2020 DE PATLAK VEREN CATIŞMA VE KARABAĞ İHTİLAFI HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER. BÖLÜM 3
Robert Koçaryan,Ermenistan,Av. Dr. Deniz AKÇAY,Haydar Aliyev,Dağlık Karabağ,AGİT Minsk Grubu, Hocalı Katliamı,Kazakistan,
Almanya, Belarus, İtalya, Finlandiya, Hollanda, Portekiz, İsveç, Budapeşte Zirvesi,
B) Self-Determinasyon İlkesinin Dağlık Karabağ Uyuşmazlığında Uygulanabilirliği
Gerek BM organlarının kararları, gerek UAD’nin belirli davalar çerçevesinde yapmış olduğu inceleme ve analizler, önceleri siyasal bir mesaj ya da
propaganda amaçlı bir kavram olarak algılanabilmiş olan self-determinasyon ilkesini, belirli ve özellikle, sınırlı siyasal ve hukuksal durumlarda
uygulanabilecek bir kavrama dönüştürülmüştür.
Dağlık Karabağ’ın bu çerçevede, self-determinasyona tabi olup olamayacağının değerlendirilmesinde iki kademeli bir incelemeye gidilmelidir:
1) Dağlık Karabağ uyuşmazlığının özelliklerini taşıyan bir çerçevede selfdeterminasyon ilkesinin uygulanması devletler hukuku açısından
empoze edilebilir mi?
2) Dağlık Karabağ’ın kendi içindeki askeri, siyasal ve ekonomik koşullar bakımından, bu bölgeye tanınabilecek self-determinasyonu sürdürebilecek
bağımsız ve özgün bir iradeye sahip olduğu savunulabilir mi?
Birinci sorunun yanıtlanabilmesi için devletler hukuku alanında selfdeterminasyon ilkesinin uygulanması konusunda geliştirilmiş olan ilkelerin
incelenmesi, ikinci soru ise, söz konusu koşulların Dağlık Karabağ uyuşmazlığına uygulanabilirliğini araştırmak gerektirecektir.
1. Self-determinasyon İlkesinin Devletler Hukuku’nda Uygulanma Koşulları Self-determinasyon ilkesinin uygulanabilmesinin koşullarının ortaya
konulabilmesi için, bir yandan, BM organlarının konuya ilişkin bildirilerinin, diğer yandan da, UAD’nin konu hakkındaki kararlarının incelenmesi
gerekmektedir.
empoze edilebilir mi?
2) Dağlık Karabağ’ın kendi içindeki askeri, siyasal ve ekonomik koşullar bakımından, bu bölgeye tanınabilecek self-determinasyonu sürdürebilecek
bağımsız ve özgün bir iradeye sahip olduğu savunulabilir mi?
Birinci sorunun yanıtlanabilmesi için devletler hukuku alanında selfdeterminasyon ilkesinin uygulanması konusunda geliştirilmiş olan ilkelerin
incelenmesi, ikinci soru ise, söz konusu koşulların Dağlık Karabağ uyuşmazlığına uygulanabilirliğini araştırmak gerektirecektir.
1. Self-determinasyon İlkesinin Devletler Hukuku’nda Uygulanma Koşulları Self-determinasyon ilkesinin uygulanabilmesinin koşullarının ortaya
konulabilmesi için, bir yandan, BM organlarının konuya ilişkin bildirilerinin, diğer yandan da, UAD’nin konu hakkındaki kararlarının incelenmesi
gerekmektedir.
1.1. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1514 (XV) sayılı Bildirisinin Uygulanma Koşulları ve Sınırları
Sömürge sistemini, devletler hukuku uygulamasında sona erdirmeye yönelik olarak 8 Aralık 1960 tarihli ve 1514(XV) sayılı BM Bildirisi, kabul
edilmesinden bu yana altmış yıla yakın bir sürenin geçmiş olmasına rağmen, günümüzde de uygulanabilirliğini sürdürmektedir.
Nitekim UAD’nin 25 Şubat 2019 tarihli istişari nitelikteki kararı (Advisory Opinion) BM Şartı’nın özerk olmayan ülkelerle ilgili 73. maddesinin ve
dolayısıyla, BM Genel Kurulu’nun 1514(XV) sayılı Bildirisi’nin günümüzde de uygulanma “alanları” olabileceğini ortaya koymaktadır.26
UAD, bu kararında İngiltere’nin, Hint Okyanusu’ndaki Chagos Adaları üzerindeki sömürge rejimini mümkün olduğu kadar kısa sürede (rapidly as
possible) tamamen sona erdirmesi gerektiğini belirtmiştir.27
UAD daha da ileri giderek, sömürge rejimlerinin sona erdirilmesine ilişkin BM Şartı ve BM Genel Kurulu’nun 1514(XV) Bildirisi’ne rağmen İngiltere’nin
Chagos Adalarındaki yönetimini sürdürmüş olmasını bir haksız fiil (wrongful act) olarak nitelendirmiştir.28
Ayrıca, UAD kararından üç ay sonra, BM Genel Kurulu’nda 22 Mayıs 2019 tarihinde kabul ettiği kararla, İngiltere’nin Chagos Adaları’ndaki sömürge
yönetimini 6 ay içinde kayıtsız şartsız (unconditionally) sona erdirmesini istemiştir.29
UAD’nin sömürgecilik dönemi ile bağlantılı Chagos Adaları kararının, hiçbir zaman “sömürge” statüsünde olmamış Dağlık Karabağ açısından BM Genel
Kurulu’nun 1514(XV) sayılı kararın çerçevesinde self-determinasyon kuralının uygulanması yönünde emsal teşkil etmesi söz konusu olamaz.
1514(XV) sayılı Bildiri’nin 6. paragrafı, ayrıca sömürge rejimlerinin sona erdirilmesi çerçevesinde girişilecek eylemlerin başka amaçlarla istismar
edilmemesine yönelik açık bir “yasak” getirmiş olduğu da göz ardı edilmemelidir. Bu paragrafa göre:
“Bir ülkenin milli birliğinin ve ülke bütünlüğünün kısmen veya tamamen bozulmasını amaçlayan herhangi bir teşebbüs Birleşmiş Milletler Şartı’nın
amaç ve ilkeleri ile bağdaşamaz”.
Ayrıca, bu madde ile yetinilmeyerek, Bildiri’nin 7. ve son paragrafında bir sınırlama/yasak daha getirmektedir:
“Bütün Devletler, Birleşmiş Milletler Şartı’na, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne, bütün Devletlerin eşitliğine ve iç işlerine karışmama ve
bütün halkların egemen haklarına ve ülke bütünlüğüne saygı esasına göre sadakatle harfiyen riayet edeceklerdir”.
Sonuçta, UAD’nin istişari kararında, herhangi bir genel self-determinasyon kuralını değil, doğrudan BM Şartı’nın 73. maddesini ve BM’in 1514(XV)
kararını uygulamış olması da önem taşımaktadır.
UAD, benzer bir yaklaşımı daha önce, Batı Sahra bölgesi ile bağlantılı Fas Krallığı ile Moritanya arasındaki uyuşmazlık hakkında, BM Genel Kurulu’nun
talebi üzerine verdiği 18 Ekim 1975 tarihli istişari nitelikteki kararında (Advisory Opinion) da sergilemiştir.30
UAD, her iki devletin Batı Sahra bölgesi ile bazı bağlantı ve ilişkileri olduğunu kabul etmiş, ancak ne Fas’ın ne de Moritanya’nın bölge ile ülkesel nitelikteki
bir egemenlik bağlantısının (territorial sovereignity) bulunmadığı sonucuna varmıştır. Bu durumda, UAD’ye göre, Batı Sahra bölgesinin sömürge
statüsünün self-determinasyonun uygulanmasını etkilemeyeceği sonucuna varmıştır.31
Bu iki UAD kararındaki ilkeler, daha önce de Güney Afrika’nın, Namibya üzerindeki mandasının BM Genel Kurulu’nun 1966’da aldığı 2145 sayılı
kararla iptal edilmiş olmasına rağmen, Güney Afrika’nın Namibya’yı terk etmemiş olmasıyla ilgili olarak 1970’te aldığı kararda da vurgulanmıştır. UAD,
bu istişari nitelikteki kararında Güney Afrika’nın Namibya’yı terk etmesi gerektiği sonucuna varmıştı.32
Bu çerçevede, Güvenlik Konseyi kararının uygulanması gerektiğini esas olarak almış olan UAD’nin Namibya kararının da belirleyici önem taşıyabileceği
düşünülmektedir.
1.2. Self-determinasyon ve BM Genel Kurulu’nun 2625(XXV) sayılı Bildirisi
Self-determinasyon ilkesinin uygulanabilirliği konusundaki ikinci önemli metin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 24 Ekim 1970 tarihinde kabul
etmiş olduğu 2625(XXV) sayılı “Birleşmiş Milletler Doğrultusunda Devletler Arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliğine İlişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri
Konusunda Bildiri”dir.
etmiş olduğu 2625(XXV) sayılı “Birleşmiş Milletler Doğrultusunda Devletler Arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliğine İlişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri
Konusunda Bildiri”dir.
Bildiri ile eski sömürgelerin bağımsız devletlere dönüştürüldüğü dönemde, tüm BM üyesi devletler arasında uyulması gereken ilkelerin ayrıntılı biçimde
belirlenmesi amaçlanmıştır.
Söz konusu Bildiri’de uluslararası alanda devletlerce uyulması gereken ilkelerin “ilerici biçimde gelişmesi ve yasa haline getirilmesi, ülke bütünlüğü
ve devletlerin bağımsızlığına karşı güç kullanılmaması, uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümlenmesi, devletlerin BM Şartı doğrultusunda işbirliğinde
bulunmaları, halkların eşit hakları ve kendi geleceğini tayin etmesi, devletlerin mutlak eşitliği, devletlerin Şart doğrultusunda üstlenmiş oldukları yükümlülükleri iyiniyetle yerine getirmeleri yolunda çağrıda bulunulmaktadır.
2625(XXV) sayılı Bildiri, klasik anlamda bir antlaşma olmamakla birlikte, egemen devletler arasındaki ilişkilerde uygulanması ve uyulması gereken ilkeler olarak kabul edilmektedir. Bir yazara göre, söz konusu ilkeler bağlayıcı olmamakla birlikte uyulması konusunda “teşvik edici” (hortatory) nitelikte sayılmalıdır.33
Bildiri’nin en uzun maddelerinden biri olan “Halkların eşit haklarına ve kendi geleceğini tayin etmesine ilişkin ilke” başlığı ile düzenlenmiş olan bu maddenin
“dramatik” söylemine rağmen, içeriği incelendiğinde, çok daha dar kapsamlı olduğu söylenebilir.
Her şeyden önce 2625(XXV) sayılı Bildiri de, “halkların kendi geleceğini tayin etme” hakkı iki ön koşulla sınırlandırılmaktadır:
a) Devletler arasında dostça ilişkileri ve işbirliğini ilerletmek,
b) Sömürgeciliğe hızla son vermek amacı ile söz konusu halkların özgürce ifade edilmiş iradelerine saygı göstererek.
Bildiri’de yer alan bu ifadelerden, self-determinasyon hakkının temel “ideolojisinin” dostça ilişkilere ve işbirliğine dayandırıldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, Bildiri’ye göre, self-determinasyon hakkının temel “tarihsel” süjesi sömürge halklarıdır. Dolayısıyla bildiri Metinde, başka bir halk kategorisinin kişileştirilmemiş olması, sömürge olarak nitelendirilemeyecek “halkların” self-determinasyon haklarını ancak belirli istisnai durumlarda gündeme gelebileceğini ortaya koymaktadır.
Diğer bir deyişle, Bildiri’deki içerik ve anlamıyla, self-determinasyon ilkesinin muhatabı aslında herhangi bir halk değil, bazı istisnai koşulların ortaya çıkması
halinde, bir halkın belirli bir devlete karşı dermeyan edebileceği bir hak olarak algılanmalıdır.34
Öte yandan, self-determinasyon hakkının kullanılmasının uygun olabileceği durumlarda dahi Bildiri’de ayrıntılı ve kesin sınırlamalar getirilmiştir. Şöyle ki:
“Yukarıda yer alan paragraflardaki hiçbir şey, yukarıda tanımlanmış bulunan halkların eşit hakları ve kendi geleceğini tayin etmesi ilkesine uygun olarak kendilerini yöneten ve böylece ırk, inanç ya da renk ayrımı yapmadan ülkede yaşayan bütün halkı temsil eden bir yönetimi bulunan egemen ve bağımsız Devletlerin toprak bütünlüğü ya da siyasi birliğini tamamen ya da bir kısmı ile parçalayacak ya da bozacak olan herhangi bir harekete izin veriyormuş ya da teşvik ediyormuş gibi yorumlanamaz.
Öte yandan, Bildiri’ye göre, self-determinasyon hakkının temel “tarihsel” süjesi sömürge halklarıdır. Dolayısıyla bildiri Metinde, başka bir halk kategorisinin kişileştirilmemiş olması, sömürge olarak nitelendirilemeyecek “halkların” self-determinasyon haklarını ancak belirli istisnai durumlarda gündeme gelebileceğini ortaya koymaktadır.
Diğer bir deyişle, Bildiri’deki içerik ve anlamıyla, self-determinasyon ilkesinin muhatabı aslında herhangi bir halk değil, bazı istisnai koşulların ortaya çıkması
halinde, bir halkın belirli bir devlete karşı dermeyan edebileceği bir hak olarak algılanmalıdır.34
Öte yandan, self-determinasyon hakkının kullanılmasının uygun olabileceği durumlarda dahi Bildiri’de ayrıntılı ve kesin sınırlamalar getirilmiştir. Şöyle ki:
“Yukarıda yer alan paragraflardaki hiçbir şey, yukarıda tanımlanmış bulunan halkların eşit hakları ve kendi geleceğini tayin etmesi ilkesine uygun olarak kendilerini yöneten ve böylece ırk, inanç ya da renk ayrımı yapmadan ülkede yaşayan bütün halkı temsil eden bir yönetimi bulunan egemen ve bağımsız Devletlerin toprak bütünlüğü ya da siyasi birliğini tamamen ya da bir kısmı ile parçalayacak ya da bozacak olan herhangi bir harekete izin veriyormuş ya da teşvik ediyormuş gibi yorumlanamaz.
Her Devlet, herhangi bir Devlet ya da ülkenin ulusal birliği ve ülke bütünlüğünü kısmen ya da tamamen bozma amacını güden her hareketten kaçınacaktır”.
Görüldüğü gibi Bildiri, self-determinasyon iddiaları hakkında iki bakımdan olumsuz bir ifade ile sınırlama getirmektedir: Bir yandan, self-determinasyon
iddiasında bulunan bir “hareket”in bağımsız bir devleti parçalanmasına izin veriyormuş gibi yorumlanmaması, öte yandan da, devletlerin selfdeterminasyon
iddialarını birbirlerine karşı ülke bütünlüklerini bozacak şekilde kullanmamaları gerektiği vurgulanarak, devletlere bu konuda iki yükümlülük getirmektedir.
Görüldüğü gibi Bildiri, self-determinasyon iddiaları hakkında iki bakımdan olumsuz bir ifade ile sınırlama getirmektedir: Bir yandan, self-determinasyon
iddiasında bulunan bir “hareket”in bağımsız bir devleti parçalanmasına izin veriyormuş gibi yorumlanmaması, öte yandan da, devletlerin selfdeterminasyon
iddialarını birbirlerine karşı ülke bütünlüklerini bozacak şekilde kullanmamaları gerektiği vurgulanarak, devletlere bu konuda iki yükümlülük getirmektedir.
Bildiri’deki bu ayrıntılı koşul ve kayıtlar eski sömürgecilikle bağlantılı ve 1514(XV) sayılı Bildiri çerçevesindeki uyuşmazlıklar dışındaki selfdeterminasyon
iddialarının, ancak ağır ve yaygın insan hakları ihlalleri durumlarında ve özellikle, bir devletin ülke bütünlüğünü bozmak amacıyla ileri sürülmemiş olması kaydıyla dikkate alınabileceğini ortaya koymaktadır.
iddialarının, ancak ağır ve yaygın insan hakları ihlalleri durumlarında ve özellikle, bir devletin ülke bütünlüğünü bozmak amacıyla ileri sürülmemiş olması kaydıyla dikkate alınabileceğini ortaya koymaktadır.
Doktrinde de, ancak olağanüstü baskıların (in extreme cases of oppression) söz konusu olduğu durumlarda uygulanabilecek self-determinasyon “onarımcı”
(remedial self-determination) olarak nitelendirilmektedir.35
Heidy Krüger, Dağlık Karabağ hakkındaki bir makalesinde, onarımcı selfdeterminasyon kavramının “dermeyan” edilebilmesi için hukuka aykırılık ve
baskıların ağır, yoğun ve sistematik (severe, massive and systematic) olması gerektiğine dikkat çekmektedir.36
Öte yandan, Marc Weller, eski sömürgelerle bağlantılı uyuşmazlıklar dışındaki ayrılıkçı uyuşmazlıklarda neredeyse sistematik olarak selfdeterminasyon
uygulanmasını önermektedir.37 Weller’in bu görüşü ancak 2625(XXV) sayılı Bildiri’nin “halkların kendi kaderini tayin etme hakkına ilişkin bölümünün,
yukarıda belirtilen 7. paragrafındaki koşullar çerçevesinde değerlendirilebilir.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
26 “Legal Consequences of the separation of the Chagos Archipelago From Mauritius in 1965,” ICJ, 21 Şubat 2019,
https://www.icj-cij.org/en/case/169.
27 İbid. par. 182 “…In response to Question b) of the General Assembly, relating to the consequences under international law that arise from
the continued administration by the United kingdom of the Chagos Archipelago , the Court concludes tha the United Kingdom , has an
obligation to bring to an end its administration of the Chagos Archipelago as rapidly as possible, and that Mauritius State must
co-operate with the United Nations to complete the decolonization..”
28 İbid. par.177.
29 Genel Kurul’un bu kararı 116 lehte ve 6 çekimser oy ile kabul edilmiştir. Çekimser oy kullanmış olan devletler: ABD, Avustralya, İsrail, Macaristan,
Maldiv Adaları ve İngiltere. (“A/RES/73/295,” “Demands that the the United Kingdom .... withdraw its colonial administration from the Chagos
Archipelago unconditionally within a period of no more than six months from the adoption of this resolution, thereby enabling Mauritius to complete
the decolonization of its territory asrapidly as possible.” BM Genel Kurulu, 17 Mayıs 2019.)
30 “SAHARA OCCIDENTAL Advisory Opinion,” ICJ Reports, 16 Ekim 1975, s.12,
https://www.icj-cij.org/files/case-related/61/061-19751016-ADV-01-00-EN.pdf.
31 “Thus the Court has not found legal ties of such a nature as might affect the application of resolution
1514(XV) in the decolonization of Western Sahara and, in particular, of the principle of selfdetermination
through the free and genuine expression of the will of the people of the Territory Western Sahara, ibid para. 162.”
32 Legal Consequences for States of the Continued Presence of South Africa in Namibia Notwithstanding the Security Council (276)1970, par. 173.
33 Gaetano Arangıo Ruiz, “The United Nations Declaration on Friendly Relations and the System of the sources of International Law,”
Sijtoff and Noordhoff, 1979, s. 71,
http://www.gaetanoarangioruiz.it/wpcontent/uploads/2017/04/The_Concept_of_International_Law_and_the.pdf.
34 « Halk » lardan farklı olarak etnik azınlıklarnı n self-determinasyon hakkına sahip olmadıkları konusunda bkz Dilaver Gassimov,
“Le conflıt arméno-azerbaidjanais: L’impuissance ou l’indifférence de la communauté internationale?” Guerres Mondiales et Conflits Contemporains
2014/no. 24, s. 12; Félicien Lemaıre, “La libre détermination des peuples, la vision du constitutionnaliste,” Civitas Europa 2014/1 No. 32, s.113-138.
35 James Crawford, The Creation of States in International Law, Oxford University Press: 2007, s. 119; Heiko Krüger, “Nagorno –Karabakh, in
Self-Determination and Secession in International Law,” Edited by Christian Walter, Antje von Ungern-Stenberg ve Kaavus Abushov, Oxford
University Press 2014, s.422.
36 Krüger, Nagorno –Karabakh, in Self-Determination and Secession in International Law. s.223.
37 Marc Weller, “Settling Self-Determination Conflicts: Recent Developments,” EJIL Vol. 20 No.1, 2009, s.163.
4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
(remedial self-determination) olarak nitelendirilmektedir.35
Heidy Krüger, Dağlık Karabağ hakkındaki bir makalesinde, onarımcı selfdeterminasyon kavramının “dermeyan” edilebilmesi için hukuka aykırılık ve
baskıların ağır, yoğun ve sistematik (severe, massive and systematic) olması gerektiğine dikkat çekmektedir.36
Öte yandan, Marc Weller, eski sömürgelerle bağlantılı uyuşmazlıklar dışındaki ayrılıkçı uyuşmazlıklarda neredeyse sistematik olarak selfdeterminasyon
uygulanmasını önermektedir.37 Weller’in bu görüşü ancak 2625(XXV) sayılı Bildiri’nin “halkların kendi kaderini tayin etme hakkına ilişkin bölümünün,
yukarıda belirtilen 7. paragrafındaki koşullar çerçevesinde değerlendirilebilir.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
26 “Legal Consequences of the separation of the Chagos Archipelago From Mauritius in 1965,” ICJ, 21 Şubat 2019,
https://www.icj-cij.org/en/case/169.
27 İbid. par. 182 “…In response to Question b) of the General Assembly, relating to the consequences under international law that arise from
the continued administration by the United kingdom of the Chagos Archipelago , the Court concludes tha the United Kingdom , has an
obligation to bring to an end its administration of the Chagos Archipelago as rapidly as possible, and that Mauritius State must
co-operate with the United Nations to complete the decolonization..”
28 İbid. par.177.
29 Genel Kurul’un bu kararı 116 lehte ve 6 çekimser oy ile kabul edilmiştir. Çekimser oy kullanmış olan devletler: ABD, Avustralya, İsrail, Macaristan,
Maldiv Adaları ve İngiltere. (“A/RES/73/295,” “Demands that the the United Kingdom .... withdraw its colonial administration from the Chagos
Archipelago unconditionally within a period of no more than six months from the adoption of this resolution, thereby enabling Mauritius to complete
the decolonization of its territory asrapidly as possible.” BM Genel Kurulu, 17 Mayıs 2019.)
30 “SAHARA OCCIDENTAL Advisory Opinion,” ICJ Reports, 16 Ekim 1975, s.12,
https://www.icj-cij.org/files/case-related/61/061-19751016-ADV-01-00-EN.pdf.
31 “Thus the Court has not found legal ties of such a nature as might affect the application of resolution
1514(XV) in the decolonization of Western Sahara and, in particular, of the principle of selfdetermination
through the free and genuine expression of the will of the people of the Territory Western Sahara, ibid para. 162.”
32 Legal Consequences for States of the Continued Presence of South Africa in Namibia Notwithstanding the Security Council (276)1970, par. 173.
33 Gaetano Arangıo Ruiz, “The United Nations Declaration on Friendly Relations and the System of the sources of International Law,”
Sijtoff and Noordhoff, 1979, s. 71,
http://www.gaetanoarangioruiz.it/wpcontent/uploads/2017/04/The_Concept_of_International_Law_and_the.pdf.
34 « Halk » lardan farklı olarak etnik azınlıklarnı n self-determinasyon hakkına sahip olmadıkları konusunda bkz Dilaver Gassimov,
“Le conflıt arméno-azerbaidjanais: L’impuissance ou l’indifférence de la communauté internationale?” Guerres Mondiales et Conflits Contemporains
2014/no. 24, s. 12; Félicien Lemaıre, “La libre détermination des peuples, la vision du constitutionnaliste,” Civitas Europa 2014/1 No. 32, s.113-138.
35 James Crawford, The Creation of States in International Law, Oxford University Press: 2007, s. 119; Heiko Krüger, “Nagorno –Karabakh, in
Self-Determination and Secession in International Law,” Edited by Christian Walter, Antje von Ungern-Stenberg ve Kaavus Abushov, Oxford
University Press 2014, s.422.
36 Krüger, Nagorno –Karabakh, in Self-Determination and Secession in International Law. s.223.
37 Marc Weller, “Settling Self-Determination Conflicts: Recent Developments,” EJIL Vol. 20 No.1, 2009, s.163.
4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,
***