Kurtuluş Savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kurtuluş Savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Eylül 2020 Pazar

Yunan General İoannİs Metaksas’ın kehaneti ve... İnancın zaferi

 Yunan General İoannİs Metaksas’ın kehaneti ve... İnancın zaferi


İlber Ortaylı

19 Mayıs 2019

Hürriyet,

Küçük Asya Seferi’nin komutanlığını reddeden Yunan general İoannis Metaksas, “Yok oldu zannettiğiniz ordularını Türkler yine toparlar ve bir sabah aniden  karşınıza çıkarlar” demişti. Samsun’dan 1.5 yıl sonra milli ordu ortaya çıkmıştır. 2 yıl sonra da TBMM Hükümeti’nin hem içte ama asıl önemlisi dış dünyada itibarını ve varlığın pekiştiren Sakarya Savaşı, general Metaksas’ın bu kehanetinin doğruluğunu gösterir. Hiç şüphesiz Kurtuluş Savaşı’nı hazırlayanların girişimi bir kumar veya kehanet değil ortak asker aklının bilgeliğine dayanır. Bütün mesele buna inanmaktı.

OSMANLI İmparatorluğu için tam tamına dört yıl önce ekim sonunda başlayan savaş 30 Ekim 1918’de Limni Adası’nda son buldu. Mondros Limanı’nda Türkiye’nin

bütün müttefikleri gibi ağır bir mütareke imzaladığı açıktı. Buna rağmen Rauf Bey dahil mütareke heyetinin saf bir ümit beslediği de açıktır. Büyükada’da Kût’ül-Amâre’den beri esir olarak bulunan general Townshend Britanya’yı ikna için heyetle birlikte götürülmüştü. Tamir edildiği anlaşılan Gelibolu malulü HMS Agamemnon zırhlısının içinde heyetler görüşmeye başladı. Tabii bu bir görüşmeden çok diktedir.

HINÇ-İNTİKAM-İŞGAL

Fransa’nın Alman heyetine karşı takındığı mütehakkim ve kindar tavrın ilk anda Britanyalılar tarafından gösterilmediği açık. Amiral Somerset Arthur Gough-Calthorpe yer yer ikna edici hatta Türklerin lehinde uygulanacağına dair vaat edici üslubunu buradan ayrıldıktan sonra unutmuştur. Zira Britanya dört yıl süren bu savaşın kendisi için çok uzun olduğunun farkındaydı. Umulmadık kayıplar yanında bilhassa Gelibolu’dan sonra Kût’ül-Amâre’deki yenilgi, İran ve Bakü’de bunu izleyen gerilemelerin kini içindeydi. Nitekim mütareke hükümleri çok geniş yorumlanarak 1919 yılı içinde işgaller ve Osmanlı devlet görevlilerine karşı küçümsemeler devam etti. Bu tip bir mütareke havası Cihan Harbi’nin kendisi kadar yenidir. Uzun süren savaş uzun süren hınç ve intikamı da birlikte  getirdi.

OKUMUŞ ŞEHİT GENÇLİK

Daha dokuz ay evvel Türkiye Brest Litovsk’ta Rusya’nın savaştan çekilmesiyle umutlu bir safhaya girmişken, ardından Bulgaristan ve Avusturya-Macaristan’ın

savaşı terk etmesiyle doğudaki cephelerde tamamıyla yalnız kalmıştı. Bu uzun savaş Türkiye’nin sadece topraklarını Suriye, Lübnan, Filistin ve Irak gibi verimli bölgelerini değil savaşçı ve üretici bir asker neslini de kaybetmesine sebep oldu. 

Şehitler arasında İstanbul’daki liselerin ve Darülfünun’un boşalan sıralarından silah altına alınan okumuş gençlik de vardı. Şark ve Garp kültürüne sahip bu şehit kuşakla gelişmekte olan bir ülkenin geleceği mahvolmuştu.

MANZARAYA BAKARAK: GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER

Bundan aşağı yukarı 15 gün sonra Birleşik Ordular Komutanlığı’nı mütareke dolayısıyla teslimle bırakarak İstanbul’a dönen Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’da

karşılaştığı manzara buydu: Harbin son günlerinde bombalanan Haydarpaşa Garı ve İstanbul’un önündeki onlarca düşman zırhlısı. Bu hoş karşılanacak bir manzara  değildir fakat Paşa’nın birkaç gün devam eden demiryolu seferinde gelecek için tasarladıkları ve alternatif planları tamamlanmış görünüyor. Kendisini karşılayan  yaverlerine denizin üstündeki zırhlılar için “Geldikleri gibi giderler” sözü gelişimin başlayacağı anlamına geliyor.

ANADOLU HAREKETİ

Mustafa Kemal Paşa’nın ilk anda hükümetle ve bilhassa savaş sonunda “yaver-i has”ı olarak Almanya, Avusturya-Macaristan gezisine katıldığı, o zaman ki

veliaht şu anda padişah sultan Vahideddin ile bir yakınlığı olduğu açıktı. Mustafa Kemal Paşa’nın görüşmelerinde padişahın kendisini Harbiye Nazırı olarak tayin etmesi ve bunun akabinde bazı politikalara girişmek niyetinde olduğu da görülüyor. Ne var ki gerek Sultan Vahideddin ve gerek etrafı uzun harbin getirdiği tahribat, yenilginin şiddeti ve İttihatçıların maceracı politikasından bezgin bir ruh hali içinde, Mustafa Kemal Paşa’nın teklif ve görüşlerine idrak ve katılma gösterecek durumda değillerdi. Diğer yandan Mustafa Kemal ve Anadolu’da kolordu komutanı Ali Fuat Paşa, doğuda Kâzım Karabekir Paşa, İstanbul’da Refet Bele gibi bir heyet Anadolu hareketinin temelini oluşturuyordu. Hiç şüphesiz ki Harbiye Nezareti Müsteşarı Fevzi (Çakmak) Paşa ve Miralay İsmet (İnönü) gibi zevat da Mustafa Kemal Paşa’yla yakın temastaydı.

DÜZELTME ANANESİ

7 Mayıs’ta lağvedilen 9. Ordu’nun kıtalarının teftişi için Mustafa Kemal Paşa, padişahın tensibi ve kabinenin ittifakıyla müfettiş olarak tayin edildi.

Ordu müfettişliği eski bir Osmanlı ananesidir. Fevkalade durumlarda fevkalade yetkili komutanlar 17. asırdan beri özellikle Anadolu’daki ayaklanmalar döneminde ve II. Viyana Kuşatması sonrakindeki karışıklıklar sırasında Anadolu’ya gönderilmişlerdi. Anadolu’da asayişi sağlamak için müfettiş paşalar göndermek ve

Cumhuriyet döneminde dahi umumi müfettişlikle karışık bölgelerde idareyi düzeltmek bu ananeye dayanır.

İTİRAZLARI DA AŞTI

Paşa’nın Karadeniz bölgesindeki mutasarrıflıklar ve hatta civardaki Kayseri gibi mutasarrıflıklarla da yazışma yetkisi vardı. Bu mıntıkadaki İtilaf komutanı

general Milne’nin itirazıyla karşılaştı. Milne başından beri bir müfettişin tayini ve bölgede boy göstermesinin olumsuz olacağı, Mustafa Kemal Paşa’nın geri çağrılması gerektiği üzerinde ısrarla durdu. Herhalde bu safhada İstanbul’da askerlerin ve bazı mülki zevatın bu itirazlara karşı çıktığı ve padişahı ikna ettiği anlaşılıyor.

İZMİR İŞGALİNE İSYAN

Her halükârda Samsun, 15 Mayıs’taki İzmir’in işgalinden sonra kaçınılmaz bir hedefti ve Mustafa Kemal Paşa süratle İstanbul’u Samsun’a müteveccihen terk etme kararını gerçekleştirdi. 17 Mayıs’ta Bandırma Vapuru hareket etti. İzmir’in işgali kitleleri fevkalade infiale, isyana sürüklemiştir. Ege bölgesinde

İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti ve mart ayından beri Türkiye’nin her tarafında benzer cemiyetler, hatta işgalden sonra Erzurum ve İzmir’de Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri kuruldu. Bu hareketlerin hepsinin nasıl bir araya getirileceği Paşa’nın en önemli ve daha İstanbul’da başlayan faaliyetinin başlıca odak noktasıdır.

DAMAT FERİT’LER

İster Tevfik Paşa ve Salih Paşa gibi hayırhah davranışlı kabineler, isterse Damat Ferit gibi İngilizlere mutlaka bağlılık gösterenler olsun, mütareke hükümetlerinin

etkin ve dirayetli politika izleyemedikleri açıktı. Heyetin içinde geleceğin Refet Paşa’sı, Cumhuriyet’in en büyük sağlık bakanı, tanınmış bir askeri hekim olan Refik (Saydam) ve Paşa’nın kendi karargâh mensupları bulunuyordu.

İLK DURAK SAMSUN

Samsun’a adım atılacak, bilgi toplanacaktır. Göze batacak hiçbir faaliyetin ve etkinliğin gerçekleştirilemeyeceği açıktı. Nüfus kozmopolitti, işgal kuvvetlerinin  etkisi hissediliyordu. İmkânlar sınırlıydı. Hedef doğrudan doğruya günümüzde 19 Mayıs yıldönümlerinde yürüyüşlerin tertiplendiği “İstiklal Yolu” dediğimiz  güzergâhtan Havza-Amasya hattından da Anadolu’nun şarkına yani Kâzım Karabekir Paşa’nın mıntıkasına, oradan da Orta Anadolu’ya yönelmeliydi. Paşa’nın Havza’daki

dinlenme sırasında, ki bunun adı “istirahat ve kaplıca tedavisi” gibi gösteriliyor ise de ilk, yoğun görüşmeleri yaptığı, civar bölgeler eşrafına ve memurlara telkinlerde bulunduğu açıktır.

İŞGALİN PERİŞANLARI

Nihayet 25 Haziran 1919’da meşhur Amasya Tamimi’ni yayımlanmasıyla Kurtuluş Savaşı’nın başladığı açıktır. İzmir’in işgali sadece yerli Türkleri rahatsız ve perişan etmiş değildi. Yunan işgal kıtalarının düzensizliği yerli tüccar kadar limanda ve şehirde aktif olan Levantenleri ve yabancı pasaportlu tüccarları da zarara uğrattı. Bu işgal günlerinde zararın dönem için çok büyük bir para olan 300 bin liraya ulaştığı söyleniyor.


VENİZELOS’UN HAYALİ

İzmir ve Anadolu’da Helen işgali Venizelos’un bir hayaliydi. İngiliz Başbakan David Lloyd George’la Yunanların kullanımı konusunda anlaştılar. Küçük Asya

Seferi’nin komutanlığına tayin etmek istediği kral yanlısı olarak bilinen Venizelosçu subayların çok tutmadığı general İoannis Metaksas bu teklifi reddetti.

“Yunanistan’ın topraklarının şerefle ve müreffeh yaşamak için yeterli olduğunu, Küçük Asya Seferi’nin bir macera olduğunu” belirtti. “Yok oldu zannettiğiniz  ordularını Türkler yine toparlar ve bir sabah aniden karşınıza çıkarlar” dedi.

GELECEĞİN GÖSTERGESİ

Gerçekten de Samsun’a çıktıktan sonra yıl tamamlanmadan gereken kongreler yapılacak ve heyet Ankara’ya ulaşacaktır. Doğu’da Kâzım Karabekir Paşa’nın sağladığı hâkimiyet, Ankara’da kendisini bekleyen Ali Fuat Paşa ve Ankara’daki memurlar bilhassa Ali Kemali Bey ve Cemal (Bardakçı) asayiş amirleri geleceğin göstergesidir.

Samsun’a çıktıktan 1.5 yıl sonra milli ordu ortaya çıkmıştır. İki yıl sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin hem içte ama asıl önemlisi dış dünyada itibarını ve varlığın pekiştiren Sakarya Savaşı general Metaksas’ın bu kehanetinin doğruluğunu gösterir. Hiç şüphesiz Kurtuluş Savaşı’nı hazırlayanların  girişimi bir kumar veya kehanet değil ortak asker aklının bilgeliğine dayanır. Bütün bu mesele buna inanmaktı.

ZAFERİN TAÇLANIŞI

19 Mayıs 1919 Milli Mücadele’nin başı sayılıyor. Bu doğru bir isimlendirmedir. 3.5 yıl sonra da Mudanya Mütarekesi’yle bu savaş zaferle taçlanmıştır.

Yunan General İoannİs Metaksas’ın kehaneti ve... İnancın zaferi

DİĞER PAŞALARDAN FARKI: DEHASI VATANSEVER, 

yetenekli ve mücadele taraftarı tek kumandan elbette ki Mustafa Kemal Paşa değildi. Ona bu mücadelede yardımcı olan kumandanlar vardı. Ancak onu diğerlerinden ayıran en önemli farklılığı elbette ki dehasıdır. En akıllı, önde gelen generallerimiz bile -ki bence kurmay olarak hoş görülecek bir görüştü- “Bursa’yı, Antalya’yı, İzmir’i kurtarmakla uğraşmayın, olacak şey değil, tükeniriz, elimizdekini de kaçırırız” diyorlar, Anadolu ve Doğu Anadolu ile yetinilmesi gerektiğini söylüyorlardı ki bu “İlk hedefiniz Akdeniz’dir” düşüncesine uygun değildi, zıttı. Atatürk’ün kafasındaki geleceğe ait savaş hedefi çok daha farklı ve doğru olanıydı.

O ADIMLARI ALDIĞI İYİ EĞİTİM ATTIRDI

ATATÜRK bir askeri dehadır. Ancak bunun tarifini yapmak çok güçtür. Bu noktada aldığı kurmay öğrenimi çok önemlidir. O kuşağın parlak komutanları iyi bir

eğitim aldılar, tabiri caizse her şeyi biliyorlardı, sivillerle irtibatları çoktu, felsefe, tarih, bilhassa coğrafya, edebiyat, mühendislik ve matematik hakkında bilgileri ve eğitimleri vardı, hiç değilse ne konuşulduğunu anlarlardı.

Nitekim aldığı eğitim Gazi Paşa’yı ileride ilginç adımlar atmaya yöneltti. Bozkırın ortasında, Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kuruldu. Türkiye adeta arkeologların, Mezopotamya dilleri uzmanlarının eğitim ülkesi oldu. Bizantinika için bile dört-beş talebe Avrupa’ya yollanmıştı. Lisana önem veriliyordu.


https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/yunan-general-ioannis-metaksasin-kehaneti-ve-inancin-zaferi-41218394


19 Mayıs'ı anlamayan neyi anlar!.

19 Mayıs'ı anlamayan neyi anlar!. 



Arslan TEKİN. 

YENİÇAĞ

29 nisan 2019


Bugün 19 Mayıs. M. Kemal Atatürk Samsun'a çıktı.

Sihrî cümle. "Kurtuluş" bu cümlede mündemiç.

Yok Vahidettin göndermişti, yok İngilizler... Yok asıl şu maksatla çıkmıştı... Yok M. Kemal padişahı kandırmış, ikbal peşine düşmüştü... Daha neler neler yazıldı. Şöyle bir interneti dolaşın, okuduklarınız karşısında dehşete kapılıyorsunuz. Kimse zamanı tahlil etmiyor, sadece ve sadece kin kusuyor. M. Kemal'e baba arayanlar mı ararsınız, dinden girip imandan çıkanları mı ararsınız, M. Kemal'i Marxist idealleriyle örtüştüren absürtlükleri mi ararsınız... Gani...

Ülkemiz aşağıda M. Kemal'in anlattığı gibiyken, "şahsiyat" tartışmasına girenler, art niyetlilerdir. Bilerek veya bilmeyerek emperyal güçlere uşaklık edenlerdir:

"1335 [1919] senesi mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Vaziyet ve umumî manzara:

Osmanlı Devleti'nin dâhil bulunduğu grup, Harb-i Umûmî'de mağlûp olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş,  şartları ağır, bir mütârekenâme imzalanmış.

Büyük harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir hâlde. Millet ve memleketi Harb-i Umûmî'ye sevk edenler, kendi hayatları endişesine düşerek,memleketten firar etmişler. Saltanat ve hilâfet mevkiini işgal eden Vahîdeddin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiğidenî tedbirler araştırmakta. Damad Ferid Paşa'nın riyasetindeki kabine; âciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız padişahın iradesine tâbi ve onunla beraber şahıslarını  koruyabilecek herhangi bir vaziyete razı.

Ordunun elinden esliha ve cephanesi alınmış ve alınmakta...

İtilâf Devletleri, mütareke hükümlerine riayete lüzum görmüyorlar. Birer vesile ile, İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana vilâyeti, Fransızlar;

Urfa, Maraş, Ayıntap [Antep], İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da, İtalyan askerî birlikler; Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleribulunuyor. Her tarafta, yabancı subay ve memurları ve hususî adamları faaliyette. Nihayet, söze başlangıç kabul ettiğimiz tarihten dört gün evvel, 15 Mayıs

[1]335 [15 Mayıs 1919]'te İtilâf Devletleri'nin muvafakatiyle Yunan ordusu İzmir'e çıkartılıyor.

Bundan başka, memleketin her tarafında, Hristiyan unsurlar gizli, açık, hususî emel ve maksatlarının elde edilmesine, devletin bir an evvel çökmesine mesaisarf ediyorlar.

Bilâhare elde edilen sağlam malumat ve vesikalar ile teyit olundu ki, İstanbul Rum Patrikhanesi'nde teşekkül eden "Mavri Mira" heyeti vilâyetler dâhilindeçeteler teşkil ve idare etmek, mitingler ve propagandalar yaptırmakla meşgul. Yunan salîb-i ahmeri [kızılhaçı], resmî Muhacirîn [göçmenler] Komisyonu;

Mavri Mira heyetinin mesaisinin kolaylaştırılmasına hizmet etmekte. "Mavri Mira" heyeti tarafından idare olunan Rum mekteplerinin izci teşkilâtları, yirmiyaşını mütecaviz gençler de dâhil olmak üzere her yerde ikmal olunuyor.

Ermeni patriği Zaven Efendi de, "Mavri Mira" heyetiyle hem-fikir olarak çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tamamen Rum hazırlığı gibi ilerliyor.

Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde teşekkül etmiş ve İstanbul'daki merkeze bağlı "Pontus Cemiyeti" kolaylıkla ve muvaffakiyetle çalışıyor."

(Mustafa Kemal, Nutuk, 1927, s. 5-6).

Salyalı konuşanlar, maalesef şu zamanda öyle itibar görüyorlar ki...


https://www.yenicaggazetesi.com.tr/19-mayisi-anlamayan-neyi-anlar-51964yy.htm


***

24 Kasım 2017 Cuma

YERİM DESTANINIZI


YERİM DESTANINIZI
 



Yeliz Koray
 
1.Dünya Savaşı
 
4 yıl sürdü. Tekrar ediyorum 4 yıl
 
Yani 16 mevsim, 208 hafta, bin 460 gün.
 
Kafkas, Kanal, Filistin-Suriye, Çanakkale, Hicaz-Yemen, Makedonya, Galiçya,
Romanya Cepheleri açıldı.
 
İtilaf Devletlerinin 42 milyon askerine karşı 2 milyon 850 bin kadardık.
 
Kafkas Cephesi'nde Sarıkamış'ı Rus ordusundan almak için savaştık.
 
90 bin asker DONARAK ÖLDÜ. Dok-san-bin asker.


Lojistik destek gelememişti çünkü. Zaten açlardı, üşüyerek, uykuya dalarak
öldüler. Kimi anasını, kimi sevdiğini hayal ederek uykuya daldı. Bir daha
uyanmadılar.
Çanakkale Cephesi.
Zafer kazanıldı ama bedeli 500 bin insanın ölümü oldu. 253 bini asker,
gerisi sivildi. Tarihçiler, hastalıktan ölenlerin bu sayının iki katı
olduğunu söyler.
Bir de o dönem üç lisenin mezun veremediğini.
Galatasaray, Konya ve İzmir Liseleri. Çünkü elleri silah tutuyordu,
çocuklardı, dönmeyi düşünmemişlerdi. Dönemediler, tarihe "meçhul çocuk
asker" olarak geçtiler. Çoğunun ismi de mezarı da yok, Çanakkale'de
yatıyorlar!
Kurtuluş Savaşı..
Doğu Cephesi'nde Ermenilerle, Güney Cephesi'nde Fransızlarla savaştık.
Doğu Anadolu tamamen kurtarıldı, TBMM resmen tanındı. Maraş, Urfa, Adana ve
Sakarya'da zafer kazandık. Fransızları yurttan TEMİZLEDİK. Şehirlerimize;
Gazi, Kahraman, Şanlı isimleri verdik.
Batı Cephesi daha kanlıydı.
1. ve 2. İnönü, Kütahya-Eskişehir, Sakarya Savaşı yaşandı. Sakarya Savaşı,
tarihe en çok subayın şehit olduğu savaş olarak girdi. İtalyanlar Muğla ve
Antalya'dan çekildi. 
Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Taarruzu BAŞLATTI!.
Dumlupınar Meydan Muharebesi'nden sonra "İlk hedefiniz Akdeniz ileri" dedi.
Yunan ordusu İzmir'e kadar kovalandı, İzmir düşman işgalinden KURTARILDI!
Batı Anadolu düşmandan tamamen TEMİZLENDİ.
Konferanslar, kongreler, ateşkesler, anlaşmalar.
Kurtuluş Savaşı da 4 yıl sürdü.
 
16 mevsim, 208 hafta, bin 460 gün.
Binlerce şehit verdik. O binlercenin yine iki katından fazlası bulaşıcı
hastalıktan öldü.


YILLARDIR PKK'YA VERİLEN ŞEHİTLERİ SAYMIYORUM BİLE.


Ve 15 Temmuz.
1 gün bile sürmedi. Tekrar ediyorum 24 saat bile değildi; 15 saat sürdü!
Limana yanaşan düşman gemilerinden değil, sağ olsun Erdoğan'ın
'eniştesi'nden öğrendik.
Ama hazırlıksız değildik. Lojistik destek tamdı mesela. Nedense 4 farklı
noktada bekletilen uçaklar-helikopterler, 3G bağlantıları, televizyonlar,
radyolar.
Düşman bu kez ne İngiliz, ne Fransız, ne de Almandı. Bir zamanlar yedikleri
içtikleri ayrı gitmeyen, istedikleri her şey verilen "muhterem hoca
efendileri"ydi. Amaç devleti ele geçirmekti ama nedense birkaç tankla darbe
yapmaya çıkmışlardı. 
Her şeyden habersiz masum erlerle polisi ve vatandaşı karşı karşıya
getirdiler. 
Kardeşi kardeşe kırdırdılar! Kurtuluş yine bizimkilerden; FETÖ'nun kumpas
kurduğu Kemalist askerlerden geldi. Ve milletin direnişiyle birlikte darbe
püskürtüldü.


Sonuç 248 şehit, yüzlerce yaralı.


***
Kısaca.
Evladını beşikte bırakan Nene Hatunlar, kocasını toprağa verip cepheye koşan
Kara Fatmalar. Çocuk, yaşlı, kadın demeden.. Atamızın önderliğinde bizlere
19 Mayıs'ı,
23 Nisan'ı,
30 Ağustos'u,
29 Ekim'i bıraktılar!
Amma.geriye Sarıkamış'ta ölenler için 'halay' çektiğimiz anmalar.
"Yağmur yağıyor çocuklar üşümesin" diye yasaklanan 23 Nisan'lar.
Her sene hastalık bahanesiyle iptal edilen 19 Mayıs'lar
ve güvenlik gerekçesiyle yasaklanan 30 Ağustos'lar kaldı!
 
***


Velhasıl


"Elin tokadını yemeyen kendi tokadını yumruk sanırmış!" Tarihe altın
harflerle yazılan onca zafer, binlerce şehit ve ders alınacak yüzlerce
hikaye kalmışken.;
Darbenin araştırılmasını istemediğiniz meclis önergeleri, muhterem hoca
efendinizi değil de masum askeri karşınıza alarak bastırdığınız afişler, bir
türlü TEMİZLEYEMEDİĞİNİZ, KOVALAYAMADIĞINIZ ve düşmandan KURTARAMADIĞINIZ
vatan varken size de hiçbir güvenlik gerekçesi göstermeden 1 hafta bayram
yapmak komik gelmiyor mu?
Gelmiyorsa yukarıdaki satırları tekrar okuyun beyler, bayanlar.
Destan 3G ile yazılmaz.
 

İyi çalışmalar saygı ve sevgiler
 
Murat Binzet

 
<mailto:m1000zet@gmail.com>