PKK ASALA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PKK ASALA etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Eylül 2016 Çarşamba

Bebekleri Kaynatmışlar, Kuzu Eti Ye Diyorlar,



Bebekleri Kaynatmışlar, Kuzu Eti Ye Diyorlar



Turhan Feyizoğlu



Kayseri’nin Hacın köyünde yaşayan Melek Hanım, Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşadığı olayları ağıt yakarak şöyle dile getirmişti:

Hacın’da Kağnı Pazarı,
Var mı kitapta yazarı?
Uyu oğlum Osman uyu,
Hacın oldu kanlı kuyu,
Soyka kalsın sultan suyu.

Mürsel Efendi’nin kızı,
Haktan kara gözlü,
Ara kurşunu mu değidi?
Anan kadanı alsın kuzu!
Osman’ımı göğe attılar,
Süngüyü altına tuttular,
Öldüğüme gam çekmiyorum,
Ak tenimize baktılar...
Çam sarıoğlu koca gavur,
Bebekleri kaynatıyor,
Gün görmedik hanımları,
Süngü ile oynatıyor.
On kat esvap püsküllü fes,
Bunu bana yu diyorlar,
Ocak başlarından ırak,
Bebek pişmiş ye diyorlar.

Yarpuzlu ailesinden Melek Hanım tarafından yakılmış olan bu ağıt, çok uzun. Ben, bu ağıtın ilk beş beyitini aktardım. Bu uzun ağıtın bir diğer iki dizesi ise şöyledir:

Kapı kapı geziyorlar,
İfadeyi yazıyorlar,
Düşman başına vermesin,
Oğlak gibi yüzüyorlar.
Kele Dudu Kele Dudu,
Kanlı gömlek yu diyorlar,
Bebekleri kaynatmışlar,
Kuzu eti, ye diyorlar.

Türk Dil Kurumu (TDK)’nun yayınladığı “Türkçe Sözlük”te, “Ağıt” şu anlama geliyor:

“Ölen bir kimsenin gençliğini, güzelliğini, iyiliklerini, değerlerini, arkada bıraktıklarının acılarını veya büyük felaketlerin acılı etkilerini dile getiren söz veya okunun ezgi, yazılan yazı, sağu, mersiye.”
Melek Hanım’ın yaktığı ağıta konu olan olaylar nelerdir?
Kısaca şöyle bir göz gezdirelim.
Birinci Dünya savaşı döneminde, Osmanlı İmparatorluğu’nda Türkler kıtlık, açlık ve yoksulluktan kırılırken, hem iç hem de dış düşmana karşı dört cephede birden savaşıyordu. Türkler, bu savaş sırasında ayrıca ihanetlerle karşılaşmıştı.
Osmanlı İmparatorluğu’nda hem iç hem de dış düşmanla on yıllardır süren savaşlar yaşanırken Ermeni cinayet şebekeleri ve katilleri, kendilerine destek ve yardımcı olan İngiliz, Fransız, İtalyan, Rus işgalci güçlerle işbirliği halinde özellikle Ankara, İstanbul, Adana, Erzurum, Bitlis, Van, Hakkari, Diyarbakır, İzmit, Kars, Kayseri, Kahraman Maraş, Şanlı Urfa, Trabzon, Sivas, Yozgat, Çorum, Amasya, Giresun, Gümüşhane, Elazığ, Erzincan, Muş, Samsun gibi iller ile bu illere bağlı ilçe, nahiye ve köylerinde Türklere yönelik soykırım yapmışlardır. Ermeni cinayet şebekeleri, öyle vahşice hareket etmişlerdir ki, bazı köy ve nahiye ahalisini toptan yoketmişler, tam bir soykırım yapmışlardı.
Mustafa Kemal, “Ermeniler” ile ilgili olarak Türk Kurtuluş Savaşı başlamadan önce bazı açıklamalarda bulunmuştu. Bu açıklamalardan bazıları özetle şöyledir:
Mustafa Kemal, 30 Mayıs 1919’da şunları söyledi: “Rum ve Ermeni komitacılarıyla, bunların ileri gelenleri, devamlı şekilde temasta bulundukları İngiliz subayları ile bazı Amerikan memurlarından çok yüz buluyorlar.”
Mustafa Kemal, 23 Temmuz 1919 Çarşamba günü, Erzurum’da açılan Milli Kongre’de, yaptığı konuşmada, “Ermenistan” ile ilgili olarak özetle şunları söylemişti:

“Ermenistan’a gelince: Bir fikr-i istilâperverde eden Ermeniler, Nahcivan’dan Oltu’ya kadar bütün ahal-i İslâmiyeyi tazyik ve bazı mahallerde katliam ve yağmagerlikte bulunuyorlar.”
Mustafa Kemal, 4 Eylül 1919’da da özetle şunları belirtmişti: “Doğuda Ermeniler Kızılırmağa kadar genişleme hazırlıklarına ve şimdiden sınırlarımıza kadar dayanan katliam siyasetine başladı.”
16 Kasım 1919’da ise Mustafa Kemal, şunları belirtiyordu: “Adana’da Fransızlar ve Ermeniler tarafından yapılan zulümlerin ve tecavüzlerin artmasından dolayı Ermeni zulümlerini görmek üzere milletlerarası bir heyetin Adana’ya yollanması.”
25 Ocak 1920’de de Mustafa Kemal, özetle şunları açıklamaktadır: “Maraş’ta, Fransızlar, Ermeniler, Müslümanları katliam etmektedirler. İnsanlık aleminden bu katliama nihayet verilmesini.”
Mustafa Kemal’in yapılan katliamlar hakkında açıklamalı çoktur. Bu açıklamaları ayrı bir kitap konusu olabilir. Mustafa Kemal’in Ermenilerin yaptığı katliamlar hakkında 14 Şubat 1920’de yaptığı açıklama özetle şöyledir:
“Medeniyet maskesine gizlenen Fransızlar ve onların öncüsü olan Ermeniler, Urfa ve havalisinde İslâm ahali hakkında zalimane katliamlara başlamışlardır.”
1 Mart 1921 tarihinde de şu açıklamayı yapıyordu Mustafa Kemal:
“Güneyde Fransızlarla onların silahlandırdığı ve bize karşı kışkırttığı Ermeniler ve doğuda Ermenistan ermenileri memleketimizin ele geçirdikleri yörelerinde ve işgal edilen sınır ve cepheler çevresinde Müslüman halka çeşitli zulümler uyguluyor ve katliam yapıyorlardı.”
Bazı faşist ve ırkçı ermeni topluluklar tarafından Türklere yapılan katliam ve soykırımda uygulanan vahşice davranışlardan bazıları şöyleydi:
1- Yakaladıkları Türkleri Süngü ile parçalamışlardı,
2- Balta ile parçalamışlardı,
3- Yakaladıkları Türkleri demir ve sopalarla döverek öldürmüşlerdi,
4- Öldürdükleri Türkleri köpeklere yedirmişlerdi,
5- Öldürdüğü Türklerin cesetlerinin üzerine gazyağı döküp yakmışlardı,
6- Samanlığa doldurdukları Türkleri diri diri yakmışlardı,
7- Camilere doldurdukları Türkleri diri diri yakmışlardı,
8- Türkleri evlere doldurup diri diri yakmışlardır,
9- Kadın ve kızların ırzına geçmişlerdi,
10- Öldürdükleri Türklerin kafalarını kesip, kazıklara geçirip sokaklarda dolaşmışlardı,
11- Türklerin ev ve iş yerleri ile resmi daireleri yağmalayarak hırsızlık yapmışlardı,
12- Altın dişleri söküp alarak çapulculuk yapmışlardı,
13- Kadınları çırılçıplak soyduktan sonra ilk önce tecavüz edip, sonra öldürmüşlerdi,
14- Kadınları kazığa oturtarak öldürmüşlerdi,
15- Kadınları, göğüsleri yararak, kadınlık organlarına süngü sokarak öldürmüşlerdi,
16- Çocukları süngüyle öldürmüşlerdi,
17- Hamile kadınların doğacak çocuğunun cinsiyeti üzerine bahis oynadıktan sonra süngüyle, kadınının karnı yarılarak cenine bakmışlardı,
18- Çocukları kuzu gibi kızartıp süngü ile direğe asmışlardı,
19- Çocukları tandıra atıp kızarttıktan sonra annesine zorla yedirmeye kalkmışlardı,
20- Çocukları çengellere atıp öldürmüşlerdi,
21- Çocukları kuyulara atıp yakmışlardı,
22- Erkek çocukları çırıl çıplak soyduktan sonra erkeklik organını kesmişlerdi,
23- Erkek, kadın bazı Türkleri ellerinden kapılara çivilemişlerdi,
24- Erkek, kadın bazı Türklerin burunlarını, kulaklarını ve çenelerini kesmişlerdi,
25- Bazı genç kızları çırıl çıplak soymuş, “Haydi, namaz kılın” diyerek alay etmiş, tecavüz ettikten sonra öldürmüşlerdi,
26- Tren vagonlarına doldurdukları Türkleri, birkaç hafta şuraya buraya göndererek vagonlarda açlık, susuzluk, havasızlık ve hastalıktan öldürmüşlerdi,
27- Ev, kahvehane ve resmi daireleri bombalayarak kitselel katliam yapmışlardı,
28- Camiden çıkan silahsız müslüman Türklere silahlı ve bombalı saldırılarda bulunarak kitlesel katliam yapmışlardı,
29- İhtiyar, hamile kadın, çocuk, asker, sivil ellerine geçirdikleri Türkleri hunharca katletmişlerdi,
30- Köyleri, evleri, tarlaları ateşe vererek yakmışlardı,
31- Mal ve hayvanları öldürerek zarar vermişlerdi,
32- Ele geçirdikleri gıda maddeleri, hayvanları, ziynet eşyalarını yağmalayıp hırsızlık yapmışlardı,
33- İple boğarak öldürmüşlerdi,
34-Asmak suretiyle katletmişlerdi,
35- Yakaladıkları ve ele geçirdikleri Türklerin gözlerini oymuşlardı,
36- Kadınları kazığa oturtarak feci şekilde can vererek ölümlerine yolaçmışlardı,
37- Başlarını taşla ezmek sueretiyle katletmişlerdi,
38- Ellerini karınlarına sokularak öldürmüşlerdi,
39- Tenasül uzuvları ağızlarına bırakılmış şekilde öldürmüşlerdi,
40- Yedi yaşındaki Fatma ve dokuz yaşındaki Gülnaz adlarındaki iki kız çocuğa hem anal yoldan hem de cinsel organlarından tecavüz etmişlerdi,
41- Suda boğmak suretiyle öldürmüşlerdi,
42- Yakaladıkları Türkleri tezek yığınları içine atarak yakmışlardı,
43- Tandıra atarak yakmışlardı,
44- Erkek çocuklarına tecavüz etmişlerdi,
45- Bazı kadınlara tecavüz ettikten sonra tenasül uzvuna odun sokarak öldürmüşlerdi,
46- Bazı din adamlarının sakalları pisletildikten sonra sonra vücutları parça parça doğranarak öldürülmüşlerdi,
47- Esir aldıkları Türkleri yalınayak ve çıplak yürütüp, donarak ölmelerine yolaçmışlardı,
48- Kurşuna dizerek toplu katliam yapmışlardı,
49- Yakaladıkları Türklerin başlarını tüfek dipçikleriyle ve çizmelerle çiğnemek suretiyle öldürmüşlerdi,
50- Esir aldıkları Türklerin derilerini yüzmüşlerdi,
51- Faşist-ırkçı Ermeni cinayet şebekeleri ateşte kızdırdıkları tüfeklerinin kasaturaları ile Türklerin vücutlarını dağlamışlardı,
52- Esir aldıkları Türklere zehirli ekmek ve yemek vererek feci şekilde ölmelerine neden olmuşlardı,
53- Genç kadınların önce memelerini kesmiş, sonra asmışlardı,
54- Annesi yaralı bir çocuğun ağzına, annesinin kesilmiş memesini vererek emzirtmişlerdi,
55- Koyun boğazlar gibi insanları kesmişlerdi,
56- Yeni doğmuş çocukları havaya fırlattıktan sonra altına süngü tutarak feci şekilde öldürmüşlerdi,
57- Kol ve ayak keserek sakat bırakmışlardı,
58- Üzerine benzin dökülerek ateşe verilmiş manda, bir eve doldurulan Türkler’in içine salınarak katledilmişti,
59- Bir eve veya ahıra doldurulan Türklerin üzerine dam çökertilerek katledildi.
Yukarıda örnekleri verildiği biçimde faşist-ırkçı ermeniler tarafından 3 milyon Türk katledildi.
24 Kasım 1895 tarihli Fransız Le Petit Journal Dergisi, ressamların çizdiği resimlerin de yeraldığı haberi, “Ermeni çeteciler Türkleri nasıl boğazladı” diye dünyaya duyurmuştu.
Örneğin, Van’da ne kadar Türk varsa faşist-ırkçı Ermeniler tarafından soykırıma uğradı. ABD’de yayınlanan Ermeni gazetesi Goçnak, 24 Mayıs 1915 tarihli sayısında, “Van’da yalnızca 1.500 Türk’ün kaldığını” övünerek açıklamıştı.
Faşist-ırkçı ve bir kısmı solcu Ermeni cinayet şebekelerinin Türklere yaptıkları soykırıma ait toplu mezarlardan bir kaçı daha sonra Erzurum, Van ve Kars’ta ortaya çıkartıldı.
Türk devlet adamlarına, diplomatlarına ve vatandaşlarına faşist-ırkçı Ermeni cinayet şebekeleri ve caniler tarafından girişilen saldırılardan bazıları şöyledir:
Osmanlı Padişahı Sultan İkinci Abdülhamid’e 21 Temmuz 1905 Cuma günü, bombalı suikast düzenlendi.
Bir arabanın içine yerleştirilmiş olan 120 kilo patlayıcı, Sultan İkinci Abdülhamid, Yıldız Camii’nde kıldığı Cuma namazından sonra, infilak etti.
Sultan İkinci Abdülhamid’in Başmabeyincisi Kara Tahsin Paşa, hatıralarında olayı şöyle anlatmıştı:
“21 Temmuz 1905 Cuma günü, öğle vaktini müteakip, cehennemi makine patladı. En büyük çaptaki topların çıkardığı tarrakadan daha gürültülü, akisli ses çıkaran ve hava titreşimleri meydana getirerek en uzak semtlerden dahi duyulan bu patlama, padişahı ve orada bulunan binlerce kişiyi dehşete düşürdü.
Hünkar, camii şeriften çıkıp, saraya dönmek için arabasına binmek üzere, binek taşına giden merdivenlere doğru ilerlerken, karşısına çıkan Şeyhülislam Cemalettin Efendi ile birkaç kelimelik sohbet için durakladı. Askeri birlikler selam vaziyeti almış, teşrifat adeti usulüne göre, sağda ve solda bendegah, askeri rical ve yaverler sıralanmışlardı.
Saatli bombanın kuruluşunda, bu duraklama hesapta yoktu. Hünkar, patlamanın şidetli sarsıntısından ve havada uçuşan parçalardan önemli ve tehlikeli bir hadisenin meydana geldiğini anlamıştı. Hiç korku ve telaş eseri göstermedi.”
Sultan İkinci Abdülhamid’i Şeyhülislam Cemalettin Efendi ile birkaç kelime konuşma yapmak üzere duraklaması kurtarmıştı.
Patlama sonunda, 26 kişi ölmüş, 58 kişi yaralanmış, bomba, yerde 70 santimlik bir çukur açmıştı.
Bombalı suikasti düzenleyenlerden bir kısmı yakalandı ve yargılandı. Suikasti düzenleyenlerden Singer şirketinde memur olarak çalışan Charles-Edouard Joris adlı Belçika vatandaşı vardı.
Boğazlıyan eski Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, İngiliz işgali altındaki İstanbul’un Beyazıt Meydanında, ingiliz-ermeni işbirliği sonucu, 10 Nisan 1919 Nisan Perşembe günü, idam edildi. Mehmet Kemal Bey, asılmadan önce, “Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet. Yaşasın millet” diye haykırdı.
Boğazlıyan eski Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in cenaze töreni, öğrencilerin de yeraldığı onbinlerce kişinin katılımıyla, 11 Nisan 1919 Cuma günü, Kadıköy’de yapıldı. Mehmet Kemal Bey’in mezarı başında konuşma yapan bir Tıbbıye öğrencisi, “İngilizleri Odesa’dan attılar. Haydin biz de İngilizleri İstanbul’dan kovalım. Ne bekliyoruz. İngilizi atmak borcumuzdur. Felaketimizi hazırlayan İngiliz’i yok etmek zorundayız.”, demişti.
Bayburt eski Kaymakamı, Urfa Valisi Nusret Bey, İngiliz-ermeni işbirliği sonucu, 5 Ağustos 1920 Perşembe günü, Beyazıt meydanında idam edildi.
İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık yapmıştı olan İttihad ve Terakki’nin liderlerinden Talat Paşa, Berlin’de 15 Mart 1921 Salı günü, oturduğu apartmanın yakınlarında Hardenberg Caddesinde yürürken Sogomon Tehliryan adlı faşist-ırkçı ermeni katil tarafından silahla vurularak öldürüldü. Ermeni katil yakalandı fakat Şarlottenburg Mahkemesince serbest bırakıldı. Arjantin’e giden ermeni katil, 1960’da eceliyle geberdi.
20 Aralık 1920’de, Fransa’nın başkenti Paris’te, Türkiye üzerinde emperyalist çıkarları olan Avrupalı ülkelerin desteğiyle bir kurultay düzenletildi. Bu kurultaya ermeniler, kürtler, yunanlılar katıldı ve kurultayda, “Türklere karşı ortak eylem kararı” alındı.
Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı yapmış olan Sait Halim Paşa, faşist-ırkçı ermeni katiller tarafından 6 Aralık 1921 Salı günü (Bazı kaynaklar ölüm tarihini 7 Aralık 1921 olarak veriyor), Roma’da katledildi. Türkiye’ye getirilen naaşı, Sultan Mahmud Türbesi bahçesine defnedildi.
İttihad ve Terakki’nin liderlerinden Bahriye Bakanlığı ve 4. Ordu Komutanlığı yapmış Cemal Paşa ile iki yaveri jandarma teğmeni Süreyya Bey ve bahriye binbaşısı Nusret Bey, Karakin Layayan ve Sergo Vartanyan adlı faşist-ırkçı iki Ermeni katil tarafından 21 Temmuz 1922 Cuma günü akşamı, Tiflis’te silahlı saldırı sonucu katledildi.
Cemal Paşa’nın cenazesi trenle Türkiye’ye getirildi ve Erzurum’a götürülüp Kars Kapısı’ndaki şehitliğe defnedildi.
Adli Tıp Profesörü, Şurayı Ümmet gazetesini çıkarmış olan İttihad ve Terakki’nin liderlerinden Tabip Bahaettin Şakir Bey ile Hukuk Mektebi müdürlüğü, Trabzon, Bursa ve Konya valiliği, Çorum ve Preveze mebusluğu yapmış olan Azmi Bey (Mehmet Cemal), katiller tarafından, 17 Nisan 1922 Pazartesi günü, Berlin’de katledildi.
Talat, Cemal ve Sait Halim Paşa’yı öldüren katiller, kahraman olarak tanıtıldı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında ermeni cinayet şebekelerinin ve katillerinin yaptığı bütün vahşetlerine, soykırımlarına ve ihanetlerine rağmen, Türkler, savaştan sonra ermenilere her türlü yardımı yapmışlardır.
Alman General Schellendorf Von Bronsart, bunu şöyle belirtmektedir, “Türkler, kendilerine dokunulmadığı takdirde, başka dinlerden olanlara karşı, dünyanın en hoş görülü insanlarıdır.”
Osmanlı İmparatorluğu, özellikle XVI. yüzyıldan itibaren çöküş dönemine girdikten sonra hem dışarda hem içerde son gününe kadar süren bir sıcak savaşın içinde olmuştur.
Üç kıtada, egemenliğini sürdürdüğü dönemde Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde çeşitli etnik toplulukları, dinsel inançları yaşayışları barındırmaktaydı.
Türk toplumu suskun kaldıkça, hoş görülü olunca, barış içinde bir arada yaşama düşünceleriyle iyi niyetle davranıp, hareket ettikçe Türkiye düşmanı diğer bazı faşist-ırkçı topluluklar, inadına kin ve nefret tohumlarını artırarak, bunu besleyerek sürekli saldırı yapmaktadır.
7 Ekim 2000 Cumartesi günü gecesi, “Kanal 6” Televizyonunda, yayınlanan, “Ceviz Kabuğu” programına katılan Celal Bayar Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Mehmet Çelik, “Bir kısım ermeninin Türklere yönelik kinlerini anlatan 26 bin kitap yazmış olduklarını, Türklerin ise bu konuda 26 tane bile kitap yazmadığını” açıkladı.
1973’den 1994 yılına kadar, faşist-ırkçı ermeni cinayet şebekeleri tarafından 21 ülkenin 38 kentinde, değişik türde 110 saldırı olayı oldu. 110 saldırıdan 39’u silahlı, 70’i bombalı, 1’i işgal şeklindeydi. Bu saldırılarda 48 Türk diplomat ve vatandaşı ile 4 yabancı öldürüldü. 127 Türk ve 66 yabancı uyruklu yaralandı.
Bu cinayetlerin bilinmesi önemlidir.
ABD’de Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ile Konsolos Bahadır Demir, 27 Ocak 1973’te ABD’nin Santa Barbara kentinde 77 yaşındaki faşist-ırkçı Mıgırdıç Yanıkyan adlı ermeni katil tarafından katledildi.
Avusturya’nın başkenti Viyan’da Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Danış Tunalıgil, 22 Ekim 1975 günü, büyükelçiliği basan üç katil tarafından şehit edildi.
Fransa’nın başkenti Paris’de Türkiye’nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez ile şoförü Talip yener, 24 Ekim 1975 günü, feşist-ırkçı ermeni cinayet şebekeleri tarafından büyükelçilik yakınında makam otobiline ateş açılması sonucu katledildiler.
Beyrut’ta Türkiye Büyükelçiliği Baş katibi Oktar Cirit, Hamra Caddesinde, 16 Şubat 1976’da, cinayet şebekeleri tarafından katledildi.
İtalya’nın başkenti Roma’da Vatikan Büyükelçisi Taha Carım, 9 Haziran 1977’de, cinayet şebekeleri tarafından silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
Taha Carım, “Ermeni Meselesi” hakkında bir kitap yazmış ve Ermeneliren iddia ettiği “soykırım” iddialarını belgelerle çürütmüştü.
İspanya’nın başkenti Madrid’de Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Zeki Kuneralp’in arabasına üç katil tarafından, 2 Haziran 1978 günü, ateş açıldı. Büyükelçi’nin eşi Necla Kuneralp ile emekli Büyükelçi Beşir Balcıoğlu öldürüldüler. İspanyol şoför Antonio Torres de saldırı sonucu öldü.
Hollanda’nın Lahey’de Deft Teknik Üniversitesi doktora öğrencisi ve Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Özdemir Benler’in oğlu Ahmet Benler, 12 Ekim 1979 günü, cinayet şebekelerinin saldırısı sonucu öldürüldü.
Bütün gençler ölüm yıldönümlerinde anılır. Ahmet Benler adlı genci hiç kimse şimdiye kadar andı mı?
Fransa’nın başkenti Paris’te Türkiye Büyükelçiliği Turizm Müşaviri Yılmaz Çolpan, Champ Elyees’de, 22 Aralık 1979 günü, cinayet şebekeleri tarafından öldürüldü.
Yunanistan’ın başkenti Atina’da Türkiye Büyükelçiliği İdari Ateşesi Galip Özmen’in otomobiline bir katil tarafından, 31 Temmuz 1980 günü, ateş açıldı. Galip Özmen ile 14 yaşındaki kızı Neslihan Özmen öldü, eşi Sevil Özmen ile 16 yaşındaki oğlu Kaan Özmen yaralandı.
Avusturalya’nın başkenti Sidney’de Türkiye’nin Başkonsolosu Şarık Arıyak ile koruma görevlisi Engin Sever, 17 Aralık 1980 günü, faşist-ırkçı iki ermeni katil tarafından silahla katledildi.
Fransa’nın başkenti Paris’te Türkiye Büyükelçiliği Çalışma Müşaviri Reşat Moralı, din görevlisi Tecelli Arı ve Anadolu Bankası temsilcisi İlkay Karakoç, 4 Mart 1981 günü, ermeni cinayet şebekesine bağlı iki katil tarafından, silahlı saldırıya uğradı. Reşat Moralı ile Tecelli Arı öldü, İlkay Karakoç yaralandı.
İsviçre’nin Cenevre kentinde, Cenevre Türkiye Başkonsolosluğu sekreteri Mehmet Savaş Yergüz, ermeni bir katil tarafından, 9 Haziran 1981 günü, katledildi.
Fransa’nın başkenti Paris’te Türkiye Başkonsolosluğu, 24 Eylül 1981 günü, öğle saatlerinde faşist-ırkçı ermeni cinayet şebekelerine bağlı dört ermeni katil tarafından işgal edildi. İşgal sırasında ermeni katillerin açtığı ateş sonucu Başkonsolos Kaya İnal ile koruma görevlisi Cemal Özen, ağır yaralandı. İnal ile Özen’in hastahaneye kaldırılmasına izin vermeyen ermeni katiller, üç gün önce bir çocuğu olmuş olan Özen’in ölmesine neden oldular.
Cemal Özen’i öldüren ve Ermenistan’ın başkenti Erivan’da yaşayan ermeni katil Kevork Güzelyan’ın, 15 Ekim 2000 Pazar tarihli Hürriyet gazetesinde yayınlanan açıklamasına göre, “Eylemlerinden ötürü pişmanlık duymamış, daha sonra, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde binbaşı rütbesiyle Azerbaycan Türklerine karşı dört yıl savaşmış, şimdi ise Ermenistan’la ticaret yapan Türk iş adamlarının ödenmeyen çek-senetlerinin tahsil edilmesi işleriyle uğraşıyormuş.”
İsviçre’nin Bern kentinde, Türkiye’nin Bern Büyükelçisi Doğan Türkmen’e 24 Ocak 1982 günü, cinayet şebekeleri tarafından suikast düzenlendi.
ABD’de Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan, 28 Ocak 1982 günü, ermeni cinayet şebekelerine bağlı iki katil tarafından silahlı saldırı sonucu şehit edildi.
Kanada’nın Ottowa kentinde, Ottowa Türkiye Büyükelçiliği Ticaret Ataşesi Kani Güngör, 8 Nisan 1982 günü, üç terörist tarafından düzenlenen silahlı saldırı sonucu ağır yaralandı.
ABD’nin Boston kentinde, Türkiye’nin Boston Fahri Başkonsolosu Orhan Gündüz, 4 Mayıs 1982 günü, bir katilin silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
Portekiz’in başkenti Lizbon’da Türkiye Büyükelçiliği İdari Ataşesi Erkut Akbay ve eşi Nadide Akbay, 7 Haziran 1982 Pazartesi günü, evlerinin önünde bir katilin silahlı saldırı sonucu şehit edildi.
Hollanda’nın Rotterdam kentinde, Türkiye’nin Rotterdam Başkonsolusu Kemalettin Demirer, 21 Temmuz 1982 günü, katillerin silahlı saldırısına uğradı. Demirer, yara almadan kurtuldu.
7 Ağustos 1982 günü, cinayet şebekelerine bağlı iki katil, Ankara Esenboğa Havaalanı’nı bastı, salonda bulunan yolculara ateş açıp, el bombası attı. 6 Türk ile 3 yabancı uyruklu kişi öldü. 82 kişi yaralandı.
Kanada’nın Ottowa kentinde, Türkiye’nin Ottowa Büyükelçiliği Askeri Ateşesi Hava Kurmay Albay Atilla Altıkat, cinayet şebekeleri tarafından, 27 Ağustos 1982 günü, yapılan silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
Bulgaristan’ın Burgaz kentinde Başkonsolosluk İdari Ataşesi Bora Süelkan, evinin girişinde, 9 Eylül 1982 günü, cinayet şebekeleri tarafından yapılan silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
Portekiz’in başkenti Lizbon’da Türkiye’nin idari ateşesi Erkut Akbay ile eşi Nadide Akbay, 8 Ocak 1993 günü, faşist-ırkçı ermeni katillerin silahlı saldırısı sonunda şehit oldular.
Yugoslavya’nın Belgrad kentinde, Türkiye’nin Belgrad Büyükelçisi Galip Balkar, Yugoslavya Dışişleri Bakanlığı’na giderken faşist-ırkçı iki ermeni katil tarafından, 9 Mart 1983 günü, silahlı saldırıya uğradı. Büyükelçi Balkar ile bir Yugoslav öğrenci öldü, makam şoförü Necati Kaya, göğsünden yaralandı.
Ermeni katil Mıgırdıç Madaryan, 15 Haziran 1983 günü, İstanbul’da Kapalıçarşı’da halkın üzerine otomatik silahla ateş açıp, el bombası attı. Yusuf Alper ile Murat Alptekin, öldü, 21 kişi yaralandı.

Belçikanın Brüksel kentinde, Türkiye’nin Brüksel Büyükelçiliği İdari Ataşesi Dursun Aksoy, iki katil tarafından, evinin yakınlarında, 14 Temmuz 1983 günü, silahlı saldırı sonucu şehit edildi.

Fransa’nın başkenti Paris’te Türk Hava Yolları (THY)’nın Orly Havaalanı’ndaki yolcu ve bagaj işlem bürosu önüne katiller tarafından bırakılan bir valiz içindeki patlayıcı maddelerin, 15 Temmuz 1983 günü, patlaması sonucu ikisi Türk, dördü Fransız, biri ABD’li ve biri de İsveçli sekiz kişi öldü. Olayda 28’i Türk, 60 kişi yaralandı.
Portekiz’in başkenti Lizbon’da, Türkiye’nin Lizbon Büyükelçilik binası cinayet şebekesi ve katiller tarafından 27 Temmuz 1983 günü, işgal edildi. Büyükelçilik müsteşarı Yurtsev Mıhçıoğlu’nun eşi Cahide Mıhçıoğlu, şehit edildi. Yurtsev Mıhçıoğlu ve oğlu Atasay Mıhçıoğlu, yaralandı.
Katiller, 28 Mart 1984 günü, İran’ın başkenti Tahran’da Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliğine silahlı saldırıda bulundu. Askeri ateşe yardımcısı İsmail Pamukçu ile Baş Katip Servet Öktem, yaralandı.
Cinayet şebekeleri ve katiller, 15 Nisan 1984 günü, Tahran’daki İdari Ateşe İbrahim Özdemirci’ye silahlı saldırıda bulundu.
Avusturya’nın başkenti Viyana’da Türkiye’nin Viyana Büyükelçiliği Çalışma Müşaviri sosyal Yardımcısı Erdoğan Özen, cinayet şebekeleri tarafından otomobiline konmuş olan bombanın, 20 Haziran 1984 günü, patlaması sonucu şehit oldu.

Cinayet şebekeleri ve katilleri, 19 Kasım 1984 günü, Viyana’daki Birleşmiş Milletler Sosyal Kalkınma ve İnsancıl İşler Merkezi Direktör Yardımcısı Enven Ergun’a silahlı saldırı düzenleyip şehit ettiler.

Üç silahlı terörist, 12 Mart 1985 günü, Kanada’nın Ottawa’da Türkiye’nin Ottawa Büyükelçiliğine silahlı saldırıda bulundu. Büyükelçi Coşkun Kırca yaralandı, Kanadalı güvenlik görevlisi öldürüldü.

Avusturalya’nın Melburn’daki Türkiye Başkonsolosluğu’na cinayet şebekeleri tarafından 23 Kasım 1986 günü, yapılan bombalı saldırı yapıldı.
Yunanistan’ın başkenti Atina’da Türkiye Büyükelçiliğinin servis aracına yol kenarına park etmiş bir otomobilden uzaktan kumandayla bombalı saldırıda bulunuldu. Maslahatgüzar Deniz Bölükbaşı ile İdare Ateşe Nilgün Keçeci yaralandılar. On kadar araç tamamen tahrip oldu.

Yunanistan’ın başkenti Atina’da Türkiye’nin Basın Müşaviri Çetin Görgü, 7 Ekim 1991 günü, cinayet şebekeleri tarafından silahlı saldırı sonucu şehit edildi.

Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de Türkiye’nin Budapeşte Büyükelçisi Bedrettin Tunabaş’ın bindiği araca, 19 Aralık 1991 günü, silahlı saldırı düzenlendi.

Türkiye’nin Bağdat’taki İdare Ateşesi Çağlar Yücel, 11 Aralık 1993 günü, cinayet şebekeleri tarafından silahlı saldırı sonucu Bağdat’ta şehit edildi.

Yunanistan’ın başkenti Atina’da Türkiye Büyükelçiliği Müsteşarı Ömer Haluk Sipahioğlu, cinayet şebekeleri tarafından silahlı saldırı sonucu, 4 Temmuz 1994 günü, şehit edildi.

Faşist-ırkçı Ermeni katiller ile cinayet şebekelerinin yaptığı cinayet, katliam ve soykırımları ABD’de ve Avrupa’da onaylayan ve Türkiye’ye karşı kullanan çevreler var.

Sadece şöyle bir soru aklıma takılıyor? Başka bir ülkenin başbakanı, içişleri bakanı, denizcilik bakanı, 46 tane diplomatı faşist-ırkçı ermeni cinayet şebekeleri tarafından silahlı, bombalı saldırılar sonucunda öldürülse o ülkenin devlet yönetimi ve vatandaşlarının tepkisi ne olurdu acaba?

Osmanlı arşivleri açılmıyor iddiası yapılıyor. Osmanlı arşivlerinin tasnif edilen bölümleri açık ve isteyen yararlanıyor. Bir çok belge aynen yayınlandı.
Arşivlerin açılmadığını söyleyenlere şunu sormak lazım: Ermeni arşivleri açık mı acaba? Kesinlikle açık değil. Cinayet, yağma, katliamla ilgili olarak öncelikli olarak İngiliz, İtalyan, Almanya, Ermenistan, ABD, Rusya, Yunanistan, Fransız arşivlerine bakılmalı. Bu konularda o ülkelerde açıklanmasına izin verilmeyen çok belge vardır.

ABD’nin “Kızılderililer” ile “siyah derili” insanlara uyguladığı soykırım dünya tarihinin çok kötü bir parçasıdır. Japonya’nın Hiroşima kentine atılan atom bombası bir ırkın yokedilmesini amaçlamıştır. Ayrıca, çok yakın Vietnam ve Irak örneği var.
Ermenistan’ın Azerbeycan Karabağı’nda Azerbeycan Türklerine yönelik giriştiği uygulama tam bir katliam ve soykırımdı.
Ermenistan, halen Azerbaycan topraklarından yüzde yirmibeşini işgal altında tutmaktadır. Ayrıca Ermenistan’da, “Soykırım Anıtı ve Enstitüsü” vardır, ve bu enstitü, Türklere yönelik faşist propaganda yapmaktadır.
Faşist-ırkçı Ermenilerin söylediklerini çürüttüğü ve iddialarının doğru olmadığını kanıtladığı için ABD’li tarihçi, Princeton Üniversitesi öğretim üyesi Bernard Lewis, 17 Mayıs 1995’de, Paris 1. Asliye Mahkemesi’nde yargılanmış, 21 Haziran 1995’de mahkum edilmişti.
Fransa’da; demokrasi ve düşünce özgürlüğünün olduğu iddia edilen Fransa’da, “Ermeni soykırımı yoktur” demek suçtu(!).
Bu karar ve yargılama, bilim ve düşünce özgürlüğü açısından yüz kızartıcı bir durum olduğu gibi hukuk açısından da tam bir rezalettir.
Profesör Stanford J. Shaw ile eşi Ezel Kural Shaw, ermeni cinayet şebekeleri tarafından ölümle tehdit edildi, Los Angeles Üniversitesi’nde ders vermesi engellendi, evlerine baskın düzenlendi, evrakları çalındı, bomba atıldı. Prof. Stanford Shaw ile Prof. Ezel Kural Shaw’un bilimsel çalışma özgürlüğü engellendiği gibi ayrıca ölümle tehdit edildi.
Fransa’nın diğer uluslara yaptığı soykırım ve katliamlara şimdilik değinmesek bile yakın dönemde Cezayir’de açıkça bilinen 1,5 milyon Cezayirliyi katletmesi soykırımların en başında gelir. Cezayir’de açıkça dile getirilen bu 1,5 milyon katliamın dışında Fransa, gizli olarak da 1,5 milyon Cezayirliyi katletmişti. Şu vurgulunmalı. Hitler’i bile bu konuda gölgede bırakmışlardır.
Fransa, Cezayir’de açık ve gizli olarak 3 milyon kişiyi katletti. Bu soykırım değilde nedir?
Fransa’nın 1994 yılından başlayarak (Belçika’nın da katkılarıyla) Ruanda’da yaptığı 1 milyona yakın kişinin katliamı, soykırımı neden dile getirilmiyor?
Fransa’nın 2004 yılında, Batı Afrika’daki Fildişi Sahili’nde yaptığı katliam ve soykırım neden dile getirilmiyor?
Fransa’nın yaptığı bu soykırımları neden kimse sorgulamıyor, dile getirmiyor, hiç hesap sormuyor?
İngiliz tarihçi Andrew Mango, 25 Eylül 2000 Pazartesi günü, Washington’da yaptığı açıklamada, “Girit’e, Yunanistan’a, Bosna’ya soykırım diyen yok” diyerek, ABD ve Avrupa’nan bazı ülkeleri tarafından yapılan ikiyüzlülüğü dile getirmişti.
ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya ve Yunanistan’ın yaptıkları soykırımlar ayrı bir yazı konusu olduğu için şimdilik yazmıyorum. Zamanı gelince o soykırımlar da yazılacak, dile getirilecek.
Bunun için bazı kimselerin cesareti yok ama bazı insanların cesareti var.
Konu Hakkinda Yararlanilan Bazi Kaynaklar:
1- Türkçe-İngilizce ve Almanca Web Sitesi: www.ermenisorunu.gen.tr
2-Eylül, Ekim, Kasım 2000 tarihli Akşam, Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet, Radikal, Sabah, Star, Türkiye, Yenibinyıl gazeteleri,
3- Gültekin Ural, Ermeni Dosyası, Kamer Yayınları, İstanbul, 1998,
4- Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, dört cilt, Atatürk Kültür-Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1993,
5-Trandafir G. Djuvara, Türkiye’nin Paylaşılması Hakkında Yüz Proje (1281-1913), Gündoğan Yayınları, Ankara, Şubat 1999,
6- Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları Tarihi, iki cilt, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1994,
7- Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Ankara, 1994,
8- Bilal N. Şimşir, Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınları, Ankara, ikinci basım, Nisan 1985,
9- İlhan Akbulut, Devlet Terörizmi ve Ülke Bölücülüğü, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1998,
10- Yılmaz Altuğ, Terörün Anatomisi, Altın Kitaplar Yayınları, İstanbul, Mart 1995,
11- Georges de Maleville, 1915 Osmanlı-Rus Ermeni Trajedisi, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul,
12- Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu (E), Askeri ve Siyasi Anılarım, cilt:1, 1928-1965, Kastaş Yayınları, İstanbul, Nisan 1999,
13- Yusuf Hikmet Bayur, Ermeni Meselesi, iki cilt, Cumhuriyet Gazetesi Kitapları, İstanbul, Haziran 1998
14- Taner Akçam, Ermeni Tabusu Aralanırken-Diyalogdan Başka Bir Çözüm Yolu Var mı?, Su Yayınları, İstanbul, Ağustos 2000,
15- Stanford J. Shaw-Ezel Kural Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, iki cilt, E Yayınları, İstanbul, ikinci baskı, 1994,
16- Mine G. Saulnier, Bernard Lewis Davası-Bir Tarih Yargılanıyor, Milliyet, 3-4 Haziran 1995,
17- Lobi Bilimi Yendi, Milliyet, 10 Ekim 2000,
18- Fransız Katliamı Sorgulanıyor, Cumhuriyet, 6 Haziran 1998,
19- Mustafa Müftüoğlu, Yakın Tarihimizde Siyasi Cinayetler, iki cilt, Yağmur Yayınları, İstanbul, ikinci baskı, 1977,
20- Mahmut İhsan Özgen, Ermeni Terörü ve Arkasında Gizlenen Güç, Tercüman, 3 Temmuz 1981 (1),
21- Emin Pazarcı, Soykırım Yalanı’nın Gerçek Yüzü, Akşam, 26 Eylül 2000 (1),
22- Serdar Uyan, Ermeni Yalanı, Türkiye, 25 Eylül 2000 (1),
23- Ermeniler Prof. Shaw’u Öldürme Kararı Aldılar, Milliyet, 12 Şubat 1982,
24- 6 Soruda Ermeni Sorunu, Hürriyet, 16.10.2000,
25- Orhan Birgit, Sevr Paranoyasından Söz Edenler Okusunlar, Cumhuriyet, 6.10.2000,
26- Osman Nuri Kurt, Karadeniz’de Ermeni Vahşeti, Bozkurt, Temmuz 1973, sayı: 10,
27- Adem Rıza Yanyalı, Büyük Katliam (Ermenilerin Türk Soykırımı Hakkında), Bizim Anadolu, 2.4.1970 (1),
28- Emin Çölaşan, Aferin Sana Fransa, Hürriyet, 9.11.2000,
29- Baklayı Çıkardılar/ İşte Şer Haritası, Hürriyet, 22.11.2000,
30-Doğan Uluç, Türklere Düşmanlık Gına Getirdi, Hürriyet, 25.8.2002,
31-Hasan Demir, Türkiye’de Türklere de Hürriyet, Yeniçağ, 5.5.2004,
32- Muharrem Sarıkaya, Türk Olmak da Uğraşmak da Zor, Sabah, 12.12.2004,
33- Özdemir İnce, Doğu Sorunu ve Büyük Güçler, Hürriyet, 31.5.2003,
34- Philipp Haas, Azınlık Haklarını Verin Gelecek Sermayeyi Görün, Sabah, 18.6.1999,
35- Hasan Pulur, Fransız Madalyasından Daha Az Türk’e, Milliyet, 24.10.2004,
36- Zeynel Lüle, AB’de En Irkçı Ülke Yunanistan, Hürriyet, 21.3.2001,
37- Türklüğü Sövmek Moda mı?, Cumhuriyet, 28.9.2000,
38- Süheyl Batum, Uygar Dünya ve Soykırım (Fransa’nın Ruanda’da yaptığı soykırım hakkında), Vatan, 9.4.2004,
39- Ruhat Mengi, AB’nin Tartışılabilir Demokratlığı, Vatan, 27.10.2004,
40- Ruhat Mengi, O Gün ve Bugün Benzerlikler, Vatan, 28,10,2004,
41- Türkkaya Ataöv, Kızılderililer ve Türklük, Cumhuriyet, 23.3.2000




..

21 Mart 2015 Cumartesi

PKK ASALA Terör Örgütü ve Tüm Gerçekler,




PKK ASALA Terör Örgütü ve Tüm Gerçekler,


Pkk aslında Ermeni terör örgütü Asala nın bir uzantısı olduğu gerçeği artık kamuoyunda iyiden iyiye konuşulmaya başlandı. Peki Asala ne, PKK kim amaçları neler….Kürt ve Türklerden beklentileri neler.Türkiye’yi nasıl bir oyunun içine sokmaya çalışıyorlar. İşte her vatandaşımızın bilmesi öğrenmesi gereken gerçekler ilk kez FİB Haber de… Mutlaka okumalısınız ve bu gerçekleri bilmelisiniz.



PKK ASALA Terör Örgütü ve Tüm Gerçekler

Pkk aslında Ermeni terör örgütü Asala nın bir uzantısı olduğu gerçeği artık kamuoyunda iyiden iyiye konuşulmaya başlandı. Peki Asala ne, PKK kim amaçları neler….Kürt ve Türklerden beklentileri neler.Türkiye’yi nasıl bir oyunun içine sokmaya çalışıyorlar. İşte her vatandaşımızın bilmesi öğrenmesi gereken gerçekler ilk kez FİB Haber de… Mutlaka okumalısınız ve bu gerçekleri bilmelisiniz.


        VARAN 2 - FİB HABER
Pkk’lıların Aslında Ermeni Kürtlerin İse Esasında Türkmen Olduğunu Biliyor muydunuz…
Türkiye üzerinde oynanan oyunlar ve gizli planlar şüphesiz ülkemizde haçlı zihniyetinden günümüze kadar gelmektedir…
ASALA'nın ardındaki sır
Türkiye bir ağaçtır. Gürlediği zaman budanacak, ölmeye yüz tuttuğu zaman da sulanacak.Eğer Amerika, Avrupa, eski Sovyetler, şimdiki Rusya, Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçerlerse Türkiye'deki terör bıçakla pastayı kesmiş gibi biter. Eğer emellerinden vazgeçmezlerse, ASALA biter, PKK başlar, PKK biter, ASALA başlar... "
Aslında bize unutturulmuş yada unutturulmaya çalışılan tarihimiz o kadar önemli gerçekleri içerisinde barındırıyor ki.
Dünü olmayanın yarını da olmaz. Dünü unutursak yarına güvenle asla bakamayız.Bu yüzden bu konuyu tarihsel zincirlerin birer halkası olarak değerlendirmeliyiz.Dün ne oldu bugün ki yaşananların gerçekte sebepleri nelerdir sorularına her zaman tarih ışık tutacaktır.
Bizde konumuzu fazla değil bundan 4 sene öncesine gidiyoruz. Yıl 2008 ve Kayseri de bir sempozyumda o dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun açıklamalarına götürüyoruz.Halaçoğlu’nun o açıklamaları o dönemde ortalığı kasıp kavurmuştu. Sırada yeni tezler var.Peki Halaçoğlu ne söylemişti gelin isterseniz önce bir hatırlayalım:
“ Halaçoğlu’nu doğrulayan Prof. Salim Cöhce, “Türkiye’de Araplaşan binlerce Ermeni var.” diyor.”
Prof. Halaçoğlu, o gün Kayseri’de şu sözleri sarf etmişti : “Müslümanlığı kabul etmiş ve kendisini Türk olarak kabul etmiş insanlar gelip Anadolu’ya yerleşmiştir. Dolayısıyla bunları bir mozaik olarak kabul etmek, farkına varmadan ülke içerisinde de birtakım gruplaşmalara neden olmaktadır. Bu konuda özellikle siyasetçilerin çok dikkatli olması gerekir. Araştırmalarımızda Kürt diye bildiğimiz insanların aslında yapısal olarak ‘Türkmen asıllı’ olduğunu, ‘Kürt-Alevi’ olarak bilinen vatandaşların ise ‘Ermeni kökenli’ olduğunu gördük. Ülkeyi bölmeye çalışan TİKKO ve PKK terör örgütlerinin içinde yer alan insanların birçoğu Ermeni dönmesi Kürtlerden oluşuyor. TİKKO ve PKK hareketi bizim bildiğimiz gibi Kürt hareketi değildir.”
Özellikle dış mihrakların beslediği bazı emellerine ulaşmak için ermeni gizli örgütü Asala ile başlayan serüven bu günlerde pkk ile devam ediyor. Pkk leşleri içinde ermeni Asala’nın bozguna uğraması ile
AKSİYON GÜNDEME GETİRMİŞTİ
Halaçoğlu’na en büyük tepki Alevi ve Kürtlerden geldi; daha sonra bazı aydınlardan… Bunun üzerine ikinci bir açıklama yapma gereğini duydu TTK Başkanı: “Bütün Kürtler Türkmen’dir ya da bütün Alevi Kürtler, Ermeni kökenlidir demedim. Bu oran Kürtlerin yüzde 30’u kadardır… 1915’te sürülmemek için Müslümanlığa geçen Ermenilerin sayısı 1920’lerde 100 bin kadardı... 1936-37 yıllarında ise devlet bu kişileri ev ev tespit etmişti. Listeler elimde. Devlet isterse açıklarım…”
Bu ‘resmî’ ifadelerle birlikte, öteden beri söylenen; ancak pek dillendirilmeyen “içimizdeki Ermenilerin” varlığı da ‘resmen’ deşifre edilmiş oldu. Zaten tartışmalar da daha çok bu noktaya kilitlendi. Kürt-Alevilerin önemli bir kısmının “Ermeni dönmeler” olduğunun söylenmesi de önemli bir husus. Aslında Aksiyon dergisi bu konuyu daha önce gündeme getirmiş, sesiz bir tartışmanın ve bir sorgulamanın başlamasına öncülük etmişti. Dergimizin 577. sayısına kapak olan “Anneannem bir Ermeniydi” ve 634. sayıdaki “ Cinayet Kripto Ermeniler için milat” haberleri önemli bir kaynak olarak kayıtlara geçmişti. Ermeni gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra Aksiyon’a konuşan İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salim Cöhce, Halaçoğlu’nun yeni gündeme getirdiği konuyu o tarihlerde şöyle özetliyordu: “Türkiye’de kendini gizleyen 80 ila 100 bin civarında Ermeni var… Ermeniler daha çok Kürt ve Alevilerin içinde gizlendiler.”
AMERİKALILAR DA DOĞRULUYOR
Prof. Dr. Salim Cöhce bu kez başka bir tezi gündeme getiriyor: Türkiye’de Araplaşan binlerce Ermeni var.” Prof. Cöhce, “Yusuf Halaçoğlu’nun söyledikleri doğrudur ve yeni bir şey değildir. Bilinen; ancak kimsenin açıklamadığı şeylerdir.” diye başlıyor söze. Bu konuda kendilerinin artık birtakım “yeni açıklamalar” yapması gereğine işaret eden Cöhce şöyle konuşuyor: “Kripto Ermenilerle ilgili yıllardır sürdürğümüz çalışmalarda bu konuları daha önce gündeme getirmiştik. Bunlar bizim uydurduklarımız değil. O tarihlerde Amerikalı temsilcilerin kayıtlarında da bunlar var. Erzurum’da 500 bin Ermeni’yi Kürtler sakladı. Aynı şekilde Tunceli’de 50 bin Ermeni yine buradaki Aleviler tarafından saklandı. Kürt Aleviler bunlardır. Varto ve Hınıs’ta da aynı durum olmuştur. Birçok yerde bu var. 1841-1863 tarihleri arasında Amerikan misyonerlerin yaptığı araştırmalar var. Etnik ve dinî kökene dayalı bir çalışma bu. Burada kim kimdir, nedir tespit ediliyor. Hatta Amerikalılar bu amaçla Atatürk Üniversitesi’nin Van’da kurulmasını istiyorlar. Daha rahat araştırmalar yapmak için. Ancak Demokrat Parti üniversitenin Erzurum’da kurulmasını sağlıyor.”
Sadece Ermenilerin Kürt-Alevi olmadığını veyahut Kürtleşmediğini vurguluyor Prof. Dr. Salim Cöhce: “Binlerce Ermeni aynı zamanda Araplaştı. Siirt, Hatay, Urfa, Mardin gibi yerlerde yaşayanlar, kendilerini Arap kimliği içinde gizlediler. Bunlar bugün Arapça konuşuyor ve kendilerini dışarıya Arap olarak gösteriyor. Tehcire Gregoryan Ermenileri tâbi oldu. Protestan ve Katolik Ermeniler bundan çok az etkilendi.” Prof. Cöhce, Araplaşan Ermenilerle birlikte “Süryanileşen Ermenilerin” de olduğunu sözlerine ekliyor.
TERÖR ÖRGÜTLERİNDEKİ GİZLİ ERMENİLER
TTK Başkanı Prof. Halaçoğlu’nun dikkat çektiği diğer bir nokta ise TİKKO ve PKK terör örgütlerinin içinde yer alanların birçoğunun “Ermeni dönmesi Kürtler” olduğuydu. Tartışma, bu sözler üzerine daha da alevlendi. Peki Halaçoğlu haklı mıydı?
Türkiye’nin terör tarihinde gizli veya Kripto Ermenilerin olduğu, terör örgütlerinde de Türkiye karşıtı Ermenilere büyük sempati duyulduğu bir gerçek. Bölücü Ermeniler en fazla PKK içerisinde yer aldı. İmralı’da tutuklu bulunan teröristbaşı Abdullah Öcalan, ikinci kez devlet başkanı seçilmesi sonrasında Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan’a 10 Nisan 1998’de gönderdiği mektupta, 1915 tehcirini soykırım olarak tanıdıklarını bildiriyordu. Öcalan’a göre Ermeni soykırımı, Hitler’in Yahudi soykırımı için de önayak olmuştu. Aynı şekilde PKK’ya yakınlığıyla bilinen Avrupa’daki sözde “Kürdistan Parlamentosu” da Nisan 1997’de aldığı bir kararla Ermeni tehcirini “soykırım” olarak tanımıştı. Kararda ilginç bir şekilde, Hamidiye Alayları ile korucu sistemi arasında bağlantı kurulup, günümüzde de Kürtler ve Aleviler’e yönelik “soykırım” yürütüldüğü iddia edilmişti.
PKK içerisinde yer alan “Ermeni dönmeler” ve “gizli Ermeniler” ile örgüt arasında sıkı bağ bulunuyor. PKK Başkanlık Konseyi üyesi Nuriye Kespir, Merkez Komite üyeleri Bekir Bakırcıoğlu ve Musa Haciyav’ın da sözü edilen Ermenilerden olduğu biliniyor.
ÖCALAN-TİKKO-ASALA BAĞLANTISI
TİKKO’daki Ermeniler ile PKK arasındaki bağlantı, karşılıklı menfaat ilişkisine dayanıyor. Ermeniler terör örgütü mensuplarına yardım ettiği gibi, militanlar da Ermenilere yardım ediyor. Bu anlamda bir dönem faaliyette olan ASALA ile PKK ilişkisi bir tesadüf değil. Adapazarı’nda öldürülen uyuşturucu kaçakçısı Behçet Cantürk, ASALA konusunda ön plana çıkan bir isim. Diyarbakır Lice nüfusuna kayıtlı Cantürk’ün annesi, Hatun Demirciyan isimli bir Ermeni. Cantürk’ün yasadışı yollardan elde ettiği paraları önce ASALA, sonra PKK’ya aktardığı, PKK’nın kaçırdığı uyuşturucuyu dünya piyasalarına pazarladığı ileri sürülmüştü. Abdullah Öcalan İmaralı’da görülen duruşmasında ASALA ile 1980’lerde birlikte hareket ettiklerini ve toplantı düzenliklerini aktarıyor. Amerika’da yayımlanan Armenian Struggle dergisinde 1985’te çıkan bir makalede de ASALA yandaşlarının şu ifadelerine yer veriliyor: “Türk askerlerine karşı Kürt kardeşlerimizle omuz omuza verdiğimiz mücadelede bir üst düzey militanımızla 22 savaşçımızı yitirdik. Kürt kardeşlerimizle beraber silahlı mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir. Şimdilik toparlanmak için daha geri mevzilere çekileceğiz; ancak bir süre sonra Kürt savaşçılarla eylemlerimizi Anadolu’nun içine kadar taşıyacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.”
SOL TERÖR İÇİNDEKİ KRİPTO ERMENİLER
Tıpkı PKK’da olduğu gibi birçok sol örgütte de lider seviyesinde Ermeniler var. Türkiye Komünist Partisi-Marksist/Leninist (TKP/ML)’nin askerî kanadı olarak ortaya çıkan terör örgütü TİKKO’da çok sayıda Ermeni’nin varlığı dikkat çekiyor. Ermeni-Hıristiyan Garbis Altınoğlu, TKP/ML örgütünün teorisyenliğini ve genel sekreterliğini yaptı. TİKKO’ya yakın internet sitelerinde hâlâ yazıları yayımlanıyor. 1946 doğumlu Garbis Altınoğlu, Boğaziçi Üniversitesi İş İdaresi Bölümü mezunu. Babası Ohannes Altınoğlu da 1957’de Amasya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile İslam olan dinini Hıristiyan olarak değiştirmiş.
Ermeni asıllı bir diğer TİKKO mensubu ise Orhan Bakır (Armanek Bakırcıyan) idi. Bakırcıyan, 12 Eylül öncesi İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde okurken arkadaşı Hrant Dink ile birlikte Surp Haç Lisesi’nde belletmen olarak görev yapıyordu. Bakırcıyan daha sonra Hrant ve arkadaşı Stefan ile sol örgütlere katılma kararı aldı. Ancak Ermeni oluşları işlerini zorlaştırmasın diye Hırant, Fırat; Stefan, Murat; Armanek ise Orhan adını aldı. Dağa çıkan ve sonraki yıllarda Ali Ağa koduyla Tunceli ve civarında terör estiren Armanek, nam-ı diğer Orhan, o bölgedeki gizli Ermenilerle temas kurmayı başardı. 1978’de askerî bir operasyon sırasında öldürüldü. 1988’de İzmit yakınlarında bir TİKKO evini basan güvenlik güçleri, Ermeni asıllı Türk vatandaşı Manvel Demir’i yaralamış; ancak Manvel kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Demir, Ömer kod adıyla TKP/ML’nin İstanbul İl Sekreterliği görevini yürüttü. TİKKO’nun Zeytinburnu sorumlusu Aziz Demirel de Ermeni asıllı idi.
KÜRT İSYANLARINDA DA VARLAR
Ermeniler ile isyancı Kürtlerin ilişkisi bazı bölgelerde belirgin olarak ortaya çıkıyor. Tunceli, Hozat, Ovacık, Çemişgezek, Mazgirt, Pülümür, Elazığ, Tercan, Dicle, Erzincan ve Sivas bu yerleşim yerlerinin başında geliyor. Bunda tehcir sırasında yaklaşık 20 bin kadar Ermeni’nin, Alevi ve Alevi Kürtlerin yaşadığı sarp dağlarla çevrili Dersim aşiretlerine sığınması etkili oldu. Buradaki Ermeniler daha sonra civara yayılarak biraz da intikam hissiyle Kürt isyanlarında aktif görev aldı. Dersim İsyanı’nın başlamasına bir Ermeni start verdi. Ermenilerin isyancı Kürtlerle bağlantısı günümüzde hâlâ birçok noktada esrarını koruyan Ağrı ve Dersim isyanlarında belirgin şekilde karşımıza çıkıyor. Ağrı isyanı için Ermeni Taşnak örgütünün bir temsilcisinin Ağrı’ya geldiği biliniyor. Zilan Kürtleri arasında iyi tanındığı için “Ermeni Zilan” lakabını alan Ardeşir Muradyan, isyanın silahlı kanadı komutanları arasında yer alır. 1937’de Dersim isyanının fitilini de Kahmut Köprüsü’nü yakan Ermeni asıllı Demirci Mustafa ateşler. Demirci Mustafa Ateş, 1993’te 84 yaşındayken asıl dini olan Hıristiyanlığa döner. Tunceli merkez nüfusuna kayıtlı Mustafa Ateş 1979’da ismini Marcelo, dinini de Hıristiyanlık olarak değiştirir; ancak 1992’de tekrar İslamiyet’e geçer.
BAZI İLLERDEKİ KRİPTO ERMENİLER
Şehir Kripto Ermeni sayısı ve ‘resmî’ durumu
Diyarbakır Bin aile (Kürt, Süryani ve Alevi)
Malatya 3 bin 655 aile (Kürt-Alevi)
Kayseri 5 bin aile (Türk)
Elazığ Bin aile (Kürt, Alevi)
Van 4 bin aile (Kürt)
Tunceli 2 bin aile (Kürt-Alevi)
Şanlıurfa 3 bin 500 aile (Kürt, Arap)
Siirt 1200 aile (Arap, Kürt-küçük bir kısmı)
Hatay 1100 aile (Arap)
Bitlis 200 aile (Kürt)
Erzurum 3 bin aile (Kürt, Alevi, Türk-küçük bir kısmı)
Erzincan 1300 aile (Alevi, Kürt)
Sivas 2 bin aile (Kürt, Alevi)
Mardin 1500 aile (Arap)
K.Maraş 3 bin aile (Kürt, Alevi)
Adıyaman 1600 aile (Kürt)
Adana 2 bin aile (Kürt, Arap, Alevi)
* Bu veriler değişik kuruluş ve araştırmacıların devam eden çalışmalarından alınmıştır. Sayılar, tespit durumuna göre değişime açıktır.
KÜRT YAZAR ÜMİT FIRAT: ERMENİLEŞEN KÜRTLER DE VAR
“Profesör Halaçoğlu’nun açıklamaları Türk Tarih Kurumu tezinin ve Güneş Dil Teorisi’nin iflası anlamını da taşıyor. Bu teze göre herkes Türk soyundan geliyordu. Afet İnan gibilerin çalışmaları artık rafa kaldırılıyor. Halaçoğlu’nun söylediği Ermenilerin, Kürt Alevi olması, Kürtleşmesi doğaldır ve doğrudur. Kendilerini kurtarmak için öyle göstermişler ve zamanla benimsemişler. Tersi bir durum söz konusu; Kürtlerin bazıları da Ermeni olmuştur. Batı’da da değişenler oldu. Türkiye’de herkesin dosyası vardır. Bu bilgiler devletin elinde. Ama bazıları aleyhte kullanıyor. Bu doğru bir çıkarım değil. Devlet kimin ne olduğunu çok iyi biliyor. Alparslan Türkeş için Van’dan göçen bir Ermeni ailesinin çocuğu dediler. Siyasette bu kullanıldı. Başkaları için de çok yakıştırmalar oldu. Çevremizde yakın akrabamızda geçmişte Ermeni genç kızlarla evlenenler oldu. Kızlar Müslüman olmak zorundaydı. Bu Ermeniler Ermeni olduklarını gizlediler. Ancak ortam yumuşayınca özlerine sahip çıktılar. Benim babaannem, anneannem bir Ermeniymiş demeye başladılar. Ben Kığlılıyım (Bingöl) demeye çekiniyordum. Benim mensup olduğum Kığlı ilçesi ve onun çevresindeki yerleşim yerlerinde pek çok ailede Ermeni gelinler vardır. Benim kuzenimin de anneannesi Ermeniydi.”
İşte bu açıklamalar aslında ortada oynana oyunun en açık realitesidir.Zira yapılan araştırmalar Asala ile başlayıp pkk tikko gibi farklı isimlerde devam eden bir takım terör örgütü grupların temelinin aynı olduğunu gösteriyor.Yine bu önemli araştırma aslında Kürtlerin bir Türk
Son Asala örgütüyle amacına ulaşamayan ve hüsrana uğrayan ermeni terör örgütü grubunun, Ermenilerin intikam ve sinsi oyunları nedeniyle Kürt savunuculuğu rolüyle pkk adıyla kurdukları yeni terör örgütüyle “Türk-Kürt” kardeşliğini dünden bugüne bozmaya ve yıkmaya çalışmışlardır.
Sinsi oyunun birer parçası olarak özellikle cahil Kürt vatandaşlarımızı kendi emelleri için kullanırlarken yine cahil Türk vatandaşlarımıza da ara bozucu nefret ve nifak tohumları atmaya çalışmışlardır.
ASALA-PKK el ele
Ermeni terör örgütü ASALA'nın, terör örgütü PKK ile ortak hareket ettiği ortaya çıkması da aslında bir çok şeyi tüm gerçekliği ile ortaya koymaya yetiyor.
Asala örgütü Nedir? Amacı Nedir…
ASALA (İngilizce: Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia tamlamasının kısaltmasıdır; Ermenice: Հայաստանի ազատագրության հայ գաղտնի բանակ Hayastani Azatagrut'yan Hay Gaghtni Banak) veya tam adı ile Ermenistan'ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu, 1973 ve 1985 yılları arasında, Türkiye dahil 16 farklı ülkede Türk ve diğer mülki ve diplomatik hedeflere karşı terör eylemlerinde bulunmuş solcu ve aşırı milliyetçi Ermeni terör örgütü.
Bir çok kaynaklarda (kimi tarafsız kaynaklar da dahil olmak üzere) terör örgütü olarak nitelendirilmektedir. 1980-1990 yıllarında ABD'nin terör örgütü listesinde de yer almaktaydı.
Tarihi
1975 yılında Lübnan İç Savaşı esnasında, Beyrut şehrinde, sempatizan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin yardımı ile Agop Agopyan tarafından kurulmuştur. Agopyan'a göre, örgütün temel amaçları Ermeni ilkesininin dünya kamuoyuna tanıtılması ve yurtdışı Ermeni toplumunda milliyetçi duygunun yükseltilmesi olmuştur. ASALA özellikle bağımsız bir Ermenistan kurmak, Ermeni Soykırım iddialarını Türkiye Cumhuriyeti hükûmetine kabul ettirmek, tazminat ödettirmek ve iddia edilen Ermeni vatanına topraklarını devrettirmek için çalışmıştır. ASALA militanları bir dönem Yunanistan ve Suriye İstihbarat servislerinin her türlü eğitim, öğrenim ve lojistik destek kolaylıklarından yararlanmışlardır.
Terör örgütü olarak tanınması
ASALA, 1980 yıllarında ABD tarafından resmi olarak terör örgütü listesine alınmıştır[11]. Fakat, 1985 yılından sonra aktif olmayan ASALA, ABD'nin 2001'de hazırladığı "Yabancı Terörist Örgütler (Foreign Terrorist Organisations)" listesine ve "Ülkeye Girişi Yasak Olan Teröristler (US Terrorist Exclusion List)" listesine, Birleşik Krallık'ın "Yasadışı Gruplar (UK Proscribed Group)" listesine, Avustralya'nın, Kanada'nın, Avrupa Birliği'nin ve Rusya'nın "Tanımlanmış Gruplar (Specified Groups)" listelerine dahildir.
Eylemleri
29 Ağustos 1982 tarihli Güneş gazetesi (1982).
1970'li ve 1980'li yıllarda, genelde Türk hedeflere karşı saldıran ASALA, aynı zamanda değişik nedenlerle Madrid'te Trans World Airlines ve Los Angeles'ta Air Canada ofislerini de bombalamıştır. ABD ve Kanada hedeflerine karşı bu türlü saldırılar örgütün Ermeni milliyetçiliği ile birlikte, PKK gibi, Marksist-Leninist ideolojisine bağlılığı ile açıklanabilir.
Ermeni teröründe, Türkiye’deki iç huzursuzluğun zirveye çıktığı 1979 yılından itibaren büyük bir artış gözlenmeye başlanmıştır. Ermeni teröristler, 21 ülkenin 38 kentinde, 39'u silahlı, 70'i bombalı, biri de işgal şeklinde olmak üzere toplam 110 terör olayı gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırılarda Türkiye'nin 42 diplomatı ile 4 yabancı uyruklu kişi hayatını kaybederken, 15 Türk ve 66 yabancı uyruklu kişi de yaralanmıştır.
ASALA'nin Türkiye içinde ilk terör eylemi 1982'nin 7 Ağustos tarihinde Ankara Esenboğa Havalimanında gerçekleştirdiği bomba saldırısı olmuştur. Saldırı sonucunda 9 kişi hayatını kaybetmiş, 72 kişi yaralanmıştır.
ASALA'ya mal edilen saldırılar farklı kaynaklarda değişiklikler arz etmektedir. Amerikan hükümet kaynaklarına göre 1968'den itibaren ASALA, 84 olayda 299 kişiyi yaralamış 46 kişiyi öldürmüştür.
Paris'te Türk Hava Yolları'nı bombalayan örgüt üyelerine 30 ay ceza verilmiştir. 1983 Temmuz'unda gerçekleşen Orly Havaalanı katliamında 8 kişi öldürülüp 52 kişi yaralanmıştır.
ASALA, kendi milliyetçi hedeflerinin yanı sıra Marksizm-Leninizm'i de desteklemiş, benzer eğilimleri olan İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA), PKK/Kongra-Gel/KADEK, ve Kızıl İtalyan Tugayları (Italian Red Brigades) gibi diğer uluslararası silahlı örgütler ile işbirliği yapmıştır.
1985 yılından sonra ASALA tarafından kayda değer bir terör eylemi gerçekleştirilmemiştir.
Örgütün hedef seçimi
Hedeflerin dağılım yüzdeleri şu şekildedir:
Sivil şahıslar ve malları %2
Havaalanları ve havayolu şirketleri %34
İş yeri %14
Diplomatik hedefler %41
Basın-yayın %1
Dini şahıslar ve kuruluşlar %1
Taşımacılık %2
Diğer %2
1983 Paris Orly Havaalanı saldırısından sonra örgüt birçok ufak gruba bölünmüştür. Zamanla örgüt içi çekişmeler ve anlaşmazlıklar ortaya çıkmış, kurucularından Agop Agopyan öldürülmüş, Ermeni halkından da yeterli destek göremeyip, tarih sahnesinden çekilmiştir.
 Ermeni terör örgütleri, dış dünyanın tepkileri üzerine 1980'li yıllarda taktik değiştirerek, PKK terör örgütü ile işbirliğine gitmişlerdir. 1984 yılında cereyan eden Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla PKK sahneye itilmiş ve Asala-Ermeni terörü geri plana çekilmiştir. Ermeniler ile PKK arasındaki bağlantıyı ortaya koyan bazı somut örnekler şunlardır:

Terör örgütü PKK, 21-28 Nisan 1980 tarihini "Kızıl Hafta" olarak ilan etmiş ve 24 Nisan tarihini sözde Ermenilerin katledilme günü olarak anarak ve toplantılar yapmaya başlamıştır.
8 Nisan 1980 tarihinde Lübnan'ın Sidon kentinde PKK ve ASALA terör örgütleri ortak basın toplantısı düzenlemişler ve toplantı sonucu bir deklarasyon yayınlamışlardır. Ancak bu olayın tepki çekmesi üzerine ilişkilerin illegal alanda gizli olarak sürdürülmesi kararlaştırılmıştır. Toplantı akabinde 9 Kasım 1980 tarihinde Strazburg Başkonsolosluğumuza, 19 Kasım 1980 tarihinde ise Roma Türk Hava Yolları büromuza yönelik olarak düzenlenen saldırılar, PKK ve ASALA terör örgütleri tarafından ortaklaşa üstlenilmiştir.
Bölücü terörist elebaşı Abdullah Öcalan, Ermeni Yazarlar Birliği tarafından "Büyük Ermenistan hayali fikrine olan katkılarından dolayı" onur üyeliğine seçilmiştir.
Ermeni Halk Hareketi'nin bünyesinde, bir çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi bir Kürdistan Komitesi oluşturulmuştur.
4 Haziran 1993 tarihinde; Ermeni Hınçak Partisi, ASALA ve PKK terör örgütü mensuplarının katılımıyla Batı Beyrut'ta bulunan PKK terör örgütü merkezinde bir toplantı yapılmıştır.
Ermeni-PKK ilişkisiyle ilgili bir başka çarpıcı örnek ise, 6- 9 Ocak 1993 tarihlerinde Beyrut'taki iki ayrı kilisede düzenlenen ve Lübnan Ermeni Ortodoks Başpiskoposu, Ermeni Parti yetkilileri ile 150 gencin katıldığı toplantılarda kullanılan şu ifadelerdir:

Şimdilik Türkiye'ye karşı sakin tutum gösterilmelidir.
Ermeni toplumu gittikçe büyümekte ve ekonomik yönden güçlenmektedir.
Geliştirilen propaganda faaliyetleri sayesinde, bütün dünyada (sözde) soykırım daha iyi bilinmeye başlanmıştır.
Ermenistan devleti kurulmuştur, her geçen gün toprakları genişlemektedir ve atalarının intikamını mutlaka alacaklardır.
Başta ABD olmak üzere, diğer batılı ülkeler de Karabağ'da sürdürülen savaşta Ermenileri haklı bulmaktadırlar. Bu fırsatı değerlendirmek gerekir; ve Karabağ'da savaşan Ermeni gençlerine yenileri katılacaktır.
Türkiye'de -PKK terör örgütü ile yapılan mücadele kastedilerek- iç savaş devam edecek, Türk ekonomisi sıfır noktasına gelecek ve vatandaşlar baş kaldıracaklardır.
Türkiye bölünecek ve bir Kürt devleti kurulacaktır.
Ermeniler Kürtlerle olan ilişkilerini iyi bir şekilde yürütmeli ve Kürtlerin mücadelelerini desteklemelidirler.
Bugün Türklerin elinde olan topraklar, yarın Ermenilerin olacaktır.
PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ERMENİSTAN'DAKİ YAYIN ORGANLARI
Ermenistan'da Reya Taze ve Bota Redaksiyon adlı gazetelerin PKK terör örgütü kontrolünde Kiril Alfabesiyle yazıldığı ve PKK terör örgütünün propagandasını yaptığı bilinmektedir. Bu gazeteler Türkiye ve Avrupa'dan gelen PKK terör örgütü mensuplarınca yayımlanmaktadır.
PKK - ASALA İLİŞKİLERİ 
Uluslararası nitelikteki Ermeni terörizmi, 1973 yılında ortaya çıkarak 1974 Kıbrıs barış harekatını müteakip yurtdışında bulunan vatandaşlarımız ve temsilciliklerimize yönelik sabotaj, suikast ve saldırı türü terör hareketleri ile kendini göstermeye başlamıştır.
Başta Ermeni terör örgütü ASALA olmak üzere 1984 yılına kadar eylemler sürdürmüş ve l970'li yıllarda çeşitli legal siyasi oluşumlar içinde kendisini göstermeye başlayan Kürtçülük hareketini, terör örgütü PKK ile ivme kazanması üzerine, yerini Abdullah ÖCALAN liderliğinde Kürt-Türk ayırmadan öldürebilen, katliamlarla ismini duyurmaya çalışan PKK terör örgütüne bırakmıştır.
Fakat bu tarihten önce de PKK-ASALA terör örgütleri arasındaki işbirliğinin, ortaklaşa yapılan eylemler, yayınlanan deklarasyonlar, ASALA ve diğer Ermeni terör örgütü mensuplarının PKK terör örgütü kamplarındaki eğitimi, ASALA terör örgütünün üst düzey yetkililerinin eğitim yaptırdıkları, bunların dışında PKK terör örgütünün Ermeni Taşnaksutyun Partisi ile ilişki içerisinde olduğu bilinmektedir.
PKK-ASALA terör örgütü işbirliğinde ortak amaç olarak, Marksist-Leninist ideoloji doğrultusunda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde devlet kurmaktır. İki örgütün de hedef aldığı bölgeler göz önünde bulundurulduğunda hedeflerin çakıştığını görüyoruz. Bu durumda iki örgütten birinin diğerine taşeronluk yaptığı fikri güçlenmektedir.
Ele geçirilen belgeler neticesinde Bekaa ve Zeli kamplarında Ermeni terör örgütü ASALA ile terör örgütü PKK militanları ile birlikte eğitim gördükleri ortaya çıkmıştır.
PKK İLE ERMENİLER ARASINDA 1987 YILINDA YAPILAN ANLAŞMA
1987 yılında bölücü terör örgütü PKK ile Ermeniler arasında bir anlaşma yapılmıştır. Söz konusu anlaşmanın hükümleri şunlardır:
Ermeniler PKK terör örgütü içinde eğitim faaliyetlerinde bulunacaklar
PKK terör örgütüne her yıl için adam başına 5.000 ABD Doları ödenecek
Ermeniler küçük çaplı eylemlere katılacaklar
Yapılan bu anlaşmanın akabinde örgüt içerisinde Ermenilerin sivrilmeleri üzerine, PKK-ASALA ilişkilerinden sorumlu Hermez Samurouyan adlı şahısla birlikte 18 Nisan 1990 tarihinde yapılan toplantıda şu kararlar alınmıştır:
PKK ve ASALA terör örgütlerinin artık ortak yönetilecektir
Türkiye'de güvenlik kuvvetlerine yönelik eylemlerde istihbaratı Ermeniler yapacak
Muhtemel devrimden sonra elde edilen topraklar eşit olarak bölüşülecek
Kamp masraflarının % 75'ini Ermeniler karşılayacak
Türkiye'deki metropol şehirlerde eylemler yapılacak
1992 Ekim ayından itibaren Kuzey Irak'ta üslenen terör örgütü PKK'ya karşı gerçekleştirilen sınır ötesi operasyonlarda örgütün büyük darbeler alması ve barınma imkanlarını kaybetmesi üzerine bir kısım örgüt mensuplarının İran ve Ermenistan'a geçmeleri ile PKK terör örgütünün Ermenistan'daki aktif faaliyetleri başlamıştır.
PKK terör örgütünün Avrupa temsilcilerinden bir grubun Ermenistan'a giderek, PKK terör örgütü mensuplarının Kars bölgesinden Ermenistan'a rahatça girip çıkmaları için anlaşma yaptığı, Sovyet Rusya'nın dağılması ile Ermenistan'ın bağımsızlığına kavuşması sonucu PKK terör örgütünün Ermenistan'da Kürt yerleşim birimlerinde barınma imkanı bularak burada örgüte maddi-manevi destek sağlayıp, faaliyetlerini sürdürdüğü ayrıca, 19-20 Mayıs 1992 tarihlerinde bir grup PKK terör örgütü mensubunun Ermenilerle beraber Azeri Türklerine karşı savaşmak için 3 araçla Urumiye'den Ermenistan'a hareket ettiği bilinmektedir.

.