
....................................................................499 

EK 2: 
“YÖN BİLDİRİSİ”............................................508 

EK 3: 
“THKO BİLDİRİSİ”..........................................................513 

EK 4: 
1961-1980 DÖNEMİNDE ENFLASYON ORANLARI...............514 

EK 5: 
1970-1979 DÖNEMİNDE TÜRKİYE’NİN DIŞ BORÇ YÜKÜ..................515 

EK 6: 
1960-1980 DÖNEMİNDE YAŞANAN DEPREMLER.....................516 

EK 7: 
1960-1980 DÖNEMİNDE HÜKÛMETLER.........................................517 

EK 8: 
12 EYLÜL DARBESİ: MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ’NİN 1 NUMARALI BİLDİRİSİ.....518 

EK 9: 
28 ŞUBAT KARARLARI ...................................................519 

EK 10: 
EN SON 31 EKİM 1997’DEKİ MGK’DA DEĞİŞTİRİLEN MİLLİ GÜVENLİK 
SİYASET BELGESİ’NİN (MGSB) BASINA YANSIYAN MADDELERİ........521 

EK 11: 
FAZİLET PARTİSİ’NİN KAPATILMASI İSTEMİYLE YARGITAY CUMHURİYET 
BAŞSAVCILIĞI’NCA ANAYASA MAHKEMESİ’NE AÇILAN DAVANIN 
İDDİANAMESİNDEN BÖLÜMLER (7 MAYIS 1999) ......522 

EK 12: 
BAŞBAKAN ECEVİT’İN İRTİCA İLE MÜCADELE GENELGESİ (22.7.1999)....524 

EK 13: 
MGK KANUNU’NDA DEĞİŞİKLİK.................................................526 

EK 14: 
TÜSİAD’IN GAZETELERDE YAYINLANAN İLANI (29 MAYIS 2002) ...527 

EK 15: 
AB KOMİSYONU’NUN KATILIM MÜZAKERELERİNİN 
BAŞLAMASINI TAVSİYE ETTİĞİ 6 EKİM 2004 TARİHLİ 
TÜRKİYE RAPORU’NDAN BÖLÜMLER.......................................529 

EK 16: 

GENELKURMAY BASIN AÇIKLAMASI: YÜKSEK ÖĞRETİM KANUNU VE 
YÜKSEKÖĞRETİM PERSONEL KANUNU’NDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI 
HAKKINDAKİ YASA TASARISI İLE İLGİLİ AÇIKLAMA (6 MAYIS 2004)....531 

EK 17: 

27 NİSAN 2007’DE GENELKURMAY BAŞKANLIĞI İNTERNET SİTESİNDE 
YAYIMLANAN VE “E-MUHTIRA” OLARAK BİLİNEN AÇIKLAMA ...533 

KAYNAKÇA..............................................................................535 
DİZİN....................................................................................541 



GİRİŞ: TÜRKİYE TARİHİNİN SON 50 YILI 

Modern Türkiye tarihi iki büyük paradigmatik dönemle ayrılır: Tanzimat ile 
Cumhuriyet ilk ayrımı teşkil ederken, Cumhuriyet dönemi yekpare bir bütün 
olarak diğer aksı oluşturur. Her iki dönemleştirmenin bir de alt dönemleri 
ortaya çıkar. Tanzimat ve Cumhuriyet dönemi içinde hem II. Meşrutiyet 
hem de İttihat ve Terakki birer önemli alt dönem olarak yer alır. Diğer yanda 
ise Tek Parti iktidarı ve çok partili hayat ana aksı ikiye bölen alt dönemlendirme ler olarak karşımıza çıkar. Kimi zaman alt bölümlerin asal ayrımlardan 
daha fazla öne çıktığı, tarih yazımı yöntemini belirlediği hatta teleolojik 
bir bakışın belirleyici olduğu da söylenebilir. Belki de bu nedenle, yukarıda 
değinilen algıya farklı bir tarih yazımı yöntemi ve tarihsel değerlendirmenin 
bu yönteme bağlılığıyla müdahale eden Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi kitabında, Tanzimat’tan 1950’ye kadarki dönemi adeta tek bir 
hat üzerinde inceler – kitabın kendi tasnifi 1908 ve 1950 arasını bir blok olarak 
ele alır. Zürcher’in müdahalesi, modern Türkiye tarihinin, tarih disiplini 
ve bu disipline ait yöntemlerle ve ayrıca tarihsel sosyolojinin nimetleriyle 
ele alınabilmesi için bir işaret fişeği görevi görmüştür. Elbette etkisi gayet 
açık olmakla beraber Zürcher’in eserinden sonra ortaya çıkan pek çok mikro 
ve makro tarih araştırması da Türkiye tarihine dair tarih yazımı anlayışını 
değiştirmiş, deyim yerindeyse tarih yazımının evrensel kriterlerine, tarih 
disiplininin gereklerine uygun modern Türkiye tarih yazımı konvansiyonunun 
oluşmasına katkıda bulunmuştur.1 

<1  Konvansiyondan kasıt olgu, belge, bağlam, teori ve tarih yazımı arasında kurulması gereken, sadece yerel ölçekte değil, uluslararası düzeyde de sınanabilecek kaynak aktarımı ve tartışmanın yapılabilmesidir; farklı kaynaklarla tartışmaya girebilecek, kavramsal çerçeve kabulü ve arşiv kullanımı standartlarına uyan, –soğuk ama anlaşılır ifadesiyle– bilimsel inceleme şartlarını haiz araştırmalar kastedilmektedir. >

Ancak kabul etmek gerekir ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyılı ve Cumhuriyet’in kuruluş yılları halen mikro tarihle makro tarihin gergin sarkacında ele alınmaya devam etmektedir. 

Tarih yazımı yönteminin disipliner bir konvansiyona uymasının yanı sıra, 
bahis konusu her iki dönemin yüklü olduğu –ideolojik, politik, ekonomik, 
toplumsal, kültürel– meseleler, üzerinde ancak son on, on beş yıldır 
mutabakat sağlanabilmiş bir tarih yazımı konvansiyonuna göre tekrar tekrar 
ele alınmak ve yazılmak zorundadır. Dolayısıyla modern Türkiye tarihi üzerine 
yapılan çalışmalar, mevcut durumda ancak 1950’lere varabilmektedir. 
Demokrat Parti’nin iktidara gelişi ve iktidardan uzaklaştırılması dahi yukarıda 
bahsettiğimiz türden bir ortak tarih yazımı konvansiyonuna göre henüz 
mümkün görünmemektedir. Bunun en önemli nedeni, dönem üzerindeki 
ideolojik ve teleolojik yük ve bu yüke göre tarih yazımı “teorileri”nin dolaşımda 
olmasıdır: haklı failler, haksız aktörler ve duygusal yönü muazzam bir 
biçimde değerlendirmelerin önüne geçen, tarihçinin karşısında mesafelene mediği hatıralar dönem hakkındaki tarih yazımını akamete uğratmaktadır. 


27 Mayıs sonrası dönem de yukarıda değinilen problemlerden bağışık değildir. 
Ancak tarih yazımı yöntemlerindeki soruna ek bir problemin daha varlığı, 
1960’tan günümüze Türkiye tarihini iyice silikleştirmektedir, o da yaklaşık 
50 yıllık bir dönemin tarihinin henüz bütünsel bir biçimde hiç yazılmamış 
olmasıdır. 

1960’tan günümüze uzanan süreçte sol hareket ve partilerin, işçi hareketleri ve sendikaların tarihlerine ulaşmak, bunları okumak, Türkiye tarihinin son 50 yıllık bölümüne bu pencereden bakmak elbette mümkündür – teslim etmek gerekir ki, Türkiye’de kendi tarihini yazıya geçirebilmiş, – hâlâ var olan bazı sorunlarına rağmen– tarih yazımının gereklerini de yerine getirerek oldukça kapsamlı bir tarihsel döküm ortaya koyabilmiş yegâne siyasi hareket, sosyalist harekettir. Ancak burada tarih yazımı açısından sorun teşkil eden mesele, yazılan parti/hareket tarihlerinin dönemin bir yüzüne odaklanırken diğer yüzleri ya ele aldıkları konuya tabi saymaları ya da çerçeve dışında bırakmalarıdır. 

Bir parti, hareket ya da kurumun tarihine odaklanıldığında genel bir çerçeve ile yetinilmesi ve ele alınan “kurum”un tarihine odaklanılmasından daha doğal bir şey olamaz; o “kurumu” bir ülke tarihinin tüm ayrıntılarıyla ilişkiye sokacak bir bakış açısının ve tarihsel dökümün maddi sınırları olduğunu kabul etmek gerekir. Bu kitapta yapılmaya çalışılan bu tür bir genel çerçevenin kurulabilmesine katkıda bulunmaktır. 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***