4 Mart 2021 Perşembe

Biden ve Türkiye BÖLÜM 1

Biden ve Türkiye BÖLÜM 1 



Joe  Biden ve Türkiye, Prof.Dr.Sait Yılmaz, KIBRIS, ECEVİT, Yunan ve Ermeni lobisi,


Prof.Dr.Sait Yılmaz 
27 Aralık 2020 


Giriş.. 

Joe Biden, 20 Ocak‟ta ABD başkanlık görevini devralmayı beklerken, ABD dış politikası tıpkı Türkiye ile ilişkilerinde olduğu gibi gerçek bir yol ayırımında. Biden, 
Türkiye‟ye karşı hangi politikayı izlerse izlesin hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. ABD, büyük güç mücadelesi dönemine giriyor ama askeri bir çatışma dönemine henüz girmek istemiyor. 

Temel amacı, Rusya ve Çin etkisi ile mücadele ederken, kendi gündemini uygulamak ve eski güçlü konumuna dönmek. Trump, başkanlığı döneminde Amerikan Savunma Bakanlığı, Dışişleri ve istihbaratını dikkate almadı, ABD‟nin ittifaklarını zayıflattı, düşmanlarının önünü açtı ve Amerikan değerlerini hiçe saydı. Şimdi bu hataları gidermek Biden‟ın ana görevi oldu. 
Joe Biden, ülke içinde pandemi, ekonomik çöküş, ırkçı kutuplaşma yanında Amerikan demokrasisi ve birliğinin sorgulandığı bir dönemde başkan oluyor. ABD için dış politikada şu anda en önemli zorluklar; Çin, Rusya, Kuzey Kore, İran yaptırımları ve iklim konusu. Bu beşliden sonra altıncı olarak Türkiye geliyor. Çünkü Türkiye bu beşlinden ikisine doğrudan etki ediyor; Rusya ve İran. Diğer bir etkisi ise sekiz ya da dokuzuncu sırada olan terörizmle mücadele alanında. Kariyerini Türkiye düşmanlıkları üzerine yapmış, Yunan ve Ermeni lobisine yakın ve Kürt sempatizanı Biden‟ın Türkiye ile ilgili pek dostane olmayan niyetleri var. Bu makalede, önce Biden‟ın jeopolitik oyun planını sonra ABD-Türkiye ilişkilerinin yakın geleceğini inceleyeceğiz. 

Biden ve Küresel Jeopolitik.. 

2014 yılında Rusya‟nın Ukrayna müdahalesi ile Soğuk Savaş Sonrası dönemin de sona erdiğini ve büyük güç çekişmelerine yani jeopolitiğe geri döndüğümüzü söylemiştik. Nitekim o dönemde NATO, Rusya‟yı tekrar düşman listesine koydu ve ittifakın uzun zamandır atıl kalan çarkları Rusya için dönmeye başladı. Bunun sonuçlarını Doğu Avrupa‟da halen devam eden NATO alt yapı çalışmaları ve tatbikatları ile izliyoruz. Geçen dönemde NATO, siber güvenlik ve uzay gibi konuları da eylem planına dâhil etse de jeopolitik alanda ikinci düşman ülke olarak Çin‟i belirlendi. Hatta Çin, Rusya‟nın önüne geçiyor ve NATO, temel olarak Çin karşıtı bir örgüt olmaya dönüşüyor. Özetle, NATO‟da çalışanlar mutlu, aradıkları düşmanı buldular ve bu uzun vadeli bir iş. Ama ittifakta çarklar iyi çalışmıyor, önemli kabiliyet ve motivasyon eksikliği var. Bu konuya daha sonra döneceğiz. 

ABD‟nin etrafındaki aktörlerin durumu şu şekilde kategorize edilebilir; 

- Cüretkâr ve diğer ülkelerden nefret eden Çin ve Rusya gibi rakip büyük güçler, 
- NATO gibi kafası karışmış, belirsizlikler ve zorluklar içinde ittifaklar, 
- Sürekli artan bir şekilde kırılganlık eğilimindeki uluslararası toplum, 
- Etkili bir barış ve güvenlik mekanizması olmaktan çok uzak ve sadece uluslararası tartışmalara platform olan Birleşmiş Milletler. 

Çin tehlikesi, çok ciddi olduğu kadar çok da karmaşık. Çin, halen satın alma gücünde ABD‟yi geçti, askeri harcamaları ABD‟den daha hızlı artıyor, yeni ileri teknolojiye liderlik ediyor ve dünya genelinde siyasi ve ekonomik ilişkilerini geliştiriyor. Amerikalılar bu gelişmeler karşısında iki sorunun cevabını arıyor; 

(1) ABD, Soğuk Savaş‟ın başından beri elinde tuttuğu küresel hegemonya konumunu yeni dönemde hangi ölçüde sürdürebilir? 
(2) Çin‟in gerçek emeli nedir; dünya lideri olmak ve Amerika‟nın yerini almak mı? 
ABD, Asya-Pasifik‟te askeri kabiliyetlerini geliştirmeyi ve ülkesinin üretim kapasitesi ve know-how‟unu koruma ihtiyacı duyuyor. Çin ile rekabet şimdilik yeni bir soğuk savaş olsa da sıcak çatışmaya dönüşme potansiyeli de var. 

ABD, Çin‟e karşı şimdilerde şu kozları kullanıyor; Çin Komünist Partisi‟nin (ÇKP) otoriter bir rejim kurduğu, Doğu Türkistan‟da Uygurlara karşı soykırım yaptığı ve Çin‟den gelen virüs. Bunlar doğru olsa da hikâyenin sadece bir kısmı. ÇKP aynı zamanda entelektüel ve bireysel özgürlüklere müsaade eden bir pazar ekonomisi kurmuş durumda. Çin, İran gibi ideolojik militan bir devlet değil, diğer ülkelere ideoloji ihraç etmiyor. Hong-Kong‟daki protestolar Çin‟in otoriter baskısı kadar İngiltere‟nin kontrolündeki dönemden kalma bazı tarihsel konulardan kaynaklanı yor. Güney Çin Denizi‟ndeki Çin askeri faaliyetlerini endişe ile karşılayan ABD, Deniz Hukuk Sözleşmesi‟ni kendisi de onaylamadığı için gerçekçi değil. 

Rusya farklı kategoride bir rakip, ABD ile aynı ligde değil. Putin, ABD‟ye meydanı bırakmakta isteksiz. Az ya da çok dünyayı veya en azından kendi yakın çevresini yönetmek istiyor. Her ne kadar ABD baskısına boyun eğmeyeceği görüntüsü verse de ABD ve NATO ile sürekli karşı karşıya gelmek istemiyor. Bu yüzden, ABD yaptırımları altında iken bile silahların kontrolü ve iklim değişikliği gibi başka alanlarda işbirliği için kapıları açık tutuyor. 

ABD için Rusya‟yı düşman listesinden çıkararak, Çin‟e öncelik vermek ciddi bir seçenek gibi dursa da, ekonomik olarak zayıf ama nükleer gücü olan, askeri müdahaleleri seven bir ülke olarak Ruslar, her zaman tetikte olunması gereken bir ülke. Hâlihazırda Ruslardan gelen üç tehlike var; 

(1) ABD ve Rus askerlerinin karşı karşıya olduğu Suriye ve etrafındaki denizlerde sıcak çatışma olasılığının daha büyük bir çatışmayı tetikleme riski. 
(2) Rus elitinin Batı‟ya karşı sert güç kullanma eğilimi. 
(3) Çin ve Rusya ittifakı; bu yakınlaşma şimdilik taktik olarak görülüyor. İki ülke de aslında ABD ile işbirliğini ona karşı bir ittifaka tercih eder. Ancak, ABD‟ye olan 
güvensizlikleri bu iki ülkeyi ittifaka zorluyor. 

Bütün bunlar, ABD‟yi yeni tür bir ittifak ve müttefik anlayışına zorluyor. Uluslararası olaylar ve aktörleri siyah ve beyaz olarak görmek, NATO gibi küresel ittifak şebekelerine bel bağlamak yerine; ABD bundan sonra kendine konjonktürel vasıtaları tercih edecektir. 

Biden’ın Muhtemel oyun kitabı.. 

Biden, realist bir oyuncu olmak istiyor; güç artırmak ve güç dengelerine oynamak1. Bu anlayışla Çin‟in de kendisi gibi düşündüğünü varsayıyor. ABD yeni dönemde, Asya‟ya hükmettiği yolla Batı yarımküreye de hükmetmek; Çin‟den İran Körfezi‟ne büyük bir deniz yolu inşa etmek ve büyük bir güç projeksiyonu geliştirmek peşinde olacak. 

Biden, ABD‟nin Avrupa ve Asya‟daki müttefiklerine Trump sonrasında onları destekleyeceği sözünü verdi. Ancak, Çin ve Rusya‟nın artan bir şekilde saldırgan bir rakip olduğu dünyada bunu yapabilir mi ya da bu ABD‟nin mutlak çıkarlarına uygun olur mu? Sorulması gereken diğer önemli bir soru; Amerika‟nın çıkarları nelerdir ve ABD dış politikasının amacı nedir? 

Biden yönetimi, Trump sonrasında Amerika‟nın hegemonik liderliğini yenilemek ve “uluslararası liberal düzen” adını verdikleri kendi kurgularını dayatmayı hedefliyor lar. Bunu da savaşa gerek olmadan yani barış ortamı içinde uygulayacakları yöntemlerle sağlamak istiyorlar. Korktukları konular; nükleer silah kullanma riskinin artması, ABD politikalarına karşı artan direnç ve yapılacak müdahalelerin eskisi gibi cezasız kalmama ya da pahalıya mal olma olasılığının yüksek olması. 
Amerikan politika yapıcıları hala eski analitik kavramlarla düşünüyorlar; demokrasi, liberal uluslararası düzen, ittifaklar, saldırgan, dezenformasyon. Ancak, bunlar artık yaşanan uluslararası gelişmeleri açıklamakta ya da NATO ile diyaloga yön vermekte yetmiyor. NATO hala ABD dış politikasının vazgeçilmez bir vasıtası olarak görülüyor. Şu sorunun cevabı aranıyor 2; 

- Ortak çıkarların gerçek olmadığı yerde ittifaklar sanal mıdır? 
- NATO‟nun genişlemesi ABD-Rusya ilişkilerini zehirlemeye devam edecek mi? 
- Rusya‟nın komşularına güvenlik sağlamanın mutlak faydası nedir? 
- Rusya‟yı sürekli provoke etmenin bedeli bir nükleer çatışma olabilir mi? 
- Çin ve Rusya‟yı kendi yolundan gitmekten alıkoyacak bir kurgu var mı? 

Yeni başkan Joe Biden, ABD‟nin dünya liderliği için yeterli kabiliyete tamamen sahip olduğunu düşünüyor. Onu destekleyenler ABD liderliğine dünyanın büyük bir bölümünde ihtiyaç olduğu ve buyur edileceği varsayımında bulunuyor. Gerçekçi olanlar ise ABD gücünün sınırlı olduğunu, bunu zorlamanın çok büyük risklere girmek olacağını itiraf ediyor. 
 Çözüm olarak Çin ile dişe diş bir rekabete girmemek ve Rus sınırlarından uzak durmak ciddi bir alternatif olarak düşünülüyor. Bu aynı zamanda, ABD‟nin kurucusu George Washington‟un da politikası idi; daimi ittifaklardan uzak durmak, Avrupa‟nın işlerine müdahil olmamak. 
 ABD, küresel bir hegemon olmak yerine Rusya gibi bölgesel bir hegemon olmayı da tercih edebilir. 20. Yüzyılda Nazi Almanyası, emperyal Japonya ve Sovyetler Birliği buna örnek verilebilir. Bölgesel bir hegemon olarak ABD, başka bir ülkenin küresel bir hegemon olmasına karşı koyma stratejisi izleyerek, daha akıllı ama daha az masraflı bir seçeneği tercih edebilir. 

Amerika dünya polisliği yerine başka bir liderlik modeli de seçebilir. Bu yönde, hala ABD‟nin demokrasi yayma misyonu ilk akla gelen oyun; yani kasabanın tek oyunu olmaya devam ediyor. Bu amaçla, NED, USAID ve dış yardımlar yeni projeler içinde devreye girecek. Radio Free Europe ve Voice of America için yeni düzenlemeler yapılacak. 
John Mearsheimer gibi bunun karşısında olanlar ise ABD‟nin artık tek kutuplu değil, çok kutuplu bir dünyada yaşadığını ve Çin gibi bir aktör ile baş ederken demokrasi yayma yerine, büyük güç politikalarına odaklanılması gerektiğini savunuyor. Zaten demokrasi yayma projelerinden ortaya çıkan resim de hiç iyi değil. „Demokrasi‟ iddiası olmayacağına göre başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmek için ABD‟nin yeni bir hikâye bulması lazım. 
2021 yılına İran ile yapılacak nükleer pazarlıklar damga vuracak. İran, yapılan anlaşma gereği olan ABD‟nin yükümlülüklerini yerine getirmediğini düşünüyor. İran ile ilgili görüşmelere İsrail de müdahil olmak isteyecek. Ancak, ABD‟nin uzun vadeli önceliği Çin olacak. 
 Amerikalı planlamacıların bir kısmı Rusya ile geçici bir anlaşma yaparak, tüm kaynakların Çin ile mücadeleye ayrılması hesabını yapıyorlar. Böylece kazanılan zamanda ABD‟nin içini düzenleme imkânı da olacak. Ancak, Rusya‟nın Doğu Avrupa‟da yarattığı huzursuzluk ve işgaller nasıl çözülecek? Rusya ile Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz‟de yaşanan gerilimler nasıl aşılacak? Bu bölümde işin içinde Fransa ve İtalya da var. 

Biden, NATO ve Avrupa..
 
 Türkiye‟nin Ortadoğu‟da Suriye ve Irak‟da devam eden askeri aktivizmi daha sonra Libya ve Doğu Akdeniz‟e yayıldı. Son birkaç aydır ise Dağlık Karabağ savaşına Türkiye‟nin askeri katkısı konuşuluyor. NATO son dönemde Doğu Akdeniz‟de Türkiye ve Yunanistan için çatışmayı önleme mekanizması kurmuş gözükse de askeri gerilim yüksek. Batılılara göre Ankara‟nın 2020 yılı karnesinde şunlar yazılı 3; 
 - Libya‟daki sivil savaşa silah, drone ve Suriyeli paralı asker göndererek müdahale etmek ve güç dengesini Tripoli hükümeti lehine çevirmeye çalışmak, 
 - BM tarafından Libya‟ya silah ambargosunu denetleme görev tanımı yapılmış Avrupa Birliği misyonuna ait Fransız ve Alman gemilerinin Doğu Akdeniz‟de Türk kargo gemilerini denetlemesine mani olmak, 
 - Dağlık Karabağ‟ın ele geçirilmesinde Azerbaycan‟a yardım ve teşvik etmek, 
 - Suriye‟nin kuzeyinde Suriye Silahlı Kuvvetleri ile mücadele eden Kürt (YPG) güçleri ile çatışmak, 
 - Göçmenleri Yunan sınırına taşıyarak onlara Avrupa‟ya gitmeleri için baskı yapmak, 
 - Yunanistan ve Kıbrıs‟a ait münhasır ekonomik bölgelere silahlı gemilerle desteklenen araştırma gemisi göndermek, 
 - ABD ve NATO‟nun ikazlarına rağmen Rus hava savunma sistemlerini almak ve test etmek, 
 - Suriye‟deki YPG/PKK “terör örgütü” olarak kabul edilmediği için NATO‟nun 
Polonya ve Baltık ülkelerine yönelik savunma planlarını bloke etmek, 
 - Paris‟teki Hz. Muhammed‟e yönelik karikatür krizi sonrası Müslüman dünyasını Fransız mallarını boykota çağırmak. 
 
Biden dönemi üçüncü bir Obama dönemi olmayacak. Çünkü iki Obama döneminde Amerika‟nın lider olduğu tek kutuplu bir dünya vardı ve ortam her türlü Amerikan 
aptallığını kaldırıyordu. Biden, keskin bir şekilde Çin‟e odaklanacak ve bundan Rusya ile ilişkiler de etkilenecek. Rusya, Çin‟den bir tehlike hissetmedikçe ABD ile bu ülkeye karşı işbirliği yapmayacaktır. Ancak, NATO; Rusya‟ya doğru yaklaştıkça Çin‟i tercih edecektir. ABD politikaları Çin ve Rusya‟yı normal olmayan bir ittifaka itiyor. Çin, diplomasi mahareti ile Rusya‟yı en iyi arkadaş yaparken, ABD‟siz de ekonomide başarılı olamaz. 

 ABD muhtemelen Ortadoğu‟da yeni bir strateji uygulayacak ve bu küresel stratejinin yani Çin ve Rusya gibi büyük güçlere yönelik stratejinin bölgesel seviyede uygulamasını içerecek. Sadece Ortadoğu‟da terörle mücadele değil, bölge ülkelerinin Çin ve Rusya‟ya yakınlığı da sınanacak. Çin, Rusya, İran, Irak ve Suriye‟yi hedef tahtasına koyan ABD için Türkiye, anahtar bir konumda olacak. 
Türkiye, Çin‟in İpek ve Yol Projesi ile Rusya‟nın güneye inme stratejisinin önünde önemli bir engel olabilir. Ancak, ekonomik zorluklar içindeki Ankara, bu aralar Çin‟den yatırım ve finansal yardım almak peşinde. Türkiye‟deki dış doğrudan yatırımların %1‟i Çin‟e ait ve 61.499 yabancı şirketin sadece 960‟ı Çin şirketidir 4. Üstelik Türkiye de Çin‟in İpek ve Yol Projesi‟nin kendi çıkarına olduğunu düşünüyor. Huawei‟nin 5G teknolojisi konusunda Washington‟a kulak asmıyor. Çin‟in Uygur Türklerine yaptığı baskılar karşısında genellikle sessiz kalıyor. 

 NATO, Çin‟e karşı bir ittifak olarak yeniden doğarken durumu hiç de iyi değil. NATO, Afganistan‟dan beri “alan dışı” harekât yapmıyor, yapamıyor. Sebep ülkelerin eksikleri ve gönülsüzlükleri. İtalyanlar, 2009‟da Afganistan‟dan Taliban ile anlaşarak çekilmişlerdi. 2011 yılındaki Libya operasyonuna ise 28 NATO ülkesinden 8‟i katılmıştı. 

Şimdi bu NATO, oyun alanına bir fil yani Çin‟i alır mı? Stoltenberg‟in gerekçesi diplomatik; “Çin bizimle aynı değerleri paylaşmıyor.” Ama Avrupa ülkelerinin Çin ile mücadele etmek için motivasyonları yok. Askeri vasıtalar da önemli eksikler var, ülkelerin desteği az ve kamuoyları ekonomi ve pandemi ile meşgul. 
 Türkiye, ABD‟den sonra NATO içinde en büyük orduya sahip; İngiltere ve Fransa‟dan daha fazla asker, tank, topçu ve savaş uçağı var. Sayıca daha büyük deniz kuvvetlerine sahip. 

Türk ordusu, 100‟den fazla askeri amaçlı havaalanı ile dünyada en büyük dokuzuncu ordu 5. 
 Türkiye‟nin kaybedilmesi öncelikle NATO çerçevesinde Türkiye‟nin etrafında devam eden askeri ve istihbarat işbirliğini sekteye uğratacak, başta İncirlik olmak üzere Türkiye‟deki bazı Amerikan askeri varlığı Yunanistan‟a taşınacak. 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder