Nurullah AYDIN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nurullah AYDIN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Aralık 2017 Perşembe

YALAKALAR KİM?

YALAKALAR KİM?

NURULLAH AYDIN,
2015-08

Her toplumda farklı insan tipleri vardır. Genetik özellikler, eğitim, sosyal çevre İnsnaları farklı kimlik ve kişiliklere yönetebilir.

Etkili ve de yetkili güç odakları; yalaka arar. Bulur, yetiştirir ve işbaşına getirir. İşbaşına getirilenler de bu kez kendilerine yalakalık yapanları etkili ve yetkili konumlara getirir. Kısır döngü böyle devam edip gider.

Toplumda farklı insan tipleri vardır.
Kimi; yalakalık bu diyardan çekip gitmeli der.
Kimi, nutuk atar, öfke saçar.
Kimi; ar, namus, vicdan der ama güç para için ülkesini satar.
Kimi; çıkarı için yalakalık yapar.
Kimi; hukuk üstün olmalı, yalan riya, iftira, artık bitmeli der.
Kimi; yetsin artık soytarılık der.

Yalaka; sözlüklerde dalkavuk-arsız, sırnaşık olarak açıklanır.
Yalaka; dalkavuktur. Çünkü yüklüce bir taltif, etlice bir kemik, nadiren de kuru bir iltifat, karşılığı vicdan ve izan, yağdanlık olarak birilerine kiralanmıştır.

Yalaka; arsızdır. Çünkü utanmazdır, sözden anlamaz. Toplumsal haya nedir bilmez!..
Yalaka; sırnaşıktır. Defedilmez; sahibinden aldığı cesaretle bir it sadakatiyle saldırır. Neresinden tutsan, mutlak kirlenirsin!

Yani; beslendikleri çanak yalak, gıdaları yal, beslenen yalaka, yapılan iş yalakalık!..

Yalakalık hoş görülmez, ama eksik de olmaz toplumlarda. Ticari meta olarak algılandığından, piyasanın arz talep durumuna ve ortama göre, sayıları göre artar, azalır. İhtiyaç duyanlar var oldukça, yalakalık sürecektir.

Yalaka bilir yaptığı işin toplumsal bir hayasızlık olduğunu. Ne var ki ar ve edep yalama olduğundan, pek ilgilenmez işin edep boyutuyla. Önemli olan, patron memnuniyetidir onun için. Yalağına konacak, yal miktarı ile ilgilidir daha çok.

Yalakalık; tiryakiliktir, tutulan vazgeçemez, efsunlanmış gibi!.. Histeri krizleri geçirir gereğini yapamazsa...

Dalkavukluğun tarihte meslek olarak icra edildiği de bir gerçektir. Osmanlı'da ustaları vardı.

Kendilerine, para karşılığı tokat attıran, merdivenden yuvarlatan, bostan kuyusuna sarkıtılan... Bunlar ücretli eğlendirici ustalardı. Onuru vardı hem soytarının hem de soytarılık mesleğinin.

Siyasetin bir aracı olarak kullanılmaya başlamasıyla kirlendi soytarılık. Onursuzluk başladı..

Asıl yalakalar; siyasi kullanıma açık olanlar. Liderin her yaptığını onaylayan, onunla ağlayıp onunla gülen! Taklacı güvercinler, laklakçı leylekler, kraldan çok kralcı leş kargaları, onur cellatları, akbabalar! Kuyruk kaldıranlardır bunlar!

Büyük gurur ve onur duydukları işlerinin yalakalık değil, görev olduğunda ısrarcıdırlar!
Toplumun en tehlikeli kesimi, yaptığı işin mahiyetini bilmeyen ve gizleyenlerdir.

Yalakaların sayıları seçim dönemlerinde, ihale ilanında, atama dönemlerinde artar.

Bir bakmışsın gizli tanık olarak çıkıvermiş karşına, bir bakmışsın muhbir!.. Bir bakmışsın özgürlükçü, bir bakmışsın senden ala demokrat!

Medya mensupları; uçan yalakalar sınıfındadır.
Televizyonlara da onlar çıkar, soruları da onlar sorar. Peşinen bilirler verilecek cevapları da!.. Bildikleri cevaplara önce çanak arkasından da alkış tutarlar.

Köşeleri vardır gazetelerde. Tv'lerde programların başındadırlar. Yurtdışına gezidedirler.

Yalakalık, kademeli bir sistem içinde yürür. En tabandakilerin görevi alkıştır, memleket seninle gurur duyuyor sloganını en yüksek perdeden söylemekle başlar. Bir sonrası, aynı karede fotoğrafa girebilmek, övgü dozunu artırıp, el-etek öpme fırsatı doğdukça daha çok eğilmek ve günü geldiğinde de öpmek faslından yalama faslına ulaşmak!

Yalakalar; her dönemde, siyasi hiyerarşide yükselmiştir.. Artık meydan da onun, rütbeler de onun, makamlar da onundur. Milletvekili de olur, ihale de alır, bürokrat da olur.

Sadakat sahibi bir yalakanın tek yapacağın şey, üç maymundan biri olmaktır!..

Bir tutkudur yalakalık.
Müptezeller, müzminler, münafıklar, liboşlar, dönekler, gizli açık yalakalar çevremizde.


Günün Sözü: Kişilikli ayakta durmak, diz üstü yaşamaktan daha iyidir.


***

KOZMİK CASUSLAR, KOZMİK ODA, KOZMİK BİLGİLER


KOZMİK CASUSLAR, KOZMİK ODA, KOZMİK BİLGİLER



NURULLAH AYDIN;
19 03 2015

Üst akıl diyorlar, Derin devlet diyorlar. Kırmızı kitap diyorlar, Milli siyaset belgesi diyorlar, Özel kuvvetler diyorlar, Gladio diyorlar, Kozmik oda-Kozmik bilgiler-Kozmik casuslar diyorlar. Kırmızı-beyaz- yeşil kuvvetler diyorlar, NATO diyorlar, İslam diyorlar, Kardeşlik diyorlar, vesayet diyorlar.
 
Diyen kim, Çarpıtan kim, Kandıran kim, Yanıltan kim, Yanılan kim, İnandıran kim, İnanan kim?

Hatırlanmalıdır ki; Türk Milleti binlerce yıllık geçmişe sahip dünyanın her coğrafyasına da varolmuş insanlık ailesinin en şerefi üyesidir.

Tarihte devletsiz kalmamış, tek millet Türklerdir.
Bu gerçek Türk Milleti’nin varlık ve bekası için her zaman yetişmiş unsurlarca sürdürülmüştür.

Devletin yabancılardan emir alan hainlerce ele geçirilmesinde, vatanın işgal edilmesinde harekata geçen MİLLİ GÜÇLER Türk düşmanlarının her zaman ana hedefi olmuştur.

600 yıllık Türk-Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul işgalinde; işgal kuvvetlerinin ilk ele geçirmek istedikleri yer mili güçler harekat merkezi olmuştur.

Cumhuriyet döneminde ise; 1939 askeri anlaşmayla başlayan 1951 NATO’ya girişle devam eden süreçte elde edilmek istenen bu merkezlerdeki bilgiler olmuştur.

Açık veya örtülü işgal kuvvetleriyle işbirliği içinde olan bazı sivil-asker-gazeteci, akademisyenler vardır.

Kozmik odada, Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara bölge başkanlığında ele geçirildiği iddia edilen sınırlı bilgilerdir.

Kozmik odalarda ele geçirdikleri; NATO konseptine göre hazırlanan planlamalar ve yapılanmalara ilişkin bilgi ve belgelerdir. Ancak ihanet çetesi elde etmek istediklerini elde edememenin paniği içindedir. Devletin güvenlik merkezleri ellerinde olmasına rağmen istediklerini bulamamışlar, bilgi elde edememişlerdir.

Elde etmek istedikleri ise; Milli güçlere ilişkin bilgi ve belgelerdir. Birçok davalarla yürütülen kumpaslarla kişilerden öğrenilmek istenen bu yapı ve elemanlardır.

Yanılgı içindedirler. Kozmik oda, kontrgerilla, beyaz siyah yeşil turuncu birlikler adıyla yansıtılan NATO kapsamı içinde oluşturulan NATO Gladio’sudur.

NATO Gladio’su; Türk devletinin içine yerleştirilmiş bir urdur. Önceleri Komünizm karşıtı Türk milliyetçilerinden oluşturulan bu yapı; 2000 yılından sonra tasfiye edilmiş yerine sonradan eğitilmiş etnik- dinci kişilerden oluşturulmuştur.

NATO odaklı Gayri nizami harp için örgütlenen Seferberlik Tetkik Kurulları; 2013 yılında kapatılmış, yerlerine dört merkez ile sınır birliklerinde yapılandırmaya gidilmiştir.

Ancak NATO odaklı Özel Harp Dairesi, Özel Kuvvetler Komutanlığı, Seferberlik Tetkik Kurulları ve yeni yapılanmalar, TÜRK MİLLİ GÜÇ UNSURLARININ dışındadır.

Türk demeyen, Türk Milleti demeyen hangi milletten olduklarını açıklamayan soysuz arapçı-dinci-hırsız tipler; yabancıların desteği ile etkili ve yetkilidir. Çözüm süreci adı altında, yeni anayasa adı altında kamufle edilen Türkün vatanında Türklüğü kimliksizleştirme projesidir. Bazı etnik unsurlar, dinci arapçı hainler işbirliği içindedir.

Türk Milleti’nin iradesini, hoşgörüsünü istismar eden, sabrını zorlayan bu ihanet şebekeleri korku paranoyası içindedir. Makam, yetki, servet, unvan, statü, din-iman, laf cambazlığı ihanetin örtüsü olamaz.

Türkiye; çağdaş demokratik sosyal bir hukuk devleti olarak huzur ve barış içinde, kalkınmış refahı artmış, bölgesinde ve dünyada saygın konumu edinmelidir.

Günün Sözü: Okuyan, düşünen, sorgulayan insan için bilinmezlik olmaz.


***

14 Kasım 2017 Salı

AVRUPA BİRLİĞİ GÜNDEMDE !

AVRUPA BİRLİĞİ GÜNDEMDE!


Nurullah AYDIN, 

Ankara


AB için  Referandum yapalım dedik...İşbirlikçiler çok kızdı...Yeni AB raporu üzerine AB tekrar gündeme getiriliyor. Talepleri bitmiyor. Sınır güvenliği için yeni ordu. Sınır ordusu kur. TSK’yı dağıt. Aleviliği din kabul et, Kıbrıs’tan asker çek. Diyor da diyor..

Temel  sorun açık..Yıllardır  bazıları AB diyor. AB üyesi Yunanistan iflasın eşiğinde.

Şimdi  çıkıp, nasıl diyeceksin.. . Bu iş  yanlışmış. Nasıl  diyeceksin?
İnsanın,  yanıldığını kendisine bile itiraf etmesi zordur.
Ancak varlıkları AB desteğine bağlı güruhun yanıldıkları nokta, AB değil. Ya ne? Türkiye'yi  adam edecek bütün güzelliklerin, ancak ve sadece, dışarıdan gelebileceğini  sanmaları..
Ülkeyi kalkındıracak demokrasi standartını yükseltecek, yabancılar kurtarır zannediyorlar. Yanıldıkları  nokta bu.
Zihniyetlerinin  dedeleri de, İngiliz Muhipleri Cemiyeti'ydi. Amerikan mandacılarıydı.
Türkiye illa bir tarafa yaslanma meraklısı çok ülke. Hatta,  başka versiyonlarını da yaşadık, yakın geçmişte...
Bir kısmı  Sovyet'e  sarılmıştı. Batı değişim dönüşümlerle Gorbaçov ile Sovyetleri dağıttı. Dağılan ülkeler hala yalpalıyor. Sosyalistler ayazda  kalakaldılar! Savruldular.
Şimdi de Asyacılar var. Rusya ile Çin’le ittifakta kurtuluşu görenler.
Oysa birçoğu eşitlik derken, Çin, en vahşi patrondan daha kapitalist oldu...
Kimi  daha düne kadar Allah'a bile inanmazken, takke taktı kafasına.
Nereyi  tuttularsa, kurudu!Yabancıların becerebileceğine inandılar ve hala da inanıyorlar....
Bakar  kör çünkü bunlar.  Görmüyorlar. Ama  dünya görüyor...Geçen  yüzyıldan bu yüzyıla ayakta geçmeyi başaran tek ideoloji; bağımsızlıkçı, dengeli ölçülü, çok yönlü ilişkiye dayalı milli ideoloji..
Fransa ve Almanya’nın Türkiye’ye üyelik dışında AB ile başka bir düzlemde ilişki önerdiği Ankara uzun ince yolda yorgunluk hissine kapılırken, İngiliz yayın kuruluşu BBC internet sayfasında her hafta sonu düzenlediği aktüalite testinde bir sorusunu Türkiye’nin AB üyeliği kapsamında formüle etti. 
Nüfus artış hızıyla ilgili soruda, İngiltere’nin 2060’ta 77 milyonluk nüfusuyla AB’nin en kalabalık ülkesi olacağı bilgisi aktarılıyor. Ancak soruda bu öngörünün Türkiye’nin bu tarihte dahi AB üyesi olmayacağı varsayımına dayandığı vurgulanıyor. Sözü geçen tarihte nüfus açısından İngiltere’yi 72 milyonla Fransa’nın izleyeceği belirtiliyor. BBC’nin öngörüsü gerçekleşirse yani Türkiye 2060’ta bile AB üyesi olmazsa Ankara’nın AB macerasının ömrü 100 yılı bulacak.
Genişleyen Avrupa Birliği'nin işleyişini kolaylaştırmayı amaçlayan AB'nin yeni anayasası Lizbon Anlaşması yürürlüğe girdi. Ancak Türkiye'nin katılım müzakerelerinin ilerleyişinde herhangi bir yenilik getirmeyen anayasa, yeni üyelerin AB'ye katılımına imkan verdiği için genişleme politikasının devamı açısından önem taşıyor.
Anlaşma yılda en az 4 kez toplanan AB zirvelerini yönetecek AB Konseyi Başkanı’nın görev süresini 2,5 yılla ve AB dışişleri bakanları toplantılarına başkanlık edecek AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisinin (AB Dışişleri Bakanı) görev süresini 5 yılla sınırlanıyor. 
AB'nin 19 Kasımdaki zirvede her iki koltuğa düşük profilli isimleri ataması Lizbon Anlaşması'yla hedeflenen Brüksel'in güçlendirilmesi ve AB entegrasyonunun hızlandırılması hedefleriyle çelişiyor.
Anlaşmayla karar alma sürecini kolaylaştırmak için getirilen ikili çoğunluk sistemi olarak adlandırılan nitelikli oylama yöntemi, karar alınabilmesi için ülke sayısı dikkate alındığında yüzde 55 ve ülke nüfusları dikkate alındığında yüzde 65 destek bulunmasını gerekli kılıyor. 
2014 yılına ertelenen ikili çoğunluk sisteminin uygulanmasından herhangi bir oylamada herhangi bir üye ülkenin isteğiyle 31 Mart 2017 tarihine dek vazgeçilebilecek.
İkili çoğunluk sisteminin geçerli olmayacağı dış politika, AB bütçesi ve vergi gibi konularda karar alınabilmesi için üye ülkelerin oy birliği gerekecek.
Türkiye; ne batı ne doğu ne güney ne kuzey ekseninde değil kendisi olmalıdır. Türkiye merkez olarak hepsiyle stratejik çıkarları doğrultusunda işbirliği içinde olmalıdır. Bir tarafın değil!
GünüN SözÜ: Rüyalar gerçekleşir ancak öncelikle uykudan uyanmak gerekir.   

AB’NİN TÜRKİYE TAKINTISI!

Avrupa Birliği sürekli bir konuya takılıyor ve onu gündeme getiriyor ve istediği gibi düzenleme yapılmasını sağlıyor. Her konu raporda yer alıyor
Türk tarihi, Atatürk, Türk ordusu takıntısını sık sık gündeme getiriyorlar. 
Şimdi de bayrağa taktılar!
Avrupa Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Avrupa Birliğinin (AB) Beşparmak Dağları'nda bulunan KKTC ve Türkiye bayraklarının "çevreye zarar verip vermediği" ile ilgili araştırma başlatacağını söyledi. 
Rum Fileleftheros gazetesinin haberine göre, Avrupa Parlamentosundaki (AP) Rum milletvekillerinden Antigoni Papadopulu'nun yazılı sorusunu yanıtlayan Rehn, ''Rum tarafının bu konudaki hassasiyetini anladığını ve konunun ivedilikle araştırılacağını'' belirtti. 
Rehn, ''Avrupa Komisyonu, Beşparmak Dağları'ndaki bayrağın tahrik edici olup olmadığına veya verdiği siyasi mesaja önem vermemektedir. Komisyon sadece işin çevresel boyutuyla ilgilenmektedir. Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak ise sadece müzakerelerde müdahil olan taraflardan biri veya BM herhangi bir müdahale talebinde bulunursa Avrupa Komisyonu o zaman müdahale edebilir'' dedi. 
Beşparmak Dağları'nda bulunan ve gece de ışıklandırılan dev KKTC bayrağı, bir süre önce, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas tarafından hilkat garibesi olarak nitelendirilmişti. 

Rumlar, her fırsatta, Güney Kıbrıs'ın büyük bölümünden rahatlıkla görülen bayrağın kaldırılmasını istiyor.

AİHM'in 'din' kararı!

AİHM, nüfus cüzdanında din ibaresinin insan haklarına aykırı olduğuna hükmederken kimliklere Alevi yazılamamasını din ve vicdan özgürlüğüne aykırı buldu.  

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, nüfus cüzdanında din ibaresinin insan haklarına aykırı olduğuna hükmederken kimliklere Alevi yazılamamasını din ve vicdan özgürlüğüne aykırı buldu.

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise 'AP raporunu çok da ciddiye almamak lazım' diyor. Peki ama AB her şeyi ciddiye alırken bağış bu sözü kime karşı söylüyor ki!

AB Türkiye’nin komşularıyla vize kaldırmasına da tepkili!

Türkiye'yi, 1963 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile ortaklık anlaşması imzalamasından beri kapısında bekleten Avrupa Birliği (AB), üyelik konusunda en ufak bir işaret vermezken, Türkiye'nin bir süredir başta İslam ülkeleri olmak üzere yakın çevresindeki ülkelerle vize uygulamasını kaldırmasından da rahatsız. 

Die Welt gazetesinde Boris Kalnoky imzasıyla yer alan, “Türkiye Ortadoğu ülkelerine sınırlarını açarak AB'i kızdırıyor” başlıklı makalede, 2004-2006 yıllarında Türkiye'nin AB'ye üyelik konusunda büyük çaba sarf ederken artık bu çabadan eser kalmadığı ileri sürüldü. Makalede, “Hatta kimi alanlarda AB'den uzaklaşma yönünde adımlar söz konusu. Bunun en açık örneği, vize politikası konusunda kendisini gösteriyor” deniliyor.

İslam ülkeleri AB’ın kara listesinde Türkiye'nin vizelerin kaldırılması konusundaki girişim, İslam ülkelerinde de heyecanla karşılanırken, Libya, Suriye, Lübnan ve Ürdün ile vizelerin kaldırıldığı bunun Brüksel'de şaşkınlıkla karşılanıyor. 

Müzakerelerde henüz vize konusunda henüz bir bahis açılmadığı için şekilsel olarak bir sorun gözükmezken önceki aday ülkelerin daha adaylık sürecinde vize politikalarını AB'ye uyarladıklarını ve buna göre vize uygulanmayan “beyaz” ve vize uygulanan “kara” ülkeler listesi oluşturulduğu ifade edildi. Makalede, “Ancak Türkiye kara listedeki ülkeleri de beyaz listeye almaya başladı. Sırada Mısır ve Rusya'nın da olduğu açıklandı” deniliyor. 

Avrupalıların yüzde 80’i Türkiye’nin AB üyeliğine karşı Makale ile birlikte Türkiye'nin AB'ye alınıp alınmaması ile ilgili ankete yer veriyor. Ankette, “Siz olsanız Türkiye'ye alır mıydınız?” sorusuna cevap verenlerin yüzde 12'si “evet”, yüzde 80'i “hayır” ve yüzde 8'i de “imtiyazlı ortaklık” şeklinde cevabı verdiği belirtiliyor.

Şimdi AB ile ilgili devlet kurumlarında genel müdürlükler kuran mevzuatı AB müktesabatına göre yeniden düzenleyen, ayrıca bir devlet bakanlığı ve genel sekreterlikle eyaletleşme meraklısı bazı aklıevveller için halk ne diyor? 
Türkiye’de referandum neden yapılmıyor dersiniz?
Yoksa birileri halkla oyun oynamak gibi mi görüyor?
GünüN SözÜ: Gerçekçilik ve hayalcilik ikiz kardeş gibidir.

İRAN, IRAK, ABD ve HAÇLI ZİHNİYET!

Dünya’da gündemde olan konular çok farklı Türkiye’de daha da farklı. Kuşkusuz bunda Türk medyasının, aydınlarının, akademisyenlerin ilgi alanlarındaki farklılık yatmaktadır.
Bakın deprem sonarsı yardım adıyla Haiti’yi ABD’nin işgal ettiğini Fransa ileri sürüyor ve BM başvuruyor. ABD’de Obama yapılan seçimi kaybediyor. Çinliler ise hayat kadınlarına memurlardan fazla güveniyormuş. Moğolistan 20 bin Türk erkeği istiyormuş.
ABD’liler ise Irak'a Haçlı seferine gitmişler! Silahlarda İncil’den işaretler varmış.
ABD’nin Irak işgalinin kayda değer kısmını özel güvenlikçilere devretmesinin sonucunda bir dizi sivil katliama imza atan Blacwater şirketine açılan davada iki eski çalışan tüyler ürpertici ifadeler verdi. Irak hükümetinin 2007’de ülkeden çıkması talimatı verdiği ve 2009’de lisansını uzatmayı reddettiği, buna rağmen ABD Dışişleri Bakanlığı ile bazı sözleşmeleri süren ve faaliyetlerini artık Xe adı altında devam ettiren şirkete açılan davada, Blackwater’ın kurucusu ve eski yöneticisi Erik Prince’in Haçlı zihniyetiyle hareket ettiği dile getirildi. 

‘Tapınak şövalyeleri’ 

Yakınları öldürülen 60 Iraklı adına Amerika’da açılan davada, hafta başında biri deniz piyadeliği yapmış iki eski çalışan kimlikleri açığa çıkarsa hayatları tehlikeye girebileceği için takma isimle çarpıcı ifadeler verdi. Tanıklardan biri, Prince’in kendini ‘Müslümanları ve İslam dinini yeryüzünden silmekle görevli bir Haçlı olarak gördüğünü’ söylüyor. Prince’in Irak’a kasten kendisi gibi Hıristiyanlığın üstünlüğüne inanan elemanları gönderdiğini aktaran tanık, “Bu adamların Iraklıları öldürmek için her fırsatı kullanmasını istiyordu. Bunların çoğu Haçlı Seferlerinde Müslümanlara karşı savaşmış Tapınak Şövalyeleri’nin işaretlerini kullanıyordu. Çalışanlar sürekli ırkçı ve aşağılayıcı ifadeler kullanırdı” diyor. 
Prince’in şirketlerinin Iraklıların canlarının alınmasını teşvik etmekle kalmayıp ödüllendirdiğini de söyleyen tanık, edindiği bilgilere dayanarak, Prince’in Blackwater hakkındaki soruşturmayı yürüten federal yetkililerle işbirliği yapan ya da yapmaya hazırlanan çalışanları öldürttüğünü de iddia ediyor.. 

Blackwater korumalarının öldürdükleri Iraklılarla böbürlendiklerini, zihinsel dengeyi değiştiren ilaçlar ve steroidler kullandıklarını, çocuk fahişelerle birlikte olduklarını da anlatan tanıklar, aşırı güç kullanılan olayların videoya kaydedildiğini, akşam izlendikten sonra silindiği, Prince ile diğer yöneticilerin suç isnad eden video, e-posta ve belgelerin tümünü yok ettiklerini, suç içeren eylemlerini ABD Dışişleri’nden sakladıklarını belirtiyor.. 

Prince; Irak’a kaçak silah sokmakla, adamlarına Iraklılara en büyük zararı verecek yasadışı patlayıcı mermiler kullandırmakla, haraç kesmik ve vergi kaçırmakla da suçlanıyor. 

Şirket ise suçlamaları reddediyor tabi. Daha önce Avrupa Parlamentosu Blackwater’ın Tapınak Şovalyeleri ile aynı dönemde faaliyet gösteren Papa’ya bağlı Malta (st. John) Şövalyeleri ile bağlantılarına dair rapor hazırlamış, Jeremy Scahill’in 2007’de yayımlanan kitabında da Blackwater’ın yöneticilerinin kendilerini zamanımızın Haçlıları sanan Hıristiyan fanatikler olduğu aktarılmıştı. (Times) 
1 milyon Iraklının ölüsünün hesabını vermeliler 
Irak işgalinden medet uman, ona destek çıkan, ona işbirliği yapan, yeterince işbirliği yapamadığı için yıllardır dertlenen her kesim gece yataklarında uykuya dalmadan önce öldürülen 1 milyon insanın, gasp edilen dünyanın en köklü insan medeniyeti izlerinin, talan edilen doğal kaynaklarının ve nefrete sürüklenen toplumlarının hesabını vermeliler... Tabii içlerinde biraz insanlık kalmışsa... Sahip oldukları ideoloji, savundukları siyaset,  fikirlerini ve vicdanlarını körleştirmediyse...

Peki bu vahşi batının katillerine kim destek vermişti? 

Hatırlayalım; RTE Newyork Times gazetesine yazdığı mektupta ABD askerlerinin sağ salim ülkelerine dönmeleri için duacıyız derken, AG; Amerikalıların, demokrasi ve insan hakları için kendilerini feda ettiklerini ifade etmişti.  Bu açıklamalarla da ülkenin yönetiminde ABD desteği ile oturmalarını güvence altına almışlardı. 

Başka; Suudiler. Hani AB’ne de Arabistan’a da aynı mesafedeyiz deniliyor ya! Osmanlıya ait bir şey bırakmayan Suudiler, kimlerin dostu kimlerin düşmanı!
Irak’ işgalinde her şeyiyle ABD’nin yanında yer alan Suudiler İran operasyonunda olacaklar gibi! Ya körfez ülkeleri? Onlar da Irak işgalinde olduğu gibi ABD’nin yanında!

RTE’nin Suudi, Katar ziyareti, AG’nin körfez, Hindistan, Bengladeş ziyareti TBMM başkanın körfez ziyareti neden dersiniz?


Günün Sözü: Başkalarının İcazeti ile Yönetenlerin Akibeti, Tarih Sayfalarında ibretle yer alır.

***

9 Mart 2017 Perşembe

Çözüm Süreci mi, Çözülme Süreci mi?



Çözüm Süreci mi, Çözülme Süreci mi?


Çözüm Süreci mi, Çözülme Süreci mi?

NURULLAH AYDIN

27 Ekim 2014


Bütün etnik unsurlarıyla ortak vatan, ortak tarih, ortak gelenek görenek, ortak kültür bütünlüğünü ifade eden Türk Milleti bölünüyor, bin yıllık kardeşlik parçalanıyor.
Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün kurumlarıyla, gelenekleriyle sarsılıyor. 
Birliğin alameti farikası bayrak indiriliyor, yakılıyor.
Vatan topraklarının işgaline karşı milli kurtuluş mücadelesi vererek ülke topraklarına bağımsızlık kazandıran, Modern Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büstleri parçalanıyor.
Eğitim kurumları, kütüphaneler yakılıyor. 
Vatan topraklarında Egemenlik-Güvenlik alanı daraltılıyor.
Engel görülen Türk Silahlı Kuvvetlerinden sonra Emniyet kurumu da sarsılıyor. 
Yandaşlar servetlere servetler katıyor, hazine arazileri yağmalanıyor. 
Hukuka, adalete olan güven sarsılıyor.
Çözüm süreci diye, reform paketleri diye halk oyalanıyor. Zihinler tutsak ediliyor.
 
Düşman kabul edilen devlet; yöneticileri ele geçilerek ya yıkılır, ya bağımlı yapılır.
Bunun için önce aydınlar devşirilir. Hırslı, paraya servete tapınan tipler gizli karanlık odalarda yetiştirilir, parlatılır, popüler kılınır ve yönetimlere getirtilir. 
 
Emperyalist strateji; zehiri, tatlı reçetelerle topluma sunarlar. Bugün medya iletişim araçlarıyla çok yönlü etkili yöntemlerle uygulanmaktadır.
 
Türk Milleti’ni oluşturan halklar birer birer ayrıştırılarak koparıldılar. Balkan halkları, Araplar, Ermeniler düşman edildiler. 90 yıl önce Balkanları, Kuzey Afrika’yı, Ortadoğu’yu elimizden alanlar, yeniden Ortadoğu’yu Türkiye kanalıyla düzenlerken, Anadolu’nun belli bölgeleri üzerinde sinsi ve hainane planları uygulama peşindedirler. 
 
Plan 100 yıl öncesinin planıdır. Yıllardır gerçekleştirilemeyen planın yeniden uygulanmasıdır. 
- Ermenistan anayasasında ve bağımsızlık bildirgesinde doğu ve güneydoğu büyük Ermenistan sınırları içindedir. 
- Ermeni İntikam tugaylarının bayrağı bugünkü PKK bayrağının aynısıdır. 
- AB’nin Sevr haritası da ile ABD’nin BOP haritası aynıdır. Harita örtüşmesi ve bayrağın aynı olması ne anlam ifade ediyor? ABD ve AB hedefleri örtüşüyor. Çıkarları birleşmektedir. 
- 1918 de ABD başkanı Wilson’ın çizdiği harita, İtalya’da NATO toplantısında gösterilen, ABD silahlı kuvvetler dergisinde yayınlanan, bugün batı medyasında yer alan haritanın aynısıdır.  
- ABD okul atlaslarında güneydoğu, Sinop, İstanbul ve Kıbrıs farklı gösteriliyor. ABD’de Teksas’ta bağımsızlığı sözlü savunanlara 98 yıl hapis cezası verildi. ABD, 2012-2020 tarihlerinde Türkiye’de parçalanmayı öngörüyor. AB Parlamentosu kararları, Komisyon kararları, Kendi aralarındaki anlaşmalarda, Deklarasyonlarda, Tavsiye kararlarında terör örgütüne destek ortamı sağlayan hükümler var. 
- İngiltere’deki tüm tarih, turizm merkezlerinde ve müzelerde, Türkiye coğrafya olarak var ancak Türkiye ismi yok Anatolia diyorlar. 
- UEFA’da Türkiye’nin doğusu Kürdistan olarak gösteriliyor. 
- AB para birimi EURO’da Türkiye’nin Trakya’sı farklı renk, Ankara’ya kadar farklı renk, doğusu ise yer almıyor. 
ABD stratejik ortaklığı, AB üyeliği, Türkiye’yi kilitleyen iki stratejik açmazdır. 
 
Hemen herkesin dilinde hain, işbirlikçi, utanmaz kelimeleri var. 
Hain; hıyanet eden, nankörlük eden demektir. Peki, hainler kimden çıkar? Hainler, kanı bozuklardan çıkar. Hainler, inancı bozuklardan çıkar. Hainler, fikri bozuklardan çıkar. Hainler, zaafı olanlardan çıkar. Hainler, kimlik sorunu yaşayanlardan çıkar. 
 
İşbirliği; teşriki mesai, koalisyon demektir. Milletin değerlerini, istismar edenlerdir. Milletin umutlarını, başkalarının çıkarı için söndürenlerdir. Milletin varlığını, peşkeş çekenler ve satanlardır. Makam için, çıkar için kişiliğini, varlığını başkasına teslim edenlerdir. Teslimiyetçiliği, kendi rahatlığı için tercih edenlerdir. 
 
Utanmaz, pişkin; her yaptığına ve söylediğine mutlak doğru olduğuna inanandır. Yaptıkları ihanet değilmiş gibi konuşan, yazan, hareket edendir.  
 
Her toplumda hainler ve işbirlikçiler her zaman vardır, var olacaktır. Önemli olan onları zamanında tanımak, bilmek ve etkisiz hale getirmek, halkı aydınlatmak, uyarmak olmalıdır.
 
Günün Sözü: çarpık düşünce, yanlış strateji toplumlara felaket getirir. 

...

2 Nisan 2015 Perşembe

YENİ GLADİO NEDİR NE DEĞİLDİR?


YENİ GLADİO NEDİR NE DEĞİLDİR?


Nurullah AYDIN
3 Haziran 2012 
ANKARA


Bir dönem; NATO-ABD-İngiltere-Fransa odaklı Gladio tipi devlet gücünü kullanan gizli örgütler, çeteler, cesur siviller, savcılar ve politikacılar sayesinde Belçika, Yunanistan ve İtalya’da ortaya çıkarılmışdı.

Türkiye’de ise Gladio, dile getirilmiyor. Kafa karıştırıcı hedef şaşırtıcı kitaplar yazılıyor, açıklamalar yapılıyor. Siyasi iktidara karşı organize olan, karşı olan bazı kesimlere Ergenekon dendi. Ergenekon operasyonu, Gladio operasyonu değildir. Bu arada Türkiye’de Gladio kimlik değiştirdi, yenilendi.

Türkiye; siyasetçisiyle, gazetecisiyle, akademisyeniyle, STK’sıyla Haşhaşiler ve Ergenekon diye ikiye ayrılmış durumda. Çoğunluk ise sessizce olan biteni izliyor. ABD, bir kez daha kendisinin Türkiye ve bölgesel toplumsal olaylardaki rolünü tartışma dışı bıraktırdı.

Emekli Yarbay Talat Turhan, Özel Savaş Terör ve Kontrgerilla isimli kitabında, “Bir ülkede siyasi cinayetler işleniyor da failleri bulunamıyorsa fail, büyük bir olasılıkla istihbarat örgütleridir. Bu iç istihbarat örgütlerinden biri veya birkaçı olabileceği gibi, dış istihbarat örgütleri de olabilir. Ya da iç ve dış istihbarat örgütlerinin ortak kararıyla gerçekleşen bir eylem şeklinde de gerçekleşebilir.” diyor. (s.14, II)

Turhan’a göre; “Bir ülkede bu tür eylemlerde fail bulunmuyorsa eylemler artarak devam edecektir.”(s.III) Örgüt Türkiye’nin NATO’ya girmesinden sonra Seferberlik Tetkik Kurulu adıyla kuruldu ve sonradan Özel Harp Dairesi adını aldı. 20 yıldır terör ve istihbarat konularında yaptığı çalışmalar ve kitaplarıyla tanınan Turhan, Özel Harp Dairesi’nin talimnamesinde yer alan görevlerini şöyle sıralıyor: “Adam öldürme, bombalama, silahlı soygunculuk, işkence, kötürüm haline getirme, adam kaçırmak suretiyle tethiş ve olayları tahrik, misilleme ve rehinelerin alı konması, kundakçılık, sabotaj, propaganda ve yalan haber yayma, zorbalık, şantaj” (s.23)

Özel Harp Dairesi’nin kuruluş talimnamesi Amerika’dan alınma. “Contrgerilla Operatıon FM 31-16″ talimname, Türkçeye tercüme ediliyor. Sadece adı değişiyor: ST 31-15 Kara Kuvvetleri Sahra Talimnamesi- Gayrı nizami Kuvvetlere Karşı Harekat Bu talimname Orgeneral Ali Keskiner imzasıyla T 31-15, 25 Mayıs 1964 gün ve OPS: 1708-74-64 Mr. Ta.Krl. sayılı KKK emriyle yürürlüğe giriyor. (s.26) Bugüne kadar yetkili kişiler, bu örgüt elemanlarının vatansever(!) sivillerden oluştuğunu da açıklamışlar.” Özel Harp Dairesi’nin finansmanının ABD tarafından sağlandığı da yetkili kişiler tarafından açıklanmıştır.”(s.27)

Turhan’a Göre; Genelkurmay Başkanlığı’nda basına verilen brifingde Özel Harp Dairesi Başkanı Tuğgeneral Kemal Yılmaz şu açıklamayı yapıyor: “Özel Harp Dairesi, 7 Eylül 1952 tarihinde, şimdiki Milli Güvenlik Kurulu’nun işlevini gören Milli Savunma Yüksek Kurulu’nun 17/c sayılı kararıyla kuruldu.”…. “Özel Harp Dairesinin yer altı örgütü yasaların üstünde. Örgütler insanlardan oluşur. ÖHD de üst düzeyde görev almış kişilerin gizli bir dokunulmazlığı olduğu anlaşılıyor. Üst rütbelere ulaşan generallerin çoğunun, Özel Harp Dairesi’nde ya da MİT’te görev yapmaları bir rastlantı mıdır?”(s.30)

Orgeneral Kemal Yamak  (Özel Harp Dairesi Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Özal döneminde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği görevlerinde bulunan emekli) “Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler” anı kitabında; dönemin Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Bülent Ecevit’in kontrgerilla iddialarına yanıt verirken bazı CHP milletvekillerinin de Özel Harpçi olduğunu açıklamışdı.

1950′li yıllarda Özel Harp Dairesi’nin, Gayri Nizami Harp bölümünün kuruluşu, böyle bir ihtiyaç dikkate alınarak gerçekleşmişti. (s.248) Tercüme olarak ordumuza giren ve daireye de görev olarak verilen terim, gayri nizami harp’tir. Gayri kanuni harp değildir. Bunun gibi, gayri nizami askeri kuvvetler tabirinde de, bazılarının maksatlı olarak yorumladığı gibi, gayri kanuni askeri kuvvetler anlamı yoktur. (s. 245)

Yamak, TBMM içinde birbirinden habersiz pek çok milletvekilinin Özel Harpçi olduğunu şöyle anlatıyor: “Birçok kimseyi ayağa kaldıracağını biliyorum ama bu noktada yazmak istiyorum. Sayın Ecevit’in inandırıcılığına dayanarak alevlenen ve Sayın Ecevit’in zaman zaman medyanın ilgisi için bizzat öne çıkarak söyledikleriyle devam eden bu iftira kampanyası sürdürülürken, bu teşkilatın içinde o zaman kendi partisinden ne kadar personelin, hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde birbirini hiç tanımayan kaç milletvekilinin bulunduğunu ve bunun sadece kendi partisine ait bir durum olmadığını, birisi söyleyiverseydi ne olurdu?”

Yamak, Özel Harpçi olarak eğitilenlerin nasıl ve neden seçildiklerini de şöyle açıklıyor: “Aslında onlar milletvekilliği dönemlerinde değil, daha genç yaşlarda bölgesinde güvenilir, saygın, sözü geçen ve gerektiğinde halkıyla bütünleşerek, milleti ve vatanı için yapılacak mücadelede önder olabilecek niteliklere sahip oldukları için seçilmişlerdi. Milletvekili oluşları da bu seçimin doğruluğunu göstermiyor muydu?” (s. 461-462)

İstihbarat örgütleri sivillerin denetiminden uzaktır. CIA, MI6 ve MOSSAD ile beraber çalışan militer güçler, Türkiye’de oyun oynuyor. Oysa; ABD’de CIA dahil bütün istihbarat örgütleri, meclis denetimindedir.

Yapılması gereken
Türkiye Gladio’su nicelerini kullandı. Dün milliyetçi vatanseverler, şimdi ise vatansız İslamcı etnik kimlikli kişiler, yapıda organize edildiler. Siyasette, medyada, bürokraside göreve getirilenlerin özgeçmişlerine bakıldığında bu açıkça görülür.

Tarih boyunca hür ve bağımsız yaşamış Sunni, alevi, Türk, Kürt, Zaza, Gürcü, Yahudi, Arap oluşturduğu Türk Millet’nin ve Türk Devleti’nin varlığı ve bekası tehdit altında tehlikededir.

Türkiye ve Türk Milleti’nin birlik ve beraberliğine odaklı milliyetçi, Müslüman, demokrat, muhafazakar, ulusalcı unsurların bu gerçekleri bilerek hareket etmeleri, tarihin yüklediği en önemli görevdir. Hiç kimse bu tarihi sorumluluktan kendini ayrı tutmamalıdır.

Türkiye’yi; ABD’nin veya Avrupa Birliğinin eyaleti yapmaya kararlı şer güçlerinin organize yapılanması karşısında; tarih, coğrafya, kültür birlikteliği olan her duyarlı vatan evladı bir ve beraber olmalıdır.

Günün Sözü: Oynanan oyun, anlaşılması, bilinmesi ve gereğine yönelmekle bozulur.

https://groups.google.com/forum/#!msg/millitepkiler/IY_BEnNMwRY/J2PRK5OwrH0J


.