Eyvah, Eski Gündeme Dönüyoruz
“ Meselâ Savcı Yazı Yazmış... Sen kimsin lan bana yazıyorsun? Sen kimsin?”
Murad Salih
Normal bir devlette...
Yani hukukun üstün ve egemen olduğu bir devlette...
Başlıktaki sözleri o devletteki makamı, mevkii, rütbesi, statüsü, konumu, durumu, işi, gücü her ne olursa olsun hiç kimse söyleyemez...
Söylerse?..
Hukuk sistemi, o kişiye, bu sözü asla söylememesi gerektiğini öğretecek ve bir daha unutmamasını sağlayacak şekilde derhal harakete geçer...
Ve adalet en kısa zamanda tecelli eder...
***
Başlıktaki sözler Türkiye’de söylenirse ne olur?
Ne olacağını bilmek için o sözleri söyleyenin makamına, mevkiine, rütbesine, statüsüne, konumuna, durumuna, işine gücüne, soyuna sopuna bakmak gerekir...
Bu sözleri söyleyen sıradan bir insan, yani rütbesiz, makamsız mevkisiz, statüsüz, arkasız bir kimse ise; savcının emriyle derhal harakete geçen polisler, gecenin en karanlık vaktinde o kimsenin evinin kapısını -iliştirilmiş medya kameraları eşliğinde- kırarak içeriye girer, evde kim var kim yoksa hepsini don gömlek, pijama gecelik üstlerinde ne varsa onlarla derdest ederek kelepçeleyip polis otosuna tıkarak götürürler merkeze...
Sonra?
Götürülenlerin eşi dostu, hısımı akrabası beklerler ki; gidenler geri gele...
Gelirler rmi?
Gelirler de...
Ne zaman; o belli değil...
Ölü mü diri mi; o hiç belli değil...
Misâl: Gözaltında işkence görenler... İşkence sonucu ölenler... Gardiyana esas duruş göstermedi diye cezaevi hücresinde öldürülenler... F tipi cezaevlerindeki insanlık dışı tecrite direnirken ölenler... Yıllarca tutuklu kaldıktan sonra beraat edenler... Uyduruk delillerle ağır cezalar kesilenler...
Hangi birini yazayım?
Zaten hepsini herkes biliyor ama bir şekilde vicdanını bastırıp susmayı tercih etmiyor mu?..
***
Ya ötekiler?
Makamı, mevkii, rütbesi, statüsü, konumu, durumu, işi, gücü kıyak olanlar mı?
Onlar başka...
Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, muvazzaf veya emekli general , milletvekili, yüksek yargıç, yüksek savcı üst düzeyde bürokrat, TÜSİAD üyesi işadamı, Sabataycı/dönme, mason locası üyesi, roteryan, lions, yargıç, savcı, polis, asker, istihbaratçı, korucu, itirafçı veya muhbir iseniz ve buradaki makam, mevki rütbeniz ne kadar yükseksee veya bu yükseklikten himaye gören şanslılardansanız hukukun size ulaşması için çok uzun, çok çetrefilli ve hukuku oralara uzatmak isteyen görevililer için çok tehlikeli bir süreçten geçilmesi gerekmektedir....
Çoğu zaman da bu süreç hiç tamamlanamamaktadır...
Balık hafızalılardan değilseniz durup sakin kafayla biraz düşündüğünüzde, onlarca bu türden tamamlanamamış veya tersine döndürülmüş yargı sürecini hatırlayabilirsiniz...
Sizlere hafıza egzersizi olsun diye ben herhangi bir misâl vermeyeceğim...
Bunları unuttuysanız acilen hatırlamalısınız...
Ve asla unutmamalısınız...
Çünkü; varolan hukukun herkes için acil ve eşit şartlarda adaleti sağlayamadığı bir ülke, o ülkede yaşayan sıradan/arkasız/normal insanlar için mayın tarlası kadar tehlikelidir...
Böyle bir ülkede başınıza her an her şey gelebilir...
Her an kim vurduya gidebilirsiniz... Bir adli skandal sonucu inanamayacağınız kadar ağır cezalar alabilir veya size bir şekilde zarar vermiş ve çok ağır cezalar alması gereken kişilerin ertesi gün ellerini kolarını sallaya sallaya serbestçe dolaşarak size sırıttıklarına şahit olabilirsiniz...
Bu size pek de inandırıcı gelmedi mi?
Peki...
Başlığa geri dönelim...
***
İnternete düşen ses kaydında Ergenekon Davası’nın tutuklu sanığıyken “gatakulli” ile kendini tahliye ettiren emekli Orgeneral Hurşit Tolon anlatıyor:
“Meselâ savcı yazı yazmış... Ne savcısı, kim oluyor lan? Sen kim oluyorsun, sen kimsin? Sen kimsin lan bana yazıyorsun. Sen kimsin?”
Tolon’un “Sen kimsin lan bana yazıyorsun. Sen kimsin?” dediği savcı da, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin...
Aynı komuşmada Tolon, cezaevinde düzenli spor yaparak hızla kilo düştüğünü de söylüyor...
Tolon GATA’ya niye sevkedilmişti?
Sivil hastahanelerin”hızlı kilo kaybı”na bir hastalık teşhisi koymaması sebebiyle...
O yaşta zayıflamak kastıyla düzenli olarak egzersiz yaparsanız kilo kaybınız kaçınılmaz olur...
Gerekli muayene ve testleri yapan sivil hastahane hekimleri de bunu kolaylıkla anlarlar...
Nitekim anladılar da...
Sonra ne oldu?
“Aman, paşam elden gidiyo bir de GATA baksın..”. dediler...
Bakış o bakış...
GATA sanki hastahane değil... Sivil mahkemelerin tutukladığı sanık generaller için “mor çatı sığınma evi”...
Oraya kapağı atan elinde kapı gibi bir raporla cezaevinden pırrr...
Peki bu durum, Tolon açısından “hile yoluyla firar”; onun tahliye olmasını sağlayan kurum görevlileri açısındansa hem “adaleti yanıltmak ve firara yardım etmek için yalan içerikli resmî evrak tanzimi”, hem de “firarîye yataklık” suçlarının bütün unsurlarıyla gerçekleşmiş olduğunu göstermiyor mu?
Gösteriyor...
Eeee?
Bunu kim soruşturcak?
Savcı...
Savcı, kendisine “sen kimsin lan” diye gürleyen firarî sanık emekli general karşısında pısmış kalmış...
Tık yok...
Üstelik de kendi hakkını ve makamının haysiyetini korumak için harekete geçemeyen bu savcı, daha önce aynı sanığın göstere göstere firarı karşısında da aynı tavrı sergilemedi mi?
Böyle hukuk olur mu?
Böyle hukuktan adalet çıkar mı?
< 07.12.2015 Tolon hakkında suç duyurusu
http://www.haberkanal.net/mansetyazdir_tek.asp?haber_no=440#.VmXNcriLQdU 1/2
Tolon hakkında suç duyurusu
´Çevik Kuvvet gelsin de durdursun´ diyerek meydan okuyan Ergenekon sanıklarından Hurşit Tolon hakkında suç duyurusunda bulunuldu. İnsan
Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) internete düşen konuşma kayıtları ile ilgili Sultanahmet´teki İstanbul Adliyesi´nde suç duyurusundabulunarak ses kayıtlarının Tolon´a ait olduğunun ispatlanması durumunda sözkonusu şahsın Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme ile Hakaret suçlarından cezalandırılmasını istedi.
Savcıların bir türlü harekete geçmediği Tolon hakkında suç duyurusu ´Çevik Kuvvet gelsin de durdursun´ diyerek meydan okuyan Ergenekon sanıklarından Hurşit Tolonhakkında suç duyurusunda bulunuldu. İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) internete düşen konuşma kayıtları ile ilgili Sultanahmet´teki İstanbul Adliyesi´nde suç duyurusunda bulunarak ses kayıtlarının Tolon´a ait olduğunun ispatlanması durumunda sözkonusu şahsın Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme ile Hakaret suçlarından cezalandırılmasını istedi.
Mazlumder üyesi bir grup avukat, Ergenekon davası sanıklarından Hurşit Tolon´a ait olduğu öne sürülen ve internete düşen ses kayıtlarıyla ilgili suç duyurusunda bulundu. Sultanahmet´teki İstanbul Adliyesi´ne gelen avukatlar adına açıklama yapan avukat Cihat Gökdemir, Hurşit Tolon´a ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarının önce internette daha sonrada basın yayın organlarında yer aldığını hatırlattı. Ses kayıtlarının Tolon´a ait olduğunun ispatlanması halinde Türk Ceza Kanunu´nun Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme ile Hakaret suçlarının işlenmiş olacağını kaydeden Gökdemir, Tolon´a sağlık gerekçesiyle tahliye kararı veren GATA personelinin de Gerçeğe aykırı bilirkişilik ve Görevi Kötüye Kullanma suçlarını işlediğini savundu.
Gökdemir ve beraberindeki avukatlar daha sonra adliyeye girerek suç duyurusu dilekçesini savcılığa teslim etti.
Mazlumder´in suç duyurusu dilekçesinde Tolon´a ait olduğu öne sürülen konuşmanın dökümü de yer aldı. Hurşit Tolon´a ait olduğu iddia edilen ses kaydında şöyle deniyordu: Kendi doğurduğu bebeği yetimhanenin önüne vermektir, teğmeni düşmana teslim etmek. Teğmeni götürüp bunlara teslim etmek...Teğmenini teslim eden, ordu olmaz. Aşiret bile olmaz.
Bunların hepsi duyuyor, gidin söyleyin diyorum komutanlarınıza. Ordu komutanına diyorum ki o paşayı orda tutmak demek ihanet demektir.
Müsaade edin bana beş dakika makamınıza geleyim, yedinci dakikada alırım diyorum onu ben. Alırım, almazsam namerdim. Bilir bütün dünya. Şuraya oturtun tekrar Selimiye´ye beni, ´Kurmay başkanı gel buraya, aç telefonu Cengiz Aykut´a, de ki ben şimdi, biz şimdi Gata´dan bir heyet gönderiyoruz buraya´ de emrimi ilet.
Buranın komutanına da emrimi ilet. Bir ekip hazırlasınlar doğru Koşuyolu´na. ´Hastamızı almaya geldik´ desinler. Sen de Cengiz Aykut´a söyle.
´Ekip çıktı yola alıp gelecek´ de. Hadi şimdi o çevik kuvvetle durdursun. Hadi gücünü göreyim bakayım. Bakan, başbakan, gelsin durdursun. Hadi. Mümkün değil yav.
Zaten onun için içerdeyim ben. Kararı vereceksiniz karar, karar. Yüreğinizle karar verilir. Bizimkiler mıy mıy mıy mıy teğmeni ver, yarbaya kelepçe tak, mermiler bizim mi sizin mi belli değil. Star gazetesiyle uzlaşma yap. Star gazetesiyle Genelkurmay uzlaşmış. Ne demek yav? Nasıl?
Ne demek uzlaşmak?
Biz uzlaştık. Olur, mu öyle şey?
Siz muhatap olmayın. Genelkurmay´a söyleyin Genelkurmay´dan bildirilsin. Yani savcılıkta
Genelkurmay buraya telefon ediyor. Bir dakika kardeşim, Genelkurmaya gideceksiniz ben seni muhatap alamam.
Mesela savcı yazı yazmış. Ne savcısı? Kim oluyor? Lan sen kim oluyorsun, sen kimsin? Sen kimsin lan bana yazıyorsun. Sen kimsin? Doğru oraya.
İşte ahhh, orası ahhh orası, orası yazacak. Ah orası yazacak ahh. Ah, ah orası diyecek. ´Bana yazacaksın kardeşim´ diyecek. ´Benim çocuğuma yazamazsın, bana yazacaksın ben cevap veririm´ diyecek. Her gün,7 ay bir saat yürüdüm. Ne kadar yürüdüm biliyor musunuz? En az 5 kilometre her gün. Her gün en az 5 kilometre.
Ben zayıflarken 4 ayda böyle eridim, yani muntazam bir eğriyle zayıfladım. Ama ben cezaevine girdiğim günden beri mutlaka yürüdüm. Gece yürüdüm. Sabah yürüdüm.
Yürüdüm.
Günde en az 100´e yakın Mekik yapardım. Şimdi en son 93 kiloyum ben.( Yeni Şafak)
07.12.2015
***