MURAT Binzet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MURAT Binzet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2018 Pazar

CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak buradayım.

CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak buradayım. 



Hala y-CHP´den Ümit bekleyen var mi?
     
Murat Binzet  

2nd Kurdish Conference in Washington,DC organized by People's Democracy Party (HDP)

26.09.2014 tarihinde eklendi

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve y-CHP'nin ABD’nin başkenti Washington’da 26 Eylül 2014 tarihinde AMERİKAN Bayrağı önünde düzenlediği “Ortadoğu’da Yeni Kürt Realitesi: Riskler, Beklentiler ve Fırsatlar ” başlıklı KÜRT konderansında y-CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkul' ndan tartışma yaratacak talepler:

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise oturumda konuşmak üzere yazılı bir metin hazırladığını; ancak Kobani’de yaşananlardan dolayı bu konuya 
değineceğini ifade etti. Tüm gün Kobani’den gelen haberleri merakla takip ettiklerini belirten Tanrıkulu, “ Washington’dayız ama vicdanımız, kalbimiz, 
yüreğimiz orada.” şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York’ta basına pek fazla yansımayan bir ifadede bulunduğunu kaydeden Tanrıkulu, “Ayaküstü Türkiye’den gelen gazetecilere 
yaptığı sohbette aşağı yukarı şu cümleyi kurdu: ‘Biz Suriye’deki, Rojava’daki, Kobani’daki IŞİD meselesini, YPG meselesi ile Kürt meselesi ile eş tutarız. 
Eğer bir müdahale olacaksa, birşey olacaksa muhataplarımızdan bu şekilde bir tutum almalarını isteriz.’ Eğer Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, Türkiye’yi yöneten 
siyasi liderlik, Rojava’daki Kürt meselesi ile IŞİD meselesini aynı tutuyorsa; bizim için aynıdır diyorsa, Türkiye’de Kürt meselesinin çözümünden de o kadar 
uzaktır. Zira bir tarafta IŞİD gibi küresel bir vahşet örgütü var. Küresel bir 'cihat' örgütü var. Rojava ile ilgisi olmayan bir örgüt var ve oradaki insanlara saldıran, 
kesen biçen katleden bir örgüt var; ama bir taraftan kendi topraklarını kendi canlarını kendi namuslarını korumaya çalışan bir halk var. Her ikisini bir tutan bir zihniyetten, Türkiye’de barış da çıkmaz, demokrasi de çıkmaz.” dedi. Tanrıkulu’nun bu sözleri izleyicilerden büyük alkış aldı. 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ÖZÜR DİLEMELİ,

Tanrıkulu, “Kürt meselesinin, çözüm sürecinin üç önemli ayağı” olduğunu vurgulayarak onarıcı ve onore eden bir adalet sürecinin işletilmesinden bahsetti. 
Onarıcı adalet kapsamında boşaltılmış köylerden, mayınlı arazilere ve faili meçhullere kadar pek çok konuya değinen Tanrıkulu’nun, pek çok konuda 
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin özür dilemesi talebini de içeren “onore edici adalet önlemleri” kapsamında yer alan konular şunlardı:
- Nevruz bir kanunla bayram olarak kabul edilmeli ve Meclis şimdiye kadar bunu yapmadığı için özür dilemeli,
- Diyarbakır cezaevi, müze olmalı ve Meclis özür dilemeli,
- Halepçe bir katliam kanunu ile katliam olarak kabul edilmeli ve Meclis özür dilemeli, Siyasal partiler yasası, seçim barajı, demokratikleşme gibi konulara da değinen Tanrıkulu, “Ancak bunlardan sonra yeni anayasa konuşulabilir, silahsızlanma meselesi konuşulabilir.” diyerek, silahlı hareketin nihai olarak silahsız hale gelemeyeceğini, hükümetin hedefini küçültmesi gerektiğini ve Türkiye’nin gündeminden silahlı şiddeti, silahlı yöntemi nihai olarak nasıl çıkartabiliriz, onu düşünmesi gerektiğini vurguladı.  

CHP’nin Kürt meselesine yaklaşımını dile getiren Tanrıkulu’nun açıklamaları salondaki izleyicilerin beğenisini kazandı. Bir izleyicinin “Bu sizin görüşünüz mü 
yoksa partinizin mi?” sorusu ile karşılaşan Tanrıkulu, “CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak buradayım. Bu görüşlerimi yazılı olarak dağıttım. 

Yarın sabah Saat 8’den itibaren partinin web sayfasında yer alacak.” cevabını verdi. 

TANRIKULU ANA DİLDE EĞİTİM İÇİN ANAYASANIN 42. MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMELİ

Gelen bir soru üzerine Tanrıkulu, “Ana Dilde Eğitim"i geçmişten farklı olarak, siyasi kutuplaşmanın odağı olmaktan çıkarmaları gerektiğini, Ana Dilde Eğitim”in, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde yazdığı gibi çocukların ve eğitim alanların yüksek çıkarları gözetilerek, ona uygun eğitim modelleri yaratılarak çözüleceğini belirtti. Bu konuda pedagoglarla birlikte çalışma içerisinde olduklarını, yakında öneride bulunacaklarını, Anayasa’nın 42. Maddesi’nin de değişmesi gerektiğini vurguladı.

ÖCALAN SERBEST KALMALI

Oturumda konuşan Kerkük Valisi Necmettin Kerim ise Türkiye’nin geçmişte ABD’nin Afganistan’da yaptığı hataların benzerini yaptığını dile getirdi. 
Türk hükümetinin çözüm sürecinde iyi işler yaptığını belirten Kerim, hükümetin sınırlarını açması, Kürtlerin IŞİD’e karşı savaşmalarına yardım etmesi ve Abdullah Öcalan’ı serbest bırakması gerektiğini söyledi.
Ve Amerika’da bir Kürt oturumu daha böylece sona erdi. Akıllarda kalan soru ise Türkiye’deki silahlı şiddeti “terör” olarak değil “yöntem” olarak gören CHP Genel Başkan Yardımıcı Sezgin Tanrıkulu’nun kimi temsil ettiği oldu. Ve tabii ki Türk Milletini temsil eden Yüce Meclis’in bir üyesinin, 
Amerikan Bayrağı önünde Meclis’in özür dilemesi gerektiği konuları sıralarken yüzünün hiç mi kızarmadığı....

Konferansın son oturumuna ait video kaydı:

http://www.youtube.com/watch?v=BK5kaMbjmLQ




Sezgin Tanrıkulu CIA analistiyle ilişkisini kabul etti
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CIA analistine bilgi verdiğini kabul etti. CIA’nın yan kuruluşu Stratfor’un TR-705 kodu ile Numaralandırdığı Tanrıkulu, “ Emre’yi 15 yaşından beri tanırım”  dedi.
CIA’ya özel istihbarat üreten Stratfor’un Wikileaks’te yayınlanan iç yazışmalarındaki TR-705 kodlu bilgi kaynağının CHP Genelbaşkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu olduğu kesinleşti.




https://www.turkishnews.com/tr/content/2014/11/21/chp-genel-baskan-yardimcisi-olarak-buradayim-hala-ychpden-umit-bekleyen-var-mi/

***

24 Kasım 2017 Cuma

YERİM DESTANINIZI


YERİM DESTANINIZI
 



Yeliz Koray
 
1.Dünya Savaşı
 
4 yıl sürdü. Tekrar ediyorum 4 yıl
 
Yani 16 mevsim, 208 hafta, bin 460 gün.
 
Kafkas, Kanal, Filistin-Suriye, Çanakkale, Hicaz-Yemen, Makedonya, Galiçya,
Romanya Cepheleri açıldı.
 
İtilaf Devletlerinin 42 milyon askerine karşı 2 milyon 850 bin kadardık.
 
Kafkas Cephesi'nde Sarıkamış'ı Rus ordusundan almak için savaştık.
 
90 bin asker DONARAK ÖLDÜ. Dok-san-bin asker.


Lojistik destek gelememişti çünkü. Zaten açlardı, üşüyerek, uykuya dalarak
öldüler. Kimi anasını, kimi sevdiğini hayal ederek uykuya daldı. Bir daha
uyanmadılar.
Çanakkale Cephesi.
Zafer kazanıldı ama bedeli 500 bin insanın ölümü oldu. 253 bini asker,
gerisi sivildi. Tarihçiler, hastalıktan ölenlerin bu sayının iki katı
olduğunu söyler.
Bir de o dönem üç lisenin mezun veremediğini.
Galatasaray, Konya ve İzmir Liseleri. Çünkü elleri silah tutuyordu,
çocuklardı, dönmeyi düşünmemişlerdi. Dönemediler, tarihe "meçhul çocuk
asker" olarak geçtiler. Çoğunun ismi de mezarı da yok, Çanakkale'de
yatıyorlar!
Kurtuluş Savaşı..
Doğu Cephesi'nde Ermenilerle, Güney Cephesi'nde Fransızlarla savaştık.
Doğu Anadolu tamamen kurtarıldı, TBMM resmen tanındı. Maraş, Urfa, Adana ve
Sakarya'da zafer kazandık. Fransızları yurttan TEMİZLEDİK. Şehirlerimize;
Gazi, Kahraman, Şanlı isimleri verdik.
Batı Cephesi daha kanlıydı.
1. ve 2. İnönü, Kütahya-Eskişehir, Sakarya Savaşı yaşandı. Sakarya Savaşı,
tarihe en çok subayın şehit olduğu savaş olarak girdi. İtalyanlar Muğla ve
Antalya'dan çekildi. 
Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Taarruzu BAŞLATTI!.
Dumlupınar Meydan Muharebesi'nden sonra "İlk hedefiniz Akdeniz ileri" dedi.
Yunan ordusu İzmir'e kadar kovalandı, İzmir düşman işgalinden KURTARILDI!
Batı Anadolu düşmandan tamamen TEMİZLENDİ.
Konferanslar, kongreler, ateşkesler, anlaşmalar.
Kurtuluş Savaşı da 4 yıl sürdü.
 
16 mevsim, 208 hafta, bin 460 gün.
Binlerce şehit verdik. O binlercenin yine iki katından fazlası bulaşıcı
hastalıktan öldü.


YILLARDIR PKK'YA VERİLEN ŞEHİTLERİ SAYMIYORUM BİLE.


Ve 15 Temmuz.
1 gün bile sürmedi. Tekrar ediyorum 24 saat bile değildi; 15 saat sürdü!
Limana yanaşan düşman gemilerinden değil, sağ olsun Erdoğan'ın
'eniştesi'nden öğrendik.
Ama hazırlıksız değildik. Lojistik destek tamdı mesela. Nedense 4 farklı
noktada bekletilen uçaklar-helikopterler, 3G bağlantıları, televizyonlar,
radyolar.
Düşman bu kez ne İngiliz, ne Fransız, ne de Almandı. Bir zamanlar yedikleri
içtikleri ayrı gitmeyen, istedikleri her şey verilen "muhterem hoca
efendileri"ydi. Amaç devleti ele geçirmekti ama nedense birkaç tankla darbe
yapmaya çıkmışlardı. 
Her şeyden habersiz masum erlerle polisi ve vatandaşı karşı karşıya
getirdiler. 
Kardeşi kardeşe kırdırdılar! Kurtuluş yine bizimkilerden; FETÖ'nun kumpas
kurduğu Kemalist askerlerden geldi. Ve milletin direnişiyle birlikte darbe
püskürtüldü.


Sonuç 248 şehit, yüzlerce yaralı.


***
Kısaca.
Evladını beşikte bırakan Nene Hatunlar, kocasını toprağa verip cepheye koşan
Kara Fatmalar. Çocuk, yaşlı, kadın demeden.. Atamızın önderliğinde bizlere
19 Mayıs'ı,
23 Nisan'ı,
30 Ağustos'u,
29 Ekim'i bıraktılar!
Amma.geriye Sarıkamış'ta ölenler için 'halay' çektiğimiz anmalar.
"Yağmur yağıyor çocuklar üşümesin" diye yasaklanan 23 Nisan'lar.
Her sene hastalık bahanesiyle iptal edilen 19 Mayıs'lar
ve güvenlik gerekçesiyle yasaklanan 30 Ağustos'lar kaldı!
 
***


Velhasıl


"Elin tokadını yemeyen kendi tokadını yumruk sanırmış!" Tarihe altın
harflerle yazılan onca zafer, binlerce şehit ve ders alınacak yüzlerce
hikaye kalmışken.;
Darbenin araştırılmasını istemediğiniz meclis önergeleri, muhterem hoca
efendinizi değil de masum askeri karşınıza alarak bastırdığınız afişler, bir
türlü TEMİZLEYEMEDİĞİNİZ, KOVALAYAMADIĞINIZ ve düşmandan KURTARAMADIĞINIZ
vatan varken size de hiçbir güvenlik gerekçesi göstermeden 1 hafta bayram
yapmak komik gelmiyor mu?
Gelmiyorsa yukarıdaki satırları tekrar okuyun beyler, bayanlar.
Destan 3G ile yazılmaz.
 

İyi çalışmalar saygı ve sevgiler
 
Murat Binzet

 
<mailto:m1000zet@gmail.com>

3 Eylül 2015 Perşembe

Sınırları da sivillere havale ediyorlar. Çünkü ordu Silivri'de toplanıyor!




Sınırları da sivillere havale ediyorlar. Çünkü ordu Silivri'de toplanıyor!

http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/resimler/1275017394.jpg
Avrupa ile entegrasyon

AKP iktidarı, AB üyelik müzarekelerinde yer alan Entegre Sınır Yönetimi konusunda yeni bir adım daha attı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karşı çıktığı “sınırların profesyonel birliklerce korunması projesi”, Başbakan Erdoğan imzalı genelgeyle yürürlüğe girdi. 26 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanan genelgeye göre, TSK sınırlardan çekilecek, görevi İçişleri’ne bağlı profesyonel birlikler üstlenecek 

Güvenlik zafiyeti yaratır 

UZMANLAR, sınırların sivil yönetime bırakılmasının güvenlik zafiyeti yaratacağı görüşünde. E. Tümgeneral Armağan Kuloğlu, “Avrupa ülkelerindeki sınırlarla Türkiye’nin sınırları arasındaki farklılık gözetilmeli. Avrupa ülkeleri gibi tehdit algılaması sıfır olan bir konumda olsak, uygulama başarılı olur” dedi. E. Tümgeneral Alaettin Parmaksız da Irak sınırında bu uygulamanın hayal olduğunu söyledi.  

Asker kışlaya giriyor

TSK’nın karşı çıktığı “sınırların profesyonel birliklerce korunması projesi” Başbakan’ın imzasıyla yürürlüğe girdi. Buna göre TSK sınırlardan çekilecek, görevi İçişleri’ne bağlı birlikler üstlenecek
Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik müzakerelerinde “Adalet, özgürlük ve güvenlik” faslında yer alan Entegre Sınır Yönetimi konusunda yeni bir adım atıldı. 26 Mayıs 2010 tarih, 27592 sayı ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan genelge ile tüm sınır kapılarında, kara ve deniz sınırlarında görev yapmak üzere İçişleri Bakanlığı’na bağlı profesyonel bir sınır güvenlik teşkilatının kurulması amaçlanıyor. 

STK’lar görev alabilecek

TSK’nın baştan beri karşı çıktığı profesyonel birliklerin sınırlarda görev yapması konusundaki genelge ile “Entegre Sınır Yönetimi Koordinasyon Kurulu” adı altında profesyonel bir birlik kurulması öngörülüyor. Genelgeye göre, kurul ihtiyaç duyduğu takdirde alt kurullar, teknik komiteler ve çalışma grupları oluşturulabilecek. Komite ve gruplarda ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra sivil toplum örgütleri, meslek birlikleri ve özel sektör temsilcileri de yer alabilecek. Genelgede, “İçişleri Bakanlığı Müsteşarı veya görevlendireceği müsteşar yardımcısının başkanlığında, Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Denizcilik Müsteşarlığı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Emniyet Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve İller İdaresi Genel Müdürlüğü’nden kurumları adına karar vermeye yetkili üst düzey temsilcilerin katılımı ile ’Entegre Sınır Yönetimi Koordinasyon Kurulu’nun kurulması uygun görülmüştür” denildi. Askerin ’sınır güvenliği’ görevinden çekilmesi kademeli olarak gerçekleşecek. 

50 bin personel

Yeni teşkilat ilk etapta 50 bin personelden oluşacak. Yeni sivil kolluk gücü, askerin kullandığı ağır harp silahları ile donatılacak.  Sınır güvenliği için kurulacak yeni sivil kolluk gücünün ağır silahlar alabilmesine imkan tanıyacak açık kapı bırakıldı. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, bir süre önce yaptığı açıklamada Türkiye’nin sınır güvenliğinde AB standardına ulaşmak için 50 bin kişilik özel bir güvenlik gücü kurma hazırlıkları yürüttüğünü söylemişti. Bağış, ABD’nin Meksika ve Kanada sınırlarını koruyan ’Border Patrol’sistemine benzeyeceğini açıkladığı yeni sınır koruma gücünün asker ve polisten farklı bir birim olacağını vurgulamıştı.

TEPKİLER...
Uygulama güvenlik zafiyeti yaratır

Başbakan Erdoğan’ın önceki gün yayınladığı genelge ile sınırların profesyonel birliklere bırakılmasını ve AB’ye uyum çerçevesinde “Entegre Sınır Yönetimi Koordinasyon Kurulu” kurulması kararına sert tepki geldi. Uzmanlar sınırların sivil yönetime bırakılmasının güvenlik zafiyeti yaratacağını söylüyor. 

Belli bir bölgede uygulanabilir

Emekli Tümgeneral ve ORSAM Danışmanı Armağan Kuloğlu, bu düzenlemenin güvenlik zafiyeti yaratacağını vurgulayarak, “Sınır Güvenliğinin sivil birliklere devredilmesi ve İçişleri Bakanlığı kontrolünde olması konusu uzun zamandır görüşülen ve hazırlıklar yapılan bir husus. Ancak Avrupa ülkelerindeki sınırlarla Türkiye’nin sınırları arasındaki farklılığı gözetmeden, ülkeler arasındaki güvenlik konularını dikkate almadan yapılacak bu tür uygulamaların Türkiye’yi güvenlik zafiyetine uğratacağını düşünüyorum. Çünkü örneğin Hollanda’nın sınırlarının Fransa’ya karşı olan durumu ile Türkiye’nin İran’a karşı, Suriye’ye karşı, Irak’a karşı, Ermenistan’a karşı olan durumu açısından büyük fark var. Eğer Türkiye da Avrupa ülkelerindeki gibi tehdit algılaması sıfır olan bir konumda olsak o zaman hırsızlık, uyuşturucu kaçakçılığı, gümrük ileri vesaire gibi konuların ağırlıklı olduğu bir yerde böyle bir organizasyonla bu sorunları halletmeniz mümkün olabilir. Ama Türkiye bulunduğu konum ve coğrafyası itibari ile böyle bir uygulamanın ancak sınırlı bazı bölgelerde olabileceğini düşünüyorum. Her yerde uygulanamaz bunun gerekçesi de güvenlik sorunlarıdır” diye konuştu. 

Amaç; yeni bir kuvvet

Böyle bir düzenlemenin ancak kağıt üzerinde olabileceğini söyleyen ve sınırlarda silahlı kuvvetlerin teröre karşı verdiği mücadeleyi hatırlatan Emekli Tümgeneral Alaettin Parmaksız da bu uygulamaya büyük tepki gösterdi. Parmaksız, diğer AB ülkelerinin sınır uygulamalarını da hatırlatarak, “Peki neden AB Yunanistan Bulgaristan sınırında uygulamıyor? Bugün Irak sınırında sivil teşkilatlarla güvenlik sağlamak bir hayal ürünüdür. Keşke sağlanabilse... Her gün silahlı kuvvetlerin bu kadar takviyesine rağmen teröristler elini kolunu sallıyor ki bunlar yeni bir 100-150 bin kişilik kuvvet mi oluşturacaklar? Kanun çıkabilir ama uygulama olanağı yok. O dağlarda operasyon yapacak bir gücü nasıl oluşturacaklar. Orada güvenliği sağlamada özel harekat bile yeterli değil. Yeni bir polis ordusu kuracaklarsa, Türkiye’nin buna harcayacak parası varsa buyursunlar yapsınlar” dedi. Parmaksız, “Türkiye’nin birçok sorunu varken bu tür düzenlemelere zaman ve güç harcamasını da eleştirerek, ” Türkiye’nin öncelikli sorunları bitti de bu mu kaldı? Türkiye AB standartlarını yakaladı da bu mu kaldı? Milyarlarca dolar ayırıp yeni bir yapı kuracaklarsa yapsınlar. Sınırı korumak demek profesyonel güç demektir. Gönüllülük esası olduğu için Mehmetçiğin karnını doyuruyorsun ama oraya göndereceğin insanların çocukları, ailesi olacak. Ezbere iş yapılıyor. Bunun yürütme olanağı yok bence “ şeklinde konuştu.  
NOT: Genelge ekte (29 Genelge.doc)
'Allah‘ın başka işi yok TOKİ’ ye para gönderiyor'
TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, kentsel dönüşüm işi için prosedürlerin yerine getirilmesi halinde, kaynağın mutlaka geleceğini belirterek, 'Bize inanın, bak samimi söylüyorum belki burada söylemem doğru değil ama inanın bize Allah gönderiyor parayı' dedi.
Gülermisin, ağlarmısın?..