Osman Can Tabuları Zorluyor ,
11 Kasım 2008 09:04
Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can, Bilkent Üniversitesi'nde Türkiye'nin tabularına deprem etkisi yapacak açıklamalar yaptı. Başkan Kılıç bile korktu...
.............. Osman Can: Yargıya artık Kemalist giremez............. RESMİNİ KOY
14.05.2012 08:49
Anayasa Mahkemesi'nin eski raportörü Doç. Dr. Osman Can, gündemdeki konularla ilgili açıklamalarda bulundu.
Anayasa Mahkemesi'nin eski raportörü Doç. Dr. Osman Can, geçmişte yargıda Kemalistlerin çoğunlukta olduğunu hatırlatarak, "Şimdi işler tersine döndü. Bundan sonra bir tane Kemalist dahi Anayasa Mahkemesi'ne, HSYK'ya gelemez. Bu bir risk" dedi.
Akşam gazetesine konuşan Osman Can, yargıda denge kurulmasını söyledi.
Can, şöyle konuştu:
TOPLUMUN FARKLILIKLARI DEVLETE YANSIMALI
"Adem-i merkeziyetçi bir sisteme geçmemiz gerekiyor. Anayasal düzeni toplumun hizmetine koşulacak, ideolojik referansları olmayan bir aygıt olarak düzenlememiz gerekiyor. Ayrıca etkin ve hızlı karar alabilen bir yürütmeye de ihtiyaç var. Bunu sağladığımız sürece ikisi de fark etmez. Ayrıca yerel ve merkezi yönetimlerde, yasamada, yargıda... toplumun bütün farklılıklarının yansıtılmasını sağlamamız lazım. Mesela toplumda yüzde 20 civarında Kemalist varsa devlet kademelerinde de o civarda Kemalist olmalı.
DENGE TERSİNE DÖNÜYOR
Eskiden Kemalist yüzde 20 iken anayasal düzende yüzde 80 olarak temsil ediliyordu. Şimdi denge tersine dönüyor ve yüzde sıfıra doğru gidiyor. Bu muhtemelen böyle gider. Bu bir risk mi? Evet, risk.
BAŞKANLIK SİSTEMİ VURGUSU
Kemalizm bir düşünce tarzıdır. Yukarıdan aşağıya doğru toplumu adam etme sevdasıdır. Bu Jakobenliktir, İttihatçılıktan gelen bir gelenektir. Şimdi dindar 'Herkes şöyle giyinecek, böyle yapacak' derse bu da Kemalizm'in devam etmesidir, en fazla etiket değişmiş olur. Dolayısıyla önemli olan bu ilişki ve düşünce ağını çökertmek, bunun yerine çoğulculuk üzerine sistem inşa etmek ve kimsenin hayat tarzına, inancına, kimliğine müdahale etmeyen bir devlet oluşturmak gerekiyor. Bunları sağladığınız zaman başkanlık sistemi olabilir.
YARGIÇLAR BAĞIMSIZ HALE GELMELİ
Eğer toplumsal dengeyi yargıçlar dünyasına taşıyabiliyor ve bu şekilde denge sağlayabiliyorsak; yani bir Kemalist, bir milliyetçi, bir liberal, bir muhafazakar, Kürt, belki de bir gayrimüslim... Adaleti orada sağlayabiliriz. Bir de yargıçları kendilerini seçenlerden bağımsız hale getirmeniz gerekiyor. Yani bir emir veremeyecek, onu görevden azledemeyecek, maaş veya özlük güvenceleri ile oynama imkanı olmayacak...
1 KEMALİST BİLE GELEMEZ
Önceden Yargıtay'da Danıştay'da hep Kemalistler çoğunlukta olduğu için sadece Kemalistler geliyordu. Şimdi işler tam tersine döndü. Bundan sonra artık bir tane Kemalist dahi Anayasa Mahkemesi'ne, HSYK'ya gelemez.
Dengenin tersine bozulması Türkiye lehine olan bir şey değil. Tabii ki eski Kemalist düzene göre daha iyidir. Çünkü siyasette sadece varsayalım yüzde 20-30 olan Kemalistler, Yargıtay'da %70, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi'nde 70-%80'in üzerindeydi, ama şimdi hiç olmazsa toplumun %60'ı yargıda %70 olarak temsil ediliyor.
Fakat toplumsal dengeyi devletin bütün kurumlarına olduğu gibi, yargıya da yansıtmamız şart. Yani mevcut HSYK ve Anayasa Mahkemesi yapısının daha demokratik hale gelmesi şart."
Bilkent Üniversitesi ve Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vakfınca düzenlenen 'Anayasalardaki Değiştirilemez İlkeler' konulu sempozyumunda konuşan Anayasa Mahkemesi Raportörü Doç. Dr. Osman Can, Türkiye'de yüzyılı aşkın süredir, 1924 Anayasası hariç, 'ferman anayasalarının' yürürlükte olduğunu ifade etti. Can, Türk Anayasası'ndaki değiştirilemez ilkelerin diğer anayasalardaki değiştirilemez ilkelerden, argümanlar açısından oldukça uzak olduğunu kaydetti.
Konuşmasının Anayasa Mahkemesini bağlamadığını akademik özgürlük kapsamında konuşacağını ifade eden Can, değiştirilemez ilkeler arasında "Milli Marş, devletin dilinin Türkçe" olduğu gibi "ilginç ifadeler" bulunduğunu söyleyen Can, "devletin dili değil, devletin resmi dili" olacağını savundu.
Bir Anayasa değiştirildiği zaman değiştirilemez maddelerine dokunmanın kaçınılmaz olacağını ifade eden Can, "Çünkü her bir anayasa değişikliği o anayasaya aykırıdır, her bir yasa değişikliği o yasaya aykırıdır ama aykırı olduğu unsuru çıkarır atar" diye konuştu. "Türkiye'deki Anayasa Mahkemesi'nin demokratik meşruiyet sorunu var. Türkiye'de yargı mekanizmasının demokratik meşruiyet sorunu vardır" diyen Can, Anayasa Mahkemesi'nin kurucu iktidar karşısındaki konumunun "Anayasa bekçiliği" olduğunu savundu.
ANAYASA MAHKEMESİ OYUNA GELDİ
Anayasa'nın aynı zamanda laik bir Anayasa olduğunu, değiştirilemez ilkelerin esnekliğe, işlevselliğe aykırı bir düşünce taşıyacağını ifade eden Can, yalnızca değiştirilemez ilkelerin esas alınmasının, demokratik talepler ile siyasal unsurlar arasında çatışmalara yol açabileceğini de ifade etti. Anayasa Mahkemesi'nin siyasal kararlar alamayacağını, yürütme veya yasamaya neyi yapması gerektiğini dikte edemeyeceğini dile getiren Can, "Bu durum parlamentonun ya da siyasal aktörlerin, kimi siyasal kararların mahkemeye yükledikleri ve mahkemenin de bu oyuna geldiği durumlarda geçerlidir" diye konuştu.
Doç. Dr. Osman Can'dan çarpıcı tespitler
Anayasa'nın değiştirilmesini reddetmek, onu geçersiz kılmanın en etkili yoludur.
Anayasa Mahkemesi, 'olağan dışılığı ilan eden bir kurum haline dönüştü. Bu durumda hukuk gider.
Hukuku tesis edecek olan organ, ihlal ithamıyla suçlanan organdan daha çok hukuksal zemin içerisinde kalmalı.
Anayasa Mahkemesi, siyasal kararlar alamaz. Yürütme veya yasamaya neyi yapması gerektiğini dikte edemez.
Sosyal taleplerin karşısına değiştirilemez ilkelerin çıkarılması, anayasanın demokratikliğini ortadan kaldırır.
Değiştirilemezlik gerekçesiyle güler yüzlü bir Frankoculuk'u korumaya devam edecek miyiz?
Hukuk dışına çıkmakla hukuk sağlanamaz. Hukuksal normlar için değişmezlik iddiası totaliter anlayışın ürünü.
Ne kadar cesaretli olabilirim, endişeliyim
'Anayasalardaki Değiştirilemez İlkeler' konulu sempozyuma Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da katıldı. Kılıç, bu konuyu Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıl dönümünde tartışmayı düşündüğünü belirtti. Kılıç, "Ancak bu konuda ne kadar cesaretli olabilirim, o konuda biraz endişeliyim. Ama görüyorum ki hem vakfın hem de Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin cesaretle tespit ettikleri konunun ne kadar önemli ve Türkiye açısından ne kadar hayati bir değere sahip olduğunu anlamak mümkündür.'' dedi.
aktif haber
***