Bahçeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bahçeli etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Ekim 2019 Cumartesi

GEÇMİŞİMİZLE BUGÜNÜ MUKAYESE YAZILARI., BÖLÜM 3

GEÇMİŞİMİZLE BUGÜNÜ MUKAYESE YAZILARI.,   BÖLÜM 3



Bahçeli Kimin Velespitini sürüyor ?..

"Yılmaz ARSLAN" 
<y.arslan57@gmail.com>: 
May 26 01:13AM +0300


Bahçeli kimin velespitini sürüyor?..

Ahmet TAKAN.,

Ağır abi rollerinde devlet adamı pozları vereceksin... Sonra da devletin milletin güvenlik sigortalarını yakacak kadar tehlike arz eden bir konuda ulu orta ısrarla konuşmaya devam edeceksin!.. Hem de Türkiye genel af konusunda bugüne kadar onlarca acı ve kanlı tecrübe yaşamışken... Hem de her genel affın arkasından çok kısa sürede hapishanelerin tekrar dolduğu ile ilgili rakamlar devlet arşivlerinde kapı gibi dururken. Her genel affın arkasında açılan daha büyük sosyal yaraların nelere mal olduğu da kayıtlarda haykırırken.

Bir genel af attı ortaya, bugüne kadar kendi tarzı olmayan bir ziyaret gerçekleştirdi. Servis ettirdiği fotoğrafların diline bakın. Hepsi hareketli kareler. Doktor Devlet Bahçeli'den hiç alışık olmadığımız bir tarz. Sürekli ellerini kollarını sallayarak konuştuğunu gösteren kareler. Basın toplantılarında bile az konuşan çok az hareket eden çok nadir gülümseyen Bahçeli bu kadar hararetli ne anlatmış olabilir diye merak etmeden geçemedim. Acaba bu hareketli karelerle ne mesaj vermek istiyor diye sorarken önceki gün akşam gazetecilerle yaptığı iftar sohbetinde "şüyuu vukuundan beter"e tam gaz devam etmiş. 2000 yılının Aralık ayında başlayan hayata dönüş operasyonunu hatırlatırken "Erken uyarı yapıyoruz. Dikkatli olun, yarın ne olacağı belli olmaz" demiş. Daha önce de içeriden gizli bilgiler geldiğini söylüyor ama içerik açıklamıyordu. Peki niye kimse sormuyor, "Sayın Bahçeli bu sözleriniz cezaevlerini bir anda barut fıçısına çevirebilir. Birilerinin aklına karpuz kabuğu getirebilir veya hainlere yol olabilir. Dediklerinizin doğru olduğunu kabul edelim. Siz, Erdoğan ile kamuoyuna açık/kapalı onlarca görüşme yapıyorsunuz. Böyle riskli bir konuda, devlet ve millet güvenliğini tehlikeye atabilecek bir konuda elinizdeki bilgileri Erdoğan ile neden kapalı bir toplantıda konuşmuyorsunuz. Cini şişesinden çıkarmanın kime faydası olur?" diye...

Eski Bakan'dan Kritik uyarı

Hayata dönüş operasyonları sırasında Adalet Bakanı koltuğunda oturan değerli hukukçu Hikmet Sami Türk ise genel af tartışmalarını kaygı ile izliyor. Türk, YENİÇAĞ'a yaptığı değerlendirmelerde, "Cezaevleri disiplini, otoriteyi sağlamakta zorlanıyor" uyarısı yaptı. Hikmet Sami Türk, hayata dönüş operasyonları öncesinde ve sonrasında yaşanan günleri hatırlattıktan sonra şunları söyledi;

"Bugün cezaevlerinde aşırı sayıda hükümlü ve tutuklu olduğunu öğreniyoruz. 170 bin insan var. F tipine geçildi ama, cezaevlerinde kapasitenin üzerinde yığılma var. Devlet Bahçeli'nin affı gündeme getirmesi bununla ilgili olabilir. Hayata dönüş operasyonuna neden olan duruma düşülmemesi için gerçi şu anda böyle bir şey yok. Tekrar bu duruma düşülmemesi için bu affı öneriyor. MHP'nin seçim beyannamesinde bu af konusu yer alabilir. Afların çok sık gündeme getirilmesi cezaların caydırıcılığını ortadan kaldırır. Bahçeli'nin bu konuyu gündeme getirmesi cezaevlerinde aşırı yoğunluğu rahatlatmayı sağlamaya yönelik. Bunun seçim vaadi olarak kullanılması doğru değil. Bu af diş macunu gibi bir kere sıktığınız zaman geri girmiyor. Açıkladığınız zaman bir beklenti yaratıyor. Bir şey yapmanız gerekiyor. Bu bir talep olarak karşınıza çıkar. Yeni TBMM'nin karşısına ilk gelecek konu bu. Çünkü cezaevlerinde beklenti yaratıyor. Cezaevleri disiplini, otoriteyi sağlamakta zorlanıyor. Mekan olarak da hükümlü ve tutukluların insan onuruna uygun koşullarda olmaları gerekiyor. Buna ilişkin bir çok düzenleme getirildi. Yeni cezaevleri yapılıyor.

Türkiye'de son zamanlarda kamu kesiminden ihraçlar oldu. Çok kolaylıkla tutuklama kararı verebiliyor hâkimlerimiz. Anayasada, CMUK'da öngörülen koşullar var, o koşulların gerçekleşmesi gerekir. Aşırı doluluğun nedeni uygulama. Ondan sonra bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi bir çok insanın tutuklanmasını iptal etti, bazı tahliyeler oldu. Buna gerek kalmaması gerekir. Türkiye'nin bunca tecrübeden sonra, bu kadar deneyim varken, insan haklarına uygun koşulları cezaevlerinde sağlaması gerekir. Aşırı doluluğun nedeni; kolay tutuklama."

Hikmet Sami Türk, Bahçeli'nin Alaattin Çakıcı ile yaptığı görüşmeyi doğru bulmadığını da sözlerine ekledi, "Ülkücü topluma bir mesaj gibi geliyor bana" dedi.

Siyasi sicilinde, bebek katili Öcalan'ın idam dosyasını rafa kaldırma, Ülkücü mahkûmlara af konusunda parmağını bile kıpırdatmama ve hatta o uğurda çalışanları da bitirme gibi lekeler bulunan Doktor Devlet Bahçeli'nin bu çıkışlarını samimi bulmuyorum. Afrin'den gelmeye devam eden iç karartıcı haberler, İngiltere derin devletinin kuruluşu Democratik Progress İnstitute ile sürdürülen yeni açılım görüşmeleri, bildiğim İmralı trafiği, bende derin şüphelere sebep oluyor. Acaba, Ülkücüler üzerinden yeni bir operasyon mu çekiliyor?.. Acaba o meşhur villa projesinin hayata geçirilmesi için vakit yaklaştı mı?..

Türkiye için çok uyanık olma vakti!..

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/bahceli-kimin-velespitini-suruyor-47547yy.htm

ahttakan@gmail.com
25 Mayıs 2018


***************



25 HAZİRAN İÇİN BİR İŞARET FİŞEĞİ


İsrail Suriye'ye saldırdığında sevinen, Filistin'e saldırdığında siyaseten üzülen kişiye " Siyasal İslamcı" denir.


25 HAZİRAN İÇİN BİR İŞARET FİŞEĞİ

"Yılmaz ARSLAN" 
<y.arslan57@gmail.com>: 
May 26 12:44AM +0300

25 HAZİRAN İÇİN BİR İŞARET FİŞEĞİ

Naci Kaptan
Değerli arkadaşlar ,

Yazımın başlığını 25 HAZİRAN İÇİN BİR İŞARET FİŞEĞİ koydum. Nedenini yazıyı okudukça sizler bulacaksınız .Bu bir YAP-BOZ oyunudur. Puzzle'ı sizler kurgulayacaksınız

Ülkemiz 2002'den buyana küresel baronların tam da istediği gibi İSTİKRARSIZLAŞTIRILMIŞTIR (Destabilazation) ne yazık ki iktidar hükümeti AKP bu konuda küresel baronlarla işbirliği yapmıştır. Ülkemizin her yönüyle çökertilmesine katkı vermiş , kişisel büyük hırsları ve yetersiz politikalarıyla ülkeleri ayakta tutan temel direklerin , Yargının , ordunun , Güçler ayrılığının , demokrasinin , Laik yapının , Parlamentonun yozlaşmasına neden olmuştur. Ülkemiz tüm evrensel değerlerin sıralamalarında en diplere düşmüştür. Türkiye Yetkin olmayan politikalar/politikacılar nedeniyle diğer ülkeler tarafından dışlanarak ulıuslararası saygınlığını kaybetmiştir.

Devletin kurumsal yapısı bütünüyle tahrip edilmiştir. Kamu kurumları liyakatsiz , yetersiz kişilerle doldurulmuş , Devlet işlemez hale gelmiştir. Küresel baronlar ,oltaya takılan ülkeleri EKONOMİK olarak BORÇLANDIRARAK işgal ediyorlar. Ülkemiz çok büyük borç altına sokulmuş , Ekonomiyi ayakta tutan tüm Milli kurumlar yabancılara satılmış , R.T.Erdoğan'ın deyişiyle TULUMBANIN SUYU bitmiştir.

2002'den bu yana ülkemizde hiç bir yabancı ülkede olmadığı kadar YOLSUZLUK LAR , ne yazık ki iktidar partisinin mensupları tarafından yapılmıştır.

Ve yabancı ekonomistlerin uzunca zamandır söylediği gerçekleşmiş ; Hazinede borcumuzu dahi ödeyecek para kalmamıştır .Türkiye ekonomik bağlamda hızlı bir serbest düşüşe başlamıştır. R.T.Erdoğan borç aramak için İngiltere'ye gitmiş fakat elleri boş olarak geri dönmüştür. Yabancı ekonomistlerin yaptıkları değerlendirmeye göre Türkiye'nin borçlanma maliyetleri Afrika ülkesi olan Senegal'in üzerine çıkmıştır. Çok yüksek faizlerle Borç para bulunsa da , bulunan para ile ancak borçların bir kısmı ödenecektir . 

Ya Sonrası?

Hazinede para kalmamasına rağmen R.T.Erdoğan Okluk koyundaki 300 odalı sarayını yaptırmaya devam etmektedir. Ve dolaşan , doğruluğu bilinmeyen bir fısıltıya göre Zarrap davası nedeniyle ABD mahkemesi tarafından HALK BANKASINA çok büyük oranda bir ceza verilmiş olup bu konuda pazarlık etmek üzere bir grup yetkili Amerika'ya gitmiştir. Cezanın açıklanması ise seçim sonrasına bırakılmıştır.

Özetle Türkiye her yönüyle bir yangın yeridir. Döviz ise çok büyük rakamlara ulaşmış , TL büyük oranda değer kaybetmiştir. Ülkemiz hiç bir zaman böylesi çoklu tehlike ve karmaşa içine düşmemişti. Bu nedenle seçimlerin öne alınmış olması var olan tehlikelerin daha da büyümemesi için yararlı olmuştur.

YAP-BOZ SORUSU

24 Haziran Seçimleri 2002'den buyana yapılan seçimlerden çok farklı ve önemlidir. Şimdiye kadar yapılan tüm seçimlerde AKP lehine hileler yapıldığının kanıtları vardır . (Beş bölümlük SEÇSİS -SEÇİM GÜVENLİĞİ başlıklı yazı dizisini okumanızı öneririm. http://nacikaptan.com/?p=8242 )

>> Aşağıda son iki senelik arşivlerden çıkardığım yazılarda konu edilen toplumun bir bölümünün silahlandırılmasının amacı nedir ?

>> R.T.Erdoğan sarayının çevresini neden tahkim etmekte ve sarayda neden ÖZEL GÜVENLİK MÜDÜRLÜĞÜ'nü seçim öncesi kurdurmaktadır ?

>> "R.T.Erdoğan , İngiltere'de Bloomberg televizyonuna verdiği röportajda, kendisinin yeniden bu göreve seçilmesi, ancak parlamentoda partisinin çoğunluğu kaybetmesi durumunda neler yaşanabileceği yönündeki soruya "Dereyi görmeden paçalar sıvanmaz. Böyle bir neticeye göre hazırlıklarımız şüphesiz olacaktır. A, B, C planlarımız var" karşılığını verdi. " Sizce bu A B C planları neler olabilir ?

VE EN ZOR SORU ;

Erdoğan her şeye rağmen seçimleri kaybederse DEMOKRASİ KURALLARINA göre makamını terk edecek midir ? 

Naci Kaptan / 24.05.2018

İsrail Suriye'ye saldırdığında sevinen, Filistin'e saldırdığında siyaseten üzülen kişiye " Siyasal İslamcı" denir.

http://nacikaptan.com/?p=57993

Naci Kaptan / 24.05.2018
www.nacikaptan.com


http://nacikaptan.com/?p=57993


 ***

DÜN SIĞINILACAK LİMANDI, YA BUGÜN ?


ÖZEL-BÜRO /// ANALİZ /// 

E. TUĞA. TÜRKER ERTÜRK : DÜN SIĞINILACAK LİMANDI, YA BUGÜN ?...

Sili Ozerdim.,

<siliozerdim@gmail.com>: 
May 25 06:23PM +0200

*LİNK : *
*http://www.turkererturk.com.tr/dun-siginilacak-limandi-ya-bugun/*


*Bir önceki hafta sonu gibi, geçtiğimiz hafta sonu da Almanya’da gurbetçilerimizle beraberdik ve yine 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve
Spor Bayramı kapsamında düzenlenen etkinliklere katıldık. Bu sefer duraklarımız; Hannover ve Hildesheim’di. Bu mükemmel organizasyona imasını
atan Hildesheim Atatürkçü Düşünce Derneği’ni ve onun değerli başkanı Fatma Anders’i gerçekten kutlarım. *

*Bu tür etkinlikleri, özellikle Almanya başta olmak üzere Avrupa’da düzenlemek gerçekten zor. Çünkü Türkiye’deki iktidar iradesi, milli bayramlarımızın kutlandığı bu tür etkinlikleri desteklemiyor, hatta düşmanca yaklaşıyor. Yabancı ülkelerde bulunan diplomatik temsilciliklerimiz de iktidarın korkusundan bu tür etkinliklere katılmıyor, katılamıyor! Türkiye’de de milli bayramlarımıza karşı ne gibi şeytani düşmanlıklar yapıldığını yaşayarak gördük ve görüyoruz. Güçleri tamamen yettiği anda, milli bayramlarımızı kaldıracaklar ve yasaklayacaklar. *

*Çağdışı Bir Kimlik Peşindeler*

*19 Mayıs, önemli bir tarih. Bir anlamda; akıl ve bilim ilkeleri üzerine inşa edilen, laik, demokratik bir hukuk devleti olması planlanan Türkiye
Cumhuriyeti’nin doğum günü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu babası. İktidar için sorun burada başlıyor! Çünkü
halen Türkiye’yi yöneten iktidar iradesi Siyasal İslamcı; yani laikliğe, akli olmaya, evrensel hukuka, ulus devlete ve ulus kimliğe karşı. Yani iktidar; çağdışı bir dünya görüşünün, çağdışı bir devlet ve kimlik yapılanmasının peşinde!*

*İşte, iktidarın bu çağdışı ideolojisi nedeniyle ülkemiz felakete sürükleniyor ve iç barışımız dinamitleniyor. Din üzerinden yapılan siyaset toplumu birleştirmiyor, bölüyor, parçalıyor ve un ufak ediyor. Almanya’da yaşayan gurbetçilerimiz, din üzerinden yapılan siyasetin toplumu nasıl paramparça ettiğini adeta ispatlayan bir laboratuvar gibi.*

*Veremeyecekleri Ödün Yoktur!*

*İktidarın tek bir hedefi var; 24 Haziran, bilemediniz 8 Temmuz’da Cumhurbaşkanlığı seçimini her ne pahasına olursa olsun almak. Çünkü; büyük
suçlar işlendi, hesap verebilir durumda değiller! Bu nedenle; iktidardan gitmemek için ülkemizin ve milletimizin geleceğinden, güvenliğinden ve
yaşamsal çıkarlarından veremeyeceği ödün yoktur!*

*Geçen hafta biz Almanya’da iken, Cumhurbaşkanı Erdoğan Londra ziyareti yaptı. Bu ziyaret sırasında Almanya Milli Takımı’nın Türk kökenli oyuncuları olan ama İngiltere’de top koşturan Mesut Özil ve İlkay Gündoğan’la görüşülmüş, medyada boy boy fotoğrafları yer almış ve imzalı formalar verilmişti. Esasında; bu gençler seçim malzemesi olarak kullanılmış, yaşadıkları ve yaşamlarını kazandıkları ülkede gelecekleri ve güvenlikleri yok sayılmıştı. Gerçekten de böyle oldu ve Almanya basınında ve kamuoyunda bu olay geniş şekilde tartışıldı, eleştirildi ve her iki oyuncunun Almanya Milli Takımı’ndan atılması ve cezalandırılması dahi gündeme geldi. *

*Almanya’da İnfial Vardı!*

*Her iki oyuncu, sanırım danışmanlarının da tavsiyesi ile Almanya kamuoyundaki infiali yatıştırabilmek için Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’i ziyaret etmek istedi. Ziyaretten sonra oyuncularla fotoğraflarını paylaşan Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier;

“Yanlış anlamayı düzeltmek, iki futbolcu için önemliydi” diye yazdı.
Almanya basınının ve kamuoyunun Özil ve Gündoğan için itirazları ve infiali; “Nasıl demokrasiyi katleden, insan hak ve özgürlüklerini yok eden
otoriter birisinin yanında durarak, onun seçim manipülasyonuna malzeme olursunuz!” şeklindeydi. Bunu Almanya’da bizzat yaşayarak gördük!*

*Dün ve özellikle Atatürk zamanında Türkiye, Almanya’nın Nazi rejiminden kaçanlar için sığınılacak bir limandı. Çok sayıda bilim insanı ülkemize
sığındı ve üniversitelerimizde çalıştı. Bazıları, Nazi rejimi çöktükten ve harp bittikten sonra bile geriye dönmedi ve hep ülkemizde yaşadı!*

*Edirnekapı Şehitliğinde Yatıyor*

*Bunlardan birisi de Alman mimar ve kent tasarımcısı Bruno Taut’dur. Nazi rejiminden kaçarak, 1936’da Türkiye’ye sığınır ve bugün Mimar Sinan
Üniversitesi olan Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümüne öğretim üyesi olur. 
Bruno Taut (1880-1938), Milli Eğitim Bakanlığı mimarı olarak eğitim yapıları tasarlar.*

*Taut**’un Türkiye’deki bazı Eserleri; 

Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Trabzon Lisesi, Ankara Atatürk Lisesi, İzmir Cumhuriyet Kız Enstitüsü, Ankara Cebeci Ortaokulu ve 
Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı’ndaki katafalkıdır. Atatürk’ün hayranı olan Taut, Atatürk’ün ölümünden kısa bir süre sonra yaşamını kaybeder 
ve Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilir.*

*Mimari Bir Harika*

*Almanya’**da iken, 

Bruno Taut’un Bremen yakınlarında bulunan ve çok görmek istediğim müze evini gezdim. Bana bu imkânı sunan Bremen ADD’nin Başkanı Aydın Genca’ya ve yardımcısı Recep Ali Tüfek’e teşekkür ederim. 10m² taban alanı üzerine oturtulmuş, üç katlı ve doğanın içine gömülmüş bir yaşam alanı. Her metre karesi değil, her milimetre karesi gözetilmiş ve kullanılabilir kılınmış. Tam bir mimari harika, mutlaka görmelisiniz!*

*Türkiye**’nin kucak açtığı isimlerden biri de Prof. Dr. Ernst Hirsch’dir.

 Atatürk’ün vefatı sırasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyesiymiş. Derste öğrencilerin üzgün halini görünce, rektörü arayıp
“Bugün ders veremeyeceğim, ne yapmamı önerirsiniz?” diye sormuş.*

*Rektör de “Sizin memleketinizde büyük bir adam ölünce ne yapılıyorsa, onu yapın” demiş. Prof. Dr. Hirsch; “Bizim ülkemizde hiç bu kadar büyük bir
insan ölmedi” yanıtını vermiş. Bana bu anekdotu bir Alman vatandaşı anlattı.*

* Skolastik Düşünce ve Engizisyon *

*Atatürk Türkiye**’si, Avrupa’nın faşizmin çizmeleri altında ezildiği bir dönemde, gerçekten aklın, bilimin ve hoşgörünün egemen olduğu kaçılacak ve sığınılacak limandı. Ama bugün, tam tersi bir iklim var ülkemizde. Ülkemizin nitelikli insanları; baskı, zulüm, hukuksuzluk, adaletsizlik, soygun ekonomisi ile bozulan ekonomik şartlar ve liyakatin yok sayılması gibi nedenlerle yabancı ülkelere gidiyorlar.*

*Halbuki bugün, insanlığın ulaştığı medeniyet seviyesine ancak ve ancak nitelikli insanlarla ulaşabiliriz, Cübbeli Şukufettin Hoca gibi çağdışı dünya görüşünün temsilcileri ile değil! Avrupa’yı Avrupa yapan, çağdaş ve gelişmiş ülkeleri bulundukları duruma getiren skolastik düşünce (dinsel düşünce) ve engizisyon (dinsel mahkeme) değil, sorgulayıcı aklı esas alan, bilim egemen kafa yapısıdır. Bugün ülkemizi felakete sürükleyen iktidar; hiç şüpheniz olmasın, bir anlamda skolastik düşüncenin ve engizisyon kafasının günümüzdeki temsilcisidir*

*Türker Ertürk*

*E. Amiral, Araştırmacı **–** Yazar*
[ ANALİZ, E. TUĞA., TÜRKER ERTÜRK]

--

Sili Ozerdim 
<siliozerdim@gmail.com>: 
May 25 06:23PM +0200
[image:
http://sphotos-a.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc6/215290_10200934840280643_385814596_n.jpg]  

E-Posta ile gönderdiğim tüm demokratik protesto, bilgi, haber, yorum ve sosyal/siyasal içerikli paylaşımlar TC Anayasasının;
*MADDE 25:* "*Düşünce ve Kanaat Hürriyeti*";
*MADDE 26:* "*Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti*" kapsamında tarafımdan yapılmıştır.
Demokratik düşünce ve kanaatlerimin engellenmesi ve/veya şiddet/baskı altına alınması, bu nedenle

"* Hakkımda olası her türlü anti-demokratik yasal girişimi *",

TC Anayasası, AİHM ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi kapsamında, her türlü yasal haklarım saklı kalmak üzere, peşinen reddederim.

<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=zip&zfe=cp857>
(sıkıştırma hedefi:
Türkçe [image: Dosya adı kodlama menüsü]
( Tüm resimleri görüntüle ) 
<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&disp=imgs>

[image: ata ve bayrak.jpeg]

<https://mail.google.com/mail/u/0/?ui=2&ik=63f172f7c2&view=att&th=13a97a5993d1e823&attid=0.1&disp=inline&realattid=f_h8pql53l0&safe=1&zw>
*ata ve bayrak.jpeg*

YURTTA SULH CİHANDA SULH
PEACE AT HOME PEACE ON EARTH
K. ATATURK


***

28 Ocak 2016 Perşembe

Ama, Bahçeli Çukur Kahve'ye Gidememişti!



Ama, Bahçeli Çukur Kahve'ye Gidememişti!

Kim nereye gitti, Nereye gidemedi?

28 Kasım 2014 Cuma
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Dersim olayları ile ilgili yaptığı açıklamalara, “ Yüreğin yetiyorsa bunları Tunceli’de söyle ” demesi ve Bahçeli’nin buna ‘ Cuma günü Tunceli’deyiz ” diye cevap vermesiyle bir anda bu kent siyaset gündeminin en tepesine oturdu…

Evet, Bahçeli dediğini yaptı. Tunceli’ye gitmekle kalmadı. Valilik binasının önünde Ankara’da söylediği, “ 1937-1938'de Tunceli'de baş gösteren hadiseler bir isyandır ve bu isyana karışanlar da devrin bölücü teröristleridir. Hiçbir teröristin dini, milleti, etnik kökeni önemli sayılamayacaktır” yüksek ifadelerini tekrarladı… Aslında Bahçeli bunu hep yapıyor. Daha öncede dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık dillendirdiği “ Fırat’ın doğusuna geçemiyorlar ” eleştirilerine, 6 Haziran 2011’deki Diyarbakır mitingiyle cevap vermiş ve Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi konuşmasını ‘ Ne Mutlu Türküm Diyene ’ ifadeleriyle bitirmişti…Bunlar neredeyse herkesin malumu ancak ben size Dünya Lideri (!) Recep Tayyip Erdoğan’ın yapamayıp ta Bahçeli’nin yaptığı bir ziyaret anlatayım…

Erdoğan başbakanlığı döneminde Yunanistan ziyaretinin bir gününü Batı Trakya’ya ayırarak bölgeye gitti. Türk toplumun temsilcileriyle görüşen Erdoğan, Gümülcine sokaklarında gezerken kahve molasını Batı Trakya Türklerinin buluşluma noktası Gümülcine Türk Gençler Birliği’nde değil de 20 metre ilerisindeki Çukur Kahve’de vermişti. Soydaşları hayal kırıklığına uğratan bu kararın arkasında ise Yunan polisinin, Türk heyetine söylediği, ‘Eğer buraya girerseniz sizin güvenliğinizi sağlayamayız’ ifadelerinin yattığı belirtiliyor.
Erdoğan’dan yıllar sonra bölgeye giden MHP Lideri Bahçeli ise Gümülcine Türk Gençler Birliği’ne gitmekle yetinmedi. Burada binlerce Türk’le kucaklaşarak, tarihi bir konuşma yaptı. Gümülcine Türk Gençler Birliği’nin adındaki ‘Türk’ kelimesinin kaldırılmak istemesine, “ Korkmayın, çekinmeyin tabelanızı da indirseler, adınızı da silseler siz bu asırlık çınarların altında yüz yıl sonra da Türkçe konuşacaksınız. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milliyetçileri bunun teminatıdır” diye cevap verdi… Bunları yaparken bir koruma ordusu değil sadece emektar koruması ve soydaşları vardı… Bahçeli’nin gideceğim deyip gidemediği tek yer Türkmeneli oldu. Oradaki dostlarımızdan öğrendiğimize göre; bunun arakasında da Ankara’nın Bağdat Hükümeti’ne bu ziyarete izin vermemesi ile ilgili yaptığı baskılar etkili olmuş… Yani Bahçeli, usta ve çırağının gidemezsin dediği yerlere gitmekle yetinmeyerek, onların gidemediği giremediği yerlerde de Ankara’da söylediklerini tekrarlamaktan çekinmedi… He bu arada az kalsın unutuyordum. 

Bir Gazze ve Şam hikâyesi vardı. Sahi ne oldu onlar; ‘ Uzun adam ’la ‘ koşan adam ’ Gazze’ de Müslüman kardeşleriyle buluşup Emeviye Camii’nde Cuma namazı kılacaklardı… Oldu da ben mi kaçırdım yoksa bunlar 2053, 2071 3023 projesi miydi…

Son olarak;
İsterimsiniz; yarın 'koşan adam' çıkıp ‘Bahçeli uzaya gidemez’ desin….

ÖZEL NOT; 

YAZIYI OKUDUKTAN SONRA GÜNÜMÜZE UYARLAYIN? UYUTMAYA DEVAM....