Dilek YİĞİT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dilek YİĞİT etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Haziran 2016 Çarşamba

Rusya’nın Soğuk Savaş Hamleleri




Rusya’nın Soğuk Savaş Hamleleri 


Dilek YİĞİT* 
* Dr., Hazine Müsteşarlığı. Makalede ifade edilen görüşler yazara ait olup, görev yaptığı kurumla ilişkilendirilemez. 

24 Kasım 2015 tarihinde Türk hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağının düşürülmesini takip eden süreçte Rusya’ile yaşanan kriz Türkiye’nin birinci öncelikli dış politika meselesi haline gelmiştir. Rus hükumetinin krizi tırmandıran tutumu, ilişkileri normalleştirecek herhangi bir faktörün şimdilik olmayışı 
Rusya ile ilişkilerin önümüzdeki dönemde de Türk dış politikasına damgasını vurmaya devam edeceğini göstermektedir. 



Üstelik Türkiye’nin Rusya ile girdiği sıkıntılı dönemde Batılı müttefikleri tarafından net ve güçlü bir şekilde destek görmediği aşikârdır. Türkiye’nin aday ülke statüsünde olduğu Avrupa Birliği’nin Türkiye-Rusya arasında artan gerginlik konusundaki tavrı, Yüksek Temsilci Federica Mogherini’nin sözcülüğünde, 
taraflar arasında gerilimin tırmandırılmaması çağrısında bulunma şeklinde tezahür etmiştir. Bu durum, Birliğin her uluslararası ve iç sorun karşısında gösterdiği, bilindik ve etkisiz tavırlarından sadece birisidir. NATO ise Genel Sekreteri Jens Stoltenberg sözcülüğünde, Türkiye ile dayanışma içinde olunduğunu ve NATO üyesi olan Türkiye’nin toprak bütünlüğünün korunacağını açıklamıştır. Bu ifade elbette “ NATO Türkiye’yi destekliyor ” şeklinde okunmuştur ancak Türkiye NATO üyesi olduğuna göre bu destek bir lütuf değil NATO için bir sorumluluktur. 

NATO’nun bu desteğinin caydırıcılığı da ayrıca sorgulanmalıdır. Zira Rusya Türk hava sahasını uçak düşürülmesi olayından daha önce de ihlal etmiştir ve bu ihlaller karşısında NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya’nın eylemlerinin bölgede güvenlik ve istikrara katkı sağlamadığını belirterek Rusya’yı, NATO hava sahasını ihlal etmemeye ve NATO ile gerilimi tırmandırmaktan kaçınmaya çağırmıştır.1 

Üstelik NATO müttefikleri Rusya’nın Türk hava sahasını ihlal ediyor olmasının tehlikesine işaret ederek, Rusya’yı bu ihlalleri açıklamaya davet etmiştir.2 

NATO’nun bu açıklamalarının Rusya üzerinde caydırıcı olmadığı, Türkiye’nin angajman kuralları gereğince Türk hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağını düşürmesi ile net olarak kanıtlanmıştır. 

ABD Başkanı Obama ise, Rus uçağının düşürülmesi ile oluşan gerginliğinin yumuşatılması ve sorunun diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğini belirtmiştir. 

Obama’nın açıklaması Türkiye’ye destek şeklinde okunsa da, Obama’nın önceliği taraflardan herhangi birine yönelik desteğini açıklamak değil, kendi ifadesiyle 
sorunun tırmanmamasını3 garantiye almaktır. Sorunun tırmanmaması NATO ve ABD açısından oldukça önemlidir; 

Zira NATO ve ABD Türkiye - Rusya ilişkilerindeki gerginliğin, IŞİD ile mücadele sürecine olumsuz yansımasından kaygı duymaktadır. 

Bölgede IŞİD faktörü varken, ne Türkiye’yi ne de Rusya’yı kızdırmak/ dışlamak Batı’nın işine gelmektedir. Zaten ABD ve NATO’nun Türkiye-Rusya gerginliğinde ki tutumunu belirleyen asıl faktörün IŞİD olduğu, ima edilen değil, açıkça söylenen bir gerçektir. 

Obama Türk-Rus krizini değerlendirirken IŞİD’i kastederek “ Ortak bir Düşmanımız var; bu düşmanla mücadeleye yoğunlaşmamız gerekiyor ” 
derken; 4 

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg “ Ortak Düşmanımız IŞİD’dir; IŞİD ile mücadeleye katkı sağlayacak tüm çabaları destekleriz ” 
demektedir.

Bu tabloda IŞİD’in varlığı, Rusya’nın bölgede istikrarı ve güvenliği bozan saldırgan tavrını meşrulaştırıcı bir araç haline gelme riski taşımaktadır. Oysa Rusya IŞİD ile mücadele ediyor görüntüsü altında Esad karşıtı tüm muhalif grupları hedef gibi, Rusya Batı’nın ve bölgedeki diğer müttefiklerin desteklediği muhalefeti hedef alarak ateşin üstüne benzin dökmektedir.6 almaktadır. 

Bir Amerikalı yetkilinin ifade ettiği Rusya’nın bu tavrı, Suriye özelinde olduğu kadar, 2008’de Gürcistan’da yaşanan 5 Gün Savaşı’ndan itibaren sergilediği genel dış politikası kapsamında ele alınmalıdır. Zira 2008 yılında yaşanan Gürcistan krizinden bu yana Rusya, yükselen güç sıfatıyla Soğuk Savaş sonrası oluşan sözde Yeni Dünya Düzeni’nin temellerini sarsmakta, Soğuk Savaş’ı yeniden başlatmaya çalışmaktadır. Rusya’nın Soğuk Savaşı hortlatma gayreti de gizli kapaklı bir uğraş değildir. Keza Putin tek kutuplu dünyanın kabul edilemez ve imkânsız olduğunu açıklamıştır. Putin’in kullandığı “ kabul edilemez ” 
ifadesi bir temenni olarak okunabilir; ancak “imkansız olduğu” ifadesi açıkça Rusya’nın tek kutuplu dünyaya izin vermeyeceğinin ilanı olarak okunmalıdır. 


Rusya’nın Soğuk Savaş sonrası düzenini sarstığı ilk örnek Gürcistan’daki 5 Gün Savaşı’dır. Gürcistan örneğini Ukrayna izlemiştir. Rusya’nın tek kutuplu düzeni yıkma çabasının şimdilik son örneğini Suriye teşkil etmektedir. Bu üç ülke uluslararası politika sahnesinde Rusya’nın Soğuk Savaş hamleleri konumundadır. 

Rusya’nın tek kutuplu dünyaya, bir başka deyişle Batı’ya meydan okuduğu ilk örnek olan Gürcistan ile girdiği 5 Gün Savaşı, Rusya’nın Gürcistan’da yaşayan Rusları Gürcistan ordusundan korumak gerekçesiyle Gürcistan’a girmesiyle 
başlamış ve neticede Rusya Gürcistan’da ayrılıkçı bölgeler olan Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanıdığını açıklamıştır. Rusya’nın bir 
devletin egemenliğini ve ülkesel bütünlüğünü ihlal eden bu davranışı karşısında, Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Rusya’nın bu tavrının kabul edilemez olduğunu belirtmiş, ABD Başkanı Bush Rusya’yı bu sorumsuz davranışını tekrar değerlendirmeye davet etmiş, ABD Dışişleri Bakanı Rice üzüntüsünü ifade etmiştir. 

NATO ise Rusya’yı askerlerini Gürcistan’dan çekmeye çağırmıştır.

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy de Moskova ve Tiflis arasında arabuluculuğa 
soyunmuştur. Özellikle Sarkozy’nin bu tavrı Avrupa Birliği’nin taraf tutmadığının işareti olarak görülmüş; ancak diğer taraftan Birliğin “ Ülkesel Bütünlük ” ve “ Egemenliğe saygı ” gibi ilkeleri gerektiğinde feda edebileceğini de göstermiştir. Neticede Gürcistan’da sıcak çatışma son bulsa da, Rusya Abhazya ve Güney Osetya’yı bağımsız birer devlet olarak tanımakta; Gürcistan’ın ülkesel bütünlüğüne meydan okuyuşunu sürdürmektedir. 

Rusya tarafından devlet olarak tanınan Abhazya ve Güney Osetya uluslararası toplum tarafından yalnız bırakılırken Rusya’ya olan bağımlılıkları daha da artmaktadır.8 Batı’nın Gürcistan meselesinde Rusya’ya karşı caydırıcı olamayan tavrı, bazı çevrelerce, ABD açısından Kafkaslar’ın çok önemli bir bölge olmaması İle, Rusya’ya enerji bağımlısı Avrupa Birliği’nin ise başkaca bir alternatifinin 
bulunmamasıyla açıklanmaktadır. Ayrıca kimi çevreler, Batı’nın bağımsızlığını ilan eden Kosova’ya ilişkin politikası ile Abhazya ve Güney Osetya sorununda sergilediği politika arasındaki çelişkinin Batı’nın Rusya’ya karşı elini zayıflattığını 
ileri sürmektedir. 




Gerekçesi ne olursa olsun Batı’nın 5 Gün Savaşı karşısında takındığı tavır,
Rusya tarafından Batı’nın Rusya ile bırakınız savaşı,ilişkilerin gerginleşmesini
bile göze alamayacağı şeklinde okunmuştur.
Dolayısıyla Gürcistan’da yaşananlar ve Rusya’nın uluslararası toplum tarafından
tanınmayan Abhazya ve Güney Osetya ile sürdürdüğü ilişkiler Rusya’nın uluslararası arenada istikrarsızlaştırıcı bir rol takınarak Batı’ya açıkça meydan okuduğu ve sonuçta kendi açısından da başarılı olduğu ilk örnek olmuştur.

Sorunun tırmanmaması NATO ve ABD açısından oldukça önemlidir; Zira NATO ve ABD Türkiye-Rusya ilişkilerindeki gerginliğin, IŞİD ile
mücadele sürecine olumsuz yansımasından kaygı duymaktadır.  >


Gürcistan’dan kendi açısından “ Zafer ” ile çıkan Rusya’nın bir sonraki ve Batı’ya meydan okuyan eylemi Ukrayna üzerinde gerçekleşmiştir. Kasım 2013’de Yanukovych Avrupa Birliği ile müzakereleri yürütülen anlaşmadan vazgeçtiğini açıklamıştır. Bu açıklama sonrası Ukrayna’da hükümet karşıtı protestolar başlamış, protestoların yoğunlaşması sonucunda Yanukovych Rusya’ya kaçmıştır. Rusya Ukrayna’da yaşananları Batı’nın desteklediği bir “darbe” olarak okumuş ve bu “darbe”ye yanıtı Kırım’ın ilhak edilmesi olmuştur. Rusya’nın ilhakını meşrulaştırma girişimi ile nüfusunun yüzde 60’ı Rus olan Kırım’da acilen düzenlenen referandum sonucunda Kırım halkı yüzde 96’lık bir oy oranıyla Rusya’ya katılma kararı vermiştir. Yabancı basında, Gürcistan’a yeniden bağlanma ihtimallerinin olmadığı Abhazya ve Güney Osetya’nın da Rusya’ya bağlanabilmesini teminen referandum planları olduğuna yönelik haberler yer almaktadır; bu referandumlar gerçekleşir ve Kırım’dakine benzer sonuçlar çıkarsa Rusya ülkesel olarak daha da genişleyecektir.9 

Birleşmiş Milletler Genel Konseyi aldığı bir karar ile Kırım referandumunun geçersiz olduğunu ilan etmiş, Avrupa Birliği ve ABD Rusya’ya karşı diplomatik, 
ekonomik ve bireysel yaptırımlar uygulamaya başlamıştır. 
Rusya da yaptırımlara yaptırımlar ile karşılık vermiş; Avrupa Birliği ve ABD’nin yanı sıra Norveç, Kanada ve Avustralya’ya karşı gıda ambargosu uygulamıştır. Kısaca Rusya ve Batı arasında ekonomik savaş başlamıştır. 

Kırım’ın ilhakı neticesinde Rusya’ya yönelik yaptırımlar, Rusya’yı istikrarsız laştırıcı rolünden vazgeçirecek ölçüde caydırıcı olmamış ve ayrıca ABD’nin ve müttefiklerinin herhangi bir sorunu gerekçe göstererek Rusya’ya karşı askeri bir girişimde bulunmayacakları anlaşılmıştır. Batı gayri meşru olarak tanımladığı Kırım’ın ilhakını kabul etmese de, Kırım’ın Ukrayna’ya geri dönmesi artık imkânsızdır. Üstelik bazı uzmanlar Kırım’ın Rusya’ya katılmasına yönelik Rus vatandaşların büyük desteği nedeniyle, Kırım’ı Ukrayna’ya iade etmek yönünde bir girişimin Rus liderler için siyasi intihar olacağının altını çizmektedir. Neticede Rusya ülkesini genişletirken, Batı’nın ülkesel bütünlük ilkesini korumakta yine başarısız olduğu görülmüştür. 




Gürcistan ve Ukrayna’da yaşananlar Rusya’nın başarısına ve Batı’nın başarısızlığına/etkisinin azalışı na 10 İşaret ederken, Rusya’nın Gürcistan ve Ukrayna politikalarının sonuçlarına dair sorumluluğu ABD, Avrupa Birliği ve NATO’ya yükleyen yorumlara da rastlanmaktadır. Bu tür yorumlarda Batı’nın aslen başarısızlığına değil hatasına vurgu yapılmaktadır. Bu hata ise Avrupa 
Birliği’nin ve NATO’nun genişleme politikalarıdır ve her iki politika Rusya’yı saldırgan politika izlemeye sevk etmiştir. 

Bu anlayış ile hareket edersek Rusya’nın Suriye üzerinden Türkiye’ye yönelik 
gerginlik artırıcı/ saldırgan tavrının nedenini de Batı’nın Rusya’yı tedirgin eden politikalarında aramamız gerekir ve bu arayış bizi Avrupa Birliği’ne 
üye devletler ile ABD’nin Suriye’de Esad karşıtı politika izlediği gerçeğine götürmektedir. 

Rusya’nın Suriye’deki iç çatışmada oynadığı rolü belirleyen başlıca iki faktör bulunmaktadır. Birinci faktör, Esad rejiminin Rusya’nın müttefiki olmasıdır. Zira Rusya Esad yönetimi ile güçlü siyasi, askeri ve ekonomik ilişkiler içindedir. İkincisi Rusya’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde sahip olduğu veto hakkıdır ki, bu durum uluslararası toplumun Esad rejimine karşı önlem 
almasını engellemektedir. 

Suriye sorununda Rusya’nın Esad yanlısı bir aktör olarak sahnede yer alması nedeniyle, Rusya’nın Batı’yı karşısına aldığı şeklinde yapılan yorumlar, Rusya’nın  IŞİD’e karşı operasyon düzenlemeye başlaması ile yerini, Batı ile Rusya
arasında ortak düşmanın varlığına, ortak mücadelenin ve taraflar arasında
işbirliğinin önemine vurgu yapan yorumlara bırakmıştır. Oysa “ortak
düşman” “ortak strateji” ve “işbirliği” gibi kavramların Rusya’nın Suriye
politikasında başat söylemler olmadığı, Rusya’nın IŞİD’e karşı ABD öncülüğünde oluşan koalisyonu, Esad Batı’ya hava sahasının kullanımı için izin vermediğinden, meşru görmemesi11 örneğinden anlaşılabilir. Ancak sonuçta, Suriye’de çatışmalar başladığında bazı uluslararası politika gözlemcileri Rusya’nın Esad rejimini korumakta ısrar ettikçe, Batı ile ilişkilerinin gerileceğini ileri sürmüş olsalar da, IŞİD faktörü bu denklemi bozmuştur.

Yeni denklemde, IŞİD güçlendikçe, Rusya’nın Batı ile ilişkileri görünüşte gelişmekte, Rusya’nın Esad’a desteği artmakta ve hatta meşrulaşmaktadır.
Karşımızda oldukça karmaşık bir denklem bulunmaktadır.

<  Gerekçesi ne olursa olsun Batı’nın 5 Gün Savaşı karşısında takındığı
tavır, Rusya tarafından Batı’nın Rusya ile bırakınız savaşı, ilişkilerin
gerginleşmesini bile göze alamayacağı şeklinde okunmuştur.  >


Peki Rusya’nın asıl hedefi nedir? IŞİD ile mücadele etmek mi yoksa Esad yönetimini korumak mı? Rusya’nın kendince IŞİD ile mücadele etmesinin 
nedenleri elbette vardır; Rusya Ortadoğu’da radikal İslamcıların güçlenmesinin Rusya’da Müslüman nüfusun yaşadığı bölgelere yansımalarından ve bu bölgelerin istikrarsızlaşmasından kaygılanmaktadır ve IŞİD’in ortaya çıkışı ve güçlenmesi bu kaygıyı daha da artırmıştır. 

Ancak Rusya’nın IŞİD’e yönelik olduğunu belirttiği operasyonda, IŞİD’in yanı
sıra Esad muhalifi diğer unsurları da hedeflemesi, hatta Amerikalı resmi ağızların ifadesiyle Rus saldırılarının yüzde 90’ından fazlasının IŞİD ve diğer radikal İslamcı unsurları hedef almaması 12 doğal olarak Rusya’nın asıl hedefinin
Esad’ı korumak olduğuna işaret etmektedir.


Zira Esad iktidarının korunması ile Rusya bir taşla iki kuş vuracaktır.

<  Rusya sadece Türkiye’ye meydan okumamakta, tek kutuplu dünya düzenine başta ABD olmak üzere Batı’ya ve özellikle 1949 yılında kendisine karşı kurulan NATO’ya meydan okumaktadır. Bu meydan okuyuş Soğuk Savaş’ın tekrar başlatılmasına yönelik bir gayrettir. >


Birincisi, Suriye’de Esad yönetiminin korunması ve güçlendirilmesi ile IŞİD gibi radikal dinci unsurların ülkedeki güç boşluğundan yararlanmaları ve güçlenmeleri önlenmiş olacaktır. Kısaca Rusya Esad’ı radikal İslamcılara
karşı panzehir olarak görmektedir. 
Bu noktada Rusya’nın Suriye’de Esad yönetimlerine tarihsel desteğinin nedenleri arasında yönetiminin laik yapısını sayanların olduğunu da belirtelim.13
İkincisi, bilindiği gibi Batı Esad’ı iktidardan düşürebilmek amacıyla “ılımlı” muhalefeti desteklemektedir;
Batı’nın bu çabalarına rağmen Esad iktidarının devam etmesi Rusya için Batı’ya karşı yeni bir başarı olacaktır. Rusya’nın desteği ile Esad, hem Batı’ya hem de radikal dinci unsurlara rağmen varlığını sürdürürse, Rusya Suriye yönetimi
üzerindeki etkisini bölgede askeri varlığını artırmaya yönelik kullanacaktır. 
Bu durum SSCB’nin, 2. Dünya Savaşı sonrası Doğu Avrupa’daki varlığını bu coğrafyayı Alman işgalinden kurtaranın kendisi olduğu söylemiyle meşrulaştırmaya çalışmasını hatırlatmaktadır.

Kısaca Rusya’nın Suriye politikası, Gürcistan ve Ukrayna politikalarındaki Batı’ya meydan okuyuşunun devamı niteliğindedir. Rusya’nın özellikle yakın çevresi açısından daha saldırgan politika izleme riski mevcuttur.14


Sonuç 

Batı’nın Rus savaş uçaklarının Türk hava sahasını ihlal etmesi ve bir Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesi ile oluşan ve tırmanan gerginliği, 
sadece Türkiye-Rusya meselesine indirgemesi kendileri açısından tercih edilebilir olabilir ama yanlış bir stratejidir. “Foreign Policy”de yayınlanan bir makalede, Rus uçağının düşürülmesi ile başlayan gerginliğin ne uçakla ne hava sahasıyla 
ne IŞİD ile ne de NATO ile ilgisi olduğunun, sorunun on yıllarca önce son bulmuş Osmanlı İmparatorluğu ve Rus Çarlığı sorunu olduğunun dile getirilmesi oldukça düşündürücüdür.15 

Belli ki Batı’da, Batı’yı Türk-Rus gerginliğinden soyutlama çabası taşıyanlar bulunmaktadır. Oysa Rusya sadece Türkiye’ye meydan okumamakta, tek kutuplu dünya düzenine başta ABD olmak üzere Batı’ya ve özellikle 1949 yılında kendisine karşı kurulan NATO’ya meydan okumaktadır. 

Bu meydan okuyuş Soğuk Savaşın tekrar başlatılmasına yönelik bir gayrettir. Gürcistan ve Ukrayna’da yaşananlardan sonra Rusya’nın Suriye politikası, hegemonya alanı oluşturma çabasının Rusya’nın yakın çevresini çoktan aştığını göstermektedir. Batı’nın ise Gürcistan ve Ukrayna örneklerinde gördüğümüz 
etkisiz, sonuç üretemeyen tavrı ve Suriye örneğinde görmekte olduğumuz gibi IŞİD ile mücadelede Rusya’nın vazgeçilmez olduğuna yönelik tutumları Rusya’nın istikrarsızlaştırıcı dış politika uygulama kapasitesini, yakın ve uzak coğrafyasında etki alanları yaratma saikini ve dolayısıyla Soğuk Savaşı yeniden başlama ihtimalini artırmaktadır. “The New York Times” Merkel’in Putin için “O başka bir dünyada yaşıyor” dediğini ileri sürmüştü.16 Oysa Rusya’nın dış politikası Putin’in bu dünyada, bu dünyanın gerçeklikleri ile ancak bir önceki yüzyılın bakış açısıyla yaşadığına işaret etmektedir. 


Rusya’nın Gürcistan, Ukrayna ve Suriye politikaları münferit politikalar değil, Soğuk Savaş sonrası düzeni Sarsmaya/Soğuk Savaşı yeniden başlatmaya yönelik politikasının birer örnekleridir. Ancak, Gürcistan ve Ukrayna örnekleri Rusya’nın Batı karşıtı politikalarının somut ürünleri iken, Suriye örneği biraz daha farklılaşmaktadır; zira Suriye’de IŞİD ile mücadelede “aynı safta yer alıyor olma” görüntüsü altında Rusya Batı’yı hedef almaktadır. Bu durum Rusya’nın IŞİD dışında Batı tarafından desteklenen “ılımlı” muhalefeti hedef alması ile netleşmemiş midir? 

Rusya’nın Suriye’de askeri varlığını artırdığı ve NATO müttefiki Türkiye’ye karşı gerginlik artırıcı politikalar uyguladığı günümüzde, Gürcistan ve Ukrayna’yı Rusya’dan koruyamayan, bu devletler için ülkesel bütünlük ve egemenliğe saygı ilkelerini savunamayan ve Suriye’de Rusya’nın artan etkisine görmezden gelen Batılı hükümetler şu soru üzerinde düşünmelidir; “Batı yeni bir Soğuk Savaşa hazır mı?” Bu soruya, Rusya’nın günümüzdeki dış politikasını değerlendirirken Soğuk Savaş dönemine atıf yapmanın tarihin suiistimal edilmesi olduğu şeklinde eleştiri getirilmesi de,17 bu önemli soruya yanıt aranmasının gerekliliğini gölgelememelidir. 

Dipnotlar 

1 NATO Warns Russia to Respect Alliance Airspace; Turkey Threatens Retaliation, http://www.cnsnews.com/news/article/patrick-goodenough/
nato-warns-russia-respect-alliance-airspace-turkey-threatens, 5 Ekim 2015, 

2 Nato warns Russia over the ‘extreme danger’ of violating Turkish airspace, http://www.ibtimes.co.uk/nato-warns-russia-over-extreme-danger-
violating-turkish-airspace-1522589, 5 Ekim 2015 

3 Obama on downing of Russian jet: Turkey has a right to defend its airspace, http://www.latimes.com/world/middleeast/la-fg-obama-hollande-
isis-20151124-story.html, 9 Aralık 2015 

4 US urges Turkey and Russia to end row over downed plane, http://www.bbc.com/news/world-europe-34974409, 1 Aralık 2015 

5 Statement by the NATO Secretary General after the extraordinary NAC meeting, 
http://www.nato.int/cps/en/natohq/news_125052.htm, 
24 Kasım 2015 

6 NATO Warns Russia to Respect… 

7 I. W. Farhadian, Crossing Georgia: An Analysis of the Russia Georgia War of 2008, https://www.csustan.edu/sites/default/files/honors/documents/
journals/crossings/Farhadian.pdf ve J. Nichol, Russia-Georgia Conflict in August 2008:Context and Implications for U.S. Interests, 
https://www.fas.org/sgp/crs/row/RL34618.pdf, 3 Mart 2009. 

8 T. De Waal, Crimea, Russia and Options for Engagement in Abkhazia and South Ossetia, http://carnegieeurope.eu, 26 Kasım 2015 

9 A.g.e. 

10 D. Trenin, The Mythical Alliance: Russia’s Syria Policy, The Carnegie Papers, Şubat 2013 

11 A.g.e. 

12 ‘More than 90%’ of Russian airstrikes in Syria have not targeted Isis, US Says, www.theguardian.com, 7 Ekim 2015 

13 M. Emerson, The EU-Ukraine-Russia Sanctions Triangle, https://www.ceps.eu/publications/eu-ukraine-russia-sanctions-triangle, 13 Ekim 2014 

14 E. Rumer, P. Stronski, Russia, Ukraine, and Euroasia at Twenty-Five- A Baseline Assessment, http://carnegieendowment.org/2015/12/10/russia-
ukraine-and-eurasia-at-twenty-five-baseline-assessment/imsv, 14 Aralık 2015 

15 Julia Ioffe, The Czar vs. the Sultan, http://foreignpolicy.com. 25 Kasım 2015 

16 J. J. Mearsheimer, Why the Ukraine Crisis Is the West’s Fault: The Liberal Delusions That Provoked Putin, Foreign Affairs, September/October 
2014 

17 A. Monaghan, A ‘New Cold War’?Abusing History, Misunderstanding Russia, Chatham House, Research Paper, Mayıs 2015 

...