Kanlı Noel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kanlı Noel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Aralık 2019 Pazar

Kanlı Noel 1963



    Kanlı Noel, 1963

    Kıbrıs 1963 yılının 21 Aralık günü itibariyle olağanüstü bir Rum vahşetine maruz kaldı. Silahsız Türkler kurşunlarla cezalandırıldı, tek suçları Kıbrıs’ta yaşamaktı. Kıbrıs adası bütün tarihinin en belirsiz günlerini yaşıyordu. Rumlar Hz. İsa’nın doğumunu bahane ederek sokaklara dökülmüşlerdi. 1960 yılında adada bir cumhuriyet kurulmasına rağmen Makarios bu anayasayı kabul etmedi ve kendi lehinde değiştirilmesi için Türk tarafına öneride bulundu. Fakat Türk kesimi bu öneriyi reddetti. Rumların bütün amacı Türkleri karşılık vermeye iterek katliamları meşrulaştırmaktı. (1)







  • Kanlı Noelin Gelişimi

  • 1963 Aralık ayının başlarında İsmet İnönü'nün istifası ile birlikte hükümet büyük bir çıkmaza girmişti. Bu arada Yunanistan hükümeti de el değiştirdi ve göreve Yorgo Papandreu getirildi. Yeni hükümet Zürih ve Londra Antlaşmalarını kabul etmekte zorlanıyordu. Bu 13 maddelik değişiklik talebi ve karşı koyma beraberinde 20.000 EOKA militanını adaya taşımış ve “Akritas Planı”nı devreye sokmuştu. Plana göre Lefkoşa 8 saat içinde ele geçirilecek ve Türk köyleri imha edilecekti. (2)
    Rum kesimi ilk olarak saldırılarına bir kılıf hazırlamaya kalkıştı. 4 Aralık 1963 tarihinde EOKA tarafından daha önce öldürülen ve örgüt militanı olan Markos Drakos’un heykeli bombalandı ve suç Türklerin üzerine atıldı. İşte şimdi Türklere saldırmak için uygun ortam oluşmuştu. Bu durum bütün dünya kamuoyuna Türkler bizlere saldırdı diyerek bir güzel pazarlandı. (1)


    Eokacılar Trodos Dağlarında



    Tarihler 20 Aralığı gösterdiğinde Rum saldırıları ilk olarak Lefkoşa’nın Tahtakale semtinde kadınların üzerlerinin aranmak istenmesiyle başladı. Olay yerinde bulunan Türkler ise bu duruma karşı çıkmak isteyince Rumlar kalabalığın üzerine ateş açtı, açılan ateş sonunda Zeki Halil ve Cemaliye Emirali hayatını kaybetti. 21 Aralık tarihinde garantör olarak Türk kesiminden sorumlu olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük ve dönemin Savunma Bakanı Osman ÖREK Yunan İçişleri Bakanı Yorgacis ile konuşmaya geldiğinde Baf Kapısı Polis Karakolu adeta bir seferberlik havası içindeydi. Türk gençleri 21 Aralık’ta yapılan saldırıyı kınamak istediğinde EOKA tarafından Lefkoşa Türk Lisesi yaylım ateşine tutuldu. Aynı gün Lefkoşa’da bulunan Atatürk modeli ve Rauf Denktaş’ın bürosu saldırıya uğradı. Artık EOKA birliklerine Rum milisler de destek vermeye başlamıştı. Sokak başları tutulmuş ve Türk köylerinde insan avı başlamıştı. Işığı yanan Türk evlerine baskınlar düzenlendi ve cinayetler işlendi. Rumlar, Noel Bayramını Türk halkını öldürerek kutluyordu. (1) (2) (5)

       Köylerini savunan Türk mücahitler

    Saldırıların odağında Lefkoşa’nın Kumsal kenti vardı. Rumlar Lefkoşa’yı ele geçirdiğinde Türk dirayeti kırılmış olacaktı. Dönemin Türk Kuvvetleri Komutanı olan Emekli Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan’ın eşi ve çocuklarına adeta bir vahşet uygulandı. İlhan’ın eşi Mürüvet İlhan ve çocukları Murat, Hakan ve Kutsi vahşice Rumlar tarafından öldürüldü. (1) (2)
    Rumlar kendi kaderlerine kendilerinin karar vermesi adına Türklerin yoğunluklu olarak bulunduğu Kumsal Kentine saldırmayı düşündüler. Çünkü adanın Rum varlığı 1133 iken adadaki Türk varlığı 5126 kişiydi. Adadaki bu dengesiz nüfus nedeniyle 19 Aralık tarihinden başlayarak Rumlar saldırılar planlamaya başladılar. Fakat Türk mücahitler yapılması planlanan bu saldırı planlarına karşılık hazırlıklara başladılar. (1) (2)


  • Rum Saldırıları Başlıyor


    Katliamdan kaçan kadınlar

    22 Aralık 1963 günü Rum saldırısı başladı. Saldırılarda EOKA’yı Nikol Sampson komuta ediyor ve Rum birlikler sürekli takviye ediliyordu. Saldırıların başlamasının hemen ardından Yunan yönetici Makarios, Garanti Antlaşmasını tanımadığını açkılayınca Rumlar iyice saldırganlaştılar. Kent boşaltılmalı ve Türkler güvenli bölgeye çekilmeliydi. 23 Aralık tarihinde Türkiye antlaşmanın garantörü olan İngiliz ve Yunan ortaklarına Kıbrıs’a müdahale için öneride bulundu; fakat müdahale yapılmadı. Adada bulunan mücahitlerin özverili çalışmalarıyla 24 Aralık tarihinde 5.000 Türk vatandaş Lefkoşa’nın güvenli bölgelerine taksim edildiler. Rumlar Kaymaklıya saldırdığında genç yaşlı demeden öldürmeye başlamış ve ellerine geçirdikleri yaşlı veya çocuk 550 kişiyi esir almışlardı. (1) (2) (5)
    25 Aralık tarihinde Türk tarafı müdahale hakkını kullanmak için harekete geçmiş ve türk savaş uçakları Kıbrıs semalarında Rumlara gözdağı vermeye başlamıştı. Makarios hemen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Dr. Fazıl Küçük’ü ve Rauf Denktaş’ı anlaşmak için İngiliz Komiserliğine çağırdı. Türk hükümeti ile anlaşma masasına oturan Rumlar hem anlaşma sağlarken hem de geri planda Ayvasıl Türklerini öldürüp toplu mezarlara gömmüştüler. Ayvasıl köylülerinden 21 kişi öldürülerek çukurlara atılmış ve üzerleri kapatılmıştır. Ayvasıl toplu mezarları BM Müfettişi nezaretinde 14 Ocak 1964 tarihinde açıldı ve bütün dünyaya bildirildi. 
    İngiliz Komutanların da aracılığıyla “Yeşil Hat” çekildi. 26 Aralık 1963 gecesi ise Türk, Yunan ve İngiliz taraflarınca adaya müdahale kararı alındı. 23 ve 25 Aralık günleri arasında “Kanlı Noel” olarak adlandırılan safhada 200 Türk hayatını kaybederken 475 kişi de yaralıydı ve en vahimi kayıpların akıbeti bilinmiyordu. EOKA’ya liderlik yapan Nikol Sampson daha sonra “Eleftheria” gazetesine emri Yunan hükümetinden alarak uyguladığını bildirdi ve “Kanlı Noel”i zafer olarak nitelendirdi. (1) (2)
    Rum saldırılarının ardından 18.667 Kıbrıslı Türk, 103 köyü boşaltmak zorunda kaldılar. Barış Gücü ve mücahitlerin nezaretinde bulundukları bölümleri boşaltan Türkler'in BM kayıtlarına göre Lefkoşa’da 39, Girne’de 7, Baf’da 49, Larnaka’da 21 ve Magusa’da 21 olmak üzere 137 köyü zarar görmüştü. 1963 tarihinde başlayarak 1964 yılında sonlanan Rum saldırılarında toplam 364 Kıbrıslı Türk hayatını kaybetti. (6)



  • Tarihler 1 Ocak 1964 tarihlerini gösterdiğinde Sadrazamköy’de aslında Türk olan yedi kişilik bir aile Rumlara çobanlık yapıyordu. Onlar bilemezlerdi yıllardır hizmet ettikleri insanların onların canlarına kastedeceklerini. Rumlar yedi kişilik aileyi öldürüp kuyuya atmışlardı. Kan dondurucu bu vahşet aslında toprakla veya egemenlik haklarıyla örtbas edilemezdi. Baba Rahmi Hasan (59), Anne Ayşe Rahmi (42) ve ailenin çocukları olan Hasan (15), Zahide (12), Ahmet (7), Şerife (5) ve Mustafa (2) zalimce katledildiler. Yedi kişilik aile hiç bilmedikleri bir davanın ve savaşın ortasında günahsızca katledildiği ve ailenin gömüldüğü toprak parçasında yıllar sonra barıştan bahsedeceklerdi. Fakat bu aile Girne’nin Karşıyaka (Vasilya) köyünde doğmalarına rağmen hayatlarını Rumlara çobanlık yaparak sağlıyorlardı. (3)
    Karşıyaka (Vasilya) köyü 1956’nın 18 Martında sarhoş Rumlar tarafından basıldı. Kadınlara saldırarak ihtiyarları tarumar ettiler. Köyün erkekleri dışarıdayken yapılan bu saldırı sonucunda 75 kişinin yaşadığı köyde 17 ağır yaralı vardı. 1963 katliamına kadar köylerinde kalan Türkler 1964 yılının başlarında daha güvenli bölgelere göç etmek sorunda kaldılar. 1964 yılında ayrıldıkları köylerine ve bütün eşya ve evlerini bıraktıkları köylerine ancak 11 sene sonra geri dönebildiler. (3)
    24 Aralık günü İbrahim Nidai ve Şevket Kadır Lapta köyünden Girne’ye haber almak için yola çıkmışlardır. Fakat iki gençten ne bir haber nede kendileri dönebilmişlerdir. Her gece köye nöbet tutuluyordu; fakat iki genç geç saate kadar halen gelmeyince köyü bir endişe kapladı. Bir gün sonra bütün ümitleri tüketen o haber gelmişti. Gençler Rum çetelerin eline düşmüş ve Ayyorgi kireç ocaklarında canice yakılmışlardı. Ölümler arttıkça köyü aynı telaş sardı. Rumlar 4-5 bin kişilik gruplarla toplanmışlardı ve 350-400 Türk ne kadar dayanabilirdi? Adanın Türk halkı ve mücahitler ellerine geçen en eski silahlarla bile Rum çetelerine karşı savaştılar. (2)


    Kanlı Noel'den Geriye Kalan Fotoğraf

    EOKA ve Rum çeteleri birleşerek köylere saldırmaya başlamıştı. Yer Lefkoşa’nın batısında bulunan Kumsal semti… Semte gelen Rumlar İrfanbey Sokağına ulaştığında Mürüvet Hanım çocuklarına pijamalarını giydiriyordu. Fakat birden kapının önündeki Rumları fark etti ve çocuklarıyla birlikte küvetin içinde saklandı. İki evladı ile küvete sığınan sessizce ölümün ayak seslerini dinlemeye başladı. Evin sahibi olan Hasan efendi ve Feride hanım ise yine banyoya sığındılar. Ev sahibesinin kardeşi olan Nuvber ise beş aylık bebeğiyle banyoya saklandı. Zaman ilerledi ve Rum çetesi kapıyı kırarak içeri girdiler. Evde bulunan insanlara çoluk çocuk demeden otomatik mavzerle 15, storn otomatik tabanca ile 12 ve diğer mavzer silahlarla 6 el ateş ettiler. Rumlar Kumsal köyüne saldırıyorken hiçbir destek kuvvet gelmedi. Birlikler iki gün sonra köye ulaştığında 2 numaralı evdeki banyonun ışığı açıktı. Duvarlar kanlarla ve et parçaları ile kaplıydı. Bir kadın banyo küvetinde cansız üç yavrusuyla birlikte can vermişti. Hakan ve Kudsi annelerinin kucağında can vermişlerdi. Rumların gözü kan bürümüştü. Yoksa hangi ideoloji veya amaç küçücük bedenleri kendilerine hesap görürler ki. Kıbrıs Türk Alayı Binbaşısı Dr. Nihat İlhan eşi ve ufacık yavruları Rum çeteler tarafından böyle katledilmiştir. (5)
  • Vural Türkmen ve katliam fotoğraflarının Türkiye’ye kaçırılması…
    Türk gazeteciler Lefkoşa Havaalanına indirilmiyor ve diğer uçaklarla belge veya yazı alışverişleri yasaklanıyordu. Peki ama bütün dünyanın görmesi gereken katliam fotoğrafları dünyaya nasıl servis edilecekti? Nihayetinde bir fırsat ellerine geçecekti. Ankara’dan gelen bir tıbbi uça alana iniş izni almış ve gidişte yaralıları alacaktı. Gelen uçakla Ankara Vali muavini de gönderilecektir; fakat vali aranacaktır. Hemen bütün çalışmalar toplandı, fotoğraflar yazılarla birlikte zarflara konuldu. Fotoğraflar ve yazılar Türkiye’ye nasıl gönderilecek ti? Doktorlar ve gazeteciler bir araya gelerek bu soruna bir çare bulmaya çalıştılar. (5)
    Rumlarla yapılan mücadelede ağır yaralanan 5 mücahitten 3’ü hayatını kaybetmiştir. Yaralılardan Vural Türkmen aslında Türk Mukavemet Timleri Gizli Örgütü’nün (TMT) bir üyesiydi. Türkmen Dr. Kaya Bekiroğlu, Dr. Naim Adiloğlu, Dr. Ezel Örfi, Dr. Şemsi Kazım ve Kimyager Cahit Rüstem ekibi tarafından kasıklarından boğazına kadar alçıya alındı. Belgeler ve resimler Türkmen’in göğüs ve sırt bölgesine yerleştirildi. Daha sonra Türkmen Kızılhaç görevlileri tarafından uçağa bindirilir. Etimeskut Askeri Havaalanına inen Türkmen indiğinde belgeler ve resimler Türk yetkililere teslim edildi. (5)
    Kıbrıs katliamı Türkmen sayesinde bütün dünyaya duyuruldu. Katliam kanıtlandıktan sonra karargahta tutulan Türk askerleri harekete geçtiler. Kıbrıs müdahalesinde Türkiye artık Batılı devletlere kanıt sağlayabilirdi. 15 Ocak 1964 tarihinde yayınlanan fotoğraflara dayanarak Londra Konferansı düzenlendi. Dönemin Başbakanı olan İsmet İnönü bizzat hastaneye gelerek Vural Türkmen’i kutladı. Fakat İnönü yan tarafta yatan mücahit tarafından Kıbrıs’a müdahale için telkin edildi. (Kanınızda zerre kadar Türk kanı varsa Kıbrıs’a müdahale edersiniz). Siyah beyaz tek kare fotoğraf Türklerin meşru müdafaa hakkını bütün dünyaya kanıtlamıştı. (5)
  • Kaynaklar
    1) Ahmet Akyol, Kanli Noel Olayları
    3) Kıbrıs TKD, Kanlı Noel
    4) Kanlı Noel Unutulmadı, Yeni Çağ Gazetesi
    6) Kanlı Noel, Türk Soykırımları.,
  • ***

13 Haziran 2017 Salı

ŞEHİT TABİP HALİL AKÇİÇEK



ŞEHİT TABİP HALİL AKÇİÇEK


Kahramanlık, Saldırıp Bir Daha Dönmemektir; 
Şehit Tabip Üsteğmen Halil Akçiçek

























Yazar: Op. Dr. Tayfun Özdem
KIBRIS 18 MAYIS 2017 PERŞEMBE

“Ecdadını yâd et ki, sen de yâd edilesin
Tarihini bilmeyenin sonu hüsran, bilesin!”  (1)

*
Tarih, kahramanları olmayan toplumların millet olma şerefine eriştiğini kaydetmemiştir.Dağlar yeryüzü için nasıl bir özelliğe sahipse kahramanlar da bir 
millet için o özelliğe haizdir. Milletler için kahramanlar, yeryüzünün dağları, gökyüzünün yıldızları gibidir.

“Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,

Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.

Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;

Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.

Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından

Koşar adım gitmeli onların arkasından..

Kahramanlık; içerek acı ölüm tasından

İleriye atılmak ve sonra dönmemektir.”

H.Nihal Atsız (2)

*

Tarih 5 Ekim 1945. Bulgaristan’ın Ruscuk, Bisertsi Köyü.  Akçiçek ailesi bir erkek çocuğunu dünyaya getirmenin buruk sevincini yaşamaktadır. 

Çünkü Osmanlının Balkanlardaki hakimiyetini yitirmesinden sonra Rumeli Türkleri, mütemadiyen Bulgar, Sırp, Moskof çetelerinin imha hareketine, insanlık dışı işkencelerine maruz kalmış ve büyük göçlere zorlanmıştır. Bu zulüm 20.yy’da da devam ettirilmiştir.    

Yıl 1950... Dönemin Bulgar yönetimi, “ Tek bir Ulusun Yaratılması” siyasetini cehennemleştirir. 

Amaç içlerindeki büyük azınlık olan Türkleri, dayanılmaz baskı, şiddet, zulüm ve işkenceyle göçe zorlamaktır. Neticede Bulgar mezalimi altında inleyen, 
hafızaları asimilasyon törpüsüyle kazınmak istenen 200 bin Türk insanı asırlarca yaşadığı topraklarından sökülür, atılır. Akçiçek ailesi de bunlardan biridir; 
artık bu baskılara dayanamaz, neticede toprağını, evini barkını, bağını, bahçesini, akrabalarını, hatıralarını bırakarak 1950’de İzmir’e göç etmek zorunda kalır. (3,4,5)



Her şeyini Bulgaristan topraklarında bırakan Akçiçek ailesini İzmir’de işsizlik, sefalet, yoksulluk beklemektedir. Üstelik aile uğradığı zulmün travmasını 
hala üzerinden atamamıştır. Bir müddet İzmir’de kaldıktan sonra 1959’da Bursa’ya göç eder. Ailenin tek geçim kaynağı küçük bir baharat dükkanı olur. 
Zor şartlarda geçimini sürdürmeye çalışan Akçiçek ailesi tek umutları Halil’i en güzel şekilde yetiştirmenin gayret ve çabası içindedir. 

Her Türk evladı gibi Halil de, Türklük şuuru ve vatan sevgisiyle dolu yetiştirilmeli, vatana ve millete en hayırlı insan olması için her zorluğa göğüs gerilmeliydi. 

Ve öyle de olur. Halil her gittiği okulda yüksek başarı elde eder.

Yıl 1963. Orta öğrenimini Tophane Erkek Lisesi'nde yüksek başarıyla tamamlayan Halil, askeri öğrenci olarak Ankara Tıp Fakültesi'ne girer.



1963 yılı aynı zamanda, kahpe Yunan’ın, Türk milletini Kıbrıs’tan silmek için kurduğu katliam timi EOKA’nın yarattığı vahşetle bütün dünyanın çalkalandığı 
zamandır. 4 Aralık 1963’te Kıbrıs Lefkoşa’daki bir Yunan EOKA eylemcisi tarafından, kendileri için çok kutsal olan Markos Dragos’un heykeline bomba 
konularak Kıbrıs Türklerinin katledilmesine zemin hazırlanır. (6).  Bu bahaneyle derhal masum iki Türk evladı vahşice öldürülür. Artık ok yaydan çıkmış ve 
“Kanlı Noel”in fitili ateşlenmiştir. 23 Aralık 1963’te Kıbrıs Türk Alayı doktoru Tabip Binbaşı Nihat İLHAN’ın eşi ve 3 çocuğu saklandıkları banyoda, EOKA’lı 
katil Rumlar tarafından vahşice katledilince başta üniversite gençliği olmak üzere Türkiye ayağa kalkar (7).  Kıbrıs’ta ardı arkası kesilmeyen katliamlar 
bütün Türk dünyasını sarstığı gibi vatan aşkıyla kavrulan askeri tıbbiyeli öğrencilerin yüreklerini de derinden sızlatmaktadır. Üniversite öğrencileri nümayişte, nutuklar atılıyor, anavatan soykırıma marşlarla isyan bayrağı açıyor. Bu da gösteriyor ki Kıbrıs Türk’ünün ana vatandan yardım elini beklediği günler daha yoğun olarak gönüllerde hissedilmektedir.(8)

 Askeri tıbbiyeli Halil Akçiçek; uzun boylu, atletik vücutlu, sarışın, yeşil gözlü, yakışıklı fidan gibi delikanlı olmuştur. Bu fiziksel özellikleri ile diğer askeri 
tıbbiyelileri kıskandıran Halil, askeri tıbbiye deontolojisine uygun olarak da kendinden büyük ağabeylerine saygı ve hürmetini eksik etmeyen bir kardeş, 
kardeşlerini koruyan bir ağabeydir. Askeri tıbbiye günleri yoğun ders programları yanında lisanslı voleybolcu olarak oynadığı Ankara Tıp Fakültesi ve Harita Gücü Voleybol Takımlarında aldığı kupalar ile de hayatı taçlanmaktadır. Tiyatro ile de ilgilenmektedir. Askeri tıbbiyedeki son yıllarda beraber oyun sergiledikleri ve daha sonra eşi olacak Nesrin Hanımefendi ile tanışır. Prof. Dr. Yücel PAK, Halil’in yeşil gözlerindeki mutluluğu ve kalbindeki sevgiyi ‘’Bundan sonra göreceksiniz daha başarılı olacağım, yengenize söz verdim!’’ sözleriyle yâd edecektir. (9) 

1969 yılında Ankara Tıp’tan mezun olduktan sonra Gülhane Askeri Tıp Akademisinde genel cerrahi ihtisası yapma hakkı kazanır. 
4 Eylül 1969’da da Nesrin hanımla evlenir. 1970 yılında kızları Aslıgül ve 1972 yılında oğlu Alp dünyaya gelir.

30 Ağustos 1970. Tabip Üsteğmen olan Halil Akçiçek, Ankara Mamak’ta 28. Mekanize Piyade Tümeni Sıhhiye Taburu Ayırma Bölük Komutanıdır. 



Aynı zamanda stajyer tabip teğmenlerin ilk kıta eğitimlerini almaya başladıkları 28.Tümenin de bir eğitmenidir. Üsteğmen Halil, bölük ilk yardım yeri, yaralı toplama yerleri, mekik sistemi, sahrada tıbbi müdahale kursları ve seyyar cerrahi hastaneye yaralı tahliye eğitimleri genç teğmenlere kendisi tarafından anlatılacaktır.

Kıbrıs’a müdahale amacıyla en kapsamlı plan olan Yıldız Atma-4’e göre 28.Mekanize Piyade Tümeni Kıbrıs’a çıkartma yapacak birliklerin başındadır ve 
tümen hazırlıklarını bütün bağlı birlik ve unsurları ile buna yönelik yapmaktadır. (10) Askeri sağlık sistemi Metehan’dan beri Türk ordusunun ayrılmaz bir parçası olmuştur, olmaya da devam edecektir. 15 Mayıs 1919’da kahpe Yunan’ın İzmir’i işgali sırasında ‘Kato (kahrolsun) Venizelos’ diye haykırdıktan sonra şehit edilen Tabip Yarbay Şükrü Bey’den ve her türlü manda ve himayeyi reddeden Tıbbiyeli Hikmet’ten (11)  aldıkları Kürşat ruhu (12) ile Kore, Kıbrıs ve iç güvenlik harekatında kahraman tıbbiyelilerin yararlılıkları bunun en güzel örneğidir ki, Tabip Üsteğmen Halil ERDOĞAN Kore’de, Tabib Üsteğmen Doğan GÖKBULUT iç güvenlik harekatında şehit olmuşlardır.(13)

 Kıbrıs Türk’ü yıllardır acı ve özlemle anavatandan yardım beklerken kahraman Türk ordusu da müdahale için hasretle yanıp tutuşmaktadır:

‘’Sabır ver Allah’ım!

Sabrım kalmadı

Vatanım Kıbrıs’a çıkmak isterim!

Vatan ellerini yad (yabancı) edenlerin

Dünyayı başına yıkmak isterim!’’

 Bu marş 28.Mekanize Piyade Tümeni Sıhhiye Taburu sabah koşusunda Halil Üsteğmen’in gür sesiyle yankılanmaktadır. Asil Türk milletinin kahraman 
evlatlarının hasret türküleri bütün birliklerde, Beşparmak dağlarını inletsin diye sevda marşlarına karışmaktadır.

Tarihi ve siyasi hiçbir hakkı olmadığı halde 1571 yılından beri Türk toprağı olan Kıbrıs’ta yaşayan bütün Türkleri yok etmek isteyen Yunan EOKA’cıların 
“Kanlı Noel” olarak tarihe geçen vahşetiyle başlayan ve Akritas Planı’yla devam eden nice katliamlar ve cinayetler ne ilkti ne de son olacaktı. 

Nitekim 1963 yılında başlatılan bu kıyım ve adada ENOSİS’i gerçekleştirme gayretleri; Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanmasına karar verdiği ve bu 
haktan aldığı güçle başlattığı 1974 Kıbrıs Barış Harekâtına kadar devam edecekti.(14)

 Anadolu insanı, Kıbrıs’taki kardeşlerinin geleceğinden emin olmaları, onların hür ve bağımsız bir biçimde yaşamaları için gerekirse canını vermeye her 
zaman hazır olduğunu her vesileyle göstermiştir. Çünkü Kıbrıs Türkleri bizim kardeşlerimizdir, Kıbrıs da Türkiye’nin millî bir davasıdır. 

Kıbrıs Türk’ü de, Türkiye’den kopartıldığından bu yana Türkiye’yi anavatan olarak görmüş, sürekli maruz kaldığı Rum tehdidine ve baskısına karşı umudunu 
Türkiye’ye bağlamıştır. 

Türkiye de yavru vatan olarak gördüğü Kıbrıs’a hep sahip çıkmış, devleti ve milletiyle her zaman ve her durumda Kıbrıs Türkü’nün yanında yer almıştır.

15 Temmuz’da Yunanistan’ın desteklediği Rum Milli Muhafız Ordusu tarafından gerçekleştirilen darbeyle Kıbrıs’ta Makarios yönetimine el konulur. 
Makarios ülke dışına kaçar. Bu darbeyle Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması ve Türklerin yok edilmesi amaçlanmaktadır. Ancak bu darbe, Türkiye’nin 
Kıbrıs’a müdahale sebebinin argümanı olacaktır. Artık rahmetli Denktaş’ın rüyasında Atatürk’ten ‘’Aman bizi kurtar, artık dayanamıyoruz!’’ ve Atatürk’ün 
‘’Konjonktüre dikkat et Denktaş! Konjonktür çok önemlidir!’’ dediği ortam doğmuştur.(15)

 Ayrıca Türk’ün büyük ATA'sı Mustafa Kemal’in: ‘’Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece Akdeniz bölgesinin ikmal yolları tıkanmıştır. 
Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir.’’ stratejik uyarısının idrakiyle Kıbrıs’a müdahale şart olmuştur.

 Bunun üzerine 28.inci Piyade Tümeninin Sıhhiye Taburu ve bağlı bütün unsurlarına sefer görev emri verilmiştir. Aylardır teyakkuzda bekleyen 
12  bin kişilik tümen yükleriyle intikale hazırlanmaya başlamıştır. Bu esnada izinde olan Halil Üsteğmen de emir beklemeden derhal birliğine katılmıştır. 
Eş zamanlı olarak 28’inci ve 39’uncu tümen emrindeki seyyar cerrahi hastaneler doktor, hemşire ve personel ile teşkilat malzeme kadro oranlarını aşan 
oranlarda desteklenmiştir.(16)

 Kahpe Rumlara cehennem olacak 1600 araç, binlerce asker, 40 kilometrelik konvoyuyla kahraman Türk ordusu kükremektedir. Gazan mübarek olsun şanlı 
tümen!

 20 Temmuz 1974 sabahı Kıbrıs’ta havadan ve denizden harp çiçekleri açmaya başlamıştır. Mehmetçik yavru vatana, Kıbrıs Mehmet’ine kavuşmuştur artık. 
28’inci tümen ağırlıkları Mersin Taşucu bölgesinde hazır kıta beklemektedir. 29 Temmuz 1974, saat 15:30’da 28’inci tümen komutanı Tümgeneral Osman Fazıl Polat, sağlık şube müdürü Tabip Üsteğmen Ersoy IŞIK’ (Em. Prof. Tbp. Tuğg.,Kardiyolog)’ın da (17)  aralarında bulunduğu Tümen karargahı ile birlikte Ovacık’taki 72 adet UH-1 helikopterden oluşan kara havacılık alayına bağlı unsurlarla hareket ederek Kıbrıs’ın Kırnı bölgesine 16:15 itibari ile inerler. 30 Temmuz ve 2 Ağustos arasında da tümen sıhhiye taburu dahil bütün ağırlıkları ile vatan topraklarına ayak basar.(18,19)

 Tümen Sıhhiye Taburu ayırma bölük komutanı Halil Üsteğmen muharebe hizmet destek unsuru olarak bir kaç kez gemilere yükleme yapılıp tekrar indirilen 
sıhhiye taburunun bir an önce adaya ayak basması için çıkarma birlikleri komutanına ve kendisini oğlu gibi seven tümen komutanına ‘Komutanım biz bir an önce gitmek istiyoruz, birliklerimizin sıhhiye desteği yanlarında olmalıdır.’ diyerek durumu arz etmiştir. 39’uncu tümen sıhhiye taburu ve seyyar cerrahi 
hastane Kıbrıs’ta görevinin başındadır, ancak kahraman Halil beklemek istememektedir. H.Nihal Atsız’ın tabiriyle: Tabip Üsteğmen Halil de “koşar adım 
gitmeliydi onların arkasından”, nitekim öyle olur.

28’inci Piyade Tümeni Komutanının emriyle Lapta-Karava istikametinde yapılan harekatla stratejik bir öneme sahip 1023 rakımlı tepe 2 Ağustos saat 18:00’da 61’inci Piyade Alayı tarafından ele geçirilir.

6 Ağustos’ta , 28’inci Piyade Tümen Komutanlığının sorumluluğunda 61’inci piyade Alayı 2 ve 3’üncü komando taburları ile Deniz Piyade Alayı Lapta ve 
Karava’ya taarruz eder ve 7 Ağustos’ta Lapta-Karava kahpe Rum’dan temizlenir.(19)

8 Ağustos 1974. Hava puslu, düşman kalleş, yer gök kan kusuyor. Piyade Binbaşı Bünyamin Kasap(1931-Niğde), Tabip Üsteğmen Halil Akçiçek (1945-Bursa), Sağlık Başçavuş İ.Hakkı Gedik (1930-Ankara); sınırdaki yaralıların ve hastaların durumunu yerinde görmek için cip ile yola çıkarlar. Ne yazık ki, bu yola çıkış onlar için uçmağ olacaktır. “Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.” Yolda mayına basan cipin havaya uçmasıyla orada üç vatan yiğidini şehit veririz. Ve onlar şimdi Kıbrıs’taki Boğaz Şehitliğinde 79-80-81 numaralı cennet kapısında koyun koyuna yatmaktadırlar.

 Tarihin en köklü milleti olan Türkler böyle kahramanları sayesinde bugüne kadar var olmuştur ve kıyamete kadar da var olacaktır!

 Yaralılara ilk müdahaleyi yapan 39.Tümen 60 yataklı seyyar cerrahi hastanede genel cerrah olarak çalışan Tabip Üsteğmen Lütfi Baş (Prof.Dr. ve Plastik Cerrah) kollarında şehit olan kahraman Halil üsteğmen için gözleri dolu dolu, boğazı düğümlenirken yıllar sonra bile unutamadığı anısını “Vücudunda herhangi bir parçalanma, kan yoktu. Yeşil gözleriyle gülümseyen yüzü ile şaka yaptığını zannettim» sözleriyle anlatacaktır.(20)

 Kahraman Şehit Tabip Üsteğmenin şehit olduğu Siskilip bölgesine Akçiçek adı verilmiştir. İlk önceleri Lefkoşa’da bir hastaneye verilen adı şimdi Girne Dr. Akçiçek Hastanesi olarak yaşatılmaktadır. Lefkoşa’da Şehit Tabip Üsteğmen Halil Akçiçek kışlasına ve GATA Tıp Fakültesi içinde bin kişilik amfiye adı nakşedilmiştir.

Tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun...
Vatanım Kıbrıs’a Selam olsun!

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN ve YÜCELTSİN!

DİPNOTLAR;

1)      Osman Karababa, Bilgiyurdu Gençlik Dergisi Yıl:10 Sayı:60 Mart/Nisan 2017 .s. 22

2)      Hüseyin Nihal Atsız, Yolların Sonu, Kahramanlık. S.25

3)      Oral Sander, Balkan Gelişmeleri…,s.71 ; Prof. Dr. Yılmaz Altuğ, Balkanlardan Anayurda

4)     Yapılan Göçler, s.111. 20 İbrahim Kamil, Bulgaristan’daki Türklerin Statüsü, İstanbul, basım yılı yok, s.46-47.

5)      Prof. Dr. Bilal Şimşir, “Bulgaristan Türkleri”, Türk Kültürü, sayı:263

6)      (H. Scott Gibbons, Peace Without Honour, Ankara, 1969, s. 31,76

7)      Dr. Emete Gözügüzelli,   Vurun “Kahpe”Kıbrıs’a, s.71

8)      Dr. Fazıl Küçük, Mücadelemizin Görkemli Günleri, Tanıtma Dairesi Yayınları, Mart 1998, s.205

9)      Prof. Dr. Yücel Pak ,Emekli Tabip Kıdemli Albay (1969-27), (Radyolog, Radyasyon Onkolojisi)  

10)   M,Şükrü Tandoğan , Kıbrıs Barış Harekatı Birlikler ve Muharebeleri . s.18,75

11)   Metin Özata , Atatürk ve Hekimler ,2015, s.315 , s.406

12)   Hüseyin Nihal ATSIZ,  Bozkurtların Ölümü

13)   Prof. Dr. Adnan ATAÇ , 20. Yüzyılda Şehit Olan Türk Sağlık Subayları

14)   İbrahim Artuç , Kıbrıs’ta Savaş ve Barış s.55

15)   Yılmaz POLAT ,Barış İçin Oradaydılar Parola:Kıbrıs s.3,4

16)   Fatma Aynur Gökçek ,Emekli Ordu Hemşiresi, Kıbrıs Gazisi

17)   Prof.Dr. Ersoy IŞIK, Emekli Tabip Tuğgeneral (1972-2), Kardiyolog

18)   Yılmaz POLAT ,Barış İçin Oradaydılar Parola:Kıbrıs s.79

19)   M,Şükrü Tandoğan , Kıbrıs Barış Harekatı Birlikler ve Muharebeleri . s.52

20)   Prof.Dr. Lütfi Baş, Emekli Tabip Kıdemli Albay(1968-6), Plastik Cerrah

RESİMLER

1) Aslıgül AKÇİÇEK KURUL, Kızı, Aile Arşivi

2) Uzm.Dr.Mehmet  KOÇER , Psikiyatrist, Girne Asker Hastanesi

http://www.21yyte.org/tr/arastirma/kibris/2017/05/18/8636/kahramanlik-saldirip-bir-daha-donmemektir-sehit-tabip-ustegmen-halil-akcicek



24 Aralık 2014 Çarşamba

Kanlı Noel



Kanlı Noel




Kanli_Noel_1963
Kıbrıs’ta Türklerle Rumların eşit ortak olarak kurduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yürütmek yerine Türkleri ortadan kaldırarak tüm Kıbrıs’a egemen olmak için Rumlar çeşitli planlar yaptılar. Bu çerçevede Anayasa’da 13 maddelik değişiklik önerisinde bulunan Rumlar bu önerileri reddedilince önceden yaptıkları plan gereği, eğittikleri silahlı güçleri de devreye sokarak Türklere saldırı başlattı.
Tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen bu saldırılar 1963 Aralık ayında başladı.
20 Aralık gecesi Lefkoşa’nın Tahtakale semtinde evlerine gitmekten olan bir grup Türk’ün otomobillerine açılan ateş sonucunda Zeki Halil ve Cemaliye Emirali adlı iki Türk şehit düştü, bir grup Türk de açılan ateş sonucunda yaralandı. 21 Aralık günü bu saldırıyı kınamak için Lefkoşa Türk Lisesi bahçesinde toplanan Türk öğrencileri EOKA çetesi mensupları tarafından kurşunlandı. Aynı gün Lefkoşa’daki Atatürk büstüne de saldırıldı(1). Bir gün sonra Türkiye Büyükelçilik binası ile Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın ikametgahına ateş açıldı.
Akritas Planı artık fiilen uygulamaya konulmuştu.
1963 yılı Kanlı Noel saldırılarının hedefi Lefkoşa idi. Rumlar, merkeze hakim olmakla bütün Kıbrıs’a hakim olacaklarını sanıyorlardı. Bunun için de kendilerine en büyük engel Lefkoşa’ya bağlı Küçük Kaymaklı kasabası idi. 1960 nüfus sayımına göre kasabada 5.126 Türk, 1.133 Rum yaşıyordu. Kasaba önemli bir Türk yerleşme merkezi durumundaydı.
Kasaba çevresinde 19 Aralık’tan itibaren faaliyetleri gözlenmeye başlandı. Rum saldırısından şüphelenen Türk Mücahit Teşkilatı’na üye gençler, halkı olası bir saldırıya karşı hazırlamaya çalıştı (2). Rum saldırısı 22 Aralık günü başladı. Küçük Kaymaklı’nın dış dünya ile bağlantısı tamamen kesilmişti. 23 Aralık’tan itibaren yeni takviye kuvvetleri alan Rum saldırganların başına EOKA’cı katil Nikos Sampson geçmişti. Diğer yandan Ada’daki Yunan alayı da saldırganlarla birleşmiş ve Rumlar bütün güçlerini bölgeye teksif etmişti. Makarios’un 22 Aralık günü Garanti Antlaşmaları’nı tanımadığını ilan etmesi, Rum saldırganlara daha da cesaret vermişti.
Türk direnişçiler, 5.000 Türk’ün sorumluluğunu üzerlerine almaları nedeniyle bölgeden ayrılmaya karar verdiler ve bunu 24 Aralık gününden başlayarak uygulamaya koydular. 3.000 Türk Hamitköy’e, 2.000 civarında Türk de Lefkoşa’nın emin bölgelerine gönderildi.
Rum çeteleri, kadın-erkek, genç-ihtiyar demeden Türklere karşı vahşice saldırırken; Türkler, Küçük Kaymaklı’da bulunan Rum aileleri de kendi korumaları altında Büyük Kaymaklı’ya göndermişti. Geride kalan 550 kadar yaşlı, kadın ve çocuk Türk topluluğu Rum çetecilerce esir muamelesine tabi tutuldular. Bu arada seksenlik imam Hüseyin İğneci ve yatalak 18 yaşındaki oğlu Rumlar tarafından vahşice şehit edildi.
Nikos Sampson’un anılarını yayınlayan Eleftheria gazetesi, 1963 Kanlı Noel’inin gerçek sorumlularını gözler önüne sermektedir. Makarios hükümetinin, İçişleri Bakanlığı’nın ve üçlü karargahın Yunan kanadına mensup subayların emri ile hareket ettiğini açıklayan Nikos Sampson, Küçük Kaymaklı savaşlarını da “Yunanlıların Balkan Savaşları dışında Türklere karşı elde ettikleri tek zafer” olarak ilan etmiştir(3). Bu gelişmeler üzerine Türkiye, 23 Aralık 1963’te İngiltere ve Yunanistan hükümetleri nezdinde harekete geçti. Rum saldırılarının önlenmesi için birlikte harekete geçilmesini istedi.
Türkiye’nin bu girişimi üzerine, 24 Aralık 1963’te Lefkoşa’da Türkiye, Yunanistan ve İngiltere adına bir ortak bildiri yayınlandı. Bildiride şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye, İngiltere ve Yunanistan hükümetleri Garanti Antlaşmasını imza eden devletler sıfatı ile Kıbrıs Hükümeti ile Türk ve Rum cemaatlerini halihazır karışıklıklara son vermeye müştereken çağırırlar. Üç hükümet, bu gece ateş kesilmesi için uygun bir saatin tespitine ve her iki cemaatten buna riayetini istemeye Kıbrıs Hükümeti’ni davet ederler. Üç hükümet ayrıca hukuk nizamının korunması lüzumunu göz önünde tutarak bugünkü durumu doğuran güçlüklerin haline yardım maksadıyla tavassutta bulunmayı teklif ederler(4).”
Bu çağrıya rağmen çatışmalar durmadı. Rum silahlı güçleri 24 Aralık günü Lefkoşa ve diğer Türk bölgelerine saldırıya devam etti. 24 Aralık günü Kumsal bölgesine saldıran Rumlar, Kıbrıs’taki Türk Alayı’nda doktor olarak görev yapmakta olan Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi ile üç çocuğunu vahşice katlettiler. Saldırılar sonucunda 18.667 Kıbrıs Türk’ü yaşadığı 103 köyü terk etmek zorunda kaldı. Birleşmiş Milletler aracılığı ile köylerini terk etmek zorunda kalan Türklerle ilgili araştırma sonuçlarına göre, 1964 yılında Lefkoşa kazasında 39, Girne kazasında 7, Baf kazasında 49, Larnaka kazasında 21 ve Mağusa kazasında 21 köy olmak üzere 124 köy zarar görmüş, yüzlerce Türk ölmüş, binlercesi yaralanmış veya köylerini terk etmek zorunda kalmışlardı. 1963 yılında başlayıp 1964’te de devam eden olaylarda 364 Türk şehit olmuştur(5).
Makarios’un görüşmelere yanaşmaması ve saldırıların devam etmesi üzerine Türkiye, garantörlük hakkını tek başına kullanmaya karar verdi. 25 Aralık 1963 tarihinde Türk alayı, garnizonundan ayrılarak gerekli mevzilere yerleşti. Bu sırada Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı savaş uçakları da Lefkoşa üzerinde uyarı uçuşlarına başladılar. Diğer yandan, Türk toplumuna karşı acımasız bir şekilde saldırıya geçen Rum Radyosuna cevap vermek ve Türk toplumunun moralini yükseltmek gayesiyle “Bayrak Radyosu” yayına başladı.
KAYNAK:
Çay, Abdulhaluk Mehmet-; Kıbrıs’ta Kanlı Noel-1963, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1989.
DİPNOTLAR:
1) Aydın Olgun, Kıbrıs’ın Anatomisi, Dört Devir, Dört Lider, Ankara 1975, s. 23; Halil Fikret Alasya, Tarihte Kıbrıs s. 221; Pierre Oberling, s. 69.
2) Rum alayı ve EOKA çetelerine karşı koymaya çalışan Türklerin elindeki silahlar 6 piyade tüfeği, 5 sten, 2 bren, çeşitli tabancalar, 100 av tüfeğinden ibaretti.
3) TAK, Özel Sayı: 1/89.
4) Mehmet Gönlübol ve diğerleri, s. 407.
5) Zaim M. Nedjatigil, The Cyprus…, s. 17-18; Pierre Oberling, s. 97.