Rıfat Serdaroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rıfat Serdaroğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Kasım 2017 Cuma

NEDEN SUSUYORSUNUZ?

 NEDEN SUSUYORSUNUZ?


Rıfat Serdaroğlu:

Sayın Erdoğan, neden susuyorsunuz?
Her konuda bilir bilmez konuşan siz, şimdi niçin susuyorsunuz?

Sizin “Emin-Güvenilir-Dürüst” bularak “Seçilmiş Başbakanı” atıp onun koltuğuna oturttuğunuz Binali Yıldırım ve oğullarıyla ilgili Avrupa basınında çıkan haberleri size okumadılar mı?
Siz ki, hakkınızda internet ortamında yazılanları takip ettirip, anında dava açılması emri veren birisiniz!
Siz ki, sözüm ona size basın yoluyla hakaret ettikleri iddiasıyla yüzlerce insanı zindana attırmış birisiniz! Bu haberleri görmemiş olamazsınız!
İyi de o zaman neden, niçin, nasıl susuyorsunuz?

Başbakan Binali Yıldırım’ı anlayabiliyoruz. Servetinin kaynağını açıklaması mümkün değil! Servetini açıklayacağına, çocuklarımı soruşturun diye yasak savıyor ve unutulması için zamana bırakıyor! Kayınçosunun soruşturulduğu gibi!
Samimi olsa, “Başbakanlık Teftiş Kurulunu veya Masak’a” harekete geçmeleri için emir vermesi yetmez mi?
AKP Teşkilatlarının da suskunluğunu anlayabiliyoruz. 16 senede seçtikleri kişilerin öyle büyük hırsızlıklarını gördüler ki, konuşmaya savunmaya yüzler yok.
Basın deseniz, Suudlardaki hırsızlıkları yazar, Ruslardaki yolsuzlukları yazar ama iş Türkiye’deki hırsızlıklara-yolsuzluklara gelince korkudan hem susar hem de üzerini örterler.

Hepsini anladık Sayın Erdoğan ama sizin suskunluğunuzu anlayamadık. İsterseniz soruları teker-teker sorayım belki o zaman konuşur ve harekete geçersiniz? Tamam mı?
-Sizce, Binali Yıldırım’ın ve kumarhane kuşu oğullarının servetleri helal midir?
-Ömrü boyunca memurluk yapmış biri böylesine büyük bir serveti helal yoldan edinebilir mi?
-Devleti yönetenlerin namuslu ve dürüst olmaları gerekmez mi?
-Siz, Başbakanınızın namuslu olduğuna inanıyorsanız, onun malvarlığını siz açıklar mısınız?

-Binali Yıldırım’ın Hollanda’daki 140 Milyon Avroluk serveti için ne dersiniz?

-2006 yılında, Kurumlar Vergisi Kanununu değiştirip “vergi cenneti” olan Malta gibi yerlerde yapılacak ödemelere, açılacak hesaplara %30 VERGİ koymuştunuz. Bugüne kadar bu yerlerden 1 kuruş vergi almadınız. Neden?
-Damadınızın, onun kardeşinin, Başbakanınızın ve oğullarının “vergi cenneti” denen olan bu yerlerde çok sayıda şirketleri var. Bunlar bugüne kadar kaçar lira vergi verdiler? Hiç olmazsa bunları açıklayın!

Sayın Erdoğan;

Siz bunlar için “ Metal Yorgunu ” oldular demiştiniz!
Fakat bunların hepsi “Dolar Doygunu” olmuşlar!
Dolar doygunu olmuşlar olmasına ama bunların gözleri doymamış…

Belediye Başkanlarının bazılarını görevden aldınız. Bunları yargıya da sevk etmediniz!
Bunların mal varlıklarını açıklamayı düşünmez misiniz?
Örneğin Melih Gökçek ve oğulları ne kadar servete sahipler?
Bugüne kadar ne iş yapmışlar ve kadar vergi ödemişler?

Hadi Sayın Erdoğan;

Atın etrafınızdaki hırsızları, Rüşvetçileri!
Kendiniz gibi AK kalmış ve harama el sürmemiş, helal süt emmiş Müslümanlarla yolunuza devam edin!
Yasin El-Kadı- Reza Zarraf gibi hayırseverleri de ihmal etmeyin…

Not;

Hiç düşündünüz mü? Niçin siz ve adamlarınız sürekli yolsuzluklarla anılıyorsunuz? Hepsi iftira mı?
-----------
Irak başbakanı İbadi'yi “ Sen benim Muhatabım değilsin, Seviyemde değilsin, karatım da değilsin, Kalitemde değilsin, Haddini bil ” diyerek yuhalatan kimdi, “değerli dostum, kardeşim İbadi'yi külliyemizde Ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek isterim” diyerek alkışlatan kimdi?.


***

14 Mart 2017 Salı

TAYYİP REİS ÖNÜNE GELENE KIZIYOR, SIRA KİME GELDİ ?


TAYYİP REİS ÖNÜNE GELENE KIZIYOR, SIRA KİME GELDİ ??


DURDURMAK ŞART OLDU !
Rıfat Serdaroğlu

Reis, çok zor durumda! 
Televizyon canlı yayınında, halk oylamasında olmayan maddeleri varmış gibi konuşmaya başladı.
Anayasa değişikliği teklifinde, Cumhurbaşkanı adayı olabilmenin yollarından biri de 100 bin imza toplamaktır. Erdoğan bu maddeyi “Topla 100 bin imzayı ülkeyi seçime götür” diye çarpıttı!
Hayretler içinde izledim!
Reis hınç dolu bir tavırla her tarafa saldırıyor. Allah ıslah etsin!
Reis, kime niçin kızar? Gerçeği beraberce arayalım mı?
Almanya’ya neden bu kadar hınç dolu bileniniz var mı?
– “Dürüst Delikanlı”, “Haram Yemez”, “Müslüman Adamdır, “Hırsızlık yapmaz çalmaz, çaldırmaz” biri olarak kendisini tanıtırdı!
Deniz Feneri e.V derneğindeki dolandırıcıların peşine düşen Alman Savcıları ve Alman Polisleri hırsızları yakaladılar. Hırsızlar, çaldıklarını itiraf ettiler ve patron yani reis Ankara’da dediler.
Alman Yargısının elinde, hırsızlık paralarının Türkiye’ye nasıl ve kimler tarafından götürüldüğünü, kimlere nerede teslim edildiğini anlatan yeminli ifadeler var.
Almanlar işte bu “Dürüstlük Balonunu” patlattılar. Üstelik Türk Savcı, “Hırsızlar İmparatoru” etiketini alnının ortasına yapıştırdı!
Almanlara (O) kızmasın da kim kızsın be arkadaş? Elinden gelse Hitler’i diriltip, yeniden Almanya’nın başına geçirecek…
Amerika’ya neden öfke dolu bileniniz var mı?
Paraları koyacak, saklayacak yer kalmayınca bir kısmını yabancı bir ülkedeki “Gizli Hesaplara” yatırdı.
Eskiden bin doları bir arada göremeyen arkadaş, ABD ve İsrail istihbaratlarının isterlerse, dünyada dolaşan bir tane 50 Doların bile kaynağını bulacaklarını elbette ki bilmiyordu!
ABD’ye verdiği bir sözü (!) tutamayınca, Büyükelçi ziyaretine geldi! Kalkarken masaya bir dosya bıraktı. Dosyayı okuyunca hücceten göçüp gidecekti! Dosyada gizli hesapların dökümü vardı!
Amerikalılara (O) kızmasın da kim kızsın be arkadaş? Elinden gelse tüm Kızılderilileri silahlandırıp soluk benizlilerin üzerine saldırtacak!
Putin’e niçin kızar bilir misiniz?
Adam istihbaratçı, cin gibi! Yakın dövüş uzmanı, siyah kuşak yedinci benek! Kışın buz gibi suya çıplak girer. Sudan çıkar, ıslak-ıslak ava gider attığını da vurur! Döner gelir, iki metrelik Boz Ayı ile güreşir!
Putin, yola çıktığı hiçbir arkadaşını satmamış. “Kardeşlik Hukuku” ile bağlı olduğu, “Abi” dediği kimseyi kovalamamış. Dans etmesini, piyano çalmasını bilir…
Reis bunlardan hangi birini yapabilir?
Ata bineyim dedi, at onu 10 saniye sonra sırtından attı!
Putin’e (O) kızmasın da kim kızsın be arkadaş? Elinden gelse Şeyh Şamil’i diriltip, Putin’e haddini bildirecek!
Esad veya Esed’e neden kızar bilen var mı?
– İlk başta her şey dört dörtlüktü. İki kardeş gibiydiler. Aynı suya girip yüzmeler, aynı şerbetten içmeler, beraber pozlar verip dünyayı çatlatmalar vardı. Yengeler bile mutluydular!
Birlikte çiğdem çitlemek, küçük parmak kalınlığında yaprak sarmalar sarmak, sarayın merdivenlerinde oturup dedikodu yapmak günlük işlerdendi!
Bizim ki, Esed’e “Ne istediyse verdi.” Karşılığında İslam dünyasının Halifesi olmak istediğini, kendisini desteklemesini istedi!
İşte hain Esed’in gerçek yüzü o zaman ortaya çıktı!
Destek olmadığı gibi, sürekli köstek oldu! Şam’daki Emevi Camisinde namaz kılmasını engellemek için türlü iftira attı! Yok Camiye ayakkabı ile girmişlerde, kızlı-erkekli doluşmuşlarda, neler neler!
Üstelik 3 Milyondan fazla Suriyeliyi bize kakalayıp, Reis’i para açısından zora soktu! Bu kazığın maliyetinin şimdilik 25 milyar doları aştığı söyleniyor!
Esad-Esed’e (O) kızmasın da kim kızsın be arkadaş? Elinden gelse Fırat ve Dicle’nin suyunu kesip onların kökünü kurutacak!

8 Aralık 2016 Perşembe

YAĞMURDAN DOLUYA



YAĞMURDAN DOLUYA


Rıfat Serdaroğlu
Serdar'ca
06 Ocak 2014

   Anadolu Ajansı, Konya’dan gerçek bir olayı aktardı. Olay tam bir fıkra gibi!
42 KT 759 plakalı otoda bulunan kişiler, ilerideki trafik kontrolünü fark edince arabalarını kenara çekerler. Araba sahibinin ehliyetine “ Alkollü araç kullandığından ” zaten daha önce el konulmuştur.

   Diğerleri de zil-zurna sarhoştur. Yoldan geçmekte olan 26 yaşındaki Haldun Torunoğlu’na durumu anlatıp, kontrolden geçinceye kadar arabayı kullanmasını rica ederler. Delikanlı kabul eder ve direksiyona geçer. Trafik arabayı durdurur ve Torunoğlu’ndan alkolmetreye üflemesini ister.
Kontrol sonunda Torunoğlu 76 promil alkollü çıkar, ehliyetine ve araca el konur, 590 TL para cezası kesilir. Arabası elinden alınan adam ve içkili arkadaşları, “niye alkollü olduğunu söylemedin” diye Torunoğlu’nu döverler ve hepsi birden geceyi nezarette geçirirler!…

Tam da “ Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak ” deyişinde olduğu gibi.

AKP’li Bakanların ve çocuklarının dibine kadar bulaştığı, ucunun Erdoğan Ailesine kadar gideceği kesin olan Yolsuzluk-Rüşvet-Hırsızlık” olayı ardından yaşananları “Devlet Krizi” olarak niteleyen eski CHP Genel Başkanı Antalya Milletvekili Baykal “devreye girmeye” karar vererek, bir dizi görüşmeler yaptı!

Deniz Baykal 76 yaşında, Türk Siyasetinin deneyimli, birikimli ustalarındandır.
Baykal’ın “Kuyudan Adam Çıkartıp, Türk Milletinin Başına Bela Etme” gibi ilginç bir huyu da vardır.

Milletvekili seçilme hakkı olmayan Tayyip Erdoğan’ı, Anayasa’yı-Yasaları-Yüksek Seçim Kurulunu eğip bükerek, önce Milletvekili sonra Başbakan yapan kişi Deniz Bey’dir.

Deniz Bey şimdi de Başbakan yaptığı Erdoğan’ı, 12 yıl sonra Türkiye’yi
“Devlet Krizine” sokmasından dolayı şikâyet etmek için turlara başladı!
Deniz Bey, Erdoğan’ı kimlere şikâyet edip çare arıyor?
TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e!
Aynen “ Davacının şaşkını, derdini mübaşire anlatırmış ” deyişinde olduğu gibi!

Türk Siyasetinde en uzun süre parlamenterlik yapmış, CHP Genel Başkanlığı gibi önemli bir makamda bulunmuş, Başbakan Erdoğan’dan 16 yaş daha büyük ve tecrübeli Lider Baykal’a beraberce soralım;

*Siz Erdoğan’ın siyasi geçmişini, demokrat olmadığını, hedefinin İslam Devleti kurmak olduğunu bilmiyor muydunuz?

*Siz “Hak Yatırım’ı”, “Akabe İnşaat’ı” ,“Bereket Vakfını”, “ Rabıta Örgütünü ”, “ Al Baraka Türk Ortaklığını ”, “ M.Latif Topbaş-Abdullah Tivnikli-Erdoğan-Gül tanışlığını ” hiç duymadınız mı?

*Siz, “Erdoğan-Yasin El Kadı” dostluğunun esas sebebini bilmez misiniz?
*76 yıllık ömrünüzde, rahmetli Uğur Mumcu’nun hiçbir kitabını okumadınız mı?
*Libya’da çadırda Kaddafi’nin, Erbakan ve Abdullah Gül’ün yüzlerine karşı söylediklerini ve Erbakan’ın gizli görevini duymadınız mı?
*Bosna Yardım paralarının yürütülmesini, Beşir Darçın’ı- A. Mercimek’i hiç işitmediniz mi?

*Erdoğan-Gül-Çiçek AKP’yi beraberce kurmadılar mı?

*Deniz Fenerini soruşturan Savcıların başına gelenleri ben mi yaptım?
*Bu güne kadar yapılan, Lâik Cumhuriyeti-Atatürk Türkiye’sini-Türk Ordusunu- Türk Siyasi hayatını çökertme çabalarını bunların beraberce planladıklarını bilmiyor musunuz?

*Bugün “Anayasa’nın 138. Maddesi ölmüştür” diyen Çiçek, daha önce iki kez Adalet Bakanlığı yapmadı mı? Bu makam Anayasa’mızın ve kişi hak özgürlüklerinin hançerlendiği makam değil midir?

*Sizin “ Montaj Kasetinizin ” bu ekip tarafından kullanıldığını, Genel Başkanlıktan ayrılmak zorunda kaldığınızı unuttunuz mu?

*AKP+Cemaat+CIA işbirliği ile hazırlanan sahte-düzmece dijital delillerle, Türk Ordusunun Komuta Heyetinin yarıya yakınının zindana atılmasından
Abdullah Gül’ün haberi yok mu sanıyorsunuz?

*Bu konuda Fehmi Koru’nun yazılarını da okumadınız mı?
*Tüm bunlar olurken, Lâik Cumhuriyete her gün saldırılırken, Türklük ve Atatürk Milliyetçiliği ayaklar altına alınırken, “Ne Mutlu Türküm Diyene” ilkesi çiğnenirken, Türkiye badem takımı tarafından soyulurken, Cumhuriyet Savcılarına hakaret edilirken, Mahkeme Kararları polis tarafından bilerek uygulanmazken, yani “ DEVLET KRİZİ ” oluşurken, Abdullah Gül
TC Cumhurbaşkanı değil miydi?

*Deniz Bey, yoksa bir kaset daha mı var? Tehdit mi ediliyorsunuz? Türkiye’yi bu hale getiren kişileri, sizin gibi deneyimli biri nasıl tanımaz? Ne yapmak istiyorsunuz? Kötü örnek olduğunuzun farkında değil misiniz?
Faydalı bir şey yapacaksanız, giyin çarıklarınızı, Anadolu’yu köy-köy dolaşıp Türk Milletine doğruları anlatın…

Yazıyı, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Profesör Metin Feyzioğlu’na da bir öneriyle tamamlayalım.

Sayın Feyzioğlu;

Ülkemizin yetiştirdiği çok değerli bir aydınsınız. Siyasetçi bir aileden gelmeniz, akademik kimliğiniz ve mesleğinizin en üst kurulunun başkanlığını yapmanız da olumlu artılarınız. İnanıyorum ki, siz ve sizin gibi değerli insanlar Türkiye’nin geleceğinde önemli görevler üstleneceksiniz.
Lütfen acele ile hareket edip, yanlışa düşmeyin. Ülkemizin bu günkü hale gelmesinden birinci derecede sorumlu olan kişilerden “çare” aramak, onları meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
Unutmayın ki, bu yönetim, “ Özellikle Tepedekiler ” her yaptıklarını planlayarak yaparlar ve herkesi kullanmak isterler. Biraz rahatlayınca o kişiyi derhal atarlar. Hedefleri bellidir. Geri adım atmaları da taktik gereğidir.
Kendinizi, çizginizi ve kariyerinizi “ Lâik Cumhuriyet-Atatürk ve Türk Milleti” düşmanı kişilere boşuna dert anlatarak harcamayın. Sizler Türk Milleti için çok kıymetlisiniz. Önümüzdeki günlerde nasılsa bir araya gelip, daha ayrıntılı konuşacağız. Biraz daha sakin olun, biraz daha sabır lütfen.
Bırakın, “ İşkembe b.kuyla kaynasın.” Türk Milleti hırsızları iyice tanısın…

Sağlık ve başarı dileklerimle 
06 Ocak 2014
Rifat Serdaroğlu

https://rifatserdaroglu.com/2014/01/06/yagmurdan-doluya/

***

2 Aralık 2015 Çarşamba

DAMAT BERAT PAŞA HÜKÜMETİ



DAMAT BERAT PAŞA HÜKÜMETİ



Rıfat Serdaroğlu

DAMAT BERAT PAŞA HÜKÜMETİ

Yeni yepyeni cedit cepcedit, geçmiş 13 senenin kötülükleriyle hiç ilgisi olmayan hükümetimiz (!) Beştepe ile AK Tepe arasında uzun süren git-gellerden sonra nihayet kuruldu. Vatana Millete Barzani'ye Öcalan'a ve dahi Obama'ya hayırlı olsun. Putin'e hiçbir şey yok!
Allah tuttuklarını altın etsin! "Ulan biz bunlardan daha temiziz be" diye kulis atan Saatçi Zafer ve Amerikalı Egemen hasetlerinden çatır-çatır çatlasınlar!
Yeni Bakanlar Kurulunda en önemli olay, Başbakan Davutoğlu'nun koltuğunu koruyabilmesiydi!
Hele AKP Milletvekillerine "Yolsuzluk yapanı, aniden zenginleşeni partiden atarım" demesinden sonra, milletvekillerinden öyle tepkiler duyduk ki, aha dedik adamcağız gelmeden gidecek galiba!
Milletvekilleri; "Ne diyor bu yahu? Daha yeni geldik. Gücü bize mi yetiyor. Kendisi, hırsızlıktan atılan 4 Bakanla aynı Bakanlar Kurulunda bulunmadı mı? Sıfırlamalar yapılırken sesi niçin çıkmıyordu?"Bu beyanat,Beştepe Sarayının salonlarında ve para kasası olarak kullanılan çelik odalarında çok konuşuldu. Tüm bunlara rağmen Davutoğlu, hiçbir işe karışmamak şartıyla koltuğunu başarıyla korudu. Kendisini kutlarız.
Yılmaz Özdil'in yazdığı gibi, hükümetin kurulduğu ilk 5 günde Rusya ile papaz olduk! İki gazeteci, iki General, bir Albay tutuklandı! İki Polis, bir Asker şehit edildi ve Diyarbakır Baro Başkanı öldürüldü! AKP'nin Türkiye sathına yaydığı binlerce kaçak Kur'an Kurslarından birinde yangın çıktı, 6 çocuğumuz cahil yobazların elinde cayır-cayır yandı. İstanbul-Bayrampaşa'da metroda patlama oldu…
Yani ne kadar uğurlu (!) bir hükümetimiz olduğunu şimdiden görmüş olduk…
Türk Milletine söylenen, "Bakanları seçerken bilgiye-beceriye-bölgesel dağılıma dikkat edildi", lafı var ya tamamen palavradır. Sakın inanmayın!
Doğrusunu ben size söyleyeyim;
-"Devletin sopası" olarak bilinen 4 Bakanlık; İçişleri-Adalet-Maliye-Milli Savunma Bakanlıkları Cumhur'un Başı'nın yüzde yüz adamlarıdır.
  • Yargı'yı Erdoğan'ın emrine veren düzenlemeleri yapan Bekir Bozdağ değil mi?
  • Polis Müdürüne, "Savcının emrini dinlemeyin" diye emir veren Kara Vezir Efkan Ala değil mi?
  • Masak Raporlarının hazırlanmasında, Maliye denetimlerinin işadamlarını korkutup teslim almanın arkasındaki esas isim, dönemin Maliye Müsteşarı Naci Ağbal değil mi?
  • TSK Komuta Heyetinin yeniden düzenlenmesinde (!) önemli rol oynayan kişi İsmet Yılmaz değil mi?
Bu dört Bakan geçmiş uygulamalarında defalarca Yüce Divana gidecek eylemlerde bulunmuşlardır. Kamuoyunun basının ve siyasetçilerin tüm dikkati öncelikle bunların üzerinde olmalıdır…
-Türk Devletinin iki bakanlığı devlet yatırımlarının yaklaşık %70 ini gerçekleştirir. Ulaştırma ve Enerji Bakanlığı!
Cumhur'un Başı birine damadını, diğerine taa Belediye Başkanlığından bu yana "Kara Kutusu-Sırdaşı" olan Kayınço Binali'yi atamıştır. Bundan böylede, aynen 13 senedir olduğu gibi, devletin yapacağı tüm büyük yatırımlarda, Kamu İhale Kurumunun denetimindeki ihale yöntemiyle hak edenler değil, seçilenler-havuz müteahhitleri söz sahibi olacaklar.
Cumhur'un Başı, bunların yanında Milli Eğitim Bakanlığının, "Milli" kısmını yine Nabi Avcı ile kaldırmaya gayret edecek, Öcalan ile görüşmeleri de yine Yalçın Akdoğan kanalıyla yürütecek.
Cumhur'un Başı, Ülkücü Harekete ihanet eden Tuğrul Beye, Milli Görüş Hareketine ihanet eden Numan Kurtulmuş'a, Demokrat Parti Genel Başkanı iken giydiği donunun bile parasını partiye ödeten Soylu Süleyman'a da ihanetlerinin karşılığını verdi. Siyasetin değişmez kuralı "Başkasına ihanet eden, sana da ihanet eder" gerçeğini unutarak…
Gerçi Bilal Oğlanı, Sümeyye kızımızı, Jöleli Yiğit'i, Alo Fatih'i de Bakanlar Kurulunda görmek isterdik ama inşallah bir dahaki sefere!
Yalnız bir dahaki sefere, Ulu Hakan Sedat gibi bir eli Rabia-diğer eli Bozkurt işareti yapabilen AK-Delikanlıyı da kabinede görmek isteriz.
Putin benzeri yakın döğüşte, kara kuşak-yedinci benek sahibi birine kim haddini bildirecek?
Yavaş-yavaş tüm Bakanlar Kurulunu eş-çocuk-akrabadan yaparsak hem binadan tasarruf etmiş oluruz, hem telefon elektrik gibi masraflar azalmış olur, hem de kararname imiş, kanunmuş gibi gereksiz işlerle uğraşmamız oluruz. Vesselam…


Rıfat Serdaroğlu



http://orajpoyraz.blogspot.com.tr/2015/12/rfat-serdaroglu-damat-berat-pasa.html



..

4 Mart 2015 Çarşamba

YA AKLINI KAÇIRIRSA...



YA  AKLINI  KAÇIRIRSA...


Rıfat Serdaroğlu 

27 Şubat 2015 



rifat-serdarglu


Hiç düşündünüz mü?
Bir Ülkenin Cumhurbaşkanı aklını kaçırırsa ne olur?
Bir Cumhurbaşkanı, sabahleyin don-gömlek sokağa fırlarsa ne yaparız? Kafası bozulduğunda sinirlerine hâkim olamayıp, konutta birini silahla vursa ne olur? Aklını kaçırıp, haftalık olağan görüşmeye gelen Başbakanı, Efendim Örtülü Ödenek benim namusuma tevdi edilmiştir. Siz kullanamazsınız” dediği için tekme-tokat döverse ne deriz? Ülkenin Bakanını, herhangi bir ihaleyi onun dediği kişiye vermediği için pataklarsa ne yaparız? Devletin Bürokratını, “Kupon Arazileri benden habersiz dağıtmayın, demedim mi ulan” diye fırçalarsa, nereye başvuracağız? Devletten avanta iş verdiği müteahhitlerden, haraç toplar ve kendi emrinde olan bir medya grubu oluşturmaya kalkarsa, kimi yardıma çağıracağız? Yasaya göre bağımsız olan Merkez Bankası Başkanına, ülke paralarının üstüne kendi resmini basmamakta direndiği için kan davası güder gibi ekonominin içine ederse, nasıl durduracağız?

Anayasa Madde 105, Cumhurbaşkanının sadece “Vatana İhanetten” dolayı suçlanabileceğini ve suçlama için TBMM nin üye tamsayısının en az üçte (184 MV) birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün (414 MV) oyunun gerektiğini yazar.
İyi de, ya TBMM grubu Cumhurbaşkanına biat etmiş, ona gönüllü köle olmayı kabullenmiş, üç dönem yasağının kaldırılması için dahi Anayasa gereği “partisi ile ilişkisi kesilmiş” Cumhurbaşkanına yalvar-yakar olmuş ve onlarca kez oluştuğu halde “Vatana İhanet” suçu oluşmamıştır derse ne olacak? Kaldı ki, benim kastım, “Vatana İhanet” suçlaması değildir. Benim sorduğum;
Cumhurbaşkanı ya aklını kaçırırsa, nasıl anlayacağız ve millet olarak ne yapacağız, sorusuna yanıt bulabilmektir.
Gelişmiş çağdaş demokrasilerde bu işler nasıl oluyor dersiniz? ABD Başkanı kafayı kırsa ve elinin altındaki düğmeye basıp, nükleer bir savaş başlatmak istese, yapabilir mi? Yoksa Siyasi ve Askeri yetkililer “dur” derler mi? Obama’nın, oğluna vakıf kurdurup, belirsiz kaynaklardan 100 Milyon Dolar bağış aldığı ortaya çıkarsa ve Obama’nın rakibi bu avanta paranın gönderildiği banka hesap numarasını, yatan paranın belgesini ortaya koysa neler olur?
Gelişmiş demokratik ülkelerde, Başkan-Cumhurbaşkanı-Başbakan yani yöneten kimse, senede en az bir defa sağlık kontrolünden geçer. Çoğu ülkelerde bu kontrol, rapor halinde kamuya yayınlanır. Herkes kişinin sağlığı hakkında bilgi sahibi olur. Az sayıdaki ülkelerde ise, rapor sadece devletin tüm organlarına ve parlamentoya gönderilir. Eğer ciddi bir rahatsızlık konusu varsa, hele psikolojik bozukluğun emaresi varsa, kişi nazikçe ikaz edilir, o da istifa edip köşesine çekilir. Çekilmezse çektirilir! Obama’nın makam otosunda kasılıp kalması, bayılması ve araç camlarının balyozla kırılması gibi bir durum olmaz. Eğer olursa, hem yaka paça koltuktan indirilir, hem de uyarmayan sağlık görevlileri hesap verir. Çünkü onların anlayışına göre Başkan veya Cumhurbaşkanları, milletlerinin işlerini yapan görevlilerdir. Süresi biten, sağlığı bozulan ve yapamayan gider, yerine yeni biri gelir. Sistem oturmuştur, kişilere göre sistem değiştirilmez ve kimse vazgeçilmez değildir…
Hele, küçücük bir yolsuzluk iması, en ufak bir nüfuz kullanma ve servetindeki nokta kadar karanlık olanlar bırakın Başkanlığı-Cumhurbaşkanlığını, sokağa bile çıkamazlar. Kamuoyu o kişiyi gördüğü yerde tükürüğe boğar…
Aynen bizde olduğu gibi değil mi? Siz hiç bizim Cumhurbaşkanının ağzından, “Ulan-Yahu-Sen Kimsin Be-Yemişim Senin Demokrasini-Çek Git Lan-lagara lugara etme” gibi kaba ve çirkin sözler duydunuz mu? Cumhurbaşkanının vatandaşını yumrukladığını gördünüz mü? Elbette duyamazsınız, göremezsiniz! O hırsını ve kinini yenmiş bir kâmil insandır. O, sever yaratılanı ve yeşili, yaratandan dolayı…
Ne Mutlu bizler gibi olana, Çok Şanslıyız çok. Darısı Amerika’nın başına…
Sağlık ve başarı dileklerimle 
27 Şubat 2015 
Rifat Serdaroğlu
..

VATANI KİM SATTI..?




VATANI KİM SATTI..?

03 Mart 2015 |

Cumhurun Başı Recep, Merkez Bankası Başkanı için “Vatanı satmak, yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur” dedi ve “Bağımsızım diyorsun, bize karşı bağımsızsın ama kimlere bağımlısın” diye tamamladı!
Cumhurun Başı Recep’in, lafın nereye gideceğini düşünmeden, her aklına geleni söylemesine ve sabah başka, akşam başka konuşmasına yıllardır alıştık. Bu konularda yüzlerce örnek vermek mümkün! Fakat bu defaki sözleri, esas hedefinin Merkez Bankası Başkanı değil, doğrudan Başbakan Davutoğlu olduğunu göstermesi bakımından çok ilginçtir.
Nedenine gelince; Merkez Bankası Başkanı, kendi başına karar verebilen, istediğini kimseye danışmadan yapabilen bir konumda değildir. 1211 Sayılı Kanun, Merkez Bankası Başkanı ve yönetim kademelerinin görev ve yetkilerini açıkça yazmıştır. Herkes bu kanun çerçevesinde hareket etmek zorundadır. Bağımsız olan TC Merkez Bankası kanununun 3. Maddesinin (a) bendi şöyle der; “Banka, Hükümetin mali ve ekonomik müşaviri, mal, ajansı ve haznedarıdır. Bankanın Hükümetle ilişkisi BAŞBAKAN aracılığıyla sağlanır.”
Yasa böyle diyor. Ayrıca her biri konunun uzmanı olan ve tamamı AKP Hükümeti tarafından atanmış, Merkez Bankası Banka Meclisi, Yönetim Kademesi ve Para Politikaları Kurulu da, Merkez Bankasının politikalarını belirlemekte söz sahibidirler.
Merkez Bankası politikaları ile ilgili olarak Cumhurbaşkanının hiçbir YASAL YETKİSİ yoktur. Devlet İşleyişinde, “Haftalık Olağan Görüşme” denen bir sistem vardır. Cumhurbaşkanı, söyleyeceklerini bu görüşmede Başbakan’a iletir. O kadar! Bunun dışında başka bir yetkisi yoktur. Gerisi, siyasi sorumluluğu omuzlarında taşıyan Başbakan’ın bileceği iştir.
Cumhur’un Başı Recep’in aklına estiği gibi, uluorta, bilgiye, belgeye ve ekonomi bilimine dayalı olmayan konuşmaları SUÇTUR. Gerek Bankalar Kanunu, gerekse Merkez Bankası Kanunu konuşmasına engeldir. Ama Cumhur’un Başı; “Yemişim sizin kanununuzu, onlar bana işlemez. Benim astığım astık, kestiğim kestiktir. Ben istediğimi, istediğim zaman konuşurum” diyorsa, o başka! Cumhur’un Başı, yasa tanımıyorsa, hem kendisi hem de bulunduğu makam çok büyük yara alır ve ülkede illegalite başlar ki, bunun sonucu iç savaşa kadar gider…
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Merkez Bankası politikalarında Cumhur’un Başı gibi düşünmüyor! Başbakan Davutoğlu da Cumhur’un Başı gibi düşünmüyor! Merkez Bankası Başkanı-Meclisi-Yönetim Komitesi- Uzman Kurulları da onun gibi düşünmüyor! Yani Türkiye’deki bu konudaki yetkililer ve uzmanlar Mersin’e giderken, Yiğit Bulut ve Cumhur’un Başı Tersine gidiyor!
Bu nasıl devlet yönetimidir ki, ülke ekonomisinin bıçak sırtında gittiği bir anda ve çok önemli bir konuda Cumhur’un Başı-Hükümetin Başı-Ekonominin Başı- Merkez Bankasının Başı anlaşamıyorlar. Kim daha fazla bağırırsa onun sesi duyuluyor!
Cumhur’un Başı, kendi seçtiği ve anayasayı çiğneyerek AKP Kongresine gidip oy kullandığı Davutoğlu’na ve yardımcısı Ali Babacan’a güvenini kaybetmiştir. 7 Haziran’da yapılacak Genel Seçimlerde AKP Milletvekilleri Adayı olacak kişilerin tamamını kendisi belirlemek istemektedir. Bir Lider, kendi çalışma arkadaşlarına güven duymazsa, o lider yolun sonuna gelmiş demektir. Onu kimse kurtaramaz.
Gelelim yazının başlığındaki soruya; Cumhur’un Başı Recep, kendisinin ısrar ettiği para-faiz politikalarını uygulamayan Merkez Bankası Başkanını “Vatanı Satmakla, ihanetle, bir yerlere bağlı olmakla” suçluyorsa, bu ağır ithamlara rağmen Merkez Bankası Başkanı ve AKP Hükümeti Ekonomi Yönetimi yerinde duruyorsa, Başbakan Davutoğlu
“Durun, siz doğru yapıyorsunuz. Ben de sizin gibi düşünüyorum”
dediği içindir. Peki, Cumhur’un Başı neden böyle saldırıyor?
-Birincisi, ekonomik tehlike süratle krize dönmeye başladı. Ekonomik krizin, önümüzdeki seçimi etkilemesi, onun uykularını kaçırıyor. Tutunacak ve suçu üzerine atacak yer arıyor. Paralel masalı sıktı artık!
-13 senedir aynı ekibin yönettiği (Ali Babacan ve ekibi) ekonomik politika sonunda gelişen tablo şudur: 1980-2002 arası (22 Yıl) Ödenen Faiz tutarı: 135 Milyar TL. 2003-2014 arası (11 Yıl) Ödenen Faiz tutarı: 598 Milyar TL. Cumhur’un Başı Recep, bu ekonomik leşi, Davutoğlu ve Merkez Bankası Başkanının üzerine yıkıp, kendini kurtarmak istiyor.
Bağırması bundandır!
..

18 Aralık 2014 Perşembe

GÜLTEN KIŞANAK DENEN KADIN





 GÜLTEN KIŞANAK DENEN KADIN


Rıfat Serdaroğlu:


İçinin karası yüzüne vurmuş, PKK sözcüsü, örgütün Belediye Başkanı yaptığı zavallı kadın!

Kendisini doğuran anasının rahmine bıçak sokan hayırsız evlat gibi, kendisini var eden vatanını bölmeye çalışan Kürtçü-Bölücü kart bir militan.

Hayatını hep yıkmaya-bölmeye-yakmaya adamış, ömründe bu cennet vatan için tek çivi çakmamış, hayırlı bir iş yapmamış, sürekli olarak Türk Milletinin sırtından geçinen asalaklar gibi yaşayan biri.

İşi gücü tahrik etmek, olay çıkarmak, Türkiye Cumhuriyetini aşağılamak için çalışan zararlı yaratık.

Görüntülerini iğrenerek seyrediyorum.

Genç, pırıl-pırıl bir Türk Subayına ağzından tükürükler saçarak bağırıyor;

"Senin devletin bana söz verdi, çekil önümden!"

Görevli Subay, gayet vakur bir şekilde aynen şunu diyor;

"Burası benim devletimin toprağıysa, lütfen terk edin burasını. Ben emir aldım ve aldığım emri uygularım.
Derhal terk edin burasını…"
Türkiye’de Milli hassasiyetleri olan bir hükümet olsa, oturduğu koltuğun hakkını veren bir Genelkurmay Başkanı olsa, bu kamu zararlısı, bir Türk Subayına böyle edepsizce bağırabilir miydi?

Soruyu başka türlü soralım;

Gülten Kışanak denen zararlı, acaba diktatör Barzani’nin peşmergelerinden rütbesiz birine böyle bağırabilir miydi?
Bağırmaya kalksa, ömrünün sonuna kadar rahat-rahat oturabilir miydi?

İnanın o Peşmerge onu kazığa oturturdu!

Birkaç soru da "Açılım Sürecinin" mimarı ve baş savunucusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soralım;

Türkiye Cumhuriyeti Devletine "Benim Devletim" diyemeyen bu soysuzlarla mı açılım yapacaksın?

Türk Vatanında, Türk Ordusunu "İşgalci" olarak gören, bu vatanın evlatlarına nefretle bakanlarla mı açılım yapacaksın?

Türk Askerinin-Türk Polisinin-bebe-dede-kadın-erkek demeden Türk insanını kahpece öldüren ve bu güne kadar asla pişman olduk demeyen bu hainlerle mi açılacaksın?

Görev yapan Türk Askerine taşla saldıran bu sapıklarla mı açılım yapacaksın?

Türk Bayrağını, PKK marşı eşliğinde yakanlarla mı çözüm üreteceksin?

T.C Anayasa’sını paspas yapanlarla mı açılım sürecini sürdüreceksin?

Ülkenin okullarını acımadan yakan itlerle mi açılım yapacaksın?
Eyy Cumhurbaşkanı;

Tüm bunların sorumlusu sensin.

Sen ve senin saçma-sapan politikaların!

Artık şunu anlamak zorundasın.

Kürtçü-Bölücülerin yaptıkları Türk Milletini çok yordu.
Sabır taşı çatlamak üzere.

Çağlayan olup, sel gibi taşmak üzereyiz.

İyi bilesiniz ki, Türk Milleti çağlarsa, önündeki tüm kütükleri süpürecektir.

Yetti artık, yetti!

Eyy Kürt Kökenli İş Adamları;

Türkiye’nin en zengin kişilerisiniz.

Kiminiz ülkemizin güzide spor kulüplerinin başkanısınız, kiminiz gazete-televizyon sahibi, kiminizin onlarca fabrikası var.
Türk Devletinin ve Türk Milletinin imkânlarıyla bu servetleri kazandınız.


Sizler de bölünmeden yana mısınız?

Öyleyse söyleyin!

Bölünmeden yana değilseniz, reklam verdiğiniz televizyon-gazetelere çıkın, PKK Narko-Terör Örgütüne iki laf söyleyin.
Susmaya devam ederseniz, önümüzdeki günlerde çıkacak kargaşa ortamının sorumluları arasında sayılacaksınız.

Konuşun efendiler, içinizde ne varsa konuşun.
Susarak PKK’ya destek veriyorsunuz.

Eyy Sİ EN EN Televizyonu Yetkilileri;

Sizin kadar sinsi bir şekilde Bölücü-Kürtçü propagandası yapan yok.

Bu konuda elinize kimse su dökemez.

Süsleyip-püsleyip televizyona çıkardığınız, kız kuruları ile Kürtçü-Bölücü propagandaya ne denli hizmet ettiğinizin farkında mısınız?

İnanın her konuşmanız, her programınız vatanseverler tarafından kayıt edilmektedir.

Eğer bir gün iş başa düşerse, Türk Milleti sizden tüm bunların hesabını tek-tek soracaktır…

Aziz Türk Milleti;

Bugün başımıza bela olan içteki ve dıştaki bölücülerin ağa babalarını, dünyanın en büyük emperyalistlerini sen yokluk içinde iken, kurtuluş savaşında perişan etmedin mi?

Bu sapısilikler mi seni bölecek?

Sadece silkinmen ve ayağa kalkman yeter.
Başını dik tut ve kendi evlâtlarına sahip çık…


**********************************************************

E-posta ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasa'sının;
MADDE 25: "Düşünce ve Kanaat Hürriyeti",
MADDE 26: "Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti" kapsamında tarafımdan yapılmıştır.
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı altına alınması, bu nedenle ,"hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi" TC Anayasası. AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.