Joe Biden ve Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Joe Biden ve Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Mart 2021 Perşembe

Biden ve Türkiye BÖLÜM 2

Biden ve Türkiye BÖLÜM 2


Joe  Biden ve Türkiye, 
Prof.Dr.Sait Yılmaz, KIBRIS, ECEVİT, Yunan ve Ermeni lobisi,

ABD, Avrupa ve Türkiye Dengeleri.. 

 Türkiye‟nin Kıbrıs‟ın kuzeyinde enerji rezervi arama çalışmaları önce Yunanistan‟ ın tepkisine yol açtı. Bir süre iki ülke arasında arabulucu olmak isteyen Avrupa Birliği (AB) dönem başkanı Almanya, daha sonra Yunanistan‟ı desteklemeye başladı. Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs‟ın etrafındaki enerji rezervleri için başlayan tartışma, Doğu Akdeniz‟de münhasır ekonomik bölgeler üzerinde yeni bir anlaşmazlığa dönüştü. Ankara‟nın Libya ve Suriye‟deki politikaları AB‟nin konuya müdahil olmasında yeni bir boyut oluşturdu. 
 Türkiye‟nin birliğe katılma hevesi kaybolunca, Avrupa Birliği‟nin Ankara üzerindeki etkisi de azaldı. Avrupa Birliği Türkiye‟ye karşı kendi içinde ikiye bölünmüş durumda. 
Fransa, Yunanistan ve Kıbrıs, tamamen Türkiye karşıtı cephenin başı iken, Almanya ise çoğunlukla arabuluculuk ve yatıştırma peşinde. Avrupa Birliği için de Yunanistan, Fransa, Avusturya, Hollanda, Belçika, Baltık ülkeleri ve İrlanda; Türkiye‟ye karşı sert tedbirler istiyorlar 6. Almanya arabulucu konumu edinse de Alman diplomatlar da Türkiye konusunda büyük bir olumsuzluk içinde. Türkiye‟ye olumlu bakan ya da bundan ticari olarak zarar göreceklerini düşünen ülkeler ise İspanya, İtalya ve Polonya. 
 Avrupa ülkelerinin çoğu uzun zamandır tatilde yani savaşmayı unuttu. Rusya‟nın Kırım‟ı işgali bazılarını uyandırdı. NATO üyesi olmayan İsveç, savunma bütçesini %40 artırdı. Almanya ve bazı NATO ülkeleri savunma harcamalarını artırmaya söz verdiler. NATO uzun zamandır büyük bir askeri güç görüntüsü verse de, Avrupa‟ nın üç büyük ülkesi Fransa, İngiltere ve Almanya bir haftada bir Zırhlı Tabur, bir ayda Üç Zırhlı Tugay‟dan daha az bir kuvveti savaşa hazır hale getirebiliyorlar 7. Bu durumda, ABD‟ye Asya‟da gönülsüz destek olmaktansa, NATO için Rusya‟ya odaklanarak Çin‟in kontrol edilmesine katkıda bulunması görevi verilmesi öngörülüyor. 
Fransa başkanı Macron‟un “ölmüş beyin” olarak adlandırdığı NATO‟yu hayata döndürmek için Genel Sekreter Jens Stoltenberg kuvvetli bir reçete sunuyor. 

Yeni reformlarla birlikte yeni odak Çin olacak. Hazırlanan raporda8 yer alan 138 tavsiye, detaylı bir uygulama planı oluşturuyor. Planın içinde Çin dezenformasyonu ile mücadeleden Süveyş Kanalı‟nın ötesinde Asyalı ortaklar ile bağları güçlendirme ye kadar pek çok eylem var. Ancak, NATO üyesi ülkeler bu görevlere hazır değil. 
İngiltere‟nin savunma bütçesinde önemli bir delik var, hem konvansiyonel savaş uçağı hem de F-35 alımına öncelik vermiş durumda. Çin‟e karşı deniz kuvvetleri öne çıkıyor. 
Almanya‟nın deniz kuvvetleri çok kötü durumda olsa da diğer pek çok ülke bu alanda iyi. 
Ancak yetenekli personel orada olsa da kapasite yok, gemi sayıları yetersiz. İngiltere toplam 23 yüzey gemisine sahip olmasına rağmen bunları tamamen dolduracak askeri yok. 
NATO‟nun en kritik hassasiyeti toplam altı taarruz deniz altısının olması. 2018 yılında NATO, Kuzey Atlantik‟te devriye gezdirmek için bir deniz altıya kalmıştı. 
İtalya, Çin‟in İpek ve Yol Projesi‟ne katıldı. Balkanlardaki Çin alt yapı yatırımlarından bazı Avrupa ülkeleri de yararlanıyor. Avrupalılar geç de olsa Huawei‟nin 5G şebekesi tehlikesinin farkına vardılar ve Koronavirüs Çin hakkında şüpheleri artırdı. Bununla beraber, Çin ile karşı karşıya gelmek bir hevesleri yok. 2019 yılında Avrupa CFR‟si tarafından yapılan ankette bir ABD-Çin Savaşı esnasında Almanların %10‟u ABD‟nin yanında olacaklarını, %70‟i tarafsız kalacaklarını ifade ettiler9. Diğer 13 Avrupa ülkesinde de benzer sonuçlar alındı. 
 Modern savaşlarda A2/AD10 teknolojisinin önem kazanması ABD‟nin Avrupa‟yı destekleme kabiliyetini de engelliyor. ABD ordusunun yeni savaş konsepti, çoklu savaş ortamında büyük bir savaş için hazırlandı11. Yakın bir kıtadaki savaşa takviye kuvvet göndermek eski konsept idi. Bu durumda; ya ABD, Avrupa‟daki birliklerini önemli sayıda artıracak ya da Rusya‟yı kontrol etme sorumluluğunu Avrupalı NATO üyeleri üslenecek. En akıllı çözüm Rusya ile Çin‟in ittifak yapmasını önlemek ama Rusları yanınıza çekmeniz ya da uyutmanız gerekir. Ancak, yapılan hesaplamalar Çin ile karşı karşıya gelmede Avrupalılardan mutlaka destek alınması gerektiği yönünde. Bu da Avrupalıları uykularından uyandırmayı her zamankinden daha önemli kılıyor. 2018 yılında Amerikalı gözlemciler NATO için şöyle bir rapor verdi; “Büyük bir yalan içinde yaşıyormuşuz 12.” 

Trump Dönemi Türk-ABD ilişkileri.. 

Amerikalılara göre, geçmiş dönemde Türkiye-ABD ilişkileri değil, Erdoğan-Trump iletişimi vardı. Bu iletişim Ankara ile Washington arasındaki tek bağlantı idi13. Trump, Ankara‟yı Rusya‟dan silah aldığında, İran‟a yönelik yaptırımları ihlal ettiğinde yaptırımlardan korudu. Ayrıca, Suriye‟de Türkiye‟nin askeri harekâtına engel olmadı ve uygulanmasa da Türkiye‟nin ikna etmesi ile üç kez askerlerini çekmek istedi. 
Trump, ABD‟nin Suriye‟deki varlığı konusunda rahat değildi. Sonu gelmeyen savaşlardan biri olarak görüyordu. „IŞİD halifesi de ele geçirildiğine göre neden hala oradayız?‟ sorusunu soruyordu. Soruyu cevaplayacak olan Savunma Bakanlığı (Pentagon) idi ve onlar da „teröristler savaşmak‟ için dediler. 
Türkiye, 2018 yılında ABD‟nin Suriye‟nin kuzeyinde yeni bir oluşuma gitmesinden ve güney sınırlarındaki gelişmelerden oldukça endişeli idi. Amerikalı yetkililer, Türkiye‟nin olası harekâtını önlemek için başkan seviyesinde baskı yapmanın yeterli olacağını düşünmüşlerdi. Bu amaçla, Suriye temsilcisi James Jeffrey ve güvenlik danışmanı John Bolton Ocak 2019‟da Ankara‟ya geldiler. Üzerinde çalışılan harita Amerikan askerlerinin YPG/PKK ile çizdiği harita idi14. Bolton, oralarda herhangi bir Türk görmek istemediğini söylüyordu. Sonunda haritayı göstermeme ama Türk unsurlarını haritadaki konsept çerçevesinde yerleştirme kararı alındı. Barış Pınarı Harekâtı, ABD‟nin Suriye görevi için önemli bir dönemeç oldu. Türk devriyeleri M4 yolunun güneyine, 30 km. derinliğe inebilecekti. Ancak, SDF kendi bölgelerinde emniyette olacaktı. Bu ABD için iyi bir anlaşmaydı. 
Trump ve Erdoğan‟ın 2019 yılında yaptığı görüşme dönüm noktası oldu. ABD‟den Türkiye‟nin Rusya‟dan S-400 alımına ilişkin sert yaptırımlar beklenirken tam tersine övgüler çıktı. Trump‟ın ABD Kongresi ve NATO ile S-400 konusunda aynı endişeleri paylaşmadığı düşünüldü. Öncesinde Ankara, aylardır Halkbank soruşturması için Trump‟ı sıkıştırıyordu 15. 
İki pragmatik liderin Washington‟da kapılar arkasında pek çok pazarlık yaptığı aşikardı. 
ABD‟de başta Kongre, Savunma Bakanlığı ve istihbarat teşkilleri olmak üzere “derin devlet” denilen pek çok kurum başkan Erdoğan‟a uzun zamandır olumlu bakmıyor. Biden ise onların istediği başkan ve onlara rağmen Biden başka bir yola girmez. Derin devlete göre; başkan Erdoğan şimdiye kadar boşlukları kullanarak manevra yaptı ama sınırları aştı. 
Öngörülemez biri ve kazan-kazan çözümünü kabul etmiyor. Baskı gördüğünde kararını değiştirebiliyor. Ekim 2019‟daki ateşkes görüşmelerinde olduğu gibi Erdoğan, çok baskı görmedikçe geri adım atmayacaktır. ABD, Türk ekonomisini çökertmeye hazır. 

Son NATO Zirvesi‟nde ABD dışişleri bakanı Pompeo, Türkiye‟yi eleştirmişti. Stephen Cook ve Philipp Gordon gibi önemli isimler de ABD‟nin artık Türkiye‟yi müttefik olarak görmeyeceğini söylüyorlar. Türkiye‟nin 16 Ekim 2020‟de Karadeniz bölgesinde S-400‟lerin ateşleme testlerini yapması ABD yaptırımlarını tetikledi. 

Biden’ın Kişiliği.. 

Biden, 2011-2016 arasında Obama‟nın yardımcısı olarak defalarca Türkiye‟ye geldi. Biden‟ın Türkiye ile ilgili gündeminde; Suriye‟nin kuzeyi, IŞİD ile mücadele ve ABD‟nin YPG‟ye verdiği askeri ve lojistik destek vardı. Biden‟ın işi Türkiye‟yi oyalamaktı, ABD derin devleti gibi o da Kürt projesinin peşinde idi. Washington ve Suriye‟nin kuzeyi arasında bond çantasında sakladığı gizli dosyalarda yazılı önemli işleri yaptığını düşünüyordu. Türkiye ancak Ekim 2019‟da Trump‟tan Suriye‟nin kuzeyine girmek için onay alabildi. 
Ankara‟ya göre, Biden ile ilişkilerin normale girmesi bir geçiş dönemi gerektiriyor. Biden, zik zak yapan biri; 2014 ve 2016‟da hemen öncesinde Erdoğan hakkında söylediği sözler için özür diledi. 
 Biden‟ın Kürt sempatizanı olduğu biliniyor ve bunun Ortadoğu‟daki ABD politikalarında etkisi olacak. 2000‟lerin ortasında Biden, Irak‟ın üç de-facto devlete bölünmesinden ve birinin Kürt devleti olmasından yanaydı. ABD, Suriye‟nin kuzeyinde YPG‟ye silah ve araç göndermeye başladığında da başkan yardımcısı idi. 
Aslında Biden kariyerini Türkiye‟ye geleneksel olarak düşman gruplar ve oluşumlar üzerine yapmıştı. Ekim 2020‟de seçim kampanyasında yayınladığı “Yunanistan İçin Vizyon” başlıklı resmi açıklamaya bakalım; 
“Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ı işgali kabul edilemez. 
İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon dâhilinde adayı birleştirecek bir çözümü destekliyorum.” 
Bunlar, Türk tarafını hala azınlık bir toplum olarak gören Rum tarafının birebir görüşleridir. Adada Rum yönetimi altında Türk nüfusun yutulması hedeflenmektedir. 
Biden, yakın zaman önce Trump yönetimine Türkiye‟nin Yunanistan‟a karşı provokatif davranışlarından dolayı kuvvet tehdidi de dâhil baskı yapma çağrısında 
bulunmuştu. Yetmedi, Biden İstanbul‟daki Ekümeniklik iddiasının ve 2011‟de ziyaret ettiği Patrik‟in kuvvetli destekçisi. Bartholomeos‟un Ankara‟dan isteklerini destekliyor. 
Biden, her zaman Yunan-Amerikan toplumunun bir dostu oldu ve onlardan sürekli destek aldı. 
Doğu Akdeniz‟deki gelişmeler için Yunanistan‟ın sözünü dinleyeceğinden şüphe yok. Trump‟ın tersine Biden, Türkiye‟nin uluslararası hukuka uymadığını, NATO‟ya ilişkin yükümlüklerini yerine getirmediğini, Yunan hava sahasını ihlal ettiğini düşünüyor. 
Diğer bir sıkıntılı konu Ermeni soykırımı iddiaları. Nisan 2020‟de Biden, başkan seçilirse iddiaları resmen tanıyacağını açıkladı. Bu konu, 24 Nisan‟da Biden ile Türkiye ilişkilerinde ilk önemli test günü olabilir. 

ABD‟nin Ankara‟nın liderliğine bakışı şöyle özetlenebilir; Irak, Suriye ve Libya‟dan Doğu Akdeniz‟e eski Osmanlı topraklarına dönmek isteyen, Yunanistan ile askeri gerginlik yaratan, eski Sovyet silah sistemlerini alan ve Kudüs‟ü özgürleştirerek Müslümanların başkenti yapmak isteyen bir Türkiye. 
Aralık 2019‟da ortaya çıkan bir videoda Biden, New York Times ile mülakatında; Türkiye‟deki rejimleri ile ilgili sert eleştiriler bulunuyor ve “darbe ile değil ama seçim süreci” ile iktidar değişikliğinden bahsediyordu 16. 
Başkanlık seçimi döneminde Trump‟tan yana tavrını belli eden Ankara, Biden‟ın başkanlığını en son tebrik eden NATO ülkesi başkenti oldu. 

Biden ve Türkiye.. 

Ocak ayında başkanlık görevini alacak Joe Biden‟ın önceliği ülke içi olacak; salgınla mücadele ve ekonominin düzeltilmesi en acil konular. Dış politikada ise Çin ana hedef tahtasına oturtulurken, Ortadoğu‟da hızlı değişimler bekleniyor17. Bu değişimler Türkiye ile ilişkilerinin geleceğini de etkileyecek. Trump döneminde Türkiye-ABD ilişkileri için başkanlık düzeyinde özel ilişkiler öne çıktı. Biden‟ın bu kişisel ilişkilerden hiç mutlu olmadığını ve Ankara için olumsuz pek çok görüşünü saklamadığını biliyoruz. 

ABD‟nin asker, istihbarat ve diplomasi bürokrasisi içindeki derin devlet, Türkiye konusunda ikiye bölünmüş durumda. Pragmatik olanlar Türkiye ile olan ilişkileri çok fazla bozmak istemezken, ideologlar sert yaptırımlarla kuvvetli bir mesaj vermek istiyor. Ancak iki grup şu konuda birleşiyor; “yaptırımlar Türkiye‟yi istenen yola sokacak kadar büyük olmalı”. 

Amerikalıların diğer bir değerlendirmesi ise şöyle; Rus-Türk Stratejik Ortaklığı bir jeopolitik gerçek olsa da bir yere varamaz ama Amerikan-Türk Stratejik Ortaklığı da tamir edilemeyecek kadar hasar gördü. 

Eğer Biden, seçim öncesi yaptığı konuşmalarına sadık kalırsa Türkiye‟yi değil ama hükümeti sert yaptırımlarla cezalandıracak. Her şeye rağmen, Ankara, Biden ile yeni bir çalışma trendine girebilir. Ama bunun bir bedeli olacaktır. 

Önümüzdeki dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinde en önemli iki konu; Washington‟un YPG/PKK‟ya desteği ve S-400 konusu olacak. ABD tarafında öncelikle şu konular masaya konacak; 
- ABD ve NATO‟nun itirazlarına rağmen Rusya‟dan alınan S-400 füze savunma sistemi ile ilgili yaptırımlar, 
- Türkiye‟nin ABD‟nin Suriye‟de kendine müttefik seçtiği YPG/PKK‟ya karşı yürüttüğü operasyonlar, 
- Doğu Akdeniz‟de Türkiye‟nin ABD‟nin müttefikleri İsrail, Mısır, Yunanistan ve İtalya‟yı da içine alan enerji hakları ile ilgili anlaşmazlıklar. 
Bunları gerisinde ise; Halkbank soruşturması, ABD‟nin İran ile ilgili yaptırımlarının Türkiye tarafından sulandırılması, Türkiye‟de hapiste olan Amerikalı çalışanlar ve ABD‟nin Türkiye‟deki rejim ile ilgili (demokrasi, sivil özgürlükler, insan hakları vb.) beklentileri gündeme gelecek. 
 ABD, Türkiye ve Rusya‟ya karşı ikili çevreleme stratejisi izleyecek. Bu durum önümüzdeki 4 sene Türkiye için kuvvetli yaptırımlar demek. ABD‟nin koşulları tabii ki Rusya‟dan uzak durmak ve bağımsız politikalar izlemekten vazgeçmek ile sınırlı olmayacak. ABD ileri aşamada Türkiye‟de bir rejim değişikliği planını da devreye sokabilir 18. Gelecekte ne olacak bilemeyiz ama Türkiye-ABD ilişkileri artık hiçbir zaman eski günlerdeki gibi olmayacak. 

James Jeffrey’in Mirası.. 

 Obama döneminde Ortadoğu‟daki karanlık işlerin arkasında olan ABD büyükelçisi James Jeffrey, 2018 yılında Trump tarafından başta Suriye olmak üzere sözde Obama döneminde yolunda gitmeyen işleri düzeltmek için tekrar görevlendirildi. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile birlikte yaptıkları ilk plan; Beşar Esat rejimi BM tarafından desteklenen seçimleri yapana kadar IŞİD‟i sahnede tutmak ve böylece Suriye‟de kalmaktı. ABD Kongresi tarafından Amerikan güçlerine verilen görev tanımında ise Suriye‟nin petrol sahalarına Esat‟ın girmesini önlemek, bunun için Kürt güçlerini desteklemek ve İran‟ın Doğu Akdeniz‟e askeri olarak nüfuz etmesine mani olmak yazılı idi. Ancak, Trump bu görevi sevmedi. 

Jeffrey‟e göre, Trump sonu olmayan savaşlar ile uğraşmak istemiyordu. 
Trump, Aralık 2018‟de en üst düzeydeki danışmanlarını kovdu ve 2.000‟den fazla Amerikan askerini Suriye‟den çekeceğini söyledi. Bu süreç dört büyük güç arasındaki dengelerin değişmesi ve Kürtlerin bir kez daha yeni bir konuma zorlanması demekti. Aynı zamanda, ABD‟nin lideri olduğu IŞİD ile mücadele koalisyonunun da çökmesi anlamına gelecekti. Jeffrey, Trump‟ın kararı sonrası şöyle diyordu; “Trump’ın Afganistan ile ilgili endişelerine katılıyorum ama Suriye, elimizde tutmamız gereken bir hediyedir.” Avrupalı müttefiklerinin muhalefeti üzerine Trump kararını değiştirmek zorunda kaldı. Ekim 2019‟da Türk birlikleri Suriye sınırına tekrar yığınak yapınca, Amerikalı yetkililer Trump ve Erdoğan 
arasında yeni bir telefon görüşmesi ayarladılar. 
Türkiye‟nin Barış Pınarı Harekâtı‟nın Suriye için çok daha önemli sonuçları olabilirdi. Ama Amerikalı yetkililer en başından beri bu harekâtı nasıl yönlendirecekleri ve YPG‟yi nasıl muhafaza edeceklerini hesaplamaya çalıştılar. Jefrrey, sahada parçaları topluyordu ve bir yandan da Türkiye‟ye karşı Kongre‟yi harekete geçirmek istiyordu. Jeffrey, şimdilerde Suriye‟de Türkiye‟nin Kürtlerle mücadelesinde etkisinin azaldığını düşünüyor ve hala YPG/PKK‟nın siyasi kanadı olan SDF‟nin nasıl korunacağına ilişkin reçeteler hazırlıyor. Ona göre; ABD için Türkiye ve YPG arasındaki ilişkiler, ABD‟nin İran, Esat rejimi ve Rusya‟ya karşı kendi ve İsrail‟in çıkarlarını koruduğu karmaşık bir politika yapısı içinde sadece sorunlu bir köşe. 
2017 yılında Trump iktidarı alınca yönetim içinde özellikle İsrail‟in etkisi ile yeni tartışmalar başladı. İsrail Suriye‟ye kendi başına hava taarruzları yapıyor ve ABD‟ye askeri ve istihbarat desteği yeterli görülmüyordu. İsrail görmezden gelinecekti ama Türkiye olmadan ABD stratejisinin işlemeyeceğini düşündüler. Suriye‟nin kuzeyinde Türkiye ile işleri koymak için bir kez daha James Jeffrey‟e görev verdiler. 
Temmuz 2018‟de ABD, IŞİD ile mücadelede İran ve Türkiye‟ye rağmen ABD stratejisini sahada yoluna koymak üzere özel bir temsilci daha atamıştı. O zamana kadar Suriye stratejisi Obama döneminden kalma idi ve İran‟ı çevreleme üzerine kurgulanmıştı. 
İran gitmedikçe Esat‟a yönelik stratejinin başarılı olamayacağı düşünülüyordu. İran‟ın stratejisi Güney Lübnan üzerinden İsrail‟i uzun menzilli silahlar ile vurmak üzerine kuruluydu. ABD ve İsrail, Suriye‟de İran‟ı bloke ettiklerini düşünüyordu. Suriye‟deki varlığı İran için mali olarak çok pahalıya gelmeye başlamıştı ve bazı unsurlarını çekmeye başladı. 
Ancak, baskı yeterli değildi. İran ile ilişkiler ancak daha büyük bir anlaşmanın parçası olursa bir yola girebilirdi. 
Jeffrey, Suriye‟de kimyasal silah kullanılmaması, ABD ve Türk askeri varlığı, İsrail hava hâkimiyeti arasında bir denge sağlayacaktı. Bunların hepsi İran ve Ruslara karşı gözükse de hedefte Esat vardı. Jeffrey, Türkiye‟yi ikna ederek göreceli bir başarı sağladı. Yapılan anlaşmaya göre; Türkiye, İdlib‟in güneyinde Esat güçlerini püskürtmüştü. Amerikan tarafından Esat‟a karşı izolasyon ve yaptırım kararları geldi. Anlaşmanın gerisinde Suriye‟nin altyapısının yeniden inşası ve ekonomisinin düzeltilmesinde pasta paylaşımı vardı. 
ABD ve SDF arasında yapılan anlaşmaya göre silah ve teröristler Suriye sınırından Türkiye‟ye gönderilmeyecekti. Jefrrey‟e göre, SDF içindeki Kürtler iyi çocuklar, çok disiplinliler ve özel olarak PKK gündemini takip etmiyorlar 19. YPG sanki Amerikan askerlerini koruyacakmış görüntüsü vermiş ve Amerikalılara Türk sınırlarına dış postalar yerleştirilmesi için baskı yapmış. Jeffrey, bunlar Türkiye‟yi provoke eder diye reddetmiş. Amerikalılara Türk askerlerine ateş etme yetkisi verilmemiş ancak etrafında hareket edebilirlermiş. Özetle, Amerikalıların Türklere karşı bir planı yoktu, ne yapacaklarını bilmiyorlardı. 
Esat‟a yönelik yaptırımların nedeni onu devirmek değil, davranış değişikliğine zorlamaktı. Ama Esat‟ı istenen barışa zorlama stratejisi yürümedi. Ekonomik yaptırımların ülke içindeki etkilerine yönelik bir istihbaratta yok. 
Suriye‟de Ruslar da dâhil taraflar artık askeri bir zafer olmayacağını biliyor ve mevcut durumu en iyi siyasi zafere dönüştürmenin yollarını arıyor. Ruslar, BM liderliğindeki süreçte etkili olarak, BM gözetiminde 2021‟de yapılacak seçimler ile gelecek bir çözüm peşinde iken, diğer yandan göçmenler ve diğer konuları Esat ile birlikte kendi kontrollerinde tutmak istiyorlar. ABD ise uluslararası toplumu bunlara karşı olmak için kullanıyor ve yaptırımların gevşetilmesi karşılığı Esat‟a siyasi çözüm dayatmak istiyor. ABD istekleri 2019 yılında Soçi‟de Pompeo tarafından Putin‟e iletildi ama Ruslar herhangi bir şey yapmadı. Jeffrey, Ruslara yapılan teklif hakkında konuşmama talimatı almıştı. 

Biden, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz.. 

 Biden, Ortadoğu‟da beş ülke ilişkileri yeniden kurgulayacak; Suudi Arabistan, Libya, Suriye, Katar ve İran. Suudi Arabistan‟da Salman yönetimine iyi bakmaması Türkiye için olumlu fırsatlar doğurabilir ya da bu konuda Biden yönetimi ile işbirliği yapabilir. Kaşıkçı cinayeti ve Yemen‟deki Suudi askeri harekâtı bu kapsamda gündeme gelebilir. Biden‟ın Türkiye‟nin Arap rakipleri olan Suudi Arabistan, BAE ve Mısır‟a Katar‟a uyguladıkları ablukayı sona erdirmelerini söyleyebilir. 
Suriye‟deki iç savaş ise Biden ile birlikte yeni bir aşamaya girecek. Zaten ABD ve Türkiye, İdlib üzerinden bir yakınlaşma sağlamışlardı. Altı ay önce Biden‟ın dış politika danışmanı Antony Blinken, Biden‟ın Suriye‟nin kuzeyini isyancıların elinde tutmak istediğini söylemişti. Ayrıca ABD‟nin istediği gelişmeler olmadan Beşar Esat ile görüşme yapılmayacağını da açıkladı. 
Biden, Suriye‟deki Amerikan askerlerinin sayısını Irak sınırına da yayılacak şekilde artırabilir. Ekonomik yaptırımların devam ederken, askerlerin görev tanımına; (ortada olmayan) IŞİD ile mücadele, petrol alanlarının korunması, Kürt bölgeleri nin ve diğer oluşturulan bölgelerin korunması, Rus etkisinin sınırlanması, Şam yönetimine baskının artırılması eklenebilir 20. 
ABD‟nin Suriye‟deki politikası büyük ölçüde Türkiye ve İsrail ile ilişkilerine bağlı olacak. ABD‟nin İran ile yapacağı görüşmelerin de etkisi olacak. ABD‟nin Türkiye ile yakınlaşması İsrail ve Suudi Arabistan ile uzaklaşması anlamına gelecek ya da tersi olacak. 
Şu anda Suriye‟ye en büyük tehdit ne askeri ne de ekonomik; salgın hastalık. Suriye‟de ulusal bir barış anlaşmasının içeriği ile ilgili görüşmelerden sonuç alınması zor gözüküyor. Anayasal reform konusu da yıllar alabilir. Suriye‟nin geleceğinde şu üç konu iyi anlaşılmalıdır 21; 
- Rusya olmadan siyasi çözüm mümkün değil. 
- Türkiye olmadan düşmanlıklar bitmez. 
- ABD olmadan ekonomik yeniden yapılanma sağlanamaz. 

Türkiye ile ilgili iki ana konu önemli; öncelikle Türkiye Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ‟da Rus etkisine karşı denge sağlıyor. İkinci olarak Türkiye, Rusya ile ilişkilerde Batı için yapıcı bir rol oynayabilir. Bu varsayımlarla Ankara, Biden yönetimine Rusya‟yı da yanlarına çekme önerisi getirecek. 

 Türkiye ve Rusya, her ne kadar yakın işbirliği içinde pek çok askeri ve ticari ilişki kurmuş olsalar da; Güney Kafkasya, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz‟de kendi etki bölgelerini kurmak ve çıkarları için rakipler. 
Amerikalıların Suriye‟de Ruslar, Esat ve İranlıların sevmeyeceği bir A Planı var. Bir de içinde SDF‟nin olduğu B Planı. Yani SDF, B planı için elde bulunduruluyor 22. 

A Planı nihai bir barışa esas olursa SDF‟nin Esat ile kaynaşmasında bir sorun görmeyecekler. YPG ise Kandil, Türkiye, Rusya ve ABD‟nin çıkarları içinde bir denge bulmaya, kendi nüfusunu korumaya, kontrolü altındaki bölgeleri elde tutmaya ve bölgesindeki Arapları idare etmeye çalışıyor. 
Libya‟da da ABD‟nin BM‟nin tanıdığı ve Türkiye‟nin desteklediği Ulusal Sözleşme Hükümeti‟nin yanında olacağı ve Biden‟ın Rusya‟ya karşı daha baskıcı olmasının Türkiye‟nin de işine geleceği öngörülebilir. Biden‟ın diğer NATO ülkelerini Libya‟ya silah ambargosuna zorlaması ve BAE‟yi ambargoyu ihlal etmekle suçlaması Ankara‟nın en çok mutlu olacağı politikadır. 
Biden, Doğu Akdeniz‟de Avrupa Birliği ile birlikte Türkiye‟ye karşı koordineli bir eylem planı uygulamaya hazırlanıyor. 

Sonuç; Türkiye’yi neler bekliyor? 

Uluslararası toplumun krizi, ABD‟nin kendi içinde yaşadığı kutuplaşma ve bunun yol açtığı uzman kişiler krizi ile paralel bir gelişme olarak görülmelidir. ABD kendi içinde karışmış durumda, ülke birliği büyük yara aldı. ABD‟nin temel sorunu, Çin‟in artan güç potansiyeline rağmen devam eden stratejik körlüğü ve entelektüel tembelliğidir. Diğer yandan hala dünyaya askeri müdahaleler ve bombalarla demokrasiyi yayarak, kendi düzenini kuracağını sanıyor. 
Çin, öldürdüğün insanların yeni düşmanlar yarattığı Ortadoğu değil. 

 Avrupa‟nın Türkiye‟ye karşı yaptırımları ABD‟nin yeni başkanını bekliyor çünkü bu konuda Transatlantiğin koordineli bir plan üzerinde anlaşmasını istiyorlar. 
Bu yaptırımlar bugünkü sembolik yaptırımların ötesinde kesin kırmızı çizgiler çizilerek, Türkiye‟nin uymaması halinde uygulanacak zorlayıcı tedbirleri içerecek. Yaptırımlar öncelikle Türk ekonomisini çökertmeye, turizm gelirlerinin azaltılması na ve finansal pazarlar ile ilişkilerini engellemeye yönelecek. 
Türkiye, çok önemli bir NATO ülkesi. Türkiye‟deki NATO radarları İran‟a karşı balistik savunma sisteminin merkezindedir. ABD‟nin Türkiye‟de çok önemli askeri vasıtaları var. ABD, Türkiyesiz Ortadoğu, Kafkasya ve Karadeniz‟de oynayamaz. Üstelik Türkiye, Rusya ve İran‟ın doğal düşmanıdır. Biden‟ın güç rekabeti dünyası için Türkiye oldukça önemli hale geliyor. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler iyimser bir bakışla yavaş giden iki trenin çarpışmasına benzetiliyor. Ancak sorun bu kadar basit değil, ilginç günler bizi bekliyor. 

 DİPNOTLAR:

1 Jacob Jeilbrunn, What Is the Purpose of American Foreign Policy? (December 20, 2020). 
2 Dimitri K. Simes, Why American Needs a Foreign Policy Reset, National Interest, (December 20, 2020). 
3 Paul Taylor, Turkey’s Year of Belligerence, Politico, (December 10, 2020). 
4 Michael Singh, Sinan Ülgen, Biden Can’t Avoid Erdogan, but He Can Keep the U.S.-Turkish Relationship on Track, Foreign Policy, (November 17, 2020). 
5 Janusz Bugajski, Alienating Turkey is a Strategic Mistake, Jamestown Foundation, (December 12, 2020). 
6 Gunter Seufert, Turkey is aware of how dependent it is on the EU, Qantara.de, (Dec 11, 2020). 
7 Michael Shurkin, The Abilities of the British, French and German Armise to Gnerate and Sustain Aermored Brigades in the Baltics, RAND Corp., (2017), 
   https://www.rand.org/pubs/research_reports/RR1629.html 
8 Group‟s Report, “NATO 2030: United for a New Era” (November 25, 2020). 
   https://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/2020/12/pdf/201201-Reflection-Group-Final-Report-Uni.pdf 
9 Susi Dennison, Give the People What They Want: Popular Demand for a Strong European Foreign Policy, ECFR, (September 10, 2019). 
   https://ecfr.eu/publication/popular_demand _for_strong_european_foreign_policy_what_people_want/ 
10 A2/AD: Anti Access/Area Denial (Giriş ve Etki Yasak Bölgesi); Bir bölgeyi kara, deniz ve hava saldırılarına karşı korumak için geliştirilmiş silah sistemi. 
11 Bakınız; Sait Yılmaz, Savaş Senaryosu Yazmak, academia.edu.tr (10 Mart 2020). 
12 Gil Barndollar, NATO's New Purpose: An Alliance Reborn to Take on China? Defense Priorities, (December 15, 2020). 
13 Giorgio Cafiero, What Biden’s Presidency Could Mean for US-Turkey Relations, Inside Arabia, ( Nov 13, 2020). 
14 James Jeffrey, Jared Szuba, Outgoing Syria Envoy James Jeffrey Reflects on “What Everyone Got Wrong”, Al-Monitor, (December 9, 2020). 
15 Burak Bekdil, What Biden’s Victory Means for Turkey, BESA Center, (November 11, 2020). 
     https://besacenter.org/perspectives-papers/biden-turkey/ 
16 Bekdil, ibid, (November 11, 2020). 
17 Washington Post, Why Biden Must Tread Lightly With Turkey, (December 12, 2020). 
18 Andrew Korybko, Russia & Turkey Stand to Lose the Most From a Biden Presidency, Astutenews, (November 13, 2020). 
    https://astutenews.com/2020/11/russia-turkey-stand-to-lose-the-most-from-a-biden-presidency/ 
19 James Jeffrey, Jared Szuba, Outgoing Syria Envoy James Jeffrey Reflects on “What Everyone Got Wrong”, Al-Monitor, (December 9, 2020). 
20 Carnegie Moscow Center, What Will Biden Offer Russia in Syria and Libya? (December 2, 2020). 
21 Carnegie Moscow Center, ibid, (December 2, 2020). 
22 Jeffrey, Szuba, ibid, (December 9, 2020). 

https://www.academia.edu/44783045/Biden_ve_T%C3%BCrkiye_

***

Biden ve Türkiye BÖLÜM 1

Biden ve Türkiye BÖLÜM 1 



Joe  Biden ve Türkiye, Prof.Dr.Sait Yılmaz, KIBRIS, ECEVİT, Yunan ve Ermeni lobisi,


Prof.Dr.Sait Yılmaz 
27 Aralık 2020 


Giriş.. 

Joe Biden, 20 Ocak‟ta ABD başkanlık görevini devralmayı beklerken, ABD dış politikası tıpkı Türkiye ile ilişkilerinde olduğu gibi gerçek bir yol ayırımında. Biden, 
Türkiye‟ye karşı hangi politikayı izlerse izlesin hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. ABD, büyük güç mücadelesi dönemine giriyor ama askeri bir çatışma dönemine henüz girmek istemiyor. 

Temel amacı, Rusya ve Çin etkisi ile mücadele ederken, kendi gündemini uygulamak ve eski güçlü konumuna dönmek. Trump, başkanlığı döneminde Amerikan Savunma Bakanlığı, Dışişleri ve istihbaratını dikkate almadı, ABD‟nin ittifaklarını zayıflattı, düşmanlarının önünü açtı ve Amerikan değerlerini hiçe saydı. Şimdi bu hataları gidermek Biden‟ın ana görevi oldu. 
Joe Biden, ülke içinde pandemi, ekonomik çöküş, ırkçı kutuplaşma yanında Amerikan demokrasisi ve birliğinin sorgulandığı bir dönemde başkan oluyor. ABD için dış politikada şu anda en önemli zorluklar; Çin, Rusya, Kuzey Kore, İran yaptırımları ve iklim konusu. Bu beşliden sonra altıncı olarak Türkiye geliyor. Çünkü Türkiye bu beşlinden ikisine doğrudan etki ediyor; Rusya ve İran. Diğer bir etkisi ise sekiz ya da dokuzuncu sırada olan terörizmle mücadele alanında. Kariyerini Türkiye düşmanlıkları üzerine yapmış, Yunan ve Ermeni lobisine yakın ve Kürt sempatizanı Biden‟ın Türkiye ile ilgili pek dostane olmayan niyetleri var. Bu makalede, önce Biden‟ın jeopolitik oyun planını sonra ABD-Türkiye ilişkilerinin yakın geleceğini inceleyeceğiz. 

Biden ve Küresel Jeopolitik.. 

2014 yılında Rusya‟nın Ukrayna müdahalesi ile Soğuk Savaş Sonrası dönemin de sona erdiğini ve büyük güç çekişmelerine yani jeopolitiğe geri döndüğümüzü söylemiştik. Nitekim o dönemde NATO, Rusya‟yı tekrar düşman listesine koydu ve ittifakın uzun zamandır atıl kalan çarkları Rusya için dönmeye başladı. Bunun sonuçlarını Doğu Avrupa‟da halen devam eden NATO alt yapı çalışmaları ve tatbikatları ile izliyoruz. Geçen dönemde NATO, siber güvenlik ve uzay gibi konuları da eylem planına dâhil etse de jeopolitik alanda ikinci düşman ülke olarak Çin‟i belirlendi. Hatta Çin, Rusya‟nın önüne geçiyor ve NATO, temel olarak Çin karşıtı bir örgüt olmaya dönüşüyor. Özetle, NATO‟da çalışanlar mutlu, aradıkları düşmanı buldular ve bu uzun vadeli bir iş. Ama ittifakta çarklar iyi çalışmıyor, önemli kabiliyet ve motivasyon eksikliği var. Bu konuya daha sonra döneceğiz. 

ABD‟nin etrafındaki aktörlerin durumu şu şekilde kategorize edilebilir; 

- Cüretkâr ve diğer ülkelerden nefret eden Çin ve Rusya gibi rakip büyük güçler, 
- NATO gibi kafası karışmış, belirsizlikler ve zorluklar içinde ittifaklar, 
- Sürekli artan bir şekilde kırılganlık eğilimindeki uluslararası toplum, 
- Etkili bir barış ve güvenlik mekanizması olmaktan çok uzak ve sadece uluslararası tartışmalara platform olan Birleşmiş Milletler. 

Çin tehlikesi, çok ciddi olduğu kadar çok da karmaşık. Çin, halen satın alma gücünde ABD‟yi geçti, askeri harcamaları ABD‟den daha hızlı artıyor, yeni ileri teknolojiye liderlik ediyor ve dünya genelinde siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştiriyor. Amerikalılar bu gelişmeler karşısında iki sorunun cevabını arıyor; 

(1) ABD, Soğuk Savaş‟ın başından beri elinde tuttuğu küresel hegemonya konumunu yeni dönemde hangi ölçüde sürdürebilir? 
(2) Çin‟in gerçek emeli nedir; dünya lideri olmak ve Amerika‟nın yerini almak mı? 
ABD, Asya-Pasifik‟te askeri kabiliyetlerini geliştirmeyi ve ülkesinin üretim kapasitesi ve know-how‟unu koruma ihtiyacı duyuyor. Çin ile rekabet şimdilik yeni bir soğuk savaş olsa da sıcak çatışmaya dönüşme potansiyeli de var. 

ABD, Çin‟e karşı şimdilerde şu kozları kullanıyor; Çin Komünist Partisi‟nin (ÇKP) otoriter bir rejim kurduğu, Doğu Türkistan‟da Uygurlara karşı soykırım yaptığı ve Çin‟den gelen virüs. Bunlar doğru olsa da hikâyenin sadece bir kısmı. ÇKP aynı zamanda entelektüel ve bireysel özgürlüklere müsaade eden bir pazar ekonomisi kurmuş durumda. Çin, İran gibi ideolojik militan bir devlet değil, diğer ülkelere ideoloji ihraç etmiyor. Hong-Kong‟daki protestolar Çin‟in otoriter baskısı kadar İngiltere‟nin kontrolündeki dönemden kalma bazı tarihsel konulardan kaynaklanı yor. Güney Çin Denizi‟ndeki Çin askeri faaliyetlerini endişe ile karşılayan ABD, Deniz Hukuk Sözleşmesi‟ni kendisi de onaylamadığı için gerçekçi değil. 

Rusya farklı kategoride bir rakip, ABD ile aynı ligde değil. Putin, ABD‟ye meydanı bırakmakta isteksiz. Az ya da çok dünyayı veya en azından kendi yakın çevresini yönetmek istiyor. Her ne kadar ABD baskısına boyun eğmeyeceği görüntüsü verse de ABD ve NATO ile sürekli karşı karşıya gelmek istemiyor. Bu yüzden, ABD yaptırımları altında iken bile silahların kontrolü ve iklim değişikliği gibi başka alanlarda işbirliği için kapıları açık tutuyor. 

ABD için Rusya‟yı düşman listesinden çıkararak, Çin‟e öncelik vermek ciddi bir seçenek gibi dursa da, ekonomik olarak zayıf ama nükleer gücü olan, askeri müdahaleleri seven bir ülke olarak Ruslar, her zaman tetikte olunması gereken bir ülke. Hâlihazırda Ruslardan gelen üç tehlike var; 

(1) ABD ve Rus askerlerinin karşı karşıya olduğu Suriye ve etrafındaki denizlerde sıcak çatışma olasılığının daha büyük bir çatışmayı tetikleme riski. 
(2) Rus elitinin Batı‟ya karşı sert güç kullanma eğilimi. 
(3) Çin ve Rusya ittifakı; bu yakınlaşma şimdilik taktik olarak görülüyor. İki ülke de aslında ABD ile işbirliğini ona karşı bir ittifaka tercih eder. Ancak, ABD‟ye olan 
güvensizlikleri bu iki ülkeyi ittifaka zorluyor. 

Bütün bunlar, ABD‟yi yeni tür bir ittifak ve müttefik anlayışına zorluyor. Uluslararası olaylar ve aktörleri siyah ve beyaz olarak görmek, NATO gibi küresel ittifak şebekelerine bel bağlamak yerine; ABD bundan sonra kendine konjonktürel vasıtaları tercih edecektir. 

Biden’ın Muhtemel oyun kitabı.. 

Biden, realist bir oyuncu olmak istiyor; güç artırmak ve güç dengelerine oynamak1. Bu anlayışla Çin‟in de kendisi gibi düşündüğünü varsayıyor. ABD yeni dönemde, Asya‟ya hükmettiği yolla Batı yarımküreye de hükmetmek; Çin‟den İran Körfezi‟ne büyük bir deniz yolu inşa etmek ve büyük bir güç projeksiyonu geliştirmek peşinde olacak. 

Biden, ABD‟nin Avrupa ve Asya‟daki müttefiklerine Trump sonrasında onları destekleyeceği sözünü verdi. Ancak, Çin ve Rusya‟nın artan bir şekilde saldırgan bir rakip olduğu dünyada bunu yapabilir mi ya da bu ABD‟nin mutlak çıkarlarına uygun olur mu? Sorulması gereken diğer önemli bir soru; Amerika‟nın çıkarları nelerdir ve ABD dış politikasının amacı nedir? 

Biden yönetimi, Trump sonrasında Amerika‟nın hegemonik liderliğini yenilemek ve “uluslararası liberal düzen” adını verdikleri kendi kurgularını dayatmayı hedefliyor lar. Bunu da savaşa gerek olmadan yani barış ortamı içinde uygulayacakları yöntemlerle sağlamak istiyorlar. Korktukları konular; nükleer silah kullanma riskinin artması, ABD politikalarına karşı artan direnç ve yapılacak müdahalelerin eskisi gibi cezasız kalmama ya da pahalıya mal olma olasılığının yüksek olması. 
Amerikan politika yapıcıları hala eski analitik kavramlarla düşünüyorlar; demokrasi, liberal uluslararası düzen, ittifaklar, saldırgan, dezenformasyon. Ancak, bunlar artık yaşanan uluslararası gelişmeleri açıklamakta ya da NATO ile diyaloga yön vermekte yetmiyor. NATO hala ABD dış politikasının vazgeçilmez bir vasıtası olarak görülüyor. Şu sorunun cevabı aranıyor 2; 

- Ortak çıkarların gerçek olmadığı yerde ittifaklar sanal mıdır? 
- NATO‟nun genişlemesi ABD-Rusya ilişkilerini zehirlemeye devam edecek mi? 
- Rusya‟nın komşularına güvenlik sağlamanın mutlak faydası nedir? 
- Rusya‟yı sürekli provoke etmenin bedeli bir nükleer çatışma olabilir mi? 
- Çin ve Rusya‟yı kendi yolundan gitmekten alıkoyacak bir kurgu var mı? 

Yeni başkan Joe Biden, ABD‟nin dünya liderliği için yeterli kabiliyete tamamen sahip olduğunu düşünüyor. Onu destekleyenler ABD liderliğine dünyanın büyük bir bölümünde ihtiyaç olduğu ve buyur edileceği varsayımında bulunuyor. Gerçekçi olanlar ise ABD gücünün sınırlı olduğunu, bunu zorlamanın çok büyük risklere girmek olacağını itiraf ediyor. 
 Çözüm olarak Çin ile dişe diş bir rekabete girmemek ve Rus sınırlarından uzak durmak ciddi bir alternatif olarak düşünülüyor. Bu aynı zamanda, ABD‟nin kurucusu George Washington‟un da politikası idi; daimi ittifaklardan uzak durmak, Avrupa‟nın işlerine müdahil olmamak. 
 ABD, küresel bir hegemon olmak yerine Rusya gibi bölgesel bir hegemon olmayı da tercih edebilir. 20. Yüzyılda Nazi Almanyası, emperyal Japonya ve Sovyetler Birliği buna örnek verilebilir. Bölgesel bir hegemon olarak ABD, başka bir ülkenin küresel bir hegemon olmasına karşı koyma stratejisi izleyerek, daha akıllı ama daha az masraflı bir seçeneği tercih edebilir. 

Amerika dünya polisliği yerine başka bir liderlik modeli de seçebilir. Bu yönde, hala ABD‟nin demokrasi yayma misyonu ilk akla gelen oyun; yani kasabanın tek oyunu olmaya devam ediyor. Bu amaçla, NED, USAID ve dış yardımlar yeni projeler içinde devreye girecek. Radio Free Europe ve Voice of America için yeni düzenlemeler yapılacak. 
John Mearsheimer gibi bunun karşısında olanlar ise ABD‟nin artık tek kutuplu değil, çok kutuplu bir dünyada yaşadığını ve Çin gibi bir aktör ile baş ederken demokrasi yayma yerine, büyük güç politikalarına odaklanılması gerektiğini savunuyor. Zaten demokrasi yayma projelerinden ortaya çıkan resim de hiç iyi değil. „Demokrasi‟ iddiası olmayacağına göre başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmek için ABD‟nin yeni bir hikâye bulması lazım. 
2021 yılına İran ile yapılacak nükleer pazarlıklar damga vuracak. İran, yapılan anlaşma gereği olan ABD‟nin yükümlülüklerini yerine getirmediğini düşünüyor. İran ile ilgili görüşmelere İsrail de müdahil olmak isteyecek. Ancak, ABD‟nin uzun vadeli önceliği Çin olacak. 
 Amerikalı planlamacıların bir kısmı Rusya ile geçici bir anlaşma yaparak, tüm kaynakların Çin ile mücadeleye ayrılması hesabını yapıyorlar. Böylece kazanılan zamanda ABD‟nin içini düzenleme imkânı da olacak. Ancak, Rusya‟nın Doğu Avrupa‟da yarattığı huzursuzluk ve işgaller nasıl çözülecek? Rusya ile Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz‟de yaşanan gerilimler nasıl aşılacak? Bu bölümde işin içinde Fransa ve İtalya da var. 

Biden, NATO ve Avrupa..
 
 Türkiye‟nin Ortadoğu‟da Suriye ve Irak‟da devam eden askeri aktivizmi daha sonra Libya ve Doğu Akdeniz‟e yayıldı. Son birkaç aydır ise Dağlık Karabağ savaşına Türkiye‟nin askeri katkısı konuşuluyor. NATO son dönemde Doğu Akdeniz‟de Türkiye ve Yunanistan için çatışmayı önleme mekanizması kurmuş gözükse de askeri gerilim yüksek. Batılılara göre Ankara‟nın 2020 yılı karnesinde şunlar yazılı 3; 
 - Libya‟daki sivil savaşa silah, drone ve Suriyeli paralı asker göndererek müdahale etmek ve güç dengesini Tripoli hükümeti lehine çevirmeye çalışmak, 
 - BM tarafından Libya‟ya silah ambargosunu denetleme görev tanımı yapılmış Avrupa Birliği misyonuna ait Fransız ve Alman gemilerinin Doğu Akdeniz‟de Türk kargo gemilerini denetlemesine mani olmak, 
 - Dağlık Karabağ‟ın ele geçirilmesinde Azerbaycan‟a yardım ve teşvik etmek, 
 - Suriye‟nin kuzeyinde Suriye Silahlı Kuvvetleri ile mücadele eden Kürt (YPG) güçleri ile çatışmak, 
 - Göçmenleri Yunan sınırına taşıyarak onlara Avrupa‟ya gitmeleri için baskı yapmak, 
 - Yunanistan ve Kıbrıs‟a ait münhasır ekonomik bölgelere silahlı gemilerle desteklenen araştırma gemisi göndermek, 
 - ABD ve NATO‟nun ikazlarına rağmen Rus hava savunma sistemlerini almak ve test etmek, 
 - Suriye‟deki YPG/PKK “terör örgütü” olarak kabul edilmediği için NATO‟nun 
Polonya ve Baltık ülkelerine yönelik savunma planlarını bloke etmek, 
 - Paris‟teki Hz. Muhammed‟e yönelik karikatür krizi sonrası Müslüman dünyasını Fransız mallarını boykota çağırmak. 
 
Biden dönemi üçüncü bir Obama dönemi olmayacak. Çünkü iki Obama döneminde Amerika‟nın lider olduğu tek kutuplu bir dünya vardı ve ortam her türlü Amerikan 
aptallığını kaldırıyordu. Biden, keskin bir şekilde Çin‟e odaklanacak ve bundan Rusya ile ilişkiler de etkilenecek. Rusya, Çin‟den bir tehlike hissetmedikçe ABD ile bu ülkeye karşı işbirliği yapmayacaktır. Ancak, NATO; Rusya‟ya doğru yaklaştıkça Çin‟i tercih edecektir. ABD politikaları Çin ve Rusya‟yı normal olmayan bir ittifaka itiyor. Çin, diplomasi mahareti ile Rusya‟yı en iyi arkadaş yaparken, ABD‟siz de ekonomide başarılı olamaz. 

 ABD muhtemelen Ortadoğu‟da yeni bir strateji uygulayacak ve bu küresel stratejinin yani Çin ve Rusya gibi büyük güçlere yönelik stratejinin bölgesel seviyede uygulamasını içerecek. Sadece Ortadoğu‟da terörle mücadele değil, bölge ülkelerinin Çin ve Rusya‟ya yakınlığı da sınanacak. Çin, Rusya, İran, Irak ve Suriye‟yi hedef tahtasına koyan ABD için Türkiye, anahtar bir konumda olacak. 
Türkiye, Çin‟in İpek ve Yol Projesi ile Rusya‟nın güneye inme stratejisinin önünde önemli bir engel olabilir. Ancak, ekonomik zorluklar içindeki Ankara, bu aralar Çin‟den yatırım ve finansal yardım almak peşinde. Türkiye‟deki dış doğrudan yatırımların %1‟i Çin‟e ait ve 61.499 yabancı şirketin sadece 960‟ı Çin şirketidir 4. Üstelik Türkiye de Çin‟in İpek ve Yol Projesi‟nin kendi çıkarına olduğunu düşünüyor. Huawei‟nin 5G teknolojisi konusunda Washington‟a kulak asmıyor. Çin‟in Uygur Türklerine yaptığı baskılar karşısında genellikle sessiz kalıyor. 

 NATO, Çin‟e karşı bir ittifak olarak yeniden doğarken durumu hiç de iyi değil. NATO, Afganistan‟dan beri “alan dışı” harekât yapmıyor, yapamıyor. Sebep ülkelerin eksikleri ve gönülsüzlükleri. İtalyanlar, 2009‟da Afganistan‟dan Taliban ile anlaşarak çekilmişlerdi. 2011 yılındaki Libya operasyonuna ise 28 NATO ülkesinden 8‟i katılmıştı. 

Şimdi bu NATO, oyun alanına bir fil yani Çin‟i alır mı? Stoltenberg‟in gerekçesi diplomatik; “Çin bizimle aynı değerleri paylaşmıyor.” Ama Avrupa ülkelerinin Çin ile mücadele etmek için motivasyonları yok. Askeri vasıtalar da önemli eksikler var, ülkelerin desteği az ve kamuoyları ekonomi ve pandemi ile meşgul. 
 Türkiye, ABD‟den sonra NATO içinde en büyük orduya sahip; İngiltere ve Fransa‟dan daha fazla asker, tank, topçu ve savaş uçağı var. Sayıca daha büyük deniz kuvvetlerine sahip. 

Türk ordusu, 100‟den fazla askeri amaçlı havaalanı ile dünyada en büyük dokuzuncu ordu 5. 
 Türkiye‟nin kaybedilmesi öncelikle NATO çerçevesinde Türkiye‟nin etrafında devam eden askeri ve istihbarat işbirliğini sekteye uğratacak, başta İncirlik olmak üzere Türkiye‟deki bazı Amerikan askeri varlığı Yunanistan‟a taşınacak. 


***