AKP'nin Savunulamayan Suriye Politikası!
Özcan Yeniçeri
12 EYLÜL 2012 ÇARŞAMBA
Hele hele bir yerde tarafların elleri birbirinin boğazında ise onların ellerini birbirinin boğazından çektirmek öncelikli strateji olmalıdır. Taraflardan birinin ellerini diğerini boğması için güçlendirmek hem ahlaki hem de insani değildir.
On yıla yakın süren Irak-İran arasında daha doğrusu Saddam/Humeyni arasındaki savaş unutulup gitti. Bu savaş sırasında milyonlarca Müslüman öldü. İslam beldeleri harap oldu. Kaynaklar kayboldu. Ocaklar söndü.
Suriye'de Müslümanların birbirlerine kan banyosu yaptırdığı iç savaş İran ve Irak arasındaki savaşın tam da simetriğidir. Kökleri de Erdoğan'ın tersinden okuduğu gibi "Kerbala vakası" na kadar uzanmaktadır.
Suriye'deki savaşta da sonuçta yüz binlerce Müslüman ölecek, kentler yakılıp/yıkılacak, taraflar arasına kan ve kin davası girecek ve taraflar birbirlerini öldürmek için kendilerinde güç bulamayınca da sona erecektir. Ölen öldüğüyle, öldüren katilliyle, yıkılan harap olduğuyla, yakılanlar da yok olduklarıyla kalacaktır!
Vekâlet Savaşları
Savaşanlar yönünden bu tür kanlı kavgaların galibi yoktur. Zira Ortadoğu'da toplumlar kendileri adına ve hesabına savaşmazlar. Bu bölgede daha önce yapılmış halen de yapılan savaşların tamamına yakını vekâlet savaşlarıdır.
Soğuk savaş döneminde bölgedeki ülkeler arasında yapılıyor gibi görülen savaşlar gerçekte ABD ile SSCB adına yapılıyordu! Bugün Suriye'deki savaş da BOP ve müttefikleri adına muhalif güçler ile Rusya/Çin/İran adına "Esat güçleri" nin karşı karşıya geldiği bir savaştır. Suriye'de savaşla ilgili olarak somut gerçek şudur: ABD/İsrail istemese savaş olmaz, Rusya istemezse savaş sürmez!
Son doksan beş yıldır Ortadoğu bölgesinde yapılan bütün savaşlar; İsrail'in güvenliğinin sağlanmasına, Batı ülkelerine yönelik enerji akışındaki istikrarın sürmesine ve küresel güçlerin bölgedeki hâkimiyetinin pekişmesine hizmet etmiştir.
İslam ülkelerinin çıkarları birbirleriyle hangi nedenden dolayı olursa olsun savaşmaktan değil barış ve işbirliği içinde olmaktan geçmektedir.
Çıkarı için savaştığını sanan kardeşler, gerçekte savaş sonrası güçten düşerler ve sonuçta düşmanlarına hizmet etmiş olurlar. Irak-İran Savaşı ya da Suriye'deki Esat ile muhaliflerin savaşı, İslam ülkelerini güçten düşürme savaşıdır.
Davutoğlu ve Erdoğan'ın Esat savaşı Suriye'deki iç savaşa çoğu zaman dolaylı olarak muhalifler adına ve Batı hesabına müdahil olan Erdoğan/Davutoğlu ikilisinin durumunu tarif etmeye kelimeler izin vermemektedir. Muhaliflerin "Allah Allah" nidalarıyla cami minarelerini havaya uçuran görüntüleri yayınlanmaktadır. "Esat güçleri" ise camileri bombalamaktadır!
Her iki taraf ta birbirine karşıt biçimde konuşlanmış Müslüman boğazlaması yapmaktadır. Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi "demokrasi" adına ve Batı hesabına birbirini katledenlerden "haklı" olan tarafı tuttuğunu söylemektedir.
Ölen de Müslüman öldüren de Müslümansa orada bir tarafı tutmak değil öldürmeyi engellemek "Müslümanım" diyenin görevidir!
Diğer yandan Erdoğan/Davutoğlu ikilisinin, içi boş ve gerçeklerden uzak konuşmaları bölge ülkelerini adeta Türkiye'ye karşı tahrik ediyor!
Davutoğlu/Erdoğan ikilisi " Bölgenin geleceği Türkiye'den sorulur " türünden mangalda kül bırakmayacak sözler etmekte ama Suriye tarafından düşürülen Türk uçağına karşı gerekli misillemeyi yapamamaktadır. İsrail'e karşı söylenmedik söz bırakmamakta ama Mavi Marmara'da katledilen vatandaşlarının hesabını sorma cesaretini gösterememektedir. Erdoğan ve Davutoğlu Batılı basında ifade edildiği gibi Türkiye'yi " havlayan ama ısıramayan " bir duruma düşürmüş bulunmaktadır.
Davutoğlu/Erdoğan ikilisi hiçbir anlamda akıl sağlığı yerinde olanların savunamayacakları bir Suriye politikası izliyorlar. Bize de şimdilik "Allah akıl sağlığı versin" demek düşüyor.
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/2012/09/12/6731/akpnin-savunulamayan-suriye-politikasi
***