4 Kasım 2020 Çarşamba

2020 DE PATLAK VEREN CATIŞMA VE KARABAĞ İHTİLAFI HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER. BÖLÜM 2

2020  DE  PATLAK VEREN CATIŞMA VE KARABAĞ İHTİLAFI HAKKINDA DEĞERLENDİRMELER.  BÖLÜM 2 


Robert Koçaryan,Ermenistan,Av. Dr. Deniz AKÇAY,Haydar Aliyev,Dağlık Karabağ,AGİT Minsk Grubu, Hocalı Katliamı,Kazakistan,
Almanya, Belarus, İtalya, Finlandiya, Hollanda, Portekiz, İsveç, Budapeşte Zirvesi,



2) Minsk Grubu’nun Çözüm Arayışı: “Ortak Devlet” Formülü ve Devam Eden Görecelilik 

Self-determinasyon formülünü gündeme getiren 1996’daki AGİT Lizbon Zirvesi’nden iki yıl sonra, Minsk Grubu, Dağlık Karabağ sorununun, bir “Ortak 
Devlet” (Common State) formülü çerçevesinde çözümlenmesini önermiştir.17 
“Ortak Devlet” önerisinin, aslında, Lizbon Belgesi ile Minsk Grubu’nun gündemine yerleşmiş olan self-determinasyon formülünün bir varyasyonu olarak algılanması gerektiği düşünülmektedir. 
Beş sayfalık “Ortak Devlet” formülünde yer alan ilke ve düzenlemelerden, kanaatimizce, aşağıdakiler önem taşımaktadır: 
- “Devlete” dönüştürülecek olan Dağlık Karabağ bölgesi Azerbaycan sınırları içinde yer alacaktır.18 
- Azerbaycan ile Ermenistan aralarında imzalayacakları bir anlaşma ile Azerbaycan ile Dağlık Karabağ’ın sorumluluk alanlarını ve bu çerçevedeki 
gerekli yetki devirlerini belirleyeceklerdir. 
- Dağlık Karabağ, ticaret, kültür, bilim, spor ve insancıl konular alanlarında üçüncü devletler ve uluslararası örgütlerle doğrudan (direct) ilişki kurmak 
ve bunların nezdinde temsilci bulundurmak hakkına sahip olacaktır. Ayrıca, Dağlık Karabağ’daki siyasi partiler ve sosyal kuruluşlar da yabancı 
ülkelerdeki benzer kuruluşlarla ilişki kurabileceklerdir. 
- Dağlık Karabağ, Azerbaycan’ın yabancı devletlerdeki büyükelçilik ve konsolosluklarında temsilci bulundurmak hakkına sahip olacaktır. 

Gerçek bir “Ortak Devlet”ten çok, devlet içinde devlet kurulmasına yönelik bu “öneride”, ileride Dağlık Karabağ “yönetiminin” doğrudan ya da başka vesilelerle, dolaylı olarak, düzenleyeceği bir referandumla Ermenistan’a bağlanmayacağı konusunda herhangi bir güvence de öngörülmemektedir. 
Belirli bir devletler hukuku ilkesine dayanmadığı gibi, ulusal, uluslararası ya da bölgesel bir “iradenin destekleyici girişimlerinin” yokluğunun bu tür bir “ülkesel montajın” sürdürülebilir olamayacağının bilincine varılmış olacak ki, Minsk Grubu’nun sonraki açıklamalarında, bir yerde, devlet içinde devlet kurulmasını öngören bu “öneriye” artık atıfta bulunulmamaktadır. 

Buna karşılık, üzerinde ısrarla durulan ve bazı yan ilkelerle de çerçevelenen self-determinasyon ilkesi, Minsk Grubu’nun vazgeçilmeyen çözüm parametresi olarak kalmaktadır. Nitekim ABD’deki United States Institute of Peace’in 1998 yılı raporunda, çeşitli yan ilkelerle de desteklenmiş olan selfdeterminasyon 
kavramı uyuşmazlığın çözümünde sabit bir araç ve hedef olarak takdim edilmektedir: 

“Bu toprak bütünlüğü meselesi ulusal self-determinasyon ile özerkliği bir araya getirmelidir.19” 
Diğer bir deyişle, bu öneriye göre Azerbaycan’ın ülke bütünlüğünün güvence altına alınabilmesi, ancak Dağlık Karabağ’ın ulusal self-determinasyonu ile 
birlikte değerlendirildiği takdirde mümkün olacaktır. Doğal olarak, bu tür bir yaklaşımın sadece BM Güvenlik Konseyi’nin 1993 kararlarını değil, devletler 
hukukunun temel ilkelerini de izafileştirdiği söylenebilir. 
Ayrıca, bu yaklaşımın dayandığı “ulusal self-determinasyon” kavramı, Dağlık Karabağ nüfusunu ayrı bir “ulus” olarak değerlendirmeyi gerektirmektedir. Ancak, bu tür bir yaklaşımın tarihsel, siyasal ve hukuksal gerçekler açısından da yanlış bir tanımlama olacağı açıktır. Esasen gerek BM organları, gerek ilgili devletler ya da Minsk Grubu bu tür bir “tanımlamayı” ileri sürmemiştir. 

3) BM Genel Kurulu’nun Dağlık Karabağ Sorununun Çözümüne İlişkin Çizdiği Çerçeve: 

14 Mart 2008 tarihli ve 62/243 sayılı Karar Dağlık Karabağ uyuşmazlığına çözüm arayışı sürecinde kaydedilen bu olumsuz gelişmeleri değerlendiren BM Genel Kurulu 2008’de gayet kapsamlı bir karar kabul ederek uyulması gereken ilkeleri sıralamış, önemli ölçüde de Güvenlik Konseyi’nin 1993’te kabul etmiş olduğu kararlarda yer alan ilkeleri tekrarlamıştır. 

Ancak Genel Kurul, bununla yetinmeyerek, ortaya çıkan olumsuz gelişmelere dikkat çekmiş, ayrıca, bazı önlemlerin acilen alınmasını da istemiştir. 
Bu çerçevede, özellikle, aşağıdaki hususları vurgulamıştır:20 

- Kararın ikinci işlem paragrafında Genel Kurul, Ermenistan’ın işgal etmiş olduğu Azerbaycan topraklarındaki askerlerini derhal (immediate), tamamen (complete) ve koşulsuz (unconditional) olarak geri çekmesini istemektedir (demands). 
- Kararın beşinci işlem paragrafında, Azerbaycan topraklarının işgalini hiçbir devletin tanımaması gerektiğine (shall not recognize) dikkat çekmektedir. 
- Kararın altıncı işlem paragrafında, Minsk Grubu’nun uluslararası arabuluculuğu nu desteklediğini belirtmekle birlikte, Grubun önereceği çözümün devletler hukukunun norm ve ilkelerine uygun olması (in compliance with the provisions stipulated above) gerektiğini vurgulamaktadır. 

Minsk Grubu’nun 1996 yılından itibaren, uyuşmazlığın self-determinasyon ilkesinin uygulanmasıyla çözümlenmesine yönelmiş olmasına karşılık, BM 
Genel Kurul kararında self-determinasyon ilkesine atıfta bulunulmaması belirleyici önem taşımaktadır. 

Ayrıca, Genel Kurul’un Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’daki askerlerini geri çekmesini istemiş olması da somut ve acil bir önlem talimatı sayılmalıdır. 
Öte yandan, Genel Kurul’un işgalin hiçbir devlet tarafından tanınmamasını talep etmesi de sadece ilgili devletler açısından değil, tüm BM üyesi devletlere 
yönelik bir talimat olarak kabul edilmelidir. 
BM Genel Kurulu’nun bu kararı, self-determinasyon ilkesinin Dağlık Karabağ uyuşmazlığında uygulanmasını haklı gösterecek hiçbir koşulun bulunmadığını 
ortaya koymaktadır. 
Bu husus, self-determinasyon hakkının kullanılabilmesi konusunda aşağıda değinilecek olan BM organları ile Uluslararası Adalet Divanı (UAD) çerçevesinde geliştirilmiş olan koşullar açısından belirleyici önlem taşımaktadır. 

Öte yandan, Minsk Grubu’nun, BM Genel Kurulu’nun Dağlık Karabağ uyuşmazlığının çözüm çerçevesini belirleyen 14 Mart 2008 tarih ve 62/243 
sayılı kararıyla ilgili resmi bir açıklama ya da değerlendirmesi bulunmamaktadır. 

4) Minsk Grubu’nun Çözüme Yönelik Mevcut Eğilimi: 9 Mart 2019 tarihli Açıklama 

Minsk Grubu’nun Eş Başkanları’nın 9 Mart 2019 tarihli açıklamasında, ülke bütünlüğü (territorial integrity,) zikredilmekle birlikte, söz konusu ilkenin ne 
şekilde, hangi süreç çerçevesinde uygulanacağı konusunda tereddüt uyandıracak ifadeler yer almaktadır.21 

Grup açıklamasındaki ifadelerden, metinde zikredilen ülke bütünlüğü ilkesinin aslında “kısmen” uygulanmasının söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Zira bu 
metinde Azerbaycan’a geri verilmesi söz konusu olan Dağlık Karabağ değil, bu bölgenin etrafındaki topraklardır. 
Ayrıca söz konusu “geri verilme” eylemi, ülke bütünlüğü ilkesine uyulması anlamında değil, daha çok “geçici” bir sınır revizyonundan ibaret olduğu 
izlenimini uyandırmaktadır. 
Metnin devamında ise, nihai çözüme ulaşıncaya kadar, Dağlık Karabağ için güvenliği ve ayrıca, özyönetimi (self-governance) sağlayacak bir ara statü 
(interim status) öngörülmektedir. 
Minsk Grubu’nun açıklamasındaki “ara statü” projesinde özyönetim öngörülmekle birlikte, nihai çözümün, ne Güvenlik Konseyi’nin kararları 
ışığında Azerbaycan’a geri verilmesi, ne de içeriği belirsiz bir selfdeterminasyon statüsü anlamını taşımaktadır. 
Zira aynı paragrafın devamından, “Özyönetimin” de nihai çözümü oluşturmayacağı, Dağlık Karabağ’ın nihai statüsünün bir referandumla 
belirleneceği anlaşılmaktadır.22 
Diğer bir deyişle, gerek Güvenlik Konseyi’nin 1993 tarihli kararları, gerek BM Genel Kurulu’nun 2008’de aldığı ve işgal edilen toprakların geri verilmesini ve ayrıca, Dağlık Karabağ’da meydana gelen ülkesel değişikliklerin tanınmamasını isteyen BM Genel Kurulu kararının bir kere daha göz ardı edildiği anlaşılmakta dır. 
Üç büyük devletin Eş Başkanları’nın konuya ilişkin açıklamalarında, Minsk Grubu’nun, kısa sürede çatışmaların önlenmesine yönelik yatıştırıcı bir söylem 
geliştirmeye çalıştığı, daha uzun sürede ise, Dağlık Karabağ’da self determinasyon ilkesine dayalı bir çözüme yönelmiş olduğu sonucu çıkarılabilir. 
Öte yandan, açıklamada yeniden Helsinki Nihai Senedi’ndeki ilkelere de yer verilmesi ilginçtir. Söz konusu Senedin, Doğu-Batı “antagonizminin” keskin 
olduğu yetmişli yılların ortalarında siyasal önem ve değerinin yüksek olduğu kabul edilmekle birlikte, yukarıda da belirtildiği üzere söz konusu belgenin 
hiçbir zaman bağlayıcı bir “antlaşma” niteliğini taşımamış olduğu da açıktır.23 
Self-determinasyon ilkesi konusunda gerek BM organlarının kararları ve özellikle, gayet kapsamlı, ayrıntılı bildirileri, gerek, ayrıca, UAD’nin içtihatları 
ışığında tartışılamayacak bir hukuksal açıklık ve uygulanabilirlik anlayışına ulaşılmışken, Helsinki Nihai Senedi’ndeki daha çok “katalog” düzeyinde kalan 
“ilkelerin”, basit bir referansla uygulanabilir olabileceğini kabul etmek, devletler hukuku normları ve yorum kuralları açısından mümkün değildir. 
Yirmi yılı aşkın bir süreden beri, konuya dair temel BM ilkelerinden uzaklaşarak self-determinasyon tezi üzerinde odaklanmış bulunan Minsk Grubu’nun barışçı çözüm arayışlarına rağmen, bölgedeki barışı kesinlikle sağlamış olduğu da söylenemez. 
Nitekim Grup, Ermenistan’ın 2-5 Nisan 2016 tarihlerinde “Dört Gün Savaşı” olarak tanımlanan bir silahlı çatışma başlatmasını da önleyememiştir.24 
Minsk Grubu’nun çatışmadan iki ay sonraki açıklamasında ise, uyuşmazlığın barışçı yollarla çözümlenmesi konusundaki taahhütlerini yinelemekle 
yetinilmiştir.25 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

17 Resmi olmayan çeviri için bkz.:“Minsk Group Proposal (Common State Deal)”, Kasım 1998, Nagorno-Karabakh: Documents, Resolutions 
    and Agreements, 2014, 
    https://www.legal-tools.org/doc/f2c2f3/pdf/. 
18 Kurulması önerilen yeni birim “a state territorial formation in the form of a Republic” olarak tanımlanmıştır. 
19 Orijinal metinde “This matter of territorial integrity must be brought together with national selfdetermination and self-government” şeklinde ifade 
    edilmektedir. (Patricia Carley, “Nagorno-Karabakh: Searching for a Solution,” A United States Institute of Peace, Roundtable Report, No. 34, 1998: s.27.) 
20 BM Genel Kurulu, “A/RES/62/243,” Birleşmiş Milletler Resmi İnternet Sitesi, 14 Mart 2008, 
     https://undocs.org/en/A/RES/62/243. 
21 AGİT Minsk Grubu, “Press Statement by the Co-Chairs of the OSCE Minsk Group on the Upcoming Meeting of President Aliyev and Prime 
    Minister Pashinyan,” AGİT Resmi Sayfası, 9 Mart 2019, 
    https://www.osce.org/minsk-group/413813. 
22 “…future determination of the legal status of Nagorno-Karabakh through a legally binding expression of will..” (AGİT Minsk Grubu, 
     “Press Statement by the Co-Chairs of the OSCE Minsk Group on the Upcoming Meeting of President Aliyev and Prime Minister Pashinyan,” 
      AGİT Resmi Sayfası, 9 Mart 2019, 
      https://www.osce.org/minsk-group/413813.) 
23 Jean-François Prévost, Observations sur la Nature Juridique de la Conférence sur la Sécurit´et la Coopération en Europe, AFDI 1975, p,152. 
     Yazara göre, Senet, siyasi iradelerin testi olarak yorumlanmalıdır. Jordan Paust, Legal Aspects of the Final Act of Helsinki s.56 
      https://scholarship.law.duke.edu/cgi/viewcontent.cgi?article=3646&context=lcp ; Peter Van Dıjk, “The Final Act of Helsinki – 
      Basis for a Pan-European system?,” Netherlands Yearbok of International Law, 7 Temmuz 2009, s. 53-70. 
24 Bu konuda bkz. Turgut Kerem Tuncel, “Karabağ’da Yaşanan 4 Gün Savaşı’nın Kısa bir Değerlendirmesi,” Avrasya İncelemeleri Merkezi, 14 Nisan 2016, 
     https://avim.org.tr/tr/Yorum/KARABAG-DA-YASANAN-4-GUN-SAVASI-NIN-KISA-BIRDEGERLENDIRMESI. 
25 “..The Ministers reaffirmed their commitment to a peaceful resolution of the Nagorno-Karabakh conflict..” (“Press Statement by the Co-Chairs of the 
     OSCE Minsk Group,” AGİT Resmi İnternet Sitesi, 3 Haziran 2016, 
      https://www.osce.org/mg/244441. ) 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder